Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@sesizhayaller6

Merhabaaaaa nasılsınız? ben iyimm😇

 

Bölüm geç geldiği için hepinizden şimdiden özür diliyorum🙏

 

Neyse instagramdan takip edin ordan konuşalım😊

 

Okumaya geçmeden önce beni takip etmeyi ve aşağıdaki yıldızı parlatmayı unutmayı

 

Hesabım sesizhayaller6 takip edin sonra okuyun🎀

 

İyi okumalar💓

 

 

YAZARIN ANLATIMIYLA

 

Görevden dönmüş ve hazır ol pozisyonda albayı bekliyorlardı. Albay gelip tam karşılarında durduğunda yüksek sesle konuştu,

 

"Rahat" emir veren Yakup yarbay ile hepsi rahat ola geçerken timin komutanı olan karen bir adım öne çıktı.

 

"Yüzbaşı Karen Dağdelen/ Siirt görev başarı ile tamamlanmıştır komutanım." Dedi

 

"Aferin evlat sizinle gurur duyuyorum,"

 

"Sağ ol" dedikten sonra dağıldılar. Kimisi ailesinin yanına kimisi sevdiğinin yanına, karene de sadece izlemek kalıyordu, demir karenin yanına gelip konuştu.

 

"Komutanım kolunuz kötü görünüyor, bi doktora görünün isterseniz" dedi Demir, Karen kafasını aşağı yukarı sallayıp onayladı. Üstündeki dede yeleğini çıkarıp demire uzattı. Midesi bulanıyordu artık bu elbiselerden, üniforma giymek istiyordu. Tim arkadaşlarinda gördüğünde isteklerle dolup takmıştı.

 

Boş koridorlarda ayak sesleri korkutucu geliyordu. Adımlarını sağlam ve kendinden emin bir şekilde yürüyordu. Kafasını kaldırıp kapıların üst kısmına gözlerini gezdirdi. 3. Odanın üst kısmında 'sağlık doktoru' yazısını gördüğünde kapıyı tıklayıp komut almadan girdi.

 

Gözlerini odada gezdirdiğinde bir çeşit uykusuzluktan simsiyah gözleri kızarmış bir doktor ile karşılaştı. Bu bu imkansızdı. Aylardır rüyasında sadece bir çift kömür göz görüyordu. Bazı geceler onu görmek için uyuyordu. Bazen uyandığı zaman belki tekrar görürüm umuduyla uyumaya çalışıyordu. Ama şimdi kanlı canlı karşısında yorgunluktan bitap düşmüştü.

 

O siyah gözleri ve simsiyah saçları nerde görse tanırdı. Çocukluk aşkıydı. Onun Hilaliydi. Yıllar önce babaannesini görmeye samsuna gitmişti. Samsuna geldiğinde vakit kaybetmeden koşarak bahçeye çıkıp arkadaşları ile futbol oynayacaktı. Ama karşı komşunun kızı kahkahayla gülüp salıncakta sallanan kız futbol oynamasına izin vermemişti. O kadar güzel gülüyordu ki etraftaki bütün çocuklar ona hayranlıkla izliyordu. Bunu fark eder karen hemen çocukları bahçeden gitmelerini istemişti. Bakmalarını istemiyordu. Çocukların gittiğini görünce hemen kafasını salıncakta saçları önüne gelmiş kahkahayla gülen kıza baktı. Yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. Hemen yanında duran büyük taşa kalçasını yasladı. O gün saatlerce oturup küçük kızın gülüşünü izledi.

 

Yanına gidip karşısında durdu. Hilal, kömür gibi gözleri karen'in ela gözlerine dikip bi süre hint dizisindeki bakışma gerçekleşti. Hilal karşısındaki dev askeri baştan aşağıya bi süzdü. acunun bi sözü vardır bilirmisin...

 

Bu anlamsız bakışmadan sıkılmış olacak ki konuştu Karen. Bıraksa sabaha kadar bakışırlar.

 

"Beni incelemen bittiyse yarama bak!" Dedi soğuk sesiyle.

 

"Aaa ne münasebet asıl senin incelemen bittiyse yarana bakayım?" Diyip savunmaya geçti.

 

Karen karşısındaki doktorun sözlerini es geçip sedyeye oturduğu gibi bir tane vida bu ağırlığı kaldıramayıp yerinden fırlamıştı.

 

"Yuuhh" diye arkadan fısıldayan kıza çevirdi bakışlarını. Yüz ifadesi şaşırmışa benziyordu.

 

"Birşey mi dedin?" Ne dediğini duymamıştı.

 

"H-hayır demedim bir şey" diyip kekeledi, korkmuş korkmuşmuydu? Kalın sesi ile korkmamak elde değildi. Sabır çekip oturduğu yerden kalktı, gözlerini yerde gezdirip vidayı aradı. Pansuman dolabının altına düşmüştü gidip alıp sedyeye eğildi, işini bitirdikten sonra tekrar yerine oturdu.

 

Kafasındaki puşiyi ve üstündeki tshirt'ünü çıkarıp sedyeyenin baş ucuna koydu. Hilal arkasını dönüp pansuman malzemelerini alıp tekrar önüne döndüğünde yutkundu, karşısında kafası kadar kaslar kare kare kaşları adeta 'Bana bak, bana bak' diye yalvarıyordu sanki, biraz daha ilerleyip yarasına baktı. Karen de karşısındaki domates gibi kızaran kıza bakıyordu. Bu hali içten içe gülsede belli etmiyordu.

 

Önüne dönüp pansumanın bitmesini bekledi. Omuzuna değen kafa ile başını yana çevirdi. Gördüğü görüntü ile duraksadı, omuzuna kafasını koymuş uyuyordu.

 

Yarası şimdiden sızlıyordu ama bu görüntü acısını unutturmuştu.

 

Baş döndürücü bir güzelliği vardı. Sanki ünlü bir heykeltıraşın ustalığından geçmiş gibi hiç yerinde kusur yoktu.

 

Kollarını kaldırıp hilalin sırtına bırakıp kendine doğru çekti. Bunun yapmasının sebebi sırtının ağırmamasıydı. Kendine çektiğinde o mükemmel kokusu burnuna geldiğinde gözleri bunu bekliyormuş gibi otomatikmen kapandı, nefesi sanki koku bitecekmiş gibi dahada hızlandı.

 

Sanki...sanki bütün güzel kokular onda birikmişti.

 

Gözlerini açtığında hala uyuyan kıza baktı, simsiyah saçları yüzüne gelmişti. Elini sırtından çekip saçlarına doğru yol aldı, tam saçlarına dokunacakken ne yaptığını yeni idrak edip havada kalan elini yumuruk yaptı. Birden bir ne oluyordu , kafasını iki yana sallayıp anın etkisinden çıkmaya çalıştı. Ama sanki dokunmasa için de kalacaktı.

 

Yumruk yaptığı elini açıp kucağında yatan kızın saçlarına dokundu.

 

Nasır tutmuş eller saçlarında gezinirken, sanki elleri pamuk gibi yumuşacık olmuştu.

 

Kızı tamamen kucaklayıp sedyeden kalktı. Tekrar kızı sedyeye rahat bi pozisyonda bırakıp geri çekildi. Etrafa göz gezdirip askıya takıldı adımlarını sesiz bir şekilde o tarafa yönlendirdi. Hırkayı alıp tekrar doktorun yanına yaklaşıp hırkayı üstüne örttü, geri çekildiğinde bi süre izledi gözleri yaka kartına gittiğinde adını öğrenmişti. Hilal Balkaya.

 

Üstünü giyip odadan çıktı. Derin bir nefes alıp verdi. Değişik hissediyordu ilk defa böyle hissediyordu. İçinden geliyordu normalde

 

💦🕳

 

HİLAL BALKAYA'DAN

 

Sabah gözlerimi ensemdeki ağrı ile açmıştım. Başımı her çevirdiğimde sancı giriyordu yüzümü buruşturarak yataktan kalktım. Telefonum şarjda olduğu için priz'e doğru döndüm, şu an robot hareketleri yapıyordum. Telefonumu alıp saat'e baktım. 09.24'tü abim de kessin uyanmıştı, saçlarımı toplayıp ev terliklerimi de ayağıma geçirdim ve odamdan çıktım merdivenlerden inerken mutfaktan sesler geliyordu. Mutfağa girdiğimde duraksadım karşılaştığım manzara cidden kötüydü, daha yumurta bile kırmayı bilmeyen abim kahvaltı hazırlıyordu. Yanına gidip beni fark etmesini bekledim.

 

"Uyandın mı" cümlesi ile göz devirdim, bu ne biçim bir soru karşısında olduğuma göre uyanmıştım.

 

"Abi ne yapıyorsun sen"

 

"Görmüyormusun kızım senin yapmadığını yapıyorum, kahvaltı hazırlıyorum." Diyip tavadaki çok kızarmış ve patatesi gösterdi.

 

"Çıkarsana yanacak şimdi" tabak alıp patatesleri çıkardı.

 

"Al şunu da koy masaya" elindeki tabağı alıp masaya döndüm.

 

"Abi bu ne?" Elimi masadaki tabağı gösterdim

 

"Körmüsun kızim pankek işte" dedi rahat bir şekilde.

 

"Pankek olduğuna eminmisin" bi abime bir de pankeke bakıyordum

 

"Evet biraz yanmış ama tadı güzel" ciddimisin der gibi suratına baktım.

 

"Biraz mıı? Kül etmişsin resmen bu yenmez, kuşlara bile yemez" masadan bi tane alıp ağzına tip çiğnedi anında yüzünü buruşturup peçete alıp ağzındaki içine bıraktı.

 

"Çekil çekli otur sen ben yaparım" diyip tezgahı önce topladım. Dolaptan 2 3 tane domates ve biber çıkardım, menemen yapacaktım, doğrama tahtasını çıkarıp tezgaha bıraktıp biberleri doğradım, o sırada abim arkadan konuştu.

 

"Hilal benim odamı toplasana, arkadaşım gelecek bugün" anında gözlerim abimi buldu.

 

"Nee! hayatta olmaz kendi odanı kendin topla banane" abim temiz bi insandı ama odası için aynı şeyi söyleyemem.

 

"İstediğin şeyi alırım" dediğinde hemen söze girdim

 

"Tamam sana geçen gösterdiğim çantayı alacaksın" Ah o çanta mükemmeldi bi tık parası fazla olduğu için abimin almasını söylemiştim.

 

"Kizum parayı görmedun mi? 25 bin, bu para ile 100 tane çanta alirum" kayan şivesi ile kahkaha attım, benim gibi kömür saçları ve yeşil gözleri vardı, beyaz teni ve kemikli yüz hatları ile fazlasıyla yakışıklıydı. Abimin gözleri anneme benim ise babama çekmiş küçük kardeşim neşenin de gözleri anneme çekmişti. Samsunlu olduğumuz için ailede sadece annem ve abimin şivesi kayıyordu. Abim sinirlendiğinde ciddi kalamıyordum. Benim şivem yoktu yurt dışında okuduğum için alışmıştım.

 

"Abi ben onu beğendim, hem senin odandan bahsediyoruz o pis çoraplarını elimle toplamam gerekiyor kim bilir belkide küflenmiştir." hayretler içinde bana baktı.

 

"Yoo parfüm gibi kokuyor" dedi

 

"Tabi tabi, Eee abi ne diyorsun" menemeni yaptığımda üstüne yumurta kırıp ocağı kapattım, tavayıda alıp masaya oturdum

 

"Çanta değil kartımı veririm" bu adamın bazen gerizekalı olduğunu düşünüyorum. Her halükarda para ondan gidecekti.

 

"Tamam kabul" ekmeğini alıp menemeni lokmaladı.

 

"Ooo kızım seni alan yaşadı" sırıttım.

 

"Abartma abi altüst bi menemen" dedim, bardaklara çay doldurup abimin ve benim önüme koydum. Aklıma gelen ile telefonu elime alıp annemi görüntülü aradım. Bi kaç saniye çaldığında açılmıştı.

 

"Ablaaa" neşenin neşeli sesini duyduğumda genişçe gülümsedim ailemizin en küçük üyesidir.

 

"Ablamm, nasılsın? özledin mi beni?" Dedim çayımdan bir yudum alarak.

 

"Evet çok özledim abim neyde onu da özledim" dediğinde göz devirip telefonu abime verdim. Abime çok düşkündü, ailede en

 

"Nasılsın prensesim, bi öpücük ver abiye" diyip telefonu kendine yaklaştırıp öptü

 

"İyim abimm, sevdilin yok dimii?" kıskanç seni

 

"Benim senden başka yok prensesim" dedi abim

 

"Yaa abim seni çok seviyoyum" şımarık

 

Bende seni çok seviyoyum prensesim

 

"Hayır! abim en çok beni seviyor" diyip abime sarıldım neşe şimdiden sinirlenmişti gülerek baktım, ikimizin arasında hep böyle tatlı sürtüşmeler vardı. O abimi çok kıskanırdı bende ona inat abimi daha çok sahiplenirdim.

 

"Şaka şaka en çok seni seviyorum" konuşmanın ardından telefonu annem almıştı.

 

"Kizum nasilsinuz bakayum"

 

"İyiz annem sen nasılsın babam ne yapıyor?" diyip uzun uzun konuştuk annemle, telefonu elden ele gezip en sonunda komşumuz ayşe teyze ile konuştuktan sonra telefonu kapatıp masayı toplamaya başladım, abim kalkıp odasına gitti. Bulaşıkları makineye dizip çalıştırdım, yağ sıçrayan dolapları sildim abim resmen batırmıştı.

 

"Hilal! ben çıkıyorum odamı toplamayı unutma ve yemeği daha fazla yap misafir gelecek görüşürüz." göz devirip masayı sildim

 

"Tamam dedim yaa" diyp arkasından bağırdım.

 

Kapı kapanma sesi geldiğinde gittiğini anlamıştım. Bezi tezgaha bırakıp çekmecelerden çöp poşeti aldım ve abimin odasına doğru adımladım kapıyı açıp etrafa bi göz gezdirdim her zamanki gibi dağınıktı elbiselerin çoğunu kirli sepete attım.

 

Abimin kokan bin yıllık çoraplarını odanın her köşesinde alıp direk çöp poşetine gelişi güzel fırlatıyordum. Dura, dura fosiller iş lağım gibi kokan çorabı elimle ittirerek poşetin üstüne attım. İğrençti.

 

Odanın pencerelerini açıp poşeçeti alıp çamaşır makinesine atmaya gittim, poşeti açarken o birikmiş kötü koku birden geldiğinde kafamı hemen yana çevirdim, çevirmemele çığlık attım. Boynum. unutmuştum, yarım saniyeden fazla koklarsanız bakın nasıl cennete ışınlanıyorsunuz

 

Kirlileri ve çorapları makineye attıktan sonra kalkıp odaya girdim kulaklığımı takıp Spotify'dan listemden rastgele basıp telefonu kapatıp masanın üstüne koydum, elektrik süpürgesini alıp evi baştan aşağıya temizledim, silme bezini alıp sildim abimin odasını ayrı bi özenle temizlemiştim. Yorulup koltuğa okurdum 5 dakika oturup kalktım, kaynayarık pilav ve çorba yapacaktım tatlı olarakta parmak tatlısı evet güzel olur

 

2 buçuk saat sonra...

 

Ssaatler sonra işim bitmişti sonunda kapı açılma sesi geldiğinde abimin geldiğini anladım. Yukarı çıktıklarını ayak seslerinden duyduğumda içeriye doğru yürüdüm koltuğa boynuma dikkat ederek oturdum adım sesleri gelince abim olduğunu anlayıp seslendim

 

"Abi, biraz boynumu ovarmısın of çok ağrıyor" yüzümü buruşturarak konuştum adımları yaklaştığında dik oturdum ensemde hissettiğim ellerle şaşırdım normalde abim söylene söylene gelirdi ama şimdi ne olmuştu bilmiyorum. Yavaş yavaş olmaya başladığında rahatlıyordum. Bu koku çok tanıdık geliyordu ama çıkaramıyorum abimin kokusu olmadığına eminim.

 

"Abi senin ellerin bu kadar nazik miydi?" Normalde omuzumun şu an kırılması lazımdı. Konuşmadı. Abimde bi değişiklik vardı. Boynumu düz tutup ayaklandim arkamı döndüğümde kala kalmıştım, abimin arkadaşı bu muydu? şok içinde karşımdaki dev askere bakıyordum bu bu o gün kucağında uyuya kalan askerdi

 

O gün ne mi olmuştu, ben askerin kucağında uykuya dalmışım, beni sedyeye uyandırıp gitmiş rahat olmadığı için boynum tutulmuştu, kendimi çok mahçup hissediyordu utanıyorum zaten o günden sonra hiç karşılaşmadık askeriye hastaneye yakın olmasına rağmen.

 

"Çok pardon abim sandım" dedim mahçup bir şekilde hala yüzüme bakıyordu kendine gelip konuştu

 

"Sorun değil" o sırada abim merdivenlerden iniyordu yanımıza gelip oturdu

 

"Hilal masayı hazırla kurt gibi acız" kafamı sallayıp mutfağa doğru yürüdüm ocağın altını açıptım, boş durmayıp 3 tane tabak bardak ve kaşık çıkardım masaya güzel bi şekilde yerleştirip geri çekildim. Yemekleri servis ettiğimde abime seslendim.

 

"sofra hazır" sürahiyi de masaya bırakıp oturdum abimlerde geldiğinde yemeğe başladık.

 

"Emirhan Albay nasıl" sessizliği bozan karşımdaki askerdi, babamı nerden tanıyor bu.

 

"İyi soruyor karen nasıl diye hiç unutmaz seni" karen mi güzelmiş? İsim tanıdık geliyordu. Yüzüne saniyelik bi tebessüm koydu ama hemen silindi

 

Yemekten sonra tatlılara geçtiğinizde onuda yiyip masayı toplamıştım. Özelikle tatlımı begenmişti karen bey! Bulaşık cidden fazlaydı, saate baktığımda 23.36 geçiyordu geç olmuştu, bulaşıkları da makineye atıp odama doğru yürüdüm. Işığı açmayıp dolabıma doğru yürüdüm elimi atıp rastgele bi şort ile cropu giyindim. Esneyip yatağa doğru adımladım yorganı kaldırıp yatağın içine girdim. Yana doğru kendimi çevirdiğimde gördüğüm suratla küçük bi çığlık attım. Bu karendi onun burda ne işi vardı. Gözlerini aniden açıp etrafa baktı gözleri bende durduğunda şaşırmıştım

 

"Senin burda ne işin var" dedi etrafa baktım benim odam olduğuna emindim

 

"Asıl senin benim odamda ne işin var" dedim.

 

"Odan mı?" Bilmemiş gibi

 

"Evet" dedim

 

"Bu oda halilin değil mi" diyip yataktan doğruldu.

 

"Hayır karş oda abimin" boş bakışmanin ardından konuştu.

 

"Pardon karıştırmışım" diyip yataktan kalktı.

 

Sorun değil" dejavu yaşıyordum yüzüme bi kaç saniye bakıp arkasını döndü.

 

"İyi geceler" dedim arkasından bana doğru dönüp konuştu

 

"Tatlı rüyalar" diyip odadan çıktı, tatlı rüyalar? Tanıdık.

 

Yatağa geri dönüp onun uzandığı yere uzandım. Çok güzel kokuyordu yastığı alıp kafama gömüp uzunca bi iç çektim, yastığa sarılıp koku ile birlikte uykuya daldım.

 

*

*

*

*

*

*

*

 

bölüm hakkında düşünceleriniz?

 

Ben bu kadar kısa olacağını hiç düşünmemiştim.

 

Beğendiniz mi?

 

Halil?

 

Karen?

 

Hilal?

 

Neşe?

 

Polisler hakkında biraz bilgi verirmisiniz?

 

Sizce 3. Bölümde ne olmalı? Fikirlerinizi belirtin lütfen 🙏

 

Bu arda instagramdan beni takip edin ordan konuşup sohbet ederiz

 

İnstagram hesabım/ sesiz_hayaller6

 

Diğer bölümde görüşmek üzere hoşçakalın

 

2 yatağınızdan da öyüyorum muahh💋💋

 

 

Loading...
0%