Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@sessizhikayelerim

17. Bölüm

Uzun bir dinlenme sonucunda kendimi daha iyi hissediyordum. Kendimi toparlamak için bir az zamana ihtiyacım olduğunun farkındaydım. Bana yardım eden Hürkan'a borçluydum. Dün gece ne zaman uyansam yanı baş ucumda ya uyuyor yada oturuyordu. Kendimi çok kötü hissettim. Benim için mi bilmem ama baş ucumda durması bana iyi gelmişti. Ama ona borçlu kalmıştım. Ne yapsam diye düşünürken mutfaktan gelen Ömer'in beni çağırması bir oldu. Bu fikrimi unutmamak için kendime not bıraktım.

Her zaman ya cebimde varsa çantamda bir kalem ve bir not defteri taşırdım. O an aklıma ne geliyorsa yazar cebime yada çantama geri koyardım. Not alıp cebime sıkıştırdım kağıdımı. Ardından da beni çağırdıkları yere mutfağa gittim. Mutfakta Bora, Hürkan ve Ömer yemekleri masaya tek tek dizmiş oturmuş beni bekliyorlardı. Hürkan gece uyumu uykusunu almış gibi enerjik görünüyordu. Tüm gece uyumama rağmen ben bile daha bitkindim. Bundan sonra kararım kesindi. Ne Hürkan ne Bora ile konuşmak istiyordum. Bu onlarla geçirdiğimiz son kahvaltıydı.

Masaya oturup yapmacık bir gülümsemeyle yemeğe başladım. Aklımda ki soruları susturup az buz yemek yemek benimde hakkımdı. Keyfime bakıp kahvaltımı bitirdim. Gizem evimizin büyük misafir odasında kalıyordu. Erkekler ise salondaki kanepeleri açıp uyuyorlardı. Artık evlerine gidebilirlerdi. Neden ben evimi onlara açtım ki? Ah evet Gizem için. Sanırım neden Gizem için böyle bir riske girdiğimi merak ediyorsunuzdur. Gizem ile çok yakındık. Onu seviyordum. Ne zaman babamın bize yaptıkları aklıma gelse onlara koşa koşa giderdim. O bana yardım ederdi ben ona. Beni dinlediği için çok mutluydum. Bana neden böyle bir şey yaptı hala aklım almıyordu. Ama öte yandan onun benim yaşadıklarım yaşamasını da göze alamazdım. Onunla arkadaş kalmak bende istemiyordum. Ama onun ölmesini de isteyecek kadar cani değildim. Valla kusura bakmayın Bence Azra daha iyi. En azından bir gurup takıntılı tarafından kaçırılmamış ve en yakın arkadaşına ihanet etmemiş değil mi? Ona şimdilik güveniyordum ama güvenmekte ne kadar doğru onu da bilmiyorum. Ama güvenmek bir seçenek olursa kesinlikle ilk seçimim Azra olurdu. Her neyse kafamı iki yana sallayıp yoluma devam ettim.

Odaya adımımı atarken olabildiğince sessiz olmaya çalıştım. Gizem'i uyandırmadan baş ucuna kadar geldim. Savunmasız görunen yüzüne baktım. Her baktığımda içim acıdı. Daha fazla ona bakamadan arkamı döndüm. Tam bu esnada Gizem uyandı. " Merve... Ben özür dilerim. Her hatam için özür dileri-" sözünü yarıda böldüm " Özür dileme Gizem bir daha yapma. Ve hızlıca ayağa kalkarsan iyi olur çünkü herkes toplanmaya başladı." anlamaz gözlerle bana bakıyordu. " Nereye gidiyoruz? Niye hazırlanıyorsunuz?" ya başka ne olacaktı uyyan güzel? " Evden gidiyorsunuz ya hani. Maşallah buranın tapulu malınız gibi kullanmak ne güzel." Başka ne istiyordu ki bu kız. Bana neler yaptı göz yumdum onu kurtardım göz yumdum onu evime aldım. Bazı insanlar bencil oluyor işte. " Hadi Gizem kalkmayı düşünüyor musun?" Başını salladı ve ayaklarını yatağın kenarından sarkıtı. Ve yatağın kenarından aldığı kuvvetle ayağa kalktı. Bravoooooo. Göz devirerek elimde aşağıdan almış olduğum hem pikeler hem de yastıkları büyükçe aynalı dolaba sıkıştırdım. Ardından odaya ve Gizeme göz ucuyla bile bakmadan odadan çıktım. Pardon daha fazla Gizem görmek istemiyorum.

Bir az evi topladıktan sonra Hürkan'a hazırlanması için yardım ettim. Umarım bu teşekkür için yeterlidir çünkü geçmişte sizde pek hoş şeyler yapmadınız bay mükemmel. Kendi kendime konuşmam bittikten sonra her yer toplu her şey hazır tek isteğim tüm ekibi buradan göndermekti.

Siz ne ara ekip oldunuz pardon.

Azımdan kaçtı pardon.

Sus Merve.

İç sesim fazla zorluyordu artık. Bir sustuğu yok ki?! Susturmasam daha iyi olur sanırım o orda boş konuşabilir. Hürkan ve diğerleri artık hazır evden çıkmış arabalara sıkışmaya çalışıyorlardı. Ve okula dönecektim. Ahh evet okul var. İnanamıyorum. Bunca olaydan sonra ne yapsam yine de derslerden kaçamıyordum. Herkese el salladıktan sonra kapıyı adete gidin burdan dercesine yüzlerine kapatıp koşa koşa odama gittim. Bu gün pazardı ve pazar günleri genelde hem iyi hem de kötü olurdu. Pazar günü dinlenmek boş boş oturmak çok iyi gelirdi. Öte yandan öbür günü pazartesi olması da bir hayli üzerdi. Ama benim için şu an sadece soğuk bir duş ve yatış hayallerim aklımdan çıkmıyordu. Ve bunu da gerçekleştirdim. Hemen kıyafetlerimi hazılayıp duşa girdim.

Her bir su damlası her bir kalp atışını simgeliyordu. Ama bu benim değil rüyalarımı kabusa çeviren küçük kızın kalp atışıydı. Her bir nebzede daha fazla oluyordu. Ancak aralarında bir fark vardı. Suyu durdurabilirdim. Ama küçük kızın kalp atışları her saniye aklımdaydı. Durmuyordu. Her seferinde daha fazla yükseliyordu. Ve bu beni bir nebze rahat bırakmıyordu. Korkutmuyor, sinirlendirmiyordu. Ama bazen düşünemiyordum. Ses kulağımda çınlarken kendi kalp atışımı duyamıyordum. Bana oyun oynamaya çalışan küçük kıza kalbim ve beynim de eşlik ediyordu. Ama ne beynim ne de Küçük kız biliyordu ki bu oyunun kazananı ben olacaktım.

Kulağımda çınlayan su sesinden rahatsız olup daha fazla duşta kalmadım. Hızlıca çıkıp üzerimi giydim ve kendimi yatağa teslim ettim. Ne kısmettir ki yatağa yattığım gibi uyuya kalmıştım ve işte o kabus geri dönüyordu.

Sessizce hareket etmek istemişti küçük kız. Ama ne yazık ki babası onu fark etmişti. Kız babasından korkmuyordu. Acaba ne zaman ondan kurtulabileceklerdi. Annesi bu sefer korkudan titriyordu. Abisi yine babasından korunmak için oturdukları yerin en üç sokağına gitmiş annesinden bir mesaj alıp hızlı adımlarla yarı yanan sokak lambalarının alından geçerek kardeşini darp eden babasından kurtarmalıydı. Belki babası babalık yapmıyordu. Küçük kızın babası yoktu ama ağabeyi vardı. Ne olursa olsun ağabeyine güvenirdi. Onu babasından koruyan hep ağabeyi olurdu. Hızlı asker adımlarının her zaman bir sesi vardı. Ve hep farklı olurdu. Aynı tempoda. Onun sesini hemen tanırdı küçük kız. Bu seferde tanıdı ama ona koşamadı bu sefer. Ağabeyi onu koruyamadı. Babası ona vurdu defalarca vurdu. Annesi sustu. Babası susturdu. Ağabeyi evden kaçtı. Babası kovdu. Ses asla durmadı. Küçük kızın çığlıkları evin duvarlarından yankı yaparken babası her seferinde daha da sert vuruyordu. Annesine yalvardı küçük kız o gün. Defalarca boğazı kesilene kadar bağırdı, haykırdı annesine. Ancak annesi sustu, susturuldu. Babası yorulunca da sol kolundan çekiştire çekiştire sokağa fırlatıldı. Ağabeyinin yanına. Ağabeyi ona sessiz sessiz baktı. Ona ne yapacaktı bilmiyordu ama her ne olusa olsun babasından hemen şimdi kurtulmalıydı. Kız kardeşinin elinden tutarak çok dar olmayan yarı yanık yarı sönük sokak lambalarının ve gök yüzünün altında saatlerce yürüdüler. Keyfi yerindeydi küçük kızın. Mutluydu çocuk kalbiyle hatta çok mutluydu. Ağabeyiyle yıldızların altında yürümek onun çok hoşuna gitmişti. Bir ara " Ağabey, bunu tekrar yapalım mı ben çok mutluyum." dedi. Ağabeyinin aklında sadece bu gece nerede kalacakları sorusuydu.

Loading...
0%