24. Bölüm

24.Bölüm

Elifnur
senfoniyazar

Kitappad'de bir sıkıntı vardı ve bu yüzden uygulamaya giremiyordum. Daha şimdi girdim.

oy:35

yorum:35

İyi okumalar!

7 ay sonra;

Hayatımızda hep enkazlar olurdu. Onun üstesinden gelmek ve kurtulmak ise bize düşüyordu.

Bazen zordu, bazen ise çok kolay geliyordu ama iş bana gelince asla kolay olmamıştı. Zorlayabildiği kadar zorladı beni.

Sınavımdı bunlar benim. Yaşadıklarım, geçmişim, gözyaşlarım. Hepsi birer sınavımdı ve ben sınavımı geçmiştim.

Zor şekilde, acı çeke çeke ama.

Şu son 7 ayda neler yaşadığımı bir Allah bir benim yaşadığımı bilen kişiler birde ben bilirdim.

Psikolojik tedavi görmüştüm.

O lanet gün hep rüyalarıma kara basan gibi giriyordu. Geceleri uyuyamaz olmuştum. Bedenim uyku diye bağırıyordu. Ama kabuslar bana inat gelirdi. Uyuyamadığım için hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlarım ben.

Uyandığım zaman Kaya abim anlatmıştı bana her şeyi. Kabullenemedim. İnanmak istemedim yaşadıklarıma. Ağır gelmişti bedenime, ruhuma.

Öğrendiklerim ile kafayı sıyırmıştım. Ciddi manada sıyırmıştım. Yaşayan ölüydüm. Ne yemek yiyor ne de içiyordum. Sadece kupkuru yaşayıp gidiyordum. Banyo etmez, pasaklı pasaklı dolaşırdım. Evdeki hizmetçi zorla sokup yıkardı beni. Diğer türlü girip yıkanmazdım bile.

Arda abim ile seanslar başladı bu sefer. En büyük destekçim o olmuştu. Onun sayesinde iyileşmiştim. Onun sayesinde ayağa kalkabilmiştim.

Psikologumun abim olması, süreci daha kısa sürdürmüştü. Çünkü ben Arda abime herşeyimi anlatabiliyordum. Onun yanında rahat olabiliyordum. Onun yanında kendimi açabiliyordum. İlk başlarda zordu biraz ama aşmıştık o günleri.

Abim ruhumun karanlıklarında ne yaşadıklarımı görebiliyor ve hissediyordu. Oraya kadar ulaşıp ayağa kaldırmıştı beni.

İlk başta çok itiraz ettim. Ortalığı yıkıp savurdum. O zamanki pskoloji ile ben deli değilim, istemiyorum, iyileşmek istemiyorum diye bağırıp dururdum.

Yaşadıklarım yüzünden kendimi deli sanardım. İş psikolog'a gitmeye kadar gelince de kendimi deli değilim diye ilan ederdim.

Canımın yanmasından, kabuslarımdan dolayı ağzımdan çıkan kulağım duymazdı. Aybars'ın canını çok yakmıştım bu dönemde. O benim yanımda olurken ben sözlerim ile onun canını çok yakmıştım.

Kırıldığı noktalar, konular olmuştu. Bana yansıtmamaya çalışırdı ama anlamıştım işte. Kalbi hep kırık olan bir kız, karşısındaki kişinin kalbinin kırıldığını çok iyi anlayabiliyordu.

Tabi o zamanlar Aybars kırılmışmı, üzülmüşmü anlayamazdım. O zamanlar benim kendime hayrım yoktu.

Zaman gelmişti ben Aybars ile hep ilgilenmiştim. O günleri unutmak, o sözleri hiç söylememiş gibi.

Ben o günleri unutamazdım, Aybars'ın ağzımdan çıkanları unutmadığı gibi. Bana yansıtmasa da ben hissediyordum işte.

O yüzden de hep ilgilenip, o benim yanımda olduğu gibi bende onun yanında oluyordum.

Bir nevi ikimiz de birbirimizin yanında olmuştuk.

Sözlerim onu kırmıştı çünkü bir yarasını deşmiştim. Anlamıştım ama ne olduğunu bilmiyordum. O kadar yakın olmadığımız içinde sormaya çekinmiştim.

Kaya abimin kokusu beni rahatlatıyordu. O benim yanımda uyuduğu süreç huzurlu geçiyordu gecem. Kaya abim ise travmasını kırmıştı.

Benim sayemde.

Leyla yengem ile beraber uyuyabiliyormuş. Bana sevinçle anlatmıştı. Sevdiği kadın ile uyumanın huzurunu anlatıp durmuştu bana.

Buğlem. Masum olmadığını tahmin ettiğim ama ispatlayamadığım yılan kız.

Kaya'nın tacize uğramasını sağlamıştı. Gece uykusunda ayarladığı kızlar ile Kaya'ya berbat bir gece yaşatmıştı. O zamanlar ise Leyla yengem ile ilk zamanlarıymış. Tanışma, flört zamanları.

Normalde kurtulabilirmiş ama o gece yerinde hareketsizce kalmaları için bir ilaç enjekte etmişler. Kaya abim ise uyanık olduğu halde, gözleri açık iken kızların kendi bedenini dokunmasını izlemiş acı ile.

Durdurmak istemiş ama dur bile diyememiş. O gece kızlar Kaya'ya tacizden ileriye gidip Kaya'ya büyük bir travma bırakmışlardı.

Bu yüzden biri ile uyuyamaz ve aynı yatakta yatamaz olmuş. Ben ortaya çıkasıya kadar tabii.

Seanslar devam ettikçe ruhum iyileşiyordu. Gün geçtikçe daha iyi oluyordum. Yemek yiyebiliyor, banyo eder hâle gelmiştim.

Eski Lavin'den asla ama asla eser kalmamıştı. O konuşmak yasak! kelimesini aşmıştım. Travmalarımın üzerinden tek tek geçmiştim. Tek biri hariç.

Diğer destekçim Aybars'tı. Ona abi demek istediğimde öyle söyleme, ismimle hitap et demişti. Beni kurtaran oydu. Diri diri gömüldüğüm topraktan o kurtarmıştı.

Ona ne kadar minnettar kalsam azdı. Eğer o olmasaydı ben belki de ölüydüm şuan. Yaşayamıyor ve nefes alamıyordum.

Babam...

Yanımda olan diğer kişi. Belki beni kurtaramadı ama sevgisini hiç bir zaman eksik etmedi. Evet, oğullarından koruyabilirdi ama yapamamıştı.

Evlatların arasında kalmıştı ve bu bir ebeveyn için zor durumdu. Diğerine destek olsa o kırılacaktı. Ona destek olsa diğeri.

Arafta kalmıştı. Evlatları boğazını sıkıyordu sanki. Onun hissettiği buydu. 7 tane çocuğu vardı. Asla ama asla kolay değildi. Anlıyorum dersem olmazdı ama hissediyordum.

O, ben geldiğim günden beri hep benim yanımda ve bana sevgi gösteriyordu. Defne hanımın yapmadığını o yapmıştı.

Saçımı okşamış,sarılmış, sevmiş, yanımda olmuştu. Ben baba hasreti çeken bir kızdım zaten. Bunları bana yapması, benim yanımda olması hep içimi ısıtıyordu.

O evde beni koruyamayasa bile babalık sevgisini tattırmıştı bana. Ben bu adama nasıl kıyardım ki?

Yaşadığımı öğrendiği ilk gün. Benim yanımdan asla ayrılmamış, yanından ayrılmama hiç izin vermemişti. O gün şakasız hep saçlarımı okşamış, şefkat göstermişti. Gün boyu ağlaması hiç durmamıştı.

Babamdı. Benim babamdı o ve ben, bunu kabullenmiştim.

İlk defa babam oluyordu.

Bu 7 ay sürecinde ise eve fazla uğramaz olmuştu. Tek tük kalıyordu orada o da suçu olmayan Mert içindi.

Mert'in gerçekten bir suçu yoktu. Benimle beraber uyumuş benimle beraber uyanmıştı. Onun hissettiği acıları çekerken o da çekiyordu benimle.

O evde yaşadığım acıları çekerken de hissediyordu Mert.

Diğerlerini asla ama asla takmıyordu. Hatta Defne hanıma boşanma davası bile açmaya çalışmıştı ama Kaya abim onu durdurmuştu.

Beni göreceklerdi. Görecekler ki bir ateş onları daha fazla kavursun. Yapıp yapıp sonradan pişman olmakla olmuyordu bu işler. Yaşadığım acıları asla unutamazdım.

Bu sancılı geçen 7 ayı, hiç silemezdim.

Kabusumun birini gerçek sanıp intihar etmeye kalkmıştım. O kadar gerçekçiydi. Benim sağlığımı bu kadar vurmuşlardı işte.

Yaşanan olaylar çok saçmaydı. Evet, intikam uğruna kurban edilmiştim. Cenk'in aptal bir ihale yüzünden evde canımı acıtması, Aram'ın Buğlem için benden nefret etmesi... Çok saçmaydı.

Sinir hastalığın arkasında duruyordu. Bu bir bahane değildi ama hadi bahane olarak kabul ettik diyelim, ya Aram?

O da başka bir kız kardeş istemediği için bana nefret beslemişti. Buğlem'in yerine geçerim diye. Buğlem bir tek Cenk'e zarar vermemişti evde. Diğer aile fertlerinin hepsinde birer zararı vardı.

Aram, çok sevdiği kız kardeşi tarafından darbe yemişti. Onun için bana zarar vermişti ama koruduğu kızda ona zarar vermişti. Kendisinin ölümüne sebep olucaktı.

Saçmaydı. Hemde fazlasıyla.

Ben iyileşmiştim artık. Çok zor olmuştu ama başarmıştım da. Şimdi ise intikam vaktiydi.

Derin bir nefes alıp üzerimi tekrardan kontrol ettim. Artık istediğim gibi açık giyinebiliyordum. Üzerimde su yeşili, beli bağlamalı bir crop altına ise beyaz İspanyol paça pantolon giymiştim. Sarı saçlarımı salınık bırakmıştım. Hafif makyajda vardı.

Kapım tıklanıp açıldığında içeriye Kaya abim girdi. Ona gülümsediğim de o da anında bana gülümsedi. "Güzelim," dedi. "Hazır mısın?"

Hazırdım. İntikam almak için evet ama mezarlığa gitmekte hayır.

"Kısmen hazırım," dedim.

Abim gelip kolları arasına aldı beni. Saçımı öperken, "Sen çok güçlü bir kızsın, bunun da altından çıkacaksın," demişti.

Evet, artık güçlü bir Lavin'dim. Travmalarımı atlatmış, yeni doğan Lavin'dim. Kendimi ezdirmeyen, intikamımı alacak olduğum Lavin'dim.

7 ay önce ölmüş Lavin bugün yeniden doğmuştu.

Bende abime Kollarımı sararken, "Teşekkür ederim, abim. İyi ki varsın."

"Sende, güzelim. Sende."

Kaya abim ile son konuşmamız ardından yola çıkmıştık. Mezarlığa geldiğimizde ilk önce kendi mezarlığıma gittim. İçi boş olan mezarlık.

Sahte cenazem düzenlenirken benim yaşlarımda ölen bir kızı almışlardı. Kız maalesef bıçaklanmış ve ölmüştü. Kaya abim ve Aybars ailesi ile konuştuğu zaman ailesi umursamamıştı. Pislik bir aileye sahipmiş kız.

Bir gün geçtikten sonra sabahın köründe kızı tekrardan çıkarıp Kaya abim ve Aybars'ın kıza hazırladığı mezara geri gömülmüştü.

O kızın da yanına gidip dua okumayı aklıma not etmiştim.

Mezarıma baktığımda bir duygu hissediyordum. Nefret.

Cenk, Aram ve Defne hanımdan nefret ediyordum.

Karan'a karşı bir kırgınlığım yoktu. İlk başlarda bana zarar vermişti ama son zamanlarda iyi davranmıştı bana karşı. Cenk'e karşı bile korumuştu.

Onu affettiğim anlamına gelmiyor ama affedebilirdim de. O da Aram'ın pis laflarına denk gelmişti. Karan'a karşı ne hissedeceğimi bilmiyordum ama intikamımın içinde o yoktu.

