Bir hemşire onu almaya geldiğinde donuk bakışlarıyla ayağa kalkıp onu takip etmişti. Verdiği scrubsla geldikleri giyinme odasında üstünü değiştirmiş sonrada çocuğun dosyasına bir göz atmıştı. Henüz yedi yaşında olan bu çinli çocuğun geçmiş lösemi öyküsüne bağlı bir karaciğer yetersizliği vardı. Şimdiye kadar büyük bir yaşam mücadalesi vermişti ama şimdi bu yapacağı şey de ona doğru gelmiyordu. Yine de o karaciğerin çöpe atılmasındansa ona verilmesinin daha iyi olabileceğini düşünüyordu. Eğer o çocuğa zarar vermek istemiyorsa duygularını işin içine katmayıp profesyonelce hareket etmesi gerekiyordu.
Ameliyathaneye girmeden önce steril olmuş girdikten sonraysa ona ameliyathane önlüğünü giydiren ameliyat hemşiresine izleyici camını göstererek 'İzleyici istemiyorum. Camı kapatın.' demişti.
O camın arkasında Kang Tae de vardı ve bu kadar insanın önünde ameliyat yapmak istemiyordu.
"Bu mümkün değil."
"Bu tartışmaya açık bir konu değil. O cam kapatılmadan ameliyata başlamayacağım."
"Ama-"
Mikrofonla konuşan Kang Tae'nin "Kapatın." diyen sesini duyduğunda bakışlarını ona çevirmişti. Bu Yoon'un sözünün geçtiği nadir anlardandı.
Camın kapatılması üzerine ameliyata bistüriyi isteyerek başlamıştı. Anestezi hazırlıkları zaten çok daha önceden yapılmıştı. Biraz rahatlamaya ihtiyacı vardı bu yüzden arka planda çalması için ameliyathane personelinden bir müzik açmasını istemişti.
Ameliyatta onun dışında kimse konuşmazken o da sadece bir şey isteyeceği zaman konuşuyor kendini işine odaklamaya zorluyordu.
Karnın sağ üst kısmını açtığında görüntüsünden dahi karaciğerinin bitmiş olduğunu söyleyebilirdi. Bir çocuk için çok üzücü bir durumdu ama insanlar zaten ölümsüz varlıklar değildi. Tüm bunlara gerek var mıydı?
Naklediği karaciğer ameliyathaneye geldiğinde karaciğerin köpüklü bir sünger gibi olduğunu gördü.
"Neden bu halde?" diye sordu.
"Tüm organlar sadece 3 ayda geliştiği için organların neredeyse tamamı bu şekilde çıkıyor."
"Bu karaciğer işini yapabilecek mi?"
"Evet ama tromboz riskini yüzde yirmi beş arttıracak."
"Hepinizin canı cehenenme."
"Burası bunu tartışabileceğimiz bir yer değil Bayan Yoon. İşinize kaldığınız yerden devam edin."
Yoon ona yanlış malzemeyi veren ameliyat hemşiresi üzerine klempi sertçe yere atmıştı. Gözlerinden yaş aktığının dahi farkında değilken "Özür dilerim." diyen hemşireye sert bir ses tonuyla "Daha dikkatli ol." demişti. Fazlasıyla gerginken insanların hatalarını tolere edemiyordu.
Anestezi uzmanının "Bir yararı olur mu bilmiyorum ama önünüzde yatan çocuk henüz hiçbir kötülüklü tanışmadı Bayan Yoon. Kendinizi buna odaklamaya çalışın. Ameliyatı mümkün olduğunca çabuk bitirmeniz gerekiyor. Kendinize hakim olmak zorundasınız."
"Biliyorum."
İşini bitirdikten sonra hemşirelere antitrombolitiklere dikkat edilmesi gerektiğini söylemiş ameliyathaneden öyle çıkmıştı.
Ona yaklaşan bir kadın gördüğünde onun bu çocuğun annesi olduğunu anlamıştı ancak şu an onunla konuşmak istediği bir durumda değildi. Fakat konuşmak zorundaydı.
Kadın'ın çince konuştuğunu duyduğunda kaşlarını çatıp ingilizce olarak onu anlamadığı söylemişti.
"Kızımın ameliyatı nasıl geçti?"
"Benim açımdan bir sorun yoktu ancak nakledilen organın durumu iyi değildi. Dikişler çok zor tuttu. Önümüzdeki ilk bir hafta bizim için çok kritik. Kendinizi en iyiye de en kötüye de hazırlamanız gerekiyor."
"Bu ameliyat bana bu şekilde anlatılmadı. Yüzde 84 başarı oranından bahsedildi."
"Benim gördüğüm kadarıyla ortada yüzde 84'lük bir başarı yok."
"Sen yoksa ameliyatta bir hata yapıp suçu organlara mı atmaya çalışıyorsun? Doktorumuzun aniden değiştirilmesinden hoşlanmamıştım zaten."
Yoon uğraşmamak için "Evet öyle hanımefendi. Organların köpüklü bir sünger gibi olmasına kadar her şey benim suçum." dedikten sonra kadının yanından geçmeye çalışmıştı ancak kadının onu koluyla kendine çevirip tokat atmasıyla olduğu yerde kalmıştı.
Dişinin yanağını kesmesiyle ağzını metalik bir tad doldurmuştu. Hafifçe gülümseyerek yeniden ortamı terketmeye çalışmıştıki kadının kolunu tutmasıyla zaten olmayan sabrı çoktan tükenmişti.
"Benimle dalga geçmeyi kes ve içerde ne yaptığını söyle. Neden camı kapattırdın? Şarlatanlığını gizlemek için mi?"
"Görüyorum ki beni anlamakta zorluk çekiyorsunuz. Bir nörolojiye görünmeniz sizin için faydalı olabilir."
"SEN KİMSİNKİ BENİMLE KONUŞUYORSUN? CANINA MI SUSADIN?"
"Diyelim ki canıma susadım. Ne yapacaksınız?" dediğinde kadın ona yeniden tokat atmaya çalışmıştı ancak bu sefer onu bileğini tutarak engellemişti.
"Çin'den buraya böyle bir şey için geldiğine göre servetini ortaya dökmüş olmalısın. Sana bu ameliyatın risklerini anlatmadılar mı?"
"Bu ameliyat için buraya on milyon dolar verdim ve on milyona rağmen gördüğüm muamele kesinlikle berbat."
"Sizi memnun etmek için burada değilim hanımefendi."
Kadın onun yakasını kavrayarak "Tanrıya dua etki kızım buradan sağ çıkabilsin yoksa bu hastaneyi senin başına yıkarım. Seni bok parçası." diye hakaret ettiğinde o da onun yakalarından tutmuştu. Dudağındaki hafif seyirmeyle gülümsemesini korumaya çalışıyordu. Kang Tae gibi onu tehdit ediyordu. Anlaşılan bugün tüm sinirini bu kadından çıkaracaktı.
"Benim bokum sizin, kızınızın klonunu üretterecek kadar ileriye gidebilecek bu karaktersiz kişiliğinizden daha kıymetli."
"Hadi ben bunu kızımın hayatını kurtarmak için yaptım. Peki sen nasıl böyle bir işten para kazanırsın boku kıymetli hanım?"
Yoon kendini bu kadına açıklaması gerekmiyordu. Bu yüzden gülümsemesini gevşetip kadının yakasını düzeltiyormuş gibi yaptı. Kadın onun ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışırken o, burnunun tam ortasına tüm gücüyle yumruğunu geçirdi. Bir daha geçirecektiki bileğini tutup ona arkasından sarılan bedenle hareketlerini durdurdu.
"Bu kadar yeter Yoon." diyen otoriter erkek sesinin sahibini tabii ki de biliyordu.
Burnu kanayan kadın boğuk sesiyle "BU KADIN İŞTEN ÇIKARILACAK!" diye bağırırken Yoon'la ameliyattan önce konuşan henüz ismini bilmediği kadın araya girip "Burnunuzla ilgilenmeme izin verin." dedi.
