Banyonun kapısına defalarca vurulmasıyla gözlerini açarken burada uyuyakalmış olduğunu farketti. Küvetten çıkıp üzerine bornozunu giyinmiş sonrada boş bakışlarla kapıyı açıp karşısındaki Jihoon'a bakmaya başlamıştı. Jihoon onu bornozuyla görünce anında arkasına dönmüş "Siz kapıyı açmayınca içeriye girmek zorunda kaldım. Özür dilerim." demişti.
"..."
"Savcılığa gitmemiz gerekiyor."
Soluk bir ses tonuyla "Giyinmeliyim." demişti ona. Daha saat sekizken neden bu kadar acele ettiklerini anlayamıyordu.
"Sizi kapıda bekliyorum."
"..."
Yoon yatak odasına doğru yürürken arkasında bıraktığı kanlı su Jihoon'un dikkatini çekmişti. Merakla kanın kaynağını takip ederken küvetin önüne kadar gelmişti. Kang Tae'nin Yoon'a böyle bir zarar vermeyeceğinin farkındaydı. Anlaşılan Yoon da en az Kang Tae kadar problemli bir insandı. Zaten bu da Kang Tae'yi bıçaklayabilmiş olmasından anlaşılıyordu.
Yoon uyuşuk hareketlerle giyinip odasından çıktıktan sonra banyodaki Jihoon'u görmüş "Bu gördüğün şeyi kimse bilmeyecek." diyerek onu uyarmıştı.
Hafifçe başını sallayarak onu onaylayan adamla evinden çıkmıştı.
"İyi misiniz?"
"İyiyim."
"Öyle görünmüyorsunuz? Hastaneye gitmek istermisiniz?"
"İstemiyorum." dedikten sonra ona gösterilen araba koltuğuna oturmuştu. Arabanın içinde başka bir korumanın daha olduğunu görünce ona bakmaya başlamıştı.
"Dün sizi kaybettiğim için Bay Seo önlemini arttırdı." diyen Jihoon üzerine başını arabanın camına yasladı. Yorgunlukla gözlerini kapatmıştıki "Hastaneye gitmek istemediğinizden emin misiniz?" diyen Jihoon'a "Dönüşte eczaneye uğramamız yeterli olacaktır." dedi.
Vücundaki artan sıcaklık yarasının enfeksiyon kapmış olduğunun bir göstergesiydi. Dün en azından yaralarına pansuman yapmış olmalıydı ancak Kang Tae'nin Minho'ya zarar verdikten sonra ona böyle bir iyilik yapacağını hiç sanmıyordu.
"O nasıl? Biliyor musunuz?"
"Bay Seo'ya basit üç beş dikiş atılmış. Ciddi bir şeyi yokmuş gibi görünüyor."
"Ben ondan bahsetmiyorum. Minho'dan bahsediyorum."
"Sanırım bunu Bay Seo'nun kendisine sormalısınız. Bizim bir bilgimiz yok."
"..."
Savcılığa ulaştıklarında Yoon zaten çok daha önceden hazırlanmış dilekçeler önüne konulduğunda çok fazla sorgulamadan gösterdikleri yerlere imzasını atmıştı. Minho onların elindeyken söylediklerini yapmaktan başka çaresi yoktu.
Dönüşte ihtiyacı olan ilaçları ve sargı bezlerini bir kağıda yazmış Jihoon istediklerini alırken o da arabanın içinde beklemişti.
"Antibiyotiği reçetesiz satamıyorlarmış." diyen Jihoon üzerine başını sallamıştı. Hep kendi reçesini kendi yazdığı için böyle bir şeyle ilk kez karşılaşıyordu. Artık bir yere bağlı olmadığı için reçetesi geçersiz sayılmıştı. Bir arkadaşından bunun için ricada bulunmalıydı fakat şu an hem telefonu yanında değildi hem de kimseye bundan bahsetmek istemiyordu.
"Merhemle sargı bezini vermişler zaten. Yeterli olacaktır. Eve gidelim."
"Ben bir şekilde halledeceğim." ismini dahi merak etmediği yanında oturan ikinci korumaya soran gözlerle bakmaya başladı.
"..?"
"Yaralandığımızda bizimle ilgilenen doktorlar var." dediğinde Yoon tek kaşını yukarıya kaldırdı. Silah taşıyan insanların elbetteki silahlarını süs olarak yanlarında taşımadıklarının farkındaydı. Yinede kendini şaşırmaktan alıkoyamamıştı.
Evine ulaştığında Jihoon ona kapısına kadar eşlik etmişti. Ayakkabısını dahi çıkarmaya mecali olmadığını anlayınca onu yatak odasına kadar götürmüştü.
"Kan lekelerinin sabitlenmemesi için evinizi temizlememiz gerekiyor."
Mutfaktan kapı çıkışına kadar banyodansa yatak odasına kadar yerlerde kan izleri vardı. Bu temizliği yapabilecek güçse şu an onda yoktu.
"..."
"Evime bu kadar kolay girip çıkabiliyor oluşunuzdan memnun değilim."
"Mümkün olduğunca görünmez olmaya çalışacağız."
"..."
Yoon odasındaki küçük banyoya girdikten sonra yaralarına yapışan pantolonunu zorlukla çıkarmış ardındanda yaralarını temizlemeye başlamıştı. Şu anda Eun'un yanında olmasını çok istiyordu fakat bir yandan da çözümü olmayan sorunları için ona ayrı bir yük olmak istemiyordu. Belki biraz iyi olduktan sonra onu görmeye gidebilirdi ya da Çin'e gideceği için burada olduğunu hiç söylememek de güzel bir seçenek olabilirdi. Bilmiyordu. Şu an bildiği tek şeyse karşısına böyle çıkmaması gerektiğiydi.
Yaralarını kremleyip sardıktan sonra üstüne bol bir pantolon giyinmiş ardındanda yatağına tekrar giriş yapmıştı. Uykusu olmasada yatağından çıkmak istemediği bir moddaydı. Sanıyorduki bir ara uykuya dalmayı da başarmıştı.
Birkaç saat sonra nezaketen Jihoon kapısını çaldığında getirdiği antibiyotikleri elinden almıştı. Elindeki ilaç poşetiyle mutfağa gittiğinde yerlerin temizlenmiş olduğunu masanın üstündeyse yiyebileceği birkaç şeyin hazırlanmış olduğunu görmüştü. Gerçekten bunların hepsini ona hissettirmeden yapmışlardı.
Yemeğini yedikten sonra ilaçlarını içmiş ardından da salona kurulmuştu. Vucüdu hala yanarken aklında sadece Minho'ya ne olmuş olabileceği vardı. Anlaşmalarına göre o şikayetini geri çektiğinde Kang Tae Minho'yu serbest bırakacaktı. Acaba Minho şu an dışarda mıydı? Bilmiyordu. Eğer öyleyse onu görmeye gitmek istiyordu fakat benzer şeyler yaşamak için hiç ama hiç gücü yoktu.
Birkaç saat sonra ilaçların da etkisiyle yeniden uyuyakalmıştı. Düşmeyen ateşiyle sürekli olarak bir şeyler sayıklayıp duruyordu. Alnına konan elle aniden uyanıp ona dokunan kişinin yakasına yapıştığında Eun'un endişeli gözleriyle karşılaşmıştı.
"Benim Yoon. Korkmana gerek yok." diyen sözler üzerine onun yakasını bırakıp koltukta oturur pozisyona geçmişti.
"Burada olduğumu nereden biliyorsun?"
"Minho söyledi."
"Onu gördün mü?"
"Hastanede şu an."
"Neyi var?"
"Sağ bacağından bıçaklanmış. Ciddi bir sorunu olmadığını söylediler. Basit dikişlerle halledilebilirmiş."
"..."
"Onu görmeye gitmek ister misin? Hem hastaneye gitmişken bir doktora görünürsün. MinGyu yüzünden sende enfeksiyon kapmış olmalısın. Ateşin çok yüksek."
"İyiyim ben. İlaçlarım var zaten. Hastaneye giderek yeni bir sorun çıkartmak istemiyorum."
"Neden bana Japonya'ya gidemediğini söylemedin ki?"
"Dün benim için fazlasıyla olaylı bir gündü. Hem seninde uğraşman gereken bir ton sorunun vardı. Sana yeni bir yük olmak istemedim."
"Neden kendini yük olarak görüyorsun? Sen benim kardeşim değil misin?"
"Öylesin tabii ama şu an senin başında MinGyu gibi tatlı bir bela var. Kargaşanın içinde onu unuttum. O nasıl oldu, ne zaman hastaneden çıkacak?"
"En az iki gün daha hastanede kalması gerekiyormuş."
"..."
"MinGyu doğduktan sonra aramıza mesafe girmiş gibi hissediyorum." dedikten sonra Eun tekli koltuklardan birine oturdu.
"..."
"Eskiden bana ne yaşarsan yaşa anlatırdın. Şimdi anlatmıyorsun."
"Bunun MinGyu'yla alakalı olduğunu sanmıyorum. Sadece artık anlattıkça çözülebilecek sorunlar yaşamıyorum." dedikten sonra başını yeniden yastığa koydu. Parmağını dahi kıpırdatmak istemiyordu.
"Eskiden beni sorun çözme aracın olarak mı görüyordun?" dedi Eun gülerek.
O da hafifçe tebessüm ettikten sonra "Sanırım öyle görüyordum." dedi.
"Şimdi ne yapacaksın?"
"Kang Tae'yi öldüreceğim."
"Dalga geçmeyi kes Yoon. Artık işler ciddiye biniyor. Dün gece o manyak Minho'yu gerçekten öldürebilirdi. Bir şeyler yapmak zorundayız."
"Ne yaparsam yapayım elimde patlıyor ve ben o adama karşı sürekli yenilmekten çok yoruldum. Bugün Kang Tae'nin onu bırakması için savcılıktan şikayetimi geri &c
Okur Yorumları | Yorum Ekle |