@senossww
|
Marsel Güneş Okul üniformamı çıkarmış siyah bir eşofman ve bol bir tişört giymiştim. Babam hala gelmediği için şanslıydım. Bu saatte eve gelmiyorsa bir yerlerde içiyor demekti buda uzun bir süre gelmeyeceğini anlamama yetiyordu. Çantama bütün ders kitaplarımı sıkıştırırken kalbim heyecanla göğüs kafesime vuruyordu. Alpay ile onun evinde yan yana saatlerce birlikte konuşmak.. kafamdan bir sürü seneryolar geçirmiştim hepsindede mutluyduk buda zaten hayal olduğunu ispatlıyordu. Çantama kitaplarımı koymayı bitirdikten sonra aynaya son bir kez dönüp baktım. Kızıl saçlarımı ders çalışırken önüme gelmesin diye yukardan toplamıştım bir kaç tutamım yüzüme düşerken mavi gözlerim heyecanla parlıyordu. Kirpiklerime rimel sürmüş, yüzümdeki tek tük sivilceleri kapatıcıyla kapatmıştım. Derin bir nefes alarak odamdan çıktım. Annem koltukta oturmuş televizyon izlerken geldiğimden haberdar bile değildi. Ellerim kapişonlumun ceplerini yoklasada not kağıdımı bulamamıştım. Alpay dudaklarımı okuyordu diğerleriylede genelde defterlerimin yanına yazarak anlaşıyordum yanımda defter gezdirmeyi unutmaya başlamıştım. L tezgahımızın üstündeki alışveriş listesine doğru yöneldim. Bir sayfasını koparıp yanındaki tükenmez kalemi aldım. "kütüphaneye gideceğim. Erken gelmeye çalışırım." Yazdım oturma odasına doğru yöneldim. Annem ayaklarını koltuğa uzatmış dizi izliyordu. Yanına yaklaşırken ayaklarımın altındaki tahtalar ses çıkarfığı için bakışları bana döndü. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Eve geldiğimde direkt odama giderdim yemeği bile eğer babam evde yiyecekse annemin yaptığı yemek arta kalırsa, yada evde kendim yaptığım yemeklerimi odamda yerdim onun dışımda odamdan çıkmazdım. Elimdeki kağıdı uzattım. Soğuk bakışlarımı ona yöneltirken buradan bile üşüdüğünü görebiliyordum. Elimdeki kağıdı aldı ve gözleri yazdığım satırlarda gezindi. En çok anneme benzerdim mavi gözlerimiz, kızıl saçlarımız onun kopyasıydım fakat hangı kız annesinin kopyası olmaktan nefret ederdi? Ben ediyordum. Her kız annesinin yaşadığını yaşar derlerdi ben annemin yaşadıklarını yaşamak istemiyordum. Ben annem kadar kalpsiz ve düşüncesiz biri olamazdım, brn kızım sesizliğinde boğulurken susmazdım. sesimi, haykırışlarımı benden alınmışken ben annem gibi haykırabilirken sessiz kalamazdım. "Tamam dikkatli ol giderken." Ne kadar şefkatli gibiydi değil mi? Aslında şefkatin ş si yoktu o sadece annelik görevini yapmış hissedebilmek için kendini cümleleri ile avutuyordu. Kafamı salladım evden çıkarken tam o sırada köşeden dönen siyah arabayla Alpayın geldiğini anlamıştım. Kalbim yeniden hızlnırken içime temiz havayı çektim. Araba önümde dururken utanmasam hoplaya zıplaya arabaya binecektim fakat kendimi tuttum ve sakin adımlarla ön koltuğa ilerledim. Alpay Yılmaz Marsel ışıldayan mavi gözleriyle ön koltuğa yerleşirken kızıl saçlarının toplu olduğunu fark ettim. Alev rengi saçları yüzünün bazı kısımlarına değiyordu. Dolgun dudakları mükemmel bir gülümseme ile iki yana yayılmıştı. Emniyet kemerini bağladığında sonunda gözlerimiz buluştu. Günlerdir aklımdan gitmeyen o görüntü yine gözlerimin önüne geldi. Gözlerini yummuş dolgun dudakları harketimi beklerken kurumuştu. Elleri göğüsümün üstündeydi göğüs kafesi heyecanla inip kalkıyordu karşımdaki muhteşem görüntü her gün gözümün önündeydi. Kafamı iki yana sallayıp görüntüleri yok ettim. "hazırsan gidiyoruz." kafasını sallarken arabayı çalıştırdım ve eve doğru sürdüm. Küçük işimi halletmiştim fakat yinede sorun çıkıp çıkmayacağından emin değildim. 