@serceninkanadi
|
ırak 05/01/2023 19.28 elimdeki silahı daha fazla kavrayarak dikkatimi karşıdaki eve verdim. şuan bir köyün tepesine pusmuş toplantının bitmesini bekliyorduk. arkamda dana gibi gülüp konuşan timimi takmaz ve hesaba eklemezsek bir sıkıntı yoktu. "komutanım daha ne kadar bekleyeceğiz" bahaddine döndürdüm kafamı benim gibi pusmuş dürbününü gözlerinden indirmeden konuşuyordu"gerektiği kadar" elimdeki dürbünü sıkarak sinirimi içimde tutmaya çalıştım, nerdeyse 3 saattir pusmuş bekliyorduk ama hala bir haraketlilik yoktu "lan taş kağıt makas olay bu niye birde nah çekiyorsun" serkanın sinirli sesine karşılık benim sinirim ağır basmıştı,kafamı arkamdaki iki salağa çevirdim ikiside hızlı hızlı ellerini taş kağıt makas ve nah yapıyor kim kaybederse diğerine hile diyerek baştan tekrar başlıyorlardı. bu sefer tekrar kaybeden serkana karşılık ecevit "kaybediyorsun işte oğlum anla lan kaçıncı mızıkcılığın" serkan ecevitin ellerine odakladığı gözlerini anında ecevite kaldırarak " sus oğlum hile yapıyorsun, tekrar" "lan hala oynuyorsunuz dangalak ikililer, ne bu haliniz operasyona odaklanın kafanızı kıracağım şimdi sinirden" dişlerimi sıkarak konuştuğumdan sesim boğuk çıkıyordu kulaklığımdan diğer tepeye pusmuş vural "haraketlilik var" hepimiz anında odağımızı tekrar köye verdik, dürbünden baktığımda 6 kişide kapıdan gülüşerek çıkıyordu. hepsini yoneten itin elindeki siyah dosya hedefimizdi, bu dosya bizi bilgisayara götürecek anahtardı. "hele hele tiplere" ecevitin yanımdan konuşarak uzaklaşan sesiyle beraber bende hızla olduğum yerden kalkarak tepeden inmeye başladım, benimle gelen bahaddin ve diğer tarafa giden serkan ecevitle beraber karşı tepedekilerden vural ve kürşat vardı "nişancı yerindemisin" nuğun verdiği olumlu komutla beraber hızla köye girerek itlerin bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladım "tekrar ediyorum dosyaya dikkat edin başları canlı yakalamalıyız, diğer itleri öldürün" yaklaştığımda bahaddin diğer evlere ayrılmıştı, köy terk edilmişti bu yüzden istediğimiz gibi haraket edebiliyorduk. "nuh bilgi ver" "oturdular etraflarında birsürü it dolu" zaten götleri yusuf yusuf ama yaptıkları eylemler boylarını aşkın "komutanım koğuşlandık" ecevitin sesiyle "ilk yanlarındaki itler daha sonra etraftaki fareler, ateş emri verdiğimde hazırlanın" derin nefes alarak görüş alanımda bulunan itlere bakmaya başladım. etraflarında 8 tane it vardı, çok yakın değildik ama uzak da değildik, bizden iki ev kadar sonra itler koğuşlanmıştı hepsi dışardaydı. burayı kimsenin bulamayacağından emin oldukları için bu dangalaklara bu kadar güvenlik yeterliydi. 6 köpeği saymazsak toplam 27 it vardı, altısı yanlarındaydı, yirmibir itte etrafa dağılmıştı. köyün çıkışına bakan ve arkasına bakan taraflarda daha fazla it vardı, ecevit ve serkan da arkaya vural kürşat çıkışa koğuşlanmışlardı. silahımı kazırlayarak itlere tutmaya başladım "nuh, bahaddin" "hazırız" "gebertin" verdiğim komutla attığım mermi birinin beynini dağıtırken diğerlerinin silahlarıda ateşleniyordu, silah sesiyle beraber oturdukları yerden hızla kalkan itler evlere girmeye başlamıştı. bizde bir suç yoktu toplantıyı yapmışlar anlaşmışlar birde bunlar yetmezmiş gibi güvenli sandıkları köğe kurulmuş oturup gülüşüyorlardı. e yaptın anlaşmayı daha ne oturuyorsun, kalk git işte.bahaddin ben ve nuh etrafındakileri temizlediğimizde susan silahlarımızın yanında köyün sonunu ve girişi temizleyen timle tekrar hayat buluyordu. beş dakika kadar sonra kulaktıktan gelen vuralın "güvenli" sesiyle evin arkasından çıkarak ilerlemeye başladım. saklandıkları evin yakınında durarak "lan evin içindeki altı şahıs, çıkın lan yormayalım birbirimizi" kurduğum cümlelerle tabikide bu kafası taştan yapılmış şerefsizlerin çıkmayacağını biliyordum nede olsa türk köpeği bile pati ver değince anında öğrenip vermiyordu, şimdi bu bayraksız vatansız itlerin vermesini beklemek slaklık olurdu,. "ne diyorsun sen asker" bozuk türkçesiyle onuşup bulunduğu evin camından bana sıktığı silahtan kaçmak için hemen evin arkasına girdim "hay ananızı" derin nefes alarak "lan teslim olun diyorum köyün etrafı bir timle sarılı diyorum ne kendinizi ne bizi yorun diyorum, do you understand" "sen bizi salakmı sanıyorsun" bozuk türkçenle konuşuyorsun bırbırbır "ölmekmi istiyorsun" diye bir soru yönelttim "öldüremezsin sen bizi" "sana şuanda bulunduğunuz evin her köşesini gören bir nişancım var desem, inanmayacaksın yani öylemi" ses çıkmayınca "nuh birini öldürmeden yarala aslanım" bıçak gibi bir sesin ardından evden gelen bağırışlarla "asker" bağırışının ardından "birini daha" ikinci bıçağın ardından iki yaralanan itin bağırışlarının arasından "tamam, çıkıyoruz vurma" yağğğniii "şimdi girdiğiniz kulübelerden yavaş yavaş teker teker silahınızı çıktıktan sonra uzağa atarak adımlayınki birinizin kafasına gelmesin nişancının mermisi" olduğum yerden kafamı çıkararak izlemeye başladım ilk çıkan "vurmayın asker" elindeki silahı uzağa atarak evlerin ortasına doğru ilerledi "ellerini kaldır en ufak şüpheli bir haraketle yersin kafana mermiyi" diğerleride teker teker çıkarken ellerini havaya kaldırıyorlardı. "toplan" emri vermemle elimde itlere doğru tuttuğum silahla bulunduğum yerden çıktım. ecevitte gülerek gelirken elindeki plastik kelepçeyi itlere takmaya başladı. tim toplandığında havada ufaktan kararmaya başlamıştı, haraket edeceğiz yaralılara bak vural" kafasını sallayarak nuğun vurduğu ilk ite ilerlemeye başladı "nuh bir haraketlilik yoksa in koçum, gideceğiz" "temiz komutanım, iniyorum" vural iki itinde yarasını sardığında timde etrafı izliyordu.hepsi sağlıklıydı, şehidimiz yoktu. gözlerimi kapayarak 2-3 dakika rahatlamaya çalıştım. kafamı vurala çevirdiğimde bana baktığını farkettim, kafasıyla onaylayan işaret yaptığında time dönerek konuştum"kalkın, gidiyoruz" hepsi kalktığında imdiğimiz tepeye yöneldik 2 saat kadar yürüdükten sonra helikopterin bizi alacağı yere varmıştık yarım saat sonra gelecekti. bulunduğumuz tepede ki kayaya giderek oturdum. timde tepede durmuş ecevitle vural itlerin başında nöbet tutuyordu. zordu. her daim ölümle kardeşlik kurup ne zaman sana sarılacağını bilmediğin, zamanla yarıştığını bilmek zordu. timde gezdirdim gözlerimi, hepsinin anlındaki tere baktım, gözlerindeki ışığa baktım. her askerimizin gözündeki parıltıyla bir kez daha gurur duydum. sadece milleti rahat uyusun diye devleti yıkılmasın diye rahat yataklarından vazgeçen askerlerimizle gurur duydum. yanıma gelen bahaddine çevirdim kafamı "komutanım" dediğinde söyleyeceği şeyin nolduğunu az buçuk tahmin etmiştim " he bahadin he" "ama komutanım daha dinlemedinizki" "gerekmi var oğlum , tanımıyormuyum seni" yüzünü somurtmuş devam edecekken helikopter sesi dağları inletmeye başlamıştı. oturduğum yerden kalktığımda timde hazırlanmış helikopterin ineceği yerden çekilmişti. hepimiz helikoptere binip itleride yerlere oturtmuştuk. "len hepinizi şurdan atasım var" ikide bir aynı şeyi söyleyen kürşata bakıyordum elini anneler sinirlendiğinde yaptığı döverim tokatıdını atacakmış gibi yapıp sallıyordu. "lan serkan yeter kazanamıyon işte çaylar senden" kafamı onlara çevirdiğimde hala taş kağıt makas ve nahı devam ettirdiklerini gördüm"kes be kes ne kazanamayacağım sen birşey yapıyon, bak oğlum mahvederim seni ne yapıyon" ecevit sabır çekermiş gibi kafasını sağa çevirdiğinde vural "çaylar ikinizdende" dedi gülerek kürşat"evet oğlum zaten ikinizde beceremiyonuz" bahaddin " e bari tek olunda beraber ısmarlayın" her konuşmada kalbine inme iniyormuş gibi davranan ecevit, canı yanıyormuş gibi yüzünü buruşturan serkanı görünce vicdanım sızladı nuh" lan ne abarttınız topu topu 7 tane çay" ikisininde kafaları anında bana çevrildi "komutanım şahsıma hakaret sayıyorum bu insafsızların dediklerini" diyerek başı ağrıyormuş gibi iki elinin orta parmağıyla anlını ovmaya başladı, ecevit yalandan titrettiği ellerini bana uzatarak "komutanım şimdi şuracıkta panik atak geçiricem, topu topu 7 diyor" gerçekten zan altındaymış gibi kurdukları cümleler sırıtmama neden oldu, omuzlarımı kaldırarak "siz istediniz" tim konuşmaya devam ederken çoktan zaman geçmişti bile, ocağımız görüş alanına girdiğinde aldığım derin nefes şükür nefesiydi. hakkari/Alay komutanlığı hepimiz helikopterden teker teker inmeye başladık, bizi bekleyen Engin savaşa doğru ilerleyerek baş selamı verip rahatta durduk. komutanın verdiği hazırol emriyle botlarımızdan yükselen ses bizim şarkımızdı. engin komutan aldığımız rehinelere baktıktan sonra her görev dönüşü gözlerinde bize göstermektende onur duyguğu gururla "aferin asker" "sağol" "hoşgeldin ocağına asker" "sağol" hepimize göz gezdirip yaramız varmı diye baktıktan sonra "bugün izinlisiniz, yarın için iyi dinlenin" komutanın kurduğu cümlelerle kaşlarım çattım, yeni bir görev vardı ama daha yeni görevden döndüğümüzde bu kadar çabuk tekrar çıkartmazdı. "emredersiniz" komutan kafasını salladığında hepimiz tekrar kafa selamı verdik. time dönerek "şimdi" diyerek ellerimi birbirine sürtmeye başladım hepsinin gözleri pür dikkat bana döndü "sıra serkanla ecevitin ısmarlayacağı çayda" kurduğum cümle ısmarlayacaklar dışında herkesi güldürmüştü. arkamı dönerek yavaş yavaş alaya ilerlemeye başladığımda kürşat "lan kerizler lan" diğerek kahkayı patlatıyordu "hepmi aynı ineklik olur lan"
merhabalar bu benim ilk yazım, ilk romanım. eksiklerim vardır eminim, kelimelerde veya virgüllerde veya roman yazımında yavaş yavaş öğreneceğim. bu yüzden hemen gördüğünüz yanlışta kitabı bırakmayın. umarım beğeniyorsunuzdur. okuduğunuz için çok teşekkürler, beğenmeyi unutmayıınnn
|
0% |