En suçsuz olanı ise Mert. Gönül isterdi ki o da benim yaşadığımı bilsin ama ağzından kaçırabilirdi. Mayın yeri gibi bir şeydi Mert. Yanılmıyorsam da benim yaşadığımı illa ki hissediyordu.

"Sizden nefret ediyorum," dedim mezarıma bakarken. "Bana bunları yaşattığınız için nefret ediyorum sizden."

Buğlem ıslah evine gönderilmişti. 17 yaşında olmasına rağmen siktir olsun ki ona acımıştım. Ona bir şey yapamazdım. Benim yaşımdaydı ve onun beni yok sayması gibi bende ona yok sayamazdım. Bu ise sadece Buğlem için geçerliydi.

Selin tımarhanedeydi. Arda abim ona bile bile psikolojisini bozucak ilaçlar vermişti. O da benim gibi her gece kabuslara uyanmıştı. En sonda ise kendisini deli hastanesinde buldu.

Acımadım. O bana acımamıştı.

Ardahan ve Erdem ise hâlâ elimizdeydi. Aybars ve Kaya abim çok iyi ilgileniyorlardı onlarla. Onlarda yolun sonuna geleceklerdi.

Ben onlar gibi yapmayacaktım. Canları yandı belki ama öldürmeyecektim. Ölmek için her gün yalvaracaklardı.

Kendi mezarımın başından ayrılınca özlediğim kişinin mezarına geldim. Melek'in...

Melek, canım arkadaşım.

Beni korumak için kendisini feda etmişti. O bank ve sokak lambası faciası Melek'in hikâyesinden geliyordu. Kabusumdu bank ve sokak lambası.

Ardahan. Onun işi bendeydi. Meleğin hesabını görecekti.

Kaya abim bana sarılırken, "Neden öldü?" diye sormuştu. "Anlatmak istersen tabii."

Derin bir nefes alıp yutkundum. Göz yaşlarımın aktığını bile fark etmemiştim. "Beni korumak için," diye başladım söze.

"O zamanlar tek arkadaşım Melek'ti. Melek karşı binamızda kalan yalnız bir kızdı. Bir gün akşam vakti dışarıya çıkmak istedik. Ben tabii eve mahkum olduğum için çıkamıyorum. Melek'le bahçede görüşebiliyordum. Evdeki korumalar söylemiyordu Ardahan'a. Neyse işte o akşam geldiğinde ben direkt evden kaçma kararı almıştım."

Biraz sakinleştirdim kendimi. Göz yaşlarımı yine silerek devam ettim. "Bir sokak lambasının altında bank vardı. Oraya oturduk, baya bir konuştuk. Ardahan'ı beni korumak için evde mahkum ediyor diye biliyordu. Biz bankın altında otururken Ardahan geldi," dediğimde ağzımdan hıçkırık kaçtı.

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Kaya abim kollarını daha sıkı sardı bana. "Anlatma," dedi. "Göz yaşlarına dayanamıyorum, güzelim. Anlatma."

Başımı olumsuz anlamda salladım. Başladıysam eğer bitmesi gerekiyordu. Belki de bu yükten az da olsa kurtulurdum. Daha fazla içime atmak istemiyordum.

"Ardahan orada gözümün önünde Melek'e tecavüz etti." Gözyaşlarım sel gibi akarken zorlanıyordum konuşmakta. Kalbim sıkılıyordu. Gizli eller boğazımı sıkıyordu. Nefessiz kalmıştım. Denizin ortasında boğulmaktan farksızdım.

"O gün Ardahan bana dokunacak iken Melek'e dokunmuştu. Melek korumuştu beni. Ardahan'da beni pislik bir adamı tutturmuştu. Ben adamın kollarında çırpınırken Melek tecavüze uğradı. Ondan sonra ise öldürdü Meleğ'i."

Burnumu çekerken, "Koruyamadım abi onu, koruyamadım. Engel olamadım. Tek arkadaşımın ölümüne sebep oldum!"

