Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@sessizhikayelerim

19. Bölüm

(Yıkılış)

Dış kapıdan gelen sessiz ama soğuk esinti benim üzerine kıvrandığım fayansı soğukluğu arttırıyordu. Kim bilebilirdi ki kimse kadar sevmediğim en yakın kardeşim arkadaşım kendi evimin önünde kendi bıçağıyla eskiden rengarenk olan şimdi ise olan olaylara daha fazla dayamadığı için boyarı sökülmüş merdivenlerimde cansız bedene ile yatıyorken. Onu öyle gördükten sonra dayanamayıp bende bayıldığımı hatırlıyorum en son.

(Yazarın Anlatımıyla)

Şimdi ise duvarları mavi ve beyaz olan hastane odasındaydı. Sağında aydınlığı duymaması için kesen güneşlikli bir cam solun da bomboş bir masa vardı. Kafasını yavaşça kaldırdığında ise yanı başında olan orta boylu bir çekyat, üstünde yatan Hürkan vardı. Ses çıkarmadan elinde ki serum bağlı plastiği hiç canı yokmuş gibi söktü küçük kız. Aynı kabusların da gördüğü kız gibi hareket ediyordu artık. Hürkan hala sessiz ve masum bir şekilde uyuyordu. Yaklaştı ona küçük kız. Yüzüne baktı, ama başının ağrısından kafasını yukarı kaldırdı. O hiç burada değilmiş gibi yok sayarak kapıyı araladı. Nereye gidiyordu o da bilmiyordu. Kim ne yapıyor acaba diye düşündü. Yavaş ama bir o kadar da hızlı adımlarla merdivenlerden çıkıyordu. Neden bu merdivenlerde kimse yoktu ki? Neredeydi herkes? Gizem, Ömer, Bora Hürkan neredeydi? Ya güzel mi güzel arkadaşı Beril? Adımlarını minik minik ata ata en yukarı çıkmıştı küçük kız. Annesini özlüyordu. Ağabeyini özlüyordu. Babasını bile özlüyordu. O kadar şey olmuştu ama çocuk kalbi şu an hiçbirini hatırlamıyordu. Her şeyi unutmuştu. Tek istediği ailesinin yanı başında olmasıydı. Küçük kız en yükseğe çıktı çatı katına. Nefes almak istiyordu sadece. Ayaklarını sarkıttı yüksek çatıdan. Annesi geldi aklına, yüzü sesi yavaş yavaş aklı karışıyordu. Belki de kafası bulandırıyordu. Annesini sesi Beril’in sesi ile karıştırıyordu artık. Annesi gitmişti ama Beril vardı belki. Ağabeyi yoktu ama belki, belki Bora vardı. Hiç olmazsa dedi. Fısıltısının bir insan için nefes kaynağı olduğunu bilmiyordu daha. Annesini istiyordu sadece. Küçük bir kız çocuğu gibi ağlamak istiyordu annesi yok yanında diye. Gözünde ki sıcak yaş bacaklarına düştüğünde irkildi. Ardından sol omzunda ki eli hissetti. Bakmadı ama arkasına, burası onun için paha biçilemez güzeldi. En yüksekten tüm şehir rengarenk ışıl ışıl gözüküyordu. Yanına oturdu arkasından dokunan çocuk. İkisi de ayaklarını salladı. İki çocuk yanyana oturuyordu. İkisinin de hayata karşı canı sıkkındı. Küçükken her ikisi de mutlu gülücük saçan iki çocuktu. Şimdi ise mutlu olmaya çabalayan iki çocuklar. Neden oluyordu ki bunlar? Neden onları bulmuştu kader? Hayata ne yanlış yapmışlardı da bunları yaşıyorlardı? Onların suçu neydi k? Onlar mutlu huzurlu bir aile isteyen iki küçük çocuktu. Ama ne yazık ki hayat onlara gülmemişti. Sağ elini küçük kızın omzuna attı erkek çocuk. Kız çocuk umursamıyordu bunu onun tek istediği annesiydi. Ama şu an bir ele bile hayır diyebilecek bir durumda değildi. O da kafasını omzuna yasladı. Bir iki saat böyle beklediler. Düşündüler. Nedenleri, sonuçları, sebepleri. Sessizdi ikisi de. Ya da konuşmak istemiyorlardı. Aslında küçük kız çok istedi bağırmayı ağlamayı, ama ne vardır ki ne sesini çıkardı ne de yerinden kalktı. Erkek çocukta bunu bilecek ki sessizliği bozmadı. Ama küçük kızın daha üşümesini istemedi. Sonra ise erkek çocuk kalktı elini uzattı küçük kıza. Kız ise kendi başına kalkıp arkasına bakmadan inmeye başladı merdivenlerden. Yüzü düşmüştü erkek çocuğun. Ama onunda anlaması gerekiyordu ki şu an hiç de sırası değildi. Ama kendine bir söz verdi erkek çocuk, artık daha anlayışlı olmalıydı. Öyle olacağına inandı tabii.

Küçük kız odasına gelince kapısını kapattı. Kapının çıkardığı çığlıkları hemen kesilmesini diliyerek. Önce yatağına oturdu, ardından kafasının ağrısından solmuş mosmor yüzünü yastığa denk getirerek uyuduğunu hayal etti. Ne yazık ki aklından çıkmıyordu Beril. Yorgundu ama üzgündü o da. Bir süre sonra erkek çocuk geldi küçük kızın odasına. Yaklaştı ona azar azar. Korkmuştu ona da bir şey olacak diye. Annesine olanlar aklını bulandırıyordu onunda. Ama biliyordu ki küçük kız daha üzgündü. Onun yanında olmak istiyordu. Ama elinden ne gelir ki? Oturdu yatağın hemen yanında ki koltuğa. Yaklaştı küçük kıza. Nefesini kalp atışlarını hissetmesini ister gibi yaklaştı ona. Sonrasında ise sesini en sessiz haline çekerek fısıldadı. ”Ne olursa olsun ben yanındayım çilek kız. Kim yaptıysa bulacağım onu.” dedi. Sinirini sözleri ile dindirdi. Doğruldu, ardından da gözlerini siyah bilinçaltına yumdu.

 

 

 

 

 

(Merve’nin Anlatımıyla)

Gözlerimi açtığımda kendimi daha doğrusu başımı daha iyi hissediyordum. Başımın ağrısını unutup ayaklandım hemen. Odada kimse yoktu ama yatağın kenarında yerde Hürkan’ın çantası vardı. Demek dün gece o ordaydı. Ona teşekkür etmem gerekiyordu sanırım. Bunu kafam da ki yapılacaklar listesine ekledim ve etrafı toparlamaya başladım. Sabah hemşire gelip bu gün taburcu olacağımı söylediğinde çok mutlu olmuştum. Sonunda evime gidebilecektim.

Hazırlandığım sırada kap çaldı. Gelen Hürkan idi. İçeri girdi çantasını aldı bana muzip bir gülücük attı, sonrasında ise gitti. Aniden kafam ağrıdı. Olduğum yerde sarsıldım. Sol kolumu duvara yasladım. Bir süre bu şekilde bekledim. Sonrasında ise bir miyavlama duydum. Ancak odamda cam bile açık değildi. Sağımı solumu kolladım, göz attım ama hiç bir yerde yoktu. Sesi de kesilmişti. Acaba deliriyor muyum ne oluyor ya. Odama Azra girdi alel acele. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kapının dışında olduğumu gördüm. Ne ara? Üstümde bana bolca olan aynı zamanda uzun olan bem beyaz bir elbise vardı. Ayağımda kırk numara olarak tahmin ettiğim ayağıma büyük olan bir terlik geçirilmişti. Bunlar ne ara olmuştu? Başımı iki yana salladım, düşüncelerimden kurtulmak için. Azra kolumdan çeke çeke beni indirdi merdivenlerden. Takıla takıla indik. Biz arabaya geçerken Hürkan’da ödemeleri halledip geldi. Çantamı arkaya koyup öne yayıldım. Sağ elim, yanağımı cama sabitleyip gözlerimi karartmaya başladım.

                          ***

Herkesin vardır gözünün kararma sebebi, mesela küçük kızın babası, erkek çocuğun ki saldırıları. Ama bir düşünün sebebi ne? Çok severdi küçük kız kedileri. Bir kedi bulmuştu sokakta. Bem beyazdı. Kıza yaklaştı, süründü küçük kıza. Bem beyaz tüyleri aynı kar gibiydi, sadece soğuk değil de sıcacık, sert değil yumuşacıktı. Kedi kendini sevdirmeyi çok sever gibiydi. Cins kediydi. Küçük kız kendi ellerinde minicik bir yuva oluşturur gibi eline kediyi en nazik haliyle aldı. Çok dikkatli davranıyordu onu taşırken. Nazik nazik eve doğru yol aldı. Kucağında ki kedi hiç ses çıkarmıyor oda çok uslu bir şekilde yatıyordu. Görünüşe göre halinden gayet memnundu. “Seniy bize götüreyim de biylikte oynayalım mı?” dedi küçük kız.”Ama babam biy azcık siniyli olabilir habeyin olsun. Korkma ama bişy olmaz. Benim aybim var biliyoy musun?” dedi. Kedide ona asil bir tavırla miyavladı. Kısa bir sessizlikten sonra kedi eve doğru geldiğinde miyavlamaya başladı. Kısa kısa derin miyavlıyordu. Küçük kız onu susturmaya çabalıyordu “Kesi sus babam duyacak sus kesi” diyordu. Kedi susmak bilmiyordu. Küçük kız ise dayanamadı, evde kimsenin olmadığını diliyerek girip arkasından çok yavaşça simsiyah çelik kapıyı kapattı. Ne şans varsa evde kimse yoktu. Bunu anlayan küçük kız hoplaya zıplaya salona girdi. Ama olan ne ki evde babası ve küçücük bir kız daha vardı. Yaklaşık on dört on beş yaşındaydı. Babası kızının en içten nefretiyle bir bakış attı. Ardından elinde ki kediyi gördü. Uzanıp kediyi sert bir hışımla eline aldı. Cebinden ise renk değiştirmiş olan pas dolusu bir kelebeği alıp hiç acımadan kedinin karnını kesti. Küçük kız yanaklarında dolu dolu olan çillerinin üstünden yavaşça sıyrılan sıcacık gözyaşlarına engel olamadı

Loading...
0%