@senuzya
|
Yerde uzanan çocuğa elimi uzattım. "İyi misin?" Elimi tutarak kalktı. "Evet iyiyim. Teşekkürler." Koridora göz attım. Resmen savaş alanı gibiydi. "Rica ederim." Çocuk arkadaşlarının yanına dönerken bende yaslandığım duvara geri döndüm. "Andrew sizin bununla bir ilginiz olamaz öyle değil mi?" Andrew sesli bir şekilde nefesini verdi. "Her şeyi benden bilme." Ama bu görüntü tam olarak onu suçlamamı gerektiriyordu. Slytherin ve Gryffindor maçı giderek yaklaşmıştı ve her koşulda birbirlerine laf atıyor, rahatsız ediyorlardı tamam ama hiç fiziki bir eylem olmamıştı. Yani bu derecede. Şu anda okul koridorunda patlamış birkaç tezek bombası etrafı berbat bir şekilde kokutuyordu. Üstelik bu Slytherin ve Gryffindor takımları tam birbirine rastladığında meydana gelmişti. Eğer takımda olmasalar Fred ve George'dan şüphelenebilirdim ama kendi takımlarına komplo kurmazlardı. Öte yandan Leonard ve Andrew bu maçla ilgilenmediklerinden bunu gayet rahat yaparlardı. "Deniyorum kardeşim ama tüm oklar seni işaret ediyor." Burnumu tıkama gereksinimi hissettim. "Buradan gidelim mi?" Andrew da yüzünü buruşturmuş burnunu kapatıyor olsa da gülme isteğini zor bastırdığı ortadaydı. "Hem de hemen gidelim yoksa kusacağım." Koridordan bizim gibi kaçan öğrenci yığını ile bahçeye çıktık. Derin bir nefes aldım. "Oh be! Temiz hava." "Bir an burnum bir daha koku alamayacak sandım." "İşine yarardı işte. Bombalarını rahat rahat sağa sola atardın." Andrew abartıyla göz devirdi. "Ria ben yapmadım diyorum. Uzatmasan artık." Omuz silktim. "Üzgünüm ama pek güven vermiyorsun." Etrafa bakarken bize doğru gelenleri fark ettim. Sanırım tek güven vermediği ben değildim. "Naber çocuklar?" dedim gülümseyerek ama yüzlerindeki ifade değişmedi. "Sen mi yaptın?" dedi Ron. Abime fırsat vermeden araya girdim. "Saçmalama istersen Ron. Andrew neden böyle bir şey yapsın?" "Çünkü bir Slytherin." "Ron-" "Slytherin isem ne olmuş? Başınıza gelen her halttan Slytherini mi sorumlu tutarsınız siz?" "Andrew!" "Sonuçta şimdiye kadar yaptıkların ortada." Dedi Ron'un yanındaki çocuk. "Slytherin ile maça çıkamayalım diye yaptın değil mi?" "Ya siz ne saçmalıyorsunuz? Slytherin takımı da oradaydı!" Açıklama çabamı göz ardı eden Ron, Andrew'a kitlendi. "Malfoy'da takımda ve oradaydı. Slytherin takımına bir şey olmasını umursamazdın zaten değil mi?" "Doğru, umursamam." dedi Andrew rahat bir tonda. "Şu absürt bina savaşlarınızla ilgilenmiyorum." "Hey Ron!" İleriden gelen Hermione'yi görünce biraz rahatladım. "Ne yapıyorsun burada? Senin yapman gereken işlerin yok mu?" dedi sert bir tonda. Temyizden bahsediyor olmalıydı. "Bu çocuk quidditch takımımıza tuzak kurdu!" Sinirlenmeye başladım. "Ron! Kes şunu artık!" Ron’un kızgın suratına karşılık Andrew güldü. "Andrew mu? Neden yapsın?" "Bende onu söylüyorum ama Ron dinlemiyor." dedim Hermione'ye. Ron'un yanındaki çocuk "Onu tezek bombası satın alırken gördüm. O yapmış olmalı." dedi. "Okuldaki çoğu kişi bunları satın alıyor. Başta Fred ve George." "Onlar neden böyle bir şey yapsın Hermione? Kendileri de takımda." "Andrew neden yapsın Ron? Sadece bombayı aldığını gördüğünüz için çocuğu suçlamak mantıklı mı?" "O değilse kim o zaman?" "Nereden bileyim ben?!" Hermione'nin ani yükselen sesiyle bir an şaşırdım. Derin bir nefes alarak sırtındaki çantayı düzeltti. "Zaten işim başımdan aşkın. Böyle saçmalıkların peşinde dolaşacağına sende görevini yap." Ron bir an ne diyeceğini bilemedi. Sonrasında arkadaşı ile gittiler. "Hermione sen iyi misin?" dedim tedbirli bir sesle. Her an patlayacak bir bomba gibi duruyordu. Ki Ron'a patlamıştı gerçi. "İyiyim iyi." dedi geçiştirerek. "Onca şeyin arasında bunlarla uğraştığına inanamıyorum." "Şey sanırım aklına ilk biz geldik ve..." Hermione telaşla çantasını karıştırıp duruyordu. "Hermione sen gerçekten iyi misin? Bir sorun mu var?" "Kolyemi bulamıyorum." dedi sertçe. "Buraya koymuştum...Ben kütüphaneye bakmaya gidiyorum." Bir cevap veremeden koşar adım gitti. "Ne oldu şimdi?" Andrew ile boş boş birbirimize baktık. "Buradaki insanlar bi' acayip." Eh haksız sayılmazdı. "Ron seni suçladığı için intikam almayacaksın değil mi? Ben daha sonra onunla konuşurum." "Çocuklarla uğraşmam Valeria." "Tabi tabi bilmez miyim?" Birden ilerlemeye başladı. "Hey nereye?" Biraz ileride durdu ve eğilerek yerden bir şey aldı. Bana döndüğünde uzun bir zincirin ucunda halkalar olan bir kolye tutuyordu. "Acaba arkadaşının aradığı kolye bu muydu?" Yanına yaklaşarak kolyeye baktım. "Olabilir." Elimi uzattım. "Ver bana yanına uğradığımda ona götürürüm." Andrew kolyeyi avcuna aldı. "Hayır, kütüphaneye bakacağım demişti zaten. Ben veririm." "Sen?" dedim tek kaşımı kaldırarak. "Sen kendi özgür iradenle kütüphaneye mi gireceksin?" "Birileri ödevlerime destek olmak yerine elime kitap listesi tutuşturduğu için gitmem gerekiyor evet." Ufak bir kahkaha attım. "Bilsem daha önceden böyle yapardım." Andrew alnıma bir fiske attı. "Hey!" Ben bağırırken o sadece arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. "Hoşça kal Ria." Başımı onaylamazca iki yana salladım.
--------- Üstündeki hırkanın kollarını sıvadım. "Bu ne için lazım demiştin?" Seradaki bitkiler arasında geyikotu ararıyorduk. Gusion sarmaşıkların arasından kafasını uzattı. "Kaynakgücü için." Kaşlarım havalandı. "Kaynakgücü mü? Ne yapacaksın ki onu?" "Ben bir şey yapmayacağım. Ablama lazım." Gusion bitkilerin arasında gezinmeye devam ediyordu. "Senin bir ablan mı var?" Dedim şaşırarak. Hiç görmemiştim. Başını salladı. "Evet." "Hiç yanında gördüğümü hatırlamıyorum." Saksılara bakınırken birinde otun adını gördüm. "O ravenclaw. Üstelik 5.sınıf. Pek denk düşmüyoruz." "Buldum sanırım." Gusion yanıma geldi. "İyi iş." Ben saksının dibini yutarken çiçeklerinden birkaçını kopardı. Ona uzattığım torbaya doldurdu. "Bayan Sprout kızmaz değil mi?" "Merak etme haberi var." Torbayı kapattı ve ipini bileğine geçirdi. "Ellerimizi yıkayıp çıkalım." Seranın köşesinde duran taş muslukta ellerimizi yıkadık. "Ablan bu iksirle ne yapacak ki?" Gusion omuz silkti. "Bilmem. Sormadım." Seradan çıkıp okula yürümeye başlamıştık. "Nasıl sormadın? Merak etmedin mi?" "Ona yardım etmem karşılığında gelecek dönemin notlarını vereceğini söyledi. Bende sorgulamadım." "Not mu? Gusion benim de sana yardım ettiğimi unutmazsın değil mi?" Dedim tatlı tatlı. Gülmeye başladı. "Yardım mı? Kim etmişti hatırlayamıyorum pek." Omzuna vurdum. "Ben ettim. Sana. Yardım. Notları bende istiyorum." "Tamam tamam." Omzunu sıvazladı. "Vurma bana bir daha." Omuz silktim. "Tutamayacağım sözler veremem." Gözlerini dikip yüzümü inceledi. "Cidden kurt adam olabilir misin? Bu vahşet normal değil." "Seni..!" Tekrar vurmak için yeltendiğimde kaçarak uzaklaştı. "Nereye kaçacaksın acaba?! Aynı binada kalıyoruz Gusion!" Arkasını anlık olarak dönüp sinirimi bozacak bir alayla gülümsedi ve kaçmaya devam etti. "Sen kaşındın!" Asamı