"Müşterinizi duydunuz Bay Seo beni işten çıkarmalısınız."
"Kes sesini Yoon."
"Bırak beni."
"O kadın manyak dengesizin teki. İşi buyken benden hesap soruyor. İşten çıkarılacak." diye kendini yenilediğinde Kang Tae "Bunu ona ödeteceğime emin olabilirsiniz ancak böyle bir şeye gerek yok." dedi.
"İŞTEN ÇIKARILACAK DEDİM!"
"Sizinle kibar konuşuyor olmam sizden daha aşağı tabakada bulunduğum anlamına gelmez. Haddinizi bilin."
Kang Tae çenesiyle Yoon'u göstererek "Onu odasına götürün ben gelene kadar dışarıya çıkmayacak." dediğinde iki koruma kollarından tutarak onu götürmeye başlamıştı. Ne kadar onlara kendi isteğiyle gideceğini söylese de onu dinlememiş az önce odası olduğunu öğrendiği bu odaya getirip kapıyı defalarca üstüne kilitlemişlerdi.
Bu odanın duvarları açık griyken ışığı oldukça loştu. Giriş kapısının hemen çapraz duvarında banyonun kapısı vardı. Banyoyla aynı hizada bir yatak, yatağın yanındaysa bir masa vardı. Hepsi bu kadardı. Odada başka bir şey yoktu. Açıkcası burası birazda Kang Tae'nin küçükken kapatıldığı odaya benziyordu. Böyle düşününnce gülümsemesi yeniden canlanmış uzun süre ağlamayla gülme arasında saçma sapan bir ruh haliyle odada volta atmıştı. O ameliyatı yapmak ona fazlasıyla ağır gelmişti. Ne oturabiliyor ne de yatabiliyordu. İçi içine sığamazken bu odada sıkışıp kalmış olmasıysa onu daha çok daraltıyordu. Artık ne yaşadığını bilmiyordu.
Yaklaşık bir saat sonra kapısı açıldığında içeriye giren Kang Tae'ye bakmıştı.
"O ameliyatı yaptığım için mutlu musun? İstediğin oldu mu?"
"Bugün büyük bir ilerleme kattettiğin doğru ancak hala istediğim seviyede değilsin. Sana vereceğim ciddi sorumluluklar var ve bu işte bugünkü gibi duygusal iniş çıkışlarına yer yok."
"Bundan daha ileriye gideceğimi mi düşünüyorsun? Ne zaman yaptıklarım sana yeterli gelecek?"
"Şu an bunları dinleyebilecek durumda değilsin."
"Sen beni çıldırtmak mı istiyorsun?"
"Hayır, sadece seni zayıflıklarından kurtarmak istiyorum."
"Sen gerçek bir ruh hastasısın. Ciddi anlamda tedavi görmek zorundasın ve hiçbir zaman topluma karıştırılmamalısın."
"Bunu ilk kez senden duymuyorum. Bugün ileri seviyedeki gericiler gibi konuşuyorsun." dediğinde Yoon ellerini saçlarına götürdü. Bu adamla böyle bir konuşma yapması belki de onun hatasıydı.
"Yarın yeniden bir ameliyata gireceksin. Uyku düzeninin olmadığını biliyorum ancak bugün güzelce dinlenmeye çalış. Ameliyata uykusuz girmeni istemem."
"..."
"Ayrıca bundan sonra diğer doktorlar gibi burada kalacaksın."
"Yine bana verdiğin sözü tutmayacak mısın?"
"Bugün defalarca sorun çıkarmış olduğundan anladımki sen hiç rahat duracakmış gibi ya da her gün kendi isteğinle hastaneye gelecekmişsin gibi durmuyorsun. Buradaki işlere alışana kadar burada kalman senin için daha iyi olacaktır. Hem nereye kadar otelde kalabilirdin ki?"
"Başından beri burada kalmamı istiyordun zaten, bahane üretmeyi bırak."
