@sessizhikayelerim
|
4. Bölüm "En son seninle olmayı tecih ederdim." Aniden evden gelen çığlığa yöneldim. Gizem elinde büyük ekmek bıçağıyla kendi ellerine tutuyordu. Ömer korkudan Gizeme yaklaşamadı. Hızlı bir haraketle Gizem'e koştum. Gizem arkasını dönmeden elindeki bıçağı aldım. Ömer soğuk kanlılığını korıyamadı. Gizem sinirli sinirli bana bakıyordu. "AKLINIMI KAÇIRDIN SEN?" Hürkan çıkıştı: "Gizem anladık abartma bıçak ne demek oyun mu oynamak istiyorsun? Ne bu kadar üstüne gelen noluyor?!" Sesinin her nefesi ayrı kızgınlıkta arta arta gidiyordu. İçimden bir ses onu sakinleştirmem gerektiğini söyledi. Hürkan'ı kolundan tuta tuta arka bahçeye sürükledim. "Merve bırak, daha diyeceklerim var." Hürkan'ı arka bahçeden ormana sürükledim. Arkadan küfür savuran Hürkan direniyordu. Ama sonunda bir ağacın altına götürmeyi başardım. Hürkan'a dik dik bakıp konuşmasını diliyordum. Ancak daha dayanamıyıp sessizliği ben bozdum. "Hürkan sakin ol. Bak psikolojisi iyi değil. Geçmişte annesi, abisini kaybetmek zor çok zor ama-" Hürkan daha fazla konuşmamam için elini kaldırdı. "Sana hem ben hem o haksızlık ettik tüm okulun karşısında. Hatta öğretmenler varken bile! Neden kızgın değilsin! Neden bu kadar anlayışlısın senin şu durumda daha fazla bağırıp çağırman gerekiyor! Ben sinirden patlıyorum çünkü. Hem sana yaptıklarımdan herşeyden." Karşımda tahtaları yumruklayıp küfür savuran biri ile ne yaparsınız? Neydi şimdi bu öfke patlaması mı? Benden nefret etmek istiyen biri ile düştüğüm durum ne kadar mantık dışı? Hala bağıran Hürkan'a dönüm, "Sus" birden ikimizde sustuk. Aklıma babamla bir anımız geldi. Her zamanki gibi piknik yapma fikri benden çıkmıştı. Annem bunun iyi bir fikir olacağını düşünüp piknik çantası hazırladı. Babama söyledim tabii. Çok sevinmişti dışarı çıkıp garajdan kamp malzemeleri çıkardık. Geceyi piknik olucak yerde yapmaya karar verdik. Ama ne yazık ki annem ile babam sorunlu insanlardı. Annem ve babam kavga ettiklerinden sonra pikniği arka bahçede yapmaya karar verdik. Babamla akşama kadar oynamıştık. Akşam olunca da annem bize eşlik etmişti. Çadırın içinde babam bana masal anlatıyordu. Annem kuru yemiş getirdiğini bizi bahçede beklediğini söyledi. Babam çadırı haşinle açtı, annem o sırada öyle yemeğinde yediğimiz masadaki tabakları toplayıp mutfağa götürmeye hazırlanıyordu. Babam masadaki tavayı eliyle kavrayıp annemin suratına geçirdi. O an, annem, babam ve ben aynı ormanda, şu an ben ve Hürkan'ın olduğu ormanlıkta bir kadın yaralanmıştı. Bu olanların farkındaydım. Ama babama karşılık gelirsem, olanlar hep aynı olacaktı. Gece odama giricek, beni uyandırıcaktı. Berbat bir babam vardı. Aldatan, kullanan, yalancı... Orada o ve ben benim bağırmam. Hürkan yüzüme boş boş bakıyordu. Ama gözler yalan söylemezdi. Gözleri hüzün ve hayal kırıklığıydı. Benim kızgın olmam gerekiyordu. Öyleydim. Benim yıkılmış olama gerekiyordu. Öyleydim. Yıllarca gördüğüm zorbalıklar. Babamın, anneme ve bize yaptıkları. Sıranın, bende olması. Korkulu rüyalarım. Hala etkisinde olduğum ailem. Bağırmak istiyordum. Haykırmak o an aklıma bir kitap alıntısı geldi: "Sen çığlık atarsın, dünya fısıltı duyar"... Hürkan'la bakışa kaldık susamadım "Ben gidip Gizem'e bakacağım. İstediğin kadar kal burada." Arkama bakmadan gittim. Hürkan Gizem'in elindeki bıçağı gördüğüm an korumun yeniden uyandığını sevdiklerime gelebilecek zararları hissettim. Tıpkı o gün ki gib… |
0% |