@senossww
|
Yorucu bir günün ardından okul bitmişti. Altuğ derslerin çoğuna girmesede benim ısrarımla bazı derslere girmişti. Son ders matematik olduğundan ne kadar dil döksemde girdirememiştim. Zil çalmıştı ve herkes gitmek için hazırlanıyordu. Defterimide çantama koyduktan sonra çantamı sırtıma takıp ayağa kalktım. Alpay ve çocukların nerede olduğunu bilmiyordum zaten artık onlara fazla yükte olmak istemiyordum bütün gün neredeyse benimleydiler ayağımdan dolayı sadece sıramda oturmuştum bir tek öğle yemeği için yemek almaya inmiştim. Onda bile benimle birlikte inip çıkmışlardı. Sınıftan çıkıp merdivenlere yöneldim bu merdivenlere alışsam iyi olacaktı. Ayrıca evede yürüyerek gidecektim bu bilek ile bisiklet sürmek işkenceden farksız olurdu.
Beş katı dinlene dinlene sonunda tamamlamıştım. Bisikletlerin konulduğu yere yürürken birisinin arkamdan seslendiğini duydum. Merakla arkama dönerken bana doğru koşan bir çocuğu gördüm. Alpay kadar olmasada benden baya bir uzundu kumral saçları vardı ve kahverengi gözleri vardı, Arel kadar olmasada tatlı bir tipti. Beni neden aradığını merak ederken yanıma ulaşmıştı. Gülümseyerek bana bakarken bende boynumu kaldırarak ona gülümsedim. "Marsel sensin değil mi?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Telefonumu çıkarıp notlar kısmına Marsel benim beni neden arıyorsun? Yazarak ona uzattım. Gözlerindeki şefkati görünce afallamıştım. ellerini kaldırıp daha fazla şaşıracağım şeyi yaptı. Arkadaş olmak istiyorum. İşaret dilini kullanmıştı. Afallamış suratıma bakıp kıkırdadı. İşaret dili bilen başka bir insanla karşılaşmış olmak beni sevindirmişti. Boğazımı temizleyerek kocaman gülümsedim. İşaret diliyle
"Arkadaş olmak çok isterim."
Güzel bir gülümseme gönderdi. Bu okuldaki herkes cidden çok iyiydi. İlk günümden bir sürü kişi tanımıştım ve zorbalık namına tek bir şeyle bile karşılaşmamıştım. Elimi uzattım ve işaret diliyle
"Ben Marsel tanıştığıma sevindim."
Elimi tutup sıktı ve oda işaret diliyle devam etti.
"Bartu. Bende sevindim. Eve mi gidiyorsun?"
Kafamı salladım ve bisikletimi işaret ettim.
"Normalde bisiklet ile gidecektim ama bileğim burkuldu bu yüzden yürüyeceğim."
Kaşları havalandı endişeyle ayağama baktı.
"İstersen seni arabamla bırakabilirim böyle yürürsen ayağını daha fazla incitirsin."
Bu sefer işaret dili kullanmamıştı. Mahçup bir suratla kafamı salladım bu sıcakta ve bu bilek ile ne kadar yakın olursa olsun yürümek istemiyordum.
"Rahatsızlık vermek istemem ama beni bırakırsan cidden iyi olur zaten fazla uzak değil."
Kafasını hızlıca iki yana salladı.
"Rahatsızlık mı? Lafı bile olmaz. Bisikletin burada kalsın ayağın iyileşene kadar ben seni bırakıp alacağım."
İtiraz istemeyen sesine tebessüm ettim ama yinede utanmıştım ona fazla zahmet vermek isteyordum.
"Hayır hayır cidden zahmet olmasın sadece bugünlük götürsen yeter sabah yürüyerek gelirim."
kaşlarını çattı ve sert bir ses tonuyla konuştu.
"Hayır zahmet olmaz zaten uzak değilmiş yolumun üstüdür büyük ihtimalle sorun olmaz şimdi gidelim hadi."
Tebessüm ettim. Cidden iyi biriydi. Teşekkür eden bakışlarımı ona gönderdim.
"cidden çok teşekkür ederim. "
"Önemli değil hadi gel."
Daha ne olduğunu anlamadan elimi tutup beni çekiştirdi. Elimi tutmasından rahatsız olsamda elimi çektiğim için yanlış anlamasından korktum bu yüzden o önden ben arkadan el ele yürüdük.
2 dakika sonra arabasına ulaştık. Güzel bir arabası vardı varlıklı olmalıydı. Öne geçmem için başıyla işaret ettikten sonra oda sürücü koltuğuna geçti. Arabaya binip emniyet kemerimi takarken Bartu arabayı çalıştırdı.
"Kaç yaşındasın Marsel?"
ben elimle yolu gösterirken bana dönüp sordu.
"17 sen?"
kafasını sallayıp soruma cevap verdi.
"18, okulunu neden değiştirdin? Eğer ne için değiştirdiysen iyi ki değiştirmiş ve bu okula gelmişsin."
Gülümseyerek söylediklerine tebessüm ettim. Ona zorbalıklardan bahsetsemmi diye düşünürken daha yakın olmadığımız için söylememeye karar verdim.
"Bazı durumlar olmuştu bende kayıdımı buraya aldım burslu okuyorum. "
Şaşkınlıkla bana baktı. "Yüzde kaç?" "100"
kaşları daha fazla havalanırken gözlerinde okuyamadığım bir duygu geçti. Hayranlıkla mavilerime bakarken ıslık çaldı.
"Zeki ve tatlı bir kız. Çok şanslısın."
iltifatıyla yüzüm kızarırken tebessüm ettim. Sonunda evin önüne geldiğimizde teşekkür ederek kapıyı açtım.
"Yarın sabah 8.30'da hazır ol seni almaya geleceğim."
Dedi gülümseyerek kafamı hızla aşağı yukarı sallayarak teklifini kabul ettim. Babamın gelmemiş olmasını umarak gitmesini bekledim el sallayıp evin önünden uzaklaşınca derin bir nefes alarak anahtarlarımla içeri girdim. Karşımda duran babamı görünce korkuyla yutkundum. Ellerimin titrediğini hissedince yumruklarımı sıkarak karşısında aciz görünmek istemedim. Karşımda kaşlarını çatmış öfkeyle burnundan soluyan adama baktım. "O kimdi?!" Sert ses tonuyla yutkunmak zorunda kalmıştım. Kalbim göğüs kafesimi zorlarken cebimdeki not kağıdını çıkararak arkadaşım yazdım ve uzattım. Elimden almadan kağıdı okuduktan sonra alay dolu bir kahkaha attı. şaşkınlıkla ona bakarken içimden kötü şeyler olacağını hissettim. Kahkahası kesilince birden dibime girerek kocaman elleriyle saçlarımı kavradı yüzünü yüzüme yaklaştırırken acıyla inledim. Saç diplerimi o kadar güçlü çekiyorduki bıraktığında elinde kalacak gibi hissetmiştim. Sözleriyle gözlerim dolarken kafamı iki yana salladım. Kendimi bile savunmama izin vermiyordu, konuşamıyordum yazarak anlatmak istiyordum fakat bu seferde ellerimi bağlıyordu. Ben fiziksel değil ruhsal da dilsizdim bu evde. "Birde zengine vermiş! Ne kadar verdi?! Ne kadar verdide başımıza fahişe kesildin?!" Gözlerimden yaşlar akarken bir anda kendimi yerde buldum. Kapının kolu düşmemin etkisiyle sırtımı çizmişti, sırtım yanarken babam önüme eğildi ve yüzüme sert bir tokat attı. kafam yana düşerken göz yaşlarım daha fazla akmaya başlamıştı. Kendimi toparlamama izin vermeden ikinci bir tokatı diğer yanağıma yerken ağzımda metalik bir tat hissettim. Acıyla yurkunurken kendi kanımı yutmuş olmak umrumda değildi. Bitsin ve gideyim istiyordum. "Fahişelik yapacağına git çalış! Okuma! Okuyacağım diye okullara gidiyorsun verip verip geliyorsun!" Karnıma bir tekme yerken gözlerine bile bakamıyordum. Beni dinlemeyecekti nasıl olsa. Beni babam sevmezken başkalarının beni sevmesini beklemem hataydı zaten. Sonunda beni rahat bırakmıştı son sözü ise 'Songül al şu fahişe kızını gözümün önünden deyip evden çıkmıştı.' Ne komik değil mi? Daha evinde mutlu olamayan bir kızın okulda mutlu olmak istemesi.. Gözlerim yaşlardan bulanıklaşırken yanıma birinin çömeldiğini hissettim. Karnımdaki sancıdan dolayı iki büklüm yerde uzanırken biri saçlarımı elledi. Hızlıca başımı geri çekerken elini sahibini itekledim. Karşımda annemi görünce ona karşı olan öfkem daha büyüdü. Kızı gözleri önünde ölüp biterken bağırıp çağırabiliyorken benden daha sessizdi. O konuşabilirken sessizliğini korudu bense sessizliğimle bağırıp çağırmaya çalışırken ölüp bitiyordum ama hiçbirinin umrunda değildi. |
0% |