20. Bölüm

20.Bölüm

Elifnur
senfoniyazar

arkadaşlar. Hikayeye başlamadan önce şunu söylemek istiyorum. Ben bu kitabı ilk başta kendi zihnimdeki senaryo ile yazmaya başladım. Bölümler gittikten sonra wattpaddeki okuyucularım için onların istediklerine göre yazmaya başladım.

yani benden koptu. Wattpaddeki okuyucaların istediğine göre yazmaya başladım.

ileride Sadece cenki affedeceğiz. Sırf cenki affettik diye bana ana avrat küfredeceksiniz ya da kitabı kötüleyip diğer kitaplarımı da okumayacağınızı söylerseniz diğer türle kalemime laf edecekseniz kaba olayım hikayeden defolun gidin.

eleştiriye açığım ama eleştiriye açığım diye kaba sözlere açık olduğum anlamına gelmez.

o yüzden şimdiden söylüyorum. Cenki ileride bir sebepten dolayı affedeceğiz. Cenki affettik diye kötü söz söyleyecekseniz bana kitabın ortalarında iken bırakın lütfen.

Kötü söze ne katlanacak ne de duyacak halim var.

oy:30

 

yorum:35

 

iyi okumalar!

2 yıl önce

15 yaşındaki Lavin yine Ardaha'nın eline düşmüştü. Bir suçu yoktu Lavin'in ama Ardahan'a göre nefes almak dahil suçtu.

O depoda, mahzende üç gündür aç suzuz yatıyordu Lavin. Yaraları ağırdı.

Dayak yemişti yine. Bedeninin her yeri yara bere, izler içindeydi. Çürükleri, morlukları çoktu.

Lavin kendi bedeninden iğrendi.

Lavin artık yaşama tutunmak istemiyordu. 15 yaşıdaki bir kız çocuğu intihar etmeyi düşünüyordu.

Canı acıya acıya ayağa kalktı. Ardahan onu bu sefer bağlamamıştı zincire.

Masanın üzerinde olan bıçağı aldı. Bileğine dayadı.

O sadece yaşamak istiyordu ama Ardahan, yaşama olan sevgisini dahil ondan almıştı.

Hiç düşünmeden, kendisine acımadan kesti bileğini. Kan anında fışkırdı, Lavin'in nur gibi yüzüne kırmızı renge boyadı.

Yorgun, aciz bedeni dayanamadı daha fazla acıya. Yığıldı kaldı oracıkta.

O sırada ise Aybars basmıştı evi. Ardahan Aybars'ın babasına şirkette ihanet etmişti. Aybars'ın babasından çaldığı ihale dosyasını arıyordu.

"Samet! Sen aşağıdaki kata bak! İlla ki önemli bir şey vardır!"

Samet ise anında onaylamıştı kardeşini. Kardeş gibiydiler. Gibisi az kalırdı.

Ardahan anında Aybars'ı durdurmaya çalıştı. Her ne kadar zengin olsa da paranın kaynağı Erdem Sezin'den geliyordu ve bu aralar para akışı durmuştu. Parasızlığa dayanamayan Ardahan, ihale dosyasını çalmıştı. Böylelikle kazandığı ihaleden 10Milyon para kazanacaktı.

"Evimi basmak ne demek, Aybars!"

Aybars anında sinirle döndü Ardahan'a. Kafa göz girmemek için zor tutuyordu kendisini. "Hem ihale dosyamızı çal hem de hesap sor!"

Ardahan yutkunarak geri çekildi. Her ne kadar yaşça karşısındaki kişiden büyük olsa da Aybars'ı görünce tırsmıyor değildi.

Karşısındaki kişi tıp okumasını dondurup şirket ile ilgilense de herkesten sakladıkları bir yönü de vardı.

Yer altı.

Bunu sadece arkadaşı Kaya biliyordu.

Hiç bir şey, ne de olsa göründüğü gibi değildir.

Adamlar evin içini ararken bir adam elindeki dosya ile çıkageldi.

Aybars'a uzattı. "Bunu odasındaki kasadan bulduk. Kilitliymiş ama kilidi kırdık."

Aybars eline alıp baktığında gördükleri ile iyice dişlerini sıktı. Elindeki dosyayı verip Ardahan'a kafa attı. "Sikik herif seni!"

O sırada Samet telaşla yukarıya çıktı. "Aybars, aşağıya acil bakman gerekir."

Ardahan ne olduğunu anlamıştı. Hemen müdahele etti. "Dosyayı buldunuz, daha ne istiyorsunuz!"

"Kes sesini!" dedi ve Samet'in gösterdiği yere gitti.

O depoya girince olduğu yerde kaldı. Minicik bir kız çocuğu ve bileklerinden kan akıyordu.

"Naptın lan sen!" diye dehşetle bağırdı. Bu bağırması, Ardahan'a hitabendi.

Anında kızın yanına gitti. Kızı nazikçe kucağına çekti. Yüzüne yapışan saçları çektiğinde nur gibi bir yüzle karşılaşmıştı.

Bu kız çok güzeldi.

Aybars kızın nur gibi yüzüne takılıp kalmıştı. Yaşı küçük gözüküyordu ama Aybars'ın aklını almıştı işte. Ama kötü bir yanı vardı, nur yüzü kan ile boyanmıştı.

Sarı saçları kir pas içindeydi ama asla umursamadı Aybars. Küçük burnu, kusursuz yüzü, hafif çiller ve yaşı küçük olmasına rağmen keskin yüz hatları....

Aybars anında kendine geldi. Kızı kucağına alır almaz ayağa kalktı. O sırada kızın saçları onun yüzüne çarpmıştı. Kir içinde olmasına rağmen çok güzel kokuyordu.

Lavanta kokuyordu.

Aybars o depodan çıktığı gibi dışarıya adımladı. Arkasından ise adamlar geldi.

Aybars yetiştirmek istedi kızı. Bir an önce hayata döndürmek. O sırada ise kızın ezik vücuduna baktı. Ezikler vardı, morarmalar vardı, yaralar vardı, yanmış yerleri vardı.

İçi acıdı, içi burkuldu. Yaraları kendi bedeninde varmış gibi canı acıdı.

Nabzına baktığında hiç atmıyor gibi çok az atan nabız ile karşılaştı. Korktu. Fena hâlde korktu hemde.

Ölmemesi gerekiyordu. Küçüktü daha o. Yaşamalıydı.

Arabayı süren adama bağırdı. "Daha hızlı sür!"

Hastaneye geldikleri gibi kızı ameliyata almışlardı. Aradan baya bir zaman geçmişti, Ardahan öyle gelmişti.

Aybars Ardahan'ı görür görmez yakalarına yapıştı. "Ne yaptın lan sen kıza! Ne yaptın!"

Ardahan ise suçlulukla başını eğdi. "İlk defa uyuşturucu aldım. Onun etkisi ile yaptım ama bileklerini ben kesmedim. Yemin ederim ki isteye isteye yapmadım."

İyice sinirleniyordu Aybars. "Kullanacağın illeti sikeyim senin! Bu kız uyansın, bak bakalım senin yanında kalıyor mu bir daha!"

Ameliyathaneden çıktığı gibi yanına alacaktı onu. Ardahan'dan uzak tutacaktı. Onu koruyacak ve kollayacaktı.

Ardahan rahattı. Yalandan mahçup bakışlar atıyordu.

Doktor ameliyathaneden çıktığında ilk Ardahan ile göz göze geldi. Aybars ise anında doktorun yanına gitti. İçinde tarif edilemez bir korku vardı.

Harbi, ne oluyordu ona?

İçindeki bu korku neydi? Kaybetme korkusu mu?

Annesinden sonra ilk defa yaşıyordu?

"Durumu ne? Yaşıyor mu?" diye korku ile sordu.

Doktor başını eğerek, "Başınız sağolsun," dedi ve oradan gitti.

Aybars duyduğu kelime ile kalbinde bir çökme hissetti. Canı çok fena yandı.

Anladı.

O kıza görür görmez kapılmıştı ama görür görmez ise kaybetmişti.

O gün yıkılmanın ardından cenazesini acı ile almak istedi Aybars. Acı ile, acı ile kavrulur iken.

Hiç böyle olmamıştı. Ağlamak istiyordu.

İlk görüşte aşka asla inanmazdı ama şimdi...

Cenazeyi almak istedi ama Ardahan çoktan alıp gitmişti.

O an yine canı çok yandı. Mezarını bile bir kez göremeyecekti. Toprağının üzerinde yatamayacaktı.

Ardahan yaşayan Lavin ile kayıplara karışmıştı.

Aybars ise görür görmez vurulduğu kadını 2 yıl ölü bildi.

Ardahan'ı bulmak ve cezasını kesmek istemişti ama kayıplara karıştığı için bulamamıştı.

Bulamadı çünkü Erdem Sezin hapishanede olmasına rağmen onları iyi saklamıştı.

Aybars ise yemin etmişti. Bulacak ve hesap kesilecekti.

 

Günümüz

 

(Aybars'ın anlatımı ile devam;)

Acı bedenimi kavurup yakıyordu. Bunu ona yapanlara misliyle ödetecektim.

Onun için doktorluk okumaya devam etmiştim. İlk gördüğüm seneler tıp okuyordum ama dondurmuştum. Babamın isteği ile mimarlık okuyacaktım. Onu kaybedince de kendimi suçladım.

21 yaşındaydım o zaman. Doktorluk okumaya geri dönmek için çok geç değildi. Kaya ile okulda tanışmıştık. Sonra da arkadaşlığımız gelişmişti. Yer altındaki durumumuzdan bir tek o bilirdi.

Bir tek ona güvenmiştim o yıllar.

Lavin'i kaybedince işe yapamayacağını bilsem de okumuştum işte doktorluk. Lavin'i görür görmez ilk defa birini iyileştirmek istedim.

O gün telaş ve korku ile aklıma hiçbir şey gelmemişti.

Lavin'in yaşadığını öğrenince hemen bulamadım Lavin'i. Erdem piçi onları iyi saklamıştı. Kaya'nın Lavin'den haberi vardı ama yüz olarak yoktu.

İlk çocukların karıştığını öğrendiğimde Lavin'i bulmuştum. Sonradan ise olaylar gelişmişti.

Ardahan'ın evine kendi adamlarımdan koydurmuştum. Oradan öğrendiklerim ile Lavin'im yine o itin eline geçmişti.

Eve doktor çağırdıklarında doktorun yerine geçmiştim. Doktorun adı Mehmet'miş. Bende Lavin'e kendimi öyle tanıtmıştım. Lens takmış, sesimi değiştirmiştim.

Lavin'i mi ilk defa o gün iyileştirmiştim.

Hemen yanıma almak istedim Lavin'i ama 2 sene önce ki gibi hata yapmak istemedim. O sene çok acele davranmıştım.

Ardahan ise asla doktor olayını anlayamamıştı. Cenk iti yüzünden olmuştu her şey. Sonra ise Kaya gelip olayları anlattı bana. Bende ihaleleri kazanıp kurtarmıştım şirketi.

Cenk'i şakasız öldürmek istedim. Hepsi onun yüzünden olmuştu ama işte, biraz daha sabretmem gerekiyordu.

O yemeğe gittiğim gece ise ilk defa Lavin'e yakınlaşabilmiştim. Odasına gidip seyretmiştim onu, az da olsa. Bilinci tam gidik değildi. Bu yüzden fazla uzatmamıştım.

Sonra ise olaylar buraya kadar gelmişti. Kaya'yı Lavin'in kardeşi Lavin olduğunu söylediğimde iyi bir abi dayağı yemiştim. Klasik sevdiği kadının abisinden yediğin dayak.

Olaylar ise buraya kadar gelmişti işte.

Derin nefes alarak hastaneye girdim. Odanın önüne gelince pencereden bakanları gördüm. Defne hanım, Cenk ve Aram. Diğerleri ise evde dinlemiyorlardı.

Hepsi de çok yorgun düşmüş ve eve göndermiştim.

Karşımdaki üç kişi de pişmanlıktan kavruluyorlardı.

Defne hanım beni gördüğünde çökmüş olan yüz hatları ile bana baktı. Pencereye bakıp, "Ne zaman uyanır acaba?" dedi.

Ben ise onun dediğini umursamadan, "Lavin'i ne zaman unuttunuz?" diye sordum.

Defne hanım bana bakarken gözünden bir yaş düşmüştü. "Hiç bir zaman unutmadım ki."

Alayla güldüm. "Sizin yüzünüzden diri diri toprağa gömüldü o. Sizin yüzünüzden öldü!"

Aram anında ayağa fırladı. O da çökmüştü ama cehennemin dibine kadar yolları vardı. "Pişmanız ama lütfen annemin üzerine gitme."

"Sizi pişmanlığınız sikeyim lan!" dedim tükürür gibi. "Onun bedenini tekmelerken hiç mi vicdanın sızlamadı! Onun yüzüne nefretle bakarken hiç mi canın acımadı lan! Kardeşinizdi o kardeşiniz! Şimdi ne oldu?" dedim ve elimle odada yatan Mert'i gösterdim.

"Biri 1 aydır komada uyanmıyor biri ise mezarda! Lavin bunları hak etti mi lan! Söylesene!"

Cenk'e döndüm. Göz yaşları içinde kalmıştı. En çok pişman olan o olmuştu. Gebersin.

"Ne o, Cenk bey?" diye alayla konuştum. "Çok pişman gibi görünüyorsunuz. Değdi mi, Lavin'i tekmelemek? Değdi mi yerden yere sürüklemek?"

Defne hanıma döndüm bu sefer. "Buğlem Buğlem diye geziyordunuz ortalıkta. Kanınızdan dahi olmayan bir kız için öz kızınızı öldürmeye değdi mi?"

Defne hanımın ağzından hıçkırık kaçmıştı. Karşımda gördüğüm üç kişi de ölmeyi hak ediyordu.

Onları es geçip hazırlandım. Koruyucu kıyafetlerini giydim, maskemi taktım. Mert'i kontrol edecektim doktoru olarak.

Lavin'in haberinden sonra direkt komaya girmişti. Bu olaylar yaşanalı bir ay oIuyordu.

Mert hissediyordu. Bunu biliyordum. İkizlik hisleri vardı ve ikisi de bu durumu yaşıyordu.

Mert'in odasına girip kontrol etmiştim değerlerini. Durumu hâlâ aynıydı. Mert'i görmeleri yasaktı. Arada bir sadece beş dakika.

Odadan çıktığımda hiç kimseye bakmadan yine üstüme değiştirmek için odaya adımlamaya başladım. Giderken arkamdaki insanlara hitaben konuştum. "Durumu hâlâ stabil."

Onlara bunu bile demek istemezdim ama durum belliydi.

Üzerimi değiştirdikten sonra eve gelmiştim. İlk öncelikle kullanmadığım odaya gittim. Banyoya girip biraz da olsa ferahlamak istedim.

Banyoya girdiğimde yine aklıma meleğim geldi. O an hırsla duvara yumruk attım.

Sikeyim ki onu koruyamadım.

Allâh belamı versin!

Kafamı duvara yasladığımda yaptığım hatayı düşünüyordum. Onu erken bulmalıydım.

İkinci kez kaybetmiştim!

Derin nefes alıp kendimi sakinleştirirken duşumu almış ve çıkmıştım.

Üzerime siyah bir t-shirt altıma ise siyah bir eşofman giymiştim. Üzerime bir koku ya da parfüm sıkmamıştım.

O gün fark etmiştim. Benim kokumu içine çekiyordu. Benim kokumu sevmişti ve bu saatten sonra asla parfüm sıkmayacaktım.

Güzelimin sevdiği koku ile kalacaktım.

Odama geçtiğimde ferahlamıştım. Kendime gelmiştim.

Yatakta uyuyan güzelime bakarken bir kez daha güzelliğine aşık olmuştum.

Hello.

Mert'in kalbi durduğu halde Lavin'in yaşadıklarını görmesi kimse tarafından fark edilmedi galiba ya da o sahne abartılmadı.

Sizce o sahne nasıldı?

Kocamız hakkında düşünceleriniz?

3 yıl öncesi ve Aybars'ın ilk görüşte aşık olması?

Pişmanlıklar başlandı?

Lavin'e ne oldu sizce?

Mert'in Lavin'in ölümünden sonra komaya girmesi?

Diğer bölümde görüşmek üzereeee.

Bölüm : 26.12.2024 14:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...