Navigasyonunun onu götürdüğü yere giderken aynalarından onu takip eden Jihoon'u izliyordu. Jihoon ne kadar kötü karakterli bir adama benzemesede işinin bir kadını takip etmek oluşu ona karşı sempati duymasını engelliyordu. Yine de dün ona yardımcı olduğu için bir miktar da olsa minnettar hissediyordu. Yoksa bugün bu kadar toparlanmış olması mümkün olmazdı.
Navigasyonun tarif ettiği yere ulaştığında arabasını emniyet şeridine çekip durdurmuştu. Buraya neden gelmesini istediklerini anlamıyordu. Biraz ilerideki levhalar şehir çıkışını işaret ederken o hala nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Haritaları kontrol ediyorduki Jihoon'un camı tıktıklamasıyla camı aşağıya indirdi.
"Sorun ne Bayan Yoon?"
Biraz duraksadıktan sonra "Sanırım kayboldum." dedi. Burada olmasının başka hiçbir mantıklı açıklaması olamazdı.
"Bir önceki kavşaktan sola dönmeliydiniz çünkü. Dönüşü kaçırdınız. İleriden U dönüşü-" diyerek ona yol tarifi eden Jihoon, ensesine çarpan beyzbol sopasıyla yere yığılmıştı.
Yoon korkuyla saldırgana bakarken onun dün arabada yanında oturan koruma olduğunu farketmişti.
"...?"
"Acele edip araç değiştirmeliyiz. Bayan Young için size yardım ediyorum. Çok fazla zamanımız yok." diyen adam üzerine hızla araçtan indi. Onu takip edecektiki Jihoon'u öylece bırakıp gitmeye gönlü el vermedi. En azından onun solunumunu kontrol ederse içi rahat edecekti.
"Bayan Yoon endişe etmenize gerek yok. Ben bu işte ayarlıyımdır. Birkaç saate kendine gelecektir."
"Böyle bir şeyin ayarı mı olur?" dedikten sonra onun solunumu kontrol etti. Bunda bir problem yokken başının arkasında haddinden fazla kan olması onu endişelendirdi. Kimsenin kendisi yüzünden zarar görmesini istemezdi.
"Ben kendim giderim sen onu hemen hastaneye götür."
"Ona bakması için birini buraya çağıracayım. Lütfen hemen buradan gidelim. Çok fazla vaktimiz yok." diyerek ona sahte pasaport ve kimlik uzatan adamın elinden belgeleri almış sonrada onu biraz ileride bekleyen araba doğru yürümeye başlamıştı. Daha kendi arabasının önündeydiki peşpeşe çalan korna sesiyle arkasına baktı. Bir kamyon şöforü onu sollayan araç için kendince küfür ediyordu. Bu çok önemli bir problem değildi belki ama o aracın Kang Tae'nin aracı olması ciddi bir problemdi. Elindeki telefonunu yere atarken hızla kendi arabasına binmişti.
O an anlamıştıki bu gece yaşanacak her şey ölmek üzere olan bir insanın son nefesinde yaşamak için verdiği çırpınışlarından farksız olacaktı. Yinede o kolayca pes etmeyen bir insandı. Bu yüzden ferrarisine yeniden binerken ona öfkeyle bakan Kang Tae'yi umursamamıştı. Hayat onunla oyun oynuyorsa eğer o da hayatla oynayacaktı. Bu yüzden yüzüne gülümseme yerleştirerek bu gecenin oyununu başlatmış, debriyajın ardından sertçe gaza basmıştı. Ölümü pahasına da olsa ona boyun eğmeyecekti. Bu gece yenilecek kişi kendisi olacak olsada Kang Tae'nin de en az onun kadar zarar görmesini sağlayacaktı.
Kang Tae'nin bakış açısından:
Yanındaki koruma Yoon'un gidebileceği yolları kapatmak için diğer korumalarla kulaklığı aracığıyla konuşurken o da sinirle direksiyonunu sıkıyordu. Ablasının kendisine göre fazlasıyla yumuşak bir karaktere sahip olduğunun farkındaydı ancak bu ona böyle bir şey yapabilmesi için herhangi bir hak tanımıyordu. Young'un korumaları arasında adamları olmasındanda nefret ediyordu. Neyseki onunda korumaları arasında adamları vardı. Yoksa bu gece Yoon aldığı pasaportla ülkeyi terk edecek olsaydı onu bulması gerçekten zor olacaktı.
"Onu sıkıştırarak durmasını sağlamaya çalışalım mı Bay Seo?" diyen Jack'e "Hayır, onun zarar görme ihtimalini göze almak istemiyorum. Ayrıca aynı ihtimalden ötürü silah da kullanmayın. Şimdilik onu kaybetmememiz yeterli olacaktır. İllaki bir yerde durmak zorunda kalacak." dedi.
"Bir kadına göre oldukça iyi araba kullanıyor. Bazen ona yetişemiyoruz."
"Bunda şaşırılacak bir şey yok. O sıradan bir kadının sahip olduklarından çok daha fazlasına sahip. Ben bu yüzden onu seçtim."
"Yine de ne olursa olsun o bir kadın ve kadınlar genellikle bir erkeğe göre daha duygusal oluyor. İsteklerinizi yerine getirebilecek mi?"
"Getirebilecektir. Birçok erkeğe göre daha güçlü bir iradesi var."
"Neden onda böyle bir izlenime kapıldınız?"
"Sen daha önce ölümünün kıyısındayken gülümseyen bir adam gördün mü?"
"Bir ya da iki tane görmüşümdür."
"Peki kaç tane adam öldürdün?"
"Sayamayacağım kadar çok."
"Daha önce ölümle karşı karşıya gelmemiş olmasına rağmen ve benim onu ölüm kıyısına kadar sürüklemiş olmama rağmen bana gülümsemeyi başarabilen bir kadın sence zayıf bir iradeye sahip olabilir mi?"
"Belki de sadece çatlağın tekidir?"
"Evet belki onun aykırı bir kadın olduğunu söylebiliriz ancak zeki olmadığını söylemek kesinlikle aptallık olur."
"..."
"Jihoon'a ne yapacağız?"
"İki kere Yoon'u kaybetmiş olması onun bu iş için uygun olmadığını gösterir. Maaşı verilmeden işten çıkarılacak. Young'ın adamınıysa mahsene götürün. Yoon bu gece bana ihanet eden insanların başlarına ne geldiğini öğrenecek."
"Nasıl emrederseniz."
"Unutmadan Pyongyang'takilere söyleyin Yoon için diğer doktorların odalarının yanına onun için bir oda hazırlasınlar."
"Onun sizin evinizde kalacağını sanıyordum."
"Sence o benim evimde kalmak ister mi?"
"Bir tutsağın nerede kalacağını seçmeye hakkı var mıdır?"
"Eğer o tutsak Yoon'sa vardır."
Bir süre aralarında sessizlik oluşmuştu. Bazen Yoon'u kaybediyorlardı ancak çok kısa bir sürede yoldaki güvenlik kameralarından tekrar onu buluyorlardı. Yoon'un onların yapabileceklerinin yanında çok fazla şansı yoktu fakat hiç pes etmeyişi onu fazlasıyla yoruyordu.
"Neden daha önce ona hiçbir şey söylemeden onu Pyongyang'a göndermek yerine bu yolu seçtiniz seçtiniz? Öyle yapacak olsaydınız her şey sizin için daha kolay olmaz mıydı?"
"O zaman ona özgür olabilmesi için hiç fırsat tanımamış olurdum."
"Şimdi de özgür olamayacak?"
"Ama şimdi özgür olmamayı kendi seçmiş olacak."
"Çok karmaşıksınız."
"Aslında öyle değilim. Ona sunduğum seçeneklere bakarak en iyi seçeneği seçmeyip işleri yokuşa süren kişi o. Bu gece sorun çıkartmasaydı eğer çok daha kolay bir hayat yaşayabilirdi ancak o elindeki bu şansı kaybetti."
"..."
Kang Tae, Yoon'un önünü kapatan araçlarla gidebilecek yerinin kalmadığını düşündüğünde hızını birazcık düşürdü. Yoon'unda öyle yapmasını bekliyorduki yolunu kapatan araçların üzerine ferrarisini hızla sürdüğünü görmesiyle şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Adamları son anda yolunu açmayı başardığında kalp atışlarının daha önce tatmadığı iğrenç bir histen ötürü göğsünü delebileceğini hissetti. İlk kez onu gerçekten kaybetmek istemediğini anladı.
"O kesinlikle çatlağın teki." dedi yanındaki adam.
"Hayır, sadece onu yaşatmak isteyeceğimizden emin olduğu için böyle davranıyor." dedi Kang Tae.
"Yine de bunu normal biri yapabilir mi?"
"Sana onun sıradan biri olmadığını söylemiştim zaten. Bundan sonra sen ondan sorumlu olacaksın. Bu yüzden bu gece olacakları dikkatle izle Jack. Az çok neler yapabileceği görmen için bu iyi bir fırsat."
"..."
Onu yeniden kaybettiklerinde Kang Tae bir iç çekmişti. Eğer silahla arabasının tekerlerine ateş etmiş olsalardı şimdiye kadar onu defalarca durdurmuş olurlardı. Yoon'un bunu anlamayıp onları bu kadar çok uğraştırması onu fazlasıyla sinirlendiriyordu.
Kısa bir süre sonra "Arabasını bulmuşlar ancak içinde o yokmuş." diyen Jack üzerine aracın parkedildiği yere doğru arabasının sürmeye başladı.
"Yürüyerek çok fazla uzaklaşamaz. Araç değiştirmeye çalışacaktır. Önleminizi alın."
"..."
Araçla sokak sokak gidebileceği yerlere bakarken Yoon'un kimseden yardım istemeyeceğini biliyordu. Ona, polisin yardım edemeyeceğini zaten uygulamalı olarak göstermişti. Böylelikle insanların ona yardım edebileceği umudunu elinden almıştı. Bu sebepten ikinci kez onların kapısına gideceğini hiç ama hiç düşünmüyordu. Böylesi bir durumda onun ne yapabileceğini düşünüyor arabasından inerken onun nereye gitmiş olabileceğini kestirmeye çalışıyordu. Onu ararken arabasından çok uzakta olmayan bir yerde onun bir binaya girmek üzere olduğunu görmüştü.
"DUR ORADA YOON JİN!"
Onun sesiyle çok kısa bir süre duraksayıp ona bakan Yoon'un her zamanki ruh halinden daha farklı bir ruh halinde olduğunu anlamıştı. Sadece onun bu ruh haline isim koyamamıştı. O an bunu çokta sorgulamamıştı. Sadece onun binaya girdiğini gördüğünde o da binaya girmişti.
Asansörün yukarıya çıktığını gören birkaç koruma merdivenle yukarıya çıkarken o Yoon'un yukarıya çıkmak istemesini mantıksız bulmuş arka kapıdan çıkmış olabileceğini düşünerek adımlarını yangın merdivenine doğru götürmüştü. Daha yangın merdiveninin kapısını yeni açmıştıki Yoon'la göz göze gelmişti. Onun yukarıya çıkan adımlarını gördüğünde "Yoon, hadi bu kadar yeter güzelim. İkimizde yorulduk." demişti.
Onun durmayan adımları üzerine "Bunun cezasız kalacağını mı sanıyorsun?" diye sormuştu.
Yoon'un kendi aksine nefes nefese kalmış sesiyle "Kes sesini." diyişini duyunca gülümsemişti. Ona merdivenlerde yetişebilecek güce sahip olsada yukarıda ne yapmak istediğini merak ettiği için yukarıya kadar çıkmasına izin vermişti.
Yukarıya ulaştıklarında Yoon'un gülümseyen yüz ifadesine güvenerek o da eğleniyormuş gibi bir yüz ifadesi takınmış "Gidecek yerin kalmadı güzelim." demişti.
"Evet, haklısın kalmadı."
"..."
Çatının kenarına doğru iyice yaklaşıp "Sence buradan atlarsam ne olur Tae?" diye sorduğunda içinde biraz önce hissettiği iğrenç hissin yeniden uyandığını hissetmişti.
Ona "Saçmalama!"derken kendi kendine panik yapmaması gerektiğini hatırlatıyordu. Bunu yapmasına izin vermeyecekti.
"Sorumu yanıtlamadınız?"
"..?"
"Buradan atlarsam ne olur, bir fikriniz var mı?"
"..."
"Siz söylemiyorsanız eğer ben söyleyeceğim?"
"..."
"Ben daha önce beşinci kattan atlamış birini ameliyat etmiştim. Tüm iç organları patlamıştı. Ama size bir sır vereyim mi?"
"Yoon? Tamam-"
"Ameliyat masasında sadece on dakika dayanabildi. Üstelik bana çok da benziyordu. Ama benim hastaneye gidecek zamanım bile olmayacak. Çünkü aşağıda benim düşebileceğim bir paravan da yok."
"Yoon ne istiyorsan yapacağım, ceza falan da olmayacak, lütfen gel buraya?"
Bu sözleri üzerine kahkaha atan kadına nasıl yaklaşması gerektiğini bilememiş sadece onu izlemişti. O gerçekten de delirmiş gibi davranıyordu.
"Beni bırakacağınızı söyleseniz dahi atlayacağım Bay Seo."
"Çünkü bir şeytanın sözü asla güvenilir değildir."
Yoon'un gözlerini kapattığını görmüştüki dişlerini sıkarak "Eğer atlarsan sana göz kulak olmayı beceremeyen Jihoon dahil tanıdığın hatta tanıyor olabileceğin herkesi öldürürüm Yoon Jin." demişti.
"Bana bir şeyler yaptırmak için şimdi yaptığın gibi hep rezilce insanları mı öne süreceksin?" Bu sözleriyle Yoon'un yüzündeki gülümseme silinmişti. Hissettiği tüm neşe, bu gece her anlamda kaybettiğini anladığında bitmişti.
Kang Tae ona doğru bir adım atarak Yoon'un tepkisini ölçmeye çalışmıştı. Onun kıpırdamadığını görünce ona bir adım daha yaklaşmıştı.
"Gerekirse evet ama sana karşı senin için cömert davranabilirim ve seninle bunun için bir anlaşma yapabilirim?"
"..?"
"Birdaha sen böyle bir şeye kalkışmayacaksın ve bende seni bir daha çevrendekilerle tehdit etmeyeceğim."
"..."
"Kabul ediyor musun?"
Biraz duraksadıktan sonra "Ediyorum." dedi Yoon çaresizce. En azından bunun için bir daha tehdit edilmeyecekti. Kang Tae başka hiçbir tehditle ona zorla bir şeyler yaptıramazdı.
"Ama sen anlaşmamızı bozarsan bende anlaşmamızı bozarım."
"..."
"Tamam mı?"
Yoon onu başıyla onayladığında ona iyice yaklaşarak onu kendine çekmiş şakağına belli belirsiz bir öpücük koymuştu. Yoon'sa buna direnmemiş onu kolları arasına almasına izin vermişti. Kang Tae'nin bedeninin titrediğini farkettiğinde onun zayıf noktası haline geldiğini anlamıştı fakat bu durum çokta umrunda olmamıştı çünkü Kang Tae'nin ona bu kadar çok yaklaşmasına izin vermesinin tek sebebi belindeki silahıydı.
Daha yeni elini onun silahına atmıştıki boynunda hissettiği sızıyla beraber güçsüzleşen bedeninde silahı yerinden çıkaracak gücü dahi kendinde bulamamıştı.
Kang Tae'nin "Bugünlük bu kadar yeter." diye fısıldayan sesiyle beraber kendini onun kucağında bulmuştu. Yere düşen otoenjektör gördüğü son şey olurken gözlerini kapatmıştı. Uyandığında Kang Tae'nin onu arabaya kadar taşımış olduğunu bile doğru düzgün hatırlayamayacaktı.
Bir sonraki bölüm için oy sınırı: 4
En geç cumartesi öğlene kadar yeni bölüm gelecek
Okur Yorumları | Yorum Ekle |