@serenn
|
Çocuk olsam yeniden. Bir tek düşündüğüm için acısa içim, ve kalbim;çok koştuğum zaman çarpsa sadece.
Cemal Süreya.
2003 DİYARBAKIR
“Kızımm” küçük kız babasının sesiyle neye uğradığını şaşırmıştı.Babası sonunda görevden dönmüştü.”Babam!” diyerek üstüne koşmuş boynuna sıkı sıkı sarılmıştı. “Güzelim,oh mis kokunu nasıl özlemişim” küçük kız babasının yanağına sayısız öpücük konduruyordu. “Babam çok özledim” babası kızın boynuna son bir öpücük kondurdu.”Meleğim bende çok özledim seni annenle abin nerde” “Arka bahçedeler abimin ödevine yardım ediyor” Adamın yüzündeki gülümseme büyüdü. Ailesini çok özlemişti. En çok da karısını bu dünyadaki en değerli varlığını ona bu mükemmel çocukları bahşeden kadının kollarına sığınmak istiyordu. Kızını bir kere daha öpüp tek koluna aldı. “O zaman küçük hanım ne yapıyoruz anneyle abiyi bulmaya gidiyoruz.” İzem neşeyle ellerini çırptı.”Gidelim” bir kere daha kızının yanaklarından öptü. Aynı annesi gibi kokuyordu yumurcak bu kokuya ölürdü. Arka bahçeye doğru ilerlerken İzem babasının ağzını kapattı. “Sessiz olalım” diye fısıldadı. Babası onun o minik avucunu uzunca öptü. Onun yaptığı oyuna uyarak “Sessiz olalım” dedi.Kızına sıkı sıkı sarılmış arka bahçeye iniyordu. İndiğinde gördüğü görüntüyle yüzündeki gülümseme daha da genişledi. Oğlu liseye yeni geçmişti. Çok çalışmış güzel bir lise tutturmuştu. Ama bununla yetinmiyor daha çok çalışıyordu annesi ve babası gibi asker olmak istiyordu.Annesi de babası da oğluyla gurur duyuyordu. Karısıyla farklı timlerde çalışıyorlardı çoğu görevlerde yan yana olamıyorlardı ama bir araya geldiklerinde de birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Karısı 2 hafta önce çoktan görevden dönmüştü. Bu sırada çocuklarını çok güvendikleri binalarındaki Ayşe teyzeye emanet etmişlerdi. Adamın tek isteği şu an o güzel kadının kollarına sığınmaktı. İzem,”Anne babam geldii” diyip ellerini çırpmaya başladı. Bu hayatı ona bahşeden bu güzel çocukları onlara nasip eden Rabbine binlerce kez şükrediyordu. Kadın yerinden hızla kalktı. Elindeki kalemi düşürdü. Oğlu barış bu sırada koşarak yanına gelmiş kollarını babasının beline dolamıştı. Adam iki evladına da sıkı sıkı sarıldı. “Paşam özledin mi beni” diye başını okşuyordu. Barış,”Çok özledim” babası göğsüne daha sıkı bastırdı ve başından öpmüştü.”Koçum benim” biraz daha öylece kaldıktan sonra barışın kafasını göğsünden kaldırıp İzemi gösterdi. “Kardeşini kucakla içeri girin biz annenizle şimdi biraz özlem giderelim” Barış sinsice gülüp kardeşini kucağına aldı. “Biz gidiyoruz” diyerek annesiyle babasının yanından ayrıldı. Babası arkasından güldü. “Sıpa seni” “Hasan” bakışları tekrar karısına döndü. Yine dupduru güzelliğiyle karşısındaydı. Karısına sevgisi bitmek tükenmek bilmiyordu. Sanki her gün daha da çok aşık oluyordu. Karısı koşarak kollarını boynuna dolası. “İyisin dimi,yaran falan var mı” başını karısının boynuna gömüp kendi kendine mırıldandı. “Hm” “Hasan yaran var mı” Karısının boynundan öptü. “Sanem, yok bir şeyim güzelim gayet iyiyim sadece sizi çok özlemişim” derin bir nefes çekti içine. “Hele bu kokuyu nasıl özlemişim bir ay hasret kaldım resmen” “Hasan” diye çemkirdi karısı. “Noldu güzelim” dudaklarını ve burnunu güzel karısının boynuna sürtüp duruyordu. Karısı gülmeye başladı. “Huylanıyorum” daha çok güldü.Adam yerinden duramayarak Sanem’i gıdıklamaya başladı. ”Hasan, ay hasan ay yapma çok gıdıklanıyorum lütfen dur,durmazsan öpmem” hasan duyduğu cümleyle aniden durdu. Kafasını karısının başından çekti. Sinsice ona bakmaya başladı. “Sen beni mi tehdit ediyorsun hanımefendi” Sanem cilveli bir şekilde kocasının elini kocasının omuzlarında sonrada göğsünde gezdirip göz kırptı. “Bilmem öyle mi yapıyorum” Hasan yutkunup arkasına baktı çocuklar büyük ihtimal kendi odalarına çıkmışlardı. Oğulları akıllıydı İzeme kalsalar bir dakika başbaşa kalamazlardı.Karısını belinden tuttuğu gibi kendine çekti ve dudaklarını birleşti. Uzun ve özlem dolu bir öpücükten sonra dudakları birbirlerinden ayrıldı ve alınlarını birbirlerine yasladılar. Hasan, “Ölürüm sana” Sanem, “Ölme, bizim için yaşa ve yaşat kocacım” karısının dudaklarına sert bir öpücük daha bırakıp çekildi. “Çocukların yanına geçelim yoksa çok kötü şeyler olucak.” Karısı yine güldü. Bu gülüşü için neler vermezdi ki. Sanem, “Hadi geçelim İzem şimdiden çıldırmıştır.” Karısı yanından geçip gidiyordu ki bir anda onu kucağına aldı. “Hasan ne yapıyorsun indirsene beni çocuklar görecek” Hasan umursamazca omuz silkti. “Görsünler alışkınlar zaten”. Sanem’in yanakları kızardı. “Of zaten arsızdın evlenince daha da arsız oldun be adam bari çocukların yanında yapma.” Üst kata çıkarken karısının söylenmelerini dinliyordu. “Yavrum ırzıma almışım gibi davranmasan mı alt tarafı kucağıma aldım ne var bunda” Sanem’in gözleri öyle bir açıldı ki şoka girdi. Hızlıca etrafa bakındı. Bazen karısının asker olduğuna şaşırmadan edemiyordu. Hızlıca Hasan’ın ağzını kapattı. “Ay sus çocuklar duyacak şimdi” “Tamam güzelim sustum.” yıllardır evliydiler ama değişen hiç bir şey yoktu. İkiside hala ilk günkü gibiydiler. İzem,”Baba anneyi kucağına almış bende istiyoyummm” Sanem,”Heh gördün mü bu çocuk hep senin yüzünden böyle oldu kızım resmen yürümeyi unuttu ya” Hasan güldü bu duruma. Karısını kucaklamayı seviyordu. Kızı da onları gördükçe kucak isteyip duruyordu. İki evladın da tadını almıştı hasan. İkisi de birbirinden güzeldi. Barış çok iyi bir abi olmuştu. İlerde ona bir şey olsa gözü asla arkada kalmazdı biliyordu çünkü oğlu onu her koşulda korurdu. “Güzelim Barış da böyleydi o da kucak isteyip duruyordu ama yürümeyi unutmadı.” “Sen dalganı geç dalganı göstericem ben sana” karısını koltuğa bırakıp kızını kucağına aldı. Barışa göz kırptı.”Seni de alayım mı kucağıma” Barış gözlerini kocaman açtı. “Yok baba ben eksik kalayım” güldü bu dediğine gidip başından öpüp o da koltuğa oturdu. “Sizi bir haberim var” Sanem, “Kötü bir şey mi” “Yani benim için hem iyi hem kötü sizin için çok iyi bir şey” Barış,”Ne diyorsun baba” “Albaylığa atanıyorum” Sanem hızla ayağa fırladı. “Şaka” Hasan,”Güzelim şaka yapar gibi bir halim mi var.” Sanem hızla gelip Hasan’ın boynuna kollarını doladı ardından da barış gelip babasına sarıldı. Barış,”Yani artık görevlere gitmiyorsun” “Maalesef” Sanem,”Ne maalesefi ya ne güzel Albay olucaksın bende Albay karısı olucam” “Güzelim bensiz sahalarda olacaksın. Sanem güzel bir gülüşle karşılık verdi. “Canım bende aldım rütbemi” “Nasıl aldım!” “Sen biraz daha sahalarda kalmak istiyordun hep bende kabul etmeyeceksin falan sanıp rütbemi aldım yani kocacım artık ikimiz içinde hiç bir tehlike kalmıyor artık masa başındayız” Hasan parıldayan gözlerle karısına baktı. “Sen çok akıllı ve kurnaz bir kadınsın” “Öyleyimdir” “Yanyanayız artık” “Aynen öyle” Kızı boynunda ki kurt dövmesiyle oynayıp duruyordu. “Ay babacım uluyayım mı” üçü de birden İzeme şaşkın şaşkın baktı. Barış,” Ben bunun benim kardeşim olduğundan şüpheleniyorum.” Hasan’da Sanem’de gülmelere doyamadı. Sanem,”Ne alaka şu an güzel kızım” İzem,” Babam bana kurtlar ularlar demişti yanlış mı dedi” Sanem,”Annecim doğru demiş baban aynen öyle de niye uluyasın kızım sen kurt musun” Barış,“Anne bırak ulusun işte ileride dalga geçerim” Hasan,”Şşş çok ayıp Barış” İzem abisinin kucağına gitmeye çalıştı. Hasan zorlamadan güzel kızını abisinin kucağına bıraktı. İzem kollarını abisinin boynuna dolayıp onu yanağından öptü. “Dalga denizce olur akıllım” hep beraber gür bir kahkaha attılar hala ne olduğunu anlayamayan İzem abisinin kucağında zıplamaya başladı. “Hadi uluyalım lütfen lütfen lütfennnn” 5 yaşında çok enerjik bir kızdı. Barış kardeşini yanağından uzunca öpüp saçlarını okşadı. “İlk önce sen ulu sonra ben tamam mı” “Tamammm” diyerek ellerini çırptı ve ulumaya başladı. “AUUUUUUUUU!” o an sadece onlar için unutulmaz ve sonsuz bir anı olarak kaldı...
ŞİMDİKİ ZAMAN Kader; iki kardeşin oynarken kurdukları hayalleri bile gerçeğe dönüştürüyorsa, sizin göz yaşlarınızla kurduğunuz hayalleri niçin gerçeğe dönüştürmesin?
İnsan bazen düşünür buda mı varmış benim kaderim de bunu da mı ben yaşayacaktım bu da mı benim başıma gelecekti nasıl bir kaderim var benim. Neden istediğim hiç bir şey olmuyor.Bazen hayal kuramaz insan, gerçekleşmesinin imkansız olduğunu düşünür bazen de imkansız olamayacak kadar güzel hayaller kurduğu aklına gelir. Her şeyi kadere bırakmak mıydı yaşamak olan,yoksa kendi kaderini belirlemek miydi orası muammaydı... ...
Yine sabahın beşinde kalkmış üstümü başımı değişmiş kapımı açmıştım ki benimle aynı anda karşı odanın da kapısı açıldı. Keskin odasından çıkıyordu siyah bir eşofman sıfır kol bir üst ve yine siyah bir hırka ile odasından çıkmıştı. Bende aynı şekilde siyah bir tayt gri bir atlet üstüme de siyah hırkamı almış saçımı at kuyruğu yapmıştım. Biz niye bu kadar aynıydık demeden edemiyordum bazen o da benim gibi giyinmiş ve yine benim gibi spor yapmaya çıkıyordu. Keskin,”Ooo sabahı şerifleriniz hayrolsun İzem hanım” “Sizin de Keskin bey” Üstüme baktı. “Sen de mi spora” “Aynen hadi gel bu sabah ki sporumuz beraber olsun” “İyi hadi gidelim bizimkileri uyandırmadan” “Amcam gitmiyor mu bugün askeriyeye” normalde hep bu saatlerde kalkardı.Gençlikten kalma alışkanlıktı onunki. Keskin,”Yok bugün geç gidicekmiş siz yattıktan sonra söylemişti bana” “İyi hadi gidelim”diyerek ayakkabılarımı giydim. Aynı şekilde oda giyindi beraberce aşağıya indik. Binadan çıkar çıkmaz hafif bir hızla yürümeye başladık. Keskin,”Bakıyorum da hala senlik bir şey değişmemiş gibi hala sabahın köründe spor yapmalar falan” Keskine tip tip baktım. “Sen de çok değişmiş sanki sen de aynısın” “Ayıp oluyor kardeşim bu fiziği yapmak için ben ne kadar uğraştım haberin var mı senin hem ben askerim hanımefendi sabahın köründe kalkmaya alışkınım” hızımı arttırdım. “Tabi canım tabi eğitimlerde ağlamıyorsan benim de adım İzem değil” Yüzünü buruşturdu. “Evet ya varya ilk zamanlar ne kadar babam önceden bize eğitim verse de asıl eğitim başkaymış eğitimden sonraki ilk gün varya götümün üstüne oturamamıştım. Ama şuanlık bir sıkıntı olmuyor.” Hafif bir kahkaha attım. ”Ben demiştim” diyerek daha da hızlandım. Keskin,”Yarışa var mısın” Hiç düşünmeden “Varım,neyine” dedim. Keskin,”Ne bileyim neyine sen seç” düşünüyorum düşünüyorum aklıma hiç bir şey gelmiyordu. “Aklıma bir şey gelmiyor şu an kim kazanırsa istediği bir zaman istediği şeyi yaptırır bence” “Tamam, benim için hava hoş kaybetmeye hazır ol sevgili kuzenim” Alaycı bir gülüş kaçtı dudaklarımdan. “Ben nerdeyse yıllardır koşuyorum canım asıl sen kaybetmeye hazır ol” Keskin”Nereye kadar yarışalım” “Buraya yakın bir park varya hani küçükken gidedik hep oraya kadar olsun” küçükken giderdik... “Kabul” ikimizde durup nefeslendik. Keskin,”1...2...3 başla!” Bir andan gülüyor bir andan koşuyordum. Keskin,“Şimdiden ne isteyeceğimi düşünmeye başladım. “Çok ümitlenme bencee!” İkimizde deli gibi koşuyorduk varmamıza çok az kalmıştı ama tek bir aklımdan geçiyordu şuan, kestirme yol. Keskin ile koşarken aradan sıvışarak sağ yola girdim park her zaman burdan daha yakındı. O halen yolundan gidiyordu. Kendi kendime mırıldandım. “Seni çiğ çiğ yiyeceğim keskin çi- Ah!” önce sertçe bir bedene çarptım tam düşecekken belimden kavradığı gibi kendine çekti. Başım öyle dönüyordu ki anlatamam resmen kafataslarımız birbirine çarpmıştı. Belimi tutan ellerinden kurtulduğum gibi başımın dönmesiyle bir adım sendeledim. Beni tekrar tuttu. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda gördüğüm kişiye ayrı bir şaşırdım. Şuan bana endişeli gözleriyle bakan bir adet baran ve onun arkasında bizi izleyen Birkan vardı. Ve onun arkasında da bitiş noktasına ulaşmış bir adet keskin...Allah kahretsin. Baran’ın kollarının arasından çıkıp önümde nefes nefese eğilmiş hala beni görmeyen keskine baktım. Ayağımı hızlıca yere vurdum. “Allah kahretsin!!” Baran,”Efendim” Sinirli gözlerle Baran’a döndüm. “Ya sizin ikinizin benim kafamla zorunuz mu var acaba önce arkadaşın sonra sen ne bu be...sizin yüzünüzden zaten yarışı da kaybettim” ayağımı bir kere daha yere vurdum. “Ya varya ben bittim Allah bilir ne isteyecek benden... ben harbi boku yedim” Birkan,”Neyi kaybettin ne oldu” tam cevap verecekken hızlıca buraya doğru koşan bir keskin gördüm.Yanıma geldiği gibi yüzümü ellerinin arasına aldı. “Alnın çok kötü kızarmış...kızım sen niye dikkat etmiyorsun kendine” “Ben mi yaptım sence keskin” Baran’ı gösterdim. “Senin bu komutanın kılıklı adam bana çarptı.” Baran,”Komutanın kılıklı adam demek” Keskin uyarır gözlerle bana baktı. “Yok komutanım öyle bir şey demedi yanlış anladınız siz” “Gayet de doğru anladınız beyfendi hem siz sabahın köründe ne yapıyorsunuz be!” Baran sesli bir nefes verdi.”Sen ne yapıyorsan onu yapıyoruz.” Onun anlına baktığımda onun da alnı kızarmıştı ama çıtı çıkmıyordu. Normalde benim de çıtım çıkmazdı ama bu adam tanıştığımızdan beri bir garipti o yüzden bende ona garip davranmıştım. Yüzümü buruşturdum. Elimi onun alnına. götürdüm.Sesim içime kaçmış gibi söylendim. “Senin de alnın kızarmış...hatta şişecek gibi nerdeyse...buz koyalım” hafif bir tebessüm sundu bana alnındaki elimi tuttu ve aramızdan çekti. “Merak etme bir şey olmaz bana,daha kötülerini de yaşadım” O an yaptığım farkına varıp ondan uzaklaştım. “Aman banane ya bir an boşluğuma geldi merak ettiğim falan yok yani” “Tabi...” Tam cevap verecekken araya keskin girdi. “Devam mı etsek,siz de gelin komutanım” Baran,”Bana uyar” arkasına dönüp birkaça baktı.Kafasını salladı.”Banada uyar” “Bana uymaz ama! Ben gidiyorum be ne haliniz varsa görün” tam gidecekken keskin kolumdan tuttuğu gibi kendine çekti. “Şaka yapıyor komutanım şaka” gözlerini uyarırcasına bana dikti. Spor da yapmam lazımdı offff. “İyi be” diyerek önden gitmeye başladım. keskin yanıma gelip kolunu omzuma atıp bir andan da omzuma vuruyordu. “Eğer biraz daha omzuma vurmaya devam edersen o omzunu yerinden söküp atıcam” Birkan,“Çok hırçınsın” “Kişiye göre değişir tavırlarım ve hareketlerim, biz Keskin ile hep böyleyiz bizim doğamız bu” Keskin,”Aynen komutanım alıştım ben sorun yok” dediğine sessiz kaldı ve yanlarından ayrılıp yürümeye başladık.
-1 HAFTA SONRA-
“Evet hanımefendi aynen öyle hiç bir şeyiniz yok tahlillerinize de baktık yani endişelenecek kötüye giden bir durumunuz yok şimdi bir rapor daha gelicek ona da bakıp her şeyi daha net anlayacağız” kapını tıklanmasıyla içimden şükür duaları okumaya başladım. Çok konuşkan bir kadındı. Kısacası çenesi düşüktü ama olsun o da heyecanlıydı. “Gir!” Hemşire elinde kağıtla girdi. “Buyrun İzem hanım istediğiniz tahlillerin sonucu” “Teşekkür ederim,sen çıkabilirsin” hemşire odadan çıktığında elimdekini raporu açarak incelemeye başladım. Yüzümdeki gülümseme büyüdü tam da tahmin ettiğim gibi hamileydi... Karşımdaki kadın sabırsızca bana baktı. “Noldu doktor hanım bir şey mi oldu.” Yüzümdeki gülümsemeyle kadına döndüm. “Hamilesiniz” Gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Neyim neyim” “Hamilesiniz hanımefendi hayırlı olsun” Gözünden yaşlar düşmeye başladı.Eliyle ağzını kapattı. “İnanamıyorum” Olaya el atıp konuşmaya başladım. “Evet ne kadar imkansız gibi görünsede başarmışsınız Merve hanım hamilesiniz” Hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Uzun zamandır tedavi görüyordu ne kadar hamile olması güç olsada başarmıştı. Önceki yılların raporlarını incelediğimde durumunun yıllar geçtikçe daha da iyileştiğini görmüştüm. Bana mide bulantısı sürekli kusma bayılma gibi etkenlerle gelince aklıma gelen tek şey hamilelikti. Artık o kadar ümidi kesmişti ki hamile olabileceği ihtimalini bile düşünememişti. Yanına giderek ellerini tuttum.”Merve hanım tam bir aylık hamilesiniz” hiç beklemediğim bir şeyi yaparak bana sıkı sıkı sarıldı. İlk önce biraz şaşırdım ama sonrasında benim sarılmama ihtiyacı olduğunu hissederek bende beline kollarımı doladım ve sırtını aşağı yukarı okşamaya başladım. “Başardınız,sonunda” Hüngür hüngür ağlıyordu.”Ben inanamıyorum” Geri çekilip tekrar ellerini tuttum. “İnanın artık hem her şey sizin için daha güzel olucak... bir bebek size çok iyi gelicek” Hızla gözyaşlarını sildi.”Yemin ederim ona çok iyi bakacağım sevgimi asla eksik etmeyeceğim hep seveceğim koruyup kollayacağım ne olursa olsun” biraz buruktu sesi sanki bir şeylere üzülüyor gibiydi. Kaşlarımı çattım. “Bir sorun mu var” Gözlerini bana çevirdi. “Benim eşim...benim eşim asker göreve gitti zorlu bir görev bir şey olmasından korkuyorum zaten yeni geldik biz buralara çok ani oldu dönememesinden...sevdiğim adamı görememekten ona çocuğumuz olacağını söyleyememekten çok korkuyorum.” Aklıma bundan tam bir hafta önce göreve giden kuzenim geldi. Ona bir şey olmasından çok korkuyordum hep korkmuştum ama alışmıştım beklemeye, gelmeyeceğini bildiklerimi bile beklemeye çok alışmıştım... “Olsun gönlünü ferah tut hem bak yeni gelmişsiniz buralara düzenimiz falan bozuldu diye düşünüyorsan düşünme her şerde vardır bir hayır” Gülümsedi.”Sen çok iyi bir insansın teşekkür ederim” “Ben teşekkür ederim asıl nerde oturuyorsun bir taksi çağıralım seni bıraksınlar” “Çok teşekkür ederim ama babam beni dışarıda bekliyor ben dışarıda beklemesini istedim.” Oturduğum yerden kalktım. “Peki,tekrar hayırlı olsun” “Çok teşekkür ederim doktor hanım” “Rica ederim,iyi günler” Merve hanımın dışarı çıkmasıyla kendimi koltuğa bırakıp başımı geri yasladım. Benimle aynı yaştaydı ama çoktan evlenmişti. Tam dört yıldır bir bebek sahibi olabilmek için sayısız hastaneye gitmişti. En son gittiği hastanede gördüğü tedavi işe yaramış olacak ki sonunda hamile kalmayı başarabilmişti. Çok şanslıydı sevdiği adamdan bir bebek sahibi olmak...tahmin edemeyeceğim bir duyguydu belki yaşayacak belki de ömür boyu yaşayamayacaktım bilmiyorum...aman neyse.
... Saatler geçmiş hala hastanedeydim boş bir vaktimde olduğum için aşağıdaki kantine inerek kendime bir kupa çay almış yavaşça içeceğimi yudumluyordum. Telefonuma gelen bildirimle bakışlarımı masaya indirdim. Mesaj amcamdandı.
AMCAM❤️: Müsait misin kızım arayayım mı? Gülümsedim. Canım benim ya hastam olduğunu düşünerek rahatsız etmemek için mesaj atmıştı. Seviyordum bu adamı.Yengem...Evre’nin doğumunda vefat etmişti.Dün gibi aklımdaydı o gün. Amcamın ameliyathanenin önünde yere çöküp ağlaması...benim gidip dört yaşında o küçücük halimle amcama kollarımı dolamam amcamın bana sarılarak ağlaması...bazı şeyler gerçekten unutulmuyor. Amcam o günden beri daha da bir düşkün oldu çocuklarını ne istedilerse yapmaya çalıştı şımarttı annesinin yokluğunu hissetmemeleri için elinden gelen her şeyi yaptı. Annem babam abim hepimiz onların yanında olduk. Ta ki onlar vefat edinceye kadar. Ailem vefat edince amcam değil beni yetimhaneye vermek aklının ucundan bile geçirmemişti. Beni yanına alarak kendi kızı gibi büyütmüştü. Üçümüzüde birbirinden ayırmamıştı. Evlatlarına ne aldıysa ne yedirdiyse aynısını bana yapmıştı. Hep yanımda olmuştu.Ölsem hakkını ödeyemezdim.Hızlıca mesaj sayfasından çıkarak amcamı aradım. Telefon ikinci çalışta açılmıştı. “Kızım” “Amcam nasılsın” “İyiyim güzelim sen iyi misin yoruldun mu” “Eh,biraz yorgunluk var tabi” “Dikkat et kendine yorma kendini git birşeyler atıştır,aç bırakma kendini” “Tamam amcam önemli bir mevzu yok dimi” “Var aslında” Yerimde dikleştim.”Kötü bir şey mi oldu.” Güldü.”Yok kızım kötü bir şey olmadı Keskin bu akşam dönüyor o yüzden dedim.” yüzümdeki o korku ifadesi silinip geriye derin bir tebessüme bıraktı. “İyi dimi amca kimsede birşey yok” “Yok canımıniçi kimsenin bir şeyi yok herkes iyi ben bir şey konuşacaktım seninle” “Söyle amcacım” “Keskinin yarın doğum günü biliyorsun büyük ihtimal gece buraya varırlar ben onun gelmesini bekleyip öyle eve dönerim siz o sırada en azından bir pasta alsanız kutlasak, zaten yavrum yeni görevden geldi yorgundur da çok abartmaya gerek yok” İşte böyle bir adamdı benim amcam. Ne kadar albay da olsa mesleği babalığının önüne geçmiyordu evine geldiği an kimseyi ayırmaksızın herkese sevgisini belli ederdi. “Tamam amcam sen o işi oldu bil Ecreye haber verdin mi” “Yok kızım onun dersi vardır bu saatte aramadım rahatsız etmemek için ama mesaj attım görünce zaten seni arar” “Tamam amcam o tonton yanaklarından öpüyorum seni akşam görüşürüz” “Görüşürüz deli kız,görüşürüz” telefonu kapatıp rahatça çayımı içmeye devam ettim. O sırada yanıma küçük bir erkek çocuğu geldi. Bana çok güzel bakıyordu maksimum 4 yaşlarında bir çocuktu. “Doktor mucun sen abba” Gülümseyip önünde diz çöktüm.”Evet,doktorum küçük bey”diyip burnunu acıtmayacak şekilde sıktım. Güldü. “Sen çok gücezsin ama” diyip dudaklarını büzdü. “Öncelikle teşekkür ederim ama neden üzüldün anlamayadım küçük bey” “Üzülmedim ki çoç gücezsin ben kıscandım” Güldüm.”Neden kıskandın bakalım” “Sen çoç gücezsin herkes sana bakar bende kıccanıyım” “Allah Allah” diyip saçlarını karıştırdım. “Abba sen belimle evlencene” Şaşkın şaşkın suratına baktım. “Ama ben senden çok büyüğüm evlenemeyiz yani” Dudaklarını büzdü.”Büyürüm o zaman” diyip omuzları silkti. Bu tatlı haline dayanamayıp küçük beyi kucağıma aldım. Saçlarıyla oynamaya başladım. “Şimdi şöylemi biz evlenemeyiz çünkü ben çok büyüğüm hem sen de çok küçüksün-“ Kızgın kızgın bana baktı. “Küçük değilim ben büyüdüm!” “Tamam küçük bey büyüdün ama evlenemeyiz işte” “Niye ki” “Çünkü ben senden büyüğüm tatlım.” Üzgün bir şekilde gözlerime baktı. “Of ya niye kimse benimle evcenmiyor” “Adın ne bakalım” “Ayaz” “İsmin çok güzelmiş ayaz bey şimdi söyle bakalım sen diyorsun evlenmek istiyorum diye ama daha bir mesleğin bile yok bence önce eline mesleğini almalı sonra da evleneceğin insanı bulmalısın yada vazgeçtim sen bulma o seni bulur” “Bulur mu!” “Bulur hatta seni çok sever” “Söc mü” “Söz ayazcım söz” “Ayaz oğlum nerdesin” bir kadının ayaza seslenmesiyle o tarafa döndüm benim ona baktığımı hissetmiş gibi bana döndü. Şaşkın gözlerle bir bana bir kucağımdaki oğluna bakıyordu. Bu yüz...bana çok tanıdıktı. Tabi ya Selin...ilkokuldan selin yanıma hızla geldi beni hatırlamıştı. “İzem bu sen misin yoksa ben mi yanlış görüyorum” ben değişmemiştim en azından dış görünüş olarak. “Selin asıl karşımdaki sen misin” güzeldi daha da güzelleşmişti. “Benim,ay çok özlemişim” diyerek sıkıca bana sarılmıştı. Bende aynı şekilde ona sıkıca sarılmıştım. Selin ile ilkokulda çok yakın arkadaştık...Ailemin vefat etmesinden sonra tüm arkadaşlarımla, değil konuşmak yüzlerine bile bakmıyordum ama Selin hep yanımda olurdu,ortaokula geçtiğimiz zaman burdan taşınınca da bütün bağımız kopmuştu. Sevdiğim sayılı insanlardandı. Ayaz, “Anne! Sen tanıyo musun bu abbayı!” Selin,”Tanıyorum annecim ilkokuldan arkadaşım” Ayaz,”Çoc iyi o caman” Selin,”Çok mu iyi niyeymiş o” “E ben o caman bu abbayı hep göyeceğim dimi!” Selin bana baktı. Seviyorduk birbirimizi arkadaşımı özlemiştim ondan bir daha ayrılmaya niyetim yoktu. Ailem öldüğünde yanımda olan sayılı insanlardandı. “Evet Ayaz bey beni artık hep görebileceksin” Selin,”Gerçekten mi,görüşecek miyiz artık” Tek kaşımı kaldırdım.”Görüşmek istemez misin benimle” Hemen itiraz etti.”Saçmalama ondan mı dedik sen benim hep en yakın arkadaşımdın keşke hiç ayrılmasaydık” “Olsun belki böylesi daha doğrudur” Selin,”Numaranı versene o zaman!” diyip telefonunu uzattı. Uzattığı telefonu alarak numaramı girdim ve ismimi yazdım. Uzattığım telefona bakıp tip bir bakış attı bana. “İzem Algın ne Allah aşkına sanki iş arkadaşımsın” “Sen istediğin gibi kaydet işte” Tam bir şey diyecekken arkadan bir adamın sesi geldi.
“Selin güzelim,bulmuşsun ayazı” Ayaz ellerini çırparak babasına baktı. “Anne buydu beyi” Hala kucağımda olan ayazı Selin’e uzattım. Hızlıca annesinin boynuna kollarını doladı. Karşımdaki adam, “Kusura bakmayın doktor hanım bizim oğlan kaçmış siz bulmuşsunuz çok sağolun” “Sorun değil hem ben o değil o beni buldu” Selin eşine döndü.”Kocacım hani benim ilkokulda çok yakın bir arkadaşım vardı.Hatırlıyor musun” Kaşlarını çattı. “Hatırlıyorum da güzelim ne alaka” Selin,”Arkadaşım İzem işte” diyip beni gösterdi. “Buda eşim Murat.” Şaşkın bir şekilde “Murat mı” dedim. Sormak istiyordum ama bir yanlış anlaşılma olur diye soramıyorum. Selin,”Ay hatırladın aynen o Murat bu Murat yazlıktaki” Elimi uzattım. “Memnun oldum” aynı şekilde elimi sıkıp karşılık verdi. Murat,”Tanıyor musunuz” “Tabi ki tanıyorum hatırlıyorum küçükken başımın etini yerdi Selin,Murat diye diye sonunda almış istediğini” Murat eşinin belinden tutup kendine çekti. Saçlarına bir öpücük kondurdu. Yaptığı bu hareketle Selin’i utandırmıştı. Yanakları kızarmıştı. “Öyle oldu gerçekten kaptı beni” Ayaz babasını geri iteklemeye çalıştı. “Baba öpme annemi!” “Sıpaya bak senin annense benimde karım ne var yani” Babasının kafasını geri itmeye çalışıyordu.”Öpme yaa!” Selin”Murat uğraşma çocukla” Murat,”Küçük bey senden önce ben görüp aldım anneni haberin olsun” Ayaz,”Anne ne diyo babam ya” Selin,”Yok kuzum bir şey baban şaka yapıyor”kaşlarını çatarak eşini uyardı. Çok güzellerdi. Yanımıza hemşirenin gelmesi ile üçümüzün bakışları da oraya dönmüştü. Hemşire, ”İzem hanım ameliyathaneye çağrılıyorsunuz” Kaşlarımı çattım.”Vakanın durumu ne” Hemşire,”Doktor hanım kurşunla yaralanma vakası çok kan kaybetmiş” Selin’e dönüp”Sonra haberleşiriz” diyerek ameliyathaneye doğru koşmaya başladım. Selin,”ARAYACAĞIM SENİ!”
... Sonunda işlerim bitmiş hastaneden çıkmış pastaneye doğru ilerliyordum ki telefonum çaldı.
“SÜSLÜ”arıyor.
Telefonu açtım. “Efendim” “Abla sen pastayı aldın mı yoksa ben alayım mı” “Ben almaya gidiyorum şimdi sen boşver onu ne aldın abine” “Bir ara çok istediği.bir saat vardı hatırlıyor musun ama pahalı diye almıyordu onu aldım işte,sen ne aldın” “Alt üst takım aldım bide küçük bir bileklik” “Ay çok güzel, çok heyecanlıyım canım ya kesin çok yorulmuştur görevde” “Evet,neyse ben kapatıyorum pastane geldim” “Tamam görüşürüz öptümmm” Telefonu kapatıp pastanenin içine girdim. “Buyurun” gözüme kestirdiğim pastayı işaret ettim. “Bana şu çikolatalı pastayı paketler misiniz?” “Tabi üstüne ne yazalım” “İyiki doğdun koca adam” kafasını sallayarak üzerine notu yazıp paketledi. Afiyet olsun diyerek paketi bana uzattı. Paketi aldığım gibi eve doğru yürümeye başladım.
...
Ecre,“Ay sonunda geldin” Ayakkabımı çıkarıp içeri girdim. “Yavaş yürüdüm markete de uğradım hem amcam zaten geceye anca burda olur demişti.” Ecre,”İyi bari ben bu arada yemek yapmaya çoktan başladım abim patetesli börek seviyor diye börek yapıp sofra bezine sardım.” Çantamı asıp banyoya gidip ellerimi yıkadım ve mutfağa yöneldim. “Bende tavuk salatası bide kısır yapayım sende yardım et bana” “Tamamdır” ... Saat gece yarısını geçmişti ve biz hala Ecre ile beraber salonda oturmuş amcamla keskini bekliyorduk. Ecreye döndüm. Uykusu gelmişti bütün gün okulda olunca yorulmuştu bende yorulmuştum ama olsun alışkındım.
Ecre yerinden kalktı ve cama doğru ilerledi. “Nerde kaldı bunlar ya acaba başlarına bir şey mi geldi” “Sanmıyorum amc-“ “Geldiler!” “İzem pastayı hallet sen” “Tamam” diyerek pastayı alıp Ecrenin eline tutuşturdum. “Ben mi tutacağım” “Heralde sen tutacaksın” “İyi peki” Hızlıca mumları yakmamla birlikte kapının açılma ve ardından kapanma sesi duyuldu. Keskin,”Bizimkiler uyudu herhalde” Amcam,”Uyumuşlardır,gel salona geçelim bir şey konuşacağım seninle” Keskin,”Üstümü değiştirseydim” Amcam,”Değiştirirsin evlat hele bir gel” ve beraber salona giriş yaptılar. “İYİKİ DOĞDUN!” Keskin şaşkın şaşkın bir pastaya bir de bize bakıyordu. Keskin,”Siz-“ Ecre,”Abi mumları üfle hadi sönecek” Keskin öne gelerek gözlerini kapattı bir Dilek dileyip mumları üfledi. Bize baktı sonra babasına dönüp sıkı sıkı sarıldı. “Albayıma bak be bide beni oyuna getiriyor” “O kadar da olsun” diyerek oğluna sıkıca sarıldı. Sonra bize döndü. Ecre kollarının arasına atladı. “İyiki doğdun abimm” saçlarını okşayıp önce başından sonra da yanağından öptü. “Sağ ol süslüm” diyip o koca kollarıyla belini daha çok sarmaladı. Sonra bana bakıp yanına gelmemi işaret etti. Solunda ki ecre sağında ki bana sıkı sarıldı benimde saçlarımı öptü. “İyi ki doğdun kardeşim” kafasını ikimizin arasındaki boşluğa koydu. “Ölürüm size,teşekkür ederim abisinin canları” Arkadan amcamla göz göze geldik. Bize öyle bir bakıyordu ki resmen gözleri dolmuştu. “Yaran var mı” Ecre ile ikimizin aynı anda sorduğu soruyla bize daha çok sarıldı. Ağzından güler gibi bir ses çıkardı. “Yaram falan yok iyiyim hatta şuan baya iyiyim” ikimizde yavaşça geri çekildik. Ecre,”Abi hadi sevdiğin yemeklerden hazırladık gel ye aç açına yatma” Keskin,”Tamam siz yatın yerim ben” Ben,”Yok öyle hep beraber yiyeceğiz” Keskin,”Tamam açsanız yiyelimde aç değilseniz gidin yatın işte” Amcam,”Sus bakayım hadi yürüyün sofraya” Sofraya bakıp gözlerini bize dikti. “Niye bu kadar çok şey hazırladınız” “Çok konuşma da otur ye” hızlıca hazırladığımız sofraya oturup hazırladığımız patatesli böreği midesine gönderdi. “Of of ölürüm bu yemeklere,baba valla kızların da pek hamarat” Amcam,”Öyledir benim kızlarım” Yemekleri yedikten sonra hediyelerimizi vermiştik keskin açıp çok beğendiğini söylemişti. Amcam ona hediyesini vermemişti büyük ihtimalle özel olarak vermeyi planlıyordu.
... Herkes çoktan odalarına çekilmişti. Ecre odaya girdiğimiz gibi kendini yatağa atıp uyumuştu. Amcam da az önce keskinin odasından çıkmıştı büyük ihtimalle Keskine hediyesini vermişti. Sabırsızca yerimden doğrulup komidinin üst çekmecesini açıp içindeki bilekliği aldım. Yengem bu bilekliği bana yapmıştı kendi elleriyle örgü şeklindeydi siyahtı. Önünde bir kurt ve Ayyıldız işareti bileklikten sarkıyordu. Çok güzeldi. Biz çok küçükken bunun aynısından annesi Keskine Ecre’ye ve abime de yapmıştı.Ama keskin bir görev sırasında bana kaybettiğini söylemişti. Çok üzülmüştü. O yüzden bu bilekliği ona vermeye karar vermiştim.Abimin bilekliği de bendeydi. Yavaşça odamdan çıkıp karşımdaki odayı doğru adımlayıp sessizce kapıyı çaldım. Ses gelmedi. Yine çaldım yine ses gelmedi. Bu yüzden yavaşça kapıyı aralayıp kafamı içeri soktum. Keskin yatağa yan bir şekilde uzanmış elinde bir saate bir de ailesinin olduğu fotoğrafa bakıyordu,çok dalgındı beni fark etmemişti. Kapıyı yavaşça kapatmamla gözleri bana döndü. Yatakta hızlıca doğruldu. “İzem bir şey mi oldu” sesi boğuktu. Ağlamıştı. Yanına gidip yatağın kenarına oturdum. “Yok öylesine geldim bir şey verecektim.” “Ne verecektin.” “Boşver şimdi” diyip elindeki saati işaret ettim. Keskin tam bir saat hastasıydı. Biraz daha çabalarsa koleksiyon bile yapabilirdi o derece fazlaydı. Ama şöyle bir sıkıntı vardı o saat amcamın saatiydi. Keskinin küçükken sürekli istediği ama asla alamadığı sonrasında da istemeyi bıraktığı, yengemin amcama aldığı saatlerden biriydi.Saat çok eski model aynı zamanda çok güzeldi. Önemli nokta şuydu ki bu saat yengemden amcama hatıraydı. Görüyorum ki bu saat artık keskinin olmuştu... Çatallaşan sesiyle “İzem”dedi. “Babamın bu saat,annemin babama aldığı saat bana verdi inanabiliyor musun babam bu saati bana verdi.Canından çok sakındığı eşyasını bana verdi.” “Ne güzel işte” “İzem bu saat babam için çok değerli bize de babam demişti annemin babama aldığı ilk hediyeymiş...istemedim zorla verdi çok utandım İzem çok utandım.” yanına yaklaşıp kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne yasladım. Aynı şekilde bana sıkıca sarıldı. “Demek ki artık sana güveniyor,yanlış anlama keskin güvenmiyordu demiyorum ama...amcam sanki bizim büyüdüğümüzü yeni yeni anlıyor” Burnunu çekti. Ağlıyordu. “İzem... bana dedi ki inşallah bir gün sen de bu saati evladına emanet edersin içim parçalandı yemin ederim” hıçkırdı.”İ-içim parçalandı.” daha sıkı sarılıp saçlarını okşamaya başladım. Abim gibiydi saçlarının okşanmasına bayılırdı. Güldüm. Abim beni öyle kıskanırdı ki keskinden ne zaman saçını okşamaya kalksam abim beni kucağına alır kendi saçlarıyla oynamamı isterdi ben onun saçlarıyla oynarken ikimiz de uyuya kalırdık. Kendini geri çekti. “Niye güldün.” “Abim geldi aklıma her saçınla oynadığımda kızardı bana” dudaklarına acı bir gülüş yerleştirdi. “Keşke yine yan yana olsaydık da yine kıskansaydı bizi” “Keşke...neyse keskin ben sana bir şey vereceğim ama kızmayacaksın” Kaşlarını çattı.”Böyle dediğine göre kesin kızacağım” Konuyu uzatmadan cebimdeki bilekliği çıkarttım. Keskin tam ağzını açacak iken söze ben girdim. “Abi bak belki kızacaksın ama ben bunu sana vermek istiyorum kaybettiğini söyleyince buraya kargolatacaktım ama başına bir şey gelir diye gönderemedim hem abimin bilekliği de bende buda senin olsun,lütfen” “İzem saçmalama o bileklik senin hem ben kendi bilekliğimi kaybettiğim için zaten suçlu hissediyorum kendimi bide sen bunu isteme benden” “Abi!alıyor musun almıyor musun ben sana veriyorum işte doğum günü hediyen bak ilk kez yıllar sonra bir Doğum gününde yan yanayız” Biraz tehdit etmem lazımdı.”Almazsan küserim” gözleri dolu dolu güldü. “Çocuk musun sen ne küsmesi” “Lütfen hem ben iki taneyi ne yapacağım boşver biri senin olsun” “İzem”dedi yalvarırcasına. “Lütfen.” Boynumdan tuttuğu gibi kendine çekti ve sarıldı. “Siz bugün beni ağlatmak için anlaşma yapmışsınız” “Alıyor musun,almıyor musun” “Sana yemin ederim ne olursa olsun kaybetmeyeceğim o bilekliği iki elim kanda olsa yine de benim yanımda olacak” “Söz mü” “Söz başımın belası söz” “İyi bari” Gözündeki yaşları silip geri çekildi. “Koskoca üsteğmeni getirdiği hale bak” “Keskin sen de insansın biliyorsun dimi” “Bunu bana sen mi söylüyorsun,bak ben hem seninle hem Ecre ile acılarımı hep paylaştım. Ama en çok da seninle paylaştım İzem eğer bir gün sende yorulursan yaslan bana,tutarım ben seni, düştüğün yerden kaldırırım hem sen bana abinin emanetisin...” “Tamam anlatırım” “Söz ver” “Abi...” “İzem söz ver” “Offf,söz” “Düzgün söz ver” “Söz, vallaha söz billaha söz” “Aferin,hadi git yat yarın işe gideceksin Ecre çoktan uyumuştur bile” Kafamı sallayıp Keskinin bileğini tutup dizime koydum ve bilekliği bileğine taktım. “Çok yakıştı.” “Teşekkür ederim” Derince gülümseyip bana baktı. “Hadi artık yatalım sabah kalkamayacağız yoksa” “İzinli değil misin” “2 gün izinliyim ama sabahları ben bırakacağım sizi” “Ee yat işte bizi niye bırakıyorsun” “Ben bırakırım sizi hem işe ne ile gideceksiniz hanımefendi” “Ben İtalya’dan arabamı getirttiyorum.Yani artık bizi bırakmana gerek kalmayacak beyfendi, hem şu arabayı Ecreye de ver azıcık bizi bir sal ya” “O dilini kopartırım senin başınıza bir şey gelir buralarda, araban gelmeden benden kurtuluşunuz yok yani” “Offf” “Abiye oflanmaz hadi hadi git yat artık” Yataktan doğruldum.”İyi geceler” kapıdan tam çıkıyordum ki bana seslendi. “İzem” “Hm” “Çok teşekkür ederim kardeşim” Gülümsedim.”Rica ederim abicim” diyerek odadan çıktım.
... “ABİİİİİ!!!!” Amcam,”Yine kızımla uğraşıp duruyor” Güldüm.”Sabahtan beri Ecreyi uyandırmaya çalışıyorduk ama uyanmak bilmiyordu en son çare Keskin bir sürahi suyu Ecrenin suratına boşaltmış bulunuyordu.Keskin yapıcağını yapıp koşarak salona gelmişti.Çaydanlığı yerine bırakıp Keskine döndüm. “O sürahiyi doldurup öyle gel sofraya, çabuk” ensesini kaşıdı.“Doğru ya unuttum” diyerek mutfağa gitti. O sırada üstü başı ıslak bir Ecre bizi karşıladı. Amcam,”Kızım üstünü değiştirsene” Ecre,”Baba zaten şimdi işe gideceğim boş yere değiştirmeye gerek yok” “Kızım hasta olursun git değiştir üstünü” tam ağzını açacaktı ki amcam yine itiraz etti. Oflayarak odasına gidip üstünü değiştirmişti o sırada Keskin de sofraya geldiğinde hepimiz hızlı ve güzel bir şekilde kahvaltımızı yaparken keskin lafa atladı. Keskin,”Ben bugün ne yapacağım evde ya” Amcam,”Çık dışarı gez oğlum tutan var sanki” Ecre,”Benim bir fikrim var bu akşam rakı balık yapalım mı” Keskinin hemen yüzü güldü. “Olur hatta çok iyi olur kesin yapalım” Amcam,”Siz kendi aranızda yapın benim işlerim var” “Ama amca” “Kızım ben sizin aranızda ne yapacağım bu yaşta Allah aşkına güzelce eğlenin işte” “Kendine haksızlık ediyorsun amcacığım maşallah gencecik adamsın ne yaşlısı ya” Ecre,”Baba ya kendine haksızlık ediyorsun taş gibi adamsın” Güldü.”Kızım siz beni bırakın beraberce eğlenin işte,itiraz istemiyorum” Keskin,”Bizim timdekileri de çağıralım nasıl olur” “Olur,kaçta gidelim” Keskin,”Sekiz uygun mu” Ecre,”Uygun” hızlıca kahvaltımızı yaparak odalarımıza çekildik. Altıma bol kalçamı toparlayan mavi bir pantolon onun üstüne rahat bir badi üstünde trençkotum ve takılarımla tamamdım. Ecrede üstüne Beyaz bir pantolon siyah bir crop ve deri ceketiyle çok güzel olmuştu omzuna attığı çantasıyla hazırdı. Bende geniş bir çantaya hastanede ihtiyacım olanları alıp odadan çıktım. Aşağı inip arabaya bindik Ecreyi okula bıraktıktan sonra hastanenin yolunu tutmaya başladık.
...
“Off ya çok güzel olmam lazım ne giyeyim ben ya” çoktan eve gelmiş akşamki yemek için hazırlanmaya çalışıyorduk daha doğrusu Ecre hazırlanmaya çalışıyordu ben çoktan giyeceğim elbiseyi seçmiştim. Ecrenin dolabına gidip siyah bol bir mini elbiseyi çıkarıp üstüne tuttum. Altına siyah bir çorap bir de deri botlarla mükemmel olurdu. “Bunları giy,güzel olur” Elbiseyi evirdi çevirdi taradı durdu. Beni gelip yanağımdan öptü. “Ay sen olmasan ben ne yaparım acaba Güldüm.”Yılışma yalaka senii” “Aşk olsun” “Bırak şimdi onu bunu biraz daha giyinmezsek Keskin bizi gerçekten kesecek.” Yüzünü buruşturdu.”Çok kötü bir espriydi.” “Biliyorum.” Üstüme straplez upuzun tüm vücudumu saran siyah bir elbise giymiştim. Elbisenin bel kısmına bir zincir takıp saçlarımı sıkı bir topuz yapmıştım. Küçük küpeler ve zarif bir kolyeyle hazırdım. Makyajımı hafif tutmuştum ama asıl bombayı kan kırmızısı kopkoyu bir ruj sürerek tamamlamıştım üstüme kısa deri ceketimi giyip küçük bir çanta takmıştım.Hafif bir parfüm sıkmıştım.Gayet güzeldim. İkimiz de hazır olunca birbirimize baktık. Ecre,”Ay çok güzel olduk” “Bence de, hadi çıkalım artık şu odadan abin yoksa birazdan basacak odayı” Kapıyı açtığımızda bir adet sinirli bir Keskin bizi karşılıyordu. Tam başını kaldırmış bize sataşacaksın bizi görünce ağzı iki metre açıldı. Kafasını iki yana sallayıp gözünü kapattı ve tekrar açtı. “Siz gerçekten bunları mı giyeceksiniz” Ecre etrafında döndü.”Çok güzel olmamış mıyız” Keskin,”Allah rızası için çıkarın şunları ne olur alt tarafı rakı balığa gidiyoruz amına koyayayım”
Ben,”Gayet güzel olduk hiç çıkarmaya da niyetimiz yok eğer şimdi çıkmazsak bir daha da çıkmam dışarı” Sert bir nefes verdi.”Yürüyün başımın belaları yürüyün” Tam çıkacakken Ecre,”Ay bir dakika parfüm sıkmayı unuttum” diyerek odasına tekrar girdi. Keskin “La havle!” Keskini bir inceledim. Siyah gömlek siyah kumaş pantolon giymişti gömleğinin ilk iki düğmesini açık bırakmıştı. Boynunda künyesi bulunuyordu.Bileğinde dün verdiğim bileklik ve amcamın hediye ettiği saat vardı.Üstüne de uzun bir ceketle gayet yakışıklı olmuştu.Tansunun kalbine inebilirdi. “Keskin bey kim için bu kadar süslendiniz” Gözleri üstünde gezindi.”Olmamış mı” “Yok ondan demedim gayet yakışıklı olmuşsun bu yakışıklılığınız kime böyle diyorum” Ensesini kaşıdı.”Beğenmesini istediğim tek bir kişi var o yüzden ona” Ecre,”Kim kimi beğeniyor” Keskin,”Kimse kimseyi beğenmiyor hadi hadi yürüyün.” Aşağı hızlı adımlarla inip arabaya doğru yürüdük. Ecre tam arka koltuğa binmek için hazırlanıyordu ki kolundan tutup başımla ön koltuğu gösterdim. “Hadi geç öne” “Harbimi” “Harbi” yanağımı sulu sulu öptü. “Ay canım ya” keskin bu halimize gülüp arabaya bindi. Bizden arkasından arabaya binerek mekana doğru ilerlemeye başladık.Belirli bir süre sonra radyodan yükselen müzikle bedenim kasıldı.Keskin kısık bir sesle çalan müziğin sesini daha da yükseltti.
Evim ol Kurtar beni Sonum ol
Dilerim ki Dilerim ki asla caymazsın benim olmaktan Dursun zaman Kalsın yerim derinlerinde saklanan
Aklıma biri geliyordu gelmemeliydi,gelmesindi gelemezdi.
Kaybolan bir ruh gibi Kayıp gidersem de bul beni Mahvolur da bitersem Tut elimi
Dayanamayıp bu kısımda bende mırıldanmaya başladım.
Dilerim ki Dilerim ki asla caymazsın benim olmaktan Dursun zaman... Kalsın yerim derinlerinde saklanan...
Gözlerimi kapattım ve başımı cama yasladım müziği duymamaya çalıştım.
...
Keskin,”Evet hanımlar sonunda geldik” diyerek arabadan indi ardından da biz indik. Ceketimi düzelterek mekana yürümeye başladım.
Mekandan içeri girmemizle Tuna’nın sesi duyuldu. “KOMUTANIM,KOMUTANIM BURDAYIZ!!!” Keskin ağzını içinden bir küfür savurdu. Sonra cümlenin devamını getirdi. “Salak bu çocuk” Masaya yönelip timin oturduğu kısma ilerledik herkes birden ayağa kalktı. Tek tek keskine sarılıp hediyelerini verdiler. Tuna bir ıslık çaldı.”Hanımefendiler bu ne güzellik böyle” Ecre,”Sağol” “Teşekkür ederiz Tuna bey o sizin mütevaziliğiniz” bu adama kanım ısınmıştı. Tuna,“Kankama bak be” Keskin dişlerini sıkarak “Alacağım şimdi ayağımın altına ayağını denk al Tuna” “Pardon komutanım” Sırayla masanın etrafında dolaştık ve yerlerimize oturduk.Ege ben ecre ve keskin yan yanaydık.Benim karşımda baran onun yanında Birkan onun yanında da Tuna vardı. Keskinin gözleri etrafı tarıyordu. Aradığını bulamamış olacak ki derin ve sıkıntılı bir nefes verdi.Tansu yoktu.Hemen lafa atladım. “Tansu yok mu” Ege,”On dakikaya burda olur” “İyi bari” diyerek üstümdeki deri ceketi çıkardım. Kendime elimle hava yapmaya ve etrafı incelemeye başladım. İncelemeyi bitiriyordum ki önüme dönmemle Baran’la göz göze geldik. Bana bakıyordu ama...sanki dalmış gibiydi. Bu adam çok mu yakışıklı olmuştu bana mı öyle geliyordu üstüne lacivert bir polo yaka tişört altına siyah kumaş pantolon giymişti ve muazzam gözüküyordu. Aman banane. Hala bana baktığını anlayınca göz kırpıp sen hayırdır der gibi başımı salladım. Daldığı yerden çıkıp pardon diye mırıldandı. Yanındaki Tuna, “Bir şey mi dediniz komutanım” “Yok koçum bir şey demedim” Tuna da başını sallayarak önüne döndü. Ecre,”Ee ne söylüyoruz” Ege,”Rakı balık” Ecre,”E ne bekliyoruz” Birkan garsonu çağırarak masayı donatmasını söyledi. O sırada içeriye giren kişi ile gözlerimizi ondan alamadık. Mini siyah dar straplez bir elbise altına çok uzun sayılmayacak çizmeler üstüne ceket ve açık bıraktığı gece karası saçlarıyla tek kelimeyle muhteşem olmuştu. Keskinin ağzı açık kalınca elimle bacağına vurarak öksürdüm. Kendini toparlayıp sıcak basmış gibi üstündeki ceketi çıkardı. Onun bu haline sessizce gülmüştüm. Sessizce mırıldandım. “Dibin düştü.” uyarıcı gözlerle bana bakıp Tansuya geri döndü. Tansu yanına geldiğinde keskin ayağı kalktı. Tansu,”Doğum günün kutlu olsun” diyerek bir kutu uzattı. Keskin”Teşekkür ederim gelmen yeterdi” hafif yanakları kızarmıştı. Keskin yavaşça kutuyu açıp içindeki hediyeye baktı ve uzunca gülümsedi. Bir kolyeydi ucunda ay yıldız vardı...çok güzeldi. Keskin,”Takar mısın” Tansu,”Şimdi mi” Keskin daha çok gülümsedi. Tansunun bakışları keskin gülüşüne kaydı. “Takarım” diyerek kolyeyi elinden alarak parmak uçlarında biraz yükseldi ve boynuna kolyeyi taktı. Keskin kolyeye bakıp Tansuya sarıldı. “Teşekkür ederim” Tansu da boynuna kollarını dolayarak karşılık verdi. “Rica ederim” Sanki hipnoz olmuş gibilerdi.Çünkü birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Bu hallerine başımı eğerek gülümsedim.Timden bir kaç kişinin öksürük sesiyle gerçek dünyaya dönüp birbirlerinden ayrıldılar. Çok yakışıyorlardı. Keskin ensesini okşayarak yanıma oturdu Tansu da Tuna’nın yanına geçti. Tuna hınzırca gülerek Keskin’e bakıyordu. Anlamıştı. Allah rahmet eylesin. Biz derin bir sohbete dalarken keskin gözlerini Tansudan alamıyordu. Omuzumla omuzuna vurup. “Kapa ağzını kapa bu kadar da belli edilmez aa” “İstemsiz oluyor” Kimsenin bize bakmadığından emin olup bana doğru eğildi ve daha kısık sesle konuştu. “Çok...çok güzel olmuş” “Ateş bacayı sardı komutanım” diyerek güldüm. O sırada baran lafa atladı. “Kulağının arkasındaki dövme kurt dövmesi mi” dövmeye dokundum. “Evet” Tansu,”Çok güzelmiş senin için bir anlamı var mı?” Acı bir gülüş kondurdum dudaklarıma. “Babamda da aynısı vardı o yüzden yaptırmıştım.” Tuna,”Baban nerde peki” Ecre ile keskin rahatsızca yerinde kıpırdandı. “Annem,babam ve abim vefat etti.” Tuna,”Özür dilerim...” Gülümsedim “Sorun değil” Ege bu kasvetli havayı dağıtmak istercesine ortaya bir konu attı. Ege,”İzem abla İtalya’yı anlatsana biraz” Ona döndüm. Masaya ellerimi koydum. “Ne anlatayım” “Ne bileyim mesela yakın bir arkadaşın oldumu” “Bir tane oldu” Tuna,”Bu kadar mı yani” “Benim öyle aksiyonlu ne bileyim öyle heyecanlı bir hayatım olmadı hiç bir zaman,ne İtalya da ne de burada sıradan bir insanım işte evden okula okuldan eve giden biriydim şimdide evden işe işten eve gidiyorum” Ege,”Desene baran komutanıma benziyorsun” Baran’a döndüm. Baran,”Ev iş dışında dışarıda olmayı sevmem” “Ne güzel işte oh mis gibi hayat” Ecre,”Ay çok bunaltıcı” Tansu birden ortaya bir konu attı. “Hiç aşık oldun mu peki” yutkunamadım. Keskin,”İzem cevap versene” cevap vermediğimi anlayınca Tansuya geri döndüm. “Hayır,hiç aşık olmadım...” Yalan.Koca bir yalan. Tuna,”Nasıl aşık olmadın sevgilin de mi olmadı” “Ne aşık oldum ne de sevgilim oldu tek tabancayım yani” Yalan köpek gibi aşık olmuştum kimi kandırıyorsun sen, kimi kandırıyorsun. Masadaki rakıyı alıp tek dikişte bitirdim. “Hiç aşık olmadım.”
BÖLÜM SONU❤️📖
BÖLÜM NASILDI?
BU BÖLÜMÜN AYARINDA OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM.AMA BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN BÖYLE SÖYLEYEMEYECEĞİM BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN MENDİLLERİNİZİ HAZIRLAYIN.ARTIK KİMİN KİM OLDUĞU NELER OLUP BİTTİĞİ ARTIK YAVAŞ YAVAŞ BU KONULARA GİRMEYE BAŞLIYORUM.NE KADAR ÇOK YORUM VE OY ATARSANIZ BÖLÜMLER DE O KADAR ÇABUK GELİR SİZLERİ SEVİYORUM KENDİNİZE İYİ BAKIN.
|
0% |