Biten uykusuyla gözlerini aralarken yanında Minho olmadığını farketti. Onun gidişini dahi kavrayamayacak kadar derin uyuduğuna inanamıyordu. Muhtemelen dün kayak merkezinde normalden daha fazla yorulduğu için böyle olmuştu.
Komidinin üzerindeki telefonunu aldığında iki farklı kişiden mesaj almış olduğunu gördü. Biri Minho'dandı diğeriyse yabancı bir numaradandı.
Önce Minho'nun mahkemeden sonra hemen onu görmeye geleceğini söyleyen mesajını sonrada Kang Tae olduğunu tahmin ettiği kişinin konuşmak için buluşmak istediğini söyleyen mesajı okumuştu. Minho'ya onu beklediğini yazdıktan sonra biraz tereddüt ederek Kang Tae'ye yazdı.
'Sizinle görüşmek istemiyorum. Hem babanız taburcu olduktan sonra beni rahat bırakacağınıza dair söz vermiştiniz?'
'Ben size sizi rahat bırakacağıma dair söz vermedim. Sizi daha fazla o hastanede tutmayacağıma dair söz verdim ve ben sözümü tutuyorum. Gözetimimde olsanızda şu anda dışarıdasınız.'
'Sen benimle kafa mı buluyorsun? Nasıl bu kadar ileriye gidersin?' dedi Yoon bir anlık sinirle.
"Bundan çok daha fazlasını yapabilirim Bayan Kim. Size zarar vermek istemiyorum fakat siz sabrımı fazlasıyla zorluyorsunuz. Açıkcası zarar göreceğe benziyorsunuz. Oysaki söylediğim şeylere kulak verseydiniz her şey sizin için çok daha kolay olurdu. Çünkü olacakları değiştirebilecek güce ya da niteliğe sahip değilsiniz."
"Benden ne istiyorsun?"
"Bunu neden benimle buluşarak öğrenmiyorsunuz?" diyen Kang Tae üzerine derin bir iç çekti. Zaten ona onunla görüşmek istemediğini söylemişti.
"Neden sizin isteklerinizi dinlemek için sizinle buluşayım ki?"
Gelen fotoğrafla boğazınında yumru otururken aniden ayağa kalktı. Minho'yla beraber uyurken fotoğrafları çekilmişti. Onlar uyurken evine Kang Tae girmişti.
"Dün gece birlikte uyuduğun adamın her gün bir şeylerini kaybettiğini görmemek için beni dinleyeceksin. Onunla görüşmeni istemediğimi de anlamış olduğunu düşünüyorum. Bu senin için bu konudaki ilk ve son uyarı Yoon Jin."
Telefonununu yatağa fırlattıktan sonra evinin pencere ve kapılarını kontrol etmeye başlamıştı. Hiçbirinde bir sorun bulamazken o adamın içeriye nasıl girmiş olduğunu anlamaya çalışıyordu. Evin kapısındaki güvenlik kamerasını kontrol ettiğindeyse yerinden sökülmüş olduğunu farketmişti. İçi içine sığamazken zaten dün gece değiştirmemiş olduğu biraz kırışmış kıyafetleriyle evden çıkmış arabasına binerken Minho'yu aramıştı. Minho'ya ulaşamayınca mahkemesinin henüz bitmediğini anlamış arabasını adliyeye doğru sürmeye başlamıştı. Kang Tae'nin ona zarar vermiş olmasından korkuyordu.
Adliyeye ulaştığında bir süre koridorlarında telaşla onu aramış bulamayınca da otoparka gidip onu otoparkta beklediğine dair bir mesaj göndermişti.
Yarım saatlik bekleyişinin ardından Minho üzgün bir yüz ifadesiyle yanına gelmiş kollarını Yoon'un boynuna sarmıştı.
"Neyin var senin? Mahkemeni mi kaybettin?"
"Hayır, kazandım."
"Sorun ne o zaman?"
Minho "Hiçbir sebep yokken işimden kovulduğuma dair bir mesaj aldım. Sebebini öğrenmek için müdürümle yüz yüze konuşmaya gideceğim." dediğinde Yoon az çok neler olduğunu anlamıştı ancak bunu ona nasıl açıklaması gerektiğini bilmiyordu.
