@serenn
|
EVET ARKADAŞLAR YENİ BÖLÜM GELDİ✨❤️
SATIR ARASI YORUM YAPARAK BANA DESTEK OLMAYI UNUTMAYIN
İYİ OKUMALAR🔥❤️📖✨
Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir. Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir. Ve sevecekse sevilen; o hayat her şeye bedeldir... ~Özdemir Asaf~
ASKERİYE
Cengiz Albay, ”Kurt timini toplantı odasına çağırın”
“EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!”
Odanın içinde ritimli bir ses yankılanıyordu. Kalemin çıkardığı tok ses duvarlara çarpıp geri dönüyordu.
Cengiz Albay artık her şeyi biliyordu. Bu adamın neden gözüne bir yerlerden tanıdık geldiğini,şimdi anlıyordu. O kişi Alp’ti. Bir zamanlar hayatlarında olan Alp. İzem...Alp’i zamanında çok sevmişti,biliyordu. Sırf anılarından kurtulmak için İtalya’ya gittiğini de biliyordu. Onu delicesine sevip anılarından kurtulmak için bu şehirden gitmek istemişti ve gitmişti. Amcası olarak asla karşı çıkmamıştı,zaten çıkmaya da hakkı yoktu. Kazandığı üniversiteye gitti,kaderini değiştirdi. Belki bir zamanlar onu yıpratan bir adam içindi bu olanlar ama olsun yine de anılarından kurtulmayı başarmıştı. Ya da Cengiz öyle sanıyordu. Çünkü o sevdiği kadınla olan anılarından kurtulamamıştı,kurtulamazdı,unutamazdı onun üstüne gül koklayamazdı. Onunla yaşadığı her şeyi bir anda silip atamazdı,imkansızdı.
Cengiz bu adamı gördüğü ilk andan beri onu sanki çok önceden tanıdığı hissine kapılmıştı ama bir türlü anlayamamıştı çünkü Alp çok değişmişti. Alp zayıftı,yüzünde ergenliğin getirdiği sivilceler vardı ama fazla değildi en önemlisi Alp’in boynu ile kulağının arasında bir doğum lekesi vardı,ancak Albay bu doğum lekesini görememişti. Uzamıştı, zayıf değildi kalıplaşmıştı,ergenliğinde saçlarını çok uzun olmasa da yine de uzun kullanırdı hatırlıyordu. Şimdi ise saçları kısacıktı. Ama en önemlisi de Cengiz onu en son gördüğünde 16 yaşında bir çocuktu şimdi ise 30 yaşında bir adam olmuştu. Yüzbaşı olmuştu şaşırmamıştı. O kadar azimliydi ki harp akademisini kazanacağını biliyordu.
Kazanmıştı da. Alp ile olan bağlantısını sürdürüyordu. Yanına gidememişti, o zamanlar para sıkıntısı çekiyordu. Gencecik yaşta tek başına üç çocuk bakmak zordu,çok zordu. Onların hiç birini ayırmadan aynı sevgiyi aşılamak, onları birbirlerinden ayırmamak için ellerinden geleni yapmıştı. Bu olay bir kaç sene boyunca böyle sürmüştü. Cengiz Alp’in uzaktan iyi olup olmadığına dair bilgi alıyordu. Peşine adam takmıştı, ta ki o adam görev sırasında şehit düşene dek. Esrarengiz bir ölümle hayatı son bulmuştu ve kaynağı bulunamamıştı. Alp’in yeriyle ilgili bilgi almak istediğinde sanki tüm kapılar ona kapanmıştı. Sanki kader bile bile onlara bunu yaşatmıştı. Onun hakkında hiç bir bilgiye ulaşamamış,herhangi bir haber alamamıştı. İstanbul’a gitmişti,bulamamıştı. Sanki Alp var olan bir ölü gibiydi,bilmiyordu. En garibi ise Alp’in ismi değişmişti. Onu en son tanıdığında kimliğinde yazan tek isim şuydu. “ALP TAŞKIN” şimdi ise kendine yeni bir isim eklemişti. “BARAN ALP TAŞKIN” belki de tanınmak istememişti,bilmiyordu. İzem ile aralarında ne geçtiğini neden birden bire birbirlerinden uzaklaştıkları anlamıyordu.
Kapının çalınmasıyla yerinde dikleşti ve Cengiz Albay düşüncelerinden sıyrıldı,başlarında çok daha önemli bir olay vardı.
“Gir!”
Kapının açılmasıyla içeri giren kurt timi hazır ola geçti.
Baran,”KURT TİMİ EMİR VE GÖRÜŞLERİNİZE HAZIRDIR KOMUTANIM!”
“RAHAT ASKER” eliyle masanın etrafında ki sandalyeleri işaret etti.
“Geçin şöyle oturun sizinle konuşmam gereken çok önemli bir olay yaşandı.”
Herkes tek tek oturdu. Odada onlardan başka kimse yoktu. Herkes meraklı gözlerle karşılarındaki adama bakıyordu.
Birkan,”Görev mi var komutanım”
“Aynen öyle görev var ama gizli bir görev mit ile çalışacaksınız”
Askerlerine tek tek baktı. Gözü en çok Alp de takılı kalmıştı. Ama belli etmemişti normal bir bakış sergilemişti.Ayağı kalktı. Onun ayağa kalkmasıyla tam tüm tim ayaklanacak iken eliyle oturmalarını işaret verdi. Bunu aynı şekilde diliyle de yerine getirdi.
“OTURUN!” öyle gür bir sesle söylemişti ki kimse itiraz etmemesi gerektiğini anlamıştı.
Albay karşı daki büyük ve her zaman kitli olan o dolaba gitti,kilidi açtı.
Dosyaları çıkararak masanın üzerine koydu. Tek tek hepsini açtı.
“Ferit yücel Türkiye’nin önde gelen zenginlerinden biri İstanbul da sayısız yere sahipler. Sadece İstanbul da değil bir çok şehirde de fazla sayıda yardım kuruluşları ve sayısız mekanları bulunuyor. Babası Orhan yücel ve Annesi Derya yücel ikisi de ünlü iş insanları asıl olay burda da bitmiyor, aslında kendilerini gizledikleri bu kişiliklerin ardında çok farklı kişiler yatıyor ve bunlarını başını da oğulları Ferit yücel yönetiyor. Ferit Amerika’da okumuş çok sayıda ameliyatlara katılmış oldukça tanınan bir estetik doktoru...”
diğer dosyayı açıp söze girmeden önce masada başka bir ses duyuldu.
Ege,”Komutanım bunun garip olan yanı ne”
“Dinle evlat, sözümü kesme”
“Pardon komutanım”
“Halktan sınırlı sayıda bir kaç kişinin bir terör örgütü üyesinin gizlice bu kliniğe alındığı ve klinikte kayıtlara geçirilmeden ameliyat yapıldığı söyleniyordu. Söyleniyordu diyorum çünkü bunları söyleyen ya da gören insanların şuan da hayatta olmadıklarının kısaca öldürüldüğünün altını çiziyorum ve hepsi aynı gün ve aynı saate. Her şey burda da bitmiyor asıl garip olan yanı şu ki babası Orhan Yücel’in soyağacına bakıldığında kırmızı listeden aranan ama bulunamayan ve hala da yaşadığına inanılan kardeşi Aslan yücel bulunuyor. Tabi bu olayın üstü kapanalı yıllar olmuş insanlar da ailenin terör ile bir bağlantısı olabileceklerini akıllarına bile getirmiyorlar. Dediğim gibi olay kapanalı yıllar oldu ama kliniğe bir terör örgütü üyesinin girildiğinin görülmesi olayı derinden etkiledi.”
Sandalyeye geri oturdu ve dosyaları bize çevirdi “Kısacası arkadaşlar şunu söyleyeyim göreviniz bunların oyununu açığa çıkarmaktır”
Tuna,”Aksiyona gel”
Birkan,”Şımarma puşt” diye mırıldandı.
“Şimdi arkadaşlar dağılın durum değerlendirmesi yapın akşam tekrar görüşeceğiz” diyerek odadan çıktı,çıkmadan son bir kez gözlerini Baran’ın üzerine dikti ve gitti. Herkes bunu farketmişti.
Tansu,”Niye öyle baktı”
Baran”Bilmiyorum”
Keskin”Babamın, yani Albayımızın öyle huyları vardır çok takılmayalım, komutanım asıl olay şu ki şimdi ne yapıyoruz”
Tansu,”Tabiki bize verilen görevi layıkıyla yerine getiriyoruz”
Baran,”Aynen öyle”
Ege,”Ee dosyalara bakalım” diyerek masadaki kağıtları gösterdi.
Birkan ilk dosyayı aldı ve içindeki kağıtları tek tek çıkardı. Masaya koydu.
“FERİT YÜCEL, baş şüphelimiz ünlü bir estetik cerrahı,Amerika’da okumuş 32 yaşında ve inanılmaz zengin babasından bile zengin
Babası ASLAN YÜCEL,ANNESİ DERYA YÜCEL VE...” diğer dosyayı açtı.
“Erkek kardeşi EMRE YÜCEL oda 26 yaşında Türkiye’ye tam bir hafta önce İtalya’dan gelmiş”
Keskin diğer dosyayı aldı.”Kırmızı listede aranan ve yıllardır bulunamayan Ferit Yücel’in öz amcası Aslan yücel öldüğü iddia ediliyor ama cesedi hala bulunamamış...garip çok garip”
Baran saate baktı. Saat 16.00’a geliyordu, dün gece demek ki Albay bunun için apar topar kalkıp gitmişti,şimdi anlıyordu.
“Bu adamda kesin bir şeyler var,kayıp olduğu düşünülen amcasına, belki ona yardım ediyordur olamaz mı”
Tuna”Olur, hatta çok haklısınız komutanım kesin o it yardım ve yataklık yapıyor”
Ege,”Mafya bile olabilir”
Tansu,”Yok daha neler”
Baran,”Haklı böylelerinden her şey beklenir”
Birkan,”Bu iş bizi uğraştıracak gibi duruyor”
Baran”Uğraşmadığımız iş yok zaten” diyerek masadan kalktı.
“Ben odamdayım şu adamı ve ailesini araştıracağım eğer önemli bir detay bulursanız yanıma gelin” hepsi onaylarcasına başını salladı.Baran toplantı odasından çıkıp kendi odasına doğru ilerlemeye başladı. Odasının başındaki selam duran askere rahat diyerek içeri girdi. Masasının başına geçti ve en alt çekmeceyi açtı. Çekmecenin içindeki tüm eşyaları kaldırdı. Kaldırırken elindeki telefona gözü takıldı. 16 yaşında Cengiz albayın ona aldığı telefondu en son içini ne zaman açmıştı hatırlamıyordu. Bunu düşünmeyi bırakarak telefonu masaya koydu. Diğer eşyaları da çıkarmayı bitirdiğinde çekmece bomboş görünüyordu,ama bu sadece görünen yüzüydü. Tahtayı çıkardı ve altındaki gizli bölmeyi açtı,içine derince bir nefes çekerek sevdiğinin resmini aldı. İzemin resmi. Bu resim İzem ile çekildiği ilk ve tek resimdi asla kaybetmemişti,kaybedemezdi. Sandalyesine oturdu ve geri yaslandı. İzem ile ilk telefon aldıkları gün bu fotoğrafı çekmişti sonra zaten ayrılmışlardı.
Uzun uzun baktı karşısında ki kız çocuğuna o kadar güzeldi ki aklını yitirecek gibi oluyordu. Hele şimdi ki hali onu ilk gördüğünde içi titremişti. Askeriyeye geldiği gün onu orda gördüğü gün sanki her şeyi unutmuştu. Tüm kırgınlıklarını,tüm gururunu bir kenara bırakmış o güzel yüzünü izlemişti. Elindeki resmi yavaş yavaş okşadığı sırada kapı aniden açıldı. Refleks ile elindeki resim yer düştü. Girenin kim olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında birkanı gördü ve derin bir nefes verdi.
“Gerizekalı kapıyı çalarak girsene!”
“Siktirtme kapısını şimdi ne yapacağ-“ diyordu ki yere düşen resmi görünce sözü yarıda kesildi.
Baran yere düşen resmi hızlıca aldı.
Birkan,”Ulan yine mi amına koyayım bıkmadın mı”
Baran,”Birkan doğru konuş mahvederim seni-“
“Lan haksız mıyım bu kız seni terkedip gitmedi mi unut artık şunu-“
Geriye savrulmasıyla sözü yarıda kesildi.
“UNUTABİLİYOR MUYUM SANKİ HA OLUYOR MU SANIYORSUN, TAMAM BİTTİ ARTIK DEDİĞİM YERDE BURAYA DÖNDÜ LAN O BURAYA DÖNDÜ NASIL UNUTAYIM, O GÖZÜMÜN ÖNÜNDEYKEN NASIL UNUTAYIM”
kapı aniden açıldı.
Keskin,”Komutanım iyi misiniz! Ne oluyor”
Birkan,”Yok bir şey”
“Nasıl yok bir şey bağırma sesleriniz geliyordu.”
Baran”Sorun yok keskin bizim günlük halimiz işte, sen niye gelmiştin”
“Ben çıkabilir miyim diye sorucaktım, ecrenin yanına gidicem hala hasta”
“Tamam çık sen kendinde dinlen şu yarana da baktır”
“Emredersiniz komutanım!” diyerek çıktı.
Birkan üstünü düzeltti. “Senden bir halt olmaz it herif”
“Birkan sikicem şimdi belanı sus uğraşma benimle” diyerek resmî tekrar yerine koydu ve üstünü kapattı.
“Sen niye geldin lan”
Birkan,”Akıl mı bıraktın unuttum,lan harbi ben niye gelmiştim!”
“Birkan Allah aşkına çık git şu odadan asabımı bozma”
“Heh hatırladım kalk hadi yemeğe gidelim çok açım”
“Bunun için mi geldin buraya siktir git tek başına ye”
“Başlayacağım işine lan kalk hadi kebapçıya gidiyoruz”
“Gelmiyorum dosyayı inceleyeceğim”
“Eşşek gibi geliyorsun kalk şurdan neyin ne olduğu belli zaten akşam tekrar bakarız.” Baran öyle yemeği yememişti ve açtı. Karşısında ki adamdan kurtuluşu olmadığını düşünerek ayağa kalktı.
“Düş lan önüme kurtuluşum yok senden”
“Heh şöyle yola gel be komutanım”
“Birkan bu aralar çok sinirimi bozuyorsun fena olacak”
Birkan Baran’ın kafasını kendisine çekerek kısacık olan saçlarını karıştırdı.
“Yaparım öyle şeyler”
Baran hızla kendini geri çekti. “Sırnaşmasana it”
“Tamam be sende ne pimpirikli çıktın”
“Az kaldı sabrediyorum ama patlayacağım çok az kaldı”
“Sustum Alp bey sustum”
“Bana Alp deme”
“Alışkanlık”
“Sikerim alışkanlığını bir daha sakın bana o isimle hitap etme” diyerek çıkışa doğru yürümeye başladı. Hassas noktasıydı bu konu ona Alp demesini istediği tek bir kişi vardı oda yanında yoktu,başkalarından bu ismi duymaya da tahammülü yoktu.
Birkan “Lan bekle az yavaş yürü” diyerek peşine takıldı.
İZEM
“Evet beyfendi şuan anladığını düşünüyorum”
Arda,”Anladım vallaha çok iyi anladım sağol abla”
“Rica ederim”
Ecre,”Ay yeter be daraldım bırakın artık şu dersi yemin ederim sabahtan beri söylediklerinizden hiç bir şey anlamadım ay bide siz 7 sene tıp okuyorsunuz Allahım sen tıp okuyanlara sabır ver” Arda ile oturmuş fakültede anlamadığı bir konuyu anlatıyordum.
Güldüm. Ama arda gülmedi.
“İnşallah” dedi.
“Of tamam ne bu efkar Arda kalk hadi dışarı çıkıyoruz”
Ecre,”Nereye ya beni yalnız mı bırakacaksınız” öksürdü ve lafına devam etti. Tam 1 hafta geçmişti ama öksürmeleri az da olsa devam ediyordu. Bir de okulda ki öğrencilerine etkinlik hazırlamakla uğraşıyordu.
“Sıkılırım ben tek başıma!”
“Tek bırakmıyorum keskin geliyor o ilgilenir seninle”
“Ama abim yaralı”
“Bir şey olmaz bir hafta geçti, ama bir şey olursa da beni ararsın ha bu arada pansumanı yapmayı unutma”
“Tamam dikkat edin”
Sandalyeden kalktım ve Arda’yı da kaldırdım.
“Ederiz hadi kalk”
“Abla nereye”
“Görürsün” diyerek itekliyordum ki tekrar konuşmaya başladı.
“E notlar burada böyle mi kalacak”
“Aman gelir alırız ben sonra veririm sana karşı binadasın zaten” diyerek ayakkabımı giymeye başladım.
Aynı anda oda giydi ve binadan inmeye başladık. Elinde bir andan ceketi giymeye çalışıyor bir andan da kaskı tutuyordu. Elindeki kaskı çektim. “Düzgünce giy şu ceketi sabahtan beri cebelleşiyorsun”
“Sağol” diyerek ceketi giydi. Motorun yanına geldiğimizde bana baktı. “Nereye gidiyoruz”
“Kebap yemeye” gözleri parladı.
“Valla mı”
“E götürürsen vallaha”
Gülüp kaskı taktı. ”Ağzım sulandı şuan”
“Benimde hadi buralarda yakın bir yer vardı sen sür ben tarif ederim” motora bindim.
“Tamam atla hadi”
Kaskı takıp motora bindim. O gün arkasına bindikten sonraki gün bana bir kask almıştı. Başta tabiki kabul etmemiş parasını vermek istemiştim. Ama sürekli onun dersleri ile uğraşıp kendimi onun için yorduğumu söyleyip zorla bana hediye etmişti. Kendimi yorduğumu sanmıyordum. Bildiğim şeyleri karşımdaki insanlara aktarıyordum işte ve bu beni yormuyordu aksine bilgilerimi tazelememi sağlıyordu. Bir kaskım vardı ama bir motorum yoktu,ama sanırsam bir motor almanın vakti çoktan gelmiş geçiyordu bile.
Arda vizörün kapağını açarak bana bağırdı.
“İZEM ABLA NERDEN GİDİCEM” elimle sağı işaret ettim. “SAĞDAN GİT SONRA DA SOL YAP YOLUN SONUNDA KALACAK!”
“TAMAM”
Şu an ki durumumuz komik görünebilirdi ancak birbirimizi ancak böyle duyabiliyorduk.
Kebapçıyı görebiliyordum. Burada bu kebapçının üstüne başka bir yer tanımazdım inanılmaz bir lezzeti vardı. Tam duracak iken Arda ani bir fren yaptı ve bir kadın çığlığı duyuldu.
“Lan!!” İkimizin ağzındanda aynı kelime çıkmıştı.
Tekrar bir kadın sesi duyuldu.
“Dikkat etsene terbiyesiz seni!” orta yaşlarında bir kadın durmuş Arda’ya bağırıyordu.
“Abla ben ne yaptım sen atladın yola”
“Bak bak bide bana cevap veriyor terbiyesiz” diyerek gitti.
Arkasından şaşkınca bakan iki insan bırakarak poposunu sallaya sallaya karşı kaldırıma geçti.
Biz iki şaşkın hiç bir şey demeden ikimizde motordan inmiş kebapçının içine girmiştik. En sonda bu sessizliğe dayanamamış gülmeye başlamıştım. Benim güldüğümü gören Arda da benimle birlikte gülmeye başlamıştı. İkimiz deli gibi kahkaha atıyorduk. Bazı gözlerin bana döndüğünü hissediyordum ama umrumda değildi. Kadını taklit etmeye başladım.
“DOKKOT ETSENE TERBİYESİZ SENİİİ”
Arda gülerek bana baktı. Fazla gülmüştük. En son da ikimizinde gülüşü kesilince etrafıma bakma gereği duydum. Bakmaz olaydım ki hiç beklemediğim insanlar burda bulunuyordu. Birkan ve Baran. İkisiyle de göz göze gelmiştik. Arda benim baktığım yöne bakıp dürttü.
“Abla bu askerler niye bize bakıyorlar”
Üzerlerine baktığımda askeri üniformanın olduğunu görmüştüm. İkisine de çok yakışıyordu. Adı üzerinde askeri üniforma kime yakışmazdı ki...
Normalde yanlarına gitmezdim ama sonuçta bir kere göz göze gelmiştik. Arda’ya döndüm. “Keskinin timinden arkadaşları” hiç çekinmeden elimle birkanı işaret ettim. “Şu Birkan yanındaki de Baran işte gel yanlarına gidelim” arda yanımda yürüyüp fısıldamaya başladı. “Abla niye elinle gösteriyorsun ki yanlış anlayacaklar”
“AA ne alaka be” diyerek masanın başına geçip selam verdim.
“Selamünaleyküm”
Aynı anda cevap verdiler. “Aleykümselam”
“Oturalım mı yoksa sizi rahatsız etmeyip başka bir masaya mı geçelim” dedim.
Baran,”Yok ne rahatsızlığı oturun şöyle “ diye karşılarında ki sandalyeleri gösterdi. Arda ile yan yana oturduk. Arda’ya döndüm.
“E ne yiyelim”
“Bir Urfa iyi giderdi valla”
Garsonu çağırdım.
“Bize iki tane Urfa”
“Tamamdır başka bir isteğiniz” ikimizde aynı anda konuştuk. “Ayran” garson kız gülümsedi.
“Peki hemen getiriyorum.” diyerek gitti. Baranların yemeklerine baktığımda onlarında Urfa kebabı yediğini gördüm. Baran’a baktım. “Askeriyede iş yoktu herhalde” sorumu Birkan cevapladı. “Vallaha yoktu biz de bir kebap gömek dedik” o benimle az önce samimi konuşmuştu bana mı öyle gelmişti. Sanki kendi de yaptığının farkına vararak istemsizce kaşlarını çattığını gördüm.
Baran,”Aynen öyle oldu iş bitince bizde çıkalım bir kebap yiyelim dedik”
“İyi yapmışsınız”
“Siz?”dedi Arda’yı göstererek.
“Biz” dedim sorarcasına.
Baran,”Sevgili misiniz”
Arda’nın su boğazsında kaldı benim de ağzım iki metre açıldı. Üstümden şoku atlatınca Baran’a açıklama yapmaya başladım.
“Saçmalamayın ne sevgilisi arda kardeşim gibi benim”
Arda,”Evet abiler, yani abi yanlış anladınız siz izem abla ile hastanede tanıştık hastanenin sahibinin oğluyum ben, tıp fakültesi öğrencisiyim işte boş vakit bulunca bana ders anlatıyor öyle yani ablam gibi benim-“
Baran,”Tamam oğlum bir soru sorduk sadece ne bu telaş”
Arda,”Of ne bilim abi yanlış anlamayın valla hem ben daha çok küçüğüm”
Birkan güldü. Bende güldüm. Baran’ın aklına bir şey gelmiş gibi Arda’ya aniden bir soru yöneltti. “Berk senin abin mi”
“Evet de ne alaka”
“Sen berki nerden hatırlıyorsun” dedim.
“Unutmak mümkün mü”
Arda,”Yine ne yaptı o”
Birkan,”O?” biz konuşurken bir andan da yemekler masaya konuluyordu.
Arda,”Abim ama işte pek sevmem kendilerini haz etmem yani çok itici geliyor”
Baran,”Dimi baya itici bencede çok haklısın”
Konuya dahil oldum. “İnsanları gömme saatiniz bittiyse artık yemeklerimizi yiyebilir miyiz?”
Herkes kafasını sallayıp yemeklerini yemeye başladı.
Arda,”Abla çok iyiymiş bura”
“İyidir”
Birkan,”E nasıl gidiyor fakülte” bu soruyu Arda’ya yöneltmişti.
“İyi aynı işte öyle gidip geliyoruz işte daha dört senem var işim zor yani”
Baran,”Olsun çalışırsan yaparsın”
Arda,”Sağol abi valla çok motive oldum şuan” diyerek güldü. Baran’ın gülmediğini görünce yüzündeki gülümseme soldu.
Kebap yerken tam biberi ağzıma atıyordum ki Baran beni durdurdu.
“Çok acıdır yiyebilir misin”
“Yerim canım niye yemiyeyim Allah Allah” diyerek biberi mideme gönderdim. Biber acıydı ama olsun acıyı severdim. Acıya alışkındım.
Baran,”Şu Berk... hala sarkıntılık yapıyor mu”
Arda anında bana döndü. “Abim senden mi hoşlanıyor”
Yüzümü ekşittim.”Evet!”
Arda,”Yengem olsan varya offf ne eğleniriz ortalığın tozunu attırırız be”
“Saçmalama arda ölsem abinle birlikte olmam”
Arda ayranından bir yudum alıp tekrar konuşmaya başladı.
“Haklısın vallaha ben senin yerinde olsam ben de abim gibi bir adamı çekemezdim”
Birkan,”Abini de ne çok seviyorsun maşallah!”
Arda,”Dalga geçme Birkan abi ya bak benim öz abim ben bile dayanamıyorum başkasını düşünemiyorum yani Allah ilerideki yengeme bolca sabır versin,amin”
“Amin”
Arda aniden ciddileşti. “Bu arada abla abim seni rahatsız falan ediyorsa söyle bana, babamada söyleye bilirsin ağzına sıçar abimin”
Güldüm.”Tamam küçük bey bir sorunum olduğunda abini kendi ellerim ile dövmek yerine sana danışacağım oldu mu”
“Dövmek,mantıklı aslında ama çok da hırpalama abim sonuçta”
Ona bıkmış bir bakış atarak ağzımı peçete ile sildim. Herkesin yemeği bitmişti.
“Biz kalkalım artık”
Baran,”Gelin sizi bırakalım”
“Yok biz motorla geldik motorla döneceğiz”
Baran,”İyi siz bilirsiniz diyerek kasaya doğru ilerledi ben de arkasından ilerlemeye başladım.”
Baran,”Masa 28’in hesabı ne kadardı” Baran’ın cüzdanına uzanan elini tuttum.
“Ne yapıyorsun”
Önce kolunu tuttuğum elime sonrada bana baktı. “Hesabı ödüyorum”
“Yok artık daha neler saçmalama ben öderim”
“Senin ödemen doğru benim ödemem saçma öylemi küçük hanım”
“Küçük hanım ne be cüce gibi,hem öderim ödemem kardeşim sanane Allah Allah bin git arabana bu seferlik benden olsun”
Üstüme doğru yürüdü. “Sen bu aralar dediğim her şeye fazla karşı çıkmaya başladın canımı sıkıyorsun” bende onun üzerine doğru bir adım atıp işaret parmağımı göğsüne değdirdim. “Asıl sen haddini fazlasıyla aşıyorsun,şimdi kendi hesabınızı ödeyin bende kendi hesabımı öderim” diyerek kendim ve Arda’nın hesabını ödeyecektim ki bir anda ikimizin önünde de bir fiş belirdi. Fişi bize uzatan kişiye baktığımızda arda olduğunu gördüm.Çekingen bir şekilde bize bakıyordu. “Bu seferlik benden olsun sonrakini siz aranızda halledip ödersiniz” diyerek hızlı adımlarla restorandan çıktı. Baranın Arda’yı tutmak için öne attığı kolu boşluğa düştü ve bana döndü. “Yaptığını beğendin mi çocuğa ödettik hesabı”
“Ne çocuğu be çocuk dediğin adam 20 yaşında hem ben ne yapar ne eder bunun hesabını alırım ondan” diyerek arkamı döndüm ve çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan geldiğini ve delici bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Bu adamda beni ona çeken şeyler vardı ama kedi köpek gibiydik sürekli tartışıyorduk.
Motora binmiş beni bekleyen Arda’ya dik dik bakarak kaskı taktım ve arkasına bindim. “Ben bunun hesabını alırım küçük bey” dediğim lafa karşılık vermek yerine sessiz kalmayı tercih etti ve böylece eve dönüş yolumuz başlamış oldu.
Kendi evimin önünde durduk. Arda bana döndü. “Dikkat et abla,sen içeri gir ben ondan sonra girerim”
“Tamam gidiyorum Amcam’ların evinden notlarını almayı unutma”
“Sen bu gün hani Cengiz abilerin evinde kalıcaktın”
“Vazgeçtim,kendi evimi özledim olamaz mı”
Güldü. “Tamam abla görüşürüz o zaman”
“Görüşürüz dikkat et kendine” diyerek binadan içeri girdim. Katları çıkarken bir andan da çantamdaki anahtarı bulmaya çalışıyordum.
En dibe gitmişti. “Sonunda” diyerek kafamı kaldıracaktım ki bir bedene çarpmamla geri savrulmamam ve aniden kolumdan tutulup ona çekilmem bir oldu. Refleksle önümdeki geniş omuzlara tutundum. Başımı kaldırıp baktığımda bu kişinin Baran olduğunu gördüm. Şaşkınca ona bakıp iki adım geri çekildim. “Baran ne yapıyorsun”
“Kusura bakma rahatsız ediyorum ama geçen hafta geldiğimizde amcan yani bizim Albayımız bu evde bir kağıt düşürdüğünü söylüyor aramam lazım.
Elindeki çantaya baktım ağır bir şeye benziyordu. Kapıyı açtım ve içeri girmesi için yol verdim. “Buyur geç içeri” ayakkabılarını çıkararak eve girdi ardından da ben girdim.
Baran,”Evde hiç bir kağıda rastladın mı”
“Yooo ne bileyim hiç görmedim”
“Nasıl görmedin kızım bir haftadır evide mi temizlemiyorsun”
“Temizlemiyorum tabiki”
“Neden?”
“Farkındaysan ben tek başıma yaşıyorum ve birde üstüne hastane de çalışıyorum o yüzden her hafta ev temizlemekle uğraşamam iki haftada bir temizliyorum işte ona da üşenmezsem”
Baran,”Desene tembelin tekisin”
İşaret parmağımı yüzüne doğru salladım.
“Baran bak benimle çok uğraşıyorsun eğer biraz daha benimle uğraşmaya devam edersen aramızda bir kavga çıkacak çünkü benim böyle şeylere tahammülüm yoktur”
“Tamam demedik bir şey” diyerek evi aramaya başladı. Aklıma gelen şeyle bir anda odama doğru hızlıca ilerlemeye başladım. Dikkatli ve şüpheci gözlerle bana bakıyordu.
“Nereye gidiyorsun”
“Odama bir şey unutmuşum da...”
“Ne unuttun ben alırım” diyip önüme geçiyordu ki kollarından tutarak onu durdurdum.
“Şey olmaz ben alırım”
“Kızım çekilsene ne saklıyorsun orda” diyip ilerlemeye kalkışıyordu ki bir anda bir laf attım ortaya.
“Odam dağınık”
“Bir şey olmaz sanki hiç dağınık oda görmedim” diyerek kapının kolunu açıyordu ki dediğim lafla buz kesildi.
“İç çamaşırlarım ortalıkta duruyor,onları da görmeye alışıksan gir”
Kapıda ki elini anında çekip bana doğru döndü ve odayı işaret etti.
“O odayı...hemen toparla” diyerek salona gitti.
Hızlıca odaya girerek kapıyı kapattım. Odama baktım tertemizdi. Yatağımın yanındaki komidinin yanına giderek çekmeceyi açtım. En alttaki kutuya elime aldım mektuplar vardı. Bu kutuyu saklayamayacağım için bulduğum bir hediye paketini alarak kutuya geçirecektim.Bu kutunun içinde bütün hayatım vardı. Mektuplarım, kolyem, tişört ve daha nicesi.
Tam hediye paketini yerleştirecekken kapının tıklatılma sesiyle irkildim. “İzem ben kağıdı buldum toparlamana gerek yok” derin bir nefes alarak kutuyu tekrar çekmeceye koydum ve ayağa kalktım. “Tamam üstümü değiştirip geliyorum” diyerek hızlıca dolaptan bir şort onunda üstüne uzun bir kısakol giydim saçlarımı açık bırakıp odadan çıktım. Odadan çıktığımda salonda Baran’ın bir çok dosya ile bir şeyler yapmaya çalıştığına rastladım.
“Ne yapıyorsun”
“Sen on dakikadır çıkmayınca bende dosyaları halledeyim dedim ama merak etme şimdi toplar giderim”
“Yok saçmalama istiyorsan hiç toplama dosyaları çıkarmışlarmış burada çalış ben rahatsız etmem seni diyerek karşı koltuğa oturdum. Bana sadece baktı.
“Ne bakıyorsun ya yapsana işini rahatsız etmem seni” diyerek elime telefonumu alıp oynamaya başladım. “Hatta ben de telefonla biraz vakit geçiririm işte fenamı”
“Öyle diyorsan...”
“Aynen öyle diyorum sen işlerini hallet” diyerek koltukta boylu boyunca uzandım ve telefonun ekranını açtığım gibi bildirim geldiğini gördüm.
Mesaja tıkladığımda Selin’den geldiğini görmüş oldum. Ayazın bir fotoğrafını atmıştı. Gülümseyerek eliyle kalp yapmış kameraya
poz vermişti. Yerdim ben bu çocuğu. Çok tatlı çıktığına dair bir mesaj atarak telefonu kapattım şuan telefon ile oynayasım hiç yoktu. Bir anda kafamı çevirip Baran’a bakmam ile göz göze geldik. Göz kırptı. “Neye gülüyorsun” bana göz kırpması bir garipti ama yadırgamadım,farklı hissetmiştim. Aklıma gelen şeyle gülümsedim ve ayazın fotoğrafını gösterdim. “Selin bana ayazın fotoğrafını atmış çok tatlı değil mi!”
Ekrana bakarken yüzünde bir tebessüm oluştuğuna şahit oldum. “Tatlı...” dedi ve tekrar işine döndü. Canım o kadar sıkılıyordu ki bir anda yerimden kalktım. “Sıcak çikolata sever misin”
“Severim-“
“Heh tamam o zaman ben bize iki kupa sıcak çikolata yapıp geliyorum sen de işlerini hallet” diyerek mutfağa gittim.
...
Tam iki saat geçmişti biz çoktan içeceklerimizi içmiştik karşımda Baran dosyaları inceliyordu. Bende aynı şekilde onun karşısında bir hastamın raporların inceliyordum. Hasta pankreas kanseri olmuştu. Çok tehlikeli bir kanser türüydü. Pankreasın herhangi bir bölümünde çoğalma eğilimi gösteren kötü huylu kitleler, pankreas kanseri olarak adlandırılıyordu ve sonuçları da pek iyi olmuyordu. Sabahtan beri yapılacak şeyleri düşünüyordum ama zordu çok zordu...
Arkama yaslanıp biraz kafamı koltuğa yasladım. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. İnanılmaz uykum vardı. Raporları yarın incelemeye devam etmeliydim yoksa hiç bir şey anlayamayacaktım. Ayaklarımı kendi bedenime sardım ve gözlerimi kapadım. Karşımda benim yaptıklarımı izleyen bir çift gözden habersiz kendime uykunun derinliklerine bıraktım.
BARAN
Karşımda ayaklarını kendi bedenine sarmış başını koltuğun ucuna yaslamış bir kadın görüyordum. Saate baktığımda iki saattir burda olduğumu farkettim. Kendimi dosyalara o kadar kaptırmıştım ki zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. İzem içecekleri yaptıktan sonra sıkılmış o da kendi işleriyle ilgilenmeye başlamıştı. Elimdeki dosyayı bırakarak istemsizce karşımda ki kadını izlemeye koyuldum. Onu ne zamandır izlediğimin o kadar farkında değildim ki izemin rahatsızca hareket etmesiyle kendime geldim.Üşüyordu. Koltuklara baktım. Yanımda bulunan kalın bir battaniyeyi elime alarak karşı koltuğa doğru ilerledim,battaniyeyi her yerini kapatacak şekilde yavaşça örttüm. Ama hala bir şeyler eksikti o kadar kötü bir pozisyondaydı ki eğer sabah böyle uyanırsa her yeri tutulurdu. Tam bedenini düzeltecekken durdum. Ona dokunursam kızardı. Ama dokunmazsam da her yeri tutulurdu. Derin ve sesli bir nefes verdim. Üzerine örttüğüm battaniye yavaşça açtım. Bir kolumu boynunu altından diğerini de bacağından geçirdim. Sıcak tenine kolum deyince elektrik çarpmış gibi oldum. Yapmamalıydım onun izni olmadan ona dokunmamalıydım. Ama çok özlemiştim...
Yavaşça bedenini koltuğa bıraktım. Battaniyeyi her tarafına hiç açıkta kalmayacak şekilde güzelce örttüm. Yüzüne doğru eğilip gerdanını da örtecek iken aldığım kokuyla omuzlarım düştü. Bir insan hala aynı kokar mıydı. Bir insan hiç mi değişmezdi. Gülüşü,bakışları,siniri, yüzü,kokusu... her şeyi bu kadın her şeyiyle aynıydı her şeyiyle. Ulan öyle güzeldi ki ona bazen bakmaya bile kıyamıyordum. O güzel boynuna başımı gömmeyi o kadar isterdim ki ama yapamazdım yasaktım ona,yasaktı bana. Üzerini yavaşça örtüp yanından çekildim ve hızlıca dosyaları toparlamaya başladım. Çantaya her şeyi hızlıca tıkıp tam gidecekken duraksadım. Karşımda duran kadının yanına ilerledim,önünde diz çöktüm. Korkuyla burnumu saçlarının arasına götürdüm. Titrek bir nefes kaçtı ağzımdan,sonrasında kendimin bile duyamayacağı bir sesle fısıldamaya başladım.
“Keşke” dedim.
“Keşke senden uzaklaşmasaydım, keşke birazcık kendime güvenim olsaydı da senden gitmeseydim...”
“Ama sen niye gelmedin,İzem...”
“İzem niye mezarlığa gelmedin niye hiç gelmedin,hiç mi merak etmedin”
“Çok sevmiştim kadın ben seni artık yasaksın bana kim bilir ne kadar ilişkin oldu da unuttun beni ama sana yemin ederim... ne senden başkasını sevdim ne de senden başkasını seveceğim...”diyerek son bir defa yüzüne bakıp evden hızlı adımlarla çıktım.
İZEM
Sabah gözlerime vuran güneş ışığıyla uyandım. İlk önce nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Etrafıma baktığımda salonda olduğumu farkedip kaşlarımı çattım. İyi de ben neden salo- tabi ya dün çalışırken uyuyakalmıştım. Gözlerim hızlıca etrafı taradı. Kimsecikler yoktu. Demekki Baran gitmişti. Bugün pazardı. Saate baktığımda 10.00 olduğu gördüm,fazla bile uyumuştum. Üstümdeki battaniye hızlıca koltuğa savurarak yerimden doğruldum ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadığım gibi seri adımlarla mutfağa yöneldim.Dolaptan bir dilim limon ve bir bardak suyu karıştırarak kafaya diktim. Başlar da tadı kötü gelse de insan zamanla her şeye alışıyordu. Metabolizmam için önemliydi o yüzden her sabah içmem gerekiyordu. Dolaptan çıkardığım iki yumurtayı soğuk suyun içine atarak ocağa koydum ve kaynamasını beklerken dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Bu sırada salondan gelen telefon sesiyle masaya yöneldim ve elime telefonu aldım.
“SÜSLÜ”KİŞİSİNDEN GELEN GÖRÜNTÜLÜ ARAMA...
Aramayı anında kabul ettim.
Aynı anda konuştuk.
“Günaydın!”
Ecre ,”Ay ne yapıyorsun” ağzıma bir zeytin atıp telefonu tezgahın üzerine koydum ve duvara yasladım. “Kahvaltı hazırlıyorum canım sen ne yapıyorsun”
“Ohooo biz çoktan kahvaltıyı yaptık ev temizliyoruz”
“Ev temizliyorsunuz derken,temizliyorum demek istedin herhalde”
“Yooo gayet temizliyoruz dedim” diyerek arka kamerayı çevirdi. Gördüğüm görüntü ile dumara uğramam bir oldu. Keskin altında gri eşofmanla üstü çıplak bir şekilde elinde vilada sopasıyla yerleri siliyordu. Zeytinin kabuğu nerdeyse boğazımda kalıyordu.
“Keskin sen temizlik mi yapıyorsun!!!”
Keskin kameraya bıkmışçasına bir bakış attı.
“İzem lan niye taşındın ki ya,abi ben bu kızla aynı ev içinde yaşayamıyorum olmuyorr!!!”
Elimde bir anda su içerken bir andan Keskine cevap veriyordum.
“Farkındaysan ben daha yeni geldim Türkiye’ye beyfendi yıllardır zaten kardeşinle aynı evin içinde yaşıyorsun mal seni”
Keskin,”Bak bana hakaret edip duruyorsunuz sinirlerimi bozmayın benim, zaten az kaldı bu sopayı kıracağım çok az kaldı uğraşmayın benimle” diyerek kıçını bize döndü ve işine devam etti.
Ecre bir andan gülerken bir andan da abisinin yanağına uzun bir öpücük kondurdu. Elini omuzuna attı refleksle keskin elini onun beline atması ile ikisi de yeri boyladı.
“AHH!!!”
“ABİ İYİ MİSİN YARAN MI ACIDI”
“Acıdı tabi, niye üstüme atlıyorsun kızım sen manyak mısınnn!”
Hızlıca yerden doğrulup abisinin kolundan tutarak ayağa kaldırdı. Suçlu bir çocuk gibi özür dilemeye başladı.
“Vallaha çok özür dilerim yaranı unuttum çok özür dilerim ama yaraya bir şey olmamış kanamıyor ki...”
Keskin,”Kızım canım çok yandı valla” diyerek rollere girmeye başladı.
Şuan işten kaytarmaya çalışıyordu. “Keskin pislik yapma” kameradan gözlerini öyle bir açtı ki bana resmen ben korktum. Ecrenin elindeki telefonu alıp koltuğa uzandı. “Ben az dinleneyim sonra yaparım” diyerek yerleri gösterdi.
Ecre,”Yok vazgeçtim yapma,yat istersen battaniye getireyim mi”
“Yok gerek yok”
Ecre,”Dur bekle burda ben kovayı götürüp geliyorum” diyerek odadan çıktı. Keskine gıcık gıcık baktım. Oda bir kolunu başının altına koyarak telefonu biraz daha yukarı kaldırdı ve aynı şekilde bana bakmaya başladı.
“Çok şerefsiz bir insansın”
Güldü.”Şerefsiz değil akıllıyım canım,hem benim kardeşim safsa ben ne yapayım”
“Keskin bak oraya gelir vururum seni”
“Ay nasıl korktum lütfen gel öldür beni”
“Sus be mal” diyerek ocaktan yumurtayı alıp soymaya başladım.
“Lan daha yeni mi kahvaltı yapıyorsun”
“Evet bu gün iş yok ya geç kalkayım dedim”
“E iyi yapmışsın,geliyor musun bugün bize”
“Daha dün geldim keskin”
“Olabilir”
“Olamaz birazda kendi evimde vakit geçirmek istiyorum” aniden kameradan gözlerim keskine takıldı.
Başımı iki yana salladım. “Senin niye her dakika üstün çıplak”
“Ne yapalım be kuzen her dakika kamuflajın içindeyiz daraltıyor bazen, böyle daha iyi”
Kameraya yaklaştım. “Ses kıs bir şey diyeceğim”
Sesi kısıp telefonu kulağına yaklaştırdı. “Tansu seni ilerde bok böyle dolaştırır” duyduğu şeyle şaşkınca kameraya baktı.
“Lan ne alaka!”
“Yani gözlemlerimi söylüyorum,biraz hatta biraz değil bence fazla kıskanç bir kadın, seni suya götürüp susuz getirir valla”
“Lan tamam da ben normalde böyle dolaşmıyorum ki”
“Askeriye de ben üstümü çıkarıyorum dimi gerizekalı”
“E terliyorum o yüzden”
“Salak Tansu tüm askerlerin ortasında sütyen ile kalsa hoşuna gider mi”
“LANN sikerim o sütyeni,yok olamaz öyle bir şey asla”
“O zaman beyfendi şimdiden kendini alıştırmaya bak” diyerek güldüm ve telefonu suratına kapattım. Şimdiden ileride olucak şeylere karşı hazırlıklı olması gerekiyordu.
Kahvaltı tabağımı ve çayımı alarak salona geçtim masayı kendime yaklaştırdım ve önümdekileri yemeye başladım. Kahvaltı günün en sevdiğim öğünüydü.
Kahvaltıyı yerken gözüme masanın üzerindeki bir kitaba takıldı.
Kitabın sayfalarını yavaş yavaş çevirmeye başladım. Benim böyle bir kitabım yoktu büyük ihtimalle Baran burda unutmuştu. Kitap ilgimi çekince çayımdan bir yudum alarak sayfaları karıştırmaya devam ettim. Kitabı karıştırırken altı çizili olan paragrafı okumaya başladım.
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
En çok da şu satırların altını çizmişti.
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
BÖLÜM SONU❤️📖🔥
BÖLÜM NASILDI? YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
OY SINIRI(100)
LÜTFENNNN BOLCA OY VE YORUM ATALIM 🙏 |
0% |