Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@sessizciglik

 


​​​​​​Merhabalar, ben geldimmm🙋🏼‍♀️🤗

 

Görüşmeyeli nasılsınız, neler yapıyorsunuz?

 

Uzuuuuun bir aradan sonra yeni bölüm sizlerleeee🤗🌸 🥰

 

Yeni bölüm geç geldiği için kusura bakmayın. Memleketten yeni geldim, erkek kardeşimin düğünü vardı. Öyle olunca burayla ilgilenmeye pek zamanım olmadı. O yüzden hemen sizi daha fazla beklemeden yeni bölüm atmak istedim.📝✍️

 

İyi okumalar📖🥳

 

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın lütfen, her görüşünüz benim için önemli çünkü....🥰

 

 

 

İmtihan dünyası burası, Şükür ister, Sabır ister, Tevekkül ister. Öldüm bittim dediğin anda gelir en güzel mucizeler...

 

 

Gözlerimi telefonumun çalan alarm sesiyle açtım. Alarmı kapatarak saate baktım. 07:00'ydi. Her zaman bu saatte kalkar, kahvaltıyı hazırlardım. Ama şimdi ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp giyinme odasına geçtim. Valizimden giyeceğim kıyafetleri çıkarttım. Hala yerleştirememiştim bir türlü valizimi. Elim gitmemişti daha doğrusu eşyalarımı çıkartmaya. Ne olacağı belli değildi. Belki istenmeyecek ve gidecektim buradan. Herşey zamana bağlıydı. Valizimi kapatıp çıkarttığım toz pembe sweatshirtü ve açık gri olan bilekten süngerli eşofmanı giydim. Altınada vazgeçilmez olan beyaz spor ayakkabılarımı giyip aynadan kendime bakıp odaya geri döndüm. Her zaman rahat giyinmeyi severdim. Bu yüzden hep spor giyiniyordum. Odaya girince tekrar saate baktım. 07.30'du.

Saat hala erkendi. Aşağı inmek istesem ne ile karşılaşacağımı bilemediğim için inmeye çekiniyordum. En iyisi salıncağa oturup dışarıyı seyretmekti. Hem belki o zamana kadar herkes uyandırdı. Birden aklıma dün gece salıncakta oturup müzik dinlediğim geldi. Ama sabah yatakta uyanmıştım. Kesik kesik bir kaç şeyler hatırlar gibi oldum. Birinin kulaklıklarımı çıkarıp kucağına alıp yatağa yatırdığını ve çok güzel bir parfüm kokusunu hatırlıyorum, gerisi yoktu. Belkide Egemen Bey'di.

Evet o olabilirdi, çünkü diğerlerinin yanıma uğrayacağını sanmıyordum. Düşüncelerimden sıyrılıp dışarıyı seyre daldım. O sırada orta yaşlarda bir amca ilişti gözüme. Çiçeklerle ilgileniyordu. Bende severdim çiçekleri, ve çiçeklerle ilgilenmesini. Birden gelen istekle bahçeye amcanın yanına gitmek istedim. Ayağa kalkıp odadan sessiz adımlarla çıkıp, kapıyı kapattım. Merdivenlerden sessizce inip bahçeye doğru açılan kapıya ilerledim. Adımlarım gidip gitmemek arasında çekimserlik yaşarken amca beni farketti ve başını ilgilendiği çiçekten kaldırıp bana baktı gülümseyerek.

 

-"Sen Egemen Beylerin karışan kızısın herhalde?" Dedi.

 

Başımı salladım "evet" dercesine. Ardındaki baktığım çiçeklere .çevirdi başını.

 

-"Çiçekleri çok mu seviyorsun?" diye sordu bu seferde

 

Yine başımı salladım "evet" manasında. Tekrar gülümseyerek

 

-"Madem çiçekleri seviyorsun, bana yardım etmek ister misin?" diye sorup ardından,

-"Benim adım Mustafa bu arada kızım. Mustafa Amca diyebilirsin bana." Dedi.

 

Başımı sallayıp cebimden telefonumu çıkarıp,

 

-" Benim adımda Asude Mustafa Amca, tanıştığıma çok memnun oldum. Tabi ki yardım etmek isterim sana seve seve"

 

yazıp telefonun ekranını ona doğru çevirdim. Telefonu neden uzattığımı anlamadı ilk başta ama ekrandaki yazdıklarımı görünce anladı neden telefonu gösterdiğimi. Okuduğunu anlayınca geri çektim telefonu. Bakışlarını bana çevirip gülümsedi tekrar.

 

-" Bana yardım etmek istiyorsun madem gel bakalım, eldiven vereyim sana. Çiçeklerin kuruyan yapraklarını temizleyelim." dedi ve ardından yürümeye başladı.

 

Bende onu takip ettim peşinden. Küçük bir kulübeye girip elinde paketli eldiven poşetiyle çıktı geri. Paketi bana uzattı almam için. Hemen elinden alıp giydim eldivenleri. Bu aceleci halime güldü. Tekrar yürümeye başladı, bahçenin arka tarafına doğru gidiyorduk sanırım. İlerde gülleri ve çiçekleri görünce anladım nereye gideceğimizi. Güllerin önüne varınca eline aldığı bağ makasının birini bana doğru uzattı. Hemen aldım elinden. Nasıl yapmam gerektiğini gösterdi ilk önce, sonra benim yapmamı bekledi. Onun yaptığı gibi yapınca gülümseyip

 

-"MaşaAllah, elinde pek yatkınmış, hemencecik kavradın yapmayı." dedi.

 

Evet elim yatkındı, çünkü çiçekçide çalışıyordum okuldan hariç zamanlarda. O yüzden çok seviyordum çiçeklerle ilgilenmesini. Odadaki kalmak istemeyişim bundandı. Bana dertlerimi unutturuyolardı. Çiçeklerle ilgilenip olanları unutmak istedim bi an. Ondandı kendimi dışarıda bulmam. Ben yine düşüncelerime dalmışken, Mustafa Amca'nın sesiyle ona doğru baktım.

 

-" Sana bir kıssa anlatmamı istermisin kızım?" Diye sordu.

Başımı salladım. Anladı evet dediğimi.

 

-" Hz Eyüp Peygamberin hikayesini bilir misin?" Diye sordu.

Sağa sola salladım başımı "hayır" diye.

 

-" Tamam o zaman onu anlatayım" dedi ve başladı anlatmaya.

 

"Hz. Eyüp (a.s.), büyük bir servet ve çok sayıda çocuğa sahip, sağlıklı ve mutlu bir peygamberdi. Allah’a olan bağlılığı ve ibadetleri ile tanınırdı. İnsanlara daima iyilik yapar, yoksullara yardım ederdi. Ancak Allah, Eyüp Peygamber'in imanını ve sabrını sınamak istedi ve onu çeşitli imtihanlarla denemeye başladı.

Önce, Hz. Eyüp’ün bütün mal ve mülkü çeşitli felaketlerle yok oldu. Büyük çiftlikleri, sürüleri, ekinleri ve tüm serveti birer birer kayboldu. Bu büyük kayba rağmen Eyüp Peygamber, Allah’a olan bağlılığını ve sabrını kaybetmedi. Allah’ın verdiği her şeyin yine Allah’a ait olduğunu biliyordu.

Ardından daha büyük bir imtihan geldi: Tüm çocuklarını bir felaket sonucu kaybetti. Bu ağır kayıp, Eyüp Peygamber’i derinden yaraladı ancak o, yine de sabrını koruyarak Allah’a sığınmaya devam etti.

Son olarak, Hz. Eyüp ağır bir hastalığa yakalandı. Vücudunda yaralar çıktı, çok acı çekti ve insanlar ondan uzak durmaya başladılar. Hatta bazıları onun günahkar olduğunu düşünerek ondan uzaklaştılar. Ancak Eyüp Peygamber, bu hastalık döneminde bile Allah’a olan inancını ve duasını sürdürdü. Şikayet etmedi, sabırla Allah’tan yardım diledi.

Hz. Eyüp, dua ederek şöyle yalvardı:

"Ya Rabbi! Zarar gerçekten bana dokundu ve sen merhametlilerin en merhametlisisin." (Enbiya Suresi, 83. Ayet).

Allah, Eyüp Peygamber’in bu sabrını ve imanını gördü ve ona yardım etti.

Allah, Hz. Eyüp’e, ayağını yere vurmasını ve çıkan suyla yıkanmasını emretti. Eyüp Peygamber, Allah’ın emrini yerine getirdiğinde mucizevi bir şekilde hastalığından kurtuldu ve sağlığına kavuştu. Allah, ayrıca ona kaybettiği mal ve mülkünü, çocuklarını ve daha fazlasını geri verdi.

 

Bu olaydan sonra, Eyüp Peygamber’in sabrı ve Allah’a olan sadakati, insanlara örnek olarak anlatılmaya devam etti. Hz. Eyüp, her türlü zorluk karşısında sabırlı olmanın ve Allah’a tevekkül etmenin önemini öğretti."

 

"İşte bundandır ki kızım, başına bir bela veya musibet geldiği zaman üzülüp isyan etme. Neden beni buldu deme. Cenab'ı Allah'ın bir lütfu sayıp onu baş tacı et. Biz bilemeyiz neden başımıza geldiğini. Belkide Rabbim daha güzelini vermek için sana bu imtihanı vermiştir. Senin sabrını ölçmek istemiştir. O yüzden elinden gelenin en iyisini yapıp tevekkül et ve Cenabı Allah'a bırak. Şikayet etme. İsyanda bulunma.

Sen konuşamıyorum, İnsanlar bana acıyarak, üzülerek bakıyolar diye üzülüyorsundur ama Belkide Rabbimin ikramı yakındır. Çünkü her şeyin en iyisini "O" bilir.

O yüzden üzülme, ve Allah'a bırak" deyip hikayeyi sonlandırdı.

 

Bu arada bi bağırış sesleri doldurdu etrafı. Ne olduğunu anlamak için bahçenin diğer tarafına doğru koştuk Mustafa Amcayla.

Biri "Asude" diye bağırıyordu. "Gitmiş, yok hiçbir yerde yok " diyordu.

Birden bizi farkettiler.

Hemen Ceyda Hanım koşarak sarıldı birden bana.

-"Gittin sandım, bıraktın sandım, göremedim seni hiçbir yerde" dedi ağlayarak....

 

 

Bu bölümde aile fertlerini pek koymak istemedim. O yüzden Mustafa Amcayı ekledim.

Sizce nasıl olmuş

Hz. Eyüp Peygamberin kıssasını bilenler var mıydı aranızda?👉🏻

Kıssayı ilk defa okuyanlar👉🏻

Güzel yorumlarınızı yazmayı ve yıldıza basmayı unutmayın lütfen 🤗 🥰 🌸

 

 

 

Loading...
0%