Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@sesizhayaller6

Gelecek bölümle ilgili bilgi v.s. almak için instagramdan beni takip etmeyi unutmayın

 

Kullanıcı adım/sesiz_hayaller6

 

💦🕳

 

 

Spreyi de saçlarıma sıktığıma göre hazırdım. Saçımı sıkı bir at kuyruğu yapmıştım ve baya güzel olmuştu, kapı birden açıldığında irkildim. Abim elini kapının kolunda bana bakıyordu.

 

O gün abime olanları anlattığımda baya sinirlenmişti ne kadar bir şey yapmadı desem de sözlerime aldanmamıştı hemen karakola gidip o adamı öldüresiye yumuruklamıştı.

 

"Kedi kuyruğu gibi anca saçın var neden bu kadar uğraşıyorsun ki" diyip sırıttı

 

Gözlerimi olabildiğince açıldığında sırıtması durmuştu. Saçlarım konusunda ne kadar hassas ve özen gösterdiğimi biliyordu, şu an çok sinirliydim saçlarıma laf edilmesi en sinir olduğum şeylerdi ben onlara bebekler gibi bakarken o kel bana kedi kuyruğu kadar saçın mi var demişti?

 

Hiç düşünmeden abimin üstüne ağladığımda hızlıca sırtımdan tuttup düşmememi sağlamıştı ama ben çoktan bacaklarımı belime dolamıştım.

 

Hızlıca saçlarına saldırıp astılabildiğim kadar astılmaya başladım, abimse güçlü kollarıyla ince belimden tutup beni üzerinden ayırmaya çalışıyordu, ama ben o kadar sıkı tutunup aynı şekilde yoluyordum ki abim deli gibi bağırıyordu hemde güçlükle beni çekmeye çalışıyordu.

 

Birden saçımi çektiğinde çığlık attım. Saçlarım kessin bozulmuştu.

 

Aynı anda boynumda hissettiğim acıyla inleyip kendimi yere bıraktım. Ama şuan oldukça yumuşak bi zemine düşmüştüm sanırım yerdeki beyaz ve tülü halıya düşmüştüm, acıyla boynumu tutup cırlamaya başladım.

 

"Geriizekalııı Napıyyoorrsunn"

 

"Lann asıl sen napıyorrsun"

 

Hemen ayağıya kalkıp yatağımın üstüne çıktığımda hemen hemen aynı boyda olmuştuk hatta ben biraz uzun kaçmıştım tepeden bakmak süperdi ama şu an bunu düşünmek oldukça saçmaydı.

 

Elimle boynumu okşayıp acısını dindirmeye çalıştım ama nafile delmişti resmen o da kafasını okşayıp elindeki kan izlerine sinirle bakıyordu.

 

"O tırnaklarunla kazma yapılır kafami demişsun kafami!!" Sonlara doğru sesi yükselmişti.

 

"Sende benim boynumu deldin ayrıca senin yüzünden tırnağım kırıldı" diyip orta parmağımı kaldırdım, gerçektende ortadaki tırnağım kırılmıştı.

 

"Ha bunlarun suçlusu benum yani üzerume kuala gibi yapuşan ninemdu çunkü"

 

"Saçlarıma laf edilmesinden nefret ettiğimi bile bile laf ediyorsun, ellerime sağlık çok iyi yaptım"

 

"Doğruları söylemek suç mu?" Söylene söylene odamdan çıkmıştı sonunda. Yataktan inip aynanın karşısına geçtim. Yanılmamıştım saçlarımın hepsi birbirine girmişti, sinirle saçlarımı açıp taramaya başladım. Tekrar tepeden sıkı bir at kuyruğu yapıp sprey sıktım hazırdım. Telefonum çaldığında elimdekini bırakıp arkamı döndüm gözlerimi odada gezdirdiğimde yatağın başında buldum hemen gidip kimin aradığina baktım. Defne arıyordu gülümseyip aramayı yanatladım.

 

"Aloo Defnem"

 

"Aloo Hilal ya sen beni unuttunm? Gittiğinden beri arayıp sormuyorsun"

 

"Olurmu öyel şey, kaç gündür yorgunum o yüzden, yoksa arardım seni"

 

"Öyle olsun neyse sana bir süprizim varrr hazırmısın" dedi heyecanla

 

"Hazırımm" dedim aynı heycanlala

 

"Diyarbakır'a geliyorumm" anında çığlık attım

 

"Nee!! Ciddimisin ne zaman?"

 

"Yoldayım şu an yarım saate ordayım ya yolu falan bilmiyorum beni alırmısın?"

 

"Tabiki hemen çıkıyorum işe gitmeden alırim senii"

 

"Tamam o zaman seni çok özledim"

 

"Bende seni çok özledim görüşürüz" gözlerim dolmuştu, Defne benim en yakın ve samimi olduğum arkadaşımdı fazlasıyla seviyordum onu bir O benim için arkadaştan öte bir kardeşim gibiydi her anımda yanımdaydı.

 

Yatağımda uyuyan kedime bakıp gülümsedim. Eve getirdiğimde hemen yarasına pansuman yapmıştım. Daha yavruydu bu halde dışarıya bırakamadığım için eve almaya karar kalmıştım, abim başta itiraz etsede ikna etmiştim.

 

Telefonu kapatıp çantama bıraktım kabanımıda alıdığımda yatağımda uyuyan kedime bakıp gülümsedim. Huzurla uyuyordu, Eve getirdiğimde hemen yarasına pansuman yapmıştım. Daha yavruydu bu halde dışarıya bırakamadığım için eve almaya karar kalmıştım, abim başta itiraz etsede sonradan ikna etmiştim. Odadan çıktım aşağıya indiğimde abim telefonu ile ilgileniyordu. Arabayı ondan almam lazımdı ve bunun içinde yağ çekmem lazım sesimin ayarını düzeltip yanına yürüdüm

 

"Abicimm ne yapıyorsun?"

 

"Sanane!" Gıcık herif nolcak bozuntuya vermeden tekrar konuştum.

 

"Tripmi atıyorsun bana?"

 

"Hilal beni daha fazla sinir etmeden çık git işine"

 

"Arabanın anahtarını ver sonra giderim işim var"

 

"Ne? Arabanın anahtarı mı olmaz"

 

"Hadi ama abi akşam istediğin yemeği yaparım bak" yemek yemeği sevdiği için kabul edeceğini biliyordum gözlerinden saliselik bir parlama geçtiğinde kabul edeceğinden emin oldum

 

"Tamam ama akşam geldiğimde yemek hazır olmazsa o zaman görürsün"

 

"Yapacam dedim ya nerde anahtar?"

 

"Montumun cebinde" dediğinde hızla komidinin üstündeki montun çebindeki anahtarı alıp kapıya yürüdüm, kendimi dışarıya atıp hızlıca arabaya binip çalıştırdım, gaza basıp hava limanına doğru sürmeye başladım.

 

Radyodan çalan güzel şarkı ile neredeyse gelmiştim arabayı durdurup boş bi alana park ettim. Arabadan inip bekleme alanında beklemeye başladım.

 

Geçen 10 dakikanın ardından bekleme alanı kalabalıklaşmaya başlamıştı. Bazıları kavuşup gitmişler bazıları bekliyorlardı. Telefonumdan gelen bildirim sesi ile ekranı açıp baktım. Defne mesaj atmıştı

 

Defnem: cancağızım uçaktan indim nerdesin?

 

Siz: bekleme alanındayım.

 

Defnem: Tamam geliyorum.

 

Mesaja görüldü atıp tuşunu kapattım. Defne ilk okul sınıf öğretmeniydi, yıllar önce beraber doktor olucaz diyip hayaller kurmuştuk ama defneyi kan tuttuğu için maalesef hayaller suya düşmüştü. Buraya gelmesini bekliyordum

 

Kafamı kaldırıp etrafa gezdirdim. Defne bir kolunda çantası bir kolunda valizi ile buraya doğru yürüyordu. Heycanla ona doğru koşmaya başladım. O da beni görünce elindeki çanta ve valizi yere atıp kollarını açarak kısa saçlarını savura savura koşmaya başladı. Benim aksine kestane rengindeki kısa saçları, kahverengi gözleri ve güzel bir fiziği ile her erkeğin aklını başından alan bi kızdı. Birazda çapkındi tabi. Önüme geldiğinde beklemeden sıkıca sarıldık. Ayrılıp tekrar sarıldık yanaklarını öpüp sıktım

 

"Hoşgeldin Diyarbakır'a"

 

"Hoşbuldum hadi gidelim" dedi heycanla

 

İlerde valizi ile çantasını alıp arabaya doğru yürüdük bağajı açıp valizi içine atıp kapattım. Arabaya binip çalıştırdım defnede bindiğinde gaza bastım. Defne radyoda İsmail YK'nın şarkısını açıp sesi fulledi. Defne çok enerjik bir kızdı ve onun enerjisi bulaşıcıydı. Bir araya geldiğimizde enerji patlaması oluyordu. Beraber eşlik edip bağırarak şarkı söylüyorduk.

 

Bar başında duran kız delilloy delilloy amaney

Tek başına oturan kız delilloy delilloy amaney

Bir bana bakar mısınız delilloy delilloy amaney

Oldukça nazlısınız delilloy delilloy amaney

 

Gel gel çikolata yanıma ah

Yavaş yavaş sokul bana ah

Bumbada rumbastik durma

Fıkırdata fıkordata fıkır oyna

 

Bir sağ, bir sol, bir Alttan, üstten hazır mısın Ooo

 

Bağıra bağıra şarkıyı söylüyorduk gören insanlar deli sanardı ama bizim zerre umurumuzda değildi. Eğlenmek genimizde vardı.

 

Geçen dakikanın ardından arabayı hastanenin yanında park edip indik. Uzaktan gelen bağırış sesleri ile irkilerek karargahı baktım. Ne oluyordu ya?

 

"Sol! Sağ!"

 

"Bir! İki!"

 

"Sol! Sağ!"

 

"Bir! İki!"

 

Karargahı hemen yanında belirlenen topluluğa baktım.

 

OHA!

 

Karşımızda neredeyse bir ordu asker vardı ve sadece üstleri çıplak bir şekilde koşarak bağırıyorlardı.

 

Gözlerim en önde gurubu yöneten karendeydi daha önce onu çıplak bir şekilde görmüştüm ama o gün maalesef uykusuzluktan gözlerim bulanık görünüyordu ve fırsatı kaçırmıştım.

 

Karen komutan bağırarak marş gibi bir şey söylemeye başladı.

 

Sözünü ditirdiği anda askerler onun söylediği cümleyi büyük bir coşku ile tekrarladı.

 

Defne bir mücevher görmüş gibi gözleri parladı "Hilal cennrtemi düştük? Şu kol kasına bak" Diye sordu. Ben daha çok karın kaslarına odaklanmıştım.

 

Ağzım açık bir şekilde sabah koşusu yapan askerlere bakarken onunla göz göze geldim.

 

Önce açık ağızıma baktı ardından gözlerini tekrardan gözlerime dikti. Boş bakıyordu.

 

Acaba duyguları varmıydı? Peki duyguları varsa nasıl duygusuz bir şekilde bakıyordu? Peki ben bunları neden düşünüyorum ki?

 

Defneye baktığımda şok oldum. Gördüğü yetmezmiş gibi bir de çaktırmadan fotoğraf çekiyordu. Çok kurnaz bir kızdı hem üst üste durmadan basıyordu hemde etrafı gözetliyordu. Bir yanım onu uyarmak istesede diğer yanım daha sonra defnenin telefonundan benimde baka bileceğim için ses etmedim.

 

Tekrar askerlere baktığımda marşı sonlandırip sadece koşu yapıyorlardı.

 

"Komutanım hanımefendi fotoğrafımızı çekiyor galiba" diyip önlerden gür sesi ile konuştuğunda şokla defneye döndüm. Aha hadi şimdi açıkla. Komutanları hemen başını çevirip benimle göz göze geldi ilk önce ellerime bakıp sonra önüne döndü. Ama işin garip yanı defneni hiç belli etmeden çekmesine rağmen askerin o uzak mesafeden görmesiydi. Hemen telefonunun tuşunu kapatıp etrafına baktı. Askerin dediğini sözlerini üstlenmemişti. Ama asker tam defneye bakarak buraya doğru koşuyorlardı

 

"Kim? Ben mi?" Diyip etrafa göz gezdirdi tekrar. Çaktırmadan sırıttım. Sinsi.

 

"Evet sen"

 

.Yok ya ben şey... ha ben manzarayı çekiyordum." Ağzımdan bi kıkırik çıktı. Bacağımda hissettiğim de acıyla inleyip hemen elim ile ağzımı kapattım.

 

"Öylemi" dedi kaşlarını kaldırarak

 

"Öyle" kolumdan tutup hastaneye yönlendirdi. Odaya geldiğimizde kapıyı kapatır kapatmaz gür bi kahkaha attım. Zor tutmuştu kendimi Defne bana bakıp göz devirdi

 

"Gülmesene yaa rezil oldum zaten"

 

"Manzaraymış, resmen adama bakıp bakıp manzarayı çekiyorum diyorsun."

 

"Hatırlatma!"

 

"Tamam tamam" diyip dolabımdan önlüğümü çıkarıp giyindim. Masama ilerlediğimde defneyi pencerenin önünde merakla bakıyordu. Göz devirip masama oturdum. Saatlerce baksa sıkılmadan bakardı. Ne diyim Allah ona bol kaslı ve baklavalı bir eş nasip etsin.

 

"Defnee yeterr ama!"

 

"Napiyim baktıkça bakasım geliyor" gelip önümdeki koltuklardan birine oturdu. Hala gözü penceredeydi hayır anlamıyorum nerden geliyordu bu kas sevdası.

 

"Hilal gece kulübüne gidelim mi?" Olabilirdi aslında bu aralar evden işe işten eve sıkılmıştım. Eğlenmek ve kafamı dağıtmak iyi olurdu.

 

"Olur bu hafta sonu gidelim"

 

Gelen hastalarla beraber zaman çabucak geçmişti. Bugün çok hasta yoktu o yüzden yorucu değildi. Defne ile avm'ye gitmeye karar vermiştik.

 

İşim bittiğinde köşede kitap okuyan Defneyle birlikte odadan çıkmıştık. Arabanın ön kapısını açıp bindim defnede bindiğinde arabayı çalıştırıp son gaz sürdüm

 

Alış veriş merkezind vardığımızda hemen bir mağazaya girdik. Kendimizi kaybetmiştik güzel olan her şeyi alıyorduk. Çok şık elbiseler almıştım fiziğim güzel olduğu için giydiğim her elbise üstümde muazzam duruyordu ve çalışanlar da övmeden duramıyor. Ellerimiz dop dolu kasaya ilerledik. Aldıklarımızı ödedikten sonra zor bela arabaya taşıyıp arabaya bindik. Soluklanmanın ardından yola devam ettik.

 

Radyoda kısık ve güzel bir müzik arabadaki sessizliği bozan tek şeydi. Aklıma gelenle ofladım daha markete gidecektik benim aklim nasil taşıyacağımizdaydı yiyeceğimiz 2 katını alacaktık çünkü defnede bizimle kalacaktı ve abim gibi yemeğe düşkün biri olduğu için mecbur.

 

"Hilal benim çalışacağım okul yakın mı?" Defneye döndüm

 

"Bende bilmiyorum, hiç görmedim karargahtaki albaya söylersin, sana bildirir herşeyi" tonton ve sevimliydi kendisi, dıştan ne kadar soğuk ve sinirli dursada içi tam tersiiydi. Sıcak ve sevimli.

 

Markete vardığımızda alış verişi başladık. Lazım olan herşeyi sepete gelişi güzel fırlatıyordum. Kasaya varana kadar sepet taşmıştı. Kasadan geçirip poşetlere koymak en az yarım saatimizi almıştı. Poşetlere koyduğumuzda daha da bir çoğalmıştı. Teker teker arabaya bıraktıktan sonra eve doğru sürdüm.

 

Arabayı evin biraz ilerisine park edip Tekrar arabadan indim bagajı açıp hepsini yere indirdiğim de defneye baktım o da bir bana bir poşetlere bakıyordu korkmuş gibiydi. Benim aksine tembel bir kızdı, ben de üşengeç olsamda tembel değildim.

 

Yardım lazım mı?" Arkadan gelen sesle omuzumun üstünden baktım. 2 tane asker bize doğru geliyordu. Askerlerden iri yapılı olan Defne fotoğraf çektiginde konuşan askerdi. Tam zamanında gelmişlerdi gerek olmadığını söyleyecektim ki defne bunu fırsat bilip hemen konuştu

 

"Zahmet olmazsa çok iyi olur." Gelip poşetleri alıp apartmana doğru yürüdüler baya taşımıslardı bizde 2 poşet kalıyordu onlarıda alıp arkalarından ilerledik. Abimin arkadaşları olduğu için oturduğum katı biliyorlardı. Kapının önüne poşetleri bırakıp bize döndüler

 

"Teşekkür ederiz içeri buyrun çay ısmarlıyalım."

 

"Yok Sağ olun biz gidelim" başımı sallayarak onayladım. Çok geçmeden Defne konuştu.

 

"Bu arada adınız ne?"

 

"Gökalp, sizin?"

 

"Defne, memnun oldum"

 

"Bende, neyse gidelim biz" diyip apartmandan çıktılar. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapının deliğine soktum ve çevirdim kapıyı sonuna kadar açıp içeri girdim, poşetleri teker teker mutfağa götürüp yiyeceklerin hepsini buz dolabına yerleştirdim.

 

Defne ile hem sohbet edip hemde akşam yemeği yapıyorduk. Kremalı makarna, köfte ve salata yapacam, abim yemek seçen biri değildi ne yaparsam yerdi. Yaz tatillerinde bir restoranda çalışmıştım, o yüzden hem güzel hem de lezzetli yemekler yapıyordum. Bazen yeni bir tarif keşfedip yaptığımda tatması için abime veriyordum kocaman kocaman lokmalar alıp 'yani kötü değil, yiyilir' dediğinde yüz ifadesinden hiç inanasım gelmiyordu.

 

"Hilal tuz nerde?" Gözlerimi karıştırdığım salatadan çekip defneye baktım. Kaşık ile makarnanın tadına bakıyordu.

 

"Şu çekmeceye baksana" kafasını sallayıp çekmeceyi kendine doğru çekip içindeki kaplara bakmaya başladı.

 

"Yok burda"

 

"Marketten aldık mı acaba?"

 

"Sanmıyorum çünkü aldıklarımızı tek tek ben poşetledim"

 

"Ben gidip manavdan çabucak alıp gelirim"

 

"Tek mi gideceksin bende geliyim"

 

"Yok, gerek yok yakın zaten hemen gelirim"

 

"Tamam dikkat et" askıdan montumu ve cüzdanımı alıp son kez seslendim

 

"Tamam anne" kapıyı kapatıp ayaklarıma ayakkabımı geçirdim. Yürüyüp apartmandan çıktım hava yeni kararmıştı sokaklar sesizdi bu sesizliğe hiç alışık değildim. Bizim memlekette aksamlar çok güzel olurdu. Saklanbaç oynayan çocuklar, çekirdek eşliğinde dedikodu teyzeler, kutu kutu pense oynayan küçük kızlar, şimdiden özlemiştim

 

Manavcı remzi amcaya selam verip isteğimi söyledim. Burası küçük bir köy olduğu için herkesle tanışmam uzun sürmemiş hemen hemen herkezi tanımıştım. Gözüme çarpan fıstıklı çikolatayı da remzi amcaya uzatığımda alıp poşete kattı.

 

"Ne kadar tuttu remzi amca?"

 

"50 TL" cüzdanımdan bi 100 TL çıkarıp uzattım

 

"Buyur kolay gelsin"

 

"Sağol kızım" para üstünü alıp manavdan çıktım. Yüzüme vuran soğuk hava ile ürperdim. Kasım ayımdaydık ve havalar git gide soğuyordu kışı seviyordum ama soğuğu sevmiyordu-

 

Omuzuma çarpan şey ile dengemi kaybedip düşecektim ki belime sarılan eller ile buna engel oldu. Kısık gözlerimi açtığımda şaşkın şaşkın bana bakan genç bir adam. Kendime gelip hemen geri çekildim.

 

"Pardon hanımefendi, iyi misiniz?"

 

"Ah evet evet iyim sorun yok" Ağzını açıp konuşacaktı ki ben daha ne olduğunu anlamadan yukarıdan düşen saksı ile adam yere yığıldı. Şok içinde olanları izliyordum. Kafamı kaldırıp saksıya atan kişiye baktım. İkinci şok, bu Karen'di. Balkonda kollarını demirliklere yaslamış ve kaşları son derece çatık bir şekilde sigara içiyordu. Ne yaptığının farkında mıydı?

 

"Ya sen ne yaptığının farkında mısını?"

 

"Elim çarptı" Gözlerimi devirdim

 

"O gözlerine dikkat et doktor!" Dedi uyarırcasına

 

"Dikkat etmezsem ne olur?" Meydan okurcasina gözlerimi gözlerine diktim

 

"İnana bana tahmin etmek bile istemezsin" korkmadım değil

 

Yerde kafasını tutmuş acı içinde inleyen adama baktım. Hemen yanına ilerleyip kafasına baktım. Saksı seramik olduğu için baya şişmiş ve kanamıştı, saçımdaki fuları açıp adamın kafasına baskı uyguladım. Bağırdığında yüzümü buruşturdum, bu ne ya erkek adamsın aklıma Karen'in yarasını diktiğim gün yüzünde mimik oynamamıştı, kafamı iki yana salladım.

 

"Beyefendi iyimisiniz?"

 

"Ahh iyim iyim ben, daha fazla rahatsız etmeden gideyim, yoksa erkek arkadaşınız öldürecek beni." ayağıya kalkıp gidiyordu ki Karen'in sesi ile duraksadı.

 

"Şıtt koçum bi şey unuttun sanırım" diyip kafasıyla adamın başındaki fuları gösterdi. Adam hemen başındaki fuları alıp bana verdi ve hızla yanımdan ayrıldı. Sinirle Karen'e döndüm ve sakince konuştum

 

"Neden böyle bir şey yaptın"

 

"Canım istedi"

 

"Canının her istediği şeyi yaparmısın"

 

"O her istediğim şey, eğer değer verdiklerim ile ilgiliyse canım her türlü ister." Kaşlarım havalandı. Bana değer mi veriyordu? Bunun için mi adamın kafasını yarmıştı? kıskanmış olabilir miydi? Hem neden kıskansın ben onun neyiyim ki? Karen bu cümlesi ile beni bu gece düşüncelere boğacağını bilmiyordu.

 

Izmaritini küllüğe bastırıp bırakmış ve bana son bir bakış atıp içeri girmişti. Abimin dediğine göre ailesini küçük yaşta kaybetmişti. Bu çok acı verici bir şeydi, o yaşta ailesinden sevgi beklerken acı almıştı, belkide ondan böyle duygusuzlaşmış. belki bir gün yaralarını sarabilirdim.

 

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp eve doğru yürüyordum ki eve zaten gelmiştim. İstemeden sırıtıyordum aklıma gelen ile kahkaha attım adamın kafasına saksıyı attıktan sonra hiç umursamadan sigarasını içmesi beni sinirlendirmiştim ama şimdi düşününce gülesim geliyordu. Saksıyı bilerek attığına emindim ama kanıtlayamazdım. Eve gittiğimde neden bu kadar geç kaldığımı diyip soru yağmuruna tuttuğunda sonra anlatırım diyip yemek yapmaya kaldığımız yerden devam ettik...

 

*

*

*

*

*

*

*

Beğendiniz mi?

 

Yazdığım en uzun bölüm oldu.

 

Karenin hikayesini okumak istermisiniz. Yaralı kuşum benim🫧

 

Yanlış yazdığım bir yer olursa hemen söyleyin düzeltirim.

 

Oy ve satır araları lütfen bırakın ve unutmayın yorumlarınız benim için değerli ve motive edici 📌🫧

 

Gelecek bölümle ilgili bilgi v.s. almak için instagramdan beni takip etmeyi unutmayın.

 

Kullanıcı adım /sesiz_hayaller6

 

Diğer bölümde Görüşürüz 🫧🫶

Loading...
0%