
Elimdeki asayı biraz daha yukarı kaldırdım. "Glacius." Ardından asamı indirdim. "İyiydi değil mi?"
Helia başını salladı. "Evet hızlı ilerliyoruz. Sıradakine geçelim mi?" Aslında biraz yorgun hissetmeye başlamıştım. "Onu rahat bırak Helia." Claude yayıldığı banktan kalkarak Helia'nın önünde açık duran kitabı aldı. "Hey!" "Buraya hava almaya çıktık ders çalışmaya değil." Helia kitabı almaya çalıştı. "Valeria bizden geride ve sınavlara az kaldı Claude. Bize karışacağına sende çalışmaya başla!" Claude bu çabayı göz ardı ederek kitabı arkasına sakladı. "Az falan kalmadı. Sınavlar haziranda ve biz daha şubattayız." İkisinin atışmasına girmek istemiyordum. "Helia bence de biraz ara verebiliriz." Lesley Claude'u onaylayarak geriye yaslandı ve kollarını esnetti. "Evet zaten çoktan bazı derslerde bize yetişti." Gusion kitabından başını kaldırıp bana döndü. "Hangi derslerde eksiğin kaldı?" Biraz düşündüm. "İksir dersinde geçmiş iksirleri deneyemediğim için bir türlü tam ilerleyemiyorum. Onun dışında tılsım, karanlık sanatlara karşı savunma ve astronomi kaldı." Gusion yüzünü buruşturdu. "Bol şans." "Yardımcı olamıyorsan kızın moralini bozma bari." "Moralini bozmaya çalışmıyorum ama durum ortada." Biraz moralim bozulmuştu aslında. "Ama böyle bir durumda toparlayacak biri varsa o da Valeria'dır. Çok azimli." Helia omzumu sıvazladığında gülümsedim. "Teşekkürler." "Sadece gerçekleri söylüyorum." "Evet Helia haklı. Senin şu sürede yaptığın çalışmayı ben bir yılda anca yapıyorum." dedi Lesley gülerek. İnan bende istemiyordum. "Valeria." Arkamda duyduğum sese döndüm. "Efendim?" Bir an şaşırdım. Hermione Granger biraz keyifsiz bir şekilde durmuş bana bakıyordu. "Biraz konuşabilir miyiz?" Arkadaşlarıma bir bakış attım. Sorun olmayacağını belirten bakışlarıyla Hermione'ye döndüm. "Tabi olur." İlerlemeye başladı. Bizimkilere bakıp ne olduğunu soran bakışlarına omuz silktim ve Granger'ı takip ettim. Çok da uzaklaşmadık ama burada insan yoktu. "Bir sorun mu var?" "Hayır. Yani evet. Ama hayır. Ah." Biraz kafası karışık gibiydi. Ve hala yorgun görünüyordu. "Çantamdaki notu sen yazdın öyle değil mi?" Demek görmüş. Yüz ifadesinden ne düşündüğünü pek anlayamıyordum. "Seni rahatsız ettiysem özür dilerim sadece o an o cümlelere ihtiyacın var gibi hissetmiştim."
"Rahatsız olmak değil. Asıl ben o gün sana kaba davrandığım için üzgünüm. Sadece senin de dediğin gibi yorgundum. Bu sene çok fazla ders alıyorum. Yani üstesinden gelirim sanmıştım ama... Zorlanıyorum."
"Bence üstesinden gayet iyi geliyorsun." diyorum büyük bir içtenlikle. "Sadece kısa süredir buradayım ve çok bilmişlik taslamak istemem ama herkes senin en iyi olduğunla ilgili konuşuyor. Bu bile iyi idare ettiğini göstermez mi?"
"Sanırım." Diyor hafifçe gülerken. "Sürekli stresli ve yorgun görünüyorsun. Stresini biraz geri plana atıp dinlenmeye ne dersin? Yorgunluğun beynin çalışmasını olumsuz etkilediğini duymuştum."
"Ne?" Hafifçe gülüyorum. "Tamam böyle bir şey duymadım ama çok bariz değil mi? Bende okula yeni geldim ve bir çok derste kısa sürede size yetişmeye çalışıyorum. Çok zor, yorucu, sürekli sabahlara kadar çalışmam gerekiyor. Bir süre sonra zihnim bilgileri almayı bırakıyor."
"Uzun süreli uykusuzluğun böyle etkileri olur bu yüzden ben bir çalışma programıyla ilerliyorum." Başımı belli belirsiz salladım. "Sanırım benimde böyle yapmam gerekli." Derin bir nefes alıp verdim. "Biz eski okulumuzdayken ben abime tekrar usulüyle ders çalıştırıyordum. Böylece hem o konuları öğreniyordu bende bilgimi tazeliyordum. Sende böyle bir şey yapmak ister misin? Hem benim yetişmem kolaylaşır hem de sen bilgilerini tazelemiş olursun?"
Hermione bir süre düşündü ve "Olabilir." dedi.
--------
Elimdeki kalemin arkasıyla Leonard'ın kafasını dürttüm. "Dikkatini vermeyeceksen vaktimi boşa harcatma."
Kollarını masada yaymayı keserek esnedi. "Dinliyorum ya." Ona dik dik baktım. "Uykunda mı?" Dikleşerek kitaba baktı. "Tamamen uyanığım Ria." Bu haline göz devirdim. Ortak salondaki uzun masalardan birine oturmuş Leonard'a ders anlatıyordum en azından çabalıyordum. Biz geleli de bir ay falan olmuştu galiba. "Kolay gelsin Valeria!" Arkamda duyduğum sesle Leo ile o yöne baktık. Bir grup Gryffindor çocuğu gülüşerek bize seslenmişti. Ses Dean'ındı. "Teşekkürler." Benim aksime Leonard defterlerden birinden aldığı kağıdı rulo yaparak Dean'a fırlattı. "Kes sesini!" Çocukların gülüşü artınca Leo ve onlar arasında gözlerim kısık bir şekilde bakışlarımı gezdirdim. "Ne oluyor?" Sıkıntıyla nefesini verip kitaba döndü. "Bir şey yok." Gözlerimi kısarak Leonard'ın yüzüne yaklaştım. "Kesinlikle var bir şey. Kaşlarının arası kıvrıldı." Eski uzaklığıma döndüm. Sıkıntıyla nefesini verdi.
"İkimiz arasında... Bir şeyler var sanıyorlar." "Ne?!" derken kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. "Bu da nereden çıkmış?"
Leonard sinirle Gryffindor masasındakilere bakıp bana geri döndü. "Şu Malfoy'a yaptığım şaka var ya. O zamandan beri." Gözlerim hayretle açıldı. "O uzun zaman önceydi." "Evet ama benim sana platonik olduğumu düşünmüşler, onlara böyle bir şey yok dedim ama hala garip davranıyorlar. Rahatsız edici oluyor artık." Dayanamayarak bir kahkaha attım. "Platonik mi? Kıyamam zavallı Leo. İstersen onlara bana değil abime platonik olduğunu söyleyebilirim." Bu kez Leonard benim kafamı ittirdi. "Saçma sapan konuşma." Gülüşümü kesmek adına öksürdüm. "Tamam yeter bu kadar laflamak. Söyle bakalım, havana 6 yılan dişi, 4 ölçü standart bileşen, 6 kurutulmuş cızkıpır iğnesi ekledim ve 30 saniye ısıttım, ne iksiri yapıyorum?"
Leonard bir süre, uzun bir süre düşündü ve bu sessizliği göz devirmeme sebep oldu. En sonunda emin olamayarak "Açıkgöz iksiri?" dedi. Yavaşça alkışladım. "Bravo, sende o iksirden biraz ister misin?"
"Ha ha ha. Bugün pek komiksin." Hafifçe güldüm. "Evet bence de öyleyim." Leo bu halime biraz şaşırsa da bir şey demedi. Ders çalışmaya döndük. Bir süre sonra içeriye giren Hermione'yi gördüm. Yanında Ron vardı. Ron'la birebir tanışmamıştım ama arada görüyordum. Gözlerimiz Hermione ile denk düşünce el salladım. Çok takılmıyorduk, konuları yakalamamda yardımcı oluyordu. Genelde o nasıl yaptığını bilmesem de ders ders geziyordu, bende arkadaşlarımla takılıyordum. Ron ile tartışıyor gibilerdi ve yüz halleri çok da iç açıcı değildi. "Sorun ne?" dedi Leonard yüz ifademe. Ardından baktığım yöne döndü. "Şu mesele demek." Ona döndüm. "Ne meselesi?" "Hermione ve Ron. Duyduğuma göre çok iyi arkadaşlarmış ama sürekli tartışıyorlar." Hallerinden kavgalı olduklarını anlamak çok kolaydı. Acaba Hermione bu yüzden mi üzgün diye düşünmeden edemedim. "Hey Ron!" Leo birden bağırınca yerimden sektim. Tanıştıklarını bilmiyordum ama sonuçta aynı binadanlardı. Ron, resmen Hermione'ye trip atarak bize doğru ilerlemeye başlayınca Hermione'nin onun arkasından üzgün bir ifade yaptığını fark ettim. Ron masaya yaklaşınca dayanamayarak bağırdım. "Granger yardım edebilir misin?!" Salondan çıkmak ile yanımıza gelmek arasında kısa bir an tereddüt ettiği ifadesinden belliydi. Ron'un da yüzü buruştu ama ikisi de yanımıza geldiler.
"Ders mi çalışıyorsunuz?" Ron ile karşımıza oturdular. "Leonard'ın dikkatini vereceğinden şüpheliyim." Ron, Leo ile uğraşırcasına konuşunca Leonard dik dik ona baktı. "Yeter ama Ron."
"Bu arada ben Ron Weasley." Ron'un uzattığı eli sıktım. "Valeria Katressnan. Tanıştığıma sevindim." "Bende öyle." dedi biraz keyifsiz bir tonda. Hermione göz devirerek bana döndü. "İksir mi çalışıyorsunuz?" "Evet. En zor Snape'in ki olur demiştin değil mi?" Hermione başını salladı. "Ne konuda yardım lazım?" "Şurayı anlamadım." Önümdeki kitabı çevirerek Hermione'ye uzattım. Bir süre inceledi. "Sana verdiğim notlara çalıştın mı?" Hafif mahçup bir gülümsemeyle başımı salladım. "Elimden geleni yapıyorum." "Ne notu? Bize neden hiç not vermiyorsun?" "Sen kendi notunu çıkartabilirsin. Derste uyumak yerine mesela." Leo ile istemsizce güldük. "Yani seneye bende kendi notlarımı çıkartmalıyım öyle mi?" Hermione gayet ciddi bir şekilde "Evet." dedi. "Bu iltiması seneye bulamazsın Valeria."
Hafif mızmızlanır gibi bir ses çıkarttım. Leonard elindeki kalemi çevirirken ikisine döndü. “Siz ne yapıyorsunuz? Akşam yemeği saatine az kaldı.” "Harry'i bekliyorum. Profesör Lupin’in yanına uğrayıp gelecekti. Bayan fare avcısını ise bilemem." dedi Ron. Hermione kitaba bakarken bir an gözlerini yumup sabır diledi. Ron ise bu tavrı umursamadan muzip bir gülümsemeyle Leonard'a yaklaştı ve bir şeyler fısıldadı. Hermione ile onlara bakarken Leonard Ron'un koluna yavaşça bir yumruk attı. "Şunu yapmayı kesin artık." Yüzündeki sinirli ifadeden sanırım olayı anladım. "Neyi yapmayı?" dedi Hermione. Dayanamayarak güldüm. "Platonik aşkından bahsetmelerini mi Leo?"
Ron bana hayretle bakarken Leo'nun kaşları çatıldı. Gülüşüm ufak bir kahkahaya döndü. "Kim kime platonik?" Hermione'nin konuyu bilmiyor olması bunun sadece erkekler arasındaki bir muhabbet olduğunu anlamamı sağladı. "Kimse kimseye değil." dedi Leonard yüzünü diğer tarafa dönerken. Gülüşüm azalırken Ron ve Hermione'ye açıklama yaptım. "Biraz utanç verici ama Leonard'ın bana platonik aşık olduğunu söyleyen bir dedikodu yayılmış."
"Haberin var mıydı?" Ron'un sorusuyla başımı salladım. "Bugün Leonard söyledi. Anlamadığım şey nasıl böyle bir dedikodu yayıldı ki?" Elimi Leonard'ın omzuna koydum ve küçük kardeşiyle uğraşan bir abla gibi sarstım. "O benim çocukluktan beri en iyi arkadaşım." Ron Leonard'a acıyan bir bakış atınca dayanamayarak yine güldüm. Leonard öfkeli görünüyordu. "Öyle bakma. Bunun sadece dedikodu olduğu çok bariz." Elimi omzundan çektim. "Çok garip. Abinin ikinizin sevgili olduğunu söylediğini duyduğuma eminim." Gözlerim hayretle büyüdü. "Ne?!""Ne?!" Benimle aynı anda şaşkınca bu soruyu soran Leo ile bir an bakışıp tekrar Ron'a döndük. "Andrew mu? Ne zaman dedi böyle bir şeyi?"
"Tam emin değilim. Birkaç gün önce birkaç Slytherin öğrencisine derken duydum."
Leonard sinirle yerinden kalktığında bende elimi alnıma koyarak ovuşturdum. "Otur yerine." Beni dinlemeyeceği çok barizdi ama en azından denemiştim. "Ben Adrew'u bulup dönerim. Sonra görüşürüz." Topluca bir görüşürüzün ardından salondan çıktı. Başımı kitaba resmen gömdüm. "Tüm defterleri bana bıraktı..." Kafamda hissettiğim dürtülmeyle başımı kaldırmadan Hermione'ye baktım. "Gerçekten şu an defterler için mi endişeleniyorsun?" Başımı hafifçe salladım. "Evet." Bu kez Ron "Sinirli görünüyordu." dedi. Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. "Abin neden böyle bir şey söyledi ki o zaman?" Ah Hermione'cim o kadar haklısın ki!
"Sanırım sebebini biliyorum." Geçen gün geç saate kadar Gusion ile ders çalışırken bizi görmüştü ve Gusion'un kibarlık edip kitapları taşıması abimin gözünde rahatsız edici bir durumdu. Böyle şeylerin önüne geçmek için bunu yapmış olmalı. Ama bunu anlatmak utanç verici hissettirdiğinden sadece sustum. Adım seslerinden birinin bize yaklaştığını fark ettim. Kafamı kitaptan kaldırmamış öylece duruyordum. "Sonunda gelebildin." "Üzgünüm. Çok beklettim mi?" Sesin sahibi hiç de tanıdık gelmiyordu. "Hayır bizde oturuyorduk." "Barıştınız mı?" Ses biraz heyecanlı gibiydi. Barışmalarını çok istiyordu sanırım. Gözlerimi Hermione ve Ron'a çevirdim. Garip bir bakışla birbirlerine bakmaya devam ediyorlardı. Hayır barışmadıkları kesindi. Sanırım kafamı kaldırmam gerekliydi. Yerimde zorlukla dikleştim. "Otursana." dedi Ron. Çocuğa bakmak için döndüm. Ve kim olduğunu anlamam bir saniye falan sürdü. E malum yara izi anında ben Harry Potter diye bağırıyordu. Laura'nın Harry Potter hayranlığı aklıma gelince istemsizce çocuğu süzdüm. Siyah saçları ve gözlüğünün ardından bile belli olan yeşil gözleri vardı. Gayet hoş duruyordu. Ama çok da etkileyici değildi. Çocuk yanıma geçerken çekingen bir tavırla "Merhaba." dedi. "Ben Harry." Uzattığı ele baktım. Bu kadar meşhur biri için fazla çekingen geldi gözüme. "Bende Valeria." Elini sıktım. Ardından ikimizde önümüze yani Ron ve Hermione'ye döndük. "E neler oldu?" Ron'un sorusuyla Hermione Ron'un omzunu omzuyla dürttü. Sanırım benim yanımda konuşamayacakları bir şeydi. Ron ona öfkeyle bakmaya geri döndü. Kitaplarımı yavaşça toparlamaya başladım. "Valeria'yı hatırladın mı Harry? Sana bahsetmiştim." Konu değiştirme çabasına gülmemek için zor durdum. "Evet hatırladım." Bana döndü. "Hermione en az onun kadar kitap kurdu olduğunu söyledi." Bu kez güldüm. "Teşekkürler ama Harmione Granger gibi olmak pek de mümkün değil. Deniyorum diyelim." Kitaplarımı üst üste dizdim. Bunları tek taşıyamazdım. "İstediğimizde pek söylenemez." dedi Ron. "Genişletme büyüsü yasadışıydı değil mi?" dedim bıkkınca. Diğerleri bunu bilmiyormuş gibiydi ama Hermione anında "Elbette yasadışı." dedi. "Hogwarts'ın dışında bile yapamazsın." Beni bunca kitapla bıraktığı için Leonard'ı iki kez dövecektim. "Yardım etmemizi ister misin?" Harry neyi dert edindiğimi anlamış olacak ki yardım teklifinde bulundu. Başımı hafifçe salladım ve kitap kulesinin üstüne çenemi koydum. "Hayır teşekkürler. Birazdan döner herhalde." "Leonard mı?" Dik dik baktım. "Yani erkek arkadaşın olduğunu duymuştum." Gözlerim bir an büyüdü ve ardından ağlama benzeri bir ses çıkartarak başımı kitap kulesine koydum. Ron ve Hermione bu halime güldüler ama hemen susarak birbirlerine kötü bakışlar atmaya devam ettiler. Harry bir pot kırdığını düşünerek bakındı. "Yanlış bir şey mi söyledim?"
"Leonard erkek arkadaşım değil. En yakın arkadaşım." Bu yanlış anlaşılmayı bir kişi daha önüme koyarsa cidden sinirden ağlayacaktım. Leonard lütfen abimi benim yerime de dövüyor ol.
-------
Andrew ve Leonard;
Leonard ortak salondan çok da uzaklaşmamıştı ki koridorda sohbet eden Slytherin öğrencileri arasında Andrew'u gördü. Üstüne yürürken siniri bir türlü eksilmiyordu. Andrew onu fark edince her zamanki alaylı gülümsemesiyle "Naber Leo?" dedi. Leonard slytherin öğrencilerini es geçerek Andrew'un omzuna elini koydu. "Gel benimle." Onu resmen çekiştiriyordu. Andrew Leo'nun kolunu itti. "Ne oluyor dostum?" "Gel." "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Etraftaki slytherin öğrencileri Leo ile Andrew'un arasına girmeye çabaladı ama Andrew elini kaldırarak susmalarını işaret etti. "Sorun yok." Leonard'a ne olduğunu anlamaya çalışan kısık gözlerle bakarken "Gidelim hadi." dedi ve önden ilerlemeye başlayan Leonard'ı takip etti. Bahçeye çıktıklarında Leonard Andrew'a öfkeyle döndü. "Ne düşünüyordun sen? Böyle bir şey yaparken aklından ne geçiyordu?!" Anderw'un kaşları bu kez tutmaya çalıştığı öfkesiyle çatıldı. "Önce o sesini bir alçalt. Sonra derdin neyse düzgünce söyle. Ne yapmışım ben?" Leonard sıkıntıyla nefesini verdi. "Ria ile sevgili olduğumu söylemişsin. Nereden çıktı bu şimdi? Daha buna-" "Ne bekliyordun ki?" Andrew lafını kesince Leonard öfkeyle başka yöne baktı ve sakinleşmeye çabaladı. "Cidden Leo, büyüyene kadar söylemeyip birden "Hey Ria biliyor musun aslında sen ve Leo-" "Yeter." Leonard sertçe araya girdi. "Bunu kabul etmiş olmak bile canımı sıkıyor. Gerekmedikçe Ria bilmeyecek demiştik ve sen resmen önümüze kocaman bir engel çıkarıyorsun!"
Andrew Leo'nun öfkesini ve sıkıntısını anlıyordu ama o da bu durumdan çok da memnun değildi. "Ya senden önce biri davranırsa? O çocukların bazıları safkan ve ailemizi biliyorsun." Leonard bunu düşünmek istemiyordu. "Leo bana söz verdin. Sakın caymaya kalkma." Leonard ne yapması gerektiğini zaten biliyordu ama bunu düşünmek sinirlerini bozuyordu. Öfkesi dinmemişti ama daha mantıklı davranmaya çabaladı. "Bana yaza kadar zaman ver. Babamla konuşacağım."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |