@senuzya
|
Bölüm bu kadar geç geldiği için özür dilerim<3 İyi okumalar
-----------
Gözlerimi ovuşturuyorum. "Bu çok kötü kokuyor Jale Hatun." "Dua et de işe yarasın." Omzumdaki sıvının kokusundan kaçınmak ister gibi başımı diğer tarafa çeviriyorum. "Yarasa ne yaramasa ne..?" Jale Hatun'un iç çekişini duyuyorum. Hemen karşımdaki Gülden gözlerini kaçırıyor. Yanındaki Derya da bana bakmamaya çabalıyor. İstemsizce gülüyorum. "Ne bu ifadeleriniz?" Bir süre sessiz kalıyorlar. "Bir şey yok." derken Derya bakışlarını bana çeviriyor. "Sadece ne vakit hareme döneceğini merak ediyoruz." Gülden bana bakmadan Jale Hatun'a dönüyor. "Yaraları tamamen şife bulacak değil mi? İz kalmayacak?" Jale Hatun bir cevap vermiyor ama Gülden'in ifadesinden anlıyorum tepkisini. Jale Hatun omzumun sargısını düzeltiyor. "Yarın tetkik etmeye geleceğim." "Tamam, teşekkür ederim." Jale Hatun bir şey demiyor. Sadece omzumu sıvazlıyor ve yataktan kalkarak bizi kızlarla bırakıyor. Elbisemi omzumun üstüne örtüyorum. Gülden ayak ucuma oturuyor. Yüzündeki hüznü çözemiyorum. "Bir şey var." Derya'nın gözlerinde de aynı hüzün var. İkiside bakışlarını kaçırıyor. "Bir şey var ve bana söylemiyorsunuz." "Yok bir şey Leyla. Ne olacak ki?" Gözlerimi kısarak üzerlerinde gezdiriyorum. "Arkadaşlar sabahtan beridir yüzünüzdeki ifadeyi görüyorum. Söyleyin hadi ne oldu?" Önümdeki Gülden'in ellerini tutuyorum bana bakması adına. "Gülden... Yoksa Nihal'e mi..?" Cümleyi bitiremeden gözlerim dolmaya başlıyor. Biri yakama yapışmış gibi hissediyorum. "Hayır hayır." diyor hızlıca. Ellerimi sıkarak gözlerimin içine bakıyor. "Yemin ederim ki Nihal'den dolayı değil." Hafif bir rahatlama hissediyorum ama bir gerginlik hala kaslarımda dolaşıyor. "Neyden o zaman?" "Leyla..." Derya yanıma oturuyor. Sargılı olmayan omzumu sıvazlıyor. "Biz Ceyda Kalfa'yla Menekşe Kalfa'yı bir şey konuşurken işittik." Gözlerim kısılıyor. "Ne konuşurken?" Konuştukları şey neden arkadaşlarımın bu kedere boğulmasına sebep oluyor ki? "Nihal'in durumuyla mı ilgili?" İç çekiyor Derya. Bu sırada Gülden'in gözlerindeki kızarıklığı fark ediyorum. Sanki her an ağlayacak gibi. "Hayır. İkinizle ilgili." diyor yekten Derya. İkimizle ilgili ve kızları bu kadar üzen ne olabilir ki? Yoksa Şehzade Uraz ajan olmamdan şüphelenip... "Dediklerine göre..." Derya konuşmaya devam edince bırakıyorum düşünce selinde çırpınmayı. "Seni haremden atabilirlermiş." "Ne?" Bir an idrak edemiyorum. Ben öldürüleceğimi düşünürken atılma ihtimalim biraz absürt geliyor. "E ne olmuş yani?" Kızlar bir an bakışıyorlar. "İdrak edemedi zaar." Gülden elini uzatıp alnıma koyuyor. "Leyla ateşlendin herhal. Atılabilirsin diyoruz!" Ama buna neden üzülmeliyim anlamıyorum. Zaten burada bile neden bulunduğumu bilmiyorum. Belki dışarıda eve dönmek için... Ama hangi eve? Gülesim geliyor. Eh sarayda ne kadar yaşama sebebim varsa dışarı da da o kadar olur sanırım. "Köle pazarına dönebilirsin." Derya'nın titreyen sesiyle ona dönüyorum. Şaşkınlıkla ve endişeyle. "Köle pazarı mı?" İşte bu düşünmediğim bir ihtimal. Korkunun onlar gibi beni de etkisi altına aldığını ve bedenimi sararken düşüncelerimi bastırmaya çalıştığını fark ediyorum. Orada geçen seferki adamla karşılaşabilirim. Bu kez daha iyi hissettiğimden onunla dövüşebilirim ama ne kadar süre? Belki ellerinden de kaçabilirim ama nereye? Ya da İsabella'yı bulabilirim, gerçi yüzünü silik bir resim kadar anımsıyorum. "Ama neden?" diyorum düşüncelerimi gömmeye çabalayarak. Gülden elleriyle oynamaya başlıyor. "Vücudun..." Gözlerimi kısıyorum. "Bununla ne alakası var?" "Vücudundaki izlerden dolayı... Artık haremde olmaya... yani Hünkara ya da Şehzadelere... uygun olmazmışsın." Gözlerim büyüyor. Zaten hiç bir zaman o iş için hazırlanmamıştım ki! Saraydaki eğitimim onlar için değildi. Ama Nihal'in..! "Peki Nihal?!" diyorum dehşetle. Ben atılmayabilirim çünkü işim bu değil zaten ama Nihal'in vasifesi bu. O şehzadeler için eğitiliyordu. Şimdi ise bir kolu olmadan... "Onu ne yapacaklar? Atılacak mı? Köle pazarına mı?" Kızlar susarak birbirlerine bakıyorlar. "Cevap versenize!" Gülden'in tepkimden endişelendiğini fark ediyorum ama kendimi tutabilecek gibi hissetmiyorum. O köle pazarına dönemez. Orada hayatta kalamaz ki! Atılırsa da bu devirde iş bulabilir mi? Ailesinin göz bebeği olarak büyümüş kız dışarıda onca tehlikenin arasında yaşayamaz. "O çoktan..." Gözlerim atmaca misali Derya'ya dönüyor. "O ne?!" "Çoktan atıldı." "Ne..?" Sanki kendi sesim solarsa Derya'nın cümlesinide yutacakmış gibi kısıkça söylüyorum bunu. "Nasıl..?" "Uyanırsa saraydan atılacak. Uyanmazsa zaten..." Aldığım hızlı nefesin sesiyle susuyor. "Ama o... Atılamaz ki. Dışarıda yaşayamaz o." Gülden bakışlarını kaçırıyor. Derya'ya dönüyorum bir umut ararcasına. "Derya o...Atamazlar ki onu. Köle pazarına dönemez." Bir cevap vermiyor. Yapamazlar. Onların veletlerini kurtarmak için girdiğimiz onca çabadan sonra bizi, Nihal'i saraydan falan atamazlar! Öfkeyle yerimden kalkmaya çabalıyorum. Eteğim ayağıma dolanıyor. "Leyla!" Derya'nın beni tutmaya çalışan ellerini itiyorum ve yataktan iniyorum. "Leyla dikkat et! Yaran açılacak!" "Bırak!" Üstümdeki ellerini itiyorum. Gülden geriye kayıyor çekinerek. "Leyla yapma böyle. Sükunetini korumalısın." "Ne sükuneti ne diyorsun sen Gülden?! Biz Nihal ile oradan çıkabilirdik! O çocukları bırakıp saklanabilirdik! Onları korumayı seçtik! Bize ettikleri teşekkür bu mu?!" Teşekkür falan beklemiyordum hiç bir zaman ama böyle bir muamele! Bu resmen saçmalık! "Sultanları korumaya çalışırken kolundan olmuş birine verdikleri ödül bu mu yani?!" "Leyla öfkelisin anlıyorum ama-" "Anlamıyorsun Derya!" Hızlı adımlarla şifahanenin ucundaki yatağın önüne gidiyorum. "Bak!" Perdeyi hızla çekiyorum ve kumaş elimde kalırken yatakta cansız gibi yatan Nihal'i gözler önüne seriyorum. "Bak! Bu kız niye burada yatıyor?! Niye bu halde?! Niye kaybetti kolunu?!" Elimdeki kumaşı öfkeyle yere fırlatıyorum. "O sultanları koruyacağım diye! O iki küçük çocuğu orada bırakmamak için kaçmadı!" "Ne oluyor burada?! Bu gürültü ne?!" İçeriye giren hekim kadını duyuyorum ama kulaklarım kendi öfkemden başkasına sağır gibi yok sayıyorum. "Onlar ise buna nasıl karşılık veriyor?!" Derya Gülden'e eğiliyor ve bir şeyler diyor. "Kolunu kaybetmiş birine-" Hıçkırığım bölüyor cümlemi. "Leyla Hatun kendine gel!" Hekim kadın yanındaki Kardelen ile üzerime ilerliyor. Gülden'i görüyorum o an. Koşarak çıkıyor şifahaneden. "Kendimdeyim ben!" diyorum boğazım yırtılırcasına. "Maalesef kendimdeyim!" İçeriye kapıda olması gereken askerler giriyor. "Nihal'in yattığı yerde olmam gerekirken ben kendimdeyim!" Sesim sanki parçalayarak çıkıyor boğazımı. Gözlerim yaşarıyor. Askerlerin belli belirsiz bana ilerlediğini görüyorum. Hekim kadının askerler ile arama girdiğini. "Onun yerine benim!" Cümlemi tamamlayamıyorum. Nihal'in solgun yüzüne bakıyorum. "Benim-!" Bir türlü çıkmıyor sözcükler. Hıçkırıklarım artıyor. Şiddetle sarsılan bedenimi ayakta tutan tek duygu öfkem. "Leyla hatun kes artık! Taşkınlık çıkartma." Hekim kadına çeviriyorum gözlerimi. "Kesiyim mi?" Histerik bir gülüş kaçıyor dudağımdan. Geriye kayan bedenini fark ediyorum. "Önce o aptallar-!" Ne diyeceğimi bilemiyorum. Cümleler çığ gibi büyüyor. Çoğalıyor ve ne söylesem eksik geliyor. "Kesmeyeceğim! Duydun mu?! Kesmeyeceğim! KE-SE-MEM!" Hekim kadının üstüne yürüyorum. "Nihal bu haldeyken! Canıyla cebelleşirken onu atmayı düşünüyorlar! Benim yaptığım mı taşkınlık?! Benim tepkim mi sorun?!" Kadın geriye giderken askerler üzerime yürüyor. "Durun! Durun endişeye mahal yok! Çıkın dışarı!" Hekim kadın askerleri dışarıya yollarken görüşüm bulanıklaşıyor. Geriye gidiyorum. Yatağın ucuna. "Bak." diyorum titreyen sesimle. "O... Onları kurtarmama yardım etmek için..." Nihal'e bakıyorum tekrardan. Artık dudakları ve gözleri morarmaya başlamış olan solgun yüzlü dostuma. "Bizi...bırakmamak için..." İçimi dağlayan şeyi dışarıya vuramıyorum. Sanki söylersem Nihal de duyacak ve benden nefret edecek diye korkuyorum. Nefeslerimin dengesizliği başımı döndürüyor. Öfkenin ani verdiği güç bedenimden usulca kayarken yerine gelen vicdan yükü kendimi taşımamı zorlaştırıyor. Başımı eğiyorum. Saçlarım yüzümü sarmalarken kimseyi görmüyorum. "Benim..." Hıçkırıklarım ile sarsılan vücudum dizlerinin üzerine düşüyor. Yatağın ucuna tutunuyorum. "Leyla!" Yanıma koşan Derya'nın sesini duyuyorum. "Leyla iyi misin?!" Derya bedenimi sarmalamaya, beni tutmaya çabalıyor. Ellerini itecek gücü kendimde bulamıyorum. Tutunduğum yorganı daha sıkı kavrıyorum. "Derya-" Nefeslenmeye çabalıyorum ama yetmiyor. "Deyra benim- benim yüzümden-" Ağlama sesim yükselirken diğer sesleri hiç işitmiyorum artık. Beni yataktan ayırmaya ve yerimden kaldırmaya çalışan Derya'nın dokunuşlarını hissediyorum ama tenimden geçen bir esinti gibi faydasız. Sesim kulaklarımı kaplıyor. Nihal'in bu hale gelmesini bile daha kabullenememişken, içimdeki vicdanı yatıştıramıyorken, uyansa bile bunu ona nasıl söyleceğini bilmiyorken, söylesem bile beni affedip affetmeyeceği belli değilken! Şimdi bir de saraydan atılması... Ona yapılan bu haksızlık üstelik de sebebi benken, ateş misali kavuruyor içimi. Göz yaşlarımla söndürmeye çabalıyorum yangını. Biri yatağı tutan ellerimi kavrıyor. Beni sarsarken adımı tekrarlıyor. "Leyla bana bak!" Çenemden tutup kendisine çevirdiğinde yüzümü, anlıyorum kim olduğunu. Ceyda Kalfa da benim gibi yere çökmüş, gözlerimin içine bakıyor. Yaşlarım akmaya devam ediyor. İfademi görünce değişiyor bakışları. "Leyla." Saçlarımı yüzümden geriye itiyor. "Leyla sakin ol hayde." Hıçkırıklarım ve nefeslerimin düzensizliği buna izin vermiyor. Artan şiddetleri ile titriyorum. "Yapma böyle." "Ceyda Kalfa." Beni tutmaya çalışan ellerini sıkıca kavrıyorum. Ağlamamı bastırmaya çalışıyorum. "Nihal atılacak dediler." Bir umut arıyorum gözlerinde. "Ceyda Kalfa o köle pazarına dönemez. Yalvarırım sana, lütfen..." Ama bulamıyorum. "Leyla şimdi bunları düşünmenin vakti değildir." "Ne zaman vakti olacak peki?" Gözlerimi yere çeviriyorum. Nefeslerim derinleşiyor. Boğazımın içinde gezinen ve giderek büyüyen hüzünü atmak istiyorum. "Ceyda- Kalfa-" Kesik kesik çıkıyor cümleler. Ellerimi boğazımın etrafına sarıyorum. İçine ulaşıp o boğucu hissi yok etmek ister gibi ovalıyorum boynumu. "Nefes-" Derisini esnetmeye çabalıyorum. "Ben- Nefes-" "Leyla?! Leyla iyi misin?! Kendine gel!" Sesler dolanırken karanlık noktalar onlara yapışmış gibi gezinerek ulaşıyor gözlerime.
---------
"Daha iyisin o vakit." Başımı belli belirsiz sallıyorum. Uzattıkları suyu yudumluyorum. Boğazım sızlıyor bu kez fiziki bir acıyla. Çok bağırmışım sanırım. "Bize müsade edin." Kızlar birbirleriyle bakışınca Ceyda Kalfa ikisinin üstünde gözlerini gezdiriyor. "Size diyorum işitmez misiniz? Çıkın dışarı." Derya ve Gülden kapıya giderlerken sürekli dönüp beni kontrol ediyorlar. O kendimden geçmiş halim ile fark etmediğim yıkıntıları toplayan Kardelen Hatun'da onlarla çıkıyor. Bardağıma çeviriyorum bakışlarımı. "Bu gördüğüm vaziyette neydi Leyla? Sen etrafı yakıp yıkınca Nihal uyanacak mı sanarsın? Hiç mi kendi yaraların adına tasalanmazsın?" Hesap soran sesi sinirimi bozuyor. Gözlerimi gözlerine dikiyorum. Tek seferde ve dolambaçlı laflara sığınmadan soruyorum. "Nihal saraydan mı atıldı?" Bir an şaşkınlıkla bakıyor yüzüme. Kendini toparlamak ve ifadesini normalleştirmek isterken gözlerini kırpıştırıyor. Bahanelere sarılsın istemiyorum. "Bana dürüstçe söyle." "Evet." diyor sessizliğinin ardından. Derin bir nefes alıyorum. Parmaklarımın arasında sıkıştırdığım bardağa bakıyorum. "Yani köle pazarına gidecek..." Aklımda ihtimalleri tartıyorum. "Bende onunla gideceğim değil mi?" Gitmem gerekli. Eğer Nihal oraya tek giderse başına gelebilecek ihtimalleri düşünmek bile vicdanımı parçalıyor. "Ne?" Yanımda duyduğum ses şaşkın. "Bu safsata da nereden çıktı? Köle pazarına kimse gitmiyor." Şaşırarak bakıyorum. "Ama kızlar dediler ki..?" "Köle pazarına haremden kimse gönderilmez. Kaidelere zinhar uygun değil." İçimi saran bir ferahlamanın yanında endişem hafiflese dahi devam ediyor. "O zaman saraydan atıldı ne demek? Yani direk kapı dışarı mı olacak?" Ceyda Kalfa gülünce kaşlarım çatılıyor. "Yok öyle bir şey. Nihal hatun uyandığı vakit saraydan gönderilecek lakin ya eski saraya sürülecek ya da evlendirilerek gönderilecek." "Ne?" Bu şaka mı? "Evlendirmek mi? Nasıl yani Nihal'i mi? Sormadan mı?! Öylece sadece-" "Leyla Hatun bir dinle önce." Cümlemi tamamlayamadan araya giriyor. "Kimse kimseyi zorla evlendirmiyor. Eğer sürgün yerine bu ihtimali seçer ise Erva Hatun uygun kısmet arayacak, Nihal hatun da razı gelirse everecekler. Bir sakin ol da dinle önce, olayların bir aslını astarını öğren. Hemencik köpürme. Hem kabul etmezse eski sarayda bir vazife buluruz." Etrafa bir göz atınca biraz utanmış hissediyorum. "Ne yapayım? Kızlar köle pazarına diyince..." Ceyda Kalfa bu kez beni azarlamak isteyen bir tonda konuşuyor. "Yasını anlıyorum lakin yine böyle bir karmaşaya sebep olursan alırım ayağımın altına bilesin." Kafamı belli belirsiz sallıyorum ve suyumdan birkaç yudum daha alıyorum. Bu konuşmadan sıyrılmak istiyorum. Ve "Buranın hali ne böyle?!" diyerek içeriye giren Menekşe Kalfa isteğimden pişman olmamı sağlıyor.
|
0% |