@serenn
|
“Aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır...” ~Dostoyevski~
Tuna, “Yeter Allah aşkına yeter öldüm bittim orospu çocukları bir bitmediniz amına koyayım”
Tim günlerdir görevdeydiler. Bu it sürüleri bitmek bilmiyordu.
Baran, “Ağzınızı toplayın” Tansu,”Komutanım afedersiniz de ilk kez Tunaya katılıyorum,fazla haklı.” Baran başını iki yana sallayarak hedefine odaklandı ve bir it daha cehennemi boyladı.
Keskin,”Ulan evimi özledim be” Ege’nin arkası dönük Tansu ile Keskine sırıtarak bakıp onlar duymadan sessizce şöyle mırıldandığını duydu.
“Zaten evinizdesiniz komutanım” Bunu sadece Birkan ve baran duymuştu.
Aylardır herkes Keskinin Tansuya ölüp bittiğini tim de herkes anlamıştı. Gizlemiyordu,zaten gizlemesi de gerekmiyordu. Ancak Tansu gözünün önündekini görmüyordu.
Birkan,”Aşk boş iş!” İşte bunu timdeki herkes duymuştu. Tuna,”Çok haklısınız komutanın katılıyorum, ne öyle Allah kimsenin başına vermesin”
Keskin,”Düzgün konuşsana lan sana vermesin banene ben belki istiyorum” bunu Tansuya bakarak söylemişti,ancak olay çok da umrunda olmamalı ki kafasını kaldırıp karşısındaki adama bakmamıştı bile.
Keskinin onun bu hareketine karşı yüzü düşsede tekrar onun yanına yaklaşıp hedefine odaklanmıştı.
Ege, “Bence çok yanlış düşünüyorsunuz komutanım herkes ömründe bir kez bile olsa aşık olmalı bence”
Tuna,”Siktir ordan aşkmış peh!” Tansu şimdi konuya dahil olmak istiyor olacak ki konuşmaya başladı.
Tansu,”Niye” bunu Ege’ye bakarak söylemişti.
Ege’nin yüzünde bir sırıtış belirdi.
“Ne bileyim komutanım düşünsenize bir sevdiğiniz var o da sizi herhangi bir karşılık beklemeden seviyor,sarılıyor,öpüyor işte görevden gelince arkanda bekleyecek biri olduğunu biliyorsun. Şimdi diyeceksiniz ailen zaten var ama aile başka aşk başka komutanım isterse beni beklemez çeker gider ama bekliyor işte, benimle ağlıyor benimle gülüyor falan çok güzel birşey bence umarım bir gün yaşarım”
Tansu cevap vermedi. Keskin hemen lafa atladı. “Vallaha çok doğru konuştu” Tansu yarım bir gülüşle Keskine baktı. “E sen anlat o zaman Keskin komutanım aşk nedir”
Keskin, “Mantık yoktur aşkta bence,ne bileyim mantıksızdır işte. Tarifi imkansızdır. Sevmek yada hoşlanmak değildir aşk onu her şeyiyle kabul etmek her zerresini delicesine sevmektir...”
Baran kendi kendine mırıldandı. “Öyleydi...”
Ege,”Bir şey mi dediniz komutanım” Baran,”Yok, bir şey demedim koçum” Tuna tam ağzını açacaktı ki ortam da bir bomba sesi yankılandı.
Teröristlerin olduğu kamp toza dumana bulanmıştı.
Birkan,”Lan kim patlattı bombayı” Baran,”İçerde bizden biri mi vardı.” Tansu,”Yoktu biz böyle bir bilgi almadık içerde kesinlikle bizden biri yoktu!” Ege,”Ya varsa ya içerde bir Türk askeri varsa!!!” Tuna,”Komutanım şuan ne alaka” Baran,”Bilmiyorum,içeriye bizlerden biri sızmış olabilir ama bu çok çok düşük bir ihtimal kim nasıl girdi içeriye”
Birkan,”Kurt olabilir mi” Tuna anında reddetti. “Olamaz eğer olsa şu an çoktan Türk bayrağı karşımızda dalgalanıyor olurdu hadi onuda geçtim havaya bile sıkmadı amk ne alaka yani”
Tansu,”Lan nerden biliyorsun belki zamanı olmadı” Tuna,”Ben idolümü şu kadarcık tanıyorsam sikseniz o bayrağı dikmeden burdan gitmez”
Baran,”Tuna doğru söylüyor kurt yada pençesi değil kurt olsa bayrak dikerdi. Pençe olsa ne yapar ne eder havaya iki adet kurşun sıkardı. Onlar değil başka biri,alana giriyoruz!”
“EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!!!”
Baran,”Birkan Sertkaya!!” “EMREDİN KOMUTANIM” “Ne olursa olsun asla ama asla bölgeden dışarı çıkmıyorsun,hiç kimse ne olursa olsun benim emirlerimin dışına çıkmayacak ben demeden harekete geçmeyecek anlaşıldı mı”
Birkan’dan ses gelmedi. Birkan böyle şeylere gelemezdi. Önüne gelenin belasını sikip cehennemin dibine göndermek isterdi ve yine bir masumun canına zarar gelmemesi için kendi canını feda etmeye hazır bir askerdi.
Herkes öyleydi,Baran’da öyleydi ancak o bir komutandı. Timin komutanıydı,onları doğruya da yanlışa da yönlendirecek kişide oydu ve yine onların hayatını hiçe sayıp kendileri feda edip etmeyeceklerini belirleyecek olan da oydu. Kurallar böyleydi,kimse emrin dışına çıkamazdı. Emir demiri keserdi.
“ANLAŞILDIMI ASKER!” “EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!!!”
Dakikalarca yürüdüler kamp alanının içine geldiklerinde neredeyse tüm teröristlerin cansız bedeniyle karşılaştılar.
