@sessizhikayelerim
|
18. Bölüm Uzun sessizliklerim anlamı her zaman uzun savaşların anlamıdır. Evrenin yazılı olmayan bir kuralıdır bu. Sabah kalkar kalkmaz geç kaldığımı düşünerek büyük bir panikle hazırlandım. Hazırlanıp evden çıktıktan bir az sonra telefonumdan saate bakınca büyük bir hüsrana uğradım. Odamın duvarın da ki saat sanırım durmuştu. En az bir buçuk saatim daha vardı. Aklıma yemek yemediğim geldi. Yol üzerinde bir kahvaltı yapabileceğim bir yer bulup yemek yedim. Yemek yedikten sonra tam kalkacakken ön masada ki adamların bana bakıp fısıldaştıkları kulağımda çınladı. Bu siyah ceketli adamları kim oldukları hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Aslına bakarsanız korkuda hissetmiyordum. Oradan hemen kalkıp okuluma doğru yol aldım. Arkama dahi bakmadan rahat bir şekilde yolaldım. Okula girdiğimde her şey yolunda gibi görünüyordu. Yine kavga eden on ikiler dokuzlar saati, şımarık görgüsüz kız gurubu, kendi halinde yaşayan sessiz sedasız oturan kız, zorba olanların ayak işlerini yapan kız erkek öğrenci, ve evet o gurup kız arkadaşı için her şeyi yapmaya çalışan Ömer, kendini herkesten üstün gören Hürkan, onlara takılan Gizem, olmazsa olmazımız boş konuşmakta üstüne olmayan Bora. Sadece göz ucuyla bakıp önüme döndüm. Umurumda değildi hiçbiri. Önüme bakıp yürürken neşeli bir ses benim adımı haykırdı. "Merveee." ah evet Beril. "Beril, buradayım gel." uzun süre olmuştu onu görmediğim. Birbirimize koşar adımlar atıp sarıldık. "Çok uzun zaman oldu değil mi?" başımı salladım. Beril ile uzun zaman önce orta okulun ilk senelerinde tanışmıştık. İkimiz de çok iyi anlaşıyorduk. Ama sonrasında ben başka okula gitme kararı aldım. Ve orada yollarımız ayrılmıştı. Biz yine lise giriş sınavına kadar konuşmaya devam etmiştik. Liseye gidince ise artık birbirimizi özlüyorduk. Sorasında ise benim okuduğum şehre gelerek aynı liseye gitmek için yanıma geleceğini öğrenmiştim. Ayrıca birlikte çok güzel anılarımız olmuştu okuldan gidiyorum diye çok üzülmüştük. Neyse ki tekrar birlikte olmanın bir yolunu bulmuştuk. "Sınıfın hangisi Beril?" yüzünü bana çevirdi. "12 A" dedi. Hayırr " Ya benim ki 12 B" dedim. Yüzünü burşturarak konuştu. "Yaa keşke aynı sınıfta olsaydık ya." dedi. Bende isterdim aynı sınıfta olmamızı. "Napalm çıkışlarda kütüphaneye gideriz o zaman. Bir er var hem kafe hem de kütüphane gideriz oraya." dedim. Beril'in gözleri parladı ve istekli bir şekilde başını salladı. Mutluluğunu gizlemeden sanki bir o yana bir bu yana zıplıya zıplıya okula giriyordu. Bu hayatı pozitif yanını gösteriyordu çevresine. Ve bu onu özel kılıyordu bence. Onun kadar enerjik insan hayatımda tanımıyorum. Okulun kapısından girerken Azra'nın kapıya dayanmış etrafa bakarken gördüm. Bir az ilerledikten sonra beni yanına çağırdı. Ne? Ne alaka ben? "Hey Merve nasılsın?" başımı kaldırdım. " İyiyim Azra sen?" Başını idare eder gibi salladı. "Bu gün çıkışta motorla tur atmak istiyorum gelsene?" Ne? Ne alaka? " Benim motorum yok ki?" "Merak etme sana bir motor ayarladım bile. Uzun süre önce motor kullanmayı seviyormuşsun." " Evet bir ara motor hastasıydım. Olabilir gelirim." " O zaman ben sana yazarım okuldan sonra konuşuruz." dedi ve gitti. Yaklaşık iki yıl önce motorları çok seviyordum. Ve yaşımı sorarsanız şu an yirmi yaşındayım. Babam ile olan sorunlar yüzünden okul okumam gecikti. Ama ben hala okul okumaya istekliydim. Bu açıklamalarımı bir kenara bıraktım. Okuluma tekrar girdim ve zihnimi boşaltmaya çalıştım. Üçüncü kata çıkıp sınıfımda ki en son en köşe sıraya oturdum. Bu günlerde ortalıkta fazla gezinmek istemiyorum. Özellikle daha iki gün önce ekip olduğum saçma zorba gurup ile yaşadıklarım ortada olunca. Hocanın sınıfa girmesi ile kafamın yatırdığım yerden kaldırarak hocaya baktım. Bir şeyler anlatıyordu ama ne olduğunu pek dinlemedim. Kafama doluşan soruların bir kaçını susturmayı diledim. Hoca elleri ile derse giriyor bir şeyler anlatıyor sonrasında boş bırakıyor test veriyor ya da ödevlendiriyordu. Bu böyle aynı şekilde on ders boyunca böyle geçti. Son dersin son dakikalarını yaşarken sol taraftan gürültülü bir kahkaha koptu. Tahmininiz üzerine Gizem her gözü üstüne çekmek için çok bağırarak gülmüştü. Benimde her haliyle göz ucum oraya kaydı. Hala ne yapmak istediğini anlamamıştım. Bir kaç dakika sonra önüme döndüğüm gibi bir kere daha daha sesli bir şekilde kahkaha attı. Bende azıcık beyni var sanmıştım. ek isteği her zaman ki gibi ilgi. Göz devirerek önüme baktım son saniyeler kala çok bir eşyam olmadığı için çantama bir kaç bir şey sıkıştırıp çantamı sırtlandım. Son ders zili çaldı ve herkes sınıftan çıktı. Okuldan çıktığımda kapıda Beril ve Azra konuşuyorlardı. Ben geldiğimde konuşmalarına son verip bana döndüler. " Merve saat yedi buçuk senin için uygun mu? Gece gezmeleri daha keyifli oluyor." dedi. Bir durup düşündüm. Şu anki ailem yurt dışında olduğu için bence bir sorun yoktu. "Olabilir." dedim kısaca. Başını salladı " Saat yedi buçukta evinde olurum." dedi ve gitti. Beril'de başını salladı ve bana veda edip evine doğru yol aldı. Aniden bastıran yağmur fırtınası yüzünden herkes alel acele arabalarına koşuşturuyorlardı. Ben ise sağ sağlim eve gitmek için erkenden yürüyerek yola adım attım. Her su damlacığı, her adım sesi ürkmeme sebep oluyordu. Korkuyordum. Tekrar olabileceklerden. Yol boyu bez ayakkabılarımın ıslak kulak kemiren hışırtısının ve gök gürültüsü eşliğinde yol aldım. Ip ıslak saçlarım üstüm başım hep çamur olmuştu. Bir az daha yürüdükten sonra üstümü çıkarıp kafamın üstünde tutarak kendime şemsiye yapmaya çalıştım. Bir az şe yaramasını umarak adım atıyordum. Aniden yanıma bir araba yanaştı. "Merve inat etme bin arabaya." dedi sesin sahibi. "Hayır." dedim. Yanımda ki arabanın sahibi konuşmaya devam etti." Merve inat etme hasta olacaksın bin şu arabaya." evet tahmininiz tekrar doğru Hürkan beni arabaya binmeye zorluyordu. Aslında binsem hiç de fena olmazdı. Maalesef ayaklarım bez olduğu için azına kadar su soluydu. Saçlarım sırıl sıklam ve kıyafetlerimde kutu bir yer bile kalmamıştı. "Merve son kez söylüyorum ya arabaya binersin yada zorla bindiririm." dedi. Pardon? " Tamam be geliyorum." dedim ve arabanın kapısını açıp ön koltuğa olurdum. Oturduğum yerin ıslak olduğunu düşünmeden koltuğa sindim. Sıcacıktı koltuk sanırım ısıtmayı açmıştı Hürkan. "Bir daha böyle bir şeyi aklının ucundan bile geçirme Hürkan." Başını salladı. " Tamam. Ama çok ıslanmıştın." dedi ilgili bir tavırla. Tamam be anladık ıslandım. " Tamam Hürkan bir daha yapma çünkü istesem de gelmeyeceğim." dedim ve sustuk. Beni evin önüne kadar bıraktı. Evin önüne gelince hemen teşekkür edip eve girdim. Daha fazla yağmur altında kalırsam üşütmenin en kötü halini yaşıyacaktım. Hemen üstümü çıkarım sıcak dua girdim. Ardından ise saate baktığımda saat yediyi çeyrek geçiyordu. On beş dakikada hazırlanıp çıkmam gerekiyordu. Derin bir iç çekip çantamı hazırlayıp saçlarımı kuruttum. Ve kaskımı ararken dışardan bir korna sesi geldi. Anlaşılan geç kalmıştım. Hızlıca elime tutuşturduğum kaskı alıp aşağıya indim. Çabukça indiğim için ayakkabımın bağcığını bile bağlamamıştım. Azra bana binik muzip bir gülücük attı ve arkasındaki sip siyah Yamaha R25 gösterdi. Sanırım bu hayatımda gördüğüm en güzel motorlardan biriydi. "Tatmin olmazsan prenses değişiriz" diye tısladı. Evet istersem Kawasaki 10000 kullanabilirdim. Bu gece çok güzel olacaktı. "Hadi gidelim çok bekledik" dedim. Hava kararmış yıldızlar kendilerini göstermeye parlamaya çalışıyorlardı. Neyse ki onlar parlamayı en iyi şekilde yapıyorlardı. Biz ise tüm İstanbul'u gezmiş ve motorları değiştirmiştik. Motorların istediği hızı yakalamaya çabalıyorduk. Onun dışında ise çok ama çok eyleniyorduk. Bir ara bunu tekrarlamamız gerektiğini haykırdım. Azra ile düşünme becerimiz bir birine benzerdi. Onun dışında ikimizin de hobileri birbirine benzerdi. İkimizde yaptığımız işi başladığımız gibi bırakırdık. İkimizde birbirimize yardım etmeye çalışırdık. Buda bizim en büyük hazinemizdi. Biz gülmekten ölüyorduk ki bizi Azra ile bir ara polis çevirmesine yakalanmıştık. Neyse ki bizi kontrol edip bırakmışlardı. Bu çevirmeden sonra biz daha beter gülüyorduk. Bir ara durup video fotoğraf çekilmiştik. Sonrasında ise yorulup bir dondurmacıya gidip dinlenmiştik. "Bir az daha duralım sonra dağılalım Azra saat on iki olacak yoksa." dedim. "Boşver biz gidene kadar on iki olur Merve" dedi. Gülüştük. Bir az daha oturduktan sonra kalkıp motorlara atladık. Sonrasında ise bizim eve doğru sürdük. Eve gelir gelmez kaskımı çıkarıp elime aldım. " Azra çok teşekkür ederim ne kadar eylendim anlatamam. Bunu kesinlikle tekrarlıyalım." diye ekledim. Azra minik bir kahkaha patlattı. Bende bir elimle ağzımı kapatıp güldüm. Konuşmaya devam ettim. " Hey sen neyle gideceksin bu arada siyah kaplanı neyle götüreceksin?" dediğinde anında bana cevap verdi. " Bir yakınımı çağırıyorum o gelecek." dedi. Başımı salladım ve tekrar önüme döndüm. Merdivenlere yöneldiğim sırada elim de ki kaskı yere düşürdüm. Nefesim kesik kesik çıkıyordu. Olduğum yerde kala kaldım. Beril önümde merdivenlere savrulmış bir şekilde kalbine saplı bıçak ile yatıyordu... |
0% |