çıkartıp peşinden koşmaya başladım. O sırıtan ağzını birbirine yapıştırayım da gör sen! Okula girene kadar Gusion'u kovaladım ama bir süre sonra gözden kaybettim. Sinirle nefesimi verdim. Asamı tekrar cebime koyarken garip olduğunu düşündüğüm bir görüntüyle karşılaştım. "Harry?" Harry biraz ileride bir grup Gryffindor öğrencisinin arasında hareket etmeye çabalıyordu. Çok dip dibe ve gergin görünüyorlardı. Ona seslendiğimi duymuş olmalı ki bana döndü. "Valeria." El sallama çabasını bile grup engelliyordu. Onlara doğru ilerledim. "Selam... çocuklar?" Kalabalık dik dik bana bakıyordu. "Selam." Harry aralarından sıyrılmaya çalıştı. "Nasılsın? Uzun süredir görüşemiyoruz." Gülmek istedim ama ortamın garipliği bunu engelliyordu. "Daha geçen ders görüşmedik mi?" "Evet ama-" Harry aramıza girmeye çalışan bir çocuğu omuzlarından tutarak kenara çekti. "Bu kadarı yeterli Colin." "Ama Harry-" "Tamam çocuklar gidebilir misiniz?" Sesi sıkılmış gibi çıkıyordu. "Oliver'a senin yanından ayrılmayacağımıza dair söz verdik." "Ne?" Dayanamayarak gülmeye başladım. Çocuklar dik dik bakarken Harry'nin morali bozulmuş gibiydi. "Neden böyle bir şey yapıyorsunuz ki?" "Sen ve arkadaşların daha iyi bilmelisiniz." Çocuklardan birinin kinayeli cümlesiyle gülüşüm durdu. Kaşlarımı çattım. "Ne demek o?" "Takımımıza yaptığınız saldırıyı diyor. Bilmiyoruz mu sandınız?" "Ne saçmalıyorsunuz ya siz?" "Ron her şeyi-" "Yeter Seamus." Harry araya girse bile ne demek istediğini anladım. Ron gidip herkese tezek bombası olayını bizim yaptığımızı anlatmıştı yani. Harry çocukların arasından sıyrılıp yanıma geldi. "Biraz daha sakin bir yerde konuşalım." Harry'yi takip etmek yerine çocuklara dik dik bakıyordum ama Harry elimi tutup çekiştirince ilerlemek zorunda kaldım. "Konuşmak yerine bana Ron'un yerini söyleyebilir misin?" Dedim ilerlerken. "O turunçgile anlatıyorum anlatıyorum anlamıyor. Herkese yaydı değil mi? Bütün okul bizim yaptığımızı sanıyor olmalı." Harry en sonunda durup bana baktı. "Aslında isteyerek yapmadı." Kaşlarımı çattım. "Harry o olay olduğundan beri Ron her fırsatta abime ve Leo'ya laf atıyor. Ama biz yapmadık!" "Tamam... Ben de sizden şüphelenmiyorum zaten. Ron'la konuşacağım." Sıkıntıyla nefesimi verip etrafa bakındım. Uzaktan Malfoy ve arkadaşlarını gördüm. "Antrenmanlar nasıl gidiyor?" Dedim konuyu değiştirmek adına. "İyi. Gayet iyiyiz." "Kazanacaksınız yani?" "Tabi. Bizi destekleyeceksin değil mi?" "Sizi, bilemem. Seni, büyük olasılıkla." Harry'nin yüzünde bir gülüş belirdi. Ortam daha da garip hissettirince "Oliver'ın peşine koruma taktığına inanmıyorum." dedim. "En son olaydan sonra..." Bakışlarımla birden cümlesini düzeltti. "Tezek bombası değil. Slytherin öğrencileri takım oyuncularımıza saldırmaya başlayınca böyle bir önlem aldı." "Can sıkıcı olmalı." "Öyle. Her an bir sürüyle geziyor gibiyim." Güldüm. Ve o da gülüşüme eşlik etti. Sonra elimin üstünde hissettiğim kıpırtıyla bir şeyi fark ettim. Biz o andan beri el ele mi tutuşuyorduk?! Ellerimize kayan bakışlarımla Harry de o yöne baktı. Hafifçe öksürdüm. "Harry... Ben gitsem... İyi olacak." Aklıma bir bahane gelmiyordu. "Bizimkilerle ders çalışacaktık." Ellerimizi bırakınca istemsiz bir şekilde ellerimi belimde birleştirip arkama sakladım. "Tabi, evet. Bende gitmeliyim. Şey vardı... Maç için taktik konuşacaktık." Başımı salladım. "Öyleyse... Sonra görüşürüz?" Harry yüzünde hafif bir tebessümle baktı. "Sonra görüşürüz." |
0% |