Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm

@senuzya

"Hayde hayde! Yan gelip yatma yeri değil burası! Kalkın çabuk!" Ceyda Kalfa'nın bağırışlarına bir türlü alışamamış olduğumdan dolayı yerimden sıçrayarak gözlerimi açıyorum. Hızla kalkmaya çalışan kızların gürültülerini işitiyorum. "Ceyda Kalfa, hala uyur mu bunlar?" Otoriter ses ortamda dolanıyor. Yavaşça başımı kaldırıp bakıyorum. Baş kalfa Erva Hatun. Yerimden kalmam gerektiğini fark ediyorum bakışlarımız buluşunca ve sessizce kalkıyorum. "Derhal yataklarınızı toplayın! Bugün mektep yok! Herkes bir işle meşgul olacak! Akşam tek bir eksik dahi görmeyeceğim." Ceyda Kalfa ile konuşuyor gibi ama sözlerinin bize olduğu besbelli. "Emrin olur Erva Hatun." Bize sert bir bakış attıktan sonra çıkıyor. Yataklarımızı toplarken Derya'nın sesini duyuyorum. "Hayrolsun Ceyda Kalfa, bu acele nedir?" "Doğru der, özel bir gün mü?" Bir söz cümbüşü başladığı sırada Ceyda Kalfa "Şşt!" diyerek susturuyor herkesi. "Kesin sesinizi." Herkes sustuktan sonra açıklıyor. "Hümaşah Sultanımızın emri. Akşama şenlik var."

"Nereden esmiş acep?"

Birkaç soru daha gelince "Size ne? Siz işinizi yapın. Hayde az laf çok iş." diyerek kestirip atıyor soruları. Benim aklımda ise bugün yapılacak fazladan işler beliriyor. Yavaşça iç çekiyorum. Yorucu bir gün olacak. Ama iyi yanı ne kadar meşgulsem zaman o kadar hızlı geçiyor ve o kadar az düşünüyorum beynimi kemiren bilinmezlikleri. "Bu sefer kutlayacak ne buldu acaba?" diyor sessizce Asiye. Hafifçe gülüyoruz Gülden ile. Buraya geleli bir aydan fazla oldu bile ve bu 3. eğlence olacak. Çok da yapmıyordu aslında. Hep de bir sebebi oluyordu. Torununun doğumu, Sultan Tuğrul'un kız kardeşi Handan Sultan İstanbul'a gelmesi gibi.

"Şehzadelerin gelişini kutluyor." diyor Zerrin sessiz bir şekilde. "Nasıl yani?" Gülden'in sesi biraz yüksek çıkınca Zerrin susturuyor onu. "Benden duymadınız bak. Menekşe Kalfa ile Bülbül ağa konuşurken duydum. Şehzadelerin hepsi saraya dönüyormuş. Odalarının hazırlanmasını emretmişler." "Hepsi birden mi? Niye ki?" Topladığım yatağımı yerine kaldırırken kızların konuşmalarını da duyuyorum. "Bilmiyorum ama biraz gergin gibilerdi."

 

"Veliaht mı seçilecek acaba?" "Veliaht seçimi olsa kutlama yapılmazdı ki. Sonuçta Şehzade Bahadır, Hümaşah sultanın oğlu değil." "Onun olacağı ne belli ki?" "Tabi ki o olacak. En büyük şehzade o. Üstelik çok yetenekli." "Biliyorum ama Şehzade Yavuz'da çok çetin. Hem arkasında Hümaşah sultan var." Kızlar konuşmalarına hararetli bir şekilde devam ederken kapıdan giren Menekşe Kalfa'yı görüyorum. "Susun." diye uyarıyorum yanlarına ulaşarak. "Menekşe Kalfa geldi." Kızlar susarak işlerine dönüyor. Menekşe Kalfa ortada durarak bizlere göz gezdiriyor. Her kızı tek tek incelediğini fark ediyorum. "Sen." diyerek birine sesleniyor. Mine hatun. Sonra başkasını gösteriyor. "Sen." Tülin hatun. "Sen ve sen." Asiye ve Mehveş. "Ve sen." diyerek Martina'yı, yeni ismiyle Nihal'i gösteriyor. "Benimle gelin." "Nereye Menekşe hatun?" Sedef'in sorusuyla yan gözle bakıyor. "Soru sorma. Takip edin." Kızlar garip bir tedirginlikle peşine takılıyorlar. Tam çıkacaklarken Ceyda Kalfa giriyor içeriye. Menekşe'nin arkasına bakıyor. "Bu kızları mı seçtin Menekşe Kalfa?"

 

"Bir mahsuru mu var Ceyda Kalfa?" Ceyda Kalfa kızlara göz atıyor. "Yok. İyi kızlar seçmişsin lakin az değil mi? Leyla'yı da al." Hızlıca gözlerim onlara dönüyor. Nere al? Nere alıyor tam olarak? Menekşe Kalfa bana bir bakış atıyor küçümser bir gülüşle. "Lüzum yok Ceyda Kalfa. Eğer gerek olursa başka bir hatun seçerim." Rahat bir nefes veriyorum. Menekşe Kalfa kızlarla gidince emin olamayarak Ceyda Kalfa'nın yanına gidiyorum. "Ceyda Kalfa." "Söyle Leyla." "Nereye gittiler biliyor olmalısın. Nihal'de gitti. Ne yapacak onlara? Hem neden benimde gitmemi istedin?" Sıraladığım sorulara göz deviriyor. "Sana kaç defa diyeceğim şu lisanını düzelt. Kibar ol. Bu kadar da soru sorma." Dediklerini göz ardı ederek cevap bekler şekilde bakmaya devam ediyorum. Ceyda Kalfa bana acıyordu. Hem hafızamı kaybettiğim hem de o yara bere içindeki halimi gördüğü için olsa gerek bana olan sempatisini fark edebiliyordum. "Bir şey olmayacak onlara. Akşamki şenlik için hazırlamaya götürdüler. Raks edecekler." Dans. Tamam o zaman. "Benim neden gitmemi istedin? Raks etmede iyi değilim ki." Bana ciddi olup olmadığımı sorgulayan bir bakış atıyor. "Raks ediyorsun Leyla Hatun. Lakin yaşamıyorsun. Sana bir yaşam şansı sunmak istedim." "Nasıl yani?" Birden gözleri sertleşti ve bağırarak "Doğru herkes işinin başına!" dedi. İlk anlamayarak yerimden seksem de sonrasında baktığı yöne bakınca Mercan ağayı görüyorum. Ceyda Kalfa'ya bunu daha sonra sormayı düşünerek oradan uzaklaşıyorum.

 

----------

 

Harem tamamen bir eğlence havasına bürünmüş, ışıl ışıl parıldıyor. Kızlar ile temizliği bitirmiş süslemeleri halletmiş olmanın rahatlığıyla soluklanıyoruz. Nihal'den ve diğerlerinden hala ses yok. "Sence bu kadar uzun süren ne?" Derya'ya sadece omuz silkiyorum. Bir cevap vermek doğru gelmiyor zira Kalfalar nedenini çözemediğim bir şekilde bu raks işini kızlardan gizliyorlar. "Kızlar!" Mine Hatun koşa koşa içeriye girince gözlerimiz ona dönüyor. Çok neşeli ve keyifli görünüyor. "Kızlar, kızlar! Şehzade Bahadır'ı gördüm!" "Ne?!" Kızlar çıkan toplu bir bağırış ile Mine'nin üzerine üşüşüyor. "Nasıl? Nerede gördün?" "Yakışıklı mıydı?" "Çok güçlü diye duymuştum. Öyle miydi?"

 

Sorular uzarken istemsizce kıkırdıyorum. Sanki neşeli bir arkadaş grubu dedikodu yapıyor gibi görünüyor. Tanıdık ve özlem duyduğum bir his içimde beliriyor. Bu anı hüzünle bozmak istemediğim için kafamı iki yana sallıyorum. Masalara konacak şeyleri almak için Nurgül Kalfa'yı aramak için dışarıya çıkıyorum. Nurgül Kalfa'yı hatunlara emirler verirken görüyorum. "Leyla Hatun sende git Bülbül ağaya sor kızlar hazır mıymış." Kafamı sallıyorum ve haremde Bülbül ağayı aramaya koyuluyorum. Burayı az çok tanımış olsam da hala bazen yabancısı gibi hissediyorum. Bülbül ağayı bulduğumda yanında Mercan ağayı da görüyorum. "Ne işin var senin burada?" diyor asabiyetle. "Nurgül Kalfa yolladı. Bülbül ağaya bakmam için." Bülbül ağa bana doğru yaklaşırken başıyla Mercan ağaya gitmesini işaret ediyor. "Söyle hatun." "Nurgül Kalfa kızlar hazır mı diye soruyor." Ağzında yine o arapça kelimeleri dolandırıyor. Küfür mü ediyor sabır mı diliyor anlamıyorum. "Hazır hazır. Git söyle o kendi işlerine baksın." Aralarındaki gerilimi biliyordum ama bunu bana belli etmeleri sorun değil mi? Harem kaideleri diye yiyip bitiriyorlar kafamızı ama kendileri maşallah. Kafamı sallıyorum ve geldiğim yönden dönüyorum. Nurgül Kalfa'ya haber veriyorum. Ardından masalara yemekleri yerleştirmeye başlıyoruz. Yavaş yavaş, süslenmiş gözdeler ve hatunlar yerlerine geçiyor. Müzik için enstrüman çalan kızlar yerlerine yerleşiyor. Hafif bir ritimle çalmaya başlıyorlar. Kalfalar son kontrolleri yaparken kapıdan giren Füruzan Sultan'ı görüyorum. Hümaşah Sultan'ın 6.çocuğu ve 2.kızı. Aslında bir evladının vefat ettiğini hatırlarsak 5. çocuğu. İçeriye göz atıyor. Elimdeki tepsidekileri masaya bırakıyorum. Yenilerini almak için çıkmak gerektiğinden öncesinde kendisine selam vermek adına eğiliyorum. Pek de umurunda olmuyor. O içeriyi tararken çıkıp yeni yiyecekleri alıyor ve dağıtmaya devam ediyorum. Müzik sesi iyice artmış. Sultan'ın kardeşleri Ferihan ve Handan Sultan gelmiş. Onları sultanlar için hazırladığımız geniş sedire otururken görüyorum. Hemen yanlarında, yere serilmiş minderlere oturmuş tabaktaki tatlılardan atıştırıyor Füruzan sultan. Aralarında bir konuşma hakim. Birinin bir şeye ihtiyacı var mı diye etrafa bakıyorum. Yelda Hatun'u elinde tepsiyle kenarda beklerken görüyorum. Bende bir emir verilene dek beklemek için kenara çekiliyorken Ceyda Kalfa dikkatimi çekiyor. "Destur! Baş Haseki Hümaşah Sultan Hazretleri!" Duyulan ses ile müzik bir anlığına duraklıyor. Hatunların hepsi sultanı karşılamak için başını hafifçe eğiyor. Bende onlardan biri oluyorum. Sultan içeriye girdikten sonra gözleriyle etrafı tarıyor. Hemen kapıdan çıkmak üzere bulunduğum için aramızda az bir mesafe var. Ceyda Kalfa'ya bakıyorum alttan bir şekilde. Gözlerimiz denk düşünce hafifçe dışarıyı gösteren bir bakış atıyorum. Bana kızmak istiyor ama kendini zor tutuyor gibi bir ifade beliriyor yüzünde. "Hoş geldin Hümaşah." Diyor Ferihan Sultan. Hümaşah Sultan yüzünde bir gülüş ile onun karşısına geçiyor. "Asıl siz hoş geldiniz Sultanım. Sizi görmek büyük şeref." "Yeğenlerim gelmiş. Pek tabi onları görmek için gelecektim." Hümaşah sultan yerine geçiyor ve eğlence tekrar devam ediyor. Onunla beraber gelmiş olan kızı, ve Sultan'ın 1. kızı olan Mahinur Sultan, annesinin sağ yanına geçerek kardeşinin yanında yerini alıyor. Sonrasında Ceyda Kalfa Hümaşah Sultan'ın kulağına bir şeyler fısıldıyor. Kapıya doğru çıktığını görünce duvardan ayrılarak peşinden gidiyorum. Kapıdan uzaklaştığımızda sesleniyorum. "Ceyda Kalfa. Ceyda Kalfa bakabilir misin?" "Ne var ne?" Asabiyetini göz ardı ederek merakla konuşuyorum. "Nihal nerede? Sabah gittiler hala dönmedi?" Bana bir an anlayış ile acıma arası bir duyguyla bakıyor. "Endişelenme. Birazdan gelecekler raks gösterisi için." "Gösteri hazırlığı bu kadar sürmezdi." diyorum hemen. "Hem bana bir yaşam vermekten bahsetmiştin. O ne demekti?" Başını sıkıntıyla yana çevirip bir nefes alıyor. "Sual etme Leyla. Geçti gitti artık." "Ne geçti?" Sorularımdan sıkıldığı besbelli. "Hatunlar sadece raks için hazırlanmadı." Gözlerimin içine bakıyor derin bir şekilde, sanki söylememesi gereken bir şeyi bana anlatmak ister gibi. "Sen zeki bir hatunsun. Anlamış olmalısın." Aklıma gelen ama düşünmek istemediğim şeyi beynim gün yüzüne çıkartıyor. "Halvet?" diyorum emin olamayarak. İç çekişi haklı olduğumu anlamamı sağlıyor. "Ama..." Ama bu olmaz. Olamaz. Hümaşah Sultan'ın hünkarla beraber olan her kadını öldürdüğünü sarayda bilmeyen yokken göz göre göre onları ölüm için mi seçtiler? Üstelik beni de seçecekti? "Ama Hünkar'ın odasına giren herkes ölür. Sen beni de önerdin. Beni de mi..? Ya Nihal? Nerede o?!" Sesimin yükselmesi ile Ceyda Kalfa "Kes sesini." diyor ve bir eliyle kolumu tutarak beni kenara çekiştiriyor. "Bıraksana beni." "Sus. Nihal iyi. Diğerleri de iyi. Hünkar'a seçilmediler." Rahat bir nefes veriyorum. Bir saniye? Kime seçildiler? "Şehzadelere?" Ceyda Kalfa kafasını yavaşça sallıyor. Hümaşah Sultan'ın bu gece seçtiği hatunlar şehzadelere verilecek." "Ya Nihal seçilirse?" diyorum korkuyla. O sevmezdi ki böyle şeyleri. Korkardı. Ne zaman halvet muhabbeti haremde konuşulsa gözleri dolardı. "Sevin işte. Hayatı kurtulur." Ceyda Kalfa etrafa bir göz atıyor ve bana dönerek "Hayde işinin başına dön." diyor. Beni orada bırakıp gitmesinin ardından dona kalıyorum. Bana vermek istediği yaşama şansı bu muydu? Bir erkeğin yatağında belki de sadece bir kez göreceği bir kadın olmak. Seçilmediğime sevinmedim desem yalan olur. Ama ya Nihal? Bundan haberi olmadığına eminim. Böyle şeyleri söylemezler haremde. Halvete çağrıldığını açıkça söyleyen kızlara ne tuzaklar kurulmuş vaktinde, ne oyunlara kurban gitmişler. Artık herkes, özellikle bizim gibi yeni kızlar için, tedirgin oluyorlar ve saklıyorlar bu işleri. Raks edenlerden birinin seçilme şansı olduğunu öğrense kızları dans edemeyecek hale getirecek hatunlar var içeride.

Taş yoldan geçen kızlar çarpıyor gözüme. Kıyafetleri, saçları, takıları... Öylesine süslemişler ki her biri ayrı ayrı parlıyor resmen. Nihal takılıyor gözüme. Elbisesinin kollarıyla oynuyor gergin bir şekilde. Belki de hissediyor bazı şeyleri. Yine de emin olamıyorum. Elimdeki tepsiyi sıkıca tutuyorum. Nihal de beni fark edince gülümsüyor. Yavaşça kafamı iki yana sallıyorum ve bakışlarımla onu uyarmaya çalışıyorum. Gülüşü yüzünde donuyor ama ne dediğimi anlamadığını belirtir şekilde bakmaya başlıyor. Of! Onlar içeriye gidecek yöne dönerken hızla yanlarına ulaşıyorum. Nihal ne yapıyor bu der gibi bakarken ayağımı onun ayağına geçirerek yere düşmüş gibi yapıyorum. "Hey! İyi misin?" Nihal hemen bana yardım etmek için eğiliyor. Hızlıca "Raks sırasında şehzadeler için hatun seçecekler." diyorum. Nihal bana yardım etmek için eğildiği şekilde dona kalmışken Nurgül Kalfa'nın sesini duyuyorum. "Ne yapıyorsunuz orda? Leyla çabuk işine dön! Oyalanmayın hadi!" Tepsiyi yerden alarak ayağa kalkıyorum. "Özür dilerim Nurgül Kalfa." "Tamam hadi git." Nihal bana ciddi olup olmadığımı sorgulayan bir bakış atıyor. Gözlerimi yavaşça kapatıp açarak onaylıyorum onu. Vücudunda beliren hafif titremeyi fark ediyorum. Cidden uyarmakla iyi mi ettim bilmiyorum ama o çok iyi bir dansçı, güzel bir kız ve güçlü bir aurası var. Seçilmeme şansı yok ve bunu hiç istemiyor. Şimdi bildiğine göre kendi kendini sabote edebilir.

Müzik sesinin değişmesinden içeriye girdiklerini anlıyorum. Bende mutfağa içecek almaya gidiyorum. Döndüğümde anladığım kadarıyla gerçekten Nihal kendini sabote ediyor. Masalardaki kızlara içecek dağıtırken arada ona bakıyorum. Normalde kıvrak bir şekilde hareket eden uzuvlarını sanki sopa yutmuş gibi dümdüz tutuyor. Yüzünde tedirgin ve korku dolu bir gülümseme var. Bu durumdan bu kadar çok korkmasına hak veriyorum. Bende istemiyorum. Açıkçası tanımadığım, görmediğim, huyunu suyunu bilmediğim bir adamla ilk gecemi geçirmeyi iğrenç buluyorum. Nihal fikrinden bile ürperiyor.

Eğlence sonuna doğru Hümaşah Sultan, Ceyda Kalfa'nın kulağına bir şeyler fısıldıyor. Kimleri seçtiğini söylüyor olmalı. Ceyda Kalfa ile göz göze geldiğimizde rahatlamamı sağlayan bir bakış atıyor. Nihal'in seçilmediğini anlayarak gülümsüyorum. Nihal'e bakıyorum. Korku dolu gözleri benim gülüşümü görünce biraz gevşiyor. Olmadı mı dercesine elini dışa doğru sallıyor. Kafamı hızla sallayarak onaylıyorum onu. Büyüyen gözlerinin ardından gülümsemeye başlıyor. Sorunsuz bir şekilde bugünü bitirebilmiş olmanın neşesini yaşıyorum. Ceyda Kalfa kızların yanına döndüğünde kimlerin seçildiğini de anlamış oluyorum. Asiye, Tülin ve Mine. 3 oğluna da seçim yapmış demek. Asiye'ye baktığımda gayet keyifli duruyor. En azından isteyen biri seçiliyor.

Eğlence bitimi Nihal koşarak yanıma geliyor. "Leyla! Sen şahanesin. Sen fevkalade bir dostsun! O kadar minnettarım ki!" Neşeli sesi ufak bir gülüşün ağzımdan kaçmasına sebep oluyor. "Hey sakin ol. Bir önemi yok." Ellerini omzuma koyarak beni kendine çekiyor ve sarılırken "İnan bana çok önemi var." diyor. Ben kendimi anlayabiliyorum, anımsayamadığım bir gelecekte bunların doğal karşılanmayacak şeyler olduğunun farkındayım ama o neden yaşadığı dönemde böylesine normal karşılanan bir şeyi şiddetle reddediyor anlayamıyorum. Geçiştirmek istercesine sırtını sıvazlıyorum. "Tamam tamam. Hadi Ceyda Kalfa gelmeden işimize koyulalım." Benden uzaklaşırken gözlerindeki yaşları fark ediyorum. "Tamam. Benimde esvabımı değişmem gerek." Hafif bir gülümsemeyle onu uğurluyorum. "Ona mani oldun." diyen sesi duyunca hafifçe yanıma bakıyorum. Nurgül Kalfa pek de hoşnut olmayan bir tavırla beni süzüyor. "Buraya geldiğinden beri yükseklerde gözün yok sanırdım ama yanılmışım besbelli." Göz devirmemek için kendimi zor tutarken hafifçe gülümsüyorum. "Masaları kaldıralım mı Nurgül Kalfa?" Cevap vermekten kaçmış olmam onu memnun etmiş gibi gülümserken başını hafifçe sallıyor. "Kaldırın." Hafifçe eğilerek selamlıyorum ve yanından uzaklaşıyorum. Burada anladığım en net şeylerden biri seni anlamak istemeyenlere kendini açıklamaya çalışmanın tamamen zaman kaybı olduğu. Kimse sesini, cümlelerini umursamıyor, yalnızca tavırların ve itaatin önemli.

 

Loading...
0%