33. Bölüm

28- Kang Tae'nin Geçmişi

Karbamazepin
serotonin

Kuzey'e döneli henüz üç gün olmuştu. Kang Tae onu hastaneye değil kendi evine getirmişti. Kang Tae eskisine göre fazlasıyla keyifsizleşmiş bir adamdı. Jack'ten öğrendiğine babasının arabasına bombayı yerleştiren kişi Kang Tae'den başkası değildi. Neden bunu yaptığını sorduğundaysa Çin'de arabanın altına yerleştiren bombanın babasının emriyle yerleştirmiş olduğunu öğrendikleri cevabını almıştı. Bir baba oğlundan onu parçalarına ayırarak öldürmek isteyecek kadar nasıl nefret edebilirdi bilmiyordu. Kang Tae'nin sınır tanımazlığı artık alıştığı bir şeyken yine de yaptığı her şeye şaşırmaktan kendini alıkoyamıyordu.

Sırtıysa artık hareketlerini engellemeyecek kadar iyileşmişti. En azından geceleri kazayla üstüne yattığında dayanılmaz bir ağrıyla uyanmıyordu. Sırtına aynada bakmakta birkaç gün önce kendinde cesaret bulabilmişti. Büyük olduğunu zaten biliyordu ama iyileşmiş halinin bile bu kadar kötü görünmesi onu kestiği saçlarından daha fazla üzmüştü. Muhtemelen ameliyat olsada hiçbir zaman eski cildine kavuşamayacaktı.

Önündeki tezgahtaki tavuğa dikiş atarken artık parmaklarının iyi durumda olduğunu anlamıştı. Tabii eskisi kadar eli hızlı değildi ancak en azından elinden bir şeyler kayıp yere düşüp durmuyordu. Normal bir işte çalışan insanların isteyebileceği kadar parmaklarını kullanabiliyordu.

Kang Tae'nin mutfak önlüğünü giyindiğini gördüğünde gülmeye başlamıştı. Ne yani şimdi bu adam yemek mi yapacaktı?

"Neden gülüyorsun?"

"Neden önlük giyindin?"

"Üstüm batmasın diye. Hem artık şu tavuğu bana ver artık. Güzelim tavuğun haşatını çıkarttın."

"Dikiş malzemeleriyle tavuğu bana getiren senken tavuğu katlettiğim için bana şikayet edemezsin."

"Dikiş atmaktan bu kadar çok hoşlardığını bilmiyordum. İki saattir tavukla uğraşıyorsun."

"Sadece iyi yaptığımı düşündüğüm işlerde beceriksizlik göstermek istemiyorum."

"Peki ya iyi yapmadığın işlerde ne yapıyorsun?"

"Direkt o işlerden uzak duruyorum."

"Ya hep ya da hiççilerdenim diyorsun yani?"

"Evet, öyle de denilebilir."

Yoon tavuktaki dikişleri tek tek çözüp tavuğu Kang Tae'ye vermiş sonraysa elindeki eldivenleri çıkartmış kollarını ada tezgahına yaslayarak tabure oturmuştu.

"Yemek yapmamda bana yardım etmeyecek misin?"

"Hayır. Benim başka bir işim var."

"Ne gibi bir işin var?"

"Sen yemek yaparken seni izleyeceğim."

"Bu nasıl bir iş?"

"Senin gece boyu yaptığın şeyi ben yapınca neden tuhaf karşılıyorsun?"

"Çünkü senin yaptığın bu şey daha çok işten kaytarmaya benziyor."

"Bir şeylerle ilgilenmeye başlarsam senin yemek yaptığın anları tam olarak aklıma kazıyamam."

"İlginç bir savunma. Bu seferlik sana kanıyormuşum gibi yapacağım."

"Sen yemek yapmayı nasıl öğrendin?"

"Ablam yemek yapmayı çok sever. Ben de ona sık sık yardım ederdim. Böyle böyle yemek yapmayı öğrendim. Açıkcası bazen mutfağa girmek benim de sevdiğim bir alışkanlık."

"Böyle bir ablaya sahip olduğun için kendini çok şanslı hissediyor olmalısın."

"Babam olmasaydı eminimki onunla hatırlayabileceğim çok daha fazla anım olurdu. Ama evet ona sahip olduğum için çok şanslıyım."

"Babanla anladığım kadarıyla aran hep çok kötüymüş. Neden öyleydi?"

"Bunu daha iyi bir zamanda konuşalım. Yemek yaparken can sıkıcı konulardan bahsetmek istemiyorum."

"..."

Kang Tae tavuğu fırına attıktan sonra karşısına oturmuştu.

"Ameliyatlara girebilecek durumda mısın?"

"Birçok şeyi yapabilsem de hala biraz tutukluk yaşıyorum."

"Eskisi gibi olamayacağını biliyorduk zaten. Belki de en fazla bu kadarı oluyordur."

"Bana biraz daha zaman ver. Bu şekilde ameliyatlara girmek istemiyorum."

"İki aydır parmaklarının iyileşmesini bekliyoruz. Ne kadar çok zaman kaybettiğimizin farkında mısın?"

"Bana bu çok ciddi bir kayıpmış gibi gelmiyor."

"Daha fazla kaybedecek zamanımız yok Yoon. Bundan sonra asistan olarak da olsa ameliyatlara girmeni istiyorum. Bakanın ameliyatı için sadece üç ayımız kaldı. Biliyorsunki organlar sıradan değiller. Çok hassaslar. O ameliyattan önce tecrübe kazanman gerekiyor."

"O bakan çokta umrumda değil."

"Benim de değil ama o bizim için Kim Suk Yeol'ü bize yaklaştıran iyi bir reklam olacak."

"Sirozu cidden çok kötüyse nakili daha fazla ertelemek istemeyecektir zaten. Hem o adama neden şimdiye kadar karaciğer bulamamış olduklarını anlamıyorum."

"Doku uyumu bulamıyor değillermiş. Sadece tüm organları sağlı sollu ters olduğu için nakil imkansız hale geliyormuş."

"Ne yani Situs inversus totalisi mi var?"

"Onun ne demek olduğunu bilmiyorum."

"Aynı şeyden bahsediyoruz."

Kang Tae sofrayı kurmak için ayaklandığında bu sefer ona yardım etmiş karşılığında da boynundan küçük bir öpücük kazanmıştı. Yoon kendini geri çektiğinde Kang Tae bozuntuya vermemeye çalışarak işine kaldığını yerden devam etmişti.

Yemeklerini tabaklara koyduklarında Kang Tae onlar için iki kadehe şarap doldurmuştu. Yemek masasına karşılıklı oturduklarında Kang Tae kadehinden bir yudum almıştı. Yoon'un içmediğini gördüğünde "Ona neden içmiyorsun." diye sormuştu.

"Sarhoş ben sıkıntılı bir insana dönüşebiliyor çünkü."

"En fazla ne yapabilirsin ki?"

"Hatırlarsan bir seferinde seni bıçaklamıştım."

Gülerek "Evet hem de meyve bıçağıyla." dedi Kang Tae.

"Boğazına saplasaydım benimle şimdi dalga geçemiyor olurdun."

"Evet, haklısın." dedikten sonra Kang Tae ikinci bardağını doldurmuştu.

"On gün Güney'de olmak sana iyi geldi mi?"

"Hem evet hem de hayır."

"Neden hayır?"

"Güney'de benim sürekli ertelediğim ama yüzleşmem gereken bazı sorunlar varmış. Onlarla yüzleşmek zorunda kaldım."

"..."

"Ve biliyor musun sen haklıydın?"

"Hangi konuda?"

"Benim Güney'de özlemem gereken bir hayatım yokmuş. Ben kendimi tam olarak bir ot gibi yetiştirmişim. Canım evden çıkıp biriyle görüşmek bile istemedi. Hastaneye gittiğimi saymazsak eğer evden dışarıya hiç çıkmadım."

"Muhtemelen kendini iyi hissetmediğin için çıkmak istememişsindir."

"Öyle değil Kang Tae. İşime ara verene kadar benim hayatımda hiçbir şeyin olmadığını farketmemiştim. Ben kendime göre cerrahlıktan çok iyi rakamlarda para da kazanıyordum ama kendimde o parayı harcayacak istek bile bulamıyordum. Çünkü gerçekten istediğim bir şey yoktu ya da zaten sahip olabileceğim her şeye sahip olduğumu düşünüyordum. Bilmiyordum. Bir amaçsızlık çukurunda olsamda neden bazı şeyler için bu kadar çok çabalıyordum hatırlayamıyorum bile."

"Aslında bunun cevabını seninle biraz önce konuşmuştuk."

"..?"

"Yapmak istediğin işi en iyi şekilde yapmak istediğin için kendini hiç boşluğun kalmayacak kadar işine odaklamışsın. Bu yüzden işten çıktığında elinde başka bir şey kalmamış. Genelde senin gibi insanlar problemli insanlar olurlar. Çünkü sosyal becerileri çok düşüktür."

"Problemli olduğumu kabul etsemde en azından senin gibi hepten kafayı uçurmuş değilim."

"Benim geçtiğim yollardan başka biri geçseydi muhtemelen kim olduğunu dahi unuturdu. Ki bence ben, benim olabileceğim en normal adamım ve ben şimdiki halimden memnunum."

"Baban sana ne yaptı Kang Tae? Aranızda ne geçti? Neden tüm bunlar yaşandı?"

"Bunu konuşmak istediğinden emin misin?"

"Sırtımda ömür boyu onun bana bıraktığı yaraları taşıyacakken bunu öğrenmem gerektiğini düşünüyorum."

Yoon çatalını tabağının kenarına bıraktığında Kang Tae "Bunu konuşacaksak eğer senin de içmen gerekiyor." dedi.

Yoon tereddüt ederek bardağına uzandığında Kang Tae gülümsedi.

"Ben ilk cinayetimi daha annemin karnındayken işlemişim. Annem ciddi bir kalp yetersizliği olmasına rağmen bana hamile kalınca beni doğurmak istemiş."

"..."

"Tabii doğumumu kalbi kaldıramamış. Bana ismimi verdikten hemen sonra vefat etmiş."

"..."

"Babam annemi çok severmiş. Ölümünü uzun süre kabul edememiş. Anlayacağın ben onun için hep istenmeyen bir çocuk olmuştum."

"..."

"Ablam beni gözlerden uzak bir şekilde o da çocuk olmasına rağmen dokuz yaşıma büyüttü. Beni babamdan sayısız kere korumuştur. Ablam benden altı yaş kadar büyük. Düşünsene xen dokuzumdayken bile o daha onbeş yaşındaydı. Bu yüzden o ne yaparsa yapsın ona kızamıyorum. O da zaten buna güvenerek beni kızdıracak şeyler yapabiliyor."

"..."

"Babamın bana dövüşmeyi öğretmesi benim için kabustu. Tam anlamıyla beni döve döve dövüşmeyi öğretti. Babam beni o günkü antremanımız için bulamaması için ablam beni hep odasındaki dolabında kıyafetlerinin arasında saklardı. Babam ona beni görüp görmediğini sorduğundaysa görmediğini söylerdi."

"..."

"Ama bir gün ne oldu biliyor musun?"

"..?'

"Babam beni ablamın odasından çıkarken gördü."

"..."

"Ona yalan söylediğimiz için kadar çok sinirlendiki beni demir sopayla dövmeye kalktı. Ablam ağlamalarıma dayanamayıp araya girince kazayla onun göğsüne vurdu. Kaburgaları kırıldığı için ablam günlerce hastanede yattı. Babam hastaneden geldiğindeyse sürekli şikayet edip ağlayıp ablamın bana acımasına sebep olduğum için beni bir tur daha dövdü. O dayaktan sonra ben de uzun süre ayağa kalkamadım."

"..."

"Yine dayak yediğim bir gün daha fazla bu evde kalırsam öleceğimi düşündüm. Bu yüzden ben de okuldayken eve birdaha dönmemek üzere kaçtım."

"..."

"Beni günlerce arasalarda bulamadılar. O süreçte bende sokak çocuklarıyla yatıp kalkmıştım. Sana yemin edebilirim ki çocukluğumun en güzel günlerini o zamanlar geçirmişimdir. Belki karnım tok değildi ama ben çok mutluydum. Dayak yemiyordum en başta. Geceleri bir köprünün altında kağıt kartonların üstünde uyurduk. Ateşte pişirdiğimiz yemekleri hayal ederdik. Ordaki çocukların hiçbirinin babası yoktu ya da ona bakamayacak kadar yoksuldu. Benimse babam..."

"..."

"Sonra beni arkadaşlarımın ait olduğu çocuk çetesinin lideri buldu ve babama beni çok yüklü miktarda fidye karşılığında pazarladı. Babam da bunu kabul etti. Tabii orda da beni iyi hırpalamışlardı. Daha o zamandan bu hayatta ezen kişi olmazsam ezilen kişi olacağım yavaş yavaş bilinç altıma kazınmaya başlamıştı. Çünkü ben nereye gidersem gideyim dayak yiyiyordum."

"..."

"Babam beni almaya geldiğinde, nedense bunu hiç unutmuyorum, beni kucağına almıştı. Sarılmanın ne demek olduğunu ablamdan ötürü biliyordum tabii ama babanın sana sarılması bir çocuk için çok farklı bir şey Yoon. Eminimki sen bunu benden daha iyi biliyorsundur." dedi bardaklarına yeniden kırmızı şarapları doldururken.

"..."

"Beni korumaların kaldığı yere götürene kadar ona sımsıkı sarılmıştım. Sanki arkamda beni koruyan kocaman bir dağ varmış gibi hissetmiştim. Ben çok çocuktum. Henüz bir şeyleri anlayacak yaşta değildim."

"..."

"O beni bodrum katına taşırken iri iri adamlardan korktuğum için başımı onun boynuna gömmüştüm. Ben o evde birçok nedenden ötürü dayak yemiştim, cezalandırılmıştım ama evden kaçmanın cezasını bana çok ağır bir şekilde ödeteceğini nedense hiç düşünmemiştim. Babam evden kaçtığım için beni yine döverek cezalandıracak sanıyordum."

"..."

"Günlerdir sokakta kaldığım için berbat haldeydim. Beni sıcak suyun altına girdirmiş yıkamıştı. Vücudumda birkaç yara vardı. Onları doktora göstermişti. İyi olduğumdan emin olmaya çalıştığını gördüğümde ilk kez babadan ilgi gören her çocuğun büyüleneceği gibi ben de büyülenmiştim. O demir kapıdan çıkıp gidene kadar gözlerimi ondan bir saniye olsun ayırmamıştım. Üstüme kapıyı kilitlediklerinde bile beni dövmediği için artık beni sevdiğini düşünüyordum."

"..."

"Bana iki gün boyunca hiç dokunmadı. Odama hep sevdiğim yemekler geldi. Ben hep onu yeniden görmek istedim. Bana yemek getiren korumaya hep babamı sorup durdum. O da hep geleceğini söylerdi. İkinci günün sonundada gerçekten geldi."

"..."

"Bana süprizi olduğunu söyleyerek beni odadan çıkarttığında karşımda beni kaçıran adamı bulmayı hiç beklemiyordum. Hani babam benim koruyucumdu ya o adamdan korunmak için babamın bacaklarının arkasına saklanmaya çalışmıştım. Düşünüyorumda şimdi ne aptal bir çocukmuşum."

"..."

"Bana korkmamam gerektiğini söyleyerek beni kucağına almıştı. Benim seni otutturduğum sandalyeye o beni otutturduğunda etraftaki eşyaların hiçbirinin ismini bile bilmiyordum. İlerleyen günlerde, aylarda, hatta yıllarda herbirinin ismini ben farklı adamlara farklı işkenceler yaparak öğrenecektim."

"..."

"O adamı babam gözlerimin önünde yavaş yavaş testereyle parçalarken ben kendimden geçmiştim. Dokuz yaşındaki bir çocuk bu vahşeti ne kadar kaldırabilirse ben de o kadar kaldırabilmiştim."

"..."

"Hayatımdaki ikinci cinayetimi yine aynı gün babam sayesinde işlemiştim. Beni kaybeden korumanın bir şekilde cezalandırılması gerekiyordu. E onunda bana bir şeyler öğretebilmesi için bir kurbana ihtiyacı vardı."

"..."

"İşkence yaparken o zamanlar babam şeffaf koruyucu gömlek giyinmezdi. O hep pis çalışmayı tercih ederdi. Her tarafımız kan olurdu ama o seferki kana batmamız bir başkaydı. Çünkü ben evden kaçtıktan 89 saat sonra bulunmuştum ve o da bana o korumayı tam 89 kez bıçaklattırmıştı. Kolay ölmesin diye de önce bacaklarından o adamı bıçaklamıştık."

"..."

"İlerleyen zamanlarda bana öğretmen gelmeye başladı. Babam sürekli olarak bana onun varisi olacağımı söyleyip duruyordu. Bu yüzden her alanda eğitim almam çok önemliymiş. Hatta benim için bir piyano öğretmeni bile bulmuştu. Bir ara ben piyano çalarken onun insanlar üzerinde sanatını icra etme gibi bir alışkanlığı da vardı. Ben de insanların çığlık sesleri üzerine beste yapmaya çalışıyordum."

"..."

"Ondört yaşıma geldiğimde onun gücüne gücümü az çok yetirebilmeye başladım. Artık ona yararsız da olsa isyan bayraklarımı açabiliyordum. Öyleki bir sefer onu öldürmeye de çalışmıştım. Benim bu hallerim onun çok hoşuna gitmişti. Bana yavaş yavaş istediği bir adama dönüşmeye başladığımı söylemişti. İlk kez o zaman bu sefer bir kurban olarak beni o sandalyeye otutturmuştu. O benim tırnaklarımı çekerken ben de onu öldüreceğime dair yeminler edip duruyordum."

"Peki neden onu daha önce öldürmedin?"

"Çünkü babam sadece bana karşı böyle bir adamdı. Ablama HaRu'ya ya da ikinci eşine karşı öyle bir adam değildi. Özellikle ablama çok değer verirdi. Bu yüzden ne kadar yapmak istesem de benim için hem anne hem de babam olan ablamın isteğini kıramadım. Onu öldüremedim."

"..."

"Ondan intikamımı çok övündüğü gücünü elinden alarak almaya karar vermiştim. Oradan çıktığımda hala onaltı yaşımdaydım. Beni, insanların ciddiye alabilmeleri ya da babamın yerine koyabilmeleri için zamana ihtiyacım vardı. Yavaş yavaş onun tüm bağlantılarını ince ince kopardım. Son dönemlerinde ona sadık olan birkaç adamı dışında kimse onu dikkate almıyordu. Onu öyle bir hale getirmiştimki benim iznim olmadan sakız bile alamıyordu. Hayatı boyunca emir vermeye alışkın bir adamın tüm bunlarını yaşadığını düşün. Ben onun o çok önem verdiği gururunu ayaklarımın altına gözünün içine baka baka çiğniyordum."

"..."

"Yarattığı canavarın o da farkındaydı. Ama biliyor musun benimle de gurur duyuyordu. Çünkü ben ne yaşarsam yaşayım kimseye boyun eğmeyeceğimi biliyordu. Cehennemin en dibini zaten görmüş olan birinin dünya üzerinde onu korkutabilecek hiçbir şey olmazdı."

"..."

"Yinede gururu onun için tüm bunların çok üstündeydi. Daha fazla ona sunduğum hayatla yetinmek istemedi. Bu yüzden de beni yok etmek istedi."

"..."

"Sen oteldeyken ben daha değiştirmediğim kanlı gömleğimle otoparktaki güvenlik kameralarından arabanın altına kimin bombayı yerleştirdiğini izliyordum. O adamın kimliğini tesbit ettiğimizdede adamlarım onu bulup bana getirmişti. O adamda bana o gün babamın ismini vermişti."

"..."

"O an bir cenaze törenine katılmam gerektiğini anlamıştım. Aslında bakarsan onu bu kadar kolayda öldürmek istemiyordum. Bu yüzden onu önce benim misafirhanemde ağırladım. Onu orada defalarca ölümün kıyısına kadar getirdim ama öldürmedim. Çünkü aklımda tıpkı onun bana yapmak istediği gibi onu atomlarına ayırarak öldürmek vardı."

"..."

"Tüm bunları yapmış olmama rağmen hala onu yeterince hırpalayamadığımı düşünüyorum. Muhtemelen ona ne yaparsam yapayım yine ondan hıncımı alamayacaktım. Çünkü onun benden çaldığı tek şey çocukluğum değildi. Onun benden çaldığı şey insanlığımdı."

"..."

Gülerek Yoon'un yemediği tavuğa bakarken "Sanırım bunu yemekte konuşmamalıydık." dedi.

"Eninde sonunda bu konuşmayı yapacaktık zaten."

"Evet ama... Ben... gitmeliyim." dedikten sonra ceketini giyip evden çıkan adamın ardından dakikalarca kapıya baktı. Onun içinde yaşayan o dokuz yaşındaki çocuğun hala oralarda bir yerlerde olduğunu biliyordu. Çünkü Kang Tae o çocuk sayesinde siyahını griye çeviren beyaz damlalara sahipti.

Y/N: Bu sefer oy sınırımız dolmadan hiçbir şekilde yüklemeyeceğim. Çünkü artık bu iş çığrından çıktı arkadaşlar. Yeni bölüm için oy sınırımız: 6

 

Bölüm : 30.01.2025 00:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...