Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@sessizzyazarr._

12. Bölüm
Yürüdüğümüz yolda da okuduğumuz kelimelerle de birlikteyiz...
Ben arkada Azra önde yürüyordu. Bölgeye girişimiz ve çıkışımızın bir olması gerekiyordu. Bu yüzden olabildiğince elimin kuvvet güçüme cesaret veriyordum. Giriceğimiz yere geldiğimizde belime bağladığım mini bıçakları ikisi belime ikisi bacaklarımın kenarlarına yerleştirdim. Bu sefer tünelde en önde ben vardım. Azra önüne geçmemde pek memnun görünmese de bunu kabullendi. İlerlemeye başladığımızda karın ağrım ve ağır bir bel ağrısı çekmeye başladım. Bunun oluşu hiçte iyi değildi. Reglin tam da zamanıydı. Bunu belli etmeden arkamı dönmeye debelendim ama başarılı olamadım. Arkamı dönmeden" Azra. Ağrı kesicin var mı?" Azra dudağını bükerek" Noldu beyaz atlı prenses yoksa bu görev sana zor mu geldi?" göz devirdim ve yoluma devam ettim. Arkamda benden daha oflayan söylenen biri olunca bana ne laf yapıştırmaya çalışıyordu. Bunları unutarak önümdeki yolun bitmesi için daha hızlı adımlar atmaya koyuldum.
Bir az daha ilerlediğimde bazı erkek sesleri ve ayak sesleri işittim. Bunu üzerine Azra'yı susturdum. Seslerin kesilene kasar sustuk. Sesler kesilince havalandırma deliği olduğunu düşündüğüm yereden çıkmaya çabaladım. Kıvrak bir haraketle yere süzüldüm. Ardından Azra'nın inmesi için onu tuttum. Bana yapma bir ifade ile teşekkür eden Azra'ya mimik oynatmayarak cevap verdim. Ardından sessiz koridorda yürümeye başladık.
"Hey Merve. Hürkan hakkında ne düşünüyorsun?" ney hakkında. bu ne sorusuydu şimdi. " Bilmem hiç oturup Hürkan'ı düşünmediğim için." yüzünü çevirmeden bana cevap verdi" Biliyor musun bence bizim aramızda bir şeyler olabilir." dedi ve kıkırdadı. Kıkırdaması mide bulandırıcıydı. " Bilmiyorum artık. Öyle bir şey olursa hayırlı olsun." gülümsedi. Yolumuz devam edecekken durdum. Çok sessizdi burası. Bana ne olduğunu soran Azra'nın sorularını cevapsız bıraktıp sessiz adımlarımı attım. Bir müddet daha ilerledik. Ve işte her filmde olduğu gibi burada da kalıplı adamlar vardı. Etrafa baktığımda pek kamera görmedim. Bazı önemli bölgelere koymuşlardı. Ben bunlar olurken elimin altında olan kameraları ortadan kaldırmıştım zaten. Ancak kameraların arkasında yedi yirmi dört biri var mıydı bunu bilmiyordum. Umudum olmaması yönündendi.
Merve olarak burada ki görevimi tamamlamam gerekiyordu. Bizim girdiğimizde ki taraf Gizem'in olduğunu düşündüğümüz gerin en uzak girişiydi. Ancak en güvenli olanı olduğunu düşünüp oradan girmeyi teklif edilmişti. Bunun üzerine planlamayı yapmıştık. Ancak şu an çaprazımızda duran adamları hesaba katmamıştık. Ben Azra'ya kaş oynatarak adam olduğunun haberini verdim. Anladığını var sayarak önümüze doğru gelen ve bunu farkında olmayan adamların şok olmalarını sağlamaya başlıyordum. Belim de ki mini bıçağımı kavrarken derin bir nefes verdim. Ardından Azra ile aynı anda komutlarımızla adamarın üstüne atladık. Ben adamın boyun tarafını hedef alarak hayatını sonlandırırken Azra adamın oyununa düşmüştü. Bir birlerini teperken elimi bir çubuk gibi kullanarak ensesinin hemen üstüne geçirerek yere yığdım. Ardından ise bıçağımı kavrıyarak boynuna boydan boya bir yarık açtım. Bunun gayet normal karşılıyan Azra ile yola devam ettik.
Malesef bu seferki bir az zor olacağını düşünmeye başladım. Büyükçe bir eylenme salonunun etrafına yayılan on sekiz tane adam ile karşı karşıya kaldık. Ben önden giderken Azra arkamdan geliyordu. Artık sanki benim önden gitmem gerektiğinin kararına varmıştı. Önümde duran üç adamın nasıl yere yapıştıracağımı düşünüp minik bir plan yaptım. Ben önden giderken sağ elimde ki ve sol elimde ki bıçaklarımın bekim nereye dokunsam ateş ediyormuş gibi kullanmayı düşünüyordum. Öyle de yaptım. Sağ elimde ki bıçağımın keskin ucu karşımda ki adamların kollarına boynuna yada bacaklarına geçiyordu. Bıçağımın metal parıltısı erkek adamların cildinde gezerken gergin Merve yerine bundan keyif alan Merve geçmişti. Bunu yaparken Gizem'e daha yakın olduğumu hissediyordum. Ne kadar adam dövsem de Gizem için buna değerdi. Yoluma her seferinde daha fazla güçle devam ediyordum. Ne olursa olsun kim karşıma çıkarsa çıksın arık bu mekanın içine girmiş onlar tarafından yabancı olarak görülmüştük. Bunlar olurken hem Ömer ile hem de Hürkan ve Bora ile iletişimimizi kesmiyorduk.
Artık kaç adam dövdüğümü sayamaz hale gelmiştim. Yorgunluğu tüm bedenimde hissediyordum. Her bir damarım yorulmuştu. Ancak bunu yaparken sesimi bile çıkarmıyordum. Benim çok sevdiğim takım arkadaşım ise her seferinde bana söyleniyordu. Doğru okudun, söyleniyordu. Ben yoluma devam ederken yanımdan ilerleyen Azra yolu yarıladığımızı söyleyince umutlandım ve daha da cesaretlendim. Bana yapılan her şeyi bir kenara bırakıp bu hallere bürünmemin sebebi arkadaşlarımın bende ki değeriydi. Beni önemsiz bir ailem olduğu için onlar benim kanatlarımın sargı bezleri olmuştu. Beni ne zaman teselli ettiklerini sayamaz olmuştum. Umudum Gizem'den zerre kadar düşmemişti. Onu hala seviyordum ve onun adına korkuyordum.
Önüme çıkan iki adamı da ense patlatarak ayak altından kurtararak yürümeme devam ettim. Azra bana bunların son adamlar olması gerektiğini söyliyerek artık Gizem'in olduğu odaya girmek için sadece çok az kaldığını söyliyerek bana gaz verdi. Şimdilik aramızın iyi olması gerekiyordu. Ya da ben umursamadığım için güzel geliyordu. Yüzümde bir gülümseme belirdi ve anında soldu. Sonrasında ise normal ciddileşmeme devam ettim. Karşımda üç adam arkalarında sekiz adam vardı. Tehlikeli sulara geldiğimizi anlamıştım. Arkalarında ise üç adamın başında dikildiği bir oda kapısı duruyordu. Bu işi herkesin önünde yapmaktan başka çarem yoktu. Bilin bakalım ne yaptım. Evet birden iki adamı yere serdim. Üzerime koşan üç adamı daha hallettikten sonra en son olarak tank misali üç adamı da dahi arkadaşım Azra ile hallettik. Çok zeki olduğu için ben beş adamı öldürürken izliyordu. Ben artık daha dayanamıyacağımın haberini Azra'ya verirken o adamla cebelleşiyordu.
Kenara geçip nefeslenmeye çalışırken omzumda bir ağırlık hissettim. Kokudan elime aldığım bıçağımla bana deyen kolun doydan bir çizik attım. Bora'nın acılı inleyişini duyunca hemen arkama döndüm. Kolunu tutan Bora ve onun hemen arkasında duran Hürkan'ı gördüm. Hürkan şaşkınlıkla beni izlerken Bora bileğini kavramış sıkı sıkı tutuyordu. Kıkırdamamı tutamadım " Bora ben Ömer'e benzemem haberin olsun" dedim ve gülmeye devam ettim. Hürkan sesini kısarak" Bence bir az geç haber verdin." çıkıştım" Sen sus beyaz atlı prens. Bu komikti. Hem ayrıca seni bekleyen prenseslerin var haberin olsun." Gülmekten gözlerimde ki yaşları silerken bana ne dediğimi sorar gözlerle bakan Hürkan'a sessiz kaldım. " Şimdi, çabuk olun Bora sakin ol bacağını koparmadım. Ben Azra'ya yardıma gidiyorum." " Ne yani kızı orda tek mi bıraktın? Sen iyi misin Merve?" Pardon bunu bana Hürkan mı söylüyor? " Sakin ol beyaz atlı prens prensesini kurtarmaya gidiyorum sakin olabