1. Bölüm

TANITIM

Karbamazepin
serotonin

Henüz sabahın ikisiydi. Üç şeritli otobanda ondan başka hiç kimse yoktu. Tabii arkasında onu kovalayan araçları saymazsak.

Hızı saatte 170 kilometreyi aşıyordu. Muhtemelen kırmızı parlak ferrarisiyle şu son yirmi dakikadır varolan bütün trafik kurallarını ihlal etmişti. Eğer bu gece Kang Tae'den kurtulursa alacağı trafik cezasının on katını kiliseye bağışlayacaktı. Aslında çok da dindar biri sayılmazdı fakat ona göre Tae yeryüzüne gönderilmiş gerçek bir şeytandı. Şeytandan kurtulmak ise şu an Tanrı'dan beklediği en büyük lutuftu.

Boynunu saran fular onu rahatsız edince çıkarıp bir kenara attı. Üstünde şık sayılabilecek maskülen bir takım elbise vardı. Uzun, siyah, dalgalı saçları sağ omzuna dökülüyor elbisesinin aşırı resmi görünmesini engelliyordu. Bu takımı dikkat çekmeyeceğini düşünerek giyinmişti. Bunda pek başarılı olduğu söylenemezdi. O girdiği her ortamda dikkat çeken bir kadındı. Güzel bir kadın olduğunun farkındaydı. Öz güveni de oldukça yüksek olan insanlardandı. Yüzünde hep aptal bir gülümsemeyle gezmesinin sebebi belki de buydu. Öyleki böylesi bir durumda bile yüzündeki gülümseme hiç silinmemişti.

İleride yolu kapatan yaklaşık yüz elli metre ilerideki araçları görünce gözlerini devirdi. Hızla U dönüşü yapıp bir süre şeridinde ters yöne ilerledi. Biraz gerideki tali yola oldukça hızlı bir giriş yapmıştı. Arkasındaki araçlar onun kadar çevik davranamıştı. Bu durum yüzündeki gülümsemeyi arttırmıştı. Aslında biliyordu eninde sonunda yakalanacaktı. Seo Kang Tae onun baş edebileceği bir adam değildi. Bunu çok iyi bir şekilde anlamıştı. Yine de bu gece elinden gelen her şeyi yapmaya çalışacaktı. Çünkü daha sonra neden denemedim diye düşünmek istemiyordu. Kolayca pes etmeyecekti. Ona kendini teslim etmemek için gerekirse kendini öldürecekti. Tae'in ondan beklentileriyle yaşaması mümkün değildi.

Gözü benzininin az kaldığını gösteren göstergesine kayınca bir iç çekti. Petrol ofisinde depoyu doldurmasını bekleyeceklerini hiç sanmıyordu. Başlayan yağmur ise işleri daha da tehlikeli bir raddeye taşıyordu. Arabasıyla izini kaybettiremeyeceği iki saatlik çabasından anlamıştı. Karakola gidemiyor, hiç kimseden de yardım isteyemiyordu. Onu Kang Tae'den koruyabilecek dünya üzerinde hiç kimsenin olmadığına inanıyordu.

Tekrar yolunu kapatan araçları görünce hafifçe tebessüm etti. Bu sefer dönebileceği bir sokak yoktu. Yaya olarak kaçabilmesi için ise biraz zaman kazanması gerekiyordu. Aracını burada durdurursa anında yakalanacaktı. Hayatında ilk kez o zaman ölümünü kabullendiğini farketti. Yine de Tae'in ölmesine izin vereceğini hiç sanmıyordu. Biraz da buna güvenerek debriyaja basıp vitesini altıya aldı. Ardındanda sonuna kadar gaza basarak ferrarisini siyah volvonun üzerine doğru son süratte sürmeye başladı. Onun şimdiye kadar oynadığı en büyük kumar bu olmuştu. Ondan kurtulmak uğruna ortaya hayatını koymuştu. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış gibi davranırken ya da volvonun kenara çekilip yolunu açmasıyla yoluna devam ederken henüz hiçbir şeyini kaybetmediğinin farkında değildi. Öyleki önündeki iki yılda Seo Kang Tae ondan geriye hiçbir şey kalmayana kadar ruhunu çürütecekti. Kim Yoon Jin'in ızdırabının bu kadar uzun sürecek olmasının sebebi ise onun üç günde solabilecek narin bir çiçek olmamasından kaynaklanacaktı.

Aynalarını kontrol ederken arabalardan biraz da olsa uzaklaşabildiğini farketti. Oynadığı kumar sayesinde az da olsa zaman kazanabilmişti. Bu zamanı ara bir sokağa girip arabasını bir evin bahçesine, ağaçlarının arasına saklayarak değerlendirmişti. Durduğu gibi arabasından inmiş ardından bahçe duvarından atlayarak bulunduğu sokağın arka sokağına geçmişti.

Yağmur saçlarını ıslatırken başka bir araca binme umuduyla çevresine bakınıyordu. Bütün şehir uyurken bir aracın buradan geçmesi zordu ama tüm umudu buna bağlıydı. Kimse farketmeden arabaya binebilirse bir sorun olmayacağını düşünüyordu. Tesadüfen buradan geçen bir araba görünce sevinmiş, sevinci ise arabanın durmamasıyla kursağında kalmıştı. Aracın arkasından birkaç küfür savurmuş bulunduğu duruma lanet etmişti. Çok fazla zamanı olmadığının farkındaydı. Yaklaşık bir dakikalık daha bekleyişten sonra sonuç alamayacağını anlayınca bir binaya sığınmaya karar verdi. Gözüne kestirdiği beş katlı binaya doğru koşarken en son duymak istediği kişinin sesini duydu.

"DUR ORADA YOON JİN!" diyordu ona.

Durmak son seçeneği bile değilken binanın kapısından içeriye girdi. Birinin kapısını çalıp yardım istemek içinden gelsede bunu yapmadı. Kang Tae burada olduğunu biliyordu. İnsanların başına bir hiç için bela olmak istemedi. Zaten bu eski binada yaşayan insanların yapabileceği maximum şey polisi aramaktı. Polisten yarar görebileceğini düşünse saatlerce ordan oraya savrulmaz direkt emniyete giderdi. Ki daha önce bu yolu denemişti. Aklında son bir oyun vardı. Eğer bu plan da işe yaramazsa her şey onun için bitmiş demekti.

Merdivenle birinci kata çıkmış asansörün beşinci kata çıkması için düğmeye basmıştı. Kendisi ise her katta bir kapısı olan yangın merdivenden aşağıya inmeyi ardından binadan çıkmayı planlıyordu. Bunun için asansöre binmeyip yangın merdivenine girmiş kapının ses yapmaması için özen göstermişti. Plan basitti. Onlar yukarıya çıktığını düşünürken o binayı terkedecek, biraz zaman kazanmaya çalışacaktı.

"Yukarıya çıkıyor." diyen bir adamın sesi kulağına ilişince yavaş adımlarla aşağıya inmeye başladı. Başardığını düşünürken merdivenlerin başında Kang Tae'i görmesiyle son hızda yukarıya çıkmaya başladı.

"Yoon-Jin yeter bu kadar. İkimiz de yorulduk güzelim?"

" ..."

"Bunun cezasız kalacağını mı düşünüyorsun?"

Nefes nefese kalmış bir halde "Kes sesini." diye fısıldadı. Artık bu adamın saçmalıklarını katlanmayacaktı. Kararını vermişti. Bu gece ölecekti. Bunu yapmak için yanında silahı ya da kesici aleti yoktu. Tek seçeneği mümkün olan en yüksekten kendini aşağıya atmaktı.

Merdivenler beşinci katta bittiğinde karşısına çıkan kapıyı hızla açmış binanın teras katına ulaşmıştı.

"Gidecek yerin kalmadı bebeğim." diyen Tae üzerine yüzünü ona çevirdi.

Gülerek "Haklısın, kalmadı." dedi.

Ona doğru yaklaştığını görünce kenara iyice yaklaşıp "Orada kal!" diye bağırdı. Tae'nin yüz ifadesinin ciddileştiğini görünce yüzüne alaycı bir ifade yerleştirdi.

"Sence buradan atlarsam ne olur Tae?"

Kang Tae'nin "Saçmalama!" diyip ona doğru bir adım attığını görünce "Orada kalın Bay Seo zira bende kontak falan kalmadı."

"Sorumu yanıtlamadınız?"

"..?"

"Buradan atlarsam ne olur, bir fikriniz var mı?"

"..."

"Siz söylemiyorsanız eğer ben söyleyeceğim?"

"..."

"Ben daha önce beşinci kattan atlamış birini ameliyat etmiştim. Tüm iç organları patlamıştı. Ama size bir sır vereyim mi?"

"Yoon? Tamam-"

"Ameliyat masasında sadece on dakika dayanabildi. Üstelik bana çok da benziyordu. Ama benim hastaneye gidecek zamanım bile olmayacak. Çünkü ben beton zemine düşeceğim."

"Yoon ne istiyorsan yapacağım, ceza falan da olmayacak, lütfen gel buraya?"

Tae'in hala ceza kelimesini kullanabildiğini düşünce kahkahasını uzun süre durduramadı. Gülmesi kesildiğinde "Beni bırakacağınızı söyleseniz dahi atlayacağım Bay Seo." dedi ardından sözlerine şöyle devam etti.

"Çünkü bir şeytanın sözü asla güvenilir değildir."

 

 

^^Bölümü Yıldızlamayı Unutmayalım Lütfen^^

 

 

 

 

  

   

 

Bölüm : 27.12.2024 02:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...