26. Bölüm

26.Bölüm

Elifnur
senfoniyazar

 

Merhaba!

 

Geç kaldığımı biliyorum ama sınav çalıştığım için geç kaldım.

 

Kusura bakmayın.

oy:45

 

yorum:40

Üzerimde dağları taşıdığımı sanıyorum bazenleri. Öyle fazla yük var sırtımda.

Bunları yaptım çünkü, Cenk'in canını yakmak istedim.

Bunları yaptım çünkü, Aram'ın canını yakmak istedim.

Benim canım çok yanmıştı...

Babam ile konuştuğumda babam Aybars ile beraber delilleri toplamışlar ve ben hazır olana kadar beklemişlerdi.

Şimdi ise hazırdım.

Birazdan karşısına çıktığımda vereceği tepkiyi hatta tepkileri çok merak ediyordum mesela. Pişman olmuşlardı ama iş işten de geçmişti. Aybars'ın dediğine göre benim şikayetçi olmam üzerine hapise dahil gidebilirlermiş.

Sağlı sollu oynayacaktım bende.

Şimdi şikayetçi olacaktım ama mahkemede onların canını tekrardan yakacaktım.

Başkomiserin odasının önünde olunca bir titreme geldi. Kaya abim bana gülümseyerek, "Sakin ol," dedi. "Her şey geçecek."

İnanıyordum. Biliyordum. Bu günler de geçecekti.

Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. İçeriden, "Gel," sesi duyunca odanın kapısını açtım ve içeriye girdim.

Polis koltuğunun karşısında Defne hanım, Aram, Cenk ve babam vardı.

Nefret ettiğim kişilerinin kafaları bana doğru dönünce, hepsi cin görmüş gibi olmuşlardı.

Evet, tahmin ettiğim tepkiyi alabiliyordum.

Cenk şaşkın şaşkın bana bakarken ederken, "Ş-şaka, değil mi?" diye kekeleyerek sordu.

Hafif sırıtarak etrafı gösterdim ellerim ile. "Burası bir rüyaya benzemiyor ama sen bilirsin."

Cenk'in gözünden bir damla yaş akmış, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Kafasını olumsuz anlamda sallamaya başladı.

"Y-yalan bu. Sen gerçek değilsin. S-seni kendi ellerimiz ile gömdük biz. B-bedenin kefenin içindeydi."

Bezginlikle nefes verdim ve bol olan koltuğun birine oturup arkama rahatça yayıldım. "Ben gerçeğim, Cenk Sezin. Ölmedim, görüyorsun."

Cenk kısık kısık nefes almaya başlarken gözlerime acı ile bakıyordu. Canı acıyordu, gözlerinden okunuyordu.

"H-hayır," dedi. "Sen rüyasın, sen gerçek değilsin."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Kendine gel, Cenk Sezin. Ben yaşıyor ve nefes alıyorum. Karşındayım senin."

Cenk bu sefer derin nefes alıp vermeye başladı. Etrafta oksijen yokmuş gibi derin nefesler çekiyordu içine. Nefese ihtiyacı varmış gibi.

Ellerini boğazında olan kravata attı ve eli çekiştirip bollaştırdı. Ardından ise boğazını sıkan bir kaç düğmeyi açtı. "Gerçek değilsin sen! Kabus bu! Kabus!"

"Kızım," diye kısık bir ses geldi bu sefer. Sahibine baktım. Sözde annem.

Kaşlarım çatılarak kendisine baktım. "Bana mı dediniz." Etrafa baktım. "Başka bir kız yok ta odada. Benle karıştırdınız galiba."

Defne hanımın da gözünden yaş akarken, "Yaşıyorsun," dedi.

"Ben sizin gözünüzde yaşayan ölüydüm zaten. Niye şaşırıyorsanız."

Aram'a kaygı gözlerim. Nefes alamıyor, boğuluyor gibiydi. Sırıttım ona. O da sırıtan yüzüme baktı. "Nefes al, boğulacaksın."

Benim demem ile nefesini acı çeke çeke bırakmıştı. Gözleri fal taşı gibi açık, benim rüya olduğumu anlamak ister gibi bakıyordu. Dudaklarına baktığım an mırıldandığı kelimeleri de anlamıştım. "Rüya, rüya, rüya... "

Cenk,kıpkırmızı gözleri ile bana döndü. "N-neden?" diye sordu titreyen sesi ile. "Neden yaptın bunu!" diye aniden yükseldi.

"Neyi?" dedim yükselmesinden bir gram korkmazken. "Sizi şikayet ettiğim için mi soruyorsun? Hemen cevaplayım," derken Cenk yine araya girdi.

"Neden yaptın, neden!"

"Benim ölümüme az daha sebep olana çiçek uzatacak değildim? Değil mi?"

Cenk sinirle yüzünü avuçlayıp ayağa kalktı ve odada tur atmaya başladı. Bir köşeye geçip saçlarını çekiştirmeye başladı. Göğsü inip kalkıyordu. Bunu hareketlenen sırtından anlayabiliyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Cenk.

Bunda gerçekten afallamıştım. Halbuki beni ölüme iten oydu.

Saçlarını çekiştirip ağlarken, "h

Halüsinasyon görüyorum, o sahte, o gerçek değil, o yapmaz, o yaşamıyor," diye kendi kendine mırıldanıyordu.

Bunu bende yapmak istemezdim. Bu kadar acımasız olmak istemezdim ama onlar kendi elleri ile yapmıştı. Beni bu hale getiren onlardı.

"Gerçeğim, Cenk Sezin. Varlığıma alışsan iyi olur."

Cenk gözü yaşlı, göz içleri kıpkırmızı halde bana baktı. Bana baktıkça ağlaması daha fazla artıyordu. Babasına döndü ağlarken.

Babam ise acı ile yutkunmuştu. Ben de Cenk de çocuğuydu ve beni seçmişti.

Babamın asla ama asla böyle bir tercih yapmasını istemezdim ama kendisi istemişti.

"Baba, şuanlık bana olan nefretini lütfen dindir. Lütfen. Karşımda halüsinasyon gördüğümü söyle. O yaşamıyor de! Karşındaki hayal de!"

Babam yine acı ile yutkunurken gözünden bir yaş akmıştı.

Sonuçta karşısındaki oğluydu. Canı, kanı, parçası, oğlu. Ama yine de geri adım atmıyordu, benim yanımda duruyordu.

"Hak ettin," dedi babam acımasızca. "Hak ettiniz."

"Neyi lan, neyi!" diye bir anda bağırıp önündeki sandalyeyi kırarcasına yere attı. Sandalye gerçekten kırılmıştı.

"Her şeyi hak ettim ama bu olmaz! Bu kadarı olmaz ya!"

O sırada her şeyi tanıklık eden komiser bağırdı. "Sakin ol! Burası istediğin gibi dağıtacağım yer değil!"

Derin bir nefes alıp kan çanağına dönmüş gözleri ile kalktığı koltuğa oturdu. Bu sefer başkomiser bana döndü. "Şikayetçi olan sizmişsiniz! Bir de sizden dinleyelim şikayetinizi."

Derin bir nefes verdim. "Cenk ve Aram Sezin beni ormanlık alanda öldüresiye dövdüler." Elimde duran belgeleri kendisine uzattım. Masasına bıraktım. "Bu belgelerde benim darp izlerim ve bir ay komada kaldığıma dair kanıtlar var."

Hıçkırık sesi duydum. Yine sözde olan anneme aitti. "Nasıl..." diye fısıldadı acı ile.

Onları umursamadım. Komiser elindeki belgelere bakıp, "Doğru," diye mırıldandı. "Ama sen bu iki adamın kardeşisin. Seni niye öldüresiye dövsünler ki."

Yutkundum. "Diğer erkek kardeşleri için."

O sırada Aram girdi söze. "Lavin," dedi ama ben sözünü kestim. "Okulda benim üzerime atılan bir iftira vardı. Cenk ve Aram'da inandı. Mert'e yani ikizime zarar verdiğimi düşündüler. Bu yüzden çok sevdiği kardeşi için kız kardeşine ceza kestiler."

Poliste dediklerim ile derince yutkunmuştu. O bile anlayamıyordu bu olayları.

Bir abi, erkek kardeşi için kız kardeşinden vazgeçmişti.

Boğazını temizlerken başkomiser, "Anladım," dedi. "Şikayetçimisin?"

Cenk'e baktım bu sefer. Benim ne diyeceğimi bilir gibi bakıyordu. Korkma ya da çekinme yoktu.

Aram'a baktım. Acı kokan yüz ifadesi vardı yüzünde. Yine, "Lavin," demişti ki içli içli, "Şikayetçiyim," diye kestim sözlerini.

Yanılıyorlardı ama.

Benden hemen kurtulamazlardı.

Eski Lavin ölmüştü...

"Yapma," dedi Defne hanım. "Kızım, yapma bunu bizlere."

Kendisine kırgınca bakabildim ancak. Hâlâ kızını yok sayıyordu.

"Bana bunu hâlâ yapıyorsunuz ya, Defne hanım. İçim kan ağlıyor. Gerçekten."

O sırada odaya iki tane polis geldi. Cenk ve Aram'ı götürmeye çalışır iken, "Cenk Sezin kalsın," dedim. Başkomisere baktım. Tam itiraz edecek iken babam bıçak gibi kesti sözünü. "Kızımın sözü, benim sözümdür."

Derin bir nefes verdi. "Biz sizi baş başa bırakalım."

O sırada babam bana gurur dolu gözleri ile baktı. Gülümsedim sadece.

Şuan ise odada sadece ikimiz kalmıştık.

Cenk'in gözlerinden yaş akarken bana döndü ve üzerime doğru gelmeye başladı. Korkmadım çünkü bana zarar vermezdi. Var olduğuma hâlâ inanamıyordu.

Tam dibime geldiğinde titreyen ellerinin avuçları ile yüzümü avuçladı ardından ise yüzüme eğildi. Gözyaşları durmaksızın akıyordu. Hıçkırdığı an yutkundu. "Sen gerçeksin," dedi ağlayan sesi ile. "Değil mi? Sen gerçeksin. Yaşıyorsun."

"Yaşıyorum."

"Niye yaptın. Neden ölü gösterdin bize kendini."

"Ben ölüydüm zaten, Cenk Sezin. Bu benim yeni doğuş hâlim."

Onaylamaz şekilde kafasını salladı Cenk. Bana burukça gülümserken, "Gözlerini okuyorum, kardeşim. Senin de canın yanıyor."

"Evet, yanıyor." dedim soğukça. "Daha fazlasını yapamadığım için yanıyor."

Cenk'in gözünden bir yaş daha akarken kafasını havaya kaldırdı ve derin nefes alıp verdi. Ondan sonra bana geri döndü. Burukça gülüşünü yine eklemişti yüzüne. "Neden Lavin? Neden?"

"Canımı çok yaktınız," dedim ben de ona karşılık.

"Çok yaktık, değil mi?"

Benim de gözümden bir yaş aktı. "Hem de çok."

"Özür dilesem acın da geçmez."

"Geçmez."

Burnumu çekerken, "Benim canımı öz ailem yaktı. Canımın yanması geçse bile kalbimde yarattığınız yaralar asla geçmez."

Derin nefes aldım. "Ben sizi affetsem de kalbim, ruhum en önemlisi de ölen Lavin affetmez."

"Affetmesin," dedi. "Affedersen canın daha çok yanar. Affetme beni."

Yüzünü avuçladığı titreyen eli ile yüzümü okşadı. Kaşları çatılırken, "Sen yaşıyorsun," dedi.

Hâlâ inanamıyordu. Karşısında olduğuma, onunla konuştuğuma, nefes aldığıma inanamıyordu.

"Yaşıyorum, Cenk Sezin."

Bir kez daha hıçkırdı Cenk. "Seslenme. Düşmanım gibi bakma, seslenme bana öyle."

"Düşmanım olmayacak kadar değersiz birisin sen, Cenk Sezin."

Acı ile kıvrıldı. Gözleri daha fazla acı çekti. Ağzımdan çıkan kelime, onu yıktı, paramparça etti. Daha fazla canı acımaya başladı.

Acı ile kıvrılırken yüzümü yine ileri geri yaparak okşadı. "Bakma bana o gözlerle. Lütfen. Yalvarırım."

"İstersen gözlerimin önünde öl. Bu gözler sana hep tiksinir gibi, nefretle bakacak."

Parmağım ile gövdesini vurdum. "Sen Cenk Sezin," dedim acımadan. "Nefret duygusunu bile hak etmeyecek aciz bir insansın."

Daha fazla dayanamayacağım için kendimi geri çektim. Gözümden akan yaşı hemen sildim ve ona meydan okurcasına gülümsedim. "Artık günlerini hapishanede geçireceksin. Üzül bence bu duruma."

Ağzımdan çıkan her kelime ile daha fazla canı yandı. En son dediğim ile yüzüme burukça gülümsedi.

Canın sağolsun, der gibi. Yeter ki sen yaşa, der gibi.

Ağzımdan çıkan her zehir kelimeyi kalbine, yüreğine gömdü. Orada birer yangın başlattı.

O yangın ile baş başa kaldı. Kimsesi yoktu.

"Senin derdin benim hapishanede olmam değil." dedi anında acı ile konuşurken. Dediklerim için içi yanarken konuştu yine de. Benimle daha fazla konuşmak ister gibi.

"Benim derdim, bana çektirilen acının intikamını almak. Bu."

"Haklısın," dedi kendi kendine konuşurken. En son da da odadan çıkmış ve beni odada tek bırakmıştı. Giderken dahil aynı kelimeler ağzındaydı. "Haklısın."

Cenk'in anlatımından.

Yaşadığım şoklar fazlasıyla canımı yakıyordu ama inanmıyordum.

Kendimi nezarethanede buldum. Lavin'in şikayeti ile beni ve Aram'ı buraya almışlardı. Yarın ise mahkemeye çıkacaktık.

Lavin her şeyde haklıydı.

Aklıma anı düştü. Sırf Lavin üşümesin diye mezara giderdim.

Her gece onunla uyurdum. Üşerdi, yapamazdı.

Ama aslında üşümüyormuş, yapabiliyormuş.

Kalbim çok kötü sıkılıyordu.

Ben yapmamıştım. Lavin'den nefret eden kişiliğim yapmıştı. Bunun için çok acı çekiyordum.

Denizde kalmış boğulmaktan kurtulmaya çalışıyorum. Nefesim tükeniyordu.

Bu acımasız dünyada başım bir kez daha eğilmişti. Canım kopmuştu.

Lavin'im, kardeşim. Onu gerçekten çok sevmiştim. Öl dese ölürdüm. Yaşa dese, yaşamamın sonucu ile o ölecekse yine ölürdüm.

Buğlem eğer ilaçlarımı değiştirmemiş olsaydı buralarda olmazdık.

Ben iyileştiğimi sanarken aslında hastalığım daha da yaklaşıyormuş bana.

Duvara bakarken yine yaş aktı gözlerimden. "Sen her gün üşüme diye mezarına gelip sabaha kadar seninle uyurken aslında sen, üşümüyor muşsun."

Kısık sesim ile mırıldanmıştım ama Aram duymuştu.

"Lavin'in yaşadığına sevinemiyorum bile. Hak ettik."

Doğru dedi.

Hak ettik.

Hem de en beterini hak ettik.

Gözümden akan yaşı sildim. "Acı çekmeye devam etmiş. Gözlerinden çok iyi anladım."

Gördüm.

Gözleri ben hâlâ acı çekiyorum diye bağırıyordu.

Kalbimi söküp atmışlardı benden. Yüreğim kan ağlıyordu.

"Allah canımı alaydı da bana o hastalığı vermeseydi, Lavin. Sana onları yaşatmak istemedim, kardeşim."

İçimden geçen bunlardı. Hep bunların arkasında duruyordum. Doğruydu çünkü.

Derin nefes alıp verdim. "İntikamını çok iyi alıyor. Fark ettim."

Aram'ın yüzünde acılı bir ifade ile gülümseme oldu. "Çok güçlü bir kız olmuş."

O gün Mert'i öyle görünce feleğimiz şaşmış, kontrolden çıkmıştık.

Kendime avutma değildi bu ama benim kontrolden çıkma sebebim hastalığımda. Ya Aram?

Aram gerçekleri bilmeden önce fazlasıyla Lavin'den nefret ediyordu, Buğlem'e ise fazlasıyla bağlıydı.

Burnumu çektim. Bir çocuk gibi ağlıyordum. Parkta kaybolmuş gibi, elimden şekerim alınmış gibi. "Hak ettik, kardeşim. Ama bu günleri görmek yerine ölmek isterdim." Aram'a baktım acı dolu yüz ifadem ile. "Süründürse, canımı yaksa ya da beni öldürse yine gücüme gitmezdi ama bu çok koydu, kardeşim."

Kardeşimi 7 ay ölü bilmek beni de öldürmüştü.

Onun için kendime ceza kesmeye kalktım.

İntihar etmeye çalıştım.

"Sen ölünce bende ölmek istedim. İntihar ettim ama yine de kurtuldum."

İçimdeki ses yine konuşmuştu.

Rüyalarıma girerdi. İnadına yaşayacaksın derdi bana.

Hani insan yaşattığını yaşamadan ölmezmiş ya, benim yaşadığım kaderimde buydu.

Hayat Lavin'e yaşattıklarım yüzünden beni hayatta tutmaya devam ediyordu. Ölmeyeceksin, yaşayacaksın, yaşattığın acıları sende çekeceksin, derdi rüyamdaki Lavin.

Evet, o eski Lavin ölmüştü. Yerine daha güçlü bir kız gelmişti. Kimseye acımayan.

Onu biz yaratmıştık.

Onun o sözlerinden sonra oradan kaybolmak istedim. Ölmek istedim. Yaşamak istemedim.

Ölürsem Lavin daha mutlu olacaktı.

Benim ölümüm ona mutluluk getirecekti.

Göz yaşlarım durmazken Aram'a bakmayı kestim. O da acı çekiyordu. Duvar dibinde kıvrılır iken son söz çıktı ağzımdan. "Bu hastalığa sahip olmak istemedim."

Beni yine hiç kimse duymamıştı...

Ah, Cenk'im ahh.

Cenk benim için her zaman sevdiğim karakterim olacak. Onun yeri her zaman benim yüreğimde.

Hiç kimse onun gözünden bakmıyor aslında. Evet, Lavin'in canını çok yaktı ama hasta olmayı da o istemedi.

İlaçları değiştirilsin, hastalığı zehir gibi bedenine sarsın istemedi.

Buğlem'den nefret edebilirdi ama Lavin'den nefret eden bedeni Cenk'in karakterine tam tersi Buğlem'e karşı bir şey hissetmiyordu.

Cenk kendisi Buğlem'i sevmiyordu ama olanlar.

Ayrıca Cenk tedavi oldu. İlaçları olası bir durum olursa diye içiyordu ama aslında Buğlem ilaçları değiştirdiği için Cenk öyle sanıyordu.

Buğlem başından beri Cenk'in çift kişilik bozukluğu hastalığını biliyordu ve tedavinin bitimine yakın yani Lavin gelmeden iki üç hafta önce ilaçları değiştirmeye başladı.

Hal böyle ki Cenk'in hastalığı geri dönmeye başladı.

İlk Lavin geldiğinde içindeki şeytan konuşuyordu ama onu hep susturdu. Gayret etti. İhale çıkınca da içindeki şeytan da çıktı.

Cenk benim üzümlü kekim😔

Siz sevmeseniz bile yazarı olarak en çok ben seviyorum. Kaya'dan Lavin'den daha fazla seviyorum.

Ben bir gün karaktetlerimi unutsam bile emin olun ki Cenk'i hiç bir zaman unutmam.

Neyse.

Bölüm nasıldı?

Lavin'in intikamı?

Cenk hakkında?

Aram? 

Diğer bölümde görüşmek üzere.

Bölüm : 26.12.2024 14:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...