Salondaki koltuğunda yatarak televizyondaki kanallarda amaçsızca dolaşıyordu. Televizyondaki programlara odaklanabildiği pek söylenemezdi ancak artık arka planda bir ses yokken uyuyamıyordu. Çünkü kafasındaki sesler bir an için susmuyordu.
Minho'yla tartışmalarının üstünden onbeş gün geçmişti. Onun aramalarından fazlasıyla bıktığı için onu engellemişti. Artık ona Kang Tae dahi daha az rahatsız ediciymiş gibi geliyordu. Minho onu o derece bunaltmıştı.
Geçen bu günlerinde boş durmamıştı tabii ki. Kang Tae'ye karşı yanında durabilmesi için yeni bir avukat bulmaya çalışmıştı ancak sıkıntı şuydu ki tuttuğu tüm avukatlar birkaç saat içerisinde ona ödemesini geri yapıp davayı alamayacaklarını söylemişti. Nedenini sorduğundaysa içlerinden birisi Kang Tae'nin avukatı tarafından tehdit edildiğini itiraf etmişti. Tek başına savcıya gittiğindeyse savcı gönülsüz olsada davayı açmıştı, daha doğrusu açmak zorunda bırakılmıştı. Bunu yapmayacak olsaydı Yoon o savcıyı Kang Tae'yle birlikte var olan tüm sosyal medyalarda ifşalayacaktı.
Bir adamın hukuk sistemi üzerinde bu derece etkisinin olabileceğineyse gördüğü tüm bu şeylere rağmen hala inanamıyordu.
Evde oturmak onu fazlasıyla darladığı için yeni bir işe girmek istemişti ama bilin bakalım ne olmuştu? Artık hayatının her anında bulunduğundan emin olduğu adam buna da mani olmuş hayatta zevk aldığı şeylerden birini daha elinden alma cüretinde bulunmuştu.
Onu görmüyordu, duymuyordu ancak üzerindeki baskısını fazlasıyla hissediyordu. Ondan kesin kurtuluşunsa Japonya'ya gitmek olduğunu düşünüyordu. Çünkü artık Kore'de onun izni olmadan adım dahi atamadığını düşünüyordu.
Kapısının anahtarla açıldığını duyunca yine Eun'un geldiğini anlamıştı. Burası onun da eviydi. Bu yüzden yedek anahtarlardan birini ona vermişti.
Kucağındaki MinGyu'yla "Sen daha o koltuktan kalkmadın mı?" demişti ona.
"Kalkınca ne değişecek? Sonuçta beni bekleyen bir işim yok."
"Çalışmadığın için depresyona giren tek kişi olabilirsin."
"Depresyonda değilim. Sadece canım tembellik yapmak istiyor."
Eun'un "Yalancı." demesi üzerine Yoon hafifçe gülümsedi.
"Minho seninle konuşmak istiyor."
"Ne yazıkki ben şu aralar erkek sivrisinek dahi görmek istemiyorum."
"Seni anlıyorum ancak olaya onun bakış açısıyla bakınca onun da haklı olduğu bazı yönler var Yoon."
"Burada kimin ne kadar haklı olduğu önemli değil. İlişkimize devam etseydik dahi artık ben ona güvenemeyecektim ve bence bu önemli sorunlardan sadece biri."
"Bundan başka bir sorun mu var?"
"Bu söyleyeceklerim sana garip gelebilir ama sana başka türlü bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum."
"..?"
"Sanki kafamda bir adamın hayalini çizmiştim ve kendime bu adamın Minho olduğuna inandırmıştım. Ancak o fotoğrafı gördüğümde kafamda çizdiğim adamın Minho olmadığını anladım. Yani ben Minho'ya değilde Minho'nun olabileceğine inandığım kişiye aşık olmuştum."
"Sanırım Minho'nun senin beklediğinin gibi bir adam olmadığını anlatmaya çalışıyorsun."
"Evet, en basit haliyle böyle."
"Ama sen de onun beklediği gibi bir kadın olmayabilirsin Yoon."
"Ne olursa olsun birdaha bu kadar yorucu bir süreç içerisine girmek istemiyorum. Onunla çok güzel zamanlar geçirdiğimi kabul ediyorum ancak bu süreçte bir o kadarda yıprandığımı hissediyorum. İşim de fazlasıyla yıpratıcı olabiliyorken en azından özel hayatımın huzurlu geçmesini istiyorum. Şu anki halimden fazlasıyla memnunum. Birkaç güne Japonya'ya gideceğim zaten."
"..."
"Minho iş bulabildi mi?"
"Henüz iş aramıyor. O senden daha fazla dağılmış bir halde."
"O sorunu da gitmeden önce bir şekilde çözmeliyim. Birine borçluymuş gibi hissetmekten nefret ediyorum."
"Sen önce kendi problemlerini çöz. Japonya'ya gideceğim diyorsun ama en ufak bir hazırlığın yok."
"Hiçbir şeyim olmadan gideceğim çünkü. Çıkışımı engelleyemesin diye olabilecek en geç saatte biletimi alacağım. Gittikten sonra bulunamamak için de telefon dahi kullanmayacağım."
"Orada ne yapacaksın peki? Evet japonca biliyor olman senin için büyük bir artı ama yetersiz."
"Bir hastanede iş bulursam konumum ifşalanır. Bir süre oradaki bir üniversite arkadaşımda kalırım belki. Ya da onun yardımıyla başkasının adına bir ev tutarım. Bilmiyorum, düşüneceğim bir şeyler."
"Ya kaçmak bir çözüm olmazsa?"
"Olmak zorunda Eun. Her gün izlenilme hissiyle yaşamaktan da geceleri yine evime girecek mi diye düşünmekten uyuyamamaktan da fazlasıyla yoruldum."
MinGyu'nun annesinin yanağını ısırması üzerine gülümsedi.
"Sanırım en çok bu tatlı şeyi özleyeceğim." diyip Eun'un kucağından MinGyu aldı.
"Sana bizim evimizde kalabileceğini söyledim. Neden gelmemekte inat ediyorsunki?"
"Eşinin bundan memnun olacağını hiç sanmıyorum çünkü."
"Neden memnun olmayacakmış?"
"Açıkcası ben evimde yabancı birinin bulunmasından hoşlanmazdım. Hem ben de o varken bu kadar rahat davranamazdım."
"Birkaç günden bir şey olmazdı."
"Sence ben birkaç gündür mü bu haldeyim?"
MinGyu'nun saçlarını çekmesi üzerine onun küçük ellerini nazikçe saçlarından ayırıp avcunun içine küçük bir öpücük kondurdu.
"Çok zorsun."
"..."
"Yarın MinGyu'yu sana bırakabilir miyim? Doktora gideceğim. Bakıcısı izinli."
"Olur tabii ama sen neden doktora gideceksin?"
"Sanırım ikinci kez anne olacağım." diyen Eun üzerine gülümsedi.
"Senin adına çok sevindim."
"Teşekkür ederim."
"Son birkaç gündür duyduğum en güzel haber bu."
"Henüz kesin değil Yoon."
"Sen kendini biliyorsundur. Öylesindir."
"MinGyu yüzünden içmeye gidemiyorduk. Anlaşılan çok daha uzun süre yine gidemeyeceyeceğiz."
"Emzirinken alkol almak iyi değil. Yapacak bir şey yok."
MinGyunun omzunu ısırması üzerine gülümsedi. Henüz dişleri olmadığı için canı yanmamıştı. Omzunu ısırdıktan sonra çığlık atıp duran sonra tekrar omzunu ısıran bu tombişin gülüşleri fazla tatlıydı.
"Senin dişlerin mi çıkacak yoksa hm?"
"Evet teyzesi, bu aralar çok huzursuz. Geceleri beni uyutmuyor. Sabah da o uyuyor ben işe gidiyorum."
Çalan telefonunda Jung'un ismini görmesiyle kaşlarını çattı. Bu çocuk şimdi onu neden arıyordu?
"Efendim Jung?"
"Merhaba hocam nasılsınız?"
"İyiyim teşekkür ederim? Sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Sizi uzmanlık yemeğime davet etmek için aradım."
"Demek sende uzman oluyorsun." diyerek gülümsedi.
"Evet hocam. Sizin de yemeğe katılmanızı çok isterim. Birçok nadir ameliyata sizin sayenizde girdim."
"Bu sıralar pek keyfim yok Jung."
"Bir saatliğine de olsa uğrarsanız beni çok mutlu edersiniz. Hem Han Do'nun restaurantı o tarihte açılacakmış. Orada kutlayacağız."
"Ne zaman yapılacak?"
"17 Kasım akşamı saat altıda."
"Dört gün sonra yani."
"Evet hocam."
"Gelmeye çalışacağım fakat söz vermiyorum."
"Gelip gelmeyeceğinize dair daha sonra haberleşiriz o zaman."
"Olur Jung. Görüşürüz sonra."
"Görüşürüz hocam." kelimelerinden sonra telefonunu kapatmıştı.
"Evde bütün gün yatmaktan başka bir şey yapmıyorsun zaten. Neden gitmekte tereddüt ediyorsun?"
"Japonya'ya o gün gitmeyi planlıyordum çünkü."
"Nedense bana Japonya'ya hiç gitmeyecekmişsin gibi geliyor."
"Gideceğim."
"Öyle görünmüyorsun ama."
"Dışarıdan öyle bir izlenim vermek istemiyorum çünkü."
"Cidden gideceksin yani?"
"Daha kaç kere gideceğimi söylemem gerekiyor? Evet gideceğim."
"Japonya'da ne kadar kalacaksın peki?"
"Kang Tae'nin peşimi bırakması için iki yılın yeteceğini düşünüyorum."
"Ya yetmezse?"
"Birdaha buraya gelmem o halde."
"Madem gitmekte bu kadar kararlısın neden dava açmak için bu kadar uğraştınki?"
"Davayı yüzde yüz ihtimalle kaybedeceğimi biliyorum çünkü. Sadece onların dikkatini başka yöne çekmeye çalışıyorum. "
"Peki Minho'ya ne olacak?"
"O da kendi kaderini başka insanlarla çizecek."
"Seni bu halde görmemiş olsam onu hiç umursamadığını düşünürdüm."
"Umursamıyorum zaten. Dediğim gibi sadece biraz tembellik yapmak istiyorum."
"Önceden ona karşı bu kadar kayıtsız değildin. En azından bunun seni üzmesi gerekiyordu."
"Bu olay için belki evet kızmış olabilirim fakat hiçbir zaman kendimi üzgün hissetmedim Eun. Hatta bugünlerde ona kırgın ya da kızgın da hissetmiyorum."
"Seni anlayamıyorum. Sanki baştan itibaren ona karşı hiçbir şey hissetmemişsin gibi davranıyorsun. Oysaki ben senin onunla tanıştığında ne kadar çok heyecanlı olduğuna şahit olmuştum."
"Anlaşılmayacak bir şey yok. Sadece düşünmem gereken başka problemlerim var ve yanımda her an problem çıkarma potansiyeline sahip bir insanın olmasını istemiyorum. Artık Minho'yla bir ilişki yaşamanın gereksiz bir yük taşımaktan başka bir şey olmadığını düşünüyorum."
"Yoksa kang Tae seni onunla tehdit ettiği için mi ondan uzak durmaya çalışıyorsun? Bir anda duyguların bu kadar hızlı değişmiş olamaz."
"Ben hiçbir zaman duygularıyla hareket eden bir insan olmadım Eun. Geçici birkaç basit duygu kırıntısı için de mantıksız bir ilişkiyi devam ettiremezdim. Ayrıca sırf bir manyak istedi diye ilişkimi bir kenara bırakabilecek bir insan da değilim."
"Ama bıraktın?"
"Offf. Bana onun avukatlığını yapıyormuşsun gibi hissediyorum. Minho'nun savunulacak nesi var? Ben onu hiçbir sebep yokken mi terkettim?"
"O gün senin başka biriyle görüştüğünü düşünüyormuş?"
"Madem öyle düşünüyormuş o zaman neden ilk benimle konuşmak yerine gidip başka biriyle birlikte olmuş? Savunup durma artık şunu bana."
"Pekala tamam. Sustum."
Ertesi gün Eun fazlasıyla huzursuz olan oğlunu Yoon'a bırakmış sonrada işlerini halletmek üzere oradan ayrılmıştı. Yoon dün gece uyuyamamış olmasına rağmen bütün gün ağlayıp duran kucağındaki çocukla ne yapacağı şaşırmış bir halde evin içinde tur atıp durmuştu. Çocuğun bu huzursuzluğun sebebiyse gayet açıktı. Hem annesi gitmişti hem de diş çıkarıyordu.
Yoon'un ona verdiği hiçbir yiyeceği kabul etmeyen çocuk onu fazlasıyla zorlamış belki biraz keyfi yerine gelir diye onu evine yakın bir parka götürmüştü. Hiçbir şekilde sakinleşmeyen çocuğun ateşinin de çıkıp kusmaya başlaması üzerine Eun'a haber verip onu hemen çocuk doktoruna götürmüştü. Çocuğun ateşinin otuz 39.5 ölçülmesiyle hastaneye yatışı verilmişti. Verilen ilaçlar sayesinde biraz rahatlayıp uyuyan çocukla o da biraz rahatlamıştı. Çocuk bakmak gerçekten çok zor bir işti. Onun belki de hiçbir zaman almak istemeyeceği türden bir sorumluluktu.
MinGyu hastaneye gelen anne babasına emanet ettikten sonra Han Nehri'ne biraz hava almak için gitmişti. Evden günlendir çıkarmadığı bedenine biraz temiz havanın iyi gelebileceğini düşünüyordu. Nehri izlerken biraz huzur bulmayı diliyordu. Şu sıralarsa o huzuru arasa da huzur onu bulmuyordu.
Yanında onunla beraber duran Kang Tae'yi farkettiğinde bakışlarını ona doğru çevirdi. Onun bir süre sessiz kalması üzerine bakışlarını tekrar nehre çevirdi.
"Beni görünce çığlık atacağını ya da kaçacağını sanıyordum."
"Bu seni benden uzaklaştırmaya yeter miydi?"
"Hayır çünkü artık konuşmamız gerekiyor. Vakit daralıyor."
"..."
"Şikayetini geri çekmeni istiyorum."
"İfadem zaten bir halta yaramıyor. Neden bunu istiyorsunki?"
"Yakında yurt dışına çıkacağım ve çıkışımda bir pürüzün yaşanmasını istemiyorum."
Yoon gülerek "Demek ben de sana ufacık da olsa zarar verebilmişim. Davayı geri çekmeyeceğim." dedi.
"Anladığım kadarıyla mahkemeden olumsuz sonuç alacağının farkındasın o zaman neden bu kadar çok zorluyorsun?"
"Elimden başka bir şey gelmiyor çünkü."
Kang Tae bir iç çektikten sonra "Seni bunun için tehdit etmek istemiyorum ancak gerekirse edeceğim. Bu yüzden benimle uzlaşmanı öneriyorum. Davayı geri çekmen için benden ne istiyorsun?"
"Hayatımdan çıkarsan eğer şikayetimi geri çekerim."
"Kabul etmiyorum. Başka bir şey iste."
Yoon gözlerini kapatıp açtıktan sonra kararlı bir ses tonuyla "Minho eğer isterse eski işine dönebilecek." dedi.
"Benden isteyebileceğin o kadar şey varken gerçekten bunu mu istiyorsun?"
"İnsanlara borçlu kalmayı sevmiyorum. Hem senden isteyebileceğim başka bir şey yok."
"Kabul etmiyorum. Bu söylediklerimi yapmadığın için bir cezaydı. Onunla görüşmek istemediğimi söylememe rağmen onunla görüştün. Ben bedel ödetme konusunda asla geri adım atmam Yoon."
Yoon alayla gülerek "Eğer onunla görüşmeye devam edecek olsaydım ona ne yapardın?" diye sordu.
"Ben sabırlı bir adam değilim. Muhtemelen kısa sürede her gün sana ayrı bir parçasını göndermeye başlardım."
"Bana aşıkmışsın gibi konuşuyorsun."
"Sen buna öyle diyebilirsin. Ancak benim için sadece ihtiyacım olan birisin."
"Bana neden bu kadar çok ihtiyacın olsun ki?"
"Kuzey Kore'deki bir proje için oldukça uygunsun." dediğinde Yoon kaşlarını havaya kaldırdı. Böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu.
"Bunun için başka birini bulabileceğine eminim."
"Evet bulabilirim. Ancak ben seni istiyorum."
"Nasıl bir proje bu?"
"Şimdi sana ayrıntısını anlatırsam ve sen de bunu kabul etmezsen ,ki etmeme ihtimalin daha fazla, seni bir yere kapatmak zorunda kalırım."
Yoon'un mimikleri gerilirken yüzündeki ifade ciddileşti.
"Seninle Kuzey Kore'ye gidececeğimi düşünüyorsan eğer yanılıyorsun."
"Sana gelip gelmeyeceği sormuyorum zaten. İstesende istemesen de benimle Kuzey Kore'ye gideceksin."
"Gelmeyeceğim."
"Göreceğiz."
"..."
"Asıl konumuza geri dönecek olursak ifadeni geri çekecek misin?"
"Çekmeyeceğim."
"O halde tatlı arkadaşın Eun'la vedalaşabilirsin."
"Eun'a en ufak bir zarar verecek olursan kendimi öldürüm." dediğinde Kang Tae gülümsedi.
"Sen kendini vazgeçilmez mi sanıyorsun?"
"Eğer ben sizin kolayca vazgeçemeyeceğiniz biri değilsem neden onu öldürmekle tehdit etmek yerine beni öldürmekle tehdit etmediniz?"
"İşte tam da bu yüzden seni istiyorum."
"Anlamadım?"
"Benim kriz anında donup kalanlara değil mantığını kullanıp yapabileceği en iyi şeyi yapabilenlere ihtiyacım var. Tıpkı o gün ameliyathanede yaptığın ya da şimdi bir şekilde beni alt ettiğin gibi."
"Ama eğer birdaha bunu kullanırsan Yoon seni gerçekten ölmek isteyeceğin bir hale getiririm."
"..."
"Şikayetini geri çektiğinde Minho işine geri dönecek."
"..."
"Neredeyse unutuyordum." dedikten sonra Kang Tae Yoon'un sağ elinden telefonunu aldı ardındanda Yoon'un tek tuşla başlattığı ses kaydını durdurup kalıcı olarak sildi.
Yoon'a telefonunu eline tutuştururken "Şimdiye kadar istediğin gibi davranmana izin vermemin tek sebebi çabalarının sonuçsuz kalacağını görmendi. Bundan sonra istemeyeceğim türden yaptığın her hatanda cezalandırılacaksın." dedi.
Yoon Kang Tae gittikten sonra dahi uzun süre yerinden dahi kıpırdayamadı. Artık aklında ne Minho ne de başka bir şey vardı. Acilen kayıplara karışmalıydı.
Yeni bölüm bu bölüm üç yıldız aldıktan sonra ya da ayın 16'sından sonra gelecek arkadaşlar. Böyle bir sınır koymuş olmamın sebebi okuma alıyor olmasına rağmen kayıtsız kalınıyor olması. Açıkcası ben de emeğimin karşılığını görmek istiyorum. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. İyi günler diliyorum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |