@sesizhayaller6
|
Beni instagram'dan takip ederek bölümün ne zaman geleceğini daha erken öğrenebilirsiniz, ve soru cevap yapacağım sorularınızı bekliyorum.
İnstagram:sesiz_hayaller6
🕯🕳
"Ay çok güzel olduk" diyip heycanla ellerni çırptı Defne. Kan kırmızısı olan rujumu sürüp dudaklarımı birbirine sürtüm. Boy aynasından kendimi süzdüm, üzerimde siyah askısız, beyaz detayları olan bir mini elbise vardı. Ayakkabı olarakta siyah giyimiştim. Oldukça şık ve çekici duruyordum. Siyah elbisem ve Siyah saçlarım, kırmızı dudaklarımı ortaya çıkıyordu. Saçlarımın altını dalgalandırip salik birakmıştim. Ve bu görüntü beni çok daha seksi gösteriyordu. Masada duran çiçek kokan parfüm şişesini alıp iki fıs boynuma sıktım.
Aynadan bakmayı bırakıp Defne'ye döndüm. O da çok şık olmuştu. Fıstık yeşili ve göğüs dekoltesi olab bir elbise giymiş, kısa saçlarını da maşa ile dalgalandırmıştı. Erkek olsam yavşağacağım ilk kişi Defne olurdu.
"Çıkalım mı?" Diyip masadan çantamı aldım
"Çıkalım." Odadan çıkıp aşağıya indik. Koltukta ayı gibi yayılan abime seslendim.
"Abi biz çıkıyoruz." Koltuktan kalkıp bize doğru yürüdü. Kollarıını açıp üzerimizi süzüerek ıslık çaldı.
"Bu ne güzellik hanımlar" diyip yanımıza geldi.
"Doğuş'tan yeni mi fark ediyorsun?"
"Neyse biz çıkıyoruz hadi Görüşürüz"
"Tamam gidin ama dikkat edin. Bana bakın fazla kaçırmayın ve saat 12'de evde olun, ve o telefonlarda açık olacak, şimdi gidebilirsiniz"
Evden çıkıp kapının önündeki takxiye bindik. Abimin arabasını almadık çünkü sarhoş halimizle araba süremezdim. Kulübe yaklaştığımız da üstümü başımı düzeltip arabadan indik. İçeriye girecektim ki defnenin kolumdan tutması ile ona döndüm.
"Fotoğrafımızı çeksene benim telefonumun şarjı az" Fotoğraf çekmeyi çok severdi, fırsatçıydı da her hareketimi çekmek zorundaydı. Onun sayesinde fotoğraf çekinmeyi seviyorum.
"Tabiki" diyip Fotoğraf çekmeye başladık.
Kapıdan girdiğimizde burnuma gelen kötü koku ile yüzümü buruşturdum. Seviyorum ama kokusuna midem bulanıyor, bi türlü alışamıyorum. Kalabalıktı ve bu yanını seviyorum. Defne'ye dönüp konuştum
"Defne sen oturmak için bir yer bul ben içecek alıp geliyorum." Başını salkadığında önüme dönüp ... içecekleri alıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Defne'nin nerde olduğunu görüp ilerliyordum ki göz göze geldiğim asker ile adımlarım yavaşladım. Onun burda ne işi vardı? O böyle yerlere gelirmiydi? Üzerinde siyah bir gömlek kolları kıvrilmıştı, siyah bir kumaş pantolon giymişti, ağız sulandırıcı kol kasına daha sonra ela gözlerine, siyah gözlerimi kısip baktım.
Tim arkadaşları ile gelmişti. Yanındaki arkadaşları kahkahalarla güluyorlardı ama o hiç oralı değilmiş gibi beni süzüyordu. Defnenin yanına geldiğimde timde olan Gökalp ile gülerek bir şeyler konuşuyordu. Masadakilere selam verip oturdum hepsi beni tanıdığı için masaya oturduğumda yabancı gözlerle bakmamışlardı. Yanına oturup gözlerimi masada olan kişilerde gezdirdim. Gördüğüm kızıl saçar ile duraksadım. Uff bu kız çok güzeldi sanırım askerdi. Asker olmasına rağmen bakımlı ve kusursuzdu beline kadar gelen kızıl saçları güzelliğine güzellik katmış. Masaya bıraktığım rakı bardağını kafama diktim.
Geldiğimden beri bakışları benden ayırmayan askere gözlerimi bende onun gibi diktim. Kollarını göğüsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu, yanında oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi.
Defnenin zoruyla dansa kaldırilmıştım, hiç benlik değildi ama şimdi kalabalığın için girdiğimde birden gelen istek ile kabul etmiştim. Delicesine dans ediyorduk, kalçam ağırmaya başlamışti. Defneye bir el atmam gerekiyordu çünkü şu an kendini kaybetmiş bir adamla birlikte dans ediyordu. Ona doğru gidecektim ki koluma yapışan adam ile durdum. Elimi çekmeye çalışıyordum ama sülük gibi yapısmış bırakmıyordu. Adamın yüzüne inen yumuruk ile sedelenip tere düşmüştü, insanlar yere düşen adama bakıp tekrar dansa devam etmişlerdi, etraf o kadar kalabalıktı ki ine atsan yere düşmezdi,
Kolumdan naif bir şekilde tutan karene bakıp sırıttim. Geldi yine kahramanım. Bir eli ile çantamı bir eli ile kolumu tutup dışarıya çıkardı. Rüzgarın yüzume hücum etmesiyle tenim buz gibi olmuştu. Kolumu kalın ellerinden kurtarıp birbirine doladım. Ve yola devam ettim o da büyük ihtimalle arkamdan geliyordu omuzlarımda hissettiğim sıcaklık ile rahatladım, burnuma gelen ağır toprak kokusu ile gözlerimi kendiliğinden kapandı, zaten yarı sarhoştum bu koku ile tam sarhoş olmuştum. Aşıri güzel kokuyordu kendime gelip gözlerimi kısıp açtım. Biraz ısinsam da bacaklarım donuyordu, bu havada böyle giyinmem akla kâr değildi.
"Ya ne yapıyorsun? Ben daha dans edecektim!" dedim kızgınlıkla gözlerim yarı açık yarı kapalıydı.
"Kıvırta, kıvırta o kalçan yerinden çıkacak şimdi" dediğinde sırıttım, saçımdan bir tutam alıp ellerimle oynamaya başladım daha sonra yanına sokulup cilveli sesim ile konuştum.
"Sen beni mi izliyordun?"
"İzlememek mümkün değil!" Kulübün önünde olduğumuz için sesler hala geliyordu ve kısık söylediği cümleyi pek duymamıştım. Tekrar
"Duymadım yüksek konuş!"
"İzlediğim falan yok! Gözüm kaymış"
"Tabi tabi, basbaya izliyordun işte neyi inkar ediyorsun ki?" Diyip mızmızlanıyordum hayir yani izliyorum dese ne olurdu ki. Hala kolumu tutuyordu ve o kadar sıcaktı ki tenimde sadece tuttuğu yer sıcaktı. Arkasından topuklu ayakkabıyla zor yürüyordum, ayakkabı ayağımın arkasına vurduğu için postu kalkmış ve kanamıştı. Yerimde durmam ile karen de durdu ne oldu dercesine kafasını salladığında Eğilip ayakkabımın arkasını gösterdim. Yüzünü buruşturup önüme geldi gözüme bakıp hiç düşünmeden beni kucağına aldı. Ağzımdan küçük bir çığlık kaçsada takmayıp boynuna sarıldım yüzümü boynuna gömüp onun o eşsiz kokusunu içime çektiğimde toprak kokusu burnuma daha yoğun gelmişti ve bu benim sırıtmama neden oluyordu
"Oh çok güzel kokuyorsun" kafam gidikti ne dediğimi bilmiyorum. Bu cümleleri bilinçsizce söylüyordum. Kokuyu daha fazla almak için ona biraz daha sokuldum. Boğazından adem elması hareket edecek şekilde sertçe yutkundu. Kafasını yan çevirmesiyle gülümsedim. Huylanıyordu.
"Yapma!" Arsız gibi tekrar sokuldum daha sonra burnuma değen zincir ile kapalı olan gözlerimi kısarak açtım bulanık görüyorum. Ne olduğunu merak ediyorum, elimi ensesinden çekip iki tane açık olan düğmeden elimi daldırıp içine soktum. Zincirin ucunu bulmaya çalışıyorum.
"Ne yapıyorsun kızım? sapik mısın? çek elini!"
"Hah tamam tamam buldum" Elime değen zincir ile tutup çektim tabi eleme değen kaslar ile sürterek çekmiştim. Of çok güzeldi. Gömleğinin içinden çıkardığım zincire baktığımda bunu bir künye olduğunu anladım. Hemen doğum tarihine baktım 20.02.1996'de doğmuştu, gençmiş. Bulanık gören gözlerim adına takılmıştı. Korel mi?. Adı korel miydi?
"Senin adın korel mi?"
" Korel mi? O da nerden çıktı. Adım Karen" başımı sallayıp kafamı tekrar boynuna gömdüm. Bir insan bu kadar da mı güzel kokabilir. dudaklarım hafiften boynuna değiyordu ve bu istemsizce hoşuma gidiyordu. Arabanın önüne geldiğimizde tek kolu ile beni tutup diğer kolu ile arabanın kapısını açtı ön koltuğa eteğime dikkat ederek bıraktı ve kapıyı kapatıp arabanın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna oturdu. Emniyet kemerini takip bana döndü be de sırıtarak ona bakıyordum. Gözleri dudaklarıma kaldığında bir iki saniye baktıktan sonra boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı.
"Rujun kaymış" arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.
"Hayatımız kaymış, rujum kaysa ne olur" dedim dişlerimi gösterip sırıtarak arkadan çantamı alıp aynamı ve gelmeden önce sürdüğüm rujumu çıkarttım. Aynayı dudaklarımı görebileceğim bir hizaya getirip taşan yeri silip tekrardan tazelemek başladım. Aynayı çantama bırakıp önüme dönüyordum ki karenin bana olan bakışlarını fark edip ona döndüm. Yüzümde eksilmeyen sırıtmam ile, Ellerimbenden izinsiz onun kafam kadar olan kasları gördüğümde parmaklarım keşfetmek istercesine teninde dolanmaya başladı.
"Bi rahat dur rahatt!" Omuzlarımı kaldırıp indirdim, ve tekrar kol kasına dokundum çok zevkliydi, başımın ağırmaya başlamasıyla kafamı arkaya yaslayıp kareni izlemeye başladım. Allah var yakışıklıydı, yeni çıkmaya yüz tutmuş olan sakalları, her hali ile güzel olan saçları, buğday teni ve dolgun dudakları ile bir doğal âfetti, taş görse çatlar. Sanki gözümü kırpsam her anı kaçırıyormuşum gibi göz kırpmadan hayranlıkla ona bakıyordum.
Direksiyonu avucunun içiyle çevirdiğinde gözümü almadan ona baktım. Ellerimi çenemin altına bırakıp pür dikkat oni izlemeye başladım. Birden aklıma gelenle kaşlarımı çattım. Defne, defne nerdeydi? Arabanın arka koltuğuna baktım yok, orda da yoktu, defneyi unutmuştuk çok kılacaktı bana telaşla karen'e döndüm
"Defneyi nerde? Onu unuttuk" elimi anlıma vurup ofladım.
"Merak etme Gökalp eve bırakacak onu" başımı sallayıp onu izlemeye devam ettim. Kaşları çatık bir şekilde arabayı kullanıyordu, her zaman kaşları çatiktı ben bu kadar kaşımı çatsam ya başım ağrır yada gözlerim. Uykum yavaş yavaş geliyordu gözlerim de kapanmaya başlamıştı, arabanın durduğunu hissettiğimde gözlerimi açmadım. Arabanın kapısı açılıp arabadan indi tek gözümü açıp ona baktım arabanın önünden dönüp kapımı açmasıyka gözlerimi kapattım. Bir kaç saniye durduktan sonra Eğilip beni kucağına aldı tek kolu ile beni taşıyıp arka Koltuktan çantamı aldı daha sonra apartmana girdi. Saat epey geç olmuştu ve bu saate abimin kış uykusuna uyuduğunu bildiğim için karen'in beni kucağına almasına izin vermiştim. Yine o muazzam kokusu burnuma gelmişti. Bir ara parfümünü sormayı aklıma kazımıştım. Merdivenlerden çıkarak evin önüne gelmiştik ilk önce çantanın içine bakıp anahtarı çıkardı. Evden çıkmadan son dakika anahtarı aldığım için kendimi alkışlıyordum. Anahtarı sessiz bir şekilde anahtarlığa sokup çevirdi. Kapıyı açıp ayakkabısı ile hiç düşünmeden yürüdüğünde sinirden göğüsünü yumuruklamamak için kendimi zor tutuyordum. Ya ben daha dün temizkemiştim sesiz bir şekilde merdivenleri aşıp odama doğru yürüdü, kapıyı yavaşça açıp odaya girdi kafasını omuzuna çevirip bana baktığında nefesi dudaklarımıa değiyordu. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki duyacak diye çok korkuyordum. Bana bakmayı kesip yatağa rahat bir şekilde bırakıp çekildi. Ayaklarımda hissettiğim ellerle sırıttım bu adamın düşünceli yanını seviyordum. Ayakkabıyı çıkarıp köşeye bıraktı. Üzerime battaniyeyi örtüp yüzümde dağılan perçemlerimi kenara itti. Dokunuşları çok naifti, kapanmak için deliren ve cayır cayır yanan gözlerimi kapattım.
🕯🕳
Başıma giren ağırı ile elim direkmen başımı tutmuştu. Kafam çatlıyordu yataktan doğrulup kalktım. Üzerimde hala dünkü elbisem vardı. Bir toka yardımı ile saçlarımı tepeden bağladım. Aynanın karşısına geçtiğimde yüzümü buruşturdum, makyajla uyuduğum için yüzüm berbat bir haldeydi. Hemen banyoya girip saçlarımı güzelce yıkayıp bedenimi lifleyip fazla oyalanmadan banyodan çıkıp bornozumu üzerime geçirdim, tekrardan odaya girip dolabımdaki beyaz yünlü kazak ve Siyah geniş pantolonu üzerime geçirdim. Ayna'nın karşısına geçip saçlarımı fön makinesi ile kurulamaya başladım. Başım hala ağrıyordu dün'e dahir hiçbir şey hatırlamıyordum, hafızamı zorluyorum ama yok. Saçlarım kuruduğundan emin olup makinenin fişini çektim. Çantamın içindeki telefonu alıp aşağıya indim, salonda kimse yoktu, telefonuma baktığımda saatin 13:10 olduğunu gördüğümde abimin gittiğini düşündüm. Defne'nin odasına adjmlayıp kapıyı açtım ama defnede yoktu yatağı hiç bozulmamış. Tekrar telefonu açıp defneyi aradım, nerdeydi bu kız? Meşguldü tekrar aradım ama sonuç yine aynıydı. Git gide meraklanmaya başlamıştım. Telefonumun çalması ile hemen baktım ama Defne değildi tanımadığım bir numaraydı. Açıp kulağıma verdim.
"Alo"
"Alo Hilal" defnenin sesi ile hemen konuştum
"Defne nerdesin kızım sen?"
"H-hilal şu an çok kötüyüm lütfen yanıma gel" diyip ağlıyordu sesititremişti ne olmuş Olabilirdi ki?
"Ne? ne oldu?"
"Telefonda anlatamam, geçen gittiğimiz cafe'ye gel hemen" ağlaması hızlandığında kendimi kötü hissetmiştim.
"Tamam sakin ol hemen geliyorum" diyip telefonu kapatım. Hemen kabanımı ve çantamı alıp evden çıktım. Korkuyordum ona bir şey olacak diye gözlerim dolmuştu, Defne ağladığında kendimi tutamayıp bende ağlıyordum. Durakta bir takxi durdurup bindim. Cafe çok uzak değildi o yüzden takxi ile hemen giderdim. Geçen 10-15 dakikanın sonunda takxi durmuştu hemen inip cafe'ye girdim gözlerimi etrafta gezdirdiğimde karşılaştığım kızarmış gözler ile hemen o tarafa yürüdüm. Defnede beni görmüş olacak ki hemen kalktı ve bana sımsıkı sarılıp ağladı. Dünkü elbise üstündeydi kaşlarımı çattım. Evede gelmemişti geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri ağlamaktan şişmiş, göz merçeği kırmızilaşmıştı. kolundan tutup masaya otturttum. Kabanımı çıkarıp omuzlarına örttüm.
"Şimdi bana ne olduğunu en başından anlat" gözlerinden bir damla yaş geldiğinde hemen onu sildim. Derin nefesler alıp konuşmaya başladı.
"Ben... yani biz gökaple bir şey yaşadık"
"Anla işte hilal"
"Öpüştünüz mü?"
"Hayır ilerisi"
"Ön sevişme?"
"İlerisi"
"OHAA!" Sesimin ayarı biraz fazla kaçtığı için etraftaki insanlar bana dönmüştü önüme dönüp boğazımı temizledim
"Nasıl oldu bu"
"Hilal bilmiyorum kafam o kadar gidik değildi. O an yaptığım her hareket bilinçli yaptım,çok utanıyorum"
"Böyle hissedeceğini bilse eminim ki Gökalp dün gece sana engel olurdu"
"Sormuştu zaten bana isteyip istemediğimi, diretmişti de ben düzgün düşünmeyecek kadar salaktım"
"Hiç beklemiyordum, şoktayım şu an"
"Peki ona karşı hiç mi bir his yok içinde"
"Yok, sadece bir gün beraber takıldık gibi bir şey oldu. Ne hissi olabilir ki?"
"Bilmem," önümdeki sıcak çikolanın içindeki kaşıkla oynamaya başladım. "Aşk zaten bir anlık çarpilma hâlidir. Karşındakinden bir anda etkilenirsin." Hiç aşık olmamıştım ama ne olduğunu biliyordum
"Senin o dediğin hoşlantı bebeğim. Aşk daha uzun süreç gerektirir."
"Hoşlanmadın mı yani Gökalp'ten?"
Kısa bir an bakışları uzaklara kaydı. Kendi içinde bir tartışma yaptığını fark ettiğimde istemsizce imayla gülümsemiştim. Birkaç saniye süren bu hesaplaşması bittiğinde bakışları tekrardan beni bulmuştu. Aynı toprağı andıran kahverengi gözlerinde bir belirsizlik vardı. Sıkıntıyla konuştu. "İnan hiç bilmiyorum"
En azından direkt hayır dememişti.
"Pişman mısın peki?" Kaşlarını çattığında çok soru sorduğumu anlayıp ağzıma fermuarı çekip sustum.
"Başka şeyler konuşalım unutmak istiyorum"
"Olur" diyip sıcak çikolatamdan bir dudum almıştım ki aklıma dank edenle he hemen konuştum. "Defne senin bugün okul için görüsmen yok muydu?" Hemen ayağıya kalktığında bende kalktım çantamdan cüzdanımı çıkarıp hesabı ödedim.
Defne artık burda tamamen taşındığı için mesleğinde burda yapmak istemişti. Mesleği öğretmenlikti zaten bu köyde öğretmen sayısı azdı. İyi olmuştu sonuçta çocuklarında bir hayali vardı. Hepsi birbirinden kıymetli bir cevherdi gözümde. Hepsinin farklı yaşantısı, farklı hayalleri ve farklı dünyaları vardı. Cafe'den çıkıp bir takxi çevirdik hiç zaman kaybetmeden binip okula doğru ilerledik.
* * * * * * * *
Beğendiniz mi?
Bölüme kısa diyorsunuz, yapabildiğim kadar yazıyorum sizin 10 dakikada okuduğunuz bölümü ben 6 7 saatte yazıyorum. Lütfen anlayın🙏
Neysss tekrar ediyorum lütfen beni instagram'dan takip edebilirsiniz. Sorular sormanızi ve cevaplamak istiyorum. 🥹
Kullanıcı adım /sesiz_hayaller6
Defneden böyle bir şey bekliyormuydunuz?
Defne çapkın Gökalp Defne'den daha çapkın 😄
Karen ve Hilal hakkında ne düşünüyorsunuz?
Neyss kendinize çok iyi bakın
🫵 sizi seviyorum 🫶 |
0% |