"..."
"Peki sen neden burdasın? Ben işlerim bitince yanına gelecektim zaten? Dün gece hakkında da konuşmamız gerekiyor."
Yoon, Kang Tae'yle olan konuşmalarını açıp telefonunu Minho'ya uzattığında Minho kaşlarını çatarak elinden telefonunu aldı.
"Bazı şeyler şimdi açığa kavuşuyor." diye mırıldanan Minho üzerine "İşin için üzgünüm." diye fısıldadı.
"Canı sıkma lütfen. Sırf toplumda yeri yüksek kabul edilen bir adam istedi diye bir çalışanını kolayca işten çıkarabilecek kadar rezil bir yerde çalışmak istemezdim zaten Yoon."
"..."
"Sanırım dün karakola gitmenin sebebi de buydu?"
Başını sallayarak "Beni bir arabanın takip ettiğini farkettim. Karakola gittiğimde de o arabanın sahibinin Kang Tae olduğunu öğrendim." dedi.
"..."
"Emniyetteki başkomser bana Kang Tae'ye karşı şansımın olmadığını söyledi."
"Bunu denemeden bilemeyiz. Hem unutmaki kimse yenilmez değildir ve emin olabilirsinki bu adam bu işten yakasını öyle kolayca kurtaramayacak. Bana vekaletini vermelisin."
"Bundan emin misin?"
"Tereddüt etmek için bir sebep göremiyorum."
"Peki ya daha fazla zarar görürsen?"
"Benden zaten bu hayattaki en çok emek verdiğim şeyi aldı. Bundan sonraki kayıplarım o kadar da canımı yakmaz."
"..."
"Pekala her şeyden önce ofisime gidip eşyalarımı toplamalıyım. Gün içerisinde almazsam atacaklarını söylüyorlar." dedi Minho yarım bir gülümsemeyle. Gülümsemesinin Yoon'un moralini düzeltmeye yetmediğini görünce onun yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
"Her şey yoluna girecek. Merak etme. Ortada benim gibi bir avukat varken o pisliğe karşı kaybetme ihtimalimiz yok."
"Çok mütevazisin."
"O senin kibarlığın."
"..."
"Hadi gel gidelim."
"Nereye?"
"Ofisime."
"Ben de mi geleceğim?"
"Patronuma ayar verirken yanımda olmayacak mısın? Bence burnunun tam ortasına bir yumruk yemeyi hakediyor."
Yoon'un tek kaşını kaldırmasıyla "Şaka yapıyorum. O şekilde kavga etmeyi seven biri değilim. Yalnız kalmanı istemiyorum sadece." dedi.
Minho'nun tekrar "Hadi." demesi üzerine arabasına binip çalıştırdı. Minho da buraya kendi arabasıyla gelmişti. Önce Minho'nun evi buraya daha yakın olduğu için Yoon'un arabasını oraya bırakmış ardından da Minho'nun arabasıyla hukuk bürosuna gitmişlerdi. Sekreter dahil herkes Minho'nun gidişine üzülürken Yoon Minho'nun ne kadar çok sevildiğini farketmişti. Minho'nun müdürle olan tartışmasıysa fazlasıyla hararetli geçmişti. Herkes neyin ne olduğunun farkındayken herkes üç maymunu oynamayı seçiyordu. Olan şeyse gayet basitti. Minho bir adamın tek cümlesiyle dört yıldır çalıştığı yerden kovulmuştu.
Eve oldukça sıkkın bir şekilde vardıklarında eşyaları eve taşımışlar sonrada bir şeyler yemek üzere mutfağa gitmişlerdi. İkisinin de yemek yapma konusundaki beceriksizliği yüzünden Minho Yoon'a yemek tariflerine bakabilmesi için laptobunu vermişti. Yemek yapmayı bu şekilde başarmışlardı. Sadece etrafı biraz fazla dağıtmışlardı. Moralleri ise eve geldiklerine oranla fazlasıyla yükselmişti.
Tüm ısrarlarına rağmen Minho'nun Yoon'a bulaşıkları yıkatmamasıyla Yoon laptobun başına yeniden oturmuş internetten Seo Kang Tae'nin nasıl bir adam olduğunu anlamaya çalışmıştı. İlk gördüğü şey onun otuz yaşında olması olmuştu. Ayrıca bir ablası ve kendinden üç yaş küçük anneleri farklı olan bir erkek kardeşini vardı. Babasıysa ikinci eşinden beş yıl önce boşanmıştı. Oldukça dağınık bir aileye benziyorlardı.
Magazin haberlerinde Seo grubunun en büyük varisi Kang Tae'nin olduğu ve yakında bütün yetkilerin ona geçmesi beklendiği yazıyordu.
Bir soru cevap sitesindeyse yaşlı bir kadın oğlunun Kang Tae'nin yanında çalıştığını ancak beş yıldır ondan haber alamadığını yazmıştı. Gözünün önünde yorumun aniden silinmesiyle neye uğradığını şaşırmış ne olduğunu anlamak için sayfayı yenilemişti. Kang Tae'yle ilgili tüm yorumların kaldırılmış olduğunu anlayınca bir iç çekmişti. Bu site ünlü bir haber sitesi dahi değilken bu kadar titiz çalışmaları ona olan merakını arttırmıştı. Uğraşmak zorunda kaldığı bu adam kimdi? Başında nasıl bir bela vardı?
"Sevgilimin internette başka adamları araştırmasına nasıl bir tepki göstermeliyim acaba?"
"Biz sevgili miyiz?" dedi Yoon gülümseyerek.
"Biz berlikte yemek yaptık, öpüştük hatta sen beni yatağa attın. Demek istediğim bence öyleyiz. Sence öyle değil miyiz?"
"Sanırım öyleyiz." dedi Yoon yine gülümseyerek.
"İşe yarar bir şeyler bulabildin mi bari?"
"Hayır, bulamadım. Kendilerini çok iyi gizliyor olmalılar. Ailesinin isimlerini hariç ortada kayda değer bir şey yok."
"Kolay olmayacağını biliyorduk zaten."
"Durum değerlendirmesi yapalım mı?"
"Tamam."
"Bana anlatmayı unuttuğun bir şey var mı?"
"Evimin güvenlik kamerası sökülmüş."
"Komşularındakine bakarız bizde o halde. Laptobu alabilir miyim? Elimizdeki toparlayalım." diyince Yoon laptobu Minho'ya doğru itti.
"Başka?"
"Hastanedeki arkadaşım Yejin, Kang Tae'nin Han Do'nun başına silah dayadığını görmüş. Ayrıca Han Do yaşadığım her şeye şahit. Yoğun bakımın önünde güvenlik kamerası vardı fakat görüntüleri bize vereceklerini hiç ama hiç sanmıyorum."
"Yine de şansımızı deneriz. Bana daha önce darp raporu aldığını söylemiştin?"
"Çalışma arkadaşımdan aldığım için savcılık bunu delil olarak kabul etmemiş."
"Kabul etmeme sebepleri çok saçma."
"Dün gece neredeyse Kang Tae'ye iftira atmaya çalışan bir kadın muamelesi gördüm."
"..."
"Herkes yardımcı olmaya çalışıyormuş gibi tavır takındı ancak bana göre kesinlikle öyle değildi."
"..."
"O adamın dört avukatı olaya dahil olduğunda ben daha ne olduğunu kavrayamamıştım bile."
"Böyle bir adamın benim gibi biriyle ne işi olur hiç anlamış değilim."
"Belliki dikkatini çekmişsin."
"Sen dikkatini çeken bir kadına bu şekilde mi yaklaşırdın?"
"Tabii ki de hayır ancak karşımızda normal bir insan yok Yoon. Bizim doğrularımızla onun davranışlarındaki amaçları anlayamayız. Bu yüzden olaya onun gözünden bakmalıyız."
"..?"
"Onunla bu şekilde tanışmamış olsaydın ona bir şans verir miydin?"
"Bunu avukatım olarak mı soruyorsun yoksa sevgilim olarak mı?"
"Avukatın olarak soruyorum."
"Eğer onunla normal sayılabilecek koşullarda tanışacak olsaydık ve o bana daha ılımlı yaklaşacak olsaydı ondan bu kadar çok nefret etmezdim ancak ben silahlardan hoşlanan bir insan da değilim. Yani muhtemelen yine istemezdim."
"Belki de senin onu istemeyeceğinden emin olduğu için böyle davranıyordur."
"Minho ben aşık bir adamın sevdiği kadının boğazına yapışabileceğine inanmıyorum. Bu aşk değil. Benden başka bir şey istiyor olmalı."
"Senden ne isteyebilir ki?"
"Ayrıntısı tam olarak bilmesemde bana iş teklifinde bulundu."
"Eminimki bahsettiği iş için başka birini bulabilir Yoon."
"Belki de sadece canı böyle davranmak istiyordur. Altında mantık aramak doğru değildir."
"Bu yaptıklarının sebebi ne olursa olsun bu adam kafayı seninle bozmuş durumda ve bu da beni çıldırtıyor."
"Sanırım şu an sevgilim olarak konuşuyorsun."
"İşime duygularımı katmamam gerektiği biliyorum ancak elimde değil."
"Senin için zorsa başka bir avukat bulabiliriz. Ne dersin?"
"Hayır, buna gerek yok."
"Kang Tae sana saldırdığında olaylara şahit olanların isimlerini buraya yazabilir misin?"
Yoon söylediklerini yapınca "Telefonundan gelen mesajları da bir delil olarak sunacağım." dedi.
"Tamam."
"İşimden yeni çıkarıldığım için şu anda bir yere bağlı değilim. Evimi ofisim olarak gösterebilmek için internetten başvuru yaptım. Genelde gün içerisinde başvuruyu kabul ediyorlar ancak o zamana kadar savcılığa gitme işini ertelememiz gerekecek."
"Bunların hepsi bana çok yorucuymuş gibi geliyor."
"Öyle tabii ama yapmak zorundayız."
"..."
"Dağda çekildiğimiz fotoğraflara bakmak ister misin?"
"Konuyu değiştirme konusundaki hızına bayılıyorum."
"Bütün gün o manyaktan bahsedecek değiliz ya."
"Bakalım o halde."
"Bilgisayara atayım öyle bakalım."
"Telefon ekranı yeterdi bize aslında."
"Ama o zaman yüzünde çıkan tel örgü izlerini nasıl ayrıntılı göreceğiz?"
"Sen sanki hiç sakarlık yapmamışsın gibi konuşuyorsun."
"Benim yüzümde tel örgü izi yok ama."
"Minho."
"Tamam tamam. O resimlere bakmayız. Başka sakarlıklarına bakarız."
"Ben görüntüleri atana kadar sen bize kahve hazırlamak ister misin?"
"Olur."
Yoon kahve makinasında kahveleri hazırlarken Minho'da fotoğrafları bilgisayara yüklemişti. Sonrada beraber fotoğraflara bakmışlardı. Bu süreçte fazlasıyla eğlenmiş birbirleriyle dalga geçmişlerdi.
Özellikle Minho'nun burnu soğuktan akmış burun deliklerisgörünecek şekilde çekilmiş fotoğrafı fazlasıyla komikken Minho aceleyle bu fotoğrafı silmişti. Yoon'unsa bu fotoğrafın peşini bırakmaya hiç niyeti yoktu çünkü Minho'da kendisinin fazlasıyla ifşa denebilecek fotoğrafı varken onda onun hiç ifşa denebilecek fotoğrafı olmaması adil değildi.
Minho lavaboya gittiğinde laptobu hızlıca açmış geri dönüşüm kutusunda fotoğrafı aramaya başlamıştı. Gözüne orada bulunan bir fotoğraf takılınca ona tıklayıp tam ekran haline getirmişti. Fotoğrafta muhtemelen barda Minho'nun onun tanımadığı bir kadınla öpüştüğü görülüyordu. Belki eskiden kalma bir şeydir diye düşünerek fotoğrafın tarihine baktığında dokuz gün öncesinde çekilmiş olduğunu görmüştü. Bu da onlar tanıştıktan sonra böyle bir şey yaşanmış olduğunu gösteriyordu.
O tarihlerde Minho onun Han Do'yla bir ilişki yaşadığını düşünüyordu ancak bu bir bahane sayılabilir miydi? Yarın tekrar tartışacak olsalar Minho yine başka bir kadında mı teselli arayacaktı? Peki ya fotoğrafın o kahveleri hazırlarken silinmiş olmasına nasıl bir tepki göstermesi gerekiyordu? Bilmiyordu.
Bildiği tek bir şey varsa Minho'ya karşı hissettiği hislerin arka plana itilip donuklaştığıydı. Düşünceler beyninde zehirli bir sarmaşık gibi dolaşırken olumsuz duygularını ön plana çıkarıyordu. Minho'ya kendini çok çabuk kaptırdığı içinse kendini suçluyordu. Belki de Minho başından beri ona yalan söyleyen bir adamdı ve o kadınla hala görüşüyordu. İhtimalleri düşünmek onu daha fazla çıkmaz sokaklara girdiriyordu ve bu sokaklardan çıkamamak sinirlerini daha çok yıpratıyordu.
Minho lavabodan çıktığında Yoon'daki değişen ruh halini anlamış baktığı şeye o da bakmaya başlamıştı.
"O günlerde senin başka bir adamla görüştüğünü düşünüyordum. Sanırım sadece kafa dağıtmak ya da belki senden intikam almak istiyordum. Bilmiyorum. Senin bilmen gereken şey o gecenin benim için en ufak bir anlamının olmaması."
Yoon duygusuzca "Bugün ben de iyi hissetmiyorum çünkü seninle tartışacakmışız gibi görünüyor. Acaba kafa dağıtmak için ben de başka bir adamla mı yatmalıyım? Belki iyi gelir ne dersin?" dedi.
"Beni kızdırmak için böyle konuştuğunu biliyorum ancak o zamanlar bizim seninle bir ilişkimiz de yoktu. Sana bunun için hesap vermem gerekmiyor."
"Han Do'yla ilişkim olduğunu düşündüğün için ben sana hesap vermiştim ama. Demekki bizim o zamanlar bir ilişkimiz varmış."
"Konuyu çarpıtıyorsun."
"Çarpıttığımı düşünmüyorum."
"Tek gecelik ilişki yaşadığım bir kadın için seninle tartışmak istemiyorum."
"Artık beni iğrendiriyorsun."
"Senin yüzünden işimden dahi olmuşken beni bu kadar kolay kenara atabilecek misin?"
Sağ dudağını hafifçe kıvırarak "Sanırım bu beni kötü bir kadın yapar. Ama inan aklında beni hangi kalıba girdirdiğin hiç umrumda değil." dedi.
"Yoon tamam, kabul ediyorum. Bu bir hataydı ancak ben o sıralar aldatıldığımı düşünüyordum."
"Az önce o zamanlar bizim bir ilişkimizin olmadığını söylemiştin."
"YOON."
"..?"
Minho kendini sakinleştirmeye çalışarak "Sen kendini beni anlamamaya programlamışken ben seni nasıl ikna edeceğim." dedi.
"İkna etmenize gerek yok Bay Minho. Çünkü bundan sonra görüşmeyeceğiz." dedikten sonra aldığı kabanıyla dışarıya çıkmış ardındanda evin kapısını çarparak kapatmıştı. Arabasına binerken ya da arabasını çalıştırırken onu izleyen Minho zerre kadar umrunda olmamıştı. Çünkü ona karşı hissettiği eski sıcaklığı artık hissetmiyordu.
Yoon uzun süre hiçbir erkekle görüşebileceğini sanmıyordu. O bugün sadece Minho'yu değil hissetiği bu duyguların saf ve temiz olduğunun inancını da kaybetmişti.
Bölümü Yıldızlamayı Unutmayalım Lütfen
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.44k Okunma |
176 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |