@serenn
|
Ne zaman imkansızı seversen, işte o zaman gerçek seversin. (Özdemir Asaf) “Kızım, kız dur yapmasana, Ecre bak bırak beni çok fena olucak” deli gibi kahkaha atıyordum. Sabahın altısında kalkmış beni gıdıklamaya başlamıştı. Harbi deliydi bu kız. En sonunda beni gıdıklamayı bırakıp yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu. “Hadi kalk senin burdaki ilk iş günün hazırlanman lazım” iki kere elini çırptı. “Hadi hadi” üzerimden kalktı. Kalktığı gibi kapı açıldı. Keskin, “Ne bu sesler sabah sabah” yalandan kızıyormuş gibi yapıyordu. “Ablamı gıdıklıyordum, sanki onun değilde bizim ilk iş günümüz biz ondan daha erken kalktık.” İçeri girdi. Ecre’yi belinden tuttuğu gibi kendine çekti. Diğer eliyle de iki yanağını da parmaklarının arasına sıkıştırıp sağ yanağından öptü. “Abiii!”diyip Keskin’in ellerine vurmaya başladı. “Ne oldu süslümm ” “Ya şöyle sulu sulu öpmesenee!” “Aman bir daha öpmem” Yanağını sertçe silip dil çıkardı ve odadan kaçtı. Onları yüzümdeki tebessümle izliyordum. Onlar hala aynıydı hiç bir şey değişmemişti. Ben... bende çok şey değişmişti. Yatağımın kenarındaki boşluğa gelip oturdu. “E heyecan var mı?” “Yok” Tek kaşını kaldırdı. “Nasıl yok” “Ya ne bilim her zaman yaptığım iş işte ne heyecanlanacağım” “O da doğru ama olsun biraz gül en azından sabah sabah ne bu suratsızlık” diyip elleriyle dişlerimi göstermeye çalışıyordu. Ellerine iki tane sille çakıp “Of keskin!” Güldü. “Tamam tamam yapmıyorum” Tam kalkıyordum ki beni belimden tutup yerime geri oturttu. “Otur şuraya konuşacağız” Ne dediğini anlamıyordum. “Ne konuşacağız” Arkamızdaki kapıya baktı sonra tekrar bana döndü ve daha kısık sesle konuşmaya başladı. “Şu sizin uydurduğunuz aşk mevzusunu,İzem bak gerçekten öyle bir şey yok Ecre’ye uyup sakın ulu orta yerde konuşma biri duyar bir şey falan der şimdi uğraştırmayın beni” Belki az önce bunları söylemese ona inanabilirdim ancak bu yaptığı hareketle kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. “Kesk-“ “İzem lütfen” “Bir dinle beni, eğer sen bana az önce bu cümleleri kurmasaydın ben zaten sana bu konuyu açmayacaktım ne de seninle uğraşacaktım. Sen kendi kazdığın kuyuya kendin düştün beyfendi” Tam ağzını tekrar açıcaktı ki tekrar lafını kestim. “Bir, sen insanların ne dediği veya ne düşündükleriyle ilgilenmezsin hatta umrunda bile olmaz. İki, hadi bunu geçtim diyelim bu konu açılınca o kadar çok stres oluyorsun ki sanki bir yerden biri çıkacakmış da duyacakmış gibi davranıyorsun. Keskin... sen birinden hoşlanıyorsun” Bana öyle bir bakıyordu ki o an yemin ederim ona öyle bir sarılmak istedim ki ama kendimi tuttum anlatması lazımdı içini dökmesi lazımdı görebiliyordum,tanıyordum onu. Çaresizce mırıldandı. “İzem..” başını iki elini arasına alıp dirseklerini dizlerine yasladı. “İzem ben istemedim yemin ederim ben istemedim nasıl oldu bilmiyorum, seviyor muyum bilmiyorum aşık mıyım... anlamıyorum ben, aşık olmak istemiyorum birini sevmek istemiyorum ama sanki onu görmesem ölecekmişim gibi oluyor,dayanamıyorum” Koluna dokundum. “Devam et” artık birilerine içini dökmeye ihtiyacı vardı. “Ulan o kadar güzel kokuyor ki kendimi kaybediyorum resmen, hele o siyah saçları varya ölüyorum onlara... o mavi gözleri sonum olacakmış gibi, birinin gözleri ona değse biri baksa ellerimle gebertmek istiyorum o herifi” Bana döndü. “İzem ben ne yaşıyorum” Öyle bir şoka girmiştim ki dilim tutulmuştu. Şu an çevremde tanıdığım tek siyah saçlı ve mavi gözlü onun da çevresinde bulunan tek kadın Tansuydu. Yerimden hızlıca doğruldum. “Tansu mu...” Çaresizce başını salladı. “Tansu...” Keskin yıllar sonra aşık oluyordu hatta belki de çoktan olmuştu bile. Keskin’i kendime çektiğim gibi ona sıkıca sarıldım. Bunu bekliyormuşçasına o kaca kollarıyla belimi sardı başını omzuma yasladı. “İzem yanlış mı yapıyorum” Yavaş yavaş saçlarını okşadım. Aşkın yanlışı olmazdı aşık olmuştu işte... “Niye yanlış olsun Keskin” “İzem yine onun gibi olurs-“ Korkuyordu eğer severse eğer gerçekten ona tutulursa tabi bence çoktan tutulmuştu bile Tansunun da onu terk etmesinden korkuyordu. “Abi, her insan aynı değildir. Hatta bence Tansu çok iyi birine benziyor daha tanımıyorum ama hatırlıyor musun ben o kadını daha seni tanıştırdığın ilk gün bile sevmemiştim.” başını salladı. “Ama Tansu da başka bir şey var sanki ısındım o kıza,hem o da asker yan yanasınız hep o da anlar seni. Ömrünün sonuna kadar kimseyi sevmeyecek misin, seveceksin eninde sonunda biri gelip senin ördüğün o duvarları yıkacak artık kendini de düşün herkes onun gibi olamaz” Daha sıkı sarıldı. “Olmaz dimi onun gibi olmaz,olmasın dayanamam ben İzem ben gerçekten dayanamam eğer Tansu da benden giderse yapamam” “Keskin sadece sana tek bir şey sorucam” diyip geri çekildim. “Eski sevgilini hala unutamadın mı yani halen onu seviyor musun” “Hayır saçmala sevmiyorum içimde ona dair ufacık bir duygu bile kalmadı tek istediğim Tansu’nun beni gerçekten sevmesi başka hiç bir istemiyorum beni sevsin yeter sadece sevsin...” işte şimdi olmuştu. Keskin net biriydi. Dediklerinin arkasında sonuna kadar dururdu. Gerisi de bana kalıyordu. Omzuna yavaşça vurdum. “E ne bu be çok duygusallaştık. Kalkalım artık” Yerinden doğruldu. “Bana inanıyorsun dimi” Sanki küçük bir çocuk gibi sormuştu. “İnanıyorum hatta bu işe el atmanın zamanı geldi” kapıyı açıp odadan çıktım. Keskin arkamdan gelip kolumu tuttu. “Ne demek zamanı geldi, ne yapacaksın bak anlattım diye her şeyi batırma” fısıldayarak konuşuyordu. Bende onu taklit ederek aynı ses tonuyla konuşmaya başladım “Sadece seni sevip sevmediğini anlamaya çalışacağım” Umutla bana baktı. “Nasıl olacak o iş” “Bugün iş çıkışı askeriyeye gelicem, gelmeden seni ararım.” Ecre, “Siz ne konuşuyorsunuz orda fısır fısır” Keskin, “Hiç bir şey yanına geliyorduk.” Ecre, “İyi bari hadi hemen oturalım sofraya sonra da hazırlanır çıkarız.” Sofraya amcamın da gelmesiyle kahvaltımızı yapmaya başlamıştık. Amcam, “Heyecan var mı bakalım” “Yok ben gayet iyiyim valla” “Boşver boş yere stres yapmaktan daha iyidir.” “Aynen öyle” Ecre, “Ay sabah sabah tüm enerjimi çektiniz” Amcam, “Kızım sabah sabah ne yapmamızı bekliyorsun he güzelim” “Ne bileyim ben, biraz gülün hayattan zevk alın çok sıkıcısınız.” Keskin, “Allah Allah gel o zaman sabah sabah boks yarışı yapalım ne dersin” Tehditkar çıkan sesiyle “Keskin” Keskin, “Aman baba kızına da laf söyletme zaten” Amcam, “İşine bak işine daha askeriyeye gideceğiz, bugün çok işim var önemli bir operasyona hazırlanıyoruz” Keskin, “Görev mi var” şu an ikisi de ciddiyetle konuşuyorlardı. Karşımda şu an amcam ve abim değil bir üsteğmen ve albay vardı. “Yakın zamanda evet” “Bizim tim görevde olacak mı” “Karar vericez sadece iki tim bu görevde yer alıcak” Araya girdim. “Bu kadar ciddiyet fazla değil mi beyler” İkiside bulunduğu ortamı hatırlamış olacakki bize döndü. Keskin, “Dalmışız” “E gelmeyeyim mi bugün askeriyeye” Keskin hemen lafa atladı. “SAKIN,GELECEKSİN!” Amcam, “Ne bağırıyorsun lan kulağımın dibinde” Ecre, “Abi iyi misin sen” Amcam, “Sen niye askeriyeye geliyorsun Kızım bir şey mi oldu.” “Yok amcam öyle çıkışta ziyarete geleyim dedim.” Ecre, “Of ben gelemiyorum galiba” “Niye” “Akşam bizim öğretmen arkadaşlarla kafeye gidecektik” ”E oda senin şansızlığım kızım senin için bir daha giderim askeriyeye korkma” Keyfi yerine gelmiş gibi “İyi bari” diyerek kahvaltısına devam etti. Askeriyeye gitmeyi ne bileyim idmanları falan izlemeyi seviyordum. Benim annemde babam da amcamda askerdi başka da akrabamız yoktu zaten küçükken benle Keskin’i tam bir asker gibi yetiştirmişlerdi. Dövüş dersleri silah kullanma ve sayısız idman bir asker gibi yetişmiştim. Tabi Ecre bizim yaptığımız hiç bir şeyi yapmazdı. Yapısı gereği böyle şeylere ilgi duymazdı. O daha çok eğlenceli enerjik sevecen olan taraf iken. Biz kan,vahşet,zafer,silah gibi şeylere ilgi duyuyorduk. Çok iyi dövüşürdüm bazen keskin beni yener bazen de ben onu yenerdim. Bu durum sürekli bir döngüye girer ve değişkenlik gösterirdi. Biz işin eğlencesindeydik. Yoksa bundan zevk falan aldığım yoktu. Ya da benim bundan delicesine zevk aldığımdan kimsenin haberi yoktu... ... “Ay çok güzel oldun İzem” Aynadan üstüme baktım. “Oldu mu” Ecre, “Oldu oldu” Keskin,”Fazla süslü oldun bence” ona dönüp dil çıkardım. “Çatla” “La havle,hadi çıkalım yeter hastaneye mi gidiyoruz podyumamı gidiyoruz belli değil” Ecre, “Tamam,ben çantamı alıp geliyorum siz aşağı inin” Keskin, “Hadi gel inelim biz” onun arkasın merdivenlerden inip arabaya doğru ilerlemeye başladım. Kahvaltıdan hemen sonra Ecre yanıma gelmiş ve giyinmeye başlamıştım. Hastanede rahat edebileceğim şeyler giymiştim. Yüksek bel bol bir pantolonun üstüne beyaz ve sırt dekolteli bir crop birkaç takı ve hafif bir makyaj yapmıştım. Üstüme de mavi kısa bir kot ceketle ilk iş günüme hazırdım. Keskin,”Geliyorsun bugün tamam mı” “Tamam dedim ya,gelince sana haber veririm zaten” Ecre,”Geldim!” Keskinle biz ön koltuklara Ecre de arka koltuğa oturmuştu. Küçük olmak zordu. İki koltuğun arasındaki boşluktan kafasını çıkarıp söylenmeye başladı. “Ben niye arkaya oturuyorum!” Keskin, “Sen çünkü küçüksün hanımefendi” “Görende on yaşında kız çocuğu sanacak” “Ama on yaşında bir kız çocuğu gibi davranıyorsun” “Sen de mi İzem!” Onunla uğraşmayı seviyordum. “İzem değil, İzem abla” Keskin koca bir kahkaha patladı. Tabi Ecre kayıtsız kalır mı hemen abisinin kolunu çimdikledi. Keskin, “Ah!” “Ay yeter çocuk gibisiniz” Ecre, “Ya siz ikiniz niye bu kadar sıkıcısınız” Keskin, “Biz sıkıcı değiliz güzelim sen fazla neşelisin” Bizim aramızdan çekilip saçlarını geriye savurdu. “E tabi sen de haklısın abicim benim gibi mükemmel bir kişiliğe sahip olmak kolay değildir” “Tabi tabi” ve araba durdu sonunda gelmiştik. “Hadi akşam görüşürüz” Keskin, “Dikkat et bir şey olursa falan ara beni” Asker selamı vererek “Emredersiniz Komutanım” Güldü. “Aferin asker!” arabadan iniyordum ki Ecre bağırdı. Ecre, “Görüşürüz” El sallayıp hastaneye doğru yürümeye başladım. Kapıdan içeriye girip karşımdaki danışmaya doğru ilerledim. “Buyurun” “Merhabalar ben yeni doktor İzem Algın, acaba odamın yerini tarif edebilir misiniz” Hemen ayaklandı. “Yeni gelen doktor sizsiniz...tabi buyrun ben size odanızı göstereyim” “Teşekkür ederim” “Ne demek görevim” İlerlediğimizde birinci katta koridorun solunda bulunan yere doğru ilerlemeye başladık. Bir kapının önünde durdu. DR. İZEM ALGIN Burası benim odamdı. “Buyurun İzem hanım odanız burası herhangi bir ihtiyaç olduğunda masanızın üzerinize bıraktığımız numaraları arayabilirsiniz” “Teşekkür ederim” başını eğip yanımdan ayrıldı.” ... Tıklatılan kapıyla bilmem kaçıncı hastama bakıyordum. “Gir” “Merhaba evladım” yaşını başını almış biriydi belliydi ama gayet fit duruyordu. “Merhaba amcacım” “Kızım benim tansiyonum mu düştü noldu bilmiyorum bu aralar sürekli başım dönüyor” “Siz buyrun sedyeye geçin şöyle sizi muayene edeyim.” Kontrolümü bitirdikten sonra adama döndüm. “Gözlemlediğim kadarıyla şuanlık herhangi bir sorun göremiyorum ama sizden yinede bir kan tahlili alıp kontrol edelim ne olur olmaz” Masamın başına geçip kan aldırmasına dair bir kağıt verdim. “Buyrun” “Sağol doktor hanım” “Ne demek dediğim gibi kan tahlillerinizi alalım gerisi bizde zaten” Başını sallayıp odadan çıktı. Hasta listemi kontrol ettiğimde bugünün son hastası olduğunu görmüştüm. Sandalyemin etrafında bir tur dönüp ayağa kalktım ve önlüğümü çıkarttım. Hazırlanıp ceketimi giydikten sonra dışarı çıktım. Saatte bakıp yerimden kalktım altıya geliyordu. “Çok bile kalmışım” diyerek odadan çıkıp kapımı kilitledim ve çantamın içine attım. Arkamı döndüğümde hiç beklemediğim bir yüzle karşılaştım. “Tuna” Kendini duvara yaslamış ayak uçlarına bakıyordu benim sesimle birlikte başını benden tarafa çevirdi. “Merhaba” tek kaşımı kaldırdım. “Merhaba da senin ne işin var burda bir yerine bişey mi oldu” Hızlıca üstünü inceledim bir şeyi de yoktu. “Yok herhangi bir şey olmadı Keskin komutanım seni almaya gelicekti işi çıkınca da albay beni gönderdi.” diye konuşmaya başladı. Sesi cıvıl cıvıldı. Güldüm. “Hiç gerek yoktu zahmet etmişsin” Gülüşüme aynı şekilde oda karşılık verdi “Yok sorun olmadı benim de zaten canım sıkılıyordu isabet oldu” “İyi peki gidelim o zaman” Eliyle önden geçmemi işaret ederek yanıma geldi. “Sen baya baya çapkın bir insansın” Elini ensesine atıp kaşıdı. “Öyle derler” kumral yeşil gözlü boyu posu yerinde yakışıklı bir çocuktu. “Benden sana ekmek çıkmaz farkındasın dimi hem zaten çıksa bile ben Albay yeğeniyim büyük ihtimal sonun tahtalı köy olur” Güldü hatta baya baya kahkaha attı. Elini rastgele salladı. “Yok be İzem hiç öyle şeylere bulaşamam zaten canımı seviyorum, ama bizden iyi kanka olur bence” göz kırptı. “Görüceğiz onu” Dışarı çıkıp arabanın olduğu yere doğru beni yönlendirmişti. Kapıyı açıp koltuğa oturdum ve kemerimi taktım. Oda arabaya binince hastaneden çıkış yaptık. “Askeriyeye gidiyorum” dedi sorarcasına “Evet evet askeriyeye” “Hayırdır inşallah bir şey yok dimi komutanım da bugün bir garipti sanki yerinde duramıyordu.“ Başımı eğerek gülüşümü gizledim. “Bilmem...her zamanki keskin işte” “Öyle olsun” radyodan kısık sesle bir müzik açarak ilerlemeye devam etti. Askeriye ve hastane arası yarım saat falandı çok bir mesafe yoktu. Başımı cama yaslayıp etrafı izleme başladım. Tuna da hiç ağzını açmamış sakince yolunda ilerliyordu. Gayet iyi biriydi, anlaşacağımıza inanıyordum. Sakince yolumuzda giderken bir anda bir şey oldu arabanın önüne bir kız atladı ve Tuna’da kadının atlamasıyla beraber ani bir fren yaptı. “Noluyor!” hızlıca ikimizde arabadan indik. Tuna, “Bacım ne yapıyorsun durduk yere niye arabanın üstüne atlıyorsun” Kız, “Abi yalvarırım yardım edin çok kötü kavga edecekler öldürecekler birbirlerini yardım edin.” Tuna,”Ne kavgası lan! Nerede” Kız bir yöne doğru koşmaya başladı. Tuna, “İzem sen arabada bekle ben bir bakıp geliyorum” diyerek arabayı işaret etti. “Saçmala istersen de yürü” diyerek kızın peşinden ilerlemeye başladım. Oda arkadan söylene söylene yanımda belirdi. Kızın gösterdiği yöne baktığımızda iki adamın birbirine dalmak için hazırlandığını görüp ikimizde derin bir nefes verdik. Tuna,”Kızım sen bunun için mi arabanın önüne atladın hiç bir şey yok ortada ulan ellerinde kesici bir alet bile yok” Tam bende ona katılacaktım ki gördüğüm şeyle donakaldım.Tunayı dürttüm. “Tuna adamın elleri titriyor” gösterdiğim yöne doğru baktı. “Korkuyor heralde dur sen burda ben ayırıp geliyorum onları” diyip öne atılıyordu ki onu geri kendime doğru çektim. “Sen gerizekalı mısın kavga anında bir insanın elleri niye titrer bilmiyor musun” Umursamazsa “Korktuğu içindir herhalde ne bileyim ben“ Ona bakmayı bırakıp birazdan konuşmayı kesip birbirlerine dalacak olan adamlara bakmaya başladım. “Kavga anında adrenalin patlaması ve savunma politikası devreye girerken insanın vücudu titrer.Bilinç kapanır ve vücut tamamen kendini korumaya hazır hale gelir. Kısacası kişi tamamen ölümüne mücadeleye hazır hale gelir.” İkiside şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı onlara aldırmayıp kıza döndüm. “Olay nasıl oldu” “Adam benim taciz etmeye çalıştı abimde ona saldırmaya başladı abimin başı belaya girecek diye korkuyorum” şuan karşımda 16-17 yaşlarında bir kız çocuğu duruyordu. “Elleri titreyen abin mi” Kafasını hızlıca salladı. “Evet,abim” Ardından bir ses. Abisi sağlam bir yumruk çakmıştı. Olay çığrından çıkacaktı. “Tuna ikimizde aynı anda gidiyoruz ben abisini sende o pisliği hallet” Tuna, “Tamam” Yavaş ve sessiz adımlarla adamın arkasına ilerledim. Tuna sürekli dikkatli olmamı söylüyordu ama adamın şu an odaklandığı tek şey yerdeki o pislikti yani benim için herhangi bir tehlike yaratmıyordu. Adamı delicesine yumruklarken boynuna sarıldığım gibi tüm gücümle kendime çektim üstüne çıkıp ayaklarımla kaçışını engelledim. “Sakin ol!” yüzüme çaktığı yumrukla başım diğer tarafa döndü. Öyle delirmişti ki bunla uğraşamayacağımı anladığımda Tuna’nın belindeki silahı ani bir hareketle kavrayıp ensesine geçirdim ve bayıldı. Tuna’ya baktığımda adamı ters çevirmiş belinden çıkardığı kemeri bağlamıştı. Şaşkın şaşkın bana bakan Tunaya göz kırptım. “Ne bakıyorsun” “Sen nasıl” “Tunacım benim ailemin topu asker farkında mısın e onlardan bişeyler öğrendik bizde” “Anladım” “Aman her neyse polisi ara bende ambulansı arayayım” “İlk önce silahımı alayım” Elimdeki silaha baktım. “Bende kalmış al” diyip fırlattım. “Sanki her gün yaptığın şeymiş gibi...neyse şu polisi arayalım da gidelim Albay ağzıma sıçacak.” ... Arabadan inmiş sonunda askeriye giriş yapmıştık. Polis ambulans şu bu derken saat geç olmuştu. Tuna beni eve bırakmayı teklif etmişti ama reddetmiştim. Bu gece Tansu işini çözmem lazımdı. Sabahtan beri Keskin ile amcam bir yandan Ecre bir andan başımın etini yiyip durmuşlardı. Yok bir yerime bir şey olmuş mu yok yaralandım mı yok ben karakola geliyorum diyip başımın etini yemişlerdi ama sonunda onları ikna edip ben askeriyeye gelmiştim. Tuna resmen stresten terliyordu. “Albay varya benim belamı sikicek yemin ederim komutanım ayrı Albay ayrı bir güzel benzetecekler benimkini dediklerine gülüp koluna girdim. Omuzuna iki kere vurup “Korkma ben varım yanında hiç bir şeycik olmaz” Bana tip bir bakış attı. “Hiç güven vermiyorsun şu an” İki kere göğsüme vurdum. “Sen bana güven” diyip daha çok gülmeye başladım. O da gülmek istiyordu ama stresten gülemiyordu garibim. Amcam,”TUNA ŞAHİN!” Hemen hazır ola geçip gür bir sesle bağırdı. “EMREDİN KOMUTANIM!” “Sakin ol ben halledeceğim” diye fısıldadım. Amcamın yanına doğru ilerleyip boynuna kollarımı doladım. “Amcacım nasılsın” diyerek yanağından sulu sulu öptüm. Amcam,”Hiç sulanma İzem sakın bana sulanma çok kızgınım şu an sana” Dudaklarımı büzdüm. “Amca bak valla bir şey yapmadık hem o yaştaki bir kız çocuğuna yardımdamı etmeyecektim.” Kızgın kızgın arkadaki Tunaya baktı. “Ulan yanında asker varken sen niye bulaşıyorsun” “Amcam bak Tunaya sakın kızma adam beni uzaklaştırmaya çalıştı ben zorla gittim onun peşine onun bir suçu yok” kendimi gösterdim. “Hem bak bana da bir şey olduğu yok adam o kadar saat benle uğraştı zaten benim şanssızlığım belayı çekiyorum” Biraz daha durulmuştu. Tunaya dönüp gür bir sesle bağırdı Tuna hala hazır ol pozisyonundaydı. “DOĞRUMU ASKER!” cevabı gecikmedi. “DOĞRUDUR KOMUTANIM!” “RAHAT!” Saçımı okşadı. “Sen de hep belayı kendine çekiyorsun be kızım insan hiç mi değişmez” “Şansızlık işte amcacım şanssızlık” Kafasını iki yana salladı ardından tekrar gür bir ses duyuldu bu ses Keskinin sesiydi. “TUNA!” garibim yine hazır ola geçti. “EMREDİN KOMUTANIM!” Keskin tam üstüne yürüyecek iken amcam işe el koydu. “ASKER!” Keskin,”EMREDİN KOMUTANIM!” burda baba oğul ilişkisi yoktu. Amcam,”Ben hesabını aldım onun gerisi sana düşmez” Tam itiraz edecektikti ki “Sen benim emirlerime karşı mı geliyorsun” “HAYIR KOMUTANIM!” “İyi kimse birbirine bulaşmasın” diyerek bana döndü. “Ben odama geçiyorum kızım bir kaç işim var bir şeye ihtiyacın olursa gelirsin” “Tamam amca,teşekkür ederim” göz kırpıp odasına doğru ilerlemeye başladı. Adam gibi adamdı karizmanın dibiydi be. Keskin benim vücuduma göz atıp beni omuzlarımdan tutup etrafında çevirdi. “Bir şeyin yok gibi,yok dimi” “Ay keskin yok birşeyim “ Tuna’nın hala hazır ol da olduğunu görünce başımla onu işaret ettim. “Artık rahat desen mi acaba” Sinsi bir şekilde gülüp Tuna’nın etrafında bir tur döndü. Ecel terleri döktüğünü tam burdan görebiliyordum. Tabi arkamız da bunu izleyen bir tim de vardı. Ege kendini tutamamış olacakki ağzından bir gülüş kaçmıştı. Keskinin delici bakışları ona dönmüştü. Olayın garipleşeceğini anladığım da bir anda araya girdim. “Keskin sabah biz seninle bir konu konuşmuştuk sanki, gel onunla ilgili bir şey diyeceğim sana” Ege’ye bakmayı bıraktı ve gözleri anında bana döndü. Tunaya dönüp rahat dedi. Beni kolumdan tutup ortamdan biraz uzaklaştırdı. Merakla “Noldu bir şey mi oldu” “Olup olmayacağını şimdi anlayacağız biraz çocukça olacak ama yapman lazım” “Ne yapacağım söyle yapayım hemen” “Askeriyede senden hoşlanan birileri var mı ya da öyle olduğunu düşündün herhangi biri” “Banane diğerlerinden Tansu önemli benim için” şapşal. “Var mı yok mı sen onu söyle bana” “Bir tane bildiğim var ama uzak duruyorum ondan” “Heh uzak durma işte ondan şimdi git kızı bul ben sizin timi bahçedeki çardaklardan birine oturtturucam sen de Tansunun görebileceği bir açıyla o kızla konuş konuşurken de arada sırada sırıt” “Ben yapamam” “Yapmak zorundasın” Yalvarır gibi “İzem başka bir şey yapalım ben niye istemediğim biriyle konuşayım” “Olan biteni anlamak için tabiki,sen kızı kap gel bana yeter” Çaresizce başını salladı.”Tamam” “Heh şöyle Tansu peki bu kızın seni sevdiğini biliyor mu” Bir süre düşündü sonra cevapladı. “Biliyor timdekiler bir ara alay konusu yapmıştı ordan duymuştur herhalde” “Tamam o zamn gazamız mübarek olsun koçum hadi göreyim seni” diyip omzuna vurdum. Oflayarak yanımdan ayrıldı. Tam bir çocuk gibiydi.Ah aşk sen nelere kadirsin. Keskin yanımdan ayrılınca orda durmuş bizi bekleyen timin yanına gittim. Yanlarındaki gitmemle Tuna hemen dibimde bitti. “Noldu kötü bir şey mi dedi nereye gitti helvamı kavurmayamı” Güldüm. “Yok be bir işi varmış sonra yanımıza gelecekmiş sıkıntı yok kurtuldun yani hadi yine iyisin” derin bir nefes verdi ve benim omuzlarımdan tuttuğu gibi kendine çekti bir kolunu boynuma attı. “Bundan sonra en best kankamsın” diyip ilerlemeye başladı. Timde bizimle beraber geliyordu. En sonunda bir çardak bulup oraya kurulduk. ... Nerdeyse bir saat geçmiş benim salak kuzenim hala bir kızı tutup getirememişti. Timdeki herkes havadan sudan konuşuyordu benden Tansuyla laflıyordum. Gerçekten iyi bir kadındı benden bir yaş büyüktü güzeldi alımlıydı cıvık cıvık değildi tam olması gerektiği gibiydi. Keskin yüzünden kendimi oğluna gelin arayan kadınlara benzetmiştim. Tansu,”Sen İtalya’ya niye gitmiştin” soru beklemediğim yerden gelmişti. Yutkundum. “Ben ailemi kaybetmiştim yani sadece amcam bide kuzenlerim vardı yanımda daha sonra okumak için başvurduğum okuldan tam burs alınca amcam bu imkanın kaçırmamamız gerektiğini söylemişti ilk başta kabul etmemiştim ama sonra bir şekilde gittim işte.İyi ki de gitmişim” Baran’ın ağzından alaycı bir gülüş kaçtı, bir şey mırıldandı ama tam anlayamadım. “Bir sorun mu var” Baran,”Herhangi bir sorun yok şaşırdım sadece” dedi. Sesi öyle duygusuzdu ki bir an ürperdim. “Pardon neye şaşırdın acaba” “İlk başta İtalya’ya gitmek istememişsin ya ona şaşırdım neden bir insan böyle fırsatı geri tepmek ister ki” Masada duran ellerimi birleştirdim. “Haklısın aptalcaydı dediğim gibi küçüktüm o zamanlar bana değer verdiğini düşündüğüm bazı insanlar için geri tepmiştim bu teklifi ama onun için hiç bir şey ifade etmediğimi anladığımda bu teklifi geri çeviremedim. İyiki de çevirmemişim bir insan kaybettim ama yepyeni bir hayat kazandım.” O an gözlerinden öyle bir duygu geçti ki anlayamadım. Ama bir şey fark ettim. Eli yumruk olmuştu. Umrumda bile değildi hem kimdi ki o geçmişim onu ilgilendiriyordu. Geçmişimde yaşadığım her şey sadece beni ilgilendirirdi. Bu konuşma burda bitmiş Ege bu kasvetli havayı dağıtmak için yepyeni bir konu açmıştı. Komik ve iyi bir çocuktu. Timin küçüğüydü. Dediklerine gülerken bir şey fark ettim. Tansu sanki bizi duymuyor gibiydi. Ona baktığımda arkamda bir yere odaklanmış gözlerini kısmış oraya bakıyordu. Biraz daha incelediğimde bir elindeki bardağı hafif sıktığını diğer elindeki parmaklarını masaya ritmik bir şekilde hareket ettirirken gördüm. Arkama baktığımda Keskinin sarışın bir kızla konuştuğunu görmüştüm. Sonunda. Eğer kör değilsem yani doğru görüyorsam o kızın Keskinin etrafında dolaşmasından rahatsız oluyordu. Derin bir nefes verdim. Kesin kıskanıyordu. Herkes sohbet ederken ortaya bombayı attım. “Şu Keskin’in yanındaki kız kim” Herkes işaret ettiğim yöne baktı. Tuna, “Hassiktir lan bu bizim Keskinden hoşlanan kadın vallaha da o kadın” Ege,”Harbi o kadın” Birkan,”Bağırıp durmasanıza oğlum” Tansu,”Aynen, o sesinizi alçaltın duyacaklar şimdi” Tuna,”Duyarlarsa duysunlar, bak bak nasıl gülüyorlar” Tansu sertçe bardağı masaya vurdu. “Önünüze dönün” emir demiri keserdi. Ege, “Afedersiniz komutanım biraz fazla ses yaptık.” Tuna,”Pardon komutanım, ama Allah aşkına çok yakışmıyorlar mı ikiside sarı sarı” kadın da sarışındı. Ama çakma sarışındı çok belliydi. Tansu Tuna’yı öldürecekmiş gibi bakıyordu tabi Tuna bu bakışlardan bir haberdi. Ege,”Ama ben bu kadını hiç sevmiyorum ya çok yapmacık geliyor bana” Bende araya girdim. Umursamazsa söylendim. “Keskin zaten sarışın sevmez” Tansu bana baktı. Tuna,”Niye sevmesin ya” “Ne bilim Allah Allah sevmiyor işte hatta bence zorla tutuluyor dur ben bi şunların yanına gideyim” diyerek hızlıca masadan kalktım ve keskine doğru ilerledim. Yanlarına gelince ikisinin de başı benden tarafa doğru dönmüştü. Sarışın,”Bir şey mi vardı” “Keskinle bir şey konuşmam lazım” “Gördüğün gibi biz konuşuyoruz şuan,hem sen kimsin git şimdi başımızadan sonra gelirsin” Keskinin kolunu sertçe kendime çektim. “Bir tanıdık canım şimdi izninle biz bir konuşalım” keskin de yapması gerekeni anlamış gibi elini belime koydu beni daha çok kendine çekti. “Sonra konuşuruz biz izin ver şimdi bize” Sarışının belimdeki kolu görünce morali altüst oldu. Sıkıntıyla ofladı. Cilveli bir şekilde “Peki Keskincim biz sonra devam ederiz” diyip koluna dokunarak yanından ayrıldı. Kız yanımızdan gittiği gibi omuzları düştü. “İzem senin yüzünden sabahtan beri kırk takla atıyorum şuan” giden sarışının arkasından baktım. “Ben bunu yolarım egoya bak ya canım cicim falan ıyy hiç sevmem” Belimdeki kolunu çekip beni kendine çevirdi. Umutla bana baktı. “E noldu şimdi bir tepki verdi mi bir şey yaptımı” önümüzü daha çok kapattım dudak okumalarını engellemem lazımdı. Yüzümü düşürdüm hayır dercesine kafamı iki yana salladım. Omuzları düştü gözlerindeki ışık söndü ve dudağına acı bir gülüş yerleştirdi. “Kaderim bu benim sevilmemek.” Bu dediğine güldüm. “Komik mi” “Şapşal ya” “Ne diyorsun İzem” “Keskin Tansu seni kıskanıyor” Gözleri pörtledi. Ağzı o şeklini aldı. “N-e ne demek kıskanıyor” Tebessüm ettim. “Abi baya baya kıskanıyor işte.” Gözlerindeki o umut ışığı tekrar canlandı. “Seviyor mu yani” “Seviyor yada aşık diyemem ama senden kesin hoşlanıyor buna adım kadar eminim” Güldü.“Olsun o da yeter bana, İzem...çok teşekkür ederim istediğin her şeyi yapıcam ulan” dedi elini nereye koyacağını bilemezcesine bana baktı. Tam bana sarılacaktı ki onu durdurdum. “Noldu” “Şu an sarılma eve gidince sarılırsın anlarlar yoksa” Yerinde duramıyordu. “Tamam ne yapayım o zaman” “Hiç bir şey yapma keskin timin yanına geçelim sen sadece kimseye bir şey belli etme ikide birde Tansuya bakıp durma yeter” Tim o akşam bize yemeğe geldiğinde gözü sürekli Tansunun üstündeydi o zaman sorgulamamıştım ama şuan neden olduğunu anlıyordum. “Tamam hadi gel gidelim” Küçük bir çocuk gibi heyecanlanmıştı. Keskini böylede görecekmişiz vay be. Tuna,”Ooo komutanım hayırlı olsun” Şaşkın şaşkın Tunaya baktı yanlış anlamıştı.” Siz nerden öğrendiniz” Öksürdüm.”Sarışını diyor” Hemen kendini toparladı. “Saçmalama yok öyle birşey” Ege “Gülüşürken hiç öyle gibi durmuyordunuz komutanım” Keskin,”Yemin ederim ikinizi de ayağımın altına alırım timden sürgün ederim sizi” “Yok Allah korusun komutanım ben Kurt timine girmek için ne çabalar verdim. Başka tim haram bana” Kurt timi. Ortaya bir soru attım. “Neden Kurt” Tansu cevapladı. “Dağların sahibi olan o kişiye adadık kendimizi kurt... nasıl anlatsam dağda taş üstünde taş bırakmayan biri o kadın mı erkek mi kimse bilmez cinsiyetini ne gören olmuştur nede duyan bide pençesi vardır 2 kişiler o iki kişi istese tüm dağları tüm o itleri siler süpürürler buralardan. Onca tim bir araya gelsek bir Kurt ve pençe edemeyiz yani.” Gülümsedim. Çok güzel bir hikayeydi. “Güzel hikayeymiş” Keskin,”Öyledir...neyse biz kalkalım artık Ecre bizi bekliyor evde tek canı sıkılmış.” Güldüm. “Bir saat bizsiz kalsa şaşarım zaten” “Aynen öyle” time döndü. “Hadi hepinize iyi akşamlar.” Bende iyi akşamlar diledikten sonra arabaya bindik ve eve doğru ilerlemeye başladık.Hiç konuşmadık ikimizinde çıtı çıkmıyordu. On beş dakika sonra arabayı park etmiş. Binaya doğru ilerliyorduk. Hiç çıtı çıkmıyordu. Binadan içeriye girdim hiç konuşmaması sinirimi bozmuştu binanın kapısı kapanır kapanmaz beni kucağına alıp döndürmeye başladı hemen omuzlarına tutundum. “Allahhh!” “Keskin ne yapıyorsun indirsene herkesi başımıza toplayacaksın!” Beni yere indirdi. Kafamdan tuttuğu gibi kendine çekti yanağımdan sulu sulu öptü. Omzuna bir tane vurdum huylanmıştım. “Ya git başımdan” Kocaman gülümsemeyle suratıma bakıyordu. “Ne istiyorsun söyle ne istersen alıcam” Neredeyse kahkaha atıcaktım. “Bir şey istemiyorum hadi gel yukarı çıkalım” “Yok çıkmıyorum bir şey iste” Sabrımı sınıyordu. “İstemiyorum Keskin” “İzem bir şey işte ne bilim bari tatlı falan iste bak gece uyuyamam yoksa” Düşünüyordum. Ecre keskin ve amcamın da seveceği bir şey almak istiyordum.Buldum. “Baklava al o zaman” “Tamam hemen alıp geliyorum” diyip binadan koşarcasına çıktı manyak bu adam. Biz dördümüz de tatlıya bayılan insanlardık. Yukarıya çıkıp zili çaldım. Kapıyı Ecre açtı. “Ay sonunda biriniz geldiniz evde patladım resmen abim nerde” Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. “Baklava almaya gitti.” “Hadi be hangi dağda kurt öldü.” “Bilmem onu da abine sorarsın artık” Kurt timi. Kurt. BÖLÜM SONU❤️🔥 BÖLÜM NASILDI? NOT:ARKADAŞLAR OLAYLARA BİR ANDA GİREMEYECEĞİM İÇİN YAVAŞ YAVAŞ İLERLİYORUM. BARAN VE BİRKAN OLAYIDA GEÇMİŞE DAYANAN BİR OLAY BİRKANIN İZEM NEFRET ETMESİDE APAYRI BİR KONU ASLINDA NEFRETTEN ÇOK ONUNKİ BİR ÖN YARGI ZAMANLA OLAYLAR AÇIĞA KAVUŞACAK O ZAMAN ANLARSINIZ ZATEN. LÜTFEN YORUM YAPARAK BANA DESTEK OLMAYI UNUTMAYIN📖🌸 |
0% |