Abimin kollarına yığılırken yere çöktük. Bana bir şey diyemiyordu çünkü buna söylenecek tek bir söz bile yoktu. Sadece varlığını belli ediyordu bana. "Öldürmek yok dedin ya, Lavin," dedi Kaya abim. "Var artık. O adam ölümü hak ediyor."

Gözyaşlarım içinde kafamı ona kaldırırken baktım ona öyle. Gözyaşlarım gözlerimden burnuma, burnumdan ise çeneme doğru yer alıyordu. "Benim ya da sizlerin ondan ne yanı kalır bu sefer abi," dedim. "O adam sadece öldürmeye meğilliydi. Siz onu öldürseniz, sizde onun gibi katil olursunuz." Başımı olumsuz anlamda salladım. "O pislik gibi katil olmanızı istemiyorum, abi. Onun elleri kan ile boyanık iken sizin ellerinize bakıp tiksinmek istemiyorum."

Kaya abim beni göğsüne çekerken burnumu bir kez daha çekmiştim. Meleğ'in de intikamını alacaktım. Canı yanacak ama ölmeyecekti.

Ben böyle acımasız bir kız değildim ama Melek içinde her şeyi yapardım. O Meleğime acımamıştı. Yerler değişmişti artık.

Abimin kollarında sakinleşip çıktığımda bu sefer mezar taşın kenarına oturmuştum. İlk önce mezar taşını öptüm. Alnımı mezar taşına yaslarken gözlerim kapandı. Yaşlarım ise asla durmadı. Duramazdı. Meleğin yokluğu ruhumu yakarken, canımı ateşler içinde kavururken benim acı gözyaşlarım durmazdı.

"Özür dilerim, Meleğim. Seni koruyamadım. Affet bu arkadaşını."

Derin bir nefes çekip, "Sensiz kutlayamadığım üçüncü doğum günüm bugün."

Bugün benim doğum günümdü. 18 olmuştum. 18 yıl önce bugün doğarken ben yine doğdum. Ruhum hâlâ yaralı kalırken intikam hırsı ile yeniden doğmuştum.

Kaya abimden aldığım çiçeklerin bir kısmını Meleğin toprağına diktim. Papatyayı çok severdi. Papatyaları hemen kuruyordu ama ben eksik etmiyordum. Yenisini ekiyordum.

Ayağa kalktığımda son kez baktım Meleğimin mezarına. "Yine geleceğim. Seni seviyorum."

Arkamı döndüğümde Kaya abim bana buruk gülümseme ile bakıyordu.

Derin bir nefes alıp bu sefer o kızın mezarına gittik. Mezara geldiğimde yine bir göz yaşı gözümden akıp gitmişti. Kızın adı Güneş'ti. Çok güzel bir ismi vardı ama gençliği sönmüştü.

Elimdeki diğer papatlayaları da kızın mezarına diktim. Onun da mezar taşını öperken, "Huzurla uyu, Güneş," dedim. Onun için de bir dua okumuştum.

Arkama döndüğümde Kaya abim bana bakıyordu. Sırası geldi der gibi.

İntikam almanın sırası gelmişti.

Yanına gittiğimde beni kolunun altına alıp yürümeye başladı. Arabanın yanına geldiğimizde içine binip oturduk. Kaya abim bana dönüp gözleri ile torpido gözünü işaret etti.

Onaylayarak kabul ettim ve elimi atıp torpido gözünü açtım. İçinde belgeler vardı.

Elime alıp tekrardan abime baktım. "Yanlış anlama beni ama eminsin değil mi? Onlar gram umurumda değil ama senin de sonradan pişmanlık yaşamanı istemiyorum."

"Değilim abi," dedim anında. "Öz abim benim canımı yakmasına rağmen canını yakamam, onu öldüremem ama bunu yapabilirim."

"Her zaman senin arkandayım, güzelim."

Biliyordum abi ve iyiki varsın...

Evettt. Bir bölümünü daha sonuna geldik.

Hikaye akışı nasıl?

Lavin'in yeni hali?

Meleğin ölümü hakkında?

Bu bölüm nasıldı?

Diğer bölümde görüşmek üzereeeee.

Allah'a emanetsinizzz.

 

Bölüm : 26.12.2024 14:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...