@senfoniyazar
|
Evetttt.
Merhabalar.
Nasılsınız, iyimisiniz? Umarım iyisinizdir.
Bölüme geçmeden önce volte atarsanız sevinirim.
İYİ OKUMALAR . Huzurlu uyku. Belki de ilk defa tadıyor ve hissediyordum. Hissi çok güzelmiş... Sabah uyandığımda Emre bey baş ucumda oturuyor ve saçımı okşuyordu. İlk defa ise huzurlu ve baba kokusu ile uyumuştum. Şuanlık kendisine baba diyemiyordum, diyemezdim. Uykulu gözlerim ile ona bakarken o gülümsedi. "Günaydın, güzelim." Bende samimi bir şekilde gülümsedim. "Günaydın." Biri bana ilk defa güzelim demişti. Bunun da hissi bambaşka bir şeydi... Elleri saçlarımı okşamaya devam ederken yine üçüncü değişik hisse kapıldım. Hep çekilmek ve canımı yakmak için kullanılan saçım bu sefer severek ve canımı acıtmaktan korkarcasına seviliyordu. Bu evde hep ilklerimi yaşıyor ve yanılmıyorsam yaşayacaktım. "Sen yerinden kalk bakalım ardından ise aşağıya kahvaltıya gel. Ondan sonra sen, ben, annen ve Cenk abin ile alışverişe gideceğiz." Gözlerim anında pörtlek gibi açıldı. Ben dışarıya hiç çıkmamıştım ki. Bilemezdim oraları. "Ama," diyerek itiraz edicektim ki Emre bey sözümü kesti. "Aması yok, güzelim. Hem sen alışveriş yapıcaksın hem de ben senin kimlik işlerini halledeceğim." Kimlik olayını biliyordum. Babamın soyadından kurtulacak ve gerçek babamın soyadını alıcaktım. Bunun için itiraz etmeye hakkım yoktu. Derin bir nefes vererek, "Peki," dedim. Emre bey ise ilk önce alnımdan öpmüş ondan sonra ise ayaklanmıştı. "Bekliyoruz seni," dedi en son odadan çıkmadan önce. Garipti. Kendisi değil yaşadıklarım garipti. Hâlâ inanamıyordum. Sanki bir masalın içindeydim. Gözlerimi ovuşturarak yataktan doğruldum ve ayağa kalktım. İlk önce Defne hanımın gösterdiği odadaki banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Yüzümü yıkadıktan sonra kuruladım ve odaya geri döndüm. Ama benim kıyafetim yoktu diyecek iken içeriye dünki abla girdi. Ayşe abla. Beni görünce gülümsedi. "Günaydın, kuzum," dedi. Orta yaşlarda birisiydi ve samimiyeti beni sevindirmişti. Elindeki kıyafetleri bana uzattı. "Bunlar senin için. Bugünlük idare et zaten akşama almaya gideceksin. Olur mu?" Onaylar şekilde kafa salladım ve tuttuğu kıyafetleri aldım. Kendisi de tekrardan bana gülümsedi ve odadan çıktı. Bende Ayşe ablanın odadan çıkması ile elimde olan kıyafetleri giyindim. Uzun ve siyah bir t-shirt ve siyah bir bol paça pantolon giyinmiştim. Sonrada derin nefes alarak kapıyı açtım ve aşağıya adımlamaya başladım. Yemek odasını bilmediğim için merdivenlerden iner inmez ortada kalmıştım. Tam etrafı arayacak iken saçıma bir öpücük konuldu. Hemen arkama baktığımda Cenk vardı. "Günaydın, güzellik," dedi gülümseyerek. "Günaydın," dedim bende ona gülümseyerek. Bana samimi ve içten gelen davranışları sergiliyordu. Her ne kadar beni bu evde sevmeyen varsa seven de vardı. Bu da, az çok rahat etmemi sağlıyordu. "Şeyy," diye çekingen şekilde mırıldandım. "Yemek odasını bilmiyorum da tarif eder misin?" Cenk bu dediğim ile iyice güldü. "Tabii ki de güzelim," dedi ve elini belime atarak yürümeye başladı. Bende arkasından ona uydum. Odaya gelince herkesin masada oturduğunu gördüm. Defne hanım beni görür görmez yüzüne gülümsemesini kattı. "Günaydın kızım, gel buraya," dedi ve eli ile boş olan yeri gösterdi. Gösterdiği yere oturur oturmaz karşımda bana nefretle bakan 2 abiyi ve ikizimi gördüm. Bu sıra ise sağ tarafıma Cenk sol tarafıma ise Arda oturmuştu. Arda beni görür görmez yanağımdan makas aldı. "Günaydın, bebek," dedi. Bende onun heyecanına gülerek, "Günaydın," dedim. "Maşallah hemen de alışmışız, biricik kardeşimize," diye alayla bir ses geldi. Bu ses Karan'a aitti. Arda yanımda sinirle homurdanmaya başladı. "Kes sesini, Karan!" Aram'dan bu sefer, "Hıh," diye küçümser ses çıktı. "Daha ne olduğu belli olmayan bir kız evimize dadandı ve siz onu hemen kardeş bellediniz," dedi ve bu sefer masanın en ucunda oturan Buğlem'i eli ile işaret etti. "Asıl kız kardeşimiz o iken neden yabancı bir kıza kardeş bildiniz. Merak ediyorum." "Aram yeter!" diye Emre beyden yüksek ses geldi. "Buğlem'de kızımız ama öz kardeşine bu lafları diyecek olduğun anlamına gelmiyor." "Elin paçavrasına öz kardeşiniz diyip durma baba! " diye bu sefer beklemediğim kişiden itiraz geldi. İkizim olan Mert'ten. Ben paçavra değildim. Ben acılara mahkum olan Lavin'dim. "Mert, sus artık," diye ortanca olan Kaya abiden ses geldi. "Sevmiyor olsanız bile varlığına saygı duyun ve şu sofranın huzurunu bozmayın." "Abiniz haklı," diye ses geldi Cenk'ten. "Tamam, varlığına alışamadınız belki ama ezmeyi kesin. Yoksa ben sizi ezerim." Emre beyden derin nefes alma sesi geldi. "Afiyet olsun," dedi. Bu sırada ise Aram, Karan ve Mert ayağa kalktılar. Üçüde bana nefretle bakarken Aram söze girdi. "Asıl size afiyet olsun. Bu kızla yemek yemek bana zehir olur." Ve odayı terk edip gittiler. Ben onlara hiç bir şey yapmamıştım. Ne zararım dokunmuştu ne de nefretim. Ve kalbim, kırılarak bana acı vermeye başlamıştı. Onlar benim yüzümden aç kalmıştı. Boğazımı temizledim ve bende yavaşça ayağa kalktım. "Çok özür dilerim, Emre bey. Sizlere afiyet olsun." Tam gidecek iken Cenk kolumu tuttu. "Yapma, güzelim. Gel otur sofraya, aç kalma." "Cidden iştahım yok. Olsa yerdim. Lütfen zorlama olur mu?" Cenk derin bir nefes aldı ve tuttuğu kolunu okşayarak canımı acıtmadan bıraktı. "Peki, güzelim." Yavaş adımlar ile kendimi odada buldım. Emre beyin sabah alışverişe gideceğiz dediği gelmişti aklıma. Onun için yatağımda beklemeye başladım. Derken kapı gürültülü bir şekilde açılmıştı. Kapıya baktığımda Karan ve Aram vardı. Bana nefretle bakıyorlardı. Kapıyı kapattıkları gibi karşıma geldiler ve ben daha ayağa kalkamadan Aram'ın yakamdan tutarak ayağa kaldırması ve duvara yaslaması bir olmuştu. Anında titremeye başladım. Babam geldi aklıma. Bana vuracaklardı. Babamın beni ağlattığı gibi onlarda şuna beni ağlatacaktı. Susuyordum. İçimdeki ses aynı cümleleri tekrar ediyordu. Korku ise bedenimi çoktan kaplamıştı. Konuşmak yasak! "Ailemden uzak dur!" diye dişlerinin arasından konuştu Aram. "Senin yüzünden aşağıda Mert, haksız yere laf işitiyor. Hepsi senin yüzünden," dedi ve yakamdan tutup önüne çekti ve duvara geri sert yapıştırdı. Acıdı. Canım acıdı ama ah bile diyemedim. Yüzümü buruşturdum sadece. "Canın mı acıdı?" diye alayla sordu Karan. "Aşağıda haksız laf yerken Mert'in de canı acıdı," dedi ve beni sert bir şekilde duvara tekrardan vurdular. Yine yüzümü buruşturdum. Konuşamadım. Babam bana bunu öğretmişti. Canın acırken sus! Canım acıyordu çünkü sırtımda kabuk tutmayan yaralarım patlamıştı. Onlar tabii bunu bilmiyordu. "Senin canını yakmaya öyle bir devam edeceğim ki hayatım da bundan hep gurur duyacağım, ezik şey," dedi ve diğerlerinden daha sert vurdular sırtımı duvara. Bu sefer sadece yüzümü buruşturmadım. Ağladım da. Sırtımdan akan kanlarla beraber ağladım. Sırtım köz alevlere değmiş gibi yanıyordu. "Çok ağlayacaksın daha çok," demişti ki aşağıdan bağırış sesi koptu. Bu ses Mert'e aitti. "Canım yanıyor," diye bağırıyordu. Aram Karan'a bakarken, "Siktir, yine oluyor," dedi ve beni yere savurarak yere yapışmamı sağladılar. Canım bir kez daha yandı. Kavruldu. Aşağıdaki ses ise daha fazla koptu. "Kalbim acıyor!" Ben ise olduğum yerde hem acılarım ile hem korkularım ile tir tir titremeye başlamıştım. Babamın acıları ve bana yaşattıkları beni bırakmayacaktı anlaşılan... .
Evettt.
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Bölüm uzunluğu nasıl? İsterseniz biraz daha uzun yazabilirim.
Diğer bölümde görüşmek üzereeee. |
0% |