Keskin keyifle gülümsedi. “Yapanın elleri dert görmesin”
Tuna,”Bencede komutanım”
Baran duyduğu bir çıtırtı sesiyle konuşmaya başladı.
“Sessiz olun!” anında hepsinin sesi kesildi. Sesin geldiği yöne ilerlemeye başladılar.
Herkes adımlarla komutanlarını takip ediyordu. Sesin geldiği yöne baktıklarında nerdeyse ölmek üzere olan bir teröriste rastladılar. Birkan yakasından tuttuğu gibi ayağa kaldırdı.
Birkan,”KONUŞ!” it alaycı ve bir o kadar da korku dolu bakışlarını time çevirdi.
“Bende size diyecek laf yohtur” Birkan,”Öyle mi” “Öyle” yakasından tuttuğu gibi kendine çekip kafasını karşısındaki adama çevirerek düşmesini sağladı. Kolundan tutarak tekrar ayağa dikilmesini sağladı. “SÖYLÜYOR MUSUN SÖYLEMİYOR MUSUN LANN!” adam kafasını reddedercesine sallayınca elinde tuttuğu tüfeği adamın özel bölgesine tutarak sayısız kez ateş etti. Acıya dayanamayan it geberip gitti.
Birkan,”Soyunu sopunu siktiklerim” diyerek kafasına da bir el ateş ederek adamın tahtalı köyü boylamasını sağladı. Tansu,”Ellerinize sağlık komutanım,şimdi ne yapıyoruz”
Keskin tansuya dönerek konuşmaya başladı.
“Burayı bombalayan kişi çoktan gitmiştir.” Baran komutana döndü. “Komutanım emirlerinizin dışına çıkmak istemem fakat arasak da bulabileceğimizi düşünmüyorum,çok temiz çalışmış geldiğimiz yolda da herhangi bir ize rastlamadık.
Baran,”Aynen öyle şuan için bulmamız olanaksız,bir gün illaki tekrar karşılaşırız karargaha bilgi geçip geri dönmemizi sağlayacağım. Birkan,”Komutanım fazla uzaklaşmış olabilir ancak ararsak belki bir ihtimal bulabiliriz”
Tuna,”Bunun için uğraşacak vaktimiz yok bize verilen görevi layıkıyla yerine getirdik hem eminim ki bu koca kamptan kurtulmasını bilen her kimse...bir planı da vardır.” herkes bu düşünceyi onaylayınca geldikleri yöne doğru ilerlemeye başladılar.
Saatler sonra önlerinde beliren helikoptere hızlı ve tekin adımlarla binerek uzaklaşmaya başladılar. Keskin fazlasıyla yorgun gözüküyordu. Baran yanındaki adamın ayağına hafif dokunarak kendine dönmesini sağladı. “Fazla yorgun duruyorsun” karın boşluğunu gösterdi. “Sıyırdı” vurulmuştu.
Tansu,”Vuruldun mu,niye bizim haberimiz yok!” Keskin karşısında oturan kadına yarım gülüşle karşılık verdi.
“Kızım sizin haberiniz olsa ne olur olmasa ne olur zaten geri dönüyoruz”
Tansu,”Gerizekalı...” “Ege şunun yarasına baksana” Ege,”Yere uzanın komutanım öyle daha rahat olur.”
“Keskin oturduğu koltuktan kalkarak yere doğru uzandı ve tişörtünü sıyırdı. Baran göz ucuyla yaraya bakmıştı,ölmezdi.Daha kötü yaralar gördüğü olmuştu. Tansuya baktı. Aylardır bu tim ile birlikteydi neyin ne olduğunu anlamıştı. Keskin tansuyu seviyordu ve yine aynı şekilde tansuda keskini seviyordu. Ama bu sevgi arkadaşça değildi. Aşktı. Tansu gözünün önünde olup bitenleri anlamayacak kadar kördü yada anlamak istemiyordu,bilmiyordu.
Ege,”Yara iyi komutanım kurşun Allah’a şükür içeri girmemiş ama kan kaybından dolayı fazla yorgun düşmüşsünüz o zamana kadar dayanırsınız sonrada sizi bir hastaneye götürürüz-“
Keskin,”Yeter be çocuk ne çok konuştun,ölüyor muyum hayır. Olay bitmiştir” diyerek yerinden kalktı ve tekrar Baran’ın yanına oturdu.
Baran,”Albay dediklerini duysa seni bir kaşık suda boğardı”
Güldü. Gülünce yarası acıdı ve yüzü buruştu ama yine toparladı ve eski haline geri döndü.
“Albayı geç sen ben bizim kızları düşünüyorum nasıl bu yarayı fark ettirmem diye hadi Ecre bana bir süre sarılmasa anlayacağını pek zannetmiyorum ama izem ağzıma sıçacak büyük ihtimal ulan hatırlıyorum İzem 17 yaşlarında falandı galiba bir ara kendi yaşıtlarında bir kız Ecre ile dalga geçince tekme tokat dövmüştü.”
Baran,”İyiymiş”
Tansu,”Ecre ile niye dalga geçtiler” Keskin bakışlarını ayaklarına indirdi. “E bizim cimcime o zamanlar sapsarı birşeydi arkadaşlarının arasında hatta tek sarı oydu bazen itip kakıyorlardı bazen ablaları bulaşıyordu,öyle işte izem ile biz de meleğimi korurduk,hem çok saçma ya bir insanı sırf çok sarı diye niye dışlarsın amına koyayım şuan bak taş gibi bir kadın oldu kardeşim”
Ege,”Öyle tabi” Keskin delici bakışlarını karşısındaki adama dikti. “Ne dedin lan sen” Ege tedirgin bir sesle konuşmaya başladı. “Ne diyeceğim komutanım işte dışlamışlar falan ya banada saçma geldi o yüzden şey ettim ben”
Keskin,”İnşallah” Birkan,”Seviyorlar seni” Keskin,”Kim seviyor!” “Ecre ile izem işte baya yakınsınız hatta izem ile ayrı bir yakınsınız” “He öyle,izem kardeşim benim ya bazen o bana bir abla oluyor bazen de ben ona abi oluyorum İtalya’ya gitmeden önce de böyle iyiydik ama sanki birbirimizden uzaklaşınca aksine daha çok bağlandık birbirimize değerimizi anladık”
Baran,”Ne güzel” “Öyle valla komutanım e sizde var mı”
Ege,”Vallaha ablamı çok seviyorum komutanım tamam arada tartışıyoruz falan ama saçının teline zarar gelse dünyayı yakarım”
Tuna,”Lan ablan mı var senin”
“Evet komutanım niye bu kadar şaşırdınız”
Tuna,”Yok lan ne şaşıracağım hiç konusu açılmayınca öyle bir anda duyunca işte bir garipsedim”
“Peki komutanım”
İZEM “Amca hadi kahvaltıyaaaa” sessizce konuşuyordum. Amcam içeriye hızlı adımlarla girdi. “Geldim” Ecre baya hastalanmıştı. Dün gece boyunca uyuyamamış tüm gece kusup durmuştu. Ateşi normale göre daha fazlaydı,üşütmüştü. O yüzden bugün okula gidemiyordu. Keskin de görevdeydi. Kısaca amcam ile baş başa bir kahvaltı yapacaktık.
“Dur sen otur kızım ben doldururum çayları” “Ben doldururdum” “Yok ben doldururum otur sen bakayım” diyerek çayları doldurmaya başladı. “Amca ya Ecre niye böyle oldu ya nasıl canı yanıyordur şimdi” Derin bir gülümsemeyle bana baktı. “Ecren’in kuzeni değilde annesi gibi davranıyorsun...”
Güldüm.”E ne yapayım evimizin cimcimesi işte” çayından bir yudum alarak tekrar bana döndü. “Ecre hep böyle kızım sürekli koşturur durur bir de kendine bakmaz hastalanır bak bir örnek vereyim,aynı geçen çocuklara yağmurluk giydirip kendine hiç bir şey almadan yağmurun altında deli gibi koşmasından belli” “Evet ya deli kız” Ecre öğrencileriyle bahçeye çıktığında fazla ıslanmış ve üşütmüştü. Tüm çocukları sıkı sıkı giydirmiş kendini de önemsememişti. Bir gün onu çok fena yapacaktım. “E amca işler nasıl her şey yolunda dimi bir aksilik yok” “Var aslında ama işte anlatamam,biliyorsun” “Ah evet kurallar...ama kötü bir şey değildir en azından” Ağzına zeytin attı. “Yok kötü değil aslında iyi bir şey biri bizim yararımıza bir şey yaptı ama kim olduğunu bilmiyoruz o,teşekkür etmek lazımdı.” “E artık kimse kim vatanını seven biri olduğu belli yüz ifadene bakılırsa güzel bir şey yapmışsa benziyor” “Öyle” Güldüm. Dakikalar sonra kahvaltımızı yapmış sofrayı beraberce toparlamıştık. Bugün hastaneden izin almış Ecre ile ilgilenmek için evde kalmak istemiştim. Amca kendi kalmak istese de adı üzerinde o bir albaydı ve asla işlerinden geri kalmamalıydı. Ama en azından Ecre uyanana kadar kendime dışarıdan bir şeyler almak istiyordum. Yeni evim için. Ecrenin odasına bir saate geleceğime dair bir not bırakıp amcamla beraber binadan inmeye başlamıştık. Amcama doğru dönüp çapkınca göz kırptım,arabayı gösterdim. “Gideceğin yere bırakayım mı yakışıklı” boynumdan tuttuğu gibi kendine çekip saçlarımı karıştırdı. “Olabilir hanımefendi ama sizin için biraz yaşlı değil miyim” düşünürcesine bir parmağımı çeneme dokundurdum. “Benden büyükler daha çok ilgimi çekiyor” Yüzü hafif düştü ve kızgın bir hal aldı. “Tövbe estağfurullah,hadi düş önüme” Güldüm. Arabaya binerek sürücü koltuğuna geçtim. Normalde kendi arabamın çoktan gelmesi gerekiyordu ancak Fırat Amcam tüm bakımlarını yaptırması uzun zamanını aldığını en yakın zamanda arabayı Türkiye’ye göndereceğini söylediği için arabasız kalmıştım. Ama olsundu amcamın vardı. Onu askeriyeye bırakıp evim için eşya almaya gidecektim.
Radyodan rasgele çalan bir şarkıyla yol almaya başladık. Amcama kısa bir bakış atıp tekrar önüme döndüm. “Tüm ne zaman geliyor” Amcam,”Belli değil ama gelmeleri uzun sürebilir büyük bir alana gitmişlerdi, herhangi bir bilgi de almadım askeriyeye gidince olan biteni öğrenirim nasıl olsa,inşallah iyidirler” “İnşallah” diyerek yolculuğumuza devam etmeye başladık.
📖 “Aslında şuradaki takım iyi ancak çok büyük ben zaten tek yaşayacağım o yüzden abartı bir şeye gerek olduğunu düşünmüyorum” karşımdaki kadın yüzündeki tebessümle bana baktı.
“Haklısınız bunlar daha çok, yeni gelin çeyizi gibi oldu”
Koltuk takımı bakıyordum. “Allah korusun” “Pardon bir şey mi dediniz.” “Yok bir şey demedim,bana daha makul bir şey gösterirseniz iyi olur” koltuk takımları hem çok pahalı hem de gereksiz derece de büyüktüler,zaten tek yaşayacaktım,fazla da misafir ağırlayacağımı düşünmediğim için bütçeme uygun aynı zamanda çok fazla yer kaplamayacak bir takım istiyordum. Bundan günler önce zaten diğer kalan tüm eşyaları tamamlamıştık en sona da koltuk takımı ve yatak odam için bir yatak almayı bırakmıştım.
“Bu modelin çok fazla bir yer kaplayacağını düşünmüyorum.”
L şeklinde ama fazla yer kaplamayacak ne çok küçük ne de çok büyük bir koltuk takımıydı gayet idealdi. “Tamam bu olsun,vereceğim adrese ne kadar kısa sürede gönderirseniz benim için o kadar iyi olur”
“Peki buyrun işlemleri tamamlayalım” “İlk önce bir yatak seçmek istiyorum”
“Tabi şöyle buyrun” Kadının gösterdiği yere doğru giderken karşımda bir yatak gördüm. Gülümsedim. İki kişilik geniş bir yataktı. Gidip üstüne oturdum bir iki kere kalk otur yaptım. Gayet yumuşak ve rahattı,en önemlisi ise genişti. Dağınık yatan bir insandım o yüzden bu yatak benim için en uygun yataktı. “Bu olsun” “Peki buyrun” demesiyle kasaya yöneldim.
... 2 saat sonra işlemleri tamamlayıp arabama binmiş ve eve gelmiştim. Bir yandan binadan çıkıyor bir yandan da kendi kendime konuşuyordum. “Of lütfen uyanmamış ol ya,of gerizekalı kafam halsizdir de şimdi kahvaltıda yapmamıştır” kasadaki adam beni o kadar uğraştırmıştı ki oracıkta onu boğmak istemiştim. Sessizce kapını kilidini açıp içeri girdim,kapıyı kilitledim. Sessiz ve hızlı adımlarla Ecren’in yanına ilerledim,kapıyı açtım. Ecre yoktu. Hızlıca odadan çıkarak salona yöneldim. Gördüğüm görüntüyle kalakaldım. Bir koltuk da Ecre, bir koltuk da Keskin boylu buyunca yatmış. Tepelerinde ise Kurt timi bekliyordu. Benim içeri girmemle birlikte hepsinin bakışları bana döndü. “Ne oluyor burda” Keskin yorgun bir sesle bana döndü. “Hoşgeldin hanımefendi, yüzünü gören cennetlik” “Siz ne zaman geldiniz” Ecre bir kaç kere öksürdükten sonra konuşmaya başladı. “İki saat oldu” Ben gittikten hemen sonra gelmişlerdi. Tam bir şey demeye hazırlanıyordum ki aklıma bir ayrıntı takıldı. Keskin görevden dönüşte asla bu kadar halsiz olmaz ve bu kadar yorgun konuşmazdı en son böyle olduğunda vurulm-
Hızla keskinin yanına gittim. “Vuruldun mu!” Keskin Baran’a baktı sonra da bana döndü ve gözlerini kapadı. “Anlar demiştim sana gelirsek İzem evet vuruldum,yine sen söylemeden durum raporu geçeyim sadece küçük bir sıyrık kurşun içeri girmedi karın boşluğumda, hastaneye gittik pansumanım yapıldı heh birde bayılmışım o yüzden bir daha bayılmamak için dinleniyorum,oldu mu” Ağzım açık keskini dinliyordum.Tişörtünü sıyırıp yaraya baktım. Pansuman iyi görünüyordu.Yaraya bakmayı bitirdiğim anda ayağa kalktım ve kendi kendime mırıldandım. “Gerizekalı...durum raporuymuş” Güldü,yarası acıdı. Tansu ben ve Ecre aynı anda konuştuk. “GÜLME!” Keskinin yüzündeki gülümseme anında yok oldu. “Sustum” Ecrenin yanına ilerleyip ateşine baktım.Sabahkine göre daha iyiydi. “Özür dilerim en fazla 1 saate gelirim diye düşünüyordum ama işte salağın biriyle uğraşmak zorunda kaldım” “Saçmalama abla hem çocuk muyum ben kendi başımın çaresine bakabilirim” Güldüm.”Tabi canım dün yataktan kalmaya bile halin yoktu” “O dündü ama ilaçlar ve senin mis gibi yemeklerin iyi geldi daha iyiyim teşekkür ederim” Saçından öpüp gözlerimi timin üzerinde gezdirdim. “Siz de hoşgeldiniz” Hep bir ağızdan konuştular. “Hoşbulduk” Tuna,”Hoşbulduk kankam benim” Keskin,”Cıvıma lan!” “Sustum komutanım” Ege güldü keskinin ona bakmasıyla gülüşü soldu. Bir anda ortaya bir soru attım. “Aç mısınız” Tuna,”Vallaha çok açız” Baran,”Değiliz” Tuna,”Ne demek hayır komutanım açız işte” Birkan,”Ulan siktir git evinde ye o zaman” “Ama komutanım-“ Baran bir anda ayağa kalktı. “Biz müsaadenizi isteyelim” Ecre,”E kalsaydınız” Ege,”Yok biz evlere dağılalım siz de rahat edin” Birkan,”Aynen” Tuna oylayarak ayağa kalktı. “Kankam bence bunlar bizi kıskanıyor” Baran,”Ulan kankanıda senide düş önüme alıcam yoksa ayağımın altına” zorlamaya niyetim yoktu,gitmek isteyen gidebilirdi. Ama sanki Tansu’nun gitmeye niyeti yok gibiydi. Tansu,”İzem eğer rahatsız etmeyeceksem eğer ben kalabilir miyim hem sanada yardım ederim,albay eve uğramıştı akşama kadar askeriyede işi var tek olursun yani-“ Sözünü yarıda kestim. “Kal tabi en azından keskin ile beni yalnız bırakmamış olursun” Güldü. “O kadar da bulaşmıyordur ya” “Sen öyle san” Keskin,”İzem ben ne zaman sana bulaştım ha canım kardeşim benim ayıp oluyor ama” kelimelerin hepsini tek tek bastırarak söylemişti. “Neyse ne buyrun ben sizi geçireyim” diyerek tim ile kapıya doğru ilerledik. Hepsine tek tek iyi akşamlar diledikten sonra Tansu ile birlikte herkesi uğurladık. Kapıyı kapatıp Tansuya döndüm ve üstüne göz gezdirdim. Görevden yeni gelmişti ve üniformalıyı. “Tansu kendini rahatsız hissetmeyeceksen eğer ben sana havlu ne bileyim kıyafet falan vereyim sen duşa gir istersen rahatlamış olursun” “Çok iyi olur valla,ama sonra beraber yemek hazırlayalım içerdeki ikilinin karınlarını doyurmamız lazım” tek kaşımı kaldırarak ona baktım. “Farkındaysan sen de görevden yeni geldin ve açsındır biraz kendini de düşün” “Aman boşver beni-“ “Yok öyle,hemen duşa giriyorsun sonra da bir güzel yemek yiyiyoruz” diyerek onu Ecre ile yattığımız odaya doğru iteklemeye başladım. Rahat kıyafet ve temiz iç çamaşırı çıkararak Tansu ya uzattım. Kıyafetlerin üstündeki dantelli sütyene baktı. Eline aldı ve tekrar bana verdi. “Bu benim için fazla büyük maalesef senin kadar dolgun göğüslerim yok İzem” Güldüm. ”Doğru” Göğüslerim dolgun ve büyüktü Tansunun göğüsleri ise benimkinden küçüktü,bu durum bariz bir şekilde belliydi.
Tansu“Bir de dantelli ya ben kendi sütyenimi giyerim” “Çok güzeller bence” dedim ve saçımı geri savurdum. Bana inanamazcasına bir bakış atarak güldü ve bunu konuşmasıyla da dile getirdi. “Sana inanamıyorum” diyerek arkasını döndü ve banyoya doğru ilerlemeye başladı. Bu kadını sevmiştim. Keskin gayet doğru bir seçim yapmıştı.
Salona giderek keskinin ayak ucuna oturdum,tam doğrulmaya çalışacaktı ki onu durdurdum.
“Napıyorsun be kalkmasana!” Şaşkın bir şekilde kapıya baktı.”Tansu şuan bizim evde yani öylemi” dedi. “Evet ama şuan duş alıyor işte işlerini halletsin size güzel bir sofra hazırlarız,hep beraber yeriz” Yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi. “Ben doğru anlıyorum dimi yani benim için kaldı” “Evet Keskin ama fazla şımarma benden söylemesi” “Yok asla şımarmam görevde resmen suratıma bile bakmadı” kaşlarımı çattım. “Niye” “Bilmiyorum kaçıp duruyor,ne bileyim işte alttan alttan laf sokuyor...şimdi kalmak isteyince şaşırdım” “Kendi içinde çelişiyordur belki her şeyin bir anda olmasını bekleme sakın yavaş yavaş sakince kırıp dökmeden daha iyi ilerlersiniz” “Ulan vallaha bir şey yapmıyorum,vallaha sırf rahatsız olur diye parmağımın ucuyla bile dokunmamaya çalışıyorum, ama kaçıyor anlamıyorum”
Elimi dizine koydum.”Belki de önceden kötü bir ilişki yaşamıştır yine aynı olmasından korkuyordur olamaz mı Keskin,olabilir yani her şey olabilir,senin gibi” “Olabilir...” dedi. Aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım. “Keskin,Tansu senin eski ilişkini biliyor muydu” “Hayır yani nerden bilece-“ “Bir dakika biz Tuna ile bir ara bu konuyu konuşmuştuk Tansu da vardı ama o zaman onun hakkında böyle bir şey düşünmüyordum” Yüzüme bıkmış bir ifade yerleştirdim. “Gerizekalı seni, ya kız o önceki kadını unutamadığını falan düşünüyorsa ne olacak” Hızla doğruldu ve ifadesi telaşlı bir hal aldı. “Ama seneler önceydi biz bu konuyu konuşalı ilk ayrıldığımız zamanlardı,hem onu hatırlamıyordur herhalde” duraksadı. “Hatırlamıyordur dimi” Sustum. “İzem,lan benim o kadını unutamadığımı falan mı düşünüyor Allah çarpsın unuttum yemin ederim ya ben onu se-” Bir anda aramızda başka bir ses duyuldu. “Kimi unuttun,ne konuşuyorsunuz siz” Tansuydu. Olayı hemen toparlamam lazımdı. “AA sen ne çabuk çıktın” “Alışkanlık işte eee ne konuşuyordunuz” “Ben keskin ile yakın bir arkadaşımı tanıştıracaktım da onu konuşuyorduk” kaşı istemsizce havaya kalkmıştı. “Yakın” dedi sorarcasına. “Hıhım ilkokuldan” “İyiymiş...yemek hazırlamıyor muyuz” “Evet evet yemek vardı dimi aynen biz onu hazırlayalım” Çok da dağıtmadan toparlamıştım. Keskine döndüm. “İstediğiniz özel bir şey var mıdır beyfendi” Göz devirdi. “Sanki yemek kayırıyormuşum gibi ne yapsanız yerim farketmiyor,hatta bende yardım edeyim” diye doğruluyordu ki Tansunun söylediği ile yerine geri oturdu. “Boş boş konuşma yaranı daha da kötü yapacaksın,otur oturduğun yerde” Keskin yerine geri oturup suç işlemiş gibi konuşmaya başladı. “Tamam bir şey demedim en iyisi ben sizin işinize karışmayayım” ben konuşmaya başladım. “Aynen bencede sen karışma” Ecreye döndüm,uyumuştu. Tebessüm ettim ve Tansuya döndüm. “Gel hadi biz mutfağa geçelim acıkmışsınızdır” Beraber mutfağa yöneldik. Göz ucuyla Tansuya baktım bedenlerimiz birbirimize uyuyordu ancak o benden daha kalıplıydı,bu yüzden ona en bol tişörtümü vermiştim.Aslında Keskinin tişörtünü vermek aklımdan geçmişti ancak herhangi kötü bir olay yaşamamak için vazgeçmiştim. “Kıyafetler olmuş” “Evet ya oldu valla ama dantelli sütyen de kaldı aklım” güldüm. “Dalga geçmesene be” “Haklıyım ama yani dantelli ne alaka hadi danteliyi geçtim kırmızı ne alaka yani” “E ne yapayım seviyorum” Kafasını iki yana salladı. “E hadi hazırlayalım” “Şimdi köfte patates yapabiliriz sonra fırına tavuk atabiliriz ya daaa ikisinde yapabiliriz yanınada güzel bir salata enfes olur” “Ağzım sulandı,malzemeler tam mı ona göre çıkıp alayım” dün akşam dolaba göz gezdirmiştim. “Eksik yok ya varsa falan göndeririz Keskini alır.” istemsizce kaşları çatıldı. “E vuruldu ya Keskin komutanım” “Ay şaka yaptım şaka hem komutanım ne ya ismi ile hitap etsene” “Gerek yok böyle iyi” “İyi sen bilirsin başlayalım artık”
...
Ecre,”Öyle bir doydum ki ikinizinde ellerine sağlık” Tansu ile aynı anda konuşmuştuk. “Afiyet olsun” yemekleri çoktan yemiş hatta sofrayı bile kaldırmış çay içiyorduk. Keskin de kıtlıktan çıkmış gibi yemişti.
“Harbi aşırı iyi olmuş” Saçlarımı geri savurdum. “E tabi burda iki tane becerikli kadın var” Keskin,”E tabi orası öyle” Tansu,”Ben kalkayım artık hem albayım da gelir şimdi” Keskin,”Kalsaydın...” “Yok komutanım sağolun gerek yok” Keskin,”Komutanım?” “Evet Komutanım bir sorun mu var” “Yok herhangi bir sorun yok” “O zaman ben kalkıyorum” “Tamam ben seni geçireyim” “Gerek yok yaranız acır kalkmayın” Keskin Tansuyu dinlemeden ayağa kalktı ve üçümüz beraber kapıya ilerlemeye başladık. Tansuya sarıldım. “Hep böyle gel iyi oluyormuş valla” “Sen de gel ama hem bir daha ne zaman görüşeceğimiz belli değil” “Gelirim,ama taşınıyorum biliyorsun tüm timi akşam yemeğine çağıracağım zaten o zaman görüşürüz” “İyi Peki haber verirsin,ikinizde iyi akşamlar” Keskin,”Sanada” diyerek salona doğru yürüdü koltuğa oturdu. Tam bir dakika boyunca halının desenlerini izledi sonrada kafasını hızla kaldırdı. “SİKİCEM AMA O KOMUTANI” “KOMUTANIM NE AMK KOMUTANIM NE!” “Biraz sakin mi olsan acaba...” “Haksız mıyım İzem lan haksızsam söyle komutanım ne ya onu sevdiğimi bile bile inadına yapıyor...” “Kız evi naz evidir” “Sikicem böyle işi” “Sen çok mu küfür etmeye başladın” Ağzına vurdu. “Ayarlarımla oynuyor bu kadın kalbimin ritmini bozduğu gibi ağzımı da bozdu” Gidip yanaklarını sıktım. “Ay ben sana kıyamammmm” “Bak ne olur sen de uğraşma benimle ne güzel Ecre de uyuyor bende uyuyayım sen de uyu kafamız rahat etsin hadi be acı bana” diyerek ayağa kalkıp kendi odasına ilerlemeye başladı.
“Dikkatli yat!” “Tamammm” Sessizce Ecre ile yattığımız odaya gittim,mışıl mışıl uyuyordu. Açılan üstünü örterek bende yatağıma geçtim,bir öğlen uykusu fena olmazdı.
1 HAFTA SONRA
ECRE “Evet çocuklar şimdi teneffüsünüzü yapın bakalım geldiğimde sizinle birlikte müzik dersimizi işleyeceğiz.
“Tamam öyetmenimmmm” Çocuklara bayılıyordum.İlkokul öğretmeniydim. Öğretmenlikte ilk senemdi ve çok güzel ilerliyordu. Umarım meslek hayatım boyunca da böyle ilerlerdi. Sıcak çayımı alıp bahçeye yani nöbet yerime doğru yürümeye başladım. Dışarı çıktığımda derin bir nefes çektim havalar sonunda ısınıyordu. Yazı severdim hatta tam bir yaz insanıydım. Bahçedeki çocuklara bakarken hiç kimsede herhangi bir sorun olmadığını gördüm. Tekrar ileri geri yürüyecek iken ileride bana bakan bir sima ile karşılaştım. Tanıdık bir simaydı. Abimin timinden Ege. Duvara yaslanmış bana bakıyordu. Garipsemiştim, burda ne işi vardı. Göz göze geldiğimizde yanıma doğru ilerlemeye başladı. Tam önümde durdu. “Merhaba” Kaşlarımı kaldırarak karşımdaki adama baktım. “Merhaba da bir sorun mu var niye geldin” “Gelmesemiydim.” “Hayır yani yanlış anlama kovuyormuş gibi oldum ama ne alaka yani” “Çıkışta İzem ablaya akşam yemeğine gideceğiz,bizi de çağırdı biliyorsun Keskin komutanım çıkışta yalnız kalma diye beni çağırdı.” “Peki niye bu kadar erken geldin bir dersim daha vardı.” “Ne bileyim işim yoktu bende geleyim dedim” gülümsedim. “İyi yapmışsın ama benim birazdan derse girmem lazım” “Olsun sorun değil ben seni arabanın yanında bekliyor olacağım çıkışta gelirsin” Zil çaldı. “Tamam o zaman teşekkür ederim,ben artık içeri geçiyorum kırk dakika sonra görüşürüz” Elini kaldırdı ve gülümsedi. ”Görüşürüz” Niye bu kadar güzel gülüyor du ki... bakışlarımı gülüşünden çekerek arkamı döndüm ve sınıfıma doğru ilerlemeye başladım. Abimin timindeydi ama öyle özel olarak konuştuğumuz ne bileyim takipleştiğimiz bir durum yoktu,adı üzerinde abimin timindeydi. Bunu düşünmeyi bırakarak hayatımda sahip olduğum en güzel şey olan mesleğimi icra etmeye koyuldum.
İZEM
“Ohhh mis gibi oldu her şey,Selin tabakları koydun mu!” “Koydum koydum her şey hazır” Evime çoktan taşınmış hatta misafir ağırlayacaktım. Selin’i çağırmıştım. Çünkü Selin tam da karşı dairemde oturuyormuş. Büyük tesadüftü,ama sevinmiştim Selin’i severdim görünen o ki bu sevgi hep aynı kalacak, hiç değişmeyecekti. Aramızda eski samimiyetimizin olacağına inanıyordum, ama ben eski ben değildim fakat Selin hala eski Selindi hayat doluydu. Mutluydu,evliydi ve çok tatlı bir oğlu vardı,ayaz.
Ayaz,”İzem aabbaaa” “Efendim ayazcım” “Askey abiyeey ne zaman geyecek” “Bilmiy-“ kapı zili çaldı. Selin,”İyi insan lafının üstüne gelirmiş,geldiler işte hadi karşılayalım” seri adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı açtım.
“Hoşgeldiniz!” Yanımdaki ayaz ellerini çırptı. “Evet hoşgeydiniz” herkesin bende olan bakışları ayaza döndü ve hepsinin yüzünde güzel bir tebessüm oluştu. İlk önce içeriye amcam girdi. Sarıldım. “Hoşgeldin amcam” “Hoşbulduk güzel kızım” “Hadi buyrun içeriye” herkes tek tek selam verip içeriye doğru yönlendirdim. Herkes içeri girmişti Selin onları salona doğru yönlendirmişti. Sona da Baran kalmıştı. “Sende hoşgeldin” “Hoşbulduk” üzerinde ceketi vardı “Ceketini alayım istersen” ceketini çıkarıp bana uzattı. “Sağol” tam ceketi asacak iken üzerinden gelen parfüm kokusu ile istemsizce ceketi burnuma yaklaştırdım. Sonra yaptığım hareketi fark edince utanarak Baran’ın yüzüne baktım. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu. “Ne yapıyorsun?” “Afedersin ya ceketten koku gelince istemsizce yaklaştırmış bulundum” ceketi elimden alıp burnuna götürdü. “Kötü mü kokuyor” yanlış anlamıştı. “Saçmalama,kötü falan kokmuyor parfümün hoşuma gitti,of aman güzel kokuyor işte” Aydınlanmış olmalıydı ki ceketi tekrar bana uzattı. “Sağol” diyerek arkasını döndü ve içeriye geçti. Bende orta da öyle kalmamak için hızlıca kendimi toparlayıp içeri geçtim.
“Tekrardan hoşgeldiniz” “Hoşbulduk canım kuzenim e ayrı eve çıkınca muradına erdin mi” Amcam,”Keskin!” “Ne dedim ki baba haklıyım ama” koltuklardan boş olan yere yani Baran’ın yanına oturdum. “Boşver amca sen Keskini konuşmak için konuşuyor işte” Ecre,”Ay aman baba klasik abim işte” Keskin,”Şunlara bak ya hepsi bana düşman kesildi.” Tansu,”E haklılar komutanım” Ağzını içinde mırıldandığını duydum. “Hay komutanını...” Tuna,”E kankam nasılsın” güldüm. “İyiyim sen nasılsın” “Çok mutlusun bugün” “Yani ne bileyim her zamanki halim işte” Ege,”Yok yok abla sende bir şey var” her zamanki halimdi işte. “Valla yok bir şey” Güldü. “Öyle olsun” Amcamlara döndüm. “Heh bu arada ilkokuldan arkadaşım Selin,eşi Murat ve oğlu ayaz” Murat,”Memnun oldum” herkes tanıştı. Baran’ın yanında oturan Tansudan ses geldi. “O ilkokul arkadaşı bu muydu...” hemen cevap verdim. “Oydu tabi başka kim olacak” Olayı toparlamak istercesine konuştu. “Tabi canım başka kim olacak” konuşmalarımızı sadece Baran duyuyordu. Arkama yaslandım. “Sonunuz ne olacak merak ediyorum...” diye fısıldadım. Ayaz yanıma geldi, ve kucağıma çıktı. Baran’a baktı ve kollarını boynuma doladı. “Bu ani niye bu kaday büyük” Güldüm. Baran’a kısa bir göz gezdirdim. Gerçekten cüsseliydi,hele o kolları giydiği polo yaka tişörtü... “Yani evet biraz büyük olabilir” “Biraz değil ki çok büyük, yer mi bu abi beni” Salondan koca bir kahkaha yükseldi. Baran’ın yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. Ayazın burnuna dokundu. “Yemem seni küçük bey korkma” “E açsınızdır büyük ihtimalle yemeğe oturalım isterseniz”
Amcam,”Açız valla hadi buyrun gençler” Hepimiz topluca sofraya oturduk. Oturduğumuz gibi Tuna patatesli börekten kaptığı gibi midesine gönderdi. Başını geri attı. “İnanılmaz bir lezzet” Selin güldü. Benim bu zamana kadar yaptığım en iyi şeylerden biri sarma diğeri de patatesli börekti beni tanıyan herkes bunu bilirdi.
📖 Yemeklerimizi güzelce yemiş oturmuş tatlı yiyecektik. Tansu ile Ecre Selin ile beni oturtmuş kendileri mutfağı toparlamaya gitmişti. Selin mutfağa doğru seslendi. “Pakette bir tatlı var onu da koyunn!!!” Ecre,”TAMAM GETİRİYORUZ” Tek tek tüm tatlıları ve çayları sırayla herkesin önüne yerleştirmişlerdi sıraya sadece Baran ile ben kalmıştım. Önümüze tatlıyı koyacaktı ki tabakta gördüğüm şey ile duraksadım. Çilekli pasta... bir daha asla yemiyeceğime dair kendime söz verdiğim o pasta. Ağzımdan çıkan kelimeyi durduramayarak konuştum. “Sevmem!” benim bunu demem ne kadar normal ise yanımdaki adam ile aynı anda bu cümleyi söylememiz ise bir o kadar garipti. Selin şaşkın şaşkın ikimize baktı. “Tamam da niye bir anda böyle yükseldiniz ki” Baran birşey demedi. “Kusura bakma bir anda oldu.” önümüze tatlıları koymak yerine mutfağa götürdü. Karşımızdaki koltuğa oturup bana döndü. “İzem sen ilkokulda yani ne bileyim yanlış hatırlamıyorsam çilekli pastayı çok severdin,yanlış hatırlamıyorum kesinlikle eminim çok severdin” “Çok severdim...artık sevmiyorum” “Peki” ortamda bir telefon sesi yankılandı. Amcam bir anda çalan telefonunu kulağına götürerek karşıdaki kişiyi dinledi ve yerinde dikleşti. Amcam bir anda telefonu kapattı ve anında koltuktan kalktı.
Birkan,”Komutanım bir sorun mu var?” “Sanırsam yok ama olacak gibi” bir anda Baran da ayaklandı. “Gidelim komutanım” “Siz oturun oturduğunuz yerde ben hallederim” Tuna,”Biz de gelelim komutanım” “Oturun dediysem oturacaksınız nokta” “Dosyalarla ilgili bir durum olmuş onları incelemem lazım” Keskin,”Emin misiniz komutanım” “Eminim üsteğmenim” kısaca amcam herkese sesinizi kesin diyordu bunu anlayan herkes geri yerlerine oturdu ve sustu. Amcamı geçirmek için ayağa kalktım. “Dikkat et kendine” “Sen de dikkat et kuzum benim dediğim gibi-” Tebessüm ettim. “Bir ihtiyacım olursa seni arayacağım” Güldü. ”Aynen öyle küçük hanım,hadi bakalım iyi geceler size” “Sanada amcanın görüşürüz” diyerek kapıyı kapatarak az önce yaşanan olayı unutmaya çalışarak salona geçtim ve Baran’ın yanına oturdum.
Üstlerinden gelen bir toplantı ile acil bir toplantıya çağrılmıştı bu aralar beklemediği olaylar yaşıyordu. Anlamını ve kimliğini bilmediği biri onlara yardım ediyordu ve bu kişi her kimse işini fazlası ile profesyonel yapıyordu. Dakikalar sonra askeriyeden içeri girdi. Tekrar telefon çaldı. “Nerdesin” “Geldim komutanım askeriyeye giriş yaptım şimdi de toplantı odasına doğru yürüyorum” “İlk önce Baran yüzbaşının odasına gitmeni emrediyorum asker” Cengiz albayın kaşları çatılmıştı. “Bir sorun mu var komutanım” “Bir sorun yok en son dosyayı incelemesi için onun odasına göndermiştim oradan almanı istiyorum bu dosya hakkında çok önemli bir bilgi ulaştık ve belirli koordinatlar aldık kapının kilidini açtırdım önünde asker bulunuyor hemen git o dosyayı al ve yanıma gel”
“Emredersiniz komutanım!” Cengiz albay hızlı adımlarla yüzbaşının odasına ilerledi. Önündeki askerler albaylarına selam verip kapının önünden çekildi. Cengiz albay hızlıca çekmeceleri aramaya başladı. En alt çekmecede dosyayı bulmuştu. Tam çekmeceyi geri kapatıp odadan çıkacaktı ki gördüğü şeyle eli istemsizce çekmecenin arkasın da buluna kutuya gitti. Telefon kutusuydu.İçini açtı. Kutunun içinde bulunan telefonu evirdi çevirdi. Bir yerden tanıdık gibiydi. Gözleri telefonun kılıfına takıldı ve telefonu kılıfından çıkardı ve kılıfın içindeki yazıyı okudu. “DAHA DA İYİLERİNİ HAK EDİYORSUN EVLAT DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN,AMCAN CENGİZ” aklına gelen görüntüyle kalakaldı. Seneler önce Alp’e aldığı telefondu bu. Alp’e. Bir anda ortadan kaybolan Alp’e almıştı bunu. İzemin günlerce gittiği için ağladığı çocuğa almıştı bu telefonu.
“Baran Alp Taşkın” diye mırıldandı. “Alp...geri döndün demek seneler sonra geri döndük demek ha, seneler sonra...
BÖLÜM SONU📖🔥
BÖLÜM NASILDI? YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.❤️📖🔥
ARKADAŞLAR LÜTFEN OY ATALIM YOKSA BÖLÜMLER GEÇ GELECEK BİLGİNİZE. |
0% |