@senuzya
|
Yüksek ve kasvetli giriş kapısına bakarken derin bir nefes aldım. Andrew ifademe bakıp büyük bir kahkaha attı. "Ria seni gören de Azkaban'a geldin zanneder. Evimize döndük sadece." "Biliyorum..." Ama Azkaban buradan daha mı iyidir işte onu bilemiyordum. Kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Andrew'un eline uzanıp tuttum. Bir an bana garip bir bakış attı. İfademi görünce bir şey demedi. İçeri girdiğimiz gibi arkamızda eşyalarımızı taşıyan Tommy elindekileri bıraktı. Ev cinleri eşyaları alarak odamıza götürmeye başladı. "Bay ve Bayan Katressnan sizi yemek salonunda bekliyorlar." Tommy'nin cümlesiyle derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. "Yalnızlar mı?" Andrew'un sorusuyla başını iki yana salladı. "Hayır efendim. Bayan Ophelia, Bay Anton ve Bay Eduard da onlarla birlikte yemek salonunda." Ah! Hayır ama ya! Andrew'un elini tutan elim sıkılaşınca bana bakarak anlayışla gülümsedi. Yemek salonuna geçerken Tommy arkamızdan bizi takip ediyordu. Salonun kapısı açılmadan önce derin bir nefes alarak Andrew'un elini bıraktım. "Eğer seni çok sıkıştırırlarsa beni ortaya at." Bir an gözlerim ona döndü ama kapının açılmasıyla tekrar salona döndüm. "Valeria! Benim tatlı balkabağım!" Ophelia teyzem masanın başında beklemeyi keserek doğruca üzerime atladı. "Teyze..." Sarılışına karşılık verdim. "Ah benim güzel papatyam! Seni çok özledim!" Gülmek istesem bile teyzemin omzundan gördüğüm bakışlar bunu engelliyordu. "Bende seni özledim teyzeciğim." Teyzem sarılmayı keserek yanaklarımı sıkmaya başladı. "Oh, nasılda güzel teyzeciğim diyor." Hadi ama kes şunu! Andrew gülme benzeri bir ses çıkarınca yan gözle ona baktı. "Hadi içeriye geçelim Valeria." Beni omuzlarımdan tutmuş içeriye ilerletirken abimi resmen yok sayıyordu. Masanın başına geldiğimizde beni bırakarak yerine geçti. Abimde yanıma geldi. Ayakta durmuş babamızın onayını bekliyorduk. "Geç kaldınız." dedi uzun sessizliğin ardından. Utanarak başımı eğdim. "Benim-" "Benim suçumdu." diyerek lafımı kesti Andrew. Ona alttan bir bakış attım. "Leonard'ı evine bırakmayı teklif etmiştim." Aslında benim arkadaşlarım ile vedalaşmam uzun sürdüğü için geç kalmıştık. Babam çatal ve bıçağını bırakarak Andrew'a döndü. "Nezaket kabullenilebilir ama bizi bekletmen asla." Yavaşça yutkundum. "Üstlerine gitme Vasiliy. Çocuklar daha yeni geldi." Anton amcamın lafıyla babam yemeğine geri döndü. "Masaya geçin." Sonunda verdiği izin ile yerlerimize geçtik. Annem hemen babamın çarprazında durmuş konuşma başından beri bizi kederli ifadesiyle izliyordu. "Hoş geldiniz çocuklar." dedi Dimitri amcam sert bakışlarıyla. ""Hoş bulduk..." derken sesim mırıltı gibi çıkmıştı. "Hoş bulduk Dimitri amca." diyen Andrew ise biraz daha sakin duruyordu. "Hadi yemeğini ye Valeria'm. Acıkmışsındır. En sevdiklerinden hazırlattım." Zoraki bir gülüşle çatalımı aldım ve tabağımı kurcalamaya başladım. Anneme alttan bir bakış attığımda onunda tabağını karıştırdığını fark ettim. "Sana mektup yolladım." Babam gözlerini yemekten ayırmamıştı. Bana yollamadığını bildiğimden Andrew ile konuştuğunu anladım. "Durumu döndüğünde açıklamanı belirtmiştim." "Evet baba." dedi Andrew. Hemen karşımda olduğundan gerginliğini fark edebiliyordum. "Yemekten sonra anlatmayı planlıyordum." "Şimdi anlat." "Neyi Vasiliy?" Anton amcam, babam ile Andrew arasında gözlerini gezdirdi. "Gene ne yaptı?" "Durmstrag'da olanlardan sonra akıllanmadın mı sen hala?" Dimitri amcamda abimin üstüne gidince "O bir şey-" karşılık vermek istedim ama Andrew masanın altından ayağımı dürtünce sustum. Yanımda oturan Ophelia teyzem sırtımı sıvazladı. "Sen karışma vişneli turtam. Yemeğini ye hadi." Ürperdiğimi hissettim. Andrew'a yardımcı olmak istiyordum ama neden bahsettiklerini bilmiyordum. "Lucius Malfoy." diyerek lafa başladı babam ve ben neden bahsettiklerini anlamış oldum. "Andrew Hogwarts'a gittikten bir süre sonra bana bir mektup yolladı." Andrew'a bakan gözlerinde ağır bir aşağılama ve soğukluk vardı. "Yazanlara göre oğluna saldırmışsın. Açıklamanı yap." Olayın benimle ilgili olduğunu söylemek istiyordum ama cesaret edemiyordum. Bir an Andrew ile bakıştık. "Önce o başlattı." Babam aniden elini masaya vurunca yerimden sektim. "Kimin başlattığını sormadım Andrew!" Abimde benim gibi bakışlarını masaya çevirmişti. Bir süre sessiz kaldı. "O çocuk benimle alay etmeye kalktı, bende haddini bildirdim. Saldırmadım, dövmedim." "Had bildirmek sana mı düştü? Lucius'un nasıl bir-" Dimitri amcamın lafını babam elini kaldırarak kesti. "İşini sessiz halletmeliydin. Senin beceriksizliğin yüzünden o adama ödeme yapmam gerekti." "Üzgünüm baba. Daha dikkatli olacağım." Babam hafifçe başını sallayıp yemeğine döndü. "Malfoy'la bir daha uğraşma." "Vasiliy haklı. Malfoy'larla aramızı iyi tutmalıyız." Dimitri amcama karşılık Anton amcam göz devirdi. "O günler eskide kaldı abi. Malfoy'lar bizim için bir tehdit değil." "Doğru." dedi babam yavaşça. "Ama güçlü bir müttefik." Andrew'a göz ucuyla baktı. "Bunu zedeleyecek bir şey yapma." "Peki baba." Andrew ile birbirimize baktı. İkimizde buradan kaçmak istiyorduk. "Binalarınız..." dedi yemek uzarken. "Slytherin olmalı değil mi?" Uzanarak annemin elini tuttu ve üstünü öptü. "Tıpki anneniz gibi." Annem zoraki bir gülümsemeyle başını salladı. Babamın elini bırakmasıyla masaya bakmaya geri döndü. "Evet baba." dedi Andrew. "Sen?" derken bana bakmıyordu. Ophelia Teyzem keyifle gülerken "Ria'mız tabikide Slytherin'dir. Benim minik yılanım." Hufflepuff olduğumu söyleyemeceğim çok netti. Başımı yavaşça salladım. "Slytherin'im baba." Bu yalanımı ne kadar saklayabilirdim bilmiyorum ama başka bir cevap veremezdim. "Orada da işleri mahvetmeyin." dedi Dimitri amcam. "Bu kez sizi korumam." Göz devirme isteğimi zorlukla tuttum. Sanki bizi koruyan oydu da! Anton amcam ve Ophelia teyzem olmasa okuyamazdık. Dimitri amcam aileden atılması gereken iki işe yaramaz olduğumuzu bile söylemişti. Fakat Anton amcam ailenin bir sonraki başı olacağından Andrew'un okumaya devam etmesi gerektiği konusunda ısrarcı olmuştu ve Ophelia teyzem, Andrew okurken benim evde durmamın bir hakaret olacağını söyleyerek benimde gitmemi sağlamıştı. Fakat benim durumum Andrew gibi kesin değildi, pamuk ipliğine bağlıydım. Babamın sinirini bozacak herhangi bir hareketim Hogwarts ile ilişkimi tamamen kesebilirdi. Yemeğimden zorlukla birkaç çatal almayı başardığımda çoktan yemek saati bitmişti. -------- Yatağıma uzanmış tavana bakıyordum. "Burayı hiç özlememişim." Leonard yataktan sarkan ve onun omzunun yanında olan kafama bir fiske attı. "Yüksek sesle söyleme." Elindeki kitabı karıştırmayı bırakarak yanına bıraktı. "En azından ben buradayım he?" Alayla ona baktım. "Sen zaten hep buradasın Leo." Başını belli belirsiz salladı. "Doğru." Leonard'ın babası ailemizin finans ortaklarındandı. Ayrıca dedelerimizin dedelerinden beri dost ailelerdi. Sürekli iş için bizim evimizi ziyarete gelen babası onu da yanında getiriyordu ve böylece beraber büyümüştük. Şimdi ise kendi rahatça girip çıkıyordu. "Kendime burada bir oda mı yaptırsam? 3.kattaki misafir odasını değiştirebilirim." Göz devirdim. "Benim odamı alabilirsin ve bende sizin eve taşınabilirim ne dersin?" Her ne kadar ailelerimiz benzer kurallarla yaşıyor olsa da Leonard'ın babası kibar bir adamdı. Eşini evlendikten kısa süre sonra kaybetmiş, tek varisine itina ile bakan ve oğluna düşkün bir babaydı. Eşinin adı geçince hala gözleri dolardı. Babamda anneme aynı aşkla bağlı gibi duruyordu ama onunki daha çok... Bir takıntıydı. Annemin bu evliliğe hayır deme şansı olmamıştı ve şimdi sürdürdükleri mutlu çift rolünün arkasındaki kederi canımı sıkıyordu. Ruhsuz bir kukla gibiydi. Geldiğimden beri benimle birebir bir konuşmaya girmemişti. Sadece yemek saatlerinde denk geliyorduk. "Olabilir. Babamla bunu konuşabilirim." dedi gülerek. Bende güldüm. Bu sanki mümkündü de.(!) Bir süre sonra kapı açıldı ve içeriye omuzları düşük bir şekilde Andrew girdi. "Bitirdin mi?" Başını sallayarak yatağa yaklaştı ve kendini yatağa bıraktı. "Başım sızlıyor." Yerimden doğrularak kardeşimin yorgun yüzüne baktım. Nefesimi sıkkınca verdim. "Leo ilacı-" dememe kalmadan Leonard'ın kutuyu bana uzattığını fark ettim. "Teşekkürler." Kutuyu alarak açtım ve yatağa koydum. Andrew'un çiziklerle dolu elini tutarak üstündeki yazıya baktım. Sorun çıkartmayacağım, hata yapmayacağım. Gözlerimi yumma gereksinimi hissettim. Elini yıkamıştı ve kanamanın geçmesini beklemişti anlaşılan. Kutudan merhemi alıp eline sürdüm. "Benim yüzümden olduğunu söylemeliydin." Andrew alaylı bir gülüşle "Beraber mi ceza alsaydık?" dedi. "Belki sadece bana ceza verirdi." "Bu daha kötü ya." Andrew'un elini bıraktım. "İz bırakmamış ama." dedi Leo. "Çok da kızmamış anlaşılan." Andrew ufak bir kahkaha attı. "Evet. Ucuz yırttım." Merhem kutusunu alarak çekmeceme geri koydum. Bu babamın ceza yollarından biriydi. Çok sinirlenmediği ama emirlerine uymadığımız zamanlarda yaptığı bir şey. Kapım çaldı. "Gir." Sesimle Tommy içeriye girerek eğildi. "Valeria hanım, Bayan Katressnan sizi bahçede bekliyorlar." Gözlerimi kıstım. "Teyzem mi yoksa?" dedim emin olamayarak. "Anneniz efendim." Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Leo ve abime baktım. "Yanlış mı duydum?" Leo başını iki yana sallarken Andrew yatmaya devam etti. Tommy'e döndüm. "Tamam geliyorum." Tommy odadan çıkınca anlamsızca bakındım. "Bu nereden çıktı ki şimdi?" Leo omuz silkti. "Git ve öğren. Bizde biraz kafamızı dinleriz." "Ha ha ha." Sahte bir gülüşle kapıya yaklaştım. "Sakın odama bir şey yapmayın." dedim ve odadan çıktım. Yatağımın içine çamur sermelerini ve giysi dolabımdan çıkan yarasaları henüz unutmamıştım. Bahçeye ilerlerken kafamdan binbir türlü şey geçiyordu. Annemle anne kız ilişkimiz hiç yok değildi. Bazen kendini çok kederli hissettiğinde bana anlamsız gelen şeyler anlatırdı. Bazende bir kızı olduğunu hatırlayarak aramız iyi gibi davranırdı. Bu kez hangisiydi acaba? |
0% |