Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@sessizhikayelerim

16. Bölüm

Çok bir uzun yol aldıktan sonra uyumaktan sıkılıp gözlerimi açmaya karar verdim. Gözlerimi araladığımda Hürkan'ın kucağında merdivenden yukarı çıkıyorduk. Çok yorgundum. Hala elimi nasıl kana buladığımın şokunu atlatıyordum. Ben ne yapmıştım? Aklıma gelen her saniye gözlerimin önünden geçiyordu. Ben her seferin de bunları mı yaşayacaktım? Korku hissediyordum. Bedenimin iliklerine kadar korku hissediyordum. Bundan sonra tek başıma kalacak gibiydim. Belki de böyle olmalıydı. Evet belki de ben insanların içindeyken farklı biri oluyordum. Her neyse. İç sesimi susturduktan sonra Hürkan'ın beni yatağıma bıraktı ve yaralı bir kuş gibi elimden tutup uyumamı bekledi. Ben ise bu anın tadını çıkarmak istesem de uykuma esir kalmıştım.

                                                                       ***

Gözlerim kapandı, her seferinde korktuğum rüyam tekrar tekrar başlıyordu. Küçük bir kız, elinde onunla elişiler süsler yaptığı makası, ve iki dakika içinde etrafa bulaşan kanları. Etrafında hiç kimse yok. Tekli yatak odasında her adımını güçlükle atar... Odasının en kenar kolonlarından birine sağ elinde süslü makası sol eli soğuk fayans yerlerinde. Soluk gözleriyle son bir kez odasına baktı. Odanın kapasından olduğu yere kadar gelen kan izleri kendi bedenine aitti. Gözünden düşen sıcak damla tenini yakmıştı. Kendi sonunu kendi getirmişti. Ki oncada bunu o dışında herkes bilerek istiyerek yapmıştı. Kimse onu görmezken kendini dışardan izledi. Gözlerinin nasıl git gide karardığını hayal etti minik kız. Unun için dünya berbat insanlarla doluydu. Oysa o her seferinde daha iyi olmaya çalışırdı. Ancak bir süre sonra kendini tutamıyıp böyle bir şey yapmıştı. Bunun bir insanın çocuk ruhu olduğunu o bile bilmiyordu. Evet bu Merve'nin yani benim tertemiz ruhlu çocuk kalbiydi. Ama o kendi sonunu getiren küçük kıza dehşet dolu gözlerle bakıyordu. Bunu o da istemiyordu. Ama ne aksi o anda hem ben hem de küçük kız kendini bırakmıştı. Kız yattığı koyu renkli kan göletinin ortasından bana seslendi. " Sende dene..." dedi. Orada onun sim siyah gözlerine baktım. Sonrasında simsiyah bir boşluğa düşmeye başladım. Sonsuzluğa.

Sıçrayarak uyandığımda Hürkan yanı başımdaydı. Elimi sıcak eliyle kavradı. Ağlamaya başladım. Bunu görünce oturduğu yerden kalkıp yatağı tek eli ile destek alarak sarıldı bana. O bana iyi geliyordu. Her ne kadar kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışsam da çökezleyip yere düşüyordum. Özgürlüğümün içinde kapana kasılmıştım. O sadece bana uzatılan bir el değil tek eldi. Bunlar aklıma geldiği an ağlamam şiddetle artıyordu. Evet korkuyordum ve korku gerçekten beni yormayı çok iyi biliyordu. Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim, ve Hürkan'ın güven veren kokusunu içime çektim. Ona tutunmak beni rahatlatmıştı. Nefeslerimizin karıştığı ve aynı zamanda küçük kızın kendi canına kıydığı odanın aynı olması beni üzüyordu. Evet ilk defa birinin yanında ağlayıp gözlerimi silmiştim. Hürkan bana özenli bakışlar atıyordu. Bende ona tebessüm ederek teşekkür ediyordum. Evet ona teşekkür edecek gücüm yoktu. Ona gülebilir ona sarılabilirdim. Ama ona teşekkür ederim bile diyemiyordum. Gücüm tükenmişti, artık ne konuşmaya ne de ses yapmaya gücüm vardı. Bazı şeyler hayatıma giriyor bazı olaylar unutulmaya çalışılıyor ve bazıları çıkıp gitmiş gibi davranıyor. Ne acı değil mi? Kalbiniz zorlanıyor sıkışıyor. Ne acı, benim bir ailem yok, ne acı benim bir yaşama amacım yok. Sizce acıtmıyor mu?

Başımı Hürkan'a çevirdim. "Çok düşündüm. Neden ben diye, çok acıttı dokunduğum dalın kırılması. Çok acıd-" sözümü yarıda böldü. "Artık düşünme yeter. Yeter Merve canını boşa yakıyorsun. Canını yakan kimse olmıyacak artık. Sen güçlüsün. Ben varım. Tamam mı ? Artık ağlama çünkü arkanda bir dünya var. Tüm herkes sussun sen konuş tamam mı?" Başımı salladım. Sesimi çıkaramadım. Boğazımda ki düğümler her konuşmak istediğimde daha da düğümleniyordu. Ne oluyordu acaba bana? Kimse beni anlamazdı. Ben yine kendime kalmıştım. Onları artık yanımda istemiyordum. Korkuyordum. Her ayak sesinden, her kalp atışından.

Ama onun ki farklıydı. O farklıydı. Onun kalp atışı, nefes alış verişi kısaydı. Farklıydı. Bazen beni korkutuyordu. Nefesi babamınkine çok benziyordu. Ben her seferinde korkuyla uyandığım kabusların sebebi sanki yanı başımdaydı. Hepsi öldü ama. Ağabeyim, annem babam. Korkuyordum. Tek olmaktan. Bir baba ve anneye sahiptim şu an farklı bir anne babaya. Onları seviyorum, ama onları daha çok özlüyorum. Ağabeyimi ve annemi.

Başımı salladım. Ona tutunarak ayağa kalktım. Yürüyecekti ki onu yanımda tuttum . Gözlerimin içine baktı. Bende onunkilere baktım. Siyaha dönük kahverengileri çok çekiciydi. Gözleri sonsuzluğa açılıyordu. Beni sonsuzlukta ki cennetine davet ediyordu. Acaba benim hakkımda ne düşünüyordu. Ne diyebilirim ki, ona tutunmak istiyorum. Belki de oda bu dalı kökünden sökecekti. Korkuyla sözlerini bekledim. Ama aniden nefes almamaya başladım. Hürkan panik yapmıştı. Ömer ve Bora'nın adlarını haykırdı. Anında oda kapısında Bora ve Ömer belirdi. Uzun bir süre nefes alamadım. Boğazımı tutuyor nefes almaya çalışıyordum. Bir süre alıp kenetleniyordum. Başımın döndüğünü hissettim. Gözlerim kararıyordu. Acıma dayanamadım ve gözlerimi kapatarak boşluğa düştüm.

 

"Anne," dedi küçük kız. "Babam beni bulabilir mi?" dedi gözünden bir damla yaş akarken. Yaş gözlerinden yanaklarına bir yol izledi. Annesi ise susup sessiz kalmıştı. Her ikisi de korkuyordu. Kim korkmaz ki? Canı yanıyordu onlarında. En çokta annesinin. Yavrusunu babasından saklamak yüreğini param parça ediyordu. Ne olurdu ki bir az normal aile olsalardı. Sessiz kalamadı. " Merak etme canım. Bir şey olmayacak bu sefer. Ben babanı tutucam sende ağabeyinin yanına gideceksin tamam mı ?" başını salladı küçük kız. Başka çaresi yoktu. Her seferinde yakalanıyordu babasına. Her seferinde daha çok canı yanıyordu. Ama çocuk kalbi el vermiyordu. Daha altı yaşı vardı. Kimse bilmez okula gitmez evde otururdu. Hep aynı hayali kurardı. Okula gidip arkadaş edinmek saçma sapan hareket etmek isterdi. Ama ona engel olan babasına kayıtsız kalmak zorunda kalırdı. Ağabeyi her gece eve babasına yakalanmamak için geç saatte gelirdi. O günde aynı zamanda kardeşimi yanına alacak ve babası evden gidene kadar eve girmiyecekti. Babasının ne kadar sinirleneceği aklında canlanıyordu. Açık konuşmak gerekirse babasından korkmuyordu. Babasını acınası bir hayatı olduğu için bunu onlardan çıkarıyordu. Korkmuyordu. Kardeşi aklındaydı. Annesi ve kardeşini nasıl kurtarabilir onu düşünüyordu. Ama bu neredeyse imkansızdı. O iti kopuk adam onları nereye kaçarlarsa kaçsın bulurdu. Korkuya mahkum olan annesini kurtarmak onun en büyük hayaliydi. Daha 16 yaşında olmasına rağmen annesine sahip çıkmak onun yazılı olmayan göreviydi. Bunun o da farkındaydı. Ama elinden bir şey gelmiyordu. Sadece o günü atlatmak şu anki istediği tek şeydi. Ve bunu yapacaktı. Ama herkes gibi oda olanlardan habersiz idi.

Küçük kız mutfakta annesinin hazırladığı son yemeği olduğunu bilmeden yemek yiyordu. Aniden evin kapısı ardına kadar açıldı. Babası kapıda elinde bir silahla annesine tutulu bir vaziyette bakıyordu. Bu korkutucuydu. Annesi arkasını dönmesi, çığlık atması ve patlama sesi aynı anda olmuştu. Bu korkutucu ses onun ürkmesine neden oldu. Babası mutfak dolabından bir kutu alkol alıp oturma odasına geçti. Oda olacakladan habersizdi. Küçük kız ayağa kalktı. Annesinin cansız bedenine baktı ve gözlerini açtı. Bunun anlamsız olduğunu düşündü. Sonrasında ise kıkırdamaya başladı. Çatal bıçak yerinden büyük bir ekmek bıçağını elleri ile süzdü. Korkutucuydu, bunu hiç düşünmemişti. Aldığı bıçakla oturma odasına yol aldı ve sarhoş babasına bıçağı sapladı. Adamın kalbinden uçan kan küçük kızın yüzünde ki çirkin gülümsemeyi silmedi. Daha dehşet verici bir vaziyete soktu. Ne yazık ki bu böyle olmalıydı. Minik kahkahalarla git gide deliren hisleri kontrol edilmez hale gelmişti. Ve bunun sonunda kendini ikinci kez öldürmüştü...

Loading...
0%