Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm

@senfoniyazar

Yeni bölümden merhabaaa

Abilerin mesleklerini yazmayı unutmuşum. Üçüncü bölümde defne hanım oğullarını tanıtırken ekledim ama buraya da yazıyorum.

Cenk Sezin: Mimar-29 yaşında

Arda Sezin: Psikolog-27 yaşında

Kaya Sezin: Doktor- 25 yaşında

Aram Sezin: Bilgisayar mühendisliği- 23 yaşında

Karan Sezin: Matematik öğretmeni- 22 yaşında.

Mert Sezin ve Lavin Sezin: 17 yaş- okuyorlar.

.

Acının, hayatımızın bir parçası olduğunu bu eve geldiğim bir umutla unutmuştum.

Evet, biliyordum. Babam gölge olmaya devam edecekti hayatımda ama bir umut da gerçek ailem ile iyi anlaşırım diye düşünmüştüm.

Yanılmışım.

Babaları sırf kardeşlerine bağırdı diye hıncını benden çıkarmışlardı.

Haksız yere hemde.

Ben ise bu acılara alışıktım...

Herkes aşağıda Mert ile ilgilenirken bende bende ayakta durmuş vücudumu süzüyordum. Karnım rengarenk, kürek kemiğimde kocaman bir bıçak izi, sırtımda kemer izleri ve daha sayamayacağım bir çok iz.

Sırtımdan ise belime doğru akan kan vardı.

Babam belki de beni buldular diye o iki gün dövmemişti ama son uğurlamasını da çok güzel yapmıştı.

Ne demişti?

"Sana çok güzel veda hazırlığı yaptım..."

O korktuğum depoda sırtıma kemeri acımadan geçirmiş, kesiklerin olmasını sağlamıştı.

Bahsetmemiştim sırtımdaki veda hazırlığından ama bugün Aram sırtıma üst üstüne vurunca gün yüzüne çıkmıştı.

Şimdi ise ağlaya ağlaya bu vücuduma pansuman yapıcaktım.

Banyoda gördüğüm ilk yardım çantasını yanıma almıştım. Derin bir nefes alarak pamuğa tentürdiyot döktüm ardından ise korka korka sırtımdaki yaralara sürmeye başladım.

Anında sırtım cayır cayır yanmaya başladı. Olduğum yerde dişlerimi sıktım ve ulaşabildiğim yere sürmeye devam ettim. Tabii o sırada göz yaşlarım beni eşlik ediyordu.

Mert ise aşağıda bağırmaya devam ediyordu. "Acıyor," diye bağırmıştı.

Neden bağırdığını anlamasam bile ben kendi işime devam ettim.

Umut beslemek gerçekten de aptallıktı. Ben de yine aptal olmayı seçmiştim.

Sırtımdaki uzanabildiğim yere pansuman yapıp bitirirken diğer yerler kalmıştı. Bu evden birini çağırıp bana acır gözler ile bakmalarını istemiyordum. Doktor vardı ama o doktor abim de bana nötr davranıyordu.

İlgi çekmek için yaptığımı bile düşünebilirlerdi.

İlgi istiyor muydum? Evet.

Elimdeki ilk yardım çantasından çıkardığım malzemeleri geri yerine koydum ve banyoya aldığım yere bıraktım. Yine aynı kıyafetleri üzerime giyindim. Ardından ise yine içime derin nefes çekerek odadan aşağıya inmek için çıktım.

Çıkmadan önce ise dağılan yüzümü toparlamış, gözyaşlarımı durdurmuştum.

Aşağıya indiğim an beni salon karşılamıştı. Salondaki üçlü koltukta Mert göz yaşları ile uzanıyordu. Baş ucunda Aram, Karan ve Buğlem vardı. Koltukta ise Cenk, Kaya, Arda, Emre bey ve Defne hanım vardı.

Ben iner inmez gözler beni bulmuştu. Her ne kadar yüzümü toplasam bile gözlerimin içi kırmızı ve şişti.

Emre bey beni görür görmez ayağa kalktı ve yanıma geldi. Dibime kadar gelince benim yüzüme bakmak için eğildi. Eli ile yüzümü okşadı. "Babam," dedi şefkatle. "Ağladın mı sen?"

Babam...

Aram ve Karan bana kaş göz yaparken Mert bunları fark etmiş ve kaşlarını çatmıştı. Ben onlardan gözümü ayırıp tekrardan Emre beye baktım. "Sizi beklerken kısa bir uykuya dalmışım. O sırada ise kabus gördüm. Uyanır uyanmaz Mert'in sesini duyunca korktum. Uyku sersemi ile ağladım yani. Merak edeceğiniz bir durum yok."

Emre bey saçıma bir buse bırakıp saçımı okşamaya başladı. "Tamam, babam," diye beni onayladı. "Bir şey olursa bana gelmeyi unutma ama."

Onaylar şekilde kafamı salladım ve yanı boş olan Cenk'in yanına oturdum. O da beni görür görmez elini omzuma attı ve beni kendisine çekip sarıldı. Ondan sonra ise kendisi yine benim saçıma bir buse bıraktı.

Yemin ederim...

Ben bunlardan çok uzaktım. Bu his nedir bilmiyordum ve karnıma tatlı kramplar giriyordu.

"Şey," diye çekingen bir şekilde Mert'e bakarak sordum. "Ne oldu sana?"

Bu sefer Mert, bana sakin ve tiksinir şekilde bakmayarak sorunu cevapladı ve beni şaşırttı. "Bir nedenden dolayı aniden canım yanıyor. Pskolojiye dayalı bir olay."

Anladım dercesine mırıltı çıkardım.

Defne hanım karşıdan söze girdi. "Kusura bakma, kızım. Seninle sözümüz vardı dışarıya çıkmak için ama Mert öyle olunca çıkamadık. Ama merak etme, senin neye ihtiyacın varsa hepsini aldırdım. Birazdan burada olur."

Yine bir şey demedim ve onaylar şekilde kafa salladım.

"Mutlu olsana, göbek atsana. Zaten bunu beklemiyor muydun? Ailemin parasını aşırmaya."

Aram yine tüm nefretini üzerime kusmaya devam ediyordu.

Ben para aşırmaya gelmemiştim. Ailemin yanına gelmiş ve aile sevgisi görmeye çalışıyordum.

Görmediğim sevgiyi aramaya gelmiştim.

Ben tam ağzımı açıcak iken Buğlem araya girdi. "Baba, Lavin ile dışarıya çıkabilir miyim?"

Ben dahil herkes şaşkın şaşkın Buğlem'e bakmaya başladı. Durduk yere niye dedi ki?

Ben bu kıza güvenmiyordum...

Emre bey bana baktı. "Çıkmak ister misin?"

Tereddüt etsem de Buğlem beklenti içinde bana bakıyordu. Yutkunurken, "Peki,"dedim.

Buğlem sevinçle ayağa kalktı ve ellerimi tuttu. " Hadi gidelim."

Benim ayağa kalkmama müsade etmeden kendisi kalktı. Arkadan ise Defne hanımın sesi geldi. "Kuzum para," demişti ki Buğlem, biz dışarıya çıktığımız an cevabını vermişti. "Bende var."

 

Yazardan:

Sezin ailesi koltuklarında sakin sakin otururken Emre bey söze girdi. "Aram, kız kardeşine nefretin ne zaman bitecek?"

Aram ise babasının dedikleri ile histerik bir şekilde güldü. "Kız kardeşim var ama Buğlem ve ben ona karşı nefret beslemiyorum."

Emre bey derin bir nefes aldı. Zira kendisi yavaş yavaş sinirleniyordu. Karşısındaki ise oğluydu. "Kız kardeşin Lavin'den bahsettim."

Aram ise babasının sinirlendiğini fark ederken sakin şekilde cevap veriyordu. "O paçavra kız, Buğlem'in tırnağının ucu bile olamaz. Ayrıca çirkin."

Çirkin dediği kız 45 kilo, ince belli, yeşil gözlü ve sarı - uzun saçlı birisiydi. Yüzünde hafif çilleri vardı. Çirkin dediği kızın yüzünde bir kusur bile yoktu.

Nefret gözü boyunca dünyayı çirkinleştirirdi.

Gördüğü her şey çirkin olurdu.

"Çirkin mi?" diye gülerken mırıldandı Arda. "Sen hayatında hiç çirkin birisini görmedin herhalde."

"Senin gözünü boyamış, abi. Güvenme ona. Bizim sırtımızdan vuracak,"diye araya girdi Karan.

" Neye dayanarak söylüyorsun peki? Gözünle gördün mü? Hayır. Sana bir zararı oldu mu? Hayır. Anlamıyorum,"diye kardeşlerine itiraz ediyordu Arda. "Bu pis önyargınızı kimden çektiniz? O kadar gözünüz ön yargı ile boyanmış ki, gerçek dünyayı görmüyorsunuz. Atın ön yargınızı kenara ve gerçek dünyaya bir bakın. Zira siz, gerçek dünyayı ön yargınızdan dolayı göremiyorsunuz."

"Ön yargı yok, abi. Asıl sen bizi anla. Zaten bir kız kardeşimiz var. Buğlem. Niye ailem öz kardeşiniz diyerek başka kız getiriyor? İstemiyoruz. Bizim öz kardeşimiz var zaten o da Buğlem."

"Bak, Aram," diye kendisini işaret etti Arda. "Bu da ön yargı. Bu evdeki hiç kimse Buğlem bizim artık kız kardeşimiz demedi. Kan bağımız yok belki ama can bağımız var. Hadi onu geçtim," dedi ve soluklandı Arda. "Annem ikizlerden sonra biz kız çocuğu doğurdu ama şansa bak ki o da kaçırıldı. Bak, karıştırıldı demiyorum. Kaçırıldı. Yıllar sonra ise ortaya çıktı. O zaman da mı diyecektin Buğlem bizim kardeşimiz diye."

Aram ise sessiz kaldı. Ama davranışlarından vazgeçmeyecekti.

"Abiniz size her ne kadar anlatmaya çalışsa dahil sizin o boş kafanız algılamak istemeyecek," diye konuştu Cenk. "Ama Lavin'e bir zarar vericek olursanız o zaman karşınızda o hiç görmek istemediğiniz Cenk çıkar karşınıza. Ne olduğunu biliyorsunuz."

Cenk sinir hastasıydı. Şuanlık sakindi çünkü ilaçları ile kendisi sakin durumdaydı. Tehlike yoktu.

O sırada herkesin telefonuna bir mesaj geldi. Aynı anda herkese gelen bildirim sesi, herkesin birbirlerine bakmasına sebep oldu.

Kaşları çatılırken herkes telefona baktı. Tek satır bir mesajdı gelen ama akılları fazlasıyla karıştıtıyordu.

Ne alaka? Neden?

"Atan kimse saçmalamış," diye mırıldandı Aram.

"Kesinlikle katılıyorum. Sikik bir herif bizimle taşak geçiyor olmalı." Bunu söyleyen ise Karan.

"Bencede," diye abisine katıldı Mert.

"Eğer bizimle oynamaya devam ederse bu herifi bulmaktan hiç çekinmeyeceğim," diye mırıltı geldi Cenk'ten.

"Çocuklar takmayın kafanıza. Kızımız ile aklı sıra vurmaya çalışıyorlar. Bizim ona güvenimiz tam."

Ama onlara katılmayan 3 kişi vardı.

Emre Sezin.

Kaya Sezin.

Arda Sezin.

Arda psikolog olma yönünde bir şeylerden şüpheleniyordu. Evet, kendisini seviyordu ama şüphelerine ise söz geçiremiyordu.

Emre beyin kafasına takıldığı bir nokta vardı. Niye o kadar inat etmişti? Kızıydı, belki de şüphelenmesi yanlıştı ama çekinmiyordu. Zira diğer kızı için her şeyi yapardı.

Kaya ise bomboş bakışları ile ailesini süzüyordu. Kendisi kız kardeşini sevmiyordu. Şüphelenmekten asla çekinmiyordu. Kendisi böyle bir tipe sahip olmasa, nefretini kusardı ama öyle biri değildi.

Her ne kadar seneler içinde aynı evde yaşasalar da sevmiyordu.

Evet, mesaj Buğlem ile alakalıydı.

"Benden size tavsiye. Buğlem'e güvenmeyin. Ailenizin yıkılmasını istemiyorsanız eğer."

. 

Evetttt.

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Sizce o mesajı kim attı?

Diğer bölümde görüşmek üzereeee

Loading...
0%