Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. BÖLÜM

@sessizkiz22

Keyifli okumalar dilerim herkese lütfen vote ve yorum yapmayı unutmayınız 🙃🙂

 

💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕

 

Karan kapıya son kez vurup " açın lütfen açın, kardeşim için" diye bağırdı, samet ise bilinci yarı ayık yarı baygın bir şekilde " abi" dediğinde Karan hızla arkasını döndü ve Samete baktı, Sametin başı önüne düşmüştü ama bilinci sanki yok gibiydi.

 

Karan kapıdan uzaklaşıp Sametin yanına geldi ve önüne diz çöküp eli ile çenesinden tuttu ve başını kaldırdı. Yüzü bembeyaz olmuştu, dudakları ise morarmıştı

 

" kardeşim, uyuma sakın Samet" Sametin başını salladı " sakın bak Samet sakın kardeşim" dediğinde samet zar zor olsada ağırlaşmış göz kapaklarını araladı, Karan Sametin uyanması ile istemsizce gülümsedi hayla uyanıktı.

 

Samet abisine bakıp " abi" dediğinde Karan " söyle aslanım" dedi. Samet çenesinin titremesini bastırmaya çalışsa da beceremedim ve artık soğuktan kendinden bağımsız çenesi titriyordu.

 

" uyumak sorun değil abi de, uyuduktan sonra olanlar sorun" dediğinde Karan " düşünme bunu sen şimdi, bilincini açık tutmaya çalış" derin bir nefes aldı, artık onun çenesi de soğuktan kendinden bağımsız titriyordu.

 

" bak başka bir şey den bahsedelim" Karan bir süre düşündü, aklına gelen gülümseme ile " mesela bana yaptığınız yaramazlıklar dan bahsedelim ne dersin" Samet zorda olsa gülümsedi " onlar bile yalan olmak üzere abi" dediğinde Karan

" ne yalan olmak üzere oğlum, siz daha çok uğraşacaksınız benim ile değil mi?" dedikten sonra gülümsedi

 

Samet ise burukça gülümsedikten sonra " abi, beni üzen şey başka" dediğinde Karan " neymiş seni üzen söyle bakayım" Samet derin bir nefes alıp verdikten sonra başını duvara yasladı. Karan Sametin o hali ile yere oturdu.

 

Samet tavana bakıp gülümsedi " en çok zoruma giden, bize bir şey olsa da umursamayacak bir ailen olmadan" demesi üzere Karan " ne diyorsun lan sen, hiç bir şey olmayacak bize sana" dedi. Ama içten içe onunda umudu kalmamıştı kaç saat olmuştu buzhanedelerdi, Karan ile Sameti buzhanedeye kapattıklarında Karanla sameti zorla ellerini kollarını tutup tahir gözlerinin önünde dövmüşlerdi.

 

Karan Tahiri kurtarmak için ne kadar çırpınsada başaramamıştı.

 

Şimdi ise saatlerce buzhanede kapalılardı ve artık giderek bedenleri soğumaya başlamıştı.

 

Karan üzerinde ki ceketini çıkardı ve Sametin üzerine örttü, üşümesini biraz da olsa durdura bilmek düşüncesi ile. Samet abisinin hareketi ile oturduğu yerde dikleşti ve şaşkın gözler ile karana baktı " abi neden böyle bir şeyi yaptın" diye sordu. Karan güldü ve Sametin şaşkın bakışlarını umursamazdan gelip Sametin yanına oturdu ve sırtını duvara yasladı.

 

Samet ise üzerinden ceketi çekeceği sırada Karan ondan önce davrandı ve ceketi üzerinden çekmesine engel oldu " kalsın üzerinde" dedi kesin bir ses tonu ile. Samet abisinin kararlığı ile cekete daha sıkı sarıldı. Karan ise başını duvara dayadı ve Kademi düşündü.

 

Yıllar sonra kavuşmuştu sevdiği kadına, belki Kadem onu severek evlenmemiş olabilir Di ama kısa zamanda Kadem onu sevmişti, üstelik hastalığına rağmen. Gerçi artık hasta da değil Di, Kadem hayatına tekrar girdiği günden beridir artık eski Karan değildi aksine bambaşka bir karandı. Şimdi ki Karan sevdiği kadın için herşeyi yapardı, gerekir ise kendi canından bile vazgeçerdi.

 

Karan Sametin "abi" demesi üzere bakışlarını ona çevirdi, bilinci hayla gidip geliyordu ama çoğu zaman ayık kalmaya çalışıyordu. " Abim" dedi Karan en içten bir şekilde.

 

Samet abisine belli belirsiz gülümsedi

" en kötüsü de ne biliyor musun" dediğinde Karan " ne" diye sordu.

Samet abisinin ceketine daha sıkı sarıldı, elinden gelse ceketin boyuna kadar inip içine daha da sinecekti

 

Samet soğuktan titreyen çenesini azda olsa bastırdı " en kötüsü de Öz anne babamın benim için üzülmeyeceği" demesi üzere Karan kaşlarını çattı " ne demek lan o, annem babam sizi ne kadar çok seviyor" durdu. Aklından onlara bir şey olur ise anne babası ve Kadem ne yapardı düşüncesi yeşerdi.

 

Annesi ve babası yıllarca yas tutardı, Kadem peki? Kadem, Kadem bir daha asla sevemezdi, kimse ile evlenmez ve ömrünün sonuna kadar onun ile kavuşmayı beklerdi.

 

Karan kafasından düşünceleri kovdu ve Samete " boş boş konuşma hem" dediğinde samet " yalan mı abi , biz Öz anne babası tarafından sevilmeyen kardeşleriz, çok çabaladım abi beni sevsinler diye ama olmadı, bir kez olsun bana oğlum demediler"

 

Samet gerçekten de her gün kapılarına gitmişti anne ile babasının, belki bir gün gerçekten içten severler umudu ile bütün ihtiyaclarına koşmuştu ama gel gör ki ne annesi oğlum diye bağrına basmıştı nede babası. Samet en son gittiğin de artık onu sevmeyeceklerin kanaatine geldiğinde bir daha da kapılarına dahi adım atmamıştı.

 

"bu saatten sonra da zaten anca yokluğuma sevinirler, tahir ise" abisine baktı, yıllardır onla uğraşıyorlardı, kah bazen kızıyordu abisi kah bazen de gülüyordu onlara ama en çok da bir kez olsun tam anlamı ile evden kovmamıştı onları, her zaman sahip çıkmıştı ikisine, tahir bazen ondan gizli arabasını alıp bir yere vurduğun da bile asla tam anlamı ile kızmamıştı onlara.

 

Karan onlara her zaman sahip çıkmıştı ve şimdi tahire de çıka bilirdi diye düşündü Samet, titreyen çenesini ve neredeyse kapandı kapanacak olan bilincini umursamadan

 

"abi tahir çok üzülür ne olur ona sahip çık, biliyorum sen sahip çıkarsın ona, bana da sahip çıktığın gibi ama ona daha çok sahip çık olur mu çünkü o bensiz yapamaz özler " dedi yarı baygın yarı ayık bir şekilde.

 

Karan Sametin boynuna kolunu attı ve onu kendine çekti, bir nebze olsada hem kendini ısıta bilmek için hemde onu, oda soğuktan titreyen çenesini umursamazdan geldi ve

" Ben bu zamana kadar size sahip çıktım, hayla da çıkarım. Ömrümün sonuna kadar da çıkmaya devam edeceğim, bırak Öz anne baban seni sevmesini bırak seni evden kovsunlar, onlar seni evden kovdukça ben sizi sonsuza kadar evime alırım, onlar sevmezlersede ben sizi severim " gülümsedi" annem, babamda, unutmayın siz benim aynı kandan da olmasak bile kardeşimsiniz canımsınız "

 

Samet bilincini açık tutmaya çalışsada artık beceremiyordu, Karan ise direniyordu ama artık onunda dayanacak gücü kalmamıştı, samet abisine" abi çok üzülürler "dediğinde Karan daha fazla dayanamayıp gözlerini karanlık boşluğa kapadı.

 

🥺🥺🥺

 

Elimi göğsümün üzerine koydum, içimde bir sıkıntı oluşmuştu. Gözlerimi kapadım" lütfen karana Samete bir şey olmasın, allahım ne olursun " dedim.

Gözlerimi açtığım da tahir duştan çıkmış temizlenmişti ve karşımda daha önce görmediğim yüz ifadesi ile karşımda oturuyordu.

 

" şimdi ne yapacağız peki " diye sordu Begüm, tahir sıkıntıyla saçlarını karıştırdı" bilmiyorum " dedikten sonra hızla ayağa kalktı

" bir şey yapmamız lazım, ikizim ve abim için"

 

Kim bilir şimdi nasıllardı? İyiler miydi? Canlarını çok mu yakmışlarmıydı?

 

Hızla ayağa kalktım ve bana şaşkın gözler ile bakan Begüm ve Tahiri umursamadan doğruca karanın çalışma odasına yöneldim, madem dertleri bir toprak parçasıydı, bende gerekeni yapacaktım.

Sevdiğim adam ve kardeşim için o toprakların tapusunu onlara verecektim.

 

Karanın çalışma odasının kapısına geldiğim de daha fazla beklemedim ve kapının kolunu çevirip içeri girdim. Karan kapıyı ya kilitlemeyi unutmuştu yada kilitlemiyordu.

 

Odaya girdiğim de bakışlarımı odanın içerisinde gezdirdim, büyük meşeden yapılma bir masa vardı, üzerinde düzenle dizilmiş dosyalar vardı, küçük bir ışık ve bilgisayar vardı. Yan duvarda ise büyük bir Kitaplık vardı ve tıka basa kitap doluydu, kitap dolu olduğu halde hepsi de sıra sıraydı.

 

Odanın kokusunu içime çektim, oda sanki Karan gibi kokuyordu, onun kokusu sinmiş gibiydi odaya.

 

Şimdi olmazdı, şimdi durmanın zamanı değildi, Karan ile Sametin hayatı tehlikedeydi.

 

Odayı incelemeyi bırakıp doğru çalışma masasının arkasına dolandım, üzerinde ki dosyaları tek tek karıştırma ya başladım ama için de hiç tapu yada ona benzer bir şey ile alakası yoktu. Dosyaları karıştırmayı bıraktım ve yere diz çöküp çekmeceleri karıştırdım.

 

Burada da hüsrana uğramıştım dosyalar burda da değildi,ayağa kalktım. Ayağa kalktığımda köşe de duran çelik kasayı fark etmem ile doğruca oraya gittim, kasa şifreliydi. Büyük ihtimalle dosyalar bunun içerisin deydi ama bir sıkıntı vardı ben şifreyi bilmiyordum.

 

Düşünmem lazımdı ama vaktim de yoktu, aklıma gelen şifreleri tek tek denedim ama hiç biri olmadığında bezgince ofladım " offf ne bunun şifresi yaa" dediğim sırada aklıma bir şifre geldi.

 

Şifrenin bu olduğunu umarak tek tek numaralara bastım. 200795 bir süre sonra kasadan açıldığını belli eden ses gelmesi ile yüzümde bir gülümseme oluştu.

 

Kasanın kapağını açıp içerisine baktım, bir kaç dosya, saat ve bir miktar para vardı. Diğerlerini es geçip dosyaları aldım ve inceledim, bir çok tapu ve bir kaç sözleşme vardı. Anlaşılan adamların bahsettiği dosya buydu.

 

Hızla ayağa kalktım ve odadan dışarı çıktım, dışarı çıktığım da aşağı indim, aşağıda begümler hayla oturuyordu. Begüm ve tahiri umursamadan doğru kapıya yöneldiğim sırada tahir bir anda önüme geçti " ne yapıyorsun yenge sen" diye sordu.

 

Elimde ki dosyayı kaldırdım " bunu onlara vereceğim ve abin ile Sameti geri alacağım sağ salim" dediğim de tahir " olmaz yenge" dedi.

 

"sebep" diye sordum, tahir sıkıntı ile nefesini dışarı verdi " Abim her ne olursa olsun o dosyaları vermeyin dedi" dediğinde " öyle bir şey olmayacak" yana bir adım attığım da tahir de attı "yenge lütfen" dediğinde bu sefer de kararla diğer tarafa adım attım ama tahir yine önümde bitti.

 

" ne istiyorsun tahir söylesene sen" diye patladım, zaten çok dayanmıştım. Tahir başını iki yana salladı " bir şey istemiyorum ama abim uyardı yenge ne olursa olsun vermeyin dedi, abim yıllarını verdi o topraklar için, emeğimi geç çocuklar var dedi" dedi, bir süre durduktan sonra " verince abim zaten mutlu olmaz yenge, tanımıyormusun abi mi" diye sordu.

 

Karanı tanıyordum, Karan içten içe ölürdü her gün, her çocuk öldüğün de kendinden bilirdi, yada bir insan kısacası Karan içten içe ölürdü.

 

Tahirin sorusu ile omuzlarım düştü

" ne yapalım tahir yol göster" dediğim de yanağıma bir yaş süzüldü " abin ile Samet için bir yol göster yapalım" diye mırıldandım.

Tahir sıkıntı ile nefesini verdi

" bir çözüm olsa senden önce yapardım yenge" dediğinde kaşlarımı çattım ve elimde ki dosyayı sıktım "bu dosyayı vereceğim, ne olursa olsun" dedim ve yana bir adım attım ve Tahiri geçtiğim sırada tahir kolumdan tuttu

 

" yapma yenge lütfen" dediğinde kolumu çekiştirdim ama tahir bırakmadı, tahirin bırakmayacağını anladığım da " lütfen tahir, ne olur bırakta abin ile Sameti alalım" diye fısıldadım. Tahir başını iki yana salladı, onunda eli kolu bağlıydı tıpkı bizim gibi

 

" olmaz yenge dediğim gibi abim" demişti ki kolumu hızla Tahir den kurtardım ve " ne abin, ne abin tahir söylesene,"diye bağırdım. Bağırdığım için boğazım acımıştı ama umursamadım" abin öldümü kaldım belli değil, samet öldümü kaldı mı belli değil "elim ile kapıyı işaret ettim" şu kapıdan canlı canlı içeri girecekler mi belli değil "tahiri göğüsünden ittirdim" benim sevdiğim adam senin ikizin öldümü mü kaldım belli değil, o kapıdan ölüleri mi girsin istiyorsun sen " dedikten sonra son bir kez daha ittireceğim sırada tahir, hızla kollarını bana doladı.

 

Tahir bana sarıldığın da ağladığım ve titrediğimi ilk defa o sıra hissettim, elimde ki dosya yere düştüğün de artık dizlerim beni dayamadı ve tahir ile sarılı vaziyette yere diz çöktüm.

 

İkimizde sarılı bir şekilde öylece ağladık, o kardeşi için ben sevdiğim adam için, o abisi için ağladı bende kardeşim dediğim Samet için. Begüm de bizden kalır yanı yoktu oda sessiz sedasız ağlıyordu.

Üçümüzde saatlerce ağladık, ve dilimden tek bir duayı düşürmedim.

 

" Allahım sen bana sevdiğim adamı ve kardeşimi bağışla"

 

🥺🥺🥺

 

Zaman geçiyordu, hatta saatler dakikalar ama bir türlü içimde ki daralma hissi geçmiyordu. Tahir karakola gitmişti ve şikayetçi olduğu gibi de ihbarda bulunmuştu ama hayla dönmemişti, Begüm ise anne babasına olayları söylemeye gitmiş oda dönmemişti.

 

Ben ise? Ben öylece elim kolum bağlı bekliyordum, tahir ile ağladıktan sonra ne kadar gitmek için diretsemde tahir kesin bir dil ile beni vazgeçirmişti ve şimdi gözüm kapıda kulağım telefonda öylece bekliyordum.

 

Derin bir nefes aldım belki içimde ki sıkıntı geçer diye ama olmadı bir türlü geçmek bilmedi sanki büyük bir el beni avcunun içine almışta, kemiklerim kırılana kadar sıkıyor gibiydi.

 

Gözlerimi kapadım ve karanın kokusu varmışçasına içime hava çektim, sanki kokusunu gerçekten almışım gibi yüzümde gülümseme oluştu, çok özlemiştim onu. Şevkatle saran kollarını, kalp atışlarını kısacası ben sevdiğim adamı özlemiştim.

 

Ne kadar öylece kaldım bilmiyorum ama karşımda birinin olduğunu hisseder hissetmez hızla gözlerimi açtım, gözlerimi açtığım da tahir sessizce koltuğa oturmuş öylece karşıya bakıyordu. Yüzünde ki kızarıklıklar gitmiş, yerini yer yer mor renge bırakmıştı,kaşında ki yara bandını ise söküp atmıştı.

 

İkimizde konuşmadık, aramızda sessizlik çığ gibi büyür iken, sessizliği bozan evin kapısının tıklanma sesi oldu. Kapının tıklanma sesi ile tahir ile bakışlarımız kesişti , ikimizinde aklından aynı şey geçtiği kesindi.

 

Aklımda ki düşünceyi bir kenara bırakıp ayağa kalktım ve kapıya gittim sonra da kapıyı açtım, kapıyı açtığım da karşımda bir polis memuru vardı. " buyurun" dediğim de tahir de yanıma geldi " kıvanç abi" dedi. Adının kıvanç olduğunu öğrendiğim polis memuru " kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama bir gelişme var" tahir merakla " ne oldu abi, ne gelişmesi" diye sordu

 

Kıvanç derin bir nefes alıp verdikten sonra " abine benzeyen birini bulmuşlar, az önce ihbar geldi, kasabanın çıkışına yakın sağlık ocağında" dediğinde bir an nefesim kesildi.

 

Tahir " tamam çıkalım o zaman" demesi üzere " bende gelmek istiyorum" dedim, tahir bana bakıp

"yenge sen bekle istersen ben" demişti ki sözünü kestim " senin abin ise benim de sevdiğim adam tahir, bırak bari bunda olayım" tahir bana bir süre dolu dolu gözler ile baktı, aklından ne geçiyordu bilmiyordum ama oda en az benim kadar olacaklardan korkuyordu.

 

Tahir bir süre öylece baktıktan sonra başını salladığın da buruk bir şekilde gülümsedim " teşekkür ederim" dedikten sonra evden dışarı çıktık ve tahirin arabasına yöneldik. İçimde bir sıkıntı vardı geçmek bilmeyen, bitmek bilmeyen. Ne olursa olsun geçmiyordu.

 

Tahirin arabasına geldiğimiz de, yolcu kapısını açtım ve hızla koltuğa oturdum ve kapımı kapattım, tahir de sürücü koltuğuna geçti ve anahtarı yerine takıp motoru çalıştırdı ve sokaktan son sürat ayrıldık.

 

İkimizde konuşmadık, ikimizinde aklında aynı şeyler mi geçiyordu bilinmezdi ama tek bildiğim bu durumdan ikimizde korkuyorduk, başımı koltuğun başlığına yasladım ve gözlerimi kapadım ve karanın bana öğrettiği türküyü söyledim.

 

 

Gesi bağlarında dolaniyorum

Getirdim yarimi, aman aranıyorum

Getirdim yarimi, aman aranıyorum

 

Bir tek selamına güveniyorum

Gel otur yanıma, hallerimi söyleyim

Gel otur yanıma, hallerimi söyleyim

Derdimden anlama ben o yari neyleyim

Derdimden anlama ben o yari neyleyim

 

 

Türküyü söyledikçe içimden bir şeyler kopup gidiyordu sanki, nefes alamıyordum, sanki bedenimi sıkan el bu sefer boğazımı sıkıyor gibiydi.

Temiz havaya ihtiyacım olduğu için hızla pencereyi açtım, uzun süre havasız kalmış gibi havayı içime çektim.

 

Tahir " yenge iyi misin, durmamı ister misin" diye sorduğunda başımı salladım, bir süre sonra tahir arabayı kenara çektiğinde kendimi hızla dışarı attım, az önce içime hava çekmemişim gibi derin derin nefes aldım, tahir bir süre sonra yanıma geldiğin de bana su uzattı " al iç yenge biraz da olsa kendine gelirsin" dediğinde elinden suyu aldım ve şişeden bir yudum aldıktan sonra kapağını kapatıp tahire uzattım.

 

Tahir şişeyi alıp arabaya geri bıraktıktan sonra yanıma geri geldi

" biliyorum yenge korkuyorsun, korkuyorum, korkuyoruz" dedi sanki itiraf etmek istermişçesine

" nasıl dayanacağım bilmiyorum" dediğim de çenemin ilk defa titrediğini fark ettim, tahir başını yana çevirdi, belli ki ağlıyordu.

 

" abin iyi mi? İyiler mi? Canını çok yaktılar mı? Diye düşünmeden edemiyorum" elim ile yolu işaret ettim " sırf bir ihbar yüzünden sağlık ocağına gidiyoruz" sustum, o kelimeyi söylemek bile zordu benim için.

 

Tahir başını tekrar bana çevirdi, Tahir başını bana tekrar çevirdiğin de gözleri kıpkırmızı olmuştu, ağlamamak için kendini tutuyordu ama ne yazık ki başarılı olamıyordu, gözünden bir damla yaş yanağına süzülünce hemen eli ile sildi.

 

O sıra yapmam gereken şeyi yaptım, kollarımı açtım ve tahirin sarılmasını bekledim, tahir beklemeden hızla bana sarıldığında ikimiz de artık ağlıyorduk, annem hep aynı yaraya sahip olanlar anlar bir birini derdi, annem haklıydı şuan tahir ile ikimiz de aynı korkuyu yaşıyorduk ve bu korku ikimizi de büyük bir umutsuzluğa sürüklüyordu.

 

Bir süre tahir ile sarılı vaziyette öylece sessiz sessiz ağladıktan sonra ilk çekilen tahir oldu. Elinin tersi ile göz yaşlarını sildikten sonra derin bir nefes alıp verdi ve başı ile arabayı işaret etti " hadi gidelim" dedikten sonra beklemedi ve hızla arabaya yönelip sürücü koltuğuna oturdu.

 

Bende tahir gibi göz yaşlarımı sildim ve tekrar yerime geçip oturduktan sonra tahir motoru çalıştırdı ve hızla yola devam ettik, ikimizi de konuşmadık, zaten konuşacak halimizde yoktu.

 

Sağlık ocağına geldiğimiz de içimde ki sıkıntı giderek büyüdü, sanki ayaklarım geri geri gidiyordu, sanki içeri girmemem burdan hızla uzaklaşmam gerekiyordu ama yapmadım, arabanın kolunu çekip kapımı açtım ve arabadan indim, tahir de benim ile indiğin de doğruca sağlık ocağından içeri girdik.

 

İçeri girdiğimiz de tek tük hastalar vardı ve arada nöbetçi hemşireler ile doktorlar vardı, tahir eli ile "şu hemşireye soralım" dedikten sonra hemşirenin yanına gitti, hemşireye karandan bahsettiğin de hemşirenin yüzüne bir hüzün çöktü.

 

Hemşire olduğu yerden hareket edip diğer yöne doğru gidince bizde tahir ile peşine takıldık, içimden bir ses diyordu ki gitme, atma bir adım daha diyordu, git burdan dön arkanı git ve bir daha gelme diyordu.

 

İçimde ki sesi bastırdım ve adımımı kararlı bir şekilde attım, hemşire bir süre sonra bir kapının önünde durdu ve dönüp bize baktı " Karan bey bu odada" dedi ve kapıyı açıp içeriye girdikten sonra girmemiz için kapıyı sonuna kadar açtı.

 

İçimde ki ses tekrar beni geri gitmem için zorlar iken, ben kendimden emin bir şekilde içeri girdiğimde tahir de peşimden içeri girdi, içeri de ki görüntü ile nefesim kesildi. Tahir ise " yenge lütfen" dediğinde hızla sedyenin yanına gittim ve çarşafı üzerinden çekip aldığım da dünya başıma yıkıldı.

 

 

Gördüğüm görüntü ile başımı iki yana salladım.

 

 

Hayır, hayır o karan Olamazdı...

 

Karan bana bunu yapmazdı...

 

O kokusuna aşık olduğum adamdı, bana bunu yapmazdı...

 

O beni bırakıp gitmiş Olamazdı...

 

               

Karan ölmüş Olamazdı...

 

 

 

🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎🤎

 

Açıklamam yok maalesef ki :) haftaya yeni bölümde görüşmek üzere kendinize cici bakın balımlar :) bide artık neden ise bölümleri yetiştiremiyorum ve artık eskisi gibi içime de sinmiyor acaba bölüm günlerini 1 hafta arayla mı atsam....

 

 

Loading...
0%