@senuzya
|
13 Ekim gecesi. Tüm cadılar dünyasının neşeyle ve heyecanla beklediği "şahane bayram". Şahane? Elbette öyle olabilirdi, fakat Durmstrang Büyücülük Okulu'ndaki bir grup çocuk bugünü kafalarınca tekrar kurgulamasalardı. Ve bu "ufak" kutlamaları içlerinden ikisinin yeni bir hayata başlamasıyla sonuçlandı. Ey! Bir de beni peşlerinden sürüklemeleriyle. ----
Kavisli, açık kapının kenarına ellerimi dayamış içeriye bakmaya çalışıyordum. Kapının önüne uzanan masadaki öğretmenlerin sivri şapkaları ve kabarık saçları içeriyi görmemi engelliyordu. Aradan görebildiğim sadece yan yana dizilmiş 4 masanın uzandığıydı. Gözlerimi kısarak daha dikkatli bakmaya çabaladım. "Neden bu kadar çoklar..?" "Gözetlemeyi kes artık." Kapının yanındaki duvara sırtını yaslamış Andrew'in cümlesiyle kafamı çekerek ona döndüm. "Sadece merak ettim." Nefesini sıkılmış bir şekilde verdi. "Hogwarts büyük bir okul. Bu kadar öğrenci açıkçası az bile." Andrew yerine bana cevap veren kişi, kapının sağ çaprazında duran Leonard'dı. Haklı olduğunu varsayarak başımı hafifçe salladım. Andrew'e ufak bir bakış attı ve gülümsedi. "Bu kadar gerilme." Huysuz bir şekilde göz deviren Andrew "Gergin değilim." dese de ben ve Leonard inanmadık. Tekrar içeriye bir bakış attım. Bir kürsünün önünden öğrencilere seslenen Albus Dumbledore'un ardında, kapıya yakınca duran McGonagall başını hafifçe çevirdi ve göz göze geldik. Mahcup olma hissiyatıyla hızla kafamı geriye çektim. "Sorun ne?" Andrew'i başımı iki yana sallayarak yanıtladım. Bir sorun yoktu. Sadece yaptığım bir hataymış gibi hissetmiştim. Dumbledore uzun konuşmasının sonuna gelmiş olmalı ki, "Ve son olarak! Aramıza yeni katılacak 3.sınıf öğrencilerinin bina seçim seremonisini gerçekleştireceğiz!" dedi. Dumbledore'un sözleri ardından McGonagall bir elini arkasına alarak bize gelmemizi belirten bir hareket yaptı. Kapıdan bakan yalnızca ben olduğum için bunu fark etmiştim. "Bizi çağırıyorlar." Hafif bir heyecan ve gerginlikle kurduğum cümleye Andrew tekrar göz devirdi. Neyse ki Leonard onun aksine duvardan ayrılarak yanıma geldi. Kapıdan çıkacağımız sırada Andrew de bize eşlik etti. McGonagall bizi yönlendirerek öğretmen masası ile öğrenciler arasındaki yere dizdi. Ardından ne zamandır orada olduğunu bilmediğim şapkayı iri yarı bir adamın önünden alarak önümüzde durdu. Dumbledore kendisine yer açarak öğretmenlerin ortasında bulunan sandalyesine geçti. McGonagall bize prosedürü açıklamak adına durdu. "Şimdi kafanıza seçmen şapkayı geçireceğim ve size hangi binaya ait olduğunuzu söyleyecek. Binanız burada kaldığınız müddetçe aileniz olacak." Andrew ve Leonard'a gizlice baktım. Pek umursuyor gibi görünmüyorlardı, fakat ben onlarla aynı binada olmak istiyordum. "Şimdi başlayalım. Leonard Tuberria." Leonard yanımızdan ayrılıp sandalyeye geçmeden önce bize bakışlarıyla gülümsedi. Hangi binaya seçileceğini merak ettiğim için gözlerimi ondan ayırmıyordum. McGonagall başına şapkayı geçirdi. Kıvrılan ve şekillere bürünen şapka haykırdı. "Gryffindor!" Neşeli bağırışların ve alkışların geldiği masaya kaydı bakışlarım. Bazıları ayağa kalkmıştı ve birkaçı ıslık çalıyordu. Leonard sandalyeden kalkıp masaya ulaşana kadar devam etti sesleri. Andrew'e bir bakış attım. Giden Leonard'a bakıyordu ve Leonard her ne kadar oradaki insanların selamlarına cevap vermeye çalışsa da gözleri bizim üzerimizdeydi. "Andrew Katresnan." Andrew'i gözlerimle takip ederken daha endişeliydim. Aynı binadan olmalarını istiyordum böylece bende yanlarına gidebilirdim. Andrew sandalyeye oturdu sıkılmış bir tavırla. Bununla uğraşmanın gereksiz olduğunu düşündüğünü zaten söylemişti, fakat sınıfları bu yöntemle seçilmiş onlarca kişinin önünde memnuniyetsizliğini belli etmesine gerek yoktu.
Şapka kaşlarını çatar gibi bir ifadeye büründü. Sonrasında düzleşti ve tekrar haykırdı. "Slytherin!" Ne? Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Andrew ve Leonard aynı binada değilse ikisiyle beraber olamazdım. Farklı çıkacaklarını hiç düşünmemiştim. Ve benim de fark çıkma ihtimalim biraz gerilmeme sebep oldu. Andrew başındaki şapka çıkartıldığında bana kısa bir bakış attı. İçimdeki tedirginliği fark etti. Hafif bir gülümseme gösteren çocuk gururlu bağırışları duyulan Slytherin masasına geçti. "Ve valeria katresnan." Tek kaldığım için adımı belirtmesine bile gerek yoktu. Sandalyeye ilerledim. Oturduğum yerden Leonard ve Andrew'e baktım. İkisinin de bakışları üzerimdeydi. Gerginliğimi hissetmiş gibi sakinleştirmek adına hafifçe gülümsediler. Yüzümde bir tebessüm oluşmasını engelleyemedim. Seçmen şapka başıma yerleştirildi. "Bir kurbansın." Cümlesine göz devirmek istedim. Kurban olduğum görünse de böyle düşünmüyordum. Andrew ile gelmekten rahatsız değildim. "Ve onurlu bir kalp." Teşekkür ederim. İç sesimi duyduğunu biliyordum. Aklımdan geçenleri biliyordu. "Böylesine bir ruh nereye ait olmalı?" Slytherin veya Gryffindor'a ne dersin? "Saçmalık!" Düşüncemi sertçe geri çevirdi. Kaşlarımı çattım. Ne kadar kabasın. "Ve sende buraya aitsin." "Hufflepuff!" Kaşlarım havalandı. Hufflepuff mı? Alkışların yönü binanın masasını anlamamı sağladı. Şapka başımdan kaldırıldı. Tedirginlikle Andrew ve Leonard'a bakarak sandalyeden kalktım. Seslerin geldiği masaya ilerledim. Parlak gülümsemeli bir kız beni sarılarak karşıladı. "Aramıza hoş geldin." "Hoş buldum..." Ayrılmamızın ardından benim için açtıkları yere oturmamı belirtircesine sırtımı tutarak yönlendirdi. Yanına geçtiğim insanlar gülümseyerek "Hoş geldin." diyorlardı. Ortamın sıcak havasını hissetmiştim. Oturduğum yerin karşısında Slytherin masası vardı. Andrew biraz daha çaprazımda kalıyordu fakat yüzünü görebiliyordum. Onula sohbet başlatmaya çalışan insanlara cevap veriyordu, fakat aklı açıkça bizde kalmıştı. Bu hali sevimli geldiğinden gülümsedim. Leonard'a arkam dönüktü ama büyük olasılıkla o da bize bakıyordu. "Aramıza hoş geldin Valeria." "Aramıza katıldığına çok sevindik." "Ben Helia." diyerek kendini tanıttı karşımdaki kız. Ardından arkadaşlarını işaret etti. "Gusion." "Merhaba." "Merhaba." "Claude." "Tanıştığımıza sevindim." "Bende öyle." "Ve Lesley." Yanımdaki kız gülümsedi. "Aramıza hoş geldin." Bende aynı sıcaklıkla cevap vermeye çabaladım. "Hoş buldum." "Nereden geldin?" "Claude." Helia onu azarlarcasına kaşlarını çattı. "İlk önce yemeği bekleyebilirdin." Yanlış bir şey yaptığını düşünmeyen çocuk merakla bana döndü. "Yanlış bir soru mu sordum?" Tartışmaları anlamsız geldiğinden başımı iki yana salladım. "Hayır sorun değil. Durmstrang Enstitüsünden geldim." "Ziyafet başlasın." Dumbledore sözünü bitirdikten sonra masalar yemeklerle doldu. "Artık istediğimi sorarım." diyerek Helia'a göz kırptı Claude. Helia sıkılmış şekilde göz devirdi. "İkinci sömestrda olmamıza rağmen mi? Neden?" Dudaklarımı bastırarak zoraki bir şekilde gülümsedim. Gusion'a cevap vermek istemediğimi Lesley fark etmiş olmalı ki cevabımı beklemeden ortaya başka bir soru attı. "Bu Slytherin'deki çocuk." Başıyla Andrew'in oturduğu yeri işaret etti. İnsanlarla hafif bir sohbet halindeydi. "Akraban mı?" Kafamı salladım. "Evet. Abim." "İki kardeş ve zıt binalar." "Zıt binalar? Gryffindor ile zıt değil miydi?" Claude hafifçe güldü. "Hayır." Sanki bir şeyle dalga geçer gibiydi. Onun açıklama niyeti olmadığını anlayan Helia beni aydınlattı. "Slytherin ve Gryffindor zıt değil. Çok benzerler. Zaten bu yüzden birbirlerini sevmiyorlar." "Slytherin biraz(!) kaba olduğundan öyle dedi." diyor Lesley. Bu açıklamaları bana pek mantıklı gelmediğinden omuz silktim ve karşımdaki masada duran Andrew'e baktım. "Andrew öyle değildir." O sahip olduğu her şeyi benimle ve Leonard ile paylaşan kibar biriydi. Yani bazen. "Elbette. Abin bir melek olduğu için Slytherin'de olmalı. (!)" Gusion'ın cümlesi alay ediyormuş gibi hissettirmediğinden sadece göz devirdim. "Biz kibar olan ev değil miydik?" "Hızlı alışmana sevindim." Aslında ağzımdan öyle çıkmıştı ama gülümsedim ve kendimi açıklamadım. Kimin ne söylediği önemsizdi. Andrew de Leonard da standartlara sığmayı seven insanlar değildi. Ve bu "Binanız evinizdir." cümlesinden önce "Arkadaşlarınız ailenizdir." cümlesini önemserlerdi. Hafifçe gülümsedim. İkisi ile aynı binada olamazsam da beraber olmamıza sevindim.
<><><><><>
"Gryffindor'a hoş geldin." Leonard etrafındaki insanların gururlu ve hoşnut ifadelerini garip bir şekilde sevmişti. Selamlaşma faslı bitip yemekler sunulduğunda konuşmalar daha aktif bir vaziyete dönmüştü. "Durmstrang'tan mı geldin?"
Ağzımdaki böbrekli böreği yuttuktan sonra soruyu soran çocuğa döndüm. Sanırım adı Seamus'tu. "Evet öyle."
"Nasıl gelebildin ki? Daha önce sene ortasında bina seçildiğini hiç görmemiştim." Başka bir kişiden çıkan soru ile gözlerim istemsizce Andrew'e kaydı. Eh, dostumun parlak eğlence anlayışı öylesine baştan çıkarıcıydı ki katılmamak elde değildi. "Üstelik ikinci sömestrdayız. Birçok dersi yarıladık." Hafifçe gülümsedim. "Sanırım Dumbledore bunun sorun olmayacağını düşünmüş."
"Eğer yardıma ihtiyacın olursa söylemen yeterli." Gözlüklü çocuğun arkadaş canlısı tavrı ile gülümsedim. "Teşekkürler. İhtiyacım olacak." Gözüm sırtı bana dönük olan Valeria'ya kaydı. "Aslında sadece benim ihtiyacım olmayacak." "Arkadaşların mı?"
"Şey... Hufflepuff olan arkadaşın zaten yardım bulacaktır ama Slytherin olan için aynısını söyleyemeyeceğim." Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Neden?" "Slytherin pek kibar bir bina değildir." "Acımasız malkafalar desek daha doğru olur." Araya girmek istemedim. Slytherin binası ya da diğerleri ne gözle bakar bilmem ama bana verilen her bilgiyi Andrew ile paylaşabilirim nasılsa. Ayrıca Ria'nın da abisine zorla ders çalıştıracağına şüphem yoktu.
<><><><><> "E şu Hufflepuff'lı ezik neyin oluyor?" Ve böylece Andrew okul boyunca kime hayatı zehir edeceğini seçmiş oldu. Draco Malfoy karşılaştığı keskin gözlere cesur gibi davranarak karşılık vermeye çalışıyordu. Andrew öfkesini gizleyen sinsi ve aşağılayıcı bir gülümsemeyle Draco'ya baktı. "Sözlerine dikkat et Malfoy. Kız kardeşim konusunda pek de anlayışlı değilimdir."
Draco bu korkutucu gülümseme karşısında alaylı kalmaya çabalasa bile Andrew korkusunu hissediyordu. Bu hevesini biraz kırmıştı aslında. Andrew'ın bunu kaldırabileceğini hissettiği insanlara karşı oluşturduğu bir oyun vardı. Kedi fare oyunu gibi onları avcunun içine alıp korkutmaya bayılırdı. Ama bunu kabadayılıktan çok aşağılama ve alayla yapardı. Çoğu zaman hiçbir şey yapmamış gibi görünürdü. Leonard'a da bunu yapmayı denemişti çocukluklarında ama Leonard gereğinden fazla gözü karaydı. Asla korkmamış ya da bu aşağılayıcı tavrı umursamamış, her zamanki tavrıyla çocukluk arkadaşı olan Ria ile oynamaya devam etmişti. Andrew bir süre sonra onunla olan uğraşmalarından sıkılmış ve iş yavaşça arkadaşlığa dönüşmüştü. Şimdi ise hayatında canını bile verebileceği iki kişiden biri olmuştu.
"Uuu! Kavga mı edeceksiniz?" diye sordu masadaki bir kız hevesle. Hafifçe gülümsedi Andrew. Devamında onları dinlemeyerek Hufflepuff masasında oturan ve gülümseyerek sohbet eden Ria'ya ve ilerisinde duran Leonard'a baktı. Leo ile gözleri kısa bir an kesişti ve birbirlerine gülümsediler. Durmstrang güzeldi. Kaba saba tipler olması dışında daha güçlü iradeleri vardı ve onların o cesur, korkusuz ifadelerini yerle bir etmek eğlenceliydi ama burası daha çeşitliydi. Andrew burada eğlenmek için neler yapabileceğini düşünüyordu.
|
0% |