merhaba!
yeni bölümle karşınızdayım.
oy:45
yorum:35
iyi okumalar!
.
Bugün mahkeme vardı. Heyecanlı ya da korku dolu değildim. Ne olacağı belliydi.
Ama oraya gitmeden önce mezarıma gidecektim. Beni bekleyen ve varlığımı bilmeyen kişiler vardı.
Üzerime siyah bir pantolon ve siyah bir t-shirt giymiştim. O kadınla konuştuktan sonra eve gelmiştim.
Saçımı salınık bırakırken aşağıya inmeye başladım. Merdiven bitirmeme bir kaç basamak kalmış iken bir şey oldu.
Ayağım kaydı!
Ağzımdan güçlü bir çığlık kaçarken bu sefer belime sağlam kollar sarıldı. Beni düşmekten kurtardı, kendine çekti. Bir göğüs ile karşı karşıya geldim.
Toprak kokusu gelmeye başladı burnuma. Çok güzel, çok hoş olan.
Kafamı kaldırdığımda bir çift ela göz ile karşılaştım. Çok yakındık. Burunlarımız birbirine değiyor, dudaklarımızın arasında azıcık bir mesafe vardı.
Ben onun gözlerine bakarken o ilk önce dudaklarıma bakmıştı. Adem elması oynamıştı bu sefer. Anında gözlerini bana dikti. Onun elaları benim yeşillerim ile buluşmuştu.
Bu toprak kokusu bana bir yerden tanıdık geliyordu...
Biz hala birbirimize bakarken, "Dizi mi çekiyorsunuz, gavurlar?" diye bir ses geldi.
Bu ses ile anında irkildik. Ben kafamı utançla eğip yere bakarken Aybars, elini belimden çekmemişti.
"Evet, çekiyoruz. Sende ortak olmak ister misin?" diye sordu bu sefer Aybars, sesinde hafif sinir varken.
Arda abimin alaylı sesini duydum. "Yok. Ben kendim başrol olduğum dizide oynarım. Kardeşimle aynı dizide üçüncü kişi olmak, "dedi ve yüzünü buruşturup kafasını olumsuz anlamda salladı. " İğrenç ya."
Anında kafamı kaldırıp kaşlarımı çatıp abime baktım. "Ne diyorsun, abi sen Allah aşkına."
Anında ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Ortak olmak ister misin diye o sordu. Ben ne dedim ki?"
Aybars sinirle elini alnına vurdu. "Ortak ol derken üçlü olsun güçlü olsun demedim, Arda."
Yüzümü buruşturup Aybars'a baktım. "İğrençsiniz."
Kaşları havaya kalkarken şaşkınca bana baktı. Ardından endişe ile ilk önce Arda abimi eli ile işaret etti. "Yanlış anlayan o. Ben ne yapabilirim?"
Onları umursamadan merdivenlerden inmeye başladım. O sırada ise söyleniyordum. "Susun, lütfen susun."
Olay gerçektende farklı yere çekilmişti...
Salona girdiğimde benim söyleme söylenen içeriye girdiğimi Kaya abim gördü. Anında bana bakarken yanında ki koltuğu işaret etti. Boş olam yere. "Ne oldu, güzelim."
Kaya abimden saklayacağım bir durum olmadığı için anlattım. "Sonra da Arda abim yanlış anladı. Resmen kardeşi ile beraber kendisini aşk üçgeninde buldu." O sırada ben yine kendimi tutamayıp olumsuz anlamda başımı salladım. Yüzüm buruşmuştu. "Tüylerim diken diken oldu. Yeminle."
Kaya abim bu hallerime kahkaha atıp kendisine çekti beni. Kafam göğsünde iken, "Abim olur olmadık yerlerde çok yanlış anlama kapitesi var, maalesef."
Gerçekten de maalesef.
Aklıma gelen ile anında Kaya abime döndüm. "Ben bugün mezara gidecektim, abi. Biliyorsun."
Onaylar şekilde kafasını sallarken, "Biliyorum, güzelim," dedi. "O yüzden seni ben götüreceğim oraya. Oradan da uzaktan seni izleyeceğim. Ters bir hareket yaparlarsa, kanımdan demem yapışırım boğazlarına."
Biliyordum. Yapardı. Benim için ailesi ile düşman olmuştu. Yapardı...
Hiç itiraz etmedim. "Tamam, abi," diyerek onayladım onu.
O sırada içeriye Arda abim ve Aybars girdi. Aybars'ı görünce ister istemez utanmıştım. O an ve Arda abime yakalanma anım gelmişti.
Hemen gözlerimi onun elalarından çektim. İnsan baktıkça bakası geliyordu.
Aybars ve Arda abim karşımızdaki koltuğa oturdular. Yine bu sefer içeriye hizmetçi girdi. "Kaya bey, sofra hazır."
Kaya abim başı ile onaylarken ayağa kalkmıştık. Kahvaltı sofrasına otururken yine Aybars ile göz göze gelmiştim ama hemen bakışlarımı çektim.
Elaları gerçekten de insanı içine çekiyordu!
&
Kahvaltımızı yaptıktan sonra çıkmıştık evden.
Babam bir kaç gündür aşağıdaki depodaydı. İntikam odasındaydı. Ne yaptığını tahmin ediyorduk. Ama en kötüsü bize hatta dış dünyaya kopmuştu. İlk oğlu ellerinden kayıp gitmişti.
Haklıydı. Bende haklıydım. Son çocuğu için ilk çocuğunu kaybetmişti. Benim için oğlunun canını acımadan yakıyordu ama en son şirkette ve mezar başındaki hâlleri, babamın canını fazlasıyla yakıyordu.
Babaydı o. Nasıl evlatlarının arasında seçim yapabilirdi ki? Her ne olursa olsun babaydı.
Kendi öz evlatları diğer öz evladını ölüme itmişlerdi. Babam bunların olmasını istemezdi ki. Hep beraber mutlu mesut yaşayalım isterdi. Defne hanım ile aralarındaki bağ tamamen koptu. Onun yüzüne bakmaz oldu.
Diğer oğullarıyla da arada sırada görüşüyordu. Benim yanımda da oluyordu ama ben babamın acısını hissediyordum.
En çok ise Mert'in. Mert beni gördüğü zaman ne tepki verir bilmiyorum ama o da büyük yıkıma uğrayacaktı.
İntikamım için pişman değildim yalnız.
Arabada ben ve Kaya abim vardı. Mezara geldiğimizde derin bir nefes çektim içime.
Kaya abime döndüğümde bana gülümseyerek bakıyordu. "Hadi," dedi. Başım ile onayladım.
Arabadan indiğimde arkamdan kapı kapanma sesi duydum. Dediği gibi yapacaktı. Beni yalnız bırakmayacaktı.
Mezarlığa girdiğimde kendi boş mezarımın biraz uzağında durdum. Mezarımın başında Defne hanım vardı.
Defne hanım elindeki kitap ile dua okuyordu. Bir yandan da göz yaşı döküyordu. Duayı bana değil mezardaki insanlara okuyordu. Yaşadığımı biliyordu çünkü.
Umursamadım. Daha çok ağlayacaklardı.
Defne hanım duasını okumayı bitirmiş olmalı ki kitabı mezarımın üzerinde olan toprağın üzerine koydu. Ondan sonra ise elleri ile mezar taşını okşamaya başladı. "İyi bir anne asla olamadım."
Hayır, yanılıyordu. İyi bir anne olmuştu ama bana değil...
"Sana yaptıklarım çok yanlıştı, kızım. Ama Buğlem'e olan bağlılığım, kör etti beni. Bu bir bahane değil ama işte," dedi çaresizce.
O Buğlem ile ilgilenirken, bana acımadan laf sokarken, bana inanmıyorken ben de çaresizdim. Çaresizliğin dibini yaşamıştım.
"Ne dersem deyim oluru olmuyor artık, Lavin," dedi bu sefer. "Ben ailemi kaybettim. Kendi ellerimle, kendi ağzımdan çıkan sözlerle. Ben sözlerim ile seni öldürdüm, Lavin."
Doğruydu. Lafları öldürmüştü beni.
"Kızım," dedi. "Yaşıyorsun ama ölüsün. Beni affedermisin acaba?"
Affedemem. Affetsem bile ölen Lavin işkence çektirir bana. Yapamam, yapamaz....
O sırada Defne hanımın ağzından hıçkırık kaçtı. Acı çekiyordu, çekmeye devam edeceklerdi.
Daha fazla dayanamayacaktım bu konuşmasına. Yaşadığım hâlde mezarıma gelmiş, içini döküyordu. Bunu bile hak etmiyordu.
Arkasından çıktım. O sırada Kaya abime baktım. Bana gülümseyerek baktı. Yanındayım, diyordu. Yanındayım ve güvendesin...
Defne hanım hâlâ başı eğik ağlıyordu. "Özür dilerim, annem hepinizden. Sizlere anne olamadığım için, yapamadığım annelik için özür dilerim."
"Özür dilesen kaç yazar, Defne hanım!" diye girdim anında ben.
Önce duraksadı. Hıçkırarak ağladığı için sarsılan bedeni buz kesti.
Anem olacak kadına acımasızlık yapıyordum. İleride pişman olur muydum? Olmazdım.
Defne hanım nefesini tutmuş bana dönmüştü. Nefes alamıyor, hâlâ varlığıma inanamıyordu.
Ona bakarken sırıttım. "Nefes al, nefes."
Onlar benim nefesimin kesilmesine sebep olmuşlarken ben ona nefes al diyordum.
O an nefes almaya devam etti. Titreyen bedeni ile ayağa kalktı. "Kızım..." dedi titreyen sesi ile.
"Senin kızın ben değil Buğlem. Hani onun için beni ölüme ittiğiniz Buğlem."
Defne hanımın dibine ilerleyip önünde durdum. Kafam dikti. Eli kalbinde derin nefes alıp veriyordu. Bakışlarını bana çekti.
"Sevmeye üşendiğiniz kızınız canınızı acıtınca bir inme geldi galiba?"
Acıma yoktu.
Derin nefes alıp verdim. "Kötülere bir şey olmaz. Sızlanıp durmayın boşuna yalandan."
Bu saatten sonra her şey böyleydi...
.
Ayyy.
Ne desem bilemedim.
Bu bölüm hakkında düşünceleriniz?
Aybars ile Lavin'in yakınlaşmaları ve Arda'nın yanlış anlaması?
Defne hanım ve Aram?
Kaya?
Tiktok: Senfoniyazar
İnstagram: Senfoni_yazar
Diğer bölümde görüşmek üzereeee.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |