@senuzya
|
Diğer gün ana salondaki akşam yemeğinde ise... Yemek bitmiş ve tatlılara geçmiştik. Öğretmenlerden birkaçı masalarından ayrılmıştı. Günün yorgunluğu ile herkes biraz uykuluydu. Ama Slytherin masasından gelen bir ses bir anda hepimizin dikkatini kendisine çekmişti. Bir grup Slytherin öğrencisi garip hayvan sesleri çıkartarak panik içinde çırpınıyorlardı. Bazılarının kafasından duman çıkıyordu, bazılarının ise yüzleri morarmıştı. Herkes kahkahalar ile Slytherin masasına dönmüştü. "Bu gerçekten..." Lesley ve Claude büyük bir kahkaha attı. Bakmadan bile anlamıştım ama görünce emin oldum. Abim Slytherin masasına sabotaj uygulamıştı. Malfoy ve arkadaşları panik içindeydi. Kahkaha sesleri yüzünden etrafımı zor duyuyordum. "Yoksa bunu Andrew mu yaptı?" Gusion'un sorusuyla hafifçe kafamı salladım. "Büyük olasılıkla." "O gerçek bir kahraman." dedi Claude saçma bir mutlulukla. "Neler oluyor orada?" Slytherin profesörü bay Snape ve bayan McGonagall koşarak Malfoyların yanına gitmişti. Seslerini tam olarak duyamıyordum ama hararetli bir konuşma içerisinde oldukları belliydi. Gülüşünü bastırma gereği duymayan abime dik dik baktım. Gözlerimiz kesişince "Ne var?" der gibi bir bakış attı. Bende kızgın ve onaylamaz bir bakışla karşılık verdim. Oysa sadece omuz silkti. Bu gamsızlığı beni delirtiyordu. Zaten bir okuldan atılmıştık, diğerinden de atılırsak ne yapacaktı acaba? Ailemiz artık onun işe yaramaz olduğunu düşüneceklerdi. Ve saf kan bir ailede işe yaramadığını düşünürlerse sonu... Pek de hoş olmuyordu. Bakışlarımı fark etmiş olmalı ki kendinden emin bir şekilde, rahatlamamı belirtircesine gülümsedi. Yani... Özensiz bir plan yapmamıştır değil mi? "Herkes odalarına!" En sonunda gülme tufanını ve karmaşayı Dumbledore'un sesi durdurdu. Hala sessizce gülen kalabalık ana salondan çıkıyordu. "Ben abimin yanına uğrayıp geliyorum." Çocukları gerimde bırakarak yanına gittim. "Sen-" Konuşmama fırsat vermeden kollarını başıma sardı. "Ah canım kardeşim beni mi özledin yoksa?" Kafam gömülü kalmışken konuşmaya çabalıyordum ama boğuk bir sesten başka bir şey çıkaramıyordum. En sonunda abim kafamı bıraktığında derin bir nefes aldım. "Bu da neydi şimdi?!" dedim öfkeyle. "Hesap soracaktın. Kız kardeşimin adalet duygusu yüzünden yakalanmayı düşünmüyorum." İlerleyen öğrenci sürüsüne baktım. Doğru onu ele vermek üzereydim. "Dikkatli davrandın değil mi?" Yüzünde alaylı bir gülüş belirdi. "Yeteneklerimden şüphen mi var Ria? Alındım ama bak." Abartıyla göz devirdim. "Şimdi eğlen bakalım. Yarından itibaren sende Leo'da deli gibi ders çalışmak zorunda kalacaksınız haberin olsun." "Ah hadi ama! Daha okula geleli 1 hafta oldu olmadı." Omuz silkerek isyanını göz ardı ettim. "Düzgünce çalışmazsan seni ispiyonlarım. Şimdi uyumaya gidiyorum. Hoşça kal." Andrew'un arkamdan söylendiğine eminim ama dönüp bakmadım. Binama giden yolda ilerledim. ------ Elimdeki kitapları masaya bıraktığım gibi Andrew ve Leonard'ın yüzünde beliren korku dolu ifadeyi görmek kahkaha atmak istememe sebep olsa da kendimi tutmayı başardım. "Şimdilik bunlarla başlamanız yeterli olur." dedim ve memnunca sandalyeye oturdum. "Şimdilik mi?" "Başlamak mı?" İkisinin aynı anda sorduğu sorularla gülümsedim. "Evet, şimdilik ve evet başlamak. Hatırlatırım sayenizde birkaç ay eğitim göremedik. O süreçte Hogwarts bizi baya sollamış. Ayrıca bazı dersleri ilk defa görüyoruz." Leo kitaplardan en üsttekini alıp sayfalarına hızlıca göz attı. "Ria bu çok fazla. Daha azla başlasak?" Başımı iki yana salladım. "Olmaz." Andrew'da bir kitabı eline alarak salladı. "Şimdiye kadar okuduğum kitapların toplamı bile bu kadar kalın değildir." Alayla güldüm. "En azından cahilliğinin farkındasın." Elindeki kitapla kafama vurdu. "Seni ben..." Bende ona vurmak için atıldığımda yanımdaki Leonard beni tutarak oturttu. "Kütüphanedeyiz uslu durun." Andrew'a kötü kötü baktım. O da bana daha da sinir olacağım şekilde gülmekle yetindi. Derin bir nefes alıp sakinleştim. "Bunları dönüşümlü mü çalışırsınız kendiniz mi halledersiniz ben bilmem. Sadece 1-2 haftayı geçmeden kendi notlarınızı alıp kitaplarımı bana geri verin yeterli." "Sen çalıştırmayacak mısın?" Leo'ya kötü kötü baktım. "En son bıraktığımda okuman vardı değil mi?" "Ha ha ha." Sahte gülüşünün ardından kitabı tekrar inceledi. Sert tepki vermiştim sanırım. "Anlamadığınız bir yer olursa tabi ki anlatacağım." "Hepsi. En baştan." Abimin cümlesiyle sinirle soludum. "Git ve önce çalış!" Masadan öfkeyle kalkmıştım ve bunu biraz geç fark ettim. Masadaki iki moron bir yana kütüphanedeki diğer öğrencilerde bana bakıyordu. Utandım ya! "Ria-" Leo bir şey diyecekti ama fırsat vermeden çantamı alarak kütüphaneden çıktım. Pek de önemli bir şey değildi ama utanmıştım işte! Hufflepuff salonuna girdim. "Valeria! Yine kütüphaneden mi?!" Agnes'in sesinin geldiği yöne baktım. Şöminenin yanında Laura ve birkaç kişiyle oturuyorlardı. Başımı salladım. "Evet. Biraz yorgunum." Odaya geçip yatacaktım ama Agnes büyük bir göz devirmenin ardından yerinde dikleşerek bana baktı. "Hemen çantanı bırak ve yanımıza gel!" "Aslında ben dinle-" "Hadi hadi! İtiraz duymak istemiyorum!" Neşeli sesi ve ısrarı çok ikna ediciydi. "Pekala geliyorum!" Elimdeki kitapları odama bıraktım ve üstümü değiştirdikten sonra şöminenin yanına gittim. "Gelir demiştim." Agnes yerinden kalkarak beni yönlendirdi ve yan yana oturduk. "Geleceğimi söylemiştim zaten." dedim masumca. "Biliyorum ama Laura bizi ekeceğini düşünmüştü." Laura tatlıca gülümsedi. "O kadar çalışmaya uyuyakalacağını düşünmüştüm." dedi. Hafifçe güldüm. Haksız sayılmazdı. "Bu arada tanıştırayım." Agnes yan tarafımızda oturanları sırayla tanıttı. "Bu Malcolm. Takımımızın kovalayıcılarından." "Tanıştığımıza sevindim." "Bende öyle." dedim gülümseyerek. "Susan." Kız bana elini uzatınca bende uzatarak sıktım. "Ernest." "Sonunda kitaplardan çıkıp aramıza gelmen güzel." Biraz bozulmuş hissetsem de gülümsedim. Ernest'in yanındaki çocuk arkadaşını omzuyla dürttü. "Kızla uğraşma dostum." Ardından bana döndü. "Bende Justin. Tanıştığımıza sevindim." "Bende öyle." dedim ve Agnes ellerini gürültüyle çırparak gülümsedi. "Pekala tanıştığınıza göre konuya geri dönelim." Hevesle öne eğilerek Malcolm'a baktı. "Yani Cedric maçı tekrar etmeyi mi talep etmişti?" "Evet ama Oliver kabul etmedi." "Bu konuda biraz fazla takık biri sanki." "Biraz mı? Rüyalarında bile top kovaladığına eminim." İnsanlar gülüşünce bir şeyleri anlamadığımı daha net fark ettim. Laura bu durumumu fark ederek açıkladı. "Gryfindor ve Hufflepuff maçında arayıcıları yaralanmıştı da. Kaptanımız maçı bizim kazanmamızın adil olmadığını düşünerek maçı tekrarlamak istedi." Yüzümde nasıl hayran bir ifade belirdi bilmiyorum ama birkaç kişi güldü. "Bu çok onurlu bir davranış." "Evet, ama Gryffindor takımı maçı kazanmamızın doğru olduğunu söyleyerek teklifimizi reddettiler. Şimdi onların 2 maçı kaldı." Aklıma gelen şeyle biraz da çekinerek Malcolm'a döndüm. "Sezon ortasında oyuncu değiştirilmez değil mi?" "Hayır genellikle bu yapılmaz." "Hatta yapıldığını hiç görmedim." "Neden? Takıma mı girmek istiyorsun?" Soruyla biraz utanarak başımı iki yana salladım. Aslında istiyordum. "Yani ben pek iyi sayılmam ama abim çok iyi oynar. Takıma giremeyeceğine sevindim." dedim gülerek. "Abin Slytherindi değil mi?" Başımı salladım. "Evet." "Dumstrag'dan geldiğiniz düşünülürse bence de takıma giremiyor olması bizim için iyi." dedi Jastin. "Oradaki öğrencilerden bazen dünya kupası için oyuncu alıyorlar diye duymuştum." "Doğru." Abimde çok iyi oynardı. Harika bir kovalayıcıydı. Leo ise iyi bir vurucuydu. Abim ile iyi bir dinamikleri vardı. Ben aslında hızlıydım ve oynamak da istiyordum ama sert bir oyundu ve ailem izin vermiyordu. Nefesimi sıkıntıyla verdim. Ama burada onlar yoktu, öyle değil mi? ---- Andrew ve Leonard; Kitapları bölüşmelerinin ardından bir süre ders çalışmaya çalışmışlardı ama odaklanamıyorlardı. Aralarındaki bir bakışmanın ardından kitapları alarak kütüphaneden çıktılar ve kemerli yollardan birinin altındaki banka oturarak yağan kar tanelerini izlediler. "Serin hava iyi geldi." Andrew kollarını esnetti. "Orada biraz daha dursaydık uyuyacaktım." Leo'da derin bir nefes aldı. "Ria nasıl saatlerce uyumadan çalışabiliyor inanamıyorum." "Sence uyumamış mıdır?" Andrew'in alaylı sorusuyla Leo'da güldü. "Haklısın. Uyumuş olmalı." Ocak ayının bitmesine az kalmıştı. Günler hızlı geçiyordu. "Bir ara şehri yeniden turlamalıyız." Leonard abartıyla göz devirdi. "Mekanlar içine sinmedi mi?" Andrew başını iki yana salladı. "Hayır. Çok içlere girmişler. Bize daha... Güvenli yerler gerekli." Leonard biraz düşündü. "Bir köşkten bahsetmişlerdi. Oraya bakabiliriz." Andrew başını iki yana salladı. "Olmaz. Sesler geliyor demişlerdi. Birinin orada olduğu çok bariz." Leonard aklına gelen fikirle biraz durakladı. "Aslında..." Etrafına bir göz attı. "Burada da kalabiliriz." Andrew'un keskin gözleri ona döndü. "Ne saçmalıyorsun sen?" "Burada Dumbledore var Andrew. Daha güvenli bir yer düşünemiyorum." Andrew sıkıntıyla nefesini verdi. "O bunağa saygı duyuyorum ama ne zaman öleceği belli olmayan bir ihtiyarın yanına sığınamayız." Leonard derin bir nefes alarak kucağındaki kitaplardan birini açtı. "Harry Potter ile tanıştım." Andrew'un gözleri arkadaşına döndü. "Ve?" Leonard omuz silkti. "Ve'si yok. İyi bir çocuk." Andrew sertçe bakmaya devam etti. Leonard ne sormak istediğini biliyordu. "Geçen sene ve ondan önceki sene okulu kurtarmış." Andrew alayla güldü. "Yani bir ihtimali var." Leonard sıkıntıyla iç çekti ve bir süre cevap vermedi. "Olduğunu düşünmek istiyorum." |
0% |