@senfoniyazar
|
merhaba! sizlere anında iyi okumalar dilerim. oy:25 yorum:25 . Fazla rezil olmuştum. Evde yemeği beklediğimiz adamı kapıda bekleyip bir de aç tavuk gibi süzmüştüm. Şimdi de kapıda hâlâ bekletiyordum. Merak ettiğimden daha iyisiydi! Utanarak gözlerimi kaçırıp kapıyı geçmesi için açtım. "Kusura bakmayın, bilmiyordum." Bana nazik bir şekilde gülümsedi. "Önemli değil, hanımefendi." Dedikten sonra ise içeriye geçmişti. Kapıyı kapatırkende kendimi sövmeyi unutmamıştım. Kendimi toplayarak yanlarına gittim. Salona girdiğimde Aybars koltuklardan birine oturuyordu. Kaya abimin yanı boş olunca onun yanına oturdum. O da hemen elini belime sarıp kendine çekti. "Eee, oğlum. Nasılsın? İyi misin?" diye konuşmaya başladı Defne hanım. Aybars hafif gülümseyerek, "İyiyim, Defne hanım. Siz nasılsınız?" Bana ima yapmaya çalışarak, "İyi olmaya çalışıyoruz işte. Başımızdaki belalar ile uğraşıyoruz." Kaya abim imayı fark etmiş olmalı ki beni daha sıkı sıkı sardı. Varlığını, yanımda olduğunu belli etti. Aybars'da bana olan imayı fark etmiş olmalı ki ilk bana daha sonra Defne hanıma baktı. "Başıma bela dediğiniz basit bir ihale. Ondan da kurtuldunuz. Olduğunuz halinize şükredin." Defne hanım baya bir bozulmuştu. Aybars'a bakarak kendisine gülümsedim. Teşekkür amaçlı ile. O da bana gülümseyerek karşılık verdi. Beni koruması hoşuma gitmişti. Beni tanımıyordu, belki de söylenenlere göre tanıyordu ama beni korumuştu. Cenk aniden söze girdi. "Basit dediğin ihale bizi bitirebilirdi, Aybars. Sen olmasaydın şuan ne halde olduğumuzu düşünemiyorum bile. Teşekkür ederim sana." Aybars ise, "Yine olsa yine yapardım," dedi. Bunları derken de bana baka baka demişti. Öyle yapması ile yerimde biraz kıprandım. Rahatsız olmamıştım ama öyle yapması da bir garip gelmişti. Yalan olmasın şimdi. Kaya abim kıprandığımı görünce bana bakıp hafif kaşlarını çattı. Kulağıma eğilip fısıldadı. "Ne oldu? Rahatsız mı oldun?" Abime bakıp kafamı olumsuz anlamda salladım. Onun da kulağına eğilip fısıldadım. "Sadece canım sıkıldı." Abim misafire ayıp olmasın diye başını olumlu anlamda sallayıp misafirlere döndü. "İsterseniz yemeğe geçelim." Salonda olan her kişiye hitaben demişti. Abimin bunu benim için yaptığına emindim. Ona teşekkür eder gibi gülümsedim. O da karşılık olarak saçımı öpmüştü. Ayağa kalktığımızda abim yine belime yapışmıştı. Fazla sahipleniciydi. Yemek masasına geçtiğimizde Kaya abimin ve Arda abimin yanına oturmuştum. Biz oturur oturmaz Ayşe abla servise başlamıştı. Yemeklerimizi yiyerken bir yandan da konuşuyorlardı. O sırada bana hitaben bir soru geldi. Bu soru Aybars'a aitti. "Okula gidiyorsun, değil mi?" Kafamla onaylarken, "Evet," dedim. "Ne okumayı düşünüyorsun peki?" "Tıp," dedim anında. İnsanları iyileştirmek ve onların yanlarında olmak istiyordum. Aybars bana gülümseyerek, "Bizim peşimizden geliyorsun yani?"dedi. Aybars'ın tıp işini devam etmek istediği o kadar belliydi ki doktorluk sevdası gözlerinden okunuyordu. Herkes anne baba olmamalıydı bu dünyada. " Aynen öyle,"dedim. "Peki," diyerek devam ettim. "Yanlış anlamayın beni lütfen. Doktorluğa devam ediyormusunuz? Gözlerinizden çok belli oluyor doktorluk sevdanız." Aybars bana genişçe gülümsedi. "Bazenleri evlerine çağıranlar oluyor. Öbür türlü yapmıyorum ve yanlış anlamadım. Aksine sormanız beni sevindirdi. Ve gözlerimden hasretimi okumanız çok hoşuma gitti." Ona karşılık sadece gülümsedim. O sırada Kaya abim kulağıma eğildi. "Arkadaşımı nedense sevmemeye başladım." Abime dönüp kıkırdadım ve onun duyabilceği şekilde fısıldadım. "Kıskanç." O da sadece omuz silkelemek ile yetinmişti. Gülümseyerek önüme döndüğümde Aybars sırıtarak bize bakıyordu. Ona baktığımda yanımdaki Kaya'yı gözü ile işaret edip göz kırptı. Dediklerini duymuş olmalıydı. Utanarak yemeğime döndüm. Yemek faslıda böyle geçmişti. Yemeğimizi yedikten sonra yine salona geçmiş koltuklarda oturup kahve içiyorduk. Yine yanımda Kaya abim vardı. Arkadaşına fazla sinir olmuştu bu gece. Kahveleri içerken bu sefer Emre bey söze girdi. "Başımızı büyük bir dertten kurtardın, oğlum. Bunun için sana ne kadar teşekkür etsem az." Aybars elindeki kahveden bir yudum içip önündeki sehpaya bıraktı. Bıkmıştı. "Lütfen, teşekkür etmeyin artık. Sadece sizin için bir ihale kazandım. Abartılacak bir şey yok." Defne hanım anında lafa atladı. "Kazık yediğimizden dolayı bunlar geldi başımıza. Basit ihale diye geçme, oğlum." Yine ama yine bana laf atmıştı. Gülen yüzüm anında bozulmuştu. Misafirin yanında bile bana laf sokuyordu. Aybars derin bir nefes aldı. Bozulan suratımı görmüştü. "Lütfen ama lütfen bilip bilmeden bir konuyu tartışıp karşı tarafın canını acıtmayın. Görüyorum ki Lavin'e laf atıyorsunuz ama bende eminim ki bu işi Lavin yapmadı. O adamda bir şeyler seziyorum." Cenk girdi anında olaya. "Adam ihaleyi aldı, Lavin yardım etti dedi. Nasıl inanmayalım? Yapan o ama her seferinde inkar ediyor. Gerçekleri sende görüceksin, Aybars." Bana baka baka, "Ben zaten gerçekleri görüyorum, Cenk," dedi ve bakışlarını Cenk'e yöneltti. "Pişman olan siz olmayın da." Bu ortamdan çok rahatsız olmuştum. O yüzden ayağa kalktım. "İzninizle odama çıkmak istiyorum." Defne hanımdan, "Kaçarsın anca," diye mırıltı duymuştum ama duymamazlıktan geldim. Emre bey bana bakıp gülümsedi. "Tabii ki de, güzel kızım. İyi geceler sana." Herkese itaben, "İyi geceler," dedim ve odama çıktım. Odama çıkar çıkmaz makyajımı çıkarnış, üstümü değiştirmiştim. Siyah bir pijama takımı giyindim. Ayağım sızlamaya başlayınca ayağımı uzattım. Ardından ise gözlerim yorgunlukla kapanmış. Bir süre sonra geçince kapım açılmıştı. Uykulu olduğum için gözlerimi açamamıştım. Alnımda bir öpücük hissettim ardından ise yüzümdeki saçların çekilişini. Gelen kişi üstümü yorganım ile hafif örtünce odadan çıkmıştı. Kaya abimdi büyük bir ihtimal ile.
2 hafta sonra; O akşam yemeğinin üzerinden 2 hafta geçmişti. Bu iki hafta içinde Aybars ile bir kaç sefer görüşmüş ve konuşmuştum. Hoş çocuktu. Okula iyice alışmıştım. Defne hanım ve Cenk, arada sırada bana laf atıyorlardı. Aram ise nefretle bakıp duruyordu. Beni en çok şaşırtan ise Karan'dı. Nötr davranıyordu. Ne çok uzaktaydı ne de çok yakın. Leyla hocam ile de çok iyi anlaşmıştım. Çok güzel ilgileniyordu benimle. Aynı anne gibi... Sevinç ile de çok yakın arkadaş olmuştuk. Aslında bende onu iten bir şey vardı. Uzaklaşmamı isteyen bir ses vardı etrafımda. Aynı Buğlem'de olan olay gibi ama umursamadım. Sevinç benim ikinci arkadaşımdı. İlkini feci hâlde kaybetmiştim... Ayağım bu süreçte iyileşmişti. Şişlik vardı ama o kadar da kötü bir hâlde değilmiş. İlaçlar sayesinde iyi olmuştu. Normal olarak sadece biraz sızlama oluyordu. Günlerden yine okul zamanına uyandığım için hemen hazırlandım ve aşağıya indim. Bugün içimde tarif edilemez bir sıkıntı vardı. Sebebini bilmiyordum. Yemek salonuna geldiğimde ben ayakta kalmıştım. Emre bey bana bakıp kaşlarını çattı. "Kızım, niye oturmuyorsun? Otursana hadi." İçimde olan sıkıntı yüzünden yemek falan yiyesim yoktu. "Kusura bakmayın ama gerçekten yiyesim yok." "Bir şey mi oldu?" diye hafif telaşlı sesi ile sordu. "Yok, yok," dedim. "Sadece iştahım yok." "Peki," dedi nefesini vererek. "Seni zorlamak istemiyorum." Herkes yemeğini yediğinde bugün okula Karan ile gidecektik. Arabaya bindiğimizde Karan ile bir kaç kere bakışmıştık ama fazla takmadım. Okula geldiğimizde sınıfa girmiştik Mert ile. Mert yerine geçtiğinde arkasından bende yerime geçtim. Sevinç anında bana dönüp gülümsedi. "Günaydın, canım." Sanki zorla söylemiş gibiydi ama umursamadım. Belki de bir olay yaşamıştı. Ondan olabilirdi. Bende ona gülümseyip, "Günaydın," dedim. Ondan sonra ise sınıfa İngilizce öğretmeni girmişti. Bugün fazlasıyla zaman hızlı geçiyordu. 4.derse girecektik. Tenefüste oturur iken sınıfa bir öğrenci girdi. "Mert ve Lavin. Temizlik odasında olan arşiv odasında öğrenci belgeleriniz varmış. Normalde ben gidecektim ama çok acil işim çıktı. Belgeler size ait diye size söylemek istedim. Alıp bana getirebilir misiniz? Ben nöbetçi masasında bekliyor olacağım sizi. O zaman kadar hemen bitirim işimi." Mert ve ben ayağa kalktık. Bu kabul ettiğimiz anlamına geliyordu. Kız öğrenci bize teşekkür edip gitmişti. Kızın bahsettiği temizlik odasına geldğimizde temizlik odasının içinde bir de arşiv odası vardı. Bu odada genellikle öğrenci belgeleri ve okulun aldığı ödüller vardı. Öyle çok abartılacak kadar önemli hiç bir şey yoktu. Bu yüzden buraya öğrenci girebiliyordu. "Burası çok karanlık,"diye sızlandım. Arşiv odası geceden farksızdı. Mert belgeleri kurcalar iken, " Maalesef,"demişti. Ben de o da arıyordu ama bulamamıştık işte. Mert bana dönüp, "Lavin, sen kızla konuşsana bulamadık diye. Ben de biraz daha arayım bari. Bulamazsam gelirim yanına. Bekle olur mu?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Karanlıktan korktuğunu bildiğim için kapıları açık bıraktım. Kızın dediği yere gittiğimde kız beni görüp anında kalktı. "Özür dilerim. Diğer nöbetçi öğrenci almış belgeleri," dedi ve elindeki anahtarı bana verdi. "Mert'e haber verdirdim. Sen oranın kapısını kilitleyip gelir misin? Anahtarı da bana geri getirirsin." Garipti ama neyse. İçimdeki sıkıntı ise büyüyordu. Bu biraz canımı yakmaya başlamıştı. Sıkıntılı bir şekilde hemen temizlik odasına gidip kapıyı kilitledim. Bir an bitirip sınıfıma gitmek istedim. Kapıyı kilitletip kıza geri verdim. Sınıfa girdiğimde Mert yoktu. Seviç'in yanına gittiğimde ona sordum. "Mert nerede?" "Arkadaşı çantalarını alıp gitti. Eve gidecekmiş galiba?" Daha az önce beraberdik. Ne ara gitmeyi karar vermişti ki? Canım biraz daha yanmaya başladı. Öğlen yemeği zamanı geldiğinde Sevinç ile dışarıya çıkma kararı almıştık. Dışarıda yiyecektik yemeği. Yemeği yedikten sonra okula gitme zamanı gelmişti. Sevinç bizi fazlasıyla dışarıda tutmuştu. Okul saatini geçmiştik bile. Okulun önüne geldiğimizde okulun önünde ambulans vardı. Bir anda kalbim ağrımaya başladı. Olduğum yerde hafif çökerek elimi kalbime attım. Gözlerim dolmuştu. Sevinç hemen yanıma geldi. Yüzüme eğilip, "Ne oldu? İyi misin?" Doğrulduktan sonra buraya öfke ile gelen Aram ve Cenk'i gördüm. Anında tırsmıştım. Öfke ile yanıma geldiklerinde Aram kolumdan tuttuğu gibi beni sürüklemeye başladı. Elimi koluna atıp çekmeye çalıştım. "Ne yapıyorsun? Bırak!" Aram bana dönüp sıktığı dişi ile tısladı. "Kes sesini ve bekle!" O sırada arkadan Sevinç bağırıyordu ama umursamıyorlardı. Şuan çok ama çok korkuyordum. Aram arabayı bana sert bir şekilde attığında canım acımıştı. Aram sürücü koltuğuna oturmuştu. Yanındaki kapı açıldığında Cenk'te yan koltuğa oturmuştu. İkisi de derin nefes alıp veriyordu. Çok ama çok sinirlilerdi. Soru sormak istesem de soramadım. Sustum. Araba durduğunda geldiğimiz yere baktım. Burası ormandı! Aram arabadan indiğinde kolumu tutup arabadan indirdi. Ondan sonra ise yere çok sert attı beni. "Ahh!" diye acı ile bağırdım. Aram yakamdan tutup kendisine çekti ve yüzüme sert bir yumruk attı. "Neden yaptın lan! Neden?" Yüzüm çok kötü acımıştı. Ne dediğini anlamıyordum. Ne yapmıştım ben? Gözümden akan yaşları bile yeni fark etmiştim. Yüzüm yanıyordu. "Ne yapmışım?" diye titrek ses ile sordum. Aram bana bu sefer sert bir tokat attı. Yüzüm çok kötü yanıyordu. Yakamdan tuttuğu içinde yere düşmüyordum. "Ne mi yaptın!" diye bağırıp bir daha yumruk attı. Dudağım patlamış, burnum kanıyordu. "Mert'in korktuğunu bildiğin halde onu niye karanlık odaya kapattın ha!" diye bağırıp sarstı beni. "Krize girdi lan! Kriz!" Canım çok yanmaya devam ediyordu. Hem kalbim hem yüzüm. Canımın acısı Mert'in kriz geçirmesinden dolayımış. "Ben yapmadım," dedim yine titreyen ve ağlayan sesim ile. Ben yapmadım. Yine iftira atıyorlar bana. Ben yapmadım. Aram'ın elleri yakamdan çekildi ve bu sefer Cenk geldi. Yere yatırıp boğazımı sıkmaya başladı. "Kameradan gördüm lan! Ne hâlâ ben yapmadı mı? Niye ona dokundun? Niye! Bana zarar vermeye devam etseydin ya!" Ellerini boğazımdan çektiği an öksürmeye başlamıştım ki ayağa kalkıp karnıma tekme attı. "Nefes alamıyordu lan! Nefes!" Göğüs kafesime gelen tekme ile nefesim geldi. Bende nefes alamıyordum. . Hellooo. Yine heyecanlı yerde bitirmişim. Diğer bölüm bombanın üstü. O kadar felaket. Hazırmıyız bakalım! !! Diğer bölümde görüşmek üzereeee. |
0% |