Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm

@senfoniyazar

Merhabalar herkese.

Nasılsınız bakalım

Umarım iyisinizdir

O zaman bölüme başlayalım.

İYİ OKUMALARR

Hayatınızda bazen inanamayacağınız şeyler olur, derlerdi.

İnanmazdım.

Bir gün mucize kapınıza sürpriz gibi gelir, derlerdi.

Yine inanmazdım.

Yaşadığım cehennemde ne mucizeye inanırdım ne de hayatımda inanamayacağım şeylere.

Babam inancımı kesmişti.

Ama şimdi öyle değildi. Dönüm noktasındayım ama yine de esaretimden kurtulamıyordum.

Şimdi ise farklı bir yere gidiyordum.

Gerçek evime, gerçek ailenin yanına.

Hastanede kriz geçirdikten sonra DNA sonuçlarını beklemeye başlamıştık. Yanımda ise gerçek ailem vardı. Defne Sezin ve Emre Sezin.

Babam ise o kızla dışarıya çıkmıştı. Aslında herkes kabullenmişti. Bizler gerçekten karışmıştık. Ailelerimiz biliyordu. Ama yine test yapılmıştı.

Kantinde benimle çok iyi ilgilenmişlerdi. Her seferinde soru sormuşlardı bende cevaplamıştım. Ben sabırla cevapladım onlar ise heyecanla sordular.

Korkuyordum ama. Korkumun önüne geçemiyordum ve gerçek ailem anlamışlardı. Korkumu geçirmeye ve beni sakinleştirmeye çalışmışlardı ama yine de imkansızdı.

Onlar her ne kadar beni sakinleştirmeye çalışsalar bile benim yaşadıklarımı değiştiremezlerdi.

Aradan baya bir zaman geçmişti, test sonuçları belli olmuştu. Ben Defne Sezin ve Emre Sezin çiftin gerçek kızlarıydım. Buğlem ve beni bir kenara çekmişlerdi.

Ben kabuldüm. Gerçek ailem ile gitmeye ama Buğlem değildi.

Buğlem çok ağladı Defne Hanım ile beraber kalmaya. Babam ile gitmek istemediğini söylemişti. Babam ise şaşırtıcı ama üzülmüştü. İkna etmeye çalıştıkça Buğlem ters tepki yapmıştı.

Buğlem'e göre tek bir annesi ve babası vardı o da Emre bey ve Defne hanım.

Defne hanım ise kabul etti. Doğrusu onun da Buğlem'den ayrılmak isteyen yanı yoktu. Emre bey ise hiç bir şey dememişti. O direkt benimle ilgilenmişti.

Şuan ise yola çıkmış eve gidiyorduk. Dışarıda baya bir vakit geçirmiştik ve akşam olmuştu. Saat baya bir geçti. Ben pencereden dışarıya bakarken ve düşüncelerin içinde iken elimin üstüne bir sıcaklık hissettim. O sıcaklık ile anında irkildim, korktum.

Ben her zaman korkardım.

İrkilip sıçrarken elin sahibi anında ellerini yukarıya kaldırdı. "Sakin ol, korkutmak istemedim," dedi Buğlem.

Evet, elin sahibi Buğlem'di.

Ona bir şey demek yerine onaylar şekilde kafa salladım. İçimde nedense kıza ısınmayan bir taraf vardı.

"İyi görünmüyorsun," dedi bu sefer. Ben ise ona tam tersi, "İyiyim," dedim.

Buğlem onunla konuşmayacağımı anlamış olmalı ki gülümseyerek önüne döndü. Bu sefer ön koltukta oturan Defne hanım söze girdi. "Kaç tane abin olduğunu biliyorsun, değil mi tatlım?"

Evet, biliyordum. Beş tane abi.

"Biliyorum," diye mırıldandım.

"Korkuyormusun peki?"

Derin bir nefes aldım. Yalan söylemenin bir anlamı yoktu. "Korkuyorum," dedim çünkü doğruydu.

Defne hanım bana döndü. Samimi ve sıcak bir şekilde gülümsedi. "Evet, olduğumuz durumlar biraz karışık ama korkma, olur mu? Emin ol ki sana karşı sıcak olucaklar. Korkmanı gerektirecek bir durum yok."

Öyle demek ile olmuyordu işte. Hayatları benim gibi bir esaret altında kalsaydı eğer, anlarlardı beni.

Bu sefer farklı bir ses geldi. "Ben onlara seni ezdirmem, güzel kızım. Lütfen canını sıkma olur mu?" Bu ses Emre Sezin'e aitti ve kızım deyince bende farklı bir şeyler kopmuştu.

Midem ağzıma gelmemişti.

Tiksinmemiştim.

Çünkü karşımdaki gerçek babamdı.

Belki de ilk defa ona tepki gösterdim. Dikiz aynasından bana bakarken ona gülümsedim. "Peki," diyebildim sadece.

Son konuşmamız ardından arabada baya bir sessizlik olmuştu. Ben ise öylece pencereden akan manzaraya bakmıştım.

Akan manzara durunca etrafa baktım. Bir evin önünde durmuştuk. Sanırım gelmiştik.

İnmeden önce derin bir nefes aldım ve arabadan indim.

Ben iner inmez yanıma Emre bey gelmişti. Kolunu omzuna yasladı ve güven verircesine sıvazladı.

Güveni hissetmiştim.

"Sakin ol," dedi bana gülümserken. "Çok iyi anlaşacaksınız. Benim güvenim tam."

Ona cevap olarak sadece gülümseyebilmiştim.

Adımlamaya başlayıp kapının önüne geldik. Emre bey ve ben arkada iken Defne hanım ve Buğlem öndeydi. Onlar zili çaldı ve kapının açılmasını bekledik.

Kapı açılınca bizi orta yaşlarda bir kadın karşıladı. Bizi görünce gülümsedi. "Hoşgeldiniz," dedi samimi bir şekilde.

Defne hanım ise cevap verdi: "Hoşbulduk, Ayşe hanım."

Adının Ayşe olduğunu öğrendiğim kadın, bana döndü ve samimi bir şekilde gülümseye devam etti. "Sizde hoşgeldiniz."

Bende gülümsedim. "Hoşbuldum."

İçeriye girdikten sonra sesler duymaya başladım. "Buğlem gitti mi?, O kız geldi mi? Buğlem'i istiyorum ben," tarzı cümleler.

Salona girdiğimizi düşenerek adımladım. O sırada da Sezin erkekleri beni karşıladı.

En büyükleri Cenk Sezin.

İkinci en büyükleri Arda Sezin.

Üçüncü en büyükleri Kaya Sezin.

Dördüncü en büyükleri Aram Sezin.

Beşinci en büyükleri Karan Sezin.

İkizim Mert Sezin.

Hepsini biliyordum. Hepsini magazinde görmüştüm.

Hepsi bana bakarken bir kaçın bakışları değişikti. Değişik değil acıma, alaydı.

Defne hanım o bir kaç kişinin değişiklerini fark ederek boğazını temizledi ve sözlerine başladı. "Bahsettiğimiz kardeşiniz, Lavin," diyerek beni işaret etti.

Birinin alayla sesini işittim. "Öve öve bahsettiğiniz aciz kız mı?" Bu sesin sahibi Aram'dı. Kendisine baktığımda bana alay eden gözleri ile bakıyordu.

Aslında bu gözlere alışıktım ben...

"Aram!" diye uyaran ses geldi Emre beyden. "Doğru konuş canımı sıkma."

"Yalan değilki. Doğruyu söyleyen bir insana neden bağırıyorsun, baba?" Bu ses ise Karan'a aitti. Bakışlarımı bu sefer kendisine çektim. Yeşil gözleri ile bana tiksinir şekilde bakıyordu.

"Doğru. Eziklik akıyor resmen kızda!"

Halbuki kendime çok dikkat etmiştim. Kıyafetim ve yüzüm temizdi.

"Yeter!" diye gürleyen ses geldi. Bu ses en büyük abi Cenk'e aitti. "Aptal aptal konuşmayın. Daha kızı tanımadan neyin ön yargısı bu?"

Beni savunmuştu...

"Abim doğruyu söylüyor. Ağzınızdan çıkan kulağınız duysun." Sesin sahibine baktım. İkinci en büyük abi Arda idi.

Aslında bana karşı ön yargı ile karşılacaklarını biliyordum ama bu kadar erken benim canımı yakmıştı ister istemez.

Esaretimdeki duyduğum laflar canımı yakmaz iken gerçek ailemden duyduğum laflar yakıyordu.

"Çocuklar yeter!" diye araya girdi Defne hanım. "Sesinizi kesin ve yerlere geçin."

Defne hanımın dedikleri ile Aram ve Karan oflayarak koltuklara oturdular. Diğerleride öyle yaptı.

Ben ise ikili koltuğa oturup yanımı da Defne hanım oturdu. Gülümseyerek bana baktı. "Tanıştırayım seni," dedi ve eli ile ilk önce Cenk'i işaret etti. Cenk, yeşil gözlü ve sarı saçlı biriydi. Saçı üçe vurulmuştu ve ona gerçekten yakışmıştı. Heybetli ve yapılı vücudu vardı. Kol kasları resmen kollarından fırlıyordu. Oldukça sert bakışlıydı ama gelir gelmez beni savunmuştu. "Bu en büyük abin Cenk. Kendisi mimar."

Cenk annesinin dediği ile sert bakışlarını kesti ve bana gülümsedi. Onun gülümsemesini garipsem bile bende gülümsedim. "Memnun oldum, Lavin," dedi. Bende anında karşılık verdim. "Bende memnun oldum."

Defne hanım bu sefer yanında olan Kaya Sezin'i gösterdi. Bana ne gülümsüyordu ne de kaba davranıyordu. Yanılmıyorsam nötr davranıyordu. Kaya, siyah gözlü ve siyah saçlı birisiydi. Siyah saçları alnına dökülüyor ve ona hoş bir hava katıyordu. Uzun boylu ve hafif yapılı birisiydi. Yüzü keskindi. Burnu ise birazcık genişti.

"Bu üçüncü büyük abin, Kaya. Mesleği doktor. "

Bana gülümsemez iken yine de cevap verdi. "Memnun oldum."

"Bende."

Bu da iyidi.

Bu sefer beni diğer savunan kişiye gösterdi. Arda Sezin. "Bu ikinci abin Arda. Kendisi psikolog," derken Arda bana güldü. "Hoşgeldin," dedi göz kırparken. Onun bu heyecanına karşı bende gülümsedim. "Hoşbuldum."

Arda ise yeşil gözlü ve siyah saçlıydı. Yana doğru atmıştı saçlarını. Hafif kirli sakalları vardı. Arda, Kaya'dan uzun Cem'den kısa kalıyordu. Onun da hafif yapısı vardı. Kemikli ve hafif çekik gözlere sahipti.

"Bu dördüncü büyük abin Aram. Onun mesleği bilgisayar mühendisliği," dediği an Aram, annesinin sözünü keskin bıçak gibi kesti. "Ben onun abisi değilim. Tek kız kardeşim Buğlem."

Bunu demesi ile Buğlem, "Abi yapma," diye abisini uyardı. Aram ise omuz silkelemekle yetindi.

Haklılardı. Bu zamana kadar Buğlem ile zaman geçirmişlerdi. Beni kabul etmemelerini bekliyordum.

Aram, yeşil gözlü ve sarı saçlıydı. Sarı saçlarını yana atmıştı. Sakalı yoktu. Çene hatları belliydi. Boyu da 1.80 civarları vardı.

Defne hanım eli ile bu sefer Karan'ı gösterdi. "Bu da dördüncü büyük abin Karan. Onun mesleği ise matematik öğretmenliği."

Karan'a döndüğümde yine tiksinir gibi bakıyordu. O da yeşil gözlü ve siyah saçlı biriydi. Saçları hafif uzundu. Alına dökülmüyor ama yine de uzundu. Kirli sakalları vardı. Kemikli yüze sahipti.

Karan bana bir şey demez iken son olarak ikizim olan kişiye yani Mert'i eli ile işaret etti. "Son olarak ikizin Mert," dediği an Mert aynı Aram gibi itiraz etti. "Tek ikizim Buğlem."

Anladığım kadarıyla zorlu günler beni bekliyordu.

"Yapma, Mert," dedi Buğlem araya girerek. "Onun ne suçu var."

Acımadan, canımı yakacağını bilerek, "Doğmak," dedi.

Doğruydu. Doğmam en büyük suçumdu.

"Yeter!" diye araya girdi Emre bey. "Aptal aptal konuşma. Seni doğuran kadın o kızı da doğurdu. İkizsiniz siz ikiz. İkinizinin yarısı."

"Değil!" diye araya girdi yine Mert. "O benim ikizim değil. Tek ikizim Buğlem. Başka birini istemiyorum ben! Ne olduğun belirsiz bir kızı ikiz olarak tanımlamak istemiyorum! Gitsin!"

"Yapma!" diye araya girdi Buğlem. "Bende senin ikizin olurum. Ama asıl ikizin o! Yakma yarının canını."

"Sen araya girme, kız kardeşim," dedi bu sefer Karan. "Onun kadar bizde istemiyoruz o kızı. Kardeşimiz falan değil."

"Katılıyorum. Belki de fahişe, gece gündüz takılıyor it kopuklar ile. Başımıza bela olur bela. İğrenç kız ya bu!" Bunu diyen ise Aram'dı.

Benim tek takıldığım yer vardı orası ise mahzen. Acılarımı, gözyaşlarımı döktüğüm mahzen.

İğrenç görünmemek için evde ne var ne yok yüzüme sürmüştüm. Yaralarımı kapatmıştım ama işe yaramamış.

Cenk bir anda ayaklandı ve Aram'ın yakasından tuttu. "Saçmalamaya devam edersen saçmalayacak ağzın kalmayacak. Kes sesini!"

Aram alayla güldü. "Daha bir günlük aptal kız için bana bunları mı diyorsun, abi?"

"Kardeşim o benim," diye dişlerinin arasından konuştu. Kendisini sıkıyordu. "Doğru konuş onunla."

"Ben Buğlem'den başka kız kardeş istemiyorum," dedi ve eli ile beni işaret etti. "Hele onun gibi iğrenç bir insanı hiç."

Yapma, ne olursun yapma. Bir gün pişman olursan affedemem seni.

"Yeter!" diye güçlü ve ağlamaklı bir ses geldi. Bu ses Defne hanıma aitti. "Ya ben doğurdum bu kızı, ben! Daha tanımadan neyin düşmanlığı bu!"

Bir anda kafamı bir göğüste buldum. Bana sarılan Emre beydi. Kafamın üstüne bir buse bıraktı ve kulağıma fısıldadı. "Sakin ol, lütfen."

Sonra oğullarına döndü. "Sizinle sonra konuşacağız," dedi ve benim elimi tutup üst kata doğru çıkarmaya başladı.

Ben ise sessizce kendisini takip ediyordum.

Bir odanın önüne gelince kapıyı açtı ve ikimizi odaya soktu. Kapıyı kapatınca ellerini yüzüme koydu ve yüzümü avuçladı. "Bunların hepsi geçicek söz veriyorum."

Ben ise bir şey diyemiyordum.

Susuyordum.

Haklılardı.

İçimdeki ses sadece, "Sus, konuşmak yasak, sesin iğrenç," diyordu bende ona uyuyordum.

Olanlara ise bir tepki gösterememiştim. İçim kan ağlıyordu ama dışa vuramıyordum.

Yine ezik derler diye.

Beni odanın içinde olan yatağa götürdü ve bir bebekle ilgilenir gibi yatağa yatırdı. Üstüme çarşafı çekti ve saçlarımı okşamaya başladı. "Acın geçicek, bebeğim. Zaman alıcak ama geçicek. Söz veriyorum. Hep senin yanında olacağım."

Bu gece ikimizde aynı yatağa yatmış ve beraber uykuya geçmiştik.

Değişik hissediyordum.

Baba ile beraber yatmak gerçekten garip bir duyguymuş.

Ya da birileri tarafından sevilip korunmak.

Ben bunlardan fazlasıyla uzaktım. Hemde baya çok.

Bu bölümde abileri tanımış olduk.

Abiler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Diğer bölümde görüşmek üzere

 

 

Loading...
0%