Yeni Üyelik
13.
Bölüm

11.Bölüm

@serenn

Ben aşk nedir bilmem. Eski kafalıyım. Bir seni bilirim. Bir de adın geçince sıkışan kalbimi.

 

 

~Attila İlhan~

 

 

İyi okumalar 💕

 

 

YAZARDAN(DAVETTEN ÖNCE)

 

Albay Cengiz masadaki herkesin yüzüne tek tek baktı. Toplantı odasında yankılanan gür sesiyle konuşmaya başladı. “KURT TİMİ!” aynı anda hepsi ayağa kalkarak hazır ola geçti. “EMREDİN KOMUTANIM!” “O dosyaları almadan sakın yanıma gelmeyin,Anlaşıldı mı!” “EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!” “Artık çıkın ve uçağınıza binin her birinizi tek tek takip edeceğim davet alanında kimsenin dinleme cihazı kapatılmayacak. Tehlikeyi hissettiğiniz an tüm birimlere haber verilecek. Şimdi çıkın ve görevinizi yerine getirin” herkes albayı onayladıktan sonra hızlı adımlarla toplantı odasını terk etti.

Birkan, “Ferit yücel Amerika’da okumuş ün sahibi bir estetik doktoru. Hem Türkiye’de hem de yurt dışında olmak üzere bir çok kliniğe sahipler. Çıkardığı işlere bakılırsa,herkes tarafından sevildiği belli oluyor. Babası Orhan yücele bakılırsa bazı yerler onun üzerine ama genel olarak geriye kalan her şey Ferit Yücel’in üstüne...”

Baran,”Emre yücel peki”

Birkan,”Yok,adamın sicili tertemiz ne bir kavga ne bir yaralama karakola bile düşmemiş ve hiç bir yer ona ait değil”

Baran,”Düştüyse bile bir şekilde sicilinden temizlemek onlar için zor olmasa gerek”

Tansu,”Hayır olay sadece burda bitmiyor Emre ailesinde tüm bireylerle neredeyse hiç görüşmüyor gibi-“

Baran”Nerden anladın bunu”

Tansu,elindeki dosyayı çevirdi,incelemeye başladı.Şu an herkes ortak toplanma alanlarında durum analizi yapıyorlardı,birazdan İstanbul’a gitmek için yola çıkacaklardı.

“Emre yücel 18 yaşında İtalya da kazandığı ya da şöyle söyleyeyim İtalya’nın en iyi okullarından birini kazanması üzerine Türkiye’den gitmiş ve o günden beri Türkiye’ye girdiğine dair sisteme bir kayıt düşmemiş”

Tuna,”Para işte yatırmışlardır okula tüm parayı, belki pis işlerini yurt dışından idare etmeye çalışmışlardır kayıtları da bir şekilde silmişlerdir,olamaz mı”

Tansu,”Olabilir ama emin değilim okula yüzde yüz bursla girdiği görülüyor,lan hadi onu geçtim çocuk sosyal medya bile kullanmıyor”

Ege,”Dikkat çekmemek içindir zengin züppedir işte”

Baran,”İzleyip göreceğiz,hadi kalkın uçağı kaçıracağız”

Hepsi başıyla onaylayıp ayaklandılar ve askeriyenin çıkışına doğru ilerlemeye başladılar.

 

📖

 

“Hazır mısınız” herkes çoktan İstanbul’a gelmişti. Tüm herkes hazır olunca davet alanına doğru ineceklerdi.

 

Bir çok kişiden aynı anda tek ses duyuldu. “Hazırız komutanım” İstanbul’a gelmelerinin amacı yakaladıkları belki de bir daha asla ellerine geçmeyecek bu fırsatı değerlendirmek içindi. Ferit yücel...bu adamın kesinlikle Aslan yücel ile bir bağlantısı vardı o it ölmemişti hissediyordu. Bugün burda kendi evinde bir davet düzenliyordu. Tabi buna da ev denirse şato gibiydi. Evinde bir belge bulması lazımdı Aslan’ın olduğuna dair bir evrak bir eşya ne bileyim bir kod bulmaları lazımdı,o adamın yaşadığına dair bir ipucu bulmaları lazımdı. Timde ki herkes bu adamın çok derinlerde karanlık bir tarafı olduğuna emindi. Bu davetin amacı isteyen tüm doktorların bilgi edinmek eğlenmek amaçlı düzenlenen hem de kardeşinin uzun zaman sonra Türkiye’ye dönmesi üzerine yapılan bir doğum günü organizasyondu. Başvuru yapan belirli sayıda kişiler buraya katılabiliyordu ve herkesin siciline tek tek bakılarak girip girilemeyeceğine karar veriliyordu.Ama bu sadece işin görünen tarafıydı. Ferit Yücel’in ise görünmeyen tarafta bambaşka planları vardı. Kurt timi bugün burda asker değil hepsi birer uzman doktor olarak bulunuyordu. Hepsinin ismi aynıydı fakat soyadları yaptıkları işler ve aileleri tüm her şeyi bambaşkaydı. Tüm tim bir anda kapı önünde durunca girişteki koruma duraksamıştı. “Buyurun?”

“Ferit Yücel’in özel davetlilerindeniz” adam hepsine tek tek göz gezdirdi. “İsminiz”

“Baran Taşkın” hepimize göz gezdirerek bakışlarını tekrar dosyaya yöneltti. Eminim o listede fotoğraflarımız bulunuyordu. “Geçebilirsiniz” diyerek kapıyı açtılar. Kapalı kapının ardına adım attığımız gibi bizi Ferit Yücel’in ta kendisi karşılamıştı. İlk önce kaşlarını kaldırdı,sonra ise gülümsedi. “Siz şanslı kişilerdensiniz kimdiniz...” gözleri hepsin de teker teker gezindi ve en son tansu da durdu. Gözlerinin içindeki o şeytanı bakışlara herkes şahit olmuştu. Tansu bugün fazla dikkat çekiciydi. Üzerine giydiği ateş kırmızısı tam kalçalarının altında biten mini elbisesi ve göğüs dekoltesi, hemen göğsünün altında biten gece karası saçları, mavi gözleri ve kıpkırmızı dolgun dudakları ile bir bakanı kendisine bir kere daha baktıracak gibiydi.

Ferit Tansunun yanına gelerek elini tuttu ve bir öpücük bıraktı. Tansu işi gereği cilvelendi. “Hatırladınız mı” “Böyle çekici bir kadını unutmak ne mümkün, adınız Tansuydu değil mi?” tam bir oyunbazdı buradaki herkesi adı soyadı gibi ezbere bildiğine hepimiz emindik. “Aynen öyle, tanıştığıma memnun oldum Ferit bey” diyerek ellerinin arasında ki eli sakince çekti. “Ben daha çok...” diyerek adamlarına işaret verdi. “Bu güzel hanımefendiye ve arkadaşlarına masalarının yerini gösterin hepiniz hoşgeldiniz,şimdiden iyi eğlenceler” diyerek adamlarından ikisininin tüm ekibi arka bahçeye yönlendirmesini izlemişti. Adamlar time masanın yerini tarif ettikten sonra yanlarından ayrılmışlardı.

Keskin,”O herifin dalağını-“ Birkan’ın onu susturmasıyla tüm gözler ona döndü. Yüzünü time döndü etrafı inceledikten sonra dudaklarını oynatmaya başladı.

 

“Cebimde böcek var”

 

Korumalardan biri birkanın cebine dinleme cihazı koymuştu. Keskin açtığı ağzını geri kapatarak yerine sakince oturdu. Herkes biliyordu ki bu masada da bir böcek bulunuyordu,her masada olduğu gibi...

 

 

📖

 

Tamı tamına bir saat geçmişti tüm tim dikkat çekmeyecek şekilde havadan sudan konulardan konuşurken bir anda da dikkat çekmeden boş bir anı kolluyorlardı. Ferit’in odasına girmek için boş bir anı yakalamaya çalışıyorlardı ama adam cin gibiydi. Gözü herkesteydi. Bahçenin ortasında bir sandalyeye oturmuş dakikalardır kapıyı gözlüyordu,büyük ihtimalle önemli birini bekliyordu. Tüm korumalar bahçenin etrafını sarmıştı bu iş zor olacak gibiydi. Tuna etrafı incelerken bir anlığına çaprazına bakma gereksinimi duydu. Gördüğü görüntü ile şokunu gizleyemedi ve ağzında bulunan suyu yutmakta zorluk çekti ve öksürmeye başladı. Herkesin gözü ona dönerken o sadece tek bir noktaya bakıyordu. İzeme...

Herkes Tuna’nın baktığı noktaya baktığında buz kesilmişti. Çünkü burda en son bile görmeyi düşünmedikleri kişi izemdi.

 

Keskin,”Hassiktir-“

Baran kendi kendine fısıldadı “Ne işin var senin burda...” tüm tim hatta bahçede ki tüm insanlar izeme dikkat kesilmişti. Çünkü inanılmaz güzel olmuştu.

Ayak bileğini aşan uzun simsiyah saten bir elbise vardı üzerinde sağ bacağında çok derin bir yırtmaç bulunurken göğüs dekoltesi oldukça fazlaydı beline kadar uzanan gür dalgalı ve kahverengi saçları altındaki çok uzn olmayan topuklusuyla tek kelimeyle muazzamdı. Sivri bir çene hattına sahipti burnu çok güzeldi. Dudakları ise bir kadında olması gereken bir dolgunluktaydı ne çok fazlaydı ne de azdı. Ama çok güzel bir şekle sahipti. Sürdüğü o kan kırmızısı rujla dudaklarını daha da çok öne çıkarmıştı. Kirpikleri oldukça fazla ve gürdü. Kısaca bu kadın hem yüzü hem fiziği hem de uzun bacak boyuyla resmen bir meleği andırıyordu.

Keskin,”Ama çüş”

Tuna,”Katılıyorum”

Ege,”Bende”

Tansu,”Bende”

Birkan,”Bende katılıyorum” diyerek son bombayı da ortaya Birkan atınca baranın ateş saçan gözleri ona döndü Birkan mesajı almış olacak ki pis pis sırıttı ve izemi işaret etti. Seninki gidiyor dercesine bir bakış atınca gözleri anında çaprazında ki kadına döndü bir adamla sarılıyordu. Bir adama değil, Emre yücel ile sarılıyordu. Herkes şok üstüne şok yaşarken baran gözlerini bir kez daha açıp kapattı. İnanmak istemiyordu, bunlar nereden tanışıyord-

İzemin bir anda bir yere doğru koştuğunu görünce masada ki herkesin gözü oraya takıldı. Gittiği noktayı takip edince ona doğru koşturarak gelen pembe tüllü bir elbise içinde elinde barbie bebeğiyle izemin boynuna atlayan sarışın bir kız çocuğunu görmeleri bir oldu. Emre yücel karşısında ki iki kıza içi gidermiş gibi bakıyordu. Bu Baran’ı rahatsız etmişti hele ona sarılması oracıkta onu parçalamak istemişti. Ne hakkı vardı da ona sarılıyordu,anlamıyordu. İzem bu insanları nerden tanıyordu.

Keskin,”Sakinim,sakinim sakin olmalıyım” diyordu ama hiç de öyle değildi. Emre ile izem konuşurken bir anda Ferit Yücel’in ona doğru geldiğini gören Emre izemi elinden tuttuğu gibi bizim olduğumuz tarafa getirmeye başladı. Elini tutmuştu... belirli bir süre sonra elini çekip hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı. İzem Emre’ye seslenip durmasını sağladı ve bir anda Emre’nin kucağındaki kız çocuğunu kendi kucağını aldı yürümeye başladı. Emre’nin onu bizim masamızın önünde durdurmasıyla kafasını kaldırdı. Yüzünde oldukça şaşkın bir yüz ifadesi bulunuyordu çünkü onları burada görmeyi bekliyordu. Emre yanında kızı Asya’yı tutan kadına gülerek baktı ve kulağına fısıldadı. “Gerçek isimleri ile seslenme” aslında bunlar gerçek ismimizdi sadece soyisimlerimiz farklıydı ancak önemli olan tarafı bu değildi. Bu adam timi tanıyor muydu.

İzem,”Merhabalar” herkes başını salladı. Emre,”En yakın arkadaşım izem algın kucağında ki ise kızım Asya” hepimizin kulaklarında aniden albayın sesi duyuldu. ”Dikkatli olun” herkes uyarısını almış ve yerinde dikleşmişti. İzem gözünü kestirdiği yere yani Baran’ın yanına oturmuştu. Baran yanında oturan kızdan gözlerini alamıyordu çünkü fazlasıyla güzel olmuştu. Kendine engel olamayıp sertçe yutkundu ve önüne döndü. Baran bu gecenin bitmesinden başka bir şey dileyemez oldu.

 

📖

 

Albay,”Dikkatli ol baran tek bir ipucu dahi yeter” “Emredersiniz komutanım!” sert ama bir o kadar da sabit tuttuğu ses tonuyla fısıldamıştı. Ellerine deri eldivenlerini geçirmişti. İşte oyun şimdi başlıyordu. Boş an yakaladığı gibi evin içerisine girmişti. Bu evin içerisinde sadece Kurt timi yoktu belirli yerler de garson ya da koruma kılığında farklı adamlar da bulunuyordu. Bir sıkıntı çıktığı anda onlardan da haber gelicekti. Baran sessiz adımlarla bir şatoyu andıran bu evi köşe bucak aramaya başlamıştı. Dakikalardır hala Ferit’in odasını bulabilmiş değildi. Tam bu katı da es geçip inecekken gözleri koridorun sonundaki büyük odaya takıldı. Adımları onu oraya yönlendirdi. Tüm kameralar devre dışıydı bu yüzden için rahattı fakat odasına girmeden önce yüzüne bir kar maskesi geçirmeyi unutmamıştı. Kapı kolunu indirdi ancak kapı açılmadı,kilitlenmişti. Dudaklarının arasından bir küfür kaçtı cebinden çıkardığı tel ve kart ile kapıyı açmaya çalıştı. İçinden oldukça fazla sövüyordu. Tam vazgeçiyordu ki bir ses duyuldu kilidin açılma sesi... dudaklarına hınzır bir gülüş yerleştirerek hızlıca içeri girdi ve kapıyı kapadı. Odayı aramaya başladı ama gözle görülür hiç bir şey yoktu. En sonda gözü masanın altına kaydı. Oraya eğildi ve dar alana elini attı. Tam orda da bir şey olmayacağını sanarken eli bir çıkıntıya çarptı telefonunu çıkararak flaşı masanın altına tuttu. Bir bölme vardı. Bölmeyi açtığında ise tam da beklediği şeyi bulmuştu siyah bir kutuyu masanın altındaki bölmeye koymuştu. Hızlıca kutuyu yerinden çıkardı ve karıştırmaya başladı. Gereksiz şeyler vardı. “Ne olur elim boş dönmeyeyim hadi hadi-“ diye mırıldanırken eli bir yüzüğe çarptı. Normal bir yüzüktü bir özelliği yoktu- Hayır vardı. Bu, bu yüzük Aslan Yücel’indi. Ama asıl sorun şuyduki bu yüzüğün burada değil yakılmış olması gerekirdi.

 

 

GEÇMİŞTEN BİR KESİT

 

“Tekrar söylüyorum bir ipucu bulmak zorundayız. Bir yüzük kolye dosya ne olursa artık bulun ve getirin” gözlerim kırmızı listede aranan o şerefsizin resmine kaydı. Üzerinde Siyah bir tişört pantolon vardı. Klasikti yani fakat gözlerim eline kaydığında ise parmağında bulunun yüzük dikkatimi çekmişti. Pek önemsemedim ve Albayı tekrardan dinlemeye başladım. “Bu resim öldürülmeden hemen önce çekilen bir resim üzerindeki kıyafetler ve eşyalar adli tıpa gönderilmiş ancak üzerinde herhangi birinin izine rastlanmamış,kıyafet ve eşyaları da yakılmış. Söylenti bu yönde o yüzden dikkatli olun çocuklar bir dosya bile olsa bir şey bulun getirin bize”

“EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!”

 

ŞİMDİKİ ZAMAN

 

Yüzük yakılmamıştı. Baran yüzünde sinsi bir tebessüm oluştu. Yüzüğü ceketinin iç cebine attığı gibi odadan sessizce çıktı ve kapıyı kapattı. Hızlı adımlarla kameraların devre dışı olduğundan emin olduğu bir yere gidip kar maskesini çıkardı ve tekrardan aşağı doğru inmeye başladı. Tüm kameralar devre dışıydı ama gizli kameralar olabilirdi,risk almamalıydı. Tam ilerlerken bir bedene çarpmasıyla duraksadı. Çarptığı kişi izemdi,onun burada ne işi vardı. Baran ilk önce etrafına sonra ise karşısındaki kadına bakarak onu bir anda bir duvarın arkasına sıkıştırdı. Hala açık alandalardı çok da gizlendikleri söylenemezdi.

“Ne yapıyorsun burda!” baran izeme fazla yaklaşmıştı. “Ne yapıyorsun be geri git azıcık” gitmedi hatta biraz daha üstüne gitti. “İzem ne yapıyorsun burda” izem Baran’ın yüzüne doğru ofladı. Sıcak nefesi suratına çarpmıştı. Saniyelik gözlerini kapatıp geri açtı. Adım sesleri duyuluyordu. “Tuvaleti arıyordum” elini ensesine attı. “Kızım tuvalet burada mı sence” izem göğsüne bir şamar attı. “Ne bileyim ben mekanın büyüklüğünü görmüyor musun sen şato gibi buras-“ adım sesleri baya yaklaşmıştı. Zeminde ilerleyen tok ses çok net duyuluyordu.Baran bedenini karşısındaki kadına yasladı.Ferit geliyordu,kulaklığındaki sesler bunu söylüyordu ve şuan ki tek çıkış yolu izemdi sonucu ne olacaksa olsun karar vermişti yapacaktı,vatanı için. “Ne yapıyorsun be!” gözlerini kapattı ve elini ensesine attı. İzeme baktı. “Özür dilerim,çok özür dilerim yapmak zorundayım yoksa deşifre olacağım” “Ne diy-“ karşısındaki kadının sözünün bitmesini beklemeden bir anda dudaklarına yapıştı.

 

 

İZEM

 

Hani bir an vardır. Sanki zaman durmuş da dünyada ki herkes yok olmuş bir tek siz kalmışsınız sadece siz varmışsınız gibi hissetmek,siz hiç yaşadınız mı ben yaşadım. Ben az önce hayatımın hatasını yaptım. Baran beni öptükten sonra sakince indirmiş hiç bir şey demeden bahçeye geçmemizi sağlamıştı. Başım o kadar ağrıyordu ki olanları idrak edemiyordum. Biz Baran’la öpüşmüştük. O an farkına vardığım gerçekle bir anda yolumu değiştirmiş Emre ve Asya ile beraber bir otele geçmiştik. Peki şuan ne oluyordu biliyor musunuz karşımdaki adam deli gibi kahkaha atıyordu. Kahkahasını durduramamış gibi bir anda kendini yatağa atıp daha çok gülmeye başladı. Karşısında babasının da güldüğünü gören Asya aynı onun gibi gülüyordu. Kime,tabiki bana. Emre’ye olanları anlattığımda önce anlık bir şok yaşamış sonrasında ise resmen anırmaya başlamıştı. Onun gülmesine daha fazla dayanamayıp bir anda ayağa kalktım odayı terk etmeyi planlıyordum ki Emre aniden yataktan fırlayıp beni kolumdan tuttuğu gibi geri çevirdi ve göğsüne yaslanmamı sağladı. Göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Hala gülüyordu inanamıyordum. Göğsüne sert bir yumruk attım. “Siktir git Emre!” bu sefer belimden de tutup iyice sarıp sarmaladı. “Ta-tama kızma bir dur” bir yumruk daha attım. “Emre!” gülümsemesi anda soldu çünkü az öncekinin aksine karnına sert bir yumruk geçirmiştim. “Ulan şiddet eğilimin mi var senin bir rahat dur.” “Dalga geçme o zaman gerizekalı” benden ayrıldı ve üstündeki ceketi çıkartıp yatağın köşesine oturdu ve yanındaki boşluğu işaret etti ilk önce asyaya baktım. Yan bir şekilde yatmış bizi izliyordu. Emre Asyaya baktığımı görünce aynı şekilde o da baktı. Kızına bakınca yüzünde ki tebessüm kendini belli etti. Yatağa iki elini de bastırarak kızının yanaklarını uzun ve sulu öpücüklere boğdu. Asya babasının yanaklarını tutarak onu daha çok kendine çekti. “Babam benim!” Emre kızının boynunu uzun uzun öpüp kokusunu içine çekti. “Aşkım benim baban sana ölsün” diyip bir kere daha öptü. O kadar güzellerdi ki Emre çok iyi bir baba olmuştu. “Kıskanıyorum ama” diyerek Emre’nin yanında ki boşluğa oturdum. Emre yanağını kızının yanağına yasladı ikisinde bana aynı anda bakınca bir anda güldüm,çok tatlı duruyorlardı. “Sakın bozmayın fotağraf çekicem” diyerek masanın üstündeki telefonu alarak bir kaç tane fotoğraflarını çektim. Emre’nin kafası Asya’nın kafasının üstündeydi ve yanaklarını birbirlerine yaslamışlardı. O kadar güzellerdi ki... Emre,”Çektin mi” diyerek kameraya baktı. Resme bakınca yüzündeki gülümseme daha çok arttı. “Çok güzel çıkmış benim prensesim” diyerek Asya’yı kucağına aldı. “Bana da at resmi” “Atarım” asyaya döndüm. “Benimle de fotoğraf çekilmek ister misin hanımefendi” “Evet!” Asya’yı bu sefer ben kucağıma aldım. Yanağını benim yanağıma yasladı. Anında çektim. Yanaklarını öperken çektim. Boynuma sarılırken çektim. Yatağa uzandık. Asya,”Baba sen de gel” Emre bana baktı. Gözlerimi açıp kapadım oda yanımıza uzandı. Bir elini Asya’nın belinin altından geçirdi ve sıkıca sarıldı. Benim de kolum Asya’nın boynuna dolanmıştı. İkimizde asyaya daha çok yanaştık biz yanaklarımızı ona yaslayınca yanakları daha da tombullaştı. Anında fotoğrafımızı çektim. Çektiğim resmî açtım. Çok güzel çıkmıştı. Emre’ye döndüm. Kafasını Asya’nın göbeğine yaslamış gözlerini kapamıştı. Yine çektim. Anında gözlerini açtı. Telefonumu elimden çekti aldı. “Ya versene telefonumu!” resimlere baktı. “Ulan...çok güzel çıkmışsınız” “Siz de çok yakışıklı çıkmışsınız Emre bey” gözlerime baktı. Beni kendine çekti. “İzem yalvarırım hep yanımda yol ne olur, ben bir tek ikinize tutunuyorum,birinizi bile kaybedersem yaşayamam mahvolurum”

“Tüm dünya bir araya gelse beni sizden ayıramaz” çenesini başıma yasladı. “İzem kardeşimsin biliyorsun dimi” “Yok daha neler,aynı yaştayız” güldü. “Ama daha büyük gösteriyorum ben” “Olabilir” Asya kucağıma geldi ve göğsüme yaslandı. Uyuyacaktı. Emre geri çekildi. Kızının güneş gibi parlayan saçlarına dokundu. “Prensesim gel ilk önce üstünü değiştirelim” Asya babasının kollarına gitti. Bir dediğini ikiletmiyordu çok akıllı bir kızdı. Emre dolaptan Asya’nın pijama takımlarından birini çıkardı ve üşümemesi için hızlıca giydirdi saçlarını da açtıktan sonra tekrar kucağına aldı ve bana verdi. Asya göğsümde uyumaya bayılırdı. Emre de yanımıza oturdu. İkimizde Asya’nın uyumasını bekledik. Tam on dakika sonra Asya artık uyumuştu. Daha top patlasa uyanmazdı öyle bir uykucuydu. Emre bana döndü gülmekle gülmemek arası konuştu. “Anlat artık” omzuna bir şamar attım. “Dalga geçme!” diye fısıldadım. “İzem haklıyım ama” “Ya ne haklısı sana diyorum ki Baran’la öpüştüm!” “Eee” “Ya e’si mi var ne diyeyim daha” “Sen çok masumsun be kızım görende seviştini-“ “Emre!” ofladı ve klasik sözünü söyledi. “Sen harbi gerizekalısın kızım ne var bunda alt tarafı öpmüş adam seni ve sende karşılık vermişsin ne var bunda” “Emre anlamıyorsun Alp-“ sinirle ayağa kalktı. “Sikicem artık Alp’i lan unut artık kızım şu çocuğu siktirtme şimdi bana onu, lan hem çocuktun çocuk ne aşkı ulan Allah bilir gününü gün ediyordur şerefsiz bu zamana kadar ulaşmak isteyen ulaşırdı tamam mı o devir kapandı artık. Yıllardır üzülme diye bir şey demiyorum ama yeter yani başka insan mı kalmadı sana” gözümden bir damla yaş akıp gitti. Yanıma geldi. “İzem hem bak Baran’a bir şans ver belki mutlu olursunuz,kendini yıpratmana değmez, hem sevmesen öpmezdin sen biliyorum seni” “Emre daha doğru düzgün tanımıyorum bile” “Tanışırsınız,ulan dünya gözüyle ölmeden bir evlendiğini görmek istiyorum banada yazık be”

“Siktir git sen evlen” “Yok benim kızım bana yetiyor başka birine ihtiyacım yok ama senin aklını başına getirecek birine ihtiyacın var” “Emre-“ “Sus izem haklıyım yeğen istiyorum ben artık” “Ya siktir git çocuk yap o zaman bana mı kaldın aaa ne bu çocuk aşkı” sinsice güldü. “Senin oğlanla benim kızı evlendiririz belki ne dersin” “Oha Emre ben evlenene kadar senin kızın kaç yaşında olacak” “E ne var yani kız erkekten büyük olamıyor mu” “Yani olurda bir garip olur sanki,hem insan kızını kıskanır sen evlendirmeye çalışıyorsun ayıp be ayıp” “Çünkü ilerde çok iyi bir anne olacağını biliyorum hanımefendi iyi yetiştirirsin evladını sen hem sen yetiştiremezsen Baran otoriter bir insana benziyor ama ondan da iyi baba olur bence” ağzım açık ona bakıyordum. Ayağımdan çıkardığım topukluyu bir anda kalçasına vurdum. “AH!” “Ağzını topla!” bir anda ayağa kalkıp banyoya koştu bende tam arkasından bir kere daha vurucaktım ki kapıyı yüzüme kapatıp kilitledi. “EMRE AÇ ŞU KAPIYI ÖLDÜRÜRÜM SENİ!” “Hadi hadi git üstünü değiştir sonra da kocan ve çocuklarını düşün”

“EMRE!” bir anda kapının çalınmasıyla bakışlarım oraya döndü. Kapıyı açtığımda ise karşımda azgın boğalar gibi duran bir adet keskin görmeyi beklemiyordum. “NE OLUYOR BUR-“ bir anda elimle ağzını kapatıp kapıyı hafifçe örttüm. “Ne bağırıyorsun Asya uyuyor” ilk önce elimdeki topukluma sonrada bana baktı. Gözlerini kapattı. Arkama baktığımda tüm ekinin bana baktığını gördüm ve baran ile göz göze geldim anında gözlerimi ondan çekerek tekrar keskine baktım. “İçeriden erkek sesi geliyordu!” bir anda kapı aralandı ve Emre göründü. Elini ensesine attı. “O benim sesimdi galiba” “Sen kimsin” “Emre yücel” diyerek elini uzattı. “Orasını biliyoruz,siz ne iş” “Keskin saçmalama arkadaşım işte İtalya’da tanıştık” “Niye aynı odada kalıyorsunuz” Emre tam açıklamaya çalışacaktı ki onu durmasını işaret ettim. “Sanane” “İzem kim olduğunu-“ “Ben kimin ne olduğunu gayet iyi biliyorum ama siz eğer bilgileri detaylıca öğrenmek istiyorsanız Ferhat amcamı arayabilirsiniz” diyerek kapıyı suratlarına kapattım. Emre şaşkın şaşkın bana bakıyordu. “Ne yaptın sen!yanlış anlayacaklar” “Senin onlardan biri olduğunu düşünüyorlar” “Lan ben açıklardım” “Sence sana kimse inanır mı hayır. Peki bir mit ajanına inanırlar mı evet, o yüzden Emre yücel artık sahalara dönme vaktin geldi” diyerek gözlerinin içine baktım. Daha sonrasında Asya’nın yanına giderek uzandım ve battaniyeyi üzerime çekerek gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapatmamın ardından ilk önce bir kapı açılma sonra ise kapanma sesi duyuldu. İşte kartlar şimdi dağıtılacaktı...

 

 

📖

 

Yüzümde hissettiğim narin ve yumuşacık ellerle gözlerimi araladım. Asya’nın bana bakan gülen yüzünü görünce gülümsemeden edemedim. “Günaydın İzem abla!” onu tuttuğum gibi kucağıma aldım ve yanağını öptüm. “Günaydınn güzelim” “İzem abla” “Efendim” “Babam nerde,gitti mi” Bir anda ayaklandım ve kucağımda ki Asya ile beraber gardıropun yanına gittim. Emre eminim giyecek bir şeyler koymuştur. Emre ailesi ile yaşamıyordu burada da bir evi olmadığı için 1 haftadır otelde kalıyordu. O yüzden dolabı açtığımda gördüğüm görüntülerle şaşırmamıştım. Asya için turuncu bir elbise çıkardım onun da altına beyaz bir badi ve beyaz bir külotlu çorap giydirdim. Hava buz gibiydi. Dün o elbiseyle nasıl dayandım kendime sorguluyordum. Asya’yı giydirdim koşarak odadaki aynanın yanına gidip kendine baktı. “Güzel oldum muuu” “Evet harika oldun” “O zaman babam beni çok beğenecek” göz kırptım ve burnuna dokundum. “Aynen öyle küçük hanım baban güzelliğine düşüp bayılabilir bile” güldü ve usluca gidip yatağa oturdu. Beni bekleyecekti. Bu kız çok uslu bir kızdı. Yerdim onu. Dün dolaptan bularak üstüme giydiğim eşofmanları çıkartarak Emre’nin benim için odanın tam ortasına bıraktığı kutuyu açtım tam da tahmin ettiğim gibi tayt tişört ve hırka vardı. Mükemmel olan yanı ise şuydu. Her şey simsiyahtı. Bu çocuk beni iyi tanıyordu. Normalde buraya gelirken giydiğim kıyafetleri giymeyi düşünüyordum ancak düşündüğüm gibi olmamış üstüme kahve dökmüştüm. O yüzden şu an onlar poşetin içindeydi. Emre de unutmamış olacak ki bana kıyafet yollamıştı. Kıyafetleri giydikten sonra ilk önce kendi üstüme yine siyah olan montumu ardından spor ayakkabılarımı giydim. Asya’nın ayakkabılarını daha sonrasınada üstüne de kalın yumuşacacık bir hırka giydirdim. Eğer biraz daha kat giydirirsem terlerdi biliyordum. Asya aslında yürüyebiliyordu ama onu taşımaya alışkın olduğum için direkt kucağıma aldım. Zaten hafifti. Anında kollarını boynuma doladı. “Babamı özledim!” “Öyle mi küçük hanım benden sıkıldınız galiba” “Hayır seni de çok seviyorum” yanağından uzun uzun öptüm. “Oh bende” diyerek yürürken karşımıza çıkan kişilerle duraksadım. Tam on adım ilerimizde hem kurt timi hem de Emre duruyordu herkesinin yüzüne tek tek baktım. Bunlar hiç uyumuşa benzemiyordu. Kaşlarımı çattım. Bu sırada Emre yanımıza çoktan gelip kollarını Asyaya doğru uzattı. “Babacım” kızını kucağına alıp kafasını boynuna gömdü. Uzun uzun öptü. “Oh kurban olurum sana” diyerek bir andan da sırtını ovuyordu. “Baba sabah niye yanımda değildin” “İşim vardı güzelim özledin mi babayı” “Çok özledim” yüzümdeki tebessümle onları izliyordum. Bir kere daha uzun uzun kokusunu içine çekti. “Kokuna ölürüm senin cennet kokulum benim uykusuzluğumu iki dakikada alıp götürdün” “Emre” gözleri bana döndü. Ne oldu dercesine göz kırptım. Gülümsedi ve dudaklarını oynattı. Dudak okumayı bilirdim. “Hallettim,güveniyorlar” yüzümde ki gülümseye engel olamayıp genişçe gülümsedim. Timi seviyordum o yüzden Emre ile anlaşmalarını çok isterdim. O şerefsizlere benzemediğini bilmeleri gerekiyordu. Şu an ki duruma bakılırsa herkes olanları öğrenmiş gibiydi. Gözlerimi time çevirdiğimde ilk önce Keskinin gözleri ile karşılaştım. Bana bakarak yanıma adımladı. Boynumdan tutup kendine çekti. Saçımı öptü. Emre’ye baktım. “Her şeyi anlattım.” Her şeyi... “Çok seviyorum seni, özür dilerim” “Sen benden özür diliyorsun öyle mi” güldü. “Konuşacağız hanımefendi,bu kadar iyi sır saklamanın da bedelini ödeyeceksin” onlara hiç bir zaman evde Emre’nin kaldığını söylememiştim çünkü Ferhat amcamın benden tek istediği buydu Emre’yi kimse bilmeyecek. Saçlarımı geri savurdum. “Ayıptır söylemesi çok iyi sır saklarım” kafasını sen iflah olmazsın dercesine iki yana salladı ve gözlerini asyaya çevirdi. “Merhaba küçük hanım ben Keskin İzem ablanın kuzeniyim” Asyaya baktığım da yanakları kızarmıştı. “Merhaba Keskin” Emre kızına döndü. “Çok ayıp Asya Keskin yok Keskin abi diyeceksin” hemen somurttu. “Ama bu abi çok yakışıklı” hepimizden ayrı ayrı gülme sesleri geldi. Emre,”Aşk olsun baban ne güne duruyor burda, ben yakışıklı değil miyim” “Sen de yakışıklısın ama o da çok yakışıklı yemyeşil gözleri var benim gibi saçları da sarı” “Benim de gözlerim yeşil saçlarım...” “Senin saçların kumral baba” “Kıskanıyorum” Keskin,”Senden yakışıklıyım diye kıskanma” “Hadi lan ordan benim kızımın benden başka aşkı olamaz.” Keskin Asya’nın saçlarını okşadı. “Çok güzelsin küçük hanım” “Sevgili olalım o zaman” bu sefer hepimiz şoka girdik. Koridorda iki kişinin sesi duyuldu. Emre ve Tansu. “Daha neler!” Keskin Tansuya baktı sonra tekrardan Asyaya döndü. “Olmaz güzellik” dudaklarını büzdü. Keskin yanağından küçük bir öpücük çaldı ve yanağından bir makas oldu. “Çünkü ben başkasını seviyorum” “Üzüldüm” “Üzülme sana bizim ayazı ayarlarız” Emre,“Ayaz kim!”

Keskine döndüm. “Oha! Çok iyi fikir!!!” Hemen Emre’ye döndüm. “Selin varya ilkokul arkadaşım anlatmıştım sana bir ara” “Evet!” “Onun oğlu Ayaz ile Asya aynı yaşta ama tek sıkıntı sen Diyarbakır’a gelemezsin” “Kim demiş” “O ne demek” “Bir kaç güne Diyarbakırdayım demek amcan Cengiz abi ile konuştum oraya taşınıyorum” “Has-“ Asya’yı fark edince sözümü yarıda kestim. Emre’ye sarıldım. “Çok sevindim” bir koluyla Asya’yı tutarken diğer koluyla bana sarılıyordu. Bir anda kulağıma fısıldadı. “Eğer biraz daha sarılmaya devam edersen seninki beni öldürecek tüm gece gözleri üzerimdeydi” “Anlamadım” “Baran diyorum baran-“ hemen ondan ayrıldım. “Çok pisliksin” Asya,”Hayır babam tertemiz” Emre,”Konuş kızım aynen koru böyle babayı” gözleri time döndü. “Hepinizle tanıştığıma çok memnun oldum umarım benim hakkımdaki ön yargılarınızı kırmışımdır,iyi günler hepinize” diyerek bana döndü. “Varınca ara beni” “Tamam” İstanbul’a geri dönüyordum. Tek bir farkla bu sefer 7 kişiydik. Bakışlarımı timde tek tek gezdirdim. “Gidiyor muyuz” baran bana baktı. Daha doğrusu ben ona baktım. Geldiğimden beridir gözlerini üstümden bir saniye bile ayırmamıştı. “Gidiyoruz”

 

📖

 

Uçağa binmiştik. Kemerlerimizi bağladığımızda sonunda her şey yerli yerine oturmuştu.Uçak birazdan kalkış yapacaktı. Kafamı arkaya yaslayıp gülümsedim. Şuan için her şey güzeldi. Tek bir şey hariç. Baran tam da yanımda oturuyordu. İki kişilik koltuktaydık ve diğerleri çok arkamızda kalmıştı. Geriliyordum. Dün öpüşüne karşılık verdiğim adamın bugün suratına bakamıyordum. Yandan bir bakış attım. Gözleri kapalıydı. Derin bir nefes aldım ve verdim. O da benimle ilgilenmiyordu zaten zorunda kaldığı için öpmüştü. Sahi ne demişti. ‘Deşifre olmamam gerekiyor.’ Haklıydı. Benim gerizekalılığım karşılık vermeyecektim işte ne diye- elimin bir anda sıkılmasıyla yan tarafıma baktım. Baran gözlerini sıkıca kapamış elimi sıkıyordu. Uçak şuan kalkış yapıyordu. Uçaktan mı korkuyordu. Canım yanıyordu ama umrumda değildi. Bedeni fazlasıyla gerilmişti. “Baran” duymadı daha çok sıktı elimi. Yüzüm buruştu. Eğer biraz daha sıkmaya devam ederse işin sonu iyi olmayacak gibiydi. Bir elimi yanağına koydum. “Baran iyi misin” gözleri anında açıldı ve ellerimize baktı. Elime bakınca gözlerindeki ifadeyi anlamlandıramayıp elime bakma gereksinimi duydum. Elim çok kızarmıştı. Bu normaldi buğday tenliydim. Tenim koyu olmadığı için yara izi anında kendini belli ediyordu. Özelliklede boynum. Boynum çok hassastı anında kızarırdı. Baran “Çok özür dilerim,istemeden oldu İzem çok özür dilerim” gülümsedim.”Sorun yok iyiyim” bir anda uçağın yaptığı ani hareketle gözlerini sıkıca kapadı. Bu sefer ben onun elini tutup elinin üzerinde yavaşça parmaklarımı gezindirdim. Bu yaptığım hareket onu rahatlatmış gibi gergin yüzü gevşemişti. “İyi misin” gözlerini açtı. “İyiyim,sağol” elini elinden çekmedi. Bende çekmedim,ona dokunmak beni rahatsız etmiyordu. Derinlerden bir sesin bana seslendiğini duydum.

‘Geçmişin sendeki izlerini silmenin vakti gelmedi mi’

Gözlerimi kapadım.Gelmişti. Kaçmak istemiyordum ama hemen de olsun istemiyordum onu tanımak istiyordum. Tanıyacaktım. Belki iyi gelirdi bana ya da belki daha büyük yaralar açardı bilmiyordum ama ilk kez birini tanımak istiyordum. Birden aklıma rüyam da duyduğum o sözler geliverdi. Babam aynen şöyle demişti.

 

“Biz mutluyuz kızım sen de mutlu olucaksın çok yakında”

O mutluluk bu adamdamıydı, bilmiyordum ama öğrenecektim. Gözümden bir damla yaş düştü. Baran,”Bir şey mi oldu niye ağlıyorsun” gözlerimi ona çevirdim. Gülümsedim,gözleri gülüşüme kaydı. “İyi olduğuna emin misin bir gülüyorsun bir ağlıyorsun” daha çok güldüm. “Aklıma bir şey geldi de, yok bir şey yani” “Ne geldi” gözlerinin içine derince baktım. “Bir şeyleri geride bırakmanın vakti geldiğini anladım” gözlerinde sanki hem bir kırıklık hem de bir parıltı sezdim gibiydi. Ama parıltı öyle fazlaydı ki gözlerinin içinin ilk kez böyle güldüğünü görüyordum. Aynı tebessümle karşılık verdi. Elimi biraz daha fazla sıktı. İzem orda o kararı verdiğinde sadece kendisinin her şeyi geride bıraktığını düşünüyordu ancak yanılıyordu. O gün orada geçmişi unutup geleceği için her şeyi yapabilecek bir adama şans vereceğini bilmiyordu. Her ikisi de hayatın gerçeklerinin,geçmişlerinin hiç beklemedikleri bir anda yüzlerine vurulacağını bilmiyordu. Adam her şeyi unutup tek bir şans vermek istemişti. Geçmişi bırakıp geleceğe odaklanmak daha mantıklı değil miydi. Belki bir şeyler öğrenmek için içi cayır cayır yanıyordu ama daha fazla dayanamıyordu. İkisi de eninde sonunda her şeyi öğrenecekti o gün gelene kadar mutlu olamazlar mıydı. Çok istiyordu.İkisi de birbirlerini o mezarlığın başında terk ettiklerini birbirlerine hiç gelmediklerini düşünüyorlardı. Yine ikisi de yanılıyordu. Çünkü o gün ikisi de o mezarlığa gelmişti. Ama hayatın onlar için acımasız planları vardı,yine bütün gerçekler bir gün açığa çıkacaktı. Sadece o gün gelene kadar mutlu olmak onlarında hakkıydı. Bu iki yaralı yüreğin birbirinde huzur bulmaya ihtiyaçları vardı...

 

 

BARAN

 

Yanında uyuyan kıza içim gidercesine baktım. İstiyordum onu,dayanamıyordum artık. Gözümün önünde başka bir adama sarıldığını görünce deliye dönüyordum. Hiç bir şey sikimde değildi artık. Geçmişini de her şeyi de sikerdim. Mutlu olmak istiyordum. Onsuz mutlu olamazdım, biliyordum. Zaten tanımamıştı beni tanımasında öyle kalsındı. Bir gün gerçekleri öğrenecek bile olsa istiyordum. Ben çok değişmiştim. O cılız sivilceli yüzüm gitmişti saçımı uzun kullanırdım o zamanlar, şu an kısacıktı. Kalıplanmıştım hatta baya kas yapmıştım boyum uzamış sivilcelerim gitmişti yüzüm ergenlikten çıkmış erkeksi bir hal almıştı. Benim ismim bile değişmişti. İlk başlar da tanımamıştı. Sinirlenmiştim. Sonra dedim ki nasıl anlasın hem anlasa ne olacak ne yapacaksın... Ama dün öğrendiklerimden sonra dayanamazdım. İzem o gün o mezarlığa gitmişti... Emre böyle demişti. Gitmişti işte, laf arasında ağzından kaçırmıştı ama duymuştum gelmişti işte, kanıtım yoktu. Ama niye yalan söylesin geldim demişti işte, gelmişti. Ben o gün ısrarla kamera kayıtlarına bakmıştım. Kimse yoktu. Emre geldi demişti,eğer ya biri bize komplo kurduysa o zaman kendimi affetmezdim. Neden daha çok araştırmadım diye kendimi parçalardım. Boşa geçen yıllarım için onsuz geçen her anım için kendimi mahvederdim. Şimdi bir ipucu vardı elimde bırakamazdım. Hele onu öpmüşken asla bırakamazdım. Bir gün anlatacaktım her şeyin aslını öğrenecektim sonunda ölüm olsa bile eğer birileri bizi ayırdıysa... andım olsun onların her bir uzvunu parçalara ayıracaktım, yapacaktım.

Elimi yavaşça sevdiğimin yüzüne koydum uçak birazdan iniş yapacaktı. Uçak kalkarken çok korkardım. İzem ile ayrıldığımız gün yani ben tekrardan Diyarbakır’dan İstanbul’a dönerken kötüydüm çok korkmuştum. O gün ilk kez tek başıma uçağa binmiştim. Deli gibi korkmuştum hala korkuyordum. O gün mezarlığa gelmediğini öğrenince gecesinde uçağa binmiştim tek başıma ve yaşlı gözlerimle uçağa binmiştim...korkmuştum. 30 yaşında adamdım ama bazı şeylerin yaşı olmuyordu. İzem yavaşça gözlerini araladı. Bana bakıp tebessüm etti. Ölürdüm gülüşüne.”Günaydın” yerinde doğruldu. Eli hala elimdeydi çekmemişti. “Geldik mi” “Uçak birazdan iniş yapacak anons geçtiler” kafasını sallayıp esnedi. Tatlıydı. Çok tatlıydı. Ona gülümseyerek baktığımı görünce çekinerek elini yüzüne götürdü. “Bir şey mi var yüzümde” “Hayır çok güzelsin” öyle bir kızardı ki anında gözlerini benden çekti ve teşekkür etti. Bir insan hiç mi değişmezdi,anlamıyordum.

 

İZEM

 

Baran’ın bana ettiği iltifattan sonra uçak iniş yapamaya başlamıştı yine bedenin kasıldığını fark ettiğimde elini sıkı sıkı tutmuştum. Şuan ne yapıyorduk peki askeri araçla eve dönüyorduk onlar askeriyeye giderken ben ise evime gidecektim. Tek gidebileceğimi söylesem de hepsi itiraz etmişti o yüzden ilk önce beni evime bırakacaklardı sonrasında da askeriyeye gidip dün yaşananlar hakkında bir sonuca ya da bir bilgiye ulaşmaya çalışacaktı. Askerlik zordu,çok zordu. Tansuya döndüm. “Tansu bu arada dün gece çok güzel olmuştun” gerçek bir tebessüm sundu bana. “Çok teşekkür ederim, sen de çok güzeldin hatta çok az kalır baya ateşli duruyordun kızım kimse gözünü alamadı senden” arabadaki herkes bize bakıyordu. Gülümsedim. “Bir tık abartmış olabilir misin normal elbiseydi sadece” Tuna araya girdi. “Yani kankam diye söylemiyorum dehşet güzel olmuştun” Tansuya kaşlarımı kaldırarak baktım. Gözlerini kapatıp açtı. Gülümsedim. “Teşekkür ederim” Ege,”İkiniz de çok güzel olmuştunuz” Tansu,”O senin yakışıklılığın” diyerek Ege’nin saçlarını karıştırdı. “Komutanım ya!” “Efendim ya!” Güldük. Tansunun keyfi bugün çok yerindeydi. “Saçımla oynanmasını sevmem” “Peki peki oynamam” Ege gülümsedi. Tim samimiydi. Birkan hariç, yani çok samimi de değildik kötü de değildik ara sıra bana garip davranıyordu ama halen sebebini anlamış değildim. Göz göze geldik normalde buz gibi bakan gözleri hafif bir tebessüm ve sıcaklıkla bakıyordu bana. Bir günde neler olmuştu böyle... Ben sadece baktım,çünkü garipsemiştim. Hatta kaşlarım çatıldı. Çattığım kaşlara baktı. Göz kırptım. Göz kırptı. Sen ne iş dercesine elimi salladım. “Ne diyorsun kızım” “Güldün” bir an için kendini sorguladı. “Hayır gülmedim” “Tebessüm ettin” “Yasak mı” “Yok hayır da normalde düşmanımmışsın gibi bakardın şaşırdım” herkesi bir anda öksürük tuttu. “Düşmanımmışsın gibi bakmaya devam mı edeyim” “Kavga mı edelim istiyorsun” “Lan ne oluyor anlamadım ki bir daha güleni siksinler” “Birkan saçmalama o anlamda söylemedim ben hepinize yakın davranırken sen uzak davranmıştın şimdi ne değişti onu anlamaya çalışıyorum” “Tamam haklısın fikrim değişti arkadaş olmak istiyorum oldu mu” “Oldu” “İyi” “İyi” diyerek arkama yaslandım. Herkes şaşkın şaşkın bize bakıyordu. Bu atmosfere dayanamayıp güldüm. Birkan da gülünce bir anda herkes gülmeye başladı. Biz galiba iyi değildik. Keskin, ”Psikopat mısınız siz” Birkan ile aynı anda cevap verdik. “Olabilir” birbirimize baktığımızda bu sefer ikimizde içten ve sıcak bir tebessüm sunduk. İçimden bir ses aramızın çok iyi olacağını söylüyordu. araba durunca etrafıma baktım evimin önüne gelmiştik. Keskin bana döndü. “Dikkat et bir şey olursa hemen beni ara geliriz, yada muratların kapısını falan çal tek kalma sakın, sıkılırsan da bize gel ha birde yemek yemeyi unutma-“ “Ay yeter keskin daraldım” “Sus ben bunları söylemesem hiç birini yapmayacaksın bilmiyor muyum ben seni yemek yiyeceğin zaman fotoğraf at aç bırakma kendini” “Tamam babacım” araya tansu girdi. “Keskin haklı izem yemek yemiyorsun” tansu ile telefon da konuştuğum zamanlar hep üşendiğim için kendimi aç bıraktığımı söylüyordum ama laf arasında kaynayıp gidiyordu. Çok güzel yemek yapardım ama bazı zamanlar öyle üşenirdim ki açlıktan öleceğimi bilsem üşengeçlikten kendime bir lokma bir şey hazırlamazdım. Bende böyleydim işte. “Aa ikiniz bir olup benimlemi uğraşıyorsunuz ben gidiyorum hadi görüşürüz” diyerek açtığım kapıdan atladım. Evet atladım çünkü araç çok yüksekti. “Dikkat et!” Baran’ın sesiydi. Ona döndüm. “Görüşürüz” dedim ve binanın içine girdim. Derin bir nefes aldım, asıl hikaye şimdi başlıyordu.

 

2 GÜN SONRA

 

Tuna “Anasını sikicem bu orospu çocuklarının lan görevden gelip göreve gitmek mi olur iki gündür ebem bellendi,bitmiyor it sürüleri” İstanbul’a geldikleri günün akşamın da sınır bölgesine çok acil göreve gitmeleri emri gelmişti iki gündür de burdaydılar hepsi hem aç hem uykusuzdu. Keskin, ”Az laf çok iş yap Tuna” Ege,”Vallaha bu sefer Tuna komutanım haklı komutanım hak veriyorum” Tuna derin bir nefes verdi. Birkan,”Cümlenin devrikliğine bak amına koyayım” “Ah Ege ah ben seninle evleneceğim galiba beni senden başka seven yok!” diyerek dizine vurdu. “Ne diyorsunuz komutanım Allah aşkına tövbe tövbe” “Korkma lan korkma almam seni” “Yani komutanım,siz şuan bunu demeseniz vallaha geceleri kabuslarıma girerdi artık” diyerek konuyu dalgaya aldı. Tuna, “Eyvallah koçum eyvallah ben olmasam ne yapacaksınız siz şükredin bana” herkes kafasını iki yana salladı. Fazla boş konuşuyordu. Ama streslerini ve yorgunluklarını bir nebze de olsun dindiriyordu. Baran, “Hareketlenme var!” karşılarında bulunan mağarada bir hareketlenme meydana geldi ve bir anda ateş açılmaya başladı. Baran,”ATIŞ SERBEST!” herkes bulduğunu indiriyordu. Mağaradıkiler bizi fark etmişti. Birkan,“Allah kahretsin!” Baran,”DAYANIN SAYILARI GİTTİKÇE AZALIYOR” Tansunun gözü bir anda buraya doğru gelen çocuğa kaydı. Görünebilirdi ama yine de o buraya geliyordu. Kız çocuğuydu,üstü başı yırttıkdı ağlıyordu. Koşarak buraya doğru geliyordu tansu ona baktığında hıçkıra hıçkıra yardım edin diye yalvaran bağırışını duydu. Çocuk bir anda ayağının kaymasıyla yere düştü. Tansunun gözleri arkaya odaklandı. Tüfeğini ateşlediği gibi silahındaki kurşunun karşısındaki kansızın beynini delip geçtiğine şahit oldu. Çocuk açık alandaydı. Kurtarması lazımdı ama yerinden de ayrılmaması lazımdı. Düşündü. Kendi canım mı o kızın canımı. Seçimi çoktan belliydi. Yaşamak için sebebi yoktu. Aniden kayaların arkasından çıkıp kızın olduğu yöne doğru koşmaya başladı onu gören Keskin öyle bir bağırdıki dağ taş inledi. “KARA!” kara demişti. Herkes burada Tansuya soyismi ile hitap ederdi,ismi gibi gözü karaydı. Tansu onu duymazdan gelerek tam kızı alacaktı ki bir bedenin üstüne atlamasıyla yeri boylaması bir oldu. “Ah!” üstüne atlayan kişi keskindi. “Ne yapıyorsun sen! Nasıl kendini tehlikeye atarsınız” Tansu Keskini üstünden itmeye çalışıyordu. “BIRAK BENİ KIZ ÖLÜCEK” “EGENİN YANINDA RAHAT DUR ARTIK!” Tansunun gözleri yan tarafına döndü kız çocuğu Ege’nin yanındaydı,derin bir nefes verdi. “Çok şükür.” bir anda keskinin arkasında beliren bedeni gördüğü an silahını ateşledi. Aynı anda da keskin Tansunun arkasında ki pisliği temizlemişti. Bu kısım şuan sakinleşmişti. “Sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun lan ya sana bir şey olsaydı,hiç mi düşünmüyorsun kendini!”

“Düşünmüyorum oldu mu kalk artık üstümden!” “DÜŞÜNÜCEKSİN KENDİNİ DÜŞÜNMÜYORSAN BENİ DÜŞÜNECEKSİN DUYDUN MU BENİ ARKADA BIRAKAMAZSIN!” “NİYE GERİZEKALI NİYE!!” Keskin gözlerini kapatıp açtı sakinleşmeye çalışıyordu,olmuyordu etrafına baktı. Ortalık sakindi . İlk önce Tansunun kulaklığını sonrada kendi kulaklığını kapattı. Alnını Tansunun anlına yasladı. İkisinde sert soluklar alıp veriyordu. “Çünkü ben sana köpek gibi aşık oldum!” Tansu duyduğu cümlelerle kaskatı kesildi.Keskin dayanamadı artık içinde bir şeylerin patladığını hissediyordu. “ANLADINMI GERİZEKALI KÖPEK GİBİ AŞIK OLDUM SANA, BEN ÖLMEDEN HİÇ BİR YERE GİDEMEZSİN, YAŞAYAMAM, SENSİZLİĞE DAYANAMAM OLDU MU-“ Tansu dayanamadı ve bir anda keskini kendisine çekti. İkisininde sıcak dudaklarını birbirine kavuştu. Bu İki hırçın ruh birbirini buldu. Keskin ilk önce olanları idrak edemeyip geri çekildi. “Ne yaptın sen...” Tansunun artık sabrı tükenmişti o içtikleri gece sevdiği adamın kokusuyla uyuduğundan beri kendine engel olamıyordu,olmayacaktı da Keskin’i her şeye herkese rağmen istiyordu. Tansu Keskine aşık olmuştu. “Keskin seni çok seviyorum duydun mu gerizekalı asıl sen beni kendine köpek gibi aşık ettin oldu mu o yüzden sus ve öp beni” diyerek sevdiği adamı bir kez daha kendine çekti. Keskin şuan ölebilirdi. Tansunun ona sarıldığını düşünmek bile o gece deli gibi kalbinin çarpmasına sebep olmuştu şimdi sevdiği kadın onu öpüyordu. Üstüne üstlük aşık olduğunu söylüyordu. Dayanamadı dayanacak gücü de kalmadı. Vücudunu daha da çok yasladı. Tansunun boynundan tutup onu kendine daha da çok çekti. İkisi de yumuşak değildi aksine çok sertti. Dilleri birbirine karışıyordu.Deli gibi öpüşüyorlardı. Tansunun bir eli Keskinin yakasının içinden girerek omuzlarına ulaştı sonra ikinci eli de aynı yolu takip etti. Omuzlarını sertçe kavradı iyice kendine çekti. Keskinin elleri de Tansunun beline gitti ancak üniformadan dolayı belini açamıyordu. İkisi de nefes nefes kaldığında dudaklarına birbirlerinden ayırdılar ancak geri çekilmediler aksine birbirlerinde soluklandılar. Keskin,”Tenine dokunamıyorum...”diyip dudağına hiç de yumuşak olmayan bir öpücük bırakıp çekiştirmeye başladı. Tansu dayanamadı ve ağzından bir inleme kaçtı. Bu Keskin daha da hoşuna gitmişti. Aynı şeyi bir kere daha tekrarladı. Tansu,”Keskin-“ keskin ilk önce Tansunun iki yanağını da öptü ardından anlını anlına yasladı. “Burdan gittiğimizde şakın benden kaçmaya çalışma duydun mu sakın” “Seni öptükten sonra bir yere kaçacağımı düşünmüyorum” güldü. “Kaçmaya çalışsan da seni yakalarım, korkma” Tansu tam cevap verecekti ki arkasında ki teröristi görmesi ile bir anda silahı kavrayıp ateş etti. Ancak geç kalmıştı. Karşısındaki pisliğin tüfeğinden çıkan kurşun keskinin koluna saplandıktan sonra adam cehennemi boylamıştı. Keskin bir anda yere yasladığı koluna kurşun atılmasıyla eli titredi ve tutunamadı. Şimdi tam anlamıyla Tansunun üstünde uzanıyordu. İkisi de birbirlerinin her uzvunu hissediyordu. “KESKİN İYİ MİSİN!” Keskin koluna baktı,sıyırmıştı şuan kendini değil Tansuyu düşünüyordu. Yerde bir sürü taş vardı ve bir anda üstüne yığılmıştı canı acımış olmalıydı. Tansunun yanağını öptü. “Canını çok mu acıttım özür dilerim bir anda dengemi kaybettim yerde çok taş vard-“ “Ciddi misin sen, az önce vuruldun be adam kalk üstümden yarana bakıcam!” Keskin üstünden kalktı ve sırtını taşa yasladı. Tansu anında kolunu açtı ve yarasına baktı yüzü buruştu. “Canın çok yandı mı...” dayanamadı belinden tuttuğu gibi kendisine çekti ve kucağına düşmesini sağladı. “Keskin kolun kanıyor sarmam lazım” biraz geri çekilerek tansuya yer açtı. Tansu önünü açarak üstündeki tişörtün bir kısmını birden bire yırttı ve keskinin kolunu bağladı. Keskin,”Ne yapıyorsun” “Tişörtle bağladım kanama durmazsa halsiz düşersin” “Kapa önüne üşüteceksin” dedi. Tansu önüne kapadı. Keskin sevdiği kadını tekrardan kolları arasına alıp başını boynuna gömdü. “Keskin vuruldun farkında mısın!” “Hıhım farkındayım vuruldum, tam kalbimin ortasından vurdun kızım beni” Tansunun şaşkın bakışları Keskine döndü. “Ne dedin se-“ bir anda arkalarından gelen sesle ikisi de buz tuttu. Baran,”NE YAPIYORSUNUZ BURADA!” Tansu ile Keskin birbirine baktı. İşte şimdi işler çığırından çıkacaktı çünkü onlar çatışmanın tam ortasında kulaklıklarını kapatmışlardı. İkisi de birbirlerine acıyarak baktılar. İkisi de şimdiden alacakları cezayı merak etmeye başlamışlardı.

 

 

 

BÖLÜM SONU ❤️🔥

 

 

BÖLÜM NASILDI? YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.

 

BU BÖLÜM İZEM VE BARAN ALP’İN İLİŞKİLERİNİN TEMELİNİ ATTIM İLERLEYEN BÖLÜMLERDE DAHA GÜZEL SAHNELERİMİZ OLUCAK YANİ BU DAHA BAŞLANGIÇ.💕

 

BU ARADA KESKİN VE TANSU NASILDIIIIII???❣️

 

Bolca yorum ve oy atmayı unutmayalım. Görüşmek üzere.

OY SINIRI:(80-100)

Loading...
0%