@senossww
|
Ben Marsel, ne kadar saçma bir isim değil mi? Bende öyle düşünüyorum. 17 yaşındayım İzmirde yaşıyorum ve liseye gidiyorum. Güzel bir lise kazanmıştım evet fakat keşke bunun yerine hayatım daha güzel olabilseydi. Size benim hakkımda bir şey söyliyebilirim, ben dilsizim. Yani konuşamıyorum, bağıramıyorum acılarımı insanlara anlatamıyorum ki Tanrı bunu düşünmüş olacakki acılarımı anlatabileceğim birileri de yok. İsmimin anlamı güçlü ve şanslı olarak geçiyor normalde bu tür şeylere inanırım isimlerin anlamlarına ve ya burçlara. Saçma biliyorum fakat yalnızken bunlara bakıp kendime umut arıyordum. İsmimi anlamını öğrendik ten sonra bu değişti. Güçlü.. ben güçlü biri olabilmek için fazla zayıf ve çelimsizim, acılarım benden bütün gücümü çekip almıştı. Almıştı diyorum çünkü ben dilsiz doğmadım. Bu konuyu size daha sonra anlatacağım. İsmimin diğer bir anlamı ise şanslı. Ben şanslı olmanın yanından bile geçemezdim. Böyle bir aile, panikatak ataklarım, sosyal anksiyetem, dilsiz olmam ve yanlızlığım anladınız değil mi beni? Ben tamamen şansızlığa batmış bir kızım. Yaklaşık 5 yaşından beri böyleyim, yani dilsizim benden masumluğum ve sesimi aldılar. Gözlerim dolarken gözlerimi yumdum ve çantama diğer kitaplarımıda sıkıştırdım. kapişonlumun içine küçük bir not kağıdı ve kalem de koydum. Konuşamadığım için insanlarla böyle iletişim kuruyordum. Kulağıma kulaklığımı taktım ve aynadan son kez kendime baktım. Hayatımda ilk kez etek giyiyordum. Genellikle eşofman ve salaş tişört ve hırkalarla gezerdim. Ama sonuçta yeni bir okula kayıt olmuştum ve üniformaları böyleydi diğer okulum gibi burada da eziklenmek istemiyordum. Okulumu değiştirmiştim çünkü konuşamıyordum ve orada fazlasıyla zorbalığa uğruyordum. Büyük yalvarışlarla anneme anlatmıştım oda babamı ikna etmişti. Gözlerim tekrar dolunca aynadan çektim bakışlarımı. Çantamı sırtıma taktım ve odadan çıktım. Aşağı kata indim annem mutfakta bir şeyler hazırlıyordu yine her zamanki gibi yüzünden somurtma eksik olmuyordu. Babam etrafta gözükmüyordu. O gelmeden çıkmak hepimiz için en iyisiydi. Bu yüzden annemin yanına gidip sırtına dokunarak kendimi belli ettim. Bakışları bana dönerken cebimdeki kağıdı çıkarıp ben çıkıyorum. Yazarak ona uzattım. İşaret dilini biliyordum kendi başıma öğrenmiştim fakat onlar öğrenmemişti ya da öğrenmek istemediler emin değildim. Kafasını sallayıp beni onayladı. Mutfaktan çıkıp kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp dışarı çıkacağım sırada annemin sesini duydum. "Marsel!" Başımı çevirip kaşlarımı 'ne?' Dercesine havalandırdım. Yanıma geldi ve ilk kez gülümseyerek bana baktı. Şaşkınlıkla gözlerim aralandı. Dudaklarım aralanırken bana sordu. "Paran var mı? Ne ile gideceksin okula?" Şaşkınlığımı üzerimden atıp kafamı olumsuz anlamda salladım. "İhştyacın olur." Kafamı salladım ve arkamı dönüp evden çıktım. Kapının önündeki siyah renk bisikletime yöneldim. Bisikleti kendi paramla kazanıp almıştım. Aylarca garsonluk yapmıştım. Sonrada bisiklet alıp her yere onunla gidip gelmiştim. Şu dünyada beni mutlu eden tek şey bisikletim olabilirdi. Konuşamamın bir sebep olmayıp garsonluğa kabul edildiğimde çok şaşırmıştım. Yine de aylarca konuşamamazlığımı bir eksik gibi görmeyip olabildiğince yapmaya çalışmıştım. Eğer müşterilerle iletişim kurmazsam not kağıdına yazıp veriyordum, böylece 6 ayı atlatmıştım ve yeterli paraya ulaşmıştım. Sonra sorunlu bir aile beni işimden attırmıştı. Ogün nasıl aşağılandığımı hala hatırlıyordum. Bisiklete binip pedala basarak çevirmeye başladım. Boş caddelerde sürerken yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Rüzgar saçlarımı savurup yüzümü açıkta bırakırken saçlarım arkamda dalgalanıyordu. Okul uzakta değildi yaklaşık 7 dakika sonra okula varmıştım. Okul özel bir okuldu. Bursum olmasaydı buranın yanından bile geçemezdim. Babam böyle bir şeyi kabul etmiyeceğini bildiğim için onunla mübakaşaya girmeden müdür ile konuşup beni sınava sokmasını istedim. Ne kadar zor olsada başarmıştım zeki olduğumdan kendime güvenim tam dı bu konuda sınavdan 100%100 bursla çıkmıştım. Daha önce kimsenin yapamadığını müdürün suratından anlasamda verdiği sözden caymayıp beni okula kabul etmişti. Babama bunu söylediğimde onun izni olmadan bunu yaptığım için sonuçları her zaman ki gibi ağırdı fakat artık alışmıştım. Onun yanında ağlamayıp odama gidince gece boyu ağlardım. Karşımda duran koca binaya bakarken yutkundum. Kızıl saçlarım önüme gelirken insanlardan kendimi gizleyip içeriye doğru yürümeye başladım. Bazılarının bakışları bendeyken bazıları umursamıyordu. Kim bu okul ile kapıyı bu kadar uzak yaptıysa Allah onun belasını versin!! Bitmek bilmiyordu bu yol! İnsanlar meraklı bir şekilde süzerken ben kafamı yerden kaldırmıyordum. Etraftaki sesler artarken neden olduğunu merak etmeden yürüyordum. Beni ilgilendirmezdi neticede daha yeni gelmiştim ve tek isteğim sınıfıma geçip dersi dinlemekti. Telefonumu elime alıp şarkının sesini biraz daha açarak sesleri yok ettim. Hala ayaklarıma bakıp yürürken şarkının hissiyle gülümseyip gözlerimi yumdum. Kafamın sert bir şeye çarpmasıyla gözlerim kocaman açıldı. Kafamın acısıyla kulaklıklarımı çıkardım. Elimle kafamı ovuştururken seslerin sustuğunu fark ettim. Kafamı kaldırınca gördüğüm şeyle yutkunmak zorunda kalmıştım. Birisinin göğüs hizasındaydım. Kafamı kaldırıp kocaman gözlerle çarptığım kişiye baktım. İçimden kendime binlerce küfür ederken bir adım geriledim. 1.70 bir kız olmama rağmen kafamı oldukça havaya kaldırdım. Çarptığım kişi bir erkekti.. maşallah bu adam elektrik direğimi! Bu boy ne? Acaba neyle beslemişler. Düşündüklerimle kıkırdarken sonunda adamla göz göz geldik. Etrafta fısıldaşmalar artarken kaşlarım çatıldı. Neydi bu kadar konuştukları? Hayır yani hiç mi birine çarpan bir kız götmemişler. Etraftakilere göz devirip adamdan özür dilemek için ona döndüm. O hala beni incelerken üstündeki sigara kokusu midemi bulandırmıştı. Neden kendilerini bilerek öldürmeye çalışırlardı anlamıyorum. Öğrenci olduğunu anlamıştım sigarayıda etrafındakilere hava olsun diye içtiğine emindim. Salak ergenler işte. Etraftaki insanlar yüzünden gerilemeye başlamıştım. Bu kadar ortada olmak zaten gererken diğerleri bana bakıp fısıldarken iyice geriliyordım. Daha fazla bu ortamda kalmamak için cebimdeki not kapıdını çıkarıp kalemimle sana çarptığım için özür dilerim. Yazıp küçük sayfayı yırttım. Kağıdı ona uzatırken bir elimdeki kağıda bir de bana bakarken alsana dercesine kağıdı tekrar uzattım. Üst dudağı kıvrılırken kaşlarım çatılmıştı. Eğer bu kağıdı hemen şimdi almazsa basıp giderdim ve özür de umrumda olmazdı. Üzerime doğru eğilirken boyumun hizasına geldi. "Bana numaranımı veriyorsun kızıl?" Alaycı sesiyle konuşurken gözlerim kocaman açılmıştı. Ona numaramı mı verdiğini düşünüyordu? Ahmak adam! Göz devirip sol elimle sağ elini tutup elini açtım. İçine kağıdı bıraktım ve yanından geçip yürümeye başladım. İnsanların benim hakkımda fısıldaşmasına daha fazla tahammül edemiyordum. Hızlı adımlarla yürürken arkamdaki sesini duydum. "Böyle çekip gidemezsin! Benimle neden konuşmuyorsun kızıl?" Sesi kızgın olmasada neden konuşmadığımı merak ediyordu ki zaten yakında bütün okul beni konuşacaktı buna emindim. Parmaklarıyla beni gösterip dilsiz kız diyeceklerdi. Artık alışmıştım yani sanırım. Bekleyip görecektim.
|
0% |