15 dakika sonra evimin önünde durmuştum. Yol kısmen sessizlik içinde geçsede arada konu açmaya çalışmıştım. Marsel kemerini açarken bende arabadan inerek kapıyı kapattım. Marselin olduğu kısma giderek kapısını açarken inmesini bekledim. Yüzüme bakıp gülümsedi dudaklarını oynatarak teşekkür etti. Kapıyı kapattım ve ve doğru yürüdüm. Marsel arkamdan gelirken gözleri merakla etrafı inceliyordu zile basarken kapının açılmasını bekledim. Sonunda kapı açılırken Sultan teyzem kapıda kocaman bir gülümsemeyle bize bakıyordu. "Hoşgeldin oğlum." Gözleri Marsele kaydı ve süzdü sıcak bir insandı yanı Marseli seveceğine emin olsamda Marseli tanıtmak amavıyla elimi marselin koluna koydum. "Sultanım Marsel bu sana anlattığım. Ders çalıştırmak için geldi." Sultan teyzem imayla gülümsedi kaşlarını kaldırdı ve içeri geçmemizi işaret etti. "Hoşgeldin Marsel kızım. İçeri geçin hava esiyor." Marsel çekingen bir şekilde yürürken onu teşvik edebilmek adına elimi beline koyarak oturma odasına yürüttüm. Dokunuşumla kasılsada belli etmedi. "Sultanım biz odamdayız bir şey olursa seslen." Sultan teyze kafasını salladı. Sultan teyze benden öncede bizimle çalışıyordu beni o büyüttü annem ve babamın işleri dolayısıyla fazla meşgul olduklarından her şeyimle Sultan teyze ilgilenmişti. Hiç evlenmemişti beni çocuğu olarak görürdü. Ona olan borcumu asla ödeyemezdim. "Tamam oğlum kurabiye yaptım birazdan onuda getiririm size olurmu?" "Olur." Sultanımın yanağını öptüm tam merdivenlere ilerleyecektim ki o lanet sesi duymamla olduğum yere çivilendim. Sultan! Sultan! Küçük çocuk sevinçle bakıcısının yanına koşturdu elinde saatler sonucunda yaptığı aile resmi vardı. Bakıcısı her zamanki gibi mutfakta ona yemek hazırlıyordu. Küçük çocuğun sevinçli sesiyle hüzünlü bir nefes çekti. Bu kadar tatlı ve masum bir çocuğu nasıl olurda istemeyebilirlerdi? Bir türlü aklı almıyordu. Kendi canından kanından olmasada bu küçük oğlanı canı pahasına seviyordu. 6 yıldır birlikteydiler ve her anında sadece o vardı bu küçük çocuğun. Küçük Alpay elindeki kağıtla mutlu bir şekilde mutfağa girdi. Sultan ona döndü ve çömelerek onun boyuna geldi. Küçük çocuk elindeki kağıdı ona uzattı. "Bak Sultan bizi çizdim!." En soldaki hafif tombul ve simsiyah saçlı cinaliyi gösterdi. "Bak bu sensin Sultan," yanında dah zayıf,uzun ve kahverengi saçlı kadını gösterdi. "Bak bu annem!" Sultan gülümseyerek bütün çizimlerine baktı aklımda olan soruyu çocuğa yöneltti "baban nerde? İlk kez onu çizmemişsin." küçük çocuk üzüntüyle dudaklarını büzdü. Sultan iyi kalpli çocuğun sarı saçlarını okşadı. Küçük çocuğa üzülmeden edemiyordu. Sonra her zaman olduğu gibi koridorda topuklu ayakkabı sesi yankılandı. Küçük Alpayın büzdüğü dudaklarının yerini kocaman gülümseme aldı. "Annem geliyor!" Sultan uyarı dolu gözlerini küçük çocuğa yöneltti "Anneye çok fazla soru sormak ve konuşmak yok tamammı? " Çocuk kafasını salladı "Biliyorum annem sevmiyor çok konuşmayı fakat yinede benimle konuşuyor ayrıca benim resimlerimede bakıyor babam gibi değil." Küçük Alpay bu konudada yanılıyordu annesi konuşmayı seviyordu fakat Alpay ile konuşmayı sevmiyordu ona dokunduğu tek an Alpayın yılışık hallerinden kurtulmak amacıyla kendinden uzak tutmak için olan dokunuşlarıydı. Zamanla bunlarında farkına varacaktı fakat hala küçük masum ve saf bir kalbe shiptı..
|
0% |