"Sana sadece iki seçenek sunuyorum Yoon. Ya burada kalacaksın ya da benim evimde. Otelde kalmana izin vermemin sebebi kendini toparlaman için sana biraz zaman tanımaktı. Sana bunu otele gitmeden önce söylemiştim zaten."
"Sanırım her seferinde sözlerini tutmanı beklemek benim aptallığım." dedikten sonra Yoon sandalyeye oturdu. Onunla tartışmasının bir anlamı yoktu. Elbetteki onun evinde de kalamazdı.
"..."
"Burnu kırılmış."
"Kimin?"
"Burnuna yumruk attığın kadının."
"Bir şey olmaz ona. Gerekirse burnunun kıkırdağı için yeni bir klon ürettirir o."
"Bu hallerin ne kadar hoşuma gitse de birdaha buna benzer bir şey yaşanmayacak Yoon. Onlar sıradan insan değiller. Gerçekten zarar görme ihtimalin vardı. Tekrarı olursa biraz önceki gibi bedel ödersin. Ancak bu sefer günlerce bu odadan çıkamazsın."
Daha fazla ona katlanmak istemediğini anlayınca "Yalnız kalmak istiyorum." dedi.
"Pekala." dedikten sonra Kang Tae kapıya doğru yaklaştı.
"Akşama Jack seni Eun'la görüştürecek. 1 aydır konuşmuyorsunuz. Ne söyleyip ne söylememen gerektiğini sanırım sana hatırlatmam gerekmiyor."
"..."
Kang Tae dışarıya çıktıktan sonra ayakkabılarını çıkartıp yatağının üzerine uzanmıştı. Aslında delil toplamak için biraz etrafı gezip keşif yapması fena bir fikirmiş gibi gözükmese de boğazına oturan yumru hissiyle bugünlük kendine izin vermesinin daha iyi bir fikir olduğuna karar vermişti. Hem buradan kolayca çıkamayacağın da farkındaydı. Yarın yeni bir ameliyata gireceğini öğrenmiş olmasıysa fazlasıyla canını sıkıyordu. Yine girmekten başka şansının olamayacağını da az çok tahmin ediyordu.
Akşama kadar yattığı yerden duvarı izleyerek vaktini harcamıştı. Akşamsa odasına yemek getiren Jack üzerine olmayan iştahıyla yemeğinden birkaç lokma almış ancak devam edemeyeceğini anlayınca bırakmıştı. Jack'in tepsiyi götürürken çatal ve kaşıkları kontrol etmesiyse dikkatinden kaçmamıştı. Yine de bir şey söylememişti.
Jack onu güvenlikten çıkartıp dış güvenlik odasına götürdüğünde gösterdikleri yere oturmuştu. Jack Eun'u aradığında bir süre havadan sudan sohbet etmişlerdi. Eun onu daha sık araması gerektiğini söylediğinde ona tereddüt ederek tamam demişti. Onu endişelendirmek istemiyordu. Ancak bu Kang Tae'nin izniyle mümkün olan bir şeydi.
Eun ona Minho'nun daha önce onun fotoğrafta gördüğü kızla bebek bekledikleri için nişanlandığını söylediğindeyse ona neşeli bir ses tonuyla Minho'ya tebriklerini iletmesi gerektiğini söylemişti. Onu affetmeyi düşündüğü için kendini aptal gibi hissediyordu.
Telefonu kapattıktan sonra yüzündeki gülümseme anında silinmişti. Gittikçe kronik bir yalancıya dönüşüyordu.
"Siz istediğinizde çok güzel rol yapıyorsunuz."
"..?"
"Sarhoş olduğunuzda sizi odanıza götürürken Minho denen adamın adını sayıklayıp durdunuz."
"O gece o kadar çok içmemeliydim."
"İhtiyacınız varmış gibi görünüyordu. Bununla ilgili Bay Seo'ya bir şey söylemedim, söylemeyeceğim de. O konuda rahat olabilirsiniz."
"..."
"Ben dışarıya çıkabiliyor muyum?"
"Bahçeden çıkmamak kaydıyla evet."
"Çıkalım o halde."
Yoon dışarıya çıktıklarında bu bahçenin oldukça geniş olduğunu farketti. Etrafında tam tur atması muhtemelen on beş dakika sürerdi. Bu bahçenin sınırlarını yüksek üstünde elektrik telleri olan duvarlar çiziyordu. O da Jack'e yalnız kalmak istediğini söyleyerek ona oturmak istediği yeri göstermişti. Jack onu onayladığında banka oturmuştu.
Açık havada olmasına rağmen nefes alamıyormuş gibi hissediyordu. Minho o sahip olmak istediği çocuğa bir başka kadından sahip olacaktı. Bu haberi aldığında sevinmiş miydi acaba? O an onun yanında olmayı çok isterdi. Belki onun düğününe gitme fırsatı olsa gider ve onu bunun için tebrik ederdi.
Eğer onlar evlenecek olsalardı çocukları dahi olamayacaktı. Minho'nun elinden bu hakkı almış olacaktı. Gerçi Minho ona bunun öneminin de olmadığını söylemişti. Söylerken de tabii bir de onu öpmüştü. Bunu yaparak o gün onu çok özel bir kadınmış gibi hissettirmişti. Şimdi bunların hepsi mazide bırakılması gereken birkaç anıdan ibaret kalacaktı.
Minho onun için hayal kırıklığından başka bir şey olmayı başaramamıştı.
Oysa o onu hayatının merkezine alabileceğini dahi düşünmüştü. Nasıl bunu yapabilmişti?
Aptaldı. Çok aptaldı.
Ne zaman duygularının sesini dinlese olması gereken rotasından şaşıyordu. Bundan sonra duygularını bu kadar ön planda tutmamaya çalışacaktı. Bu ona büyük bir ders olmuştu.
Üstünde artan ağırlık hissiyle uykusunun geldiğini anlamıştı. Bugün ruhsal olarak çok yorulmuştu. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Ayağa kalktığında Jack ona eşlik edip odasına kadar götürmüştü. Bu bahçe turuyla da buradan kendi isteğiyle bağımsız bir şekilde girip çıkamayacağını öğrenmiş olmuştu.
Asansör sadece parmak iziyle çalışıyordu ve onun bunun için yetkisi yoktu. Güvenlikteyse bir dedektörden geçiliyordu. Girişte dedektörün ötmesi durumunda, çıkıştaysa herkesin Kuzey'li askerler tarafından üstleri aranıyordu. Onunki de muhtemelen taktığı kemer yüzünden ötmüş üstü sıkıca aranmıştı. Buradan bir şey çıkarmak hiç kolay olmayacaktı.
Odasına girecektiki bir hemşirenin onun ismini söyleyerek koşarak geldiğini gördüğünde kötü bir şeyin olduğunu anlamıştı.
"Dr. Kim, bekleyin lütfen."
"Sorun ne?"
"Ameliyat ettiğiniz hasta kardiyak arreste girdi."
Koşarak yoğun bakıma ulaştığında CPR'ı devralmış ufacık kızı yeniden hayata bağlamak adına elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştı. Tahmin ediyorduki karaciğerden kopan bir emboli pulmoner arteri tıkamıştı. (Akciğer ana atar damar.) Kırkbeş dakikalık uğraşına rağmen küçük beden elleri arasında kayıp gitmişti.
Annesine bunu söylediğinde Jack kadının ona saldırmasına engel olurken o nereye gittiğine dahi bilmeden oradan uzaklaşmaya başlamıştı. Artık ellerinde bir çocuğun kanı vardı ve o bu yükle nasıl yaşayacağını bilmiyordu. Bildiği tek bir şey varsa o da bir daha burada ameliyat yapmayacak olmasıydı.
Bu yüzden Jack onu bulup odasına götürdüğünde sağ dört parmağını kapının arasına koymuş sonrada kapıyı hızla kendine doğru çekmişti. O bugün o ameliyatı yaparak cezalandırılmayı her anlamda haketmişti.
Y/N: devamı en geç 5 Ocak 2025' te gelecek arkadaşlar. Bölümü oylamayı unutmayalım.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.45k Okunma |
176 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |