@sessizzyazarr._
|
10. Bölüm Kim bilebilirdi böyle biri olduğumu, kimlerin olduğunu? Salondaki koltukta otururken Hürkan'ın anlattığı planı dinliyorduk. Hürkan alanın büyük olduğunu ama patlatmamız gereken yerin küçük olduğunu söyledi. Ayrıca işimizi bitirdikten sonra ardımızda hiç bir iz bırakmamamız gerektiğinden bahsetti. Bu olanlardan sonra her şey güzel geçerse Gizem'i sağ sağlim eve getireceğine söz verdi. Ayrıca bizimle gelecek bir kız daha olduğunu söylediğinde el ele aşağıya indiğimiz an geldi aklıma. Sorgulamamaya karar verdim. Sonuç olarak benim amacım Gizem'i kurtarmaktı. Daha çok Bora ile konuşmaya karar verdim. Bildiğiniz üzere bu kıskançlık değildi beni yanında ayak altında istemiyordu bende olmıyacaktım. Bu planımı aklıma yerleştirdikten sonra hepimiz üzerine düşenleri yapacaktı. Hürkan" Ben Bora ve Ömer içeri sızıcaz" derken sözünü kestim:" Nasıl yani" sert bir bakış atan Hürkan sert bakıyordu. " Sesini keser misin bir dakika?" Pardon sen kimsin? Hepimiz şaşkınlıkla Hürkan'a bakıyorduk. O ise elindeki planlamaya bakıyordu. Sert bir kişiliğim olduğu için böyle şeyleri umursamazdım ama Allah aşkına ne oluyor sana Hürkan? Stres mi bu? Siz söyliyin ne oluyor ben bir şey yapmadım. Belki de ben boş hislere kapıldım. Bilmiyorum ama şu operasyonumuzdan sonra bana ne demek istiyorsa desin ama ilk önceliğim Gizem. Benim daha sabrım yoktu " Hürkan ne demek sus sence susmak için uygun bir zaman mı? Noluyor sana en son Gizem ile kavga ettiniz ne bu beyaz atlı prens oyunları? " malesef kafamda ne varsa söylediğim için söylediklerimden iki dakika sonra pişmandım. Ama bozuntuya vermedim " Bende geliyorum o kadar başka bir şey yoksa bana sonra anlatırsın Bora ben dışardayım." Bora başını salladı. Hürkan ne yaparsan yap bakışları atarken olayı kavramaya çalışıyordum. O bana öyleyse ben de ona öyleyim. Beni hafife almıştı. Bunu da Gizem'i kurtardığımız gün ona da göstericektim. Elime kahvemle arka bahçemize oturdum. Hava aydınlıktı. Güneş yeni yeni ışıklarını saçıyordu. Ben ve kahvemle arka bahçenin kendine ait masasında oturuyordum. Bahçemize her baktığımda berbat his, hayal, olaylarla karşı karşıya kalıyordum. Korkuyordum. Her şekilde korkuyordum. Her kesden korkuyordum. Her an tetikte kalmak istiyen bedenimi tutamıyordum. Rahatlıyamıyordum. Bu ne zamandan beri böyle bilmiyordu. Kendi düşüncelerimle başa başa kalırken gözümün ucuyla tüm bahçeyi süzüyordum. Her yere sanki bir daha hiç gelmicekmiş gibi bakıyordum. Bir an duraksayıp bahçenin sol tarafında gözüme bir parlaklık çarptı. Bu bahçede daha önce görmemiştim. Ayağa kalkıp parlaklığa yakınlaştım. Bir adım mesafe kaldığında eğilip bir azcık daha yakınlaştım. Bu demir bir plakaydı. Üstünde "Taylan Gümüştaş" yazıyordu. Bu soy adını kafamda tekrar ederken bir yerden tanıdık olduğunu düşündüm. Sanki bir şekilde zihnime kazınmıştı. Bulmak üzereyken, bir anda omzumda bir ağırlık hissedip yerimden sıçradım. Boray'dı bu. Birden ayaklanıp plakayı elimden yere düşürdüm. Neyse ki almaz sorgulamaz diye düşündüm. Ama plakayı eline alan Bora bir eline bir bana baktı. Ona" Aile yadigarı büyük büyük annem bana bırakmış." dedim ve bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Aniden elime tutuşturdu plakayı. Neler olduğunu anlayamadan mutfaktan salona geçmiştik bile. Beş dakika önceki gibi ben Hürkan, Bora ve Ömer kalmıştık. Bora beni neden buraya getirdi anlamadım. Ama neyse ki Hürkan yüzüme bakmıyordu. Bora " Hadi bakalım ne yiyeceksiniz söyleyin." Ömer söze başladı. "Bana her şey uyar ağabey" Bende Ömer'e katıldığımı söyleyince Hürkan başını masadan kaldırıp kısa süreliğine bana bakıp gözlerini kaçırdı. " Bana da fark etmez Bora." Bora azını aça aça konuşmaya başladı" Yine bana mı kaldınız ben nerden bileyim ya. dört tane acılı çiğ köfte anlaştık söylüyorum. Daha başımı sallamadan içeri kaçan Bora'nın keyfi gayet yerindeydi lakin bizim değildi. Ömer " Bende bir lavaboya gidip geleceğim siz takılın beş dakikaya yanınız dayım." Siz takılın öyle mi? İkisine de yumruğu yapıştırmak istiyordum. Ama sinirli bakışım Ömer'in keyifiyle çarpışıyordu oda mutlu mutlu yol alıyordu. Sonrasındaysa tahmin ettiğiniz gibi sessiz geçti. Ben koltukta bana ayrılan yerime sinmiş bir şekilde yatarken Hürkan koltuğa yaslanmış gözleri etrafı inceliyordu. Ki ben buna kanacak kadar aptal değildim. Tabi ki o da benim gibi sorularını susturmakla meşguldü. Sessizliği bilinen üzere o bozdu" Yarı için iyi dinlen yarın gidiyoruz." Birlikte gidiyoruz. "Biliyorum. Tamam" ne diyebilirdim ki. Tamam tek seçenekti. " Bak Çilek kız ne desen haklısın ama seni o mafyaların üzerine salamam. Duydun mu beni? Seni tehlikeye atamam." Ardından konuştum" Onu mafya olmadan önce düşünseydin daha iyi olurdu sanki ne dersin?" Görünüşe göre Hürkan'ı kızdırmayı başarmıştım. Sinirli yüzünde daha sinirlenseydi sanki yüzün de ki damarlar gözükecekmiş gibiydi. Zaten elinde kolunda damar yolları açılış gibi gözüküyordu. Daha konuşmadan Bora içeri girdi" Bir az beklememiz gerekiyormuş ama gelicekimiş. Siz ne konuşuyordunuz?" Ona dönüp lafımı öne sürdüm" Konuşmuyoruz. Ayrıca Ömer nereye kayboldu lavaboya gitmek için Hakkari'ye mi gitti?" Bu cümlem Boraya kısa bir kahkaha koparmasına yeterli olmuştu. Tam bu cümlemden sonra ağazını açmakta olan Bora'nın omzuna elini değidiren Ömer sayesinde Bora minik bir çığlık kopardı. "Oğlum iyi misin yüreğime indiriyordun ne diye sessiz sessiz geliyorsun sen ya?" Bu durum benim Ömer'in gülmesine yeterli olmuştu. Hürkan ise yüzünde bir mimik bile oynamıyordu. Ama çok fazla terliyordu. Neden bu kadar terliyordu ki? Yarın için m? Kim için?* Benim için olmadığı ap açık belliydi ama ne oldu da bu kadar terliyordu? Bu düşüncemi beynim de yer kalmayan bir yere sıkıştırdım. Ardından ortaya dönüp konuşmaya başladım" Ben yukarı çıkıyorum bir kaç şeye bakacağım duş alıp gelirim. Yemek gelirse beklemeyin beni siz yiyin" dedim Ömer ve Bora başını salladı. Hemen merdivene doğru yürüdüm ve odama gittim. Üstümü çıkarıp bornozumu üstüme geçirdim. Duştan sonra giyeceklerimi hazırlayıp duşa giden uzun yoluma başladım. Banyoya geldiğimde üstümü çıkarıp suyun sen soğuk tarafa çekip hiç beklemeden girip duş almaya başladım. Acaba bugün dışarda bulduğum plaka ney ile alakalıydı. Rastgele gelemeyeceğine göre gerçekten bir anlamı olmalıydı. Lakin bizim ailemizin böyle bir soy adı yoktu. Azımda gezdirdiğim sözler plakada yazan kişinin ismini söylüyordu. "Taylan Gümüştaş" "Taylan Gümüştaş" "Taylan Gümüştaş" Kimdi bu diye sorular zihnimde gezdirirken çok fazla suyun altında kaldığımı düşünüp çıktım. Her tarafımın kızarmasını izlerken üstüme bornozumu geçirdim. Banyo dolabından bir saç havlusu alıp banyomuzdan çıktım. Çıplak ıslak ayaklarımla koşar adımlarımda odama ulaşmayı başardım. Hiç beklemeden içeri girip üstümü giyindim. Saçıma havlumu sarıp tabletimi elime alıp arama motoruna girip ismi araştırdım. Önüme binlerce sonuç çıktı. Bazıları suç haberleri bazıları da gazete haberleriydi. Bir kaç haber stesine girdikten sonra sıkılıp odamdan çıktım. Salona indiğim de Ömer Bora konuşuyor bir taraftan da telefonlarından oyun oynuyorlardı. Hürkan ise telefonunda geziniyordu. Bora ve Ömer'e selam verdim. "Yemek yediniz değil mi?" Bora yanıtladı "Biz yedik Hürkan yemedi. Aç değilmiş. Acıkmıştır yiyin kardeş kardeş." cümlenin sonunda bir yastık alıp Bora'nın kafasına vurdum. Kafasını tutan boraya zafer gülüşümü sergiledim. Ardından Hürkan'a dönüm gel işareti yaparak mutfağa çağırdım. "Neden yemedin?" Hürkan karşım da ki sandalyeyi çekip oturdu. Masada duran çiğköfteleri açmaya çalışırken söz etti" Aç değildim. Yeriz şimdi. " dedi ve sustu. Bende sustum. Sessizlikle yemeklerimizi yiyip kalktık. Salona vardığımızda hala oyun oynayan Ömer ve Bora'ya baktım sonrasında ise " Hadi kalkın yarın Gizem'i o pis yerden evime getirmem gerekiyor." dedim. Ömer aniden kalktı. Bora "Tamam anne yatıyorum." dedi koluna yumruk atıp susturdum onu. Herkese iyi geceler mesajımı verdikten sonra yatağıma uçracasına yürüdüm. Kafamı yastığa koyduğum gibi uyudum... |
0% |