Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15.Bölüm

@senfoniyazar

 

 

merhaba!

 

 

sınır doldu ve yine ben.

 

 

bu sefer volteyi biraz arttıracağım. Okuyan var ama volte yok.🥲

 

 

oy sınır:25

 

 

yorum:25

 

 

iyi okumalar!

Endişe sarmıştı bedenimi. Ne yapacağımı ve ne düşüneceğimi bilmiyordum.

Gözlerimi sabah açtığımda ilk endişem ile nasıl başa çıkacağımı düşünüyordum.

Dün akşam ki gördüğüm not ve birazdan gideceğim okul iyice strese sokuyordu.

Notu yazan kişi beni kurtaracağını söylemişti. Kimdi o? Beni nereden tanıyordu? Yaşadıklarımı nereden biliyordu?

Belki de evdeki abilerden biri benimle oyun oynuyordu. Ben kendi kendime kuruntu yapıyordum.

Evet, olabilirdi. Ne de olsa beni sevmeyen abiler vardı. Bu evden göndermek için her şeyi yaparlardı.

Ama ne alaka? Bu not çok saçma kalırdı.

Kafam allak bullaktı artık. Cidden düşünceler ile savaşıyordum.

Ayağa yavaşça kalkarak ayağımın üzerine fazla basmayarak üniformamı giydim. Dün akşam zar zor banyo etmiştim. Buğlem yardım teklifi etmişti ama kendi başımın çaresine bakacağımı söylemiştim. Öyle de olmuştu. Her zaman yaptığım gibi başımın çaresine bakmıştım

Üniformamı giydikten sonra makyaj masama geçtim ve yüzüme hafif makyaj yaptıö. Rimel, tint ve hafif allık. Sarı uzun saçlarımı da taramıştım. Salık bırakmıştım.

Kapıdan çıkacak iken kapının yanında olan çantayı gördüm. Buğlem dün gece benim için Kaya abimin aldıkları ile hazırlamıştı.

Derin bir nefes alarak çantayı da omzuma attım. Okul ara tatile girmişti. Ben ikinci dönemden başlayacaktım.

Kendimi hazırlayıp aşağıdan merdivenlerden indim. Normalde merdivenden iner inmez beni Cenk karşılardı ama artık nefret yüzü ile karşılaşıyordum.

Gördüğüm boşluk ister istemez beni hüzne sürüklemişti ama aklıma anında da nefret geliyordu.

Cenk Sezin'den nefret ediyordum.

Omzumdaki çantam ile mutfağa girdiğimde herkesin beni ve Mert'i beklediğini gördüm.

Mert ile aynı sınıftaydık. Bu konuda şanslı mı hissetsem şansız mı bilemiyorum.

Ben yerime geçtiğimde omzumdaki çantayı da sandalyenin ayak ucuna koymuştum.

Emre bey bana bakıp gülümsedi. "Günaydın, güzelim."

Bende ona karşılık sadece, "Günaydın," dedim.

Her ne kadar cevabım ile bozulsa bile çaktırmadı. Ama neden uzak kaldığımı biliyordu.

Cenk ile yakın olurken bir anda düşman olmamız, Emre beyde de aynı şeyi yaşayacakmışız gibi hissettiriyordu. Ve bu da kendisine karşı aramızda bir engel koyuyordu ama elimde olan bir şey değildi.

Kaya abim bana bakarak en içten samimi gülümsemesini ekledi. "Günaydın, canım," dedi içtenlikle. Bende ona karşılık verdim. "Günaydın, abim."

Arda abimden bir homurtu geldi. "Sanki abi değilim de üvey abiyim."

Ona baktım ve Kaya abime karşılık verdiğim gibi ona da verdim. "Sanada günaydın, abilerin en abisi."

Bu dediğim ile gülümsedi. "Heh, böyle."

"Günaydın faslınız bittiyse eğer, yemeği yemeğe devam edebilir misiniz acaba?" diye tahammülsüzce soru geldi. Bu ses annem olacak kadına aitti. Defne Sezin.

Defne hanım aslında bana ilk başlarda Buğlem'ci olduğunu belli etmişti.

Buğlem'i eve getirmesi, soyağacından çıkarmaması, kriz anında benimle dahil ilgilenmeyip ona koşması, oğluna inanıp benden nefret etmesi...

Ben gerçekten aptalın tekiymişim...

Defne hanım da benden nefret etmek için yer arıyormuş. Peki, benim saçımı yapıp içini açtığı gün de mi yalandı?

Düşünceleri kafamdan attım ve yemeğime odaklandım. O sırada hiç konuşmayan Cenk'in sesi geldi.

"Akşam Aybars gelecek. Teşekkür için yemeğe çağırdım. Bir mahsuru var mı, anne?"

O hem doktor olan hem de inşaat şirketi ile uğraşan çocuk.

İster istemez merak etmiştim.

Defne hanım ağzındaki ni yutup cevap verdi. "Sorun yok, oğlum. Zaten onun sayesinde kurtuldu şirketimiz. Daha önceden yapsaydık keşke. Ben şimdi Ayşe ablan ile yaparım bir şeyler. Merak etme sen."

Cenk ise onaylar şekilde kafa salladı.

"Eee,"diye bu sefer Emre beyden ses geldi. " Okul için heyecanlımısın, kızım."

"Yani," dedim dürüstçe. "Biraz endişeliyim."

Tüm dikkatini anında bana vermişti. Yemek yemeği bıraktı ve dikkatle bana baktı. "Neden? Bir şey mi oldu yoksa?"

"Yok, yok," dedim anında ellerimi olumsuz anlamda sallarken. "Sadece uzun zamandır gitmiyorum. Lise ortamını dahil bilmiyorum. İster istemez endişelendiriyor."

Emre bey derin nefes aldı. "Merak etme, kızım. Mert ile aynı sınıfta olacaksınız ne de olsa. O senin yanında olur,"dedi ve Mert'e baktı. " Değil mi, oğlum."

Mert bana yutkunarak baktı. "Tabii ki de, baba," dedi.

Mert'in bu halleri beni fazlasıyla dumura uğratıyordu.

Ona sadece gülümsedim. Her ne kadar beni sevmese de ben ona kabuldum.

"Sizi ben bırakıyorum, gençler," diye konuştu bu sefer Kaya abim. "Hastaneden önce sizi bırakacağım. Hatta doyduysanız şimdi kalkalım."

"Ben doydum," dedim anında. Fazla bir şey yiyemiyordum. Önceki evde aç kalmaya alışıktım.

Kaya abim tabağıma baktı. "Doydun güzel de, tabağına hiç dokunmamışsın resmen. Ne yedin de doydun acaba?"

"Abi," dedim. "Vallahi doydum. Az yediğime bakma, göbeğim ağrıdı. Cidden."

Derin bir nefes verdi. "Eh, peki madem," dedi ve Mert'e baktı. "Sen doydun mu, aslanım?"

Mert anında peçete ile ağzını sildi. "Evet, abi," dedi ve ayaklandı. Ayaklandıktan sonra sandalye yanında olan çantasını aldı.

Kaya abim bana bakarak, "Çıkalım o zaman," dedi.

Bende onayladım ve üçümüzde evden çıktık. Yemek yine bana laf atmaları ile geçer sanmıştım ama sakin geçmişti.

Hayret.

Arabaya bindiğimizde ortamda derin bir sessizlik olmuştu ve ben bundan gayet memnundum.

Düşünüyorum da o kadar olay yaşamama rağmen nasıl ayaktayım?

Olayları hiç yaşanmamış gibi bakıyordum bir nevi. Hayatım Ardahan'ın elindeydi ve bana ne zaman bir şey olacağı hiç bir zaman belli değildi. Yaşadığım hayata hayat demiyordum ben. Abilerim ve bir babam vardı ama onların yanında özgür değildim.

Ortaya bir de dede çıkmıştı.

Aram'dan da Cenk'ten de Defne hanımdan da nefret ediyordum. Ama bir yandan da hayatın tadını çıkarmaya çalışıyordum. En azından nasıl bir dünyada yaşadığımı görüyordum.

Belki bir süre geçtikten sonra yine göremeyecektim. Mesela ben ikinci defa dışarıya Buğlem ile çıkmıştım. İlk benim için kabustu.

Dışarıya çıkar çıkmaz bile bir travmam olmuştu.

İğneden, banktan, sokak lambalarından, yüksek sesten ve bir kaç daha... Korkuyordum. Hayatımda hep korku ile geçicekti galiba.

Ben bunları düşünürken araba durmuştu. Pencereye baktığımda korku ile yutkundum. Karşımda Sezin Koleji vardı.

Kaya abim bana döndü ve elimi tutup elimin içine bir şey bıraktı. Baktığımda paraydı. "Bu senin harçlığın. Babam sana kart çıkartmıştı ama ters giden bir kaç şey olmuş. Yarın gelicek."

Anında itiraz ettim. Ben aç kalabilirim. Sıkıntı yoktu.

"Abi, olmaz," dedim. "Alamam."

Almayı çekiniyordum. Garip geliyordu her şey bana. Abimden para almakta garip gelmişti. Halbuki en doğal bir şeydi ama ben bunu ilk defa görüyordum.

Kaya abim kaşlarını çatıp bana baktı. "Saat üçe kadar illa ki aç kalırsın. Saçmalama şimdi ve itiraz istemiyorum."

"Ama abi," demiştim ki uyarıcı bakışları ile susmak zorunda kaldım. Derin bir nefes alıp, "Tamam, abi." dedim.

O da gülümseyip eğildi ve saçımı öptü. "Aferin," dedi ve ikimizi de baktı. "İyi dersler size, derslerinizi dinlememezlik yapmayın. Bu sene son seneniz ne de olsa."

Başımız ile onayladık. Ondan sonra ise arabadan inmiştik.

Arabadan inince Kaya abimde uzaklaşmıştı. Mert'e bakınca o da bana baktı. "Stres olma, korkulacak bir şey yok. Bir şey olursa anında bana gel."

Başım ile onayladım. "Tamam."

Okulun içine girmiştik. Baya bir büyüktü. İnsanların bakışları benim üzerimde olsa bile aldanmadım. Her ne kadar rahatsız etsede.

Sınıfın önüne geldiğimizde şubeme baktım. 12/C

Mert'e baktığımda, "Sayısal bölümündeyiz." dedi. Ben ise yine sessizce onayladım onu.

Sınıfa girdiğimizde tüm bakılar bana döndü. Anında gerildim. Bu gerçekten iyi bir şey değildi. Mert elini tereddüt etse de belime attı ve beni bir sıraya yönlendirdi. Sonrada oturttu. "Burada bir kız arkadaşım var. Adı Sevinç. Kendisi ile oturacaksın. Eğer rahatsız olursan da sana göre biri ile yer değiştirme yaparız."

"Tamam da," dedim hâlâ çekinir ve gerilirken. Gözlerim ile bana bakanları işaret ettim. "Bunlar bana niye hiç insan görmemişler gibi bakıyorlar."

Mert göz devirdi. "Okulun sahibin oğlunun yanındasın. İster istemez gözleri üstüne çekiyorsun ama kardeşim olduğunu anladıklarında çekerler bakışlarını. Merak etme."

Yine başım ile onayladım. Kendisi de önümdeki sıraya oturdu.

Ben sırada tedirginlikle beklerken sınıfa enerji topunda bir kız geldi.

Güle güle, hoplaya hoplaya sınıfa girmişti. Sınıfa girer girmez, "Selam millet," dedi ve hiç kimsenin cevap verip vermediğini umursamadan Mert'in yanına geldi. Ama o sırada beni fark etmişti.

Beni görür görmez ise gözleri büyümüştü. "Sen o'sun," dedi gözleri büyülürken. Kirpikleri titremişti. Daha sonra ne yaptığını anlamış olacak ki boğazını temizledi. "Gerçekten anlatıldığından daha güzelsin. Çok merak ediyordum seni." Sesi titremişti ama çaktırmadı.

Kızın dedikleri ile hiç bir şey anlamamıştım. "Beni sana kim anlattı ki?"

Göz kırparak yanıma oturdu. O sırada Mert, yerinde kıpır kıpır olmuştu. "Mert," dedi harfleri uzatarak. Kendisini anında toparlamıştı.

Dediği isim ile bocalamıştım. İlk geldiğim gün benden nefret eden ikizim ondan sonra ise bir anda nötr davranan ikizim benim hakkımda olumlu mu konuşmuştu?

Mert buraya bakmadan öksürdü. "Sevinç, susarmısın lütfen."

"Aman be sende," diyip Mert'i geçiştirdi ve bana baktı. Ayağımın sargılı olduğunu fark edince bana baktı. "Ayağına ne oldu?"

Gözlerimi kaçırarak, "Ufak bir kaza," dedim. O da fazla uzatmak istemedi.

Elini bana bir anda uzatınca korkmuştum. Ani olan olaylardan da korkuyordum.

İrkilerek kendisine baktığımda bana gülerek bakıyordu. Aniden ruh değiştirmesi garipti ama kızı sevmiştim. Sevecen bir yapıya sahipti.

"Korkuttuğum için özür dilerim senden ama amacım seninle tanışmaktı. Ben Sevinç. Sende Lavin olmalısın. Tanıştığıma memnun oldum."

Uzattığı eline karşılık elimi verdim ve el sıkıştık. "Doğru, adım Lavin. Bende memnun oldum tanıştığıma."

Ondan sonrası ise sohbet olmuştu. İlk başta korksam bile gerçekten kendisini sevmiştim ve ben biri ile ilk defa bu kadar yakındım.

Sohbetimizi bölen içeriye giren bir kadın ile olmuştu. Üzerinde siyah bir crop ve altında ise siyah düz pantolon vardı. Ayağında ise siyah spor ayakkabı. Saçları da kumraldı. Masmavi gözleri vardı. Belirgin elmacık kemikleri ve keskin çene hatları ile kadın ben resmen bombayım diyordu.

"Oturun çocuklar yerlerinize," dedi sakin sesi ile. Bizde oturmuştuk.

Hiç kimseden çıt çıkmayınca sessizce beklemeye başladım. Öğretmen olan kişi sınıf defterini açtı ve içinden sınıf listesini aldı. Oturduğu yerden isimleri sayarken, "Lavin Sezin," demesi ile durdu.

Bakışları bana döndüğünde gözleri parıldamıştı. "Lavin sen misin?"

Çekinerek ayağa kalktım ve kendisini onayladım. "Evet, hocam."

Bana anında gülümseyerek baktı. "Benim adım, Leyla. Leyla Gür. Edebiyat öğretmeninim. Tanıştığımıza memnun oldum, Lavin."

Öğretmenin sevecenli hâli ile bende gülümsedim. "Bende memnun oldum, hocam."

Tam oturacak iken orta sıralarda bir kız çocuğunun sesi geldi. "Mert'in ve Karan öğretmenin nesi oluyorsun?" diye soru geldi.

Bu soru ile tıkanmıştım. Ne diyecektim? Mert'in ikizi Karan'ın kardeşimi? Karan'ın bu okulda öğretmenlik yaptığını bir anlık unutmuşum.

Tam lafa girecek iken Mert girdi. "Benim ikizim Karan öğretmenimizin de kardeşi oluyor."

Herkesten Mert'in dedikleri ile şaşırma nidaları çıkmıştı. Bende şaşırmıştım. Beni böyle tanıştırmaz diye düşünmüştüm.

"Tamam çocuklar, sessizlik," dedi ve bana tekrardan baktı gülümseyerek. "Oturabilirsin, tatlım."

Demesi ile de oturmuştum.

Sonrası ise dersti. Dersi o kadar güzel anlatmıştı ki dersten çıkmayasım gelmişti. Her şeyi tane tane anlatıyor, ayrıntılı şekilde öğretiyordu. Arada ise dersi kaynatıyordu ama anında da topluyordu.

Ders bittikten sonra Leyla öğretmen çıkmıştı. Sevinç bana dönüp tam lafa atlayacak iken bir kız geldi başımıza. Kendisine baktığımda boyanmış sarı saçları ve siyah gözleri ile bana bakıyordu. Tepeden tepeden, alay eden gözler ile.

Mert ise zil çalar çalmaz çıkmıştı. Diğer sınıfta arkadaşları varmış. Onların yanına gitmişti büyük bir ihtimal ile.

Kıza baktığımda söze başladı. "Demek Karan öğretmenin kardeşi. Bize yardımcı olacaksın, güzelim."

Ben tam lafa başlayacak iken Sevinç gür bir kahkaha attı. "Medine, iğrenç duruma düştüğünün farkında mısın?"

Adının Medine olduğunu öğrendiğim kız Sevinç'e sadece göz devirdi ve bana baktı. "Senin gibi nasıl bir kardeşi var anlamış değilim ama yardım etmekten başka bir şansın yok."

Bu kız ne saçmalıyordu? Hangi konuda ona yardım edecektim? Hangi konuda yardım etmekten başka şansım yoktu?

"Hangi konuda yardım edeceğim sana?" diye sordum.

"Karan abinin benim olması konusunda."

Bu kız ne saçmalıyordu?

Tamam, öğretmen öğrenci ilişkisi oluyordu ve ben bunu gayet iyi durumda karşılıyordum. Kalbin kime aşık olacağı belli olmazdı. Kalp istediğine aşık oluyordu işte. Elimizden bir şey gelmiyordu.

Öğretmen öğrenci ilişkisini normal karşılıyorum derken de olayı abartmamak gerekiyordu. O kadar da değildi ama bu kızın ki resmen iğrençlikti!

Takıntı yapmış kendisine, Karan'ın kardeşi olduğumu öğrenince de hem benimle alay ediyor hem de yardım istiyordu.

Derin bir nefes verdim. "Yok, yapmayacağım."

Sırıtarak baktı bana. "Sonradan gelme. Buğlem'in yerine geçince götün kalmış belli ki ama indirmeyim ben senin havaya kalkan götünü. Canımı sıkma."

"Birincisi," dedim. "Senin duyduğun duygu elde etme duygusu ve bu pis duygun ile Karan'ı hiç bulaştıramam. İkincisi; bir yerlerimin kalktığı ya da birinin yerine geçtiğim yok. Buğlem Sezin hâlâ Buğlem Sezin. İlk günden bana bulaşma ve elde edemeyeceğin Karan'ın peşinden boş boşuna koşmaya devam et."

"Öyle mi?" diyerek anında öfkelenmiş ve öfke ile sormuştu.

"Öyle," dedim bende sakince.

Medine bir anda yaralı ayağımın üzerine basınca ayağım anında acı ile kaldı. Ama dişlerimi sıktım, sesimi çıkarmadım.

Onlara zayıf noktamı göstermedim.

Ardahan ilk defa işe yaramıştı.

Ayağını oynayarak iyice canımı yaktı. Çok pis yanıyordu. "Bir daha düşün," dedi dişlerinin arasından.

Sevinç fark ettiğinde hemen sıranın üzerinden atladı ve Medine'nin saçlarına yapışıp benden çekti.

Feraha kavuşan ayağım ile kendimi sıraya attım. Ayağım daha fazla acımaya başlamıştı.

Sevinç ve Medine kavga ederken ayıramadım onları. Şuan ayağa kalkacak durumda değildim.

Derken sınıfa hem Leyla hoca hem de Karan girmişti.

Leyla hoca anında ayırdı ikiliyi. Karan Sevinç'i çekerken Leyla hoca da Medine'yi çekti.

"Ne yapıyorsunuz siz, çocuklar?" diye sordu Leyla hoca. "Burası kavga etme yerimi."

"Ama hocam," diyerek anında lafa başladı Sevinç. "Medine geldi, bile bile Lavin'in yaralı ayağının üzerine basarak canını yaktı. Çekmek istediğimizde ise daha fazla bastı kızın ayağına. Ayağının üzerinde duramıyor kız şuan."

Karan'ın bakışları anında bana döndü. İster istemez yüzümü buruşturmuştum.

Sevinç'i bırakıp benim yanıma geldi. "İyi misin?" diye sordu.

"İyiyim," dedim zorla ama iyi değildim.

Karan derin bir nefes aldı ve öfke ile Medine'ye baktı. "Derhal müdür odasına," dedi ve Leyla hocaya baktı. "Leyla hocam, sizde Lavin ile ilgilenirmisiniz?"

Leyla hoca anında onayladı ve benim yanıma geldi. Koluma girip yürütmeye başladı. Bir anda, "Benimde aslında seninle konuşacaklarım vardı ama böyle bir halde iken olmanı istemezdim," dedi.

İyi, güzel de Leyla hoca durduk yere niye benle konuşacaktı.

Ne alaka?

Hello.

Allu. Bu bölüm iki bin kelime oldu ya.

Neyse, diğer bölüm güzel bir rastlantı ile karşılacaksınız.

Sevinç?

Medine?

Leyla hoca?

Bu bölüm hakkında düşünceleriniz?

Diğer bölümde görüşmek üzereeee.

 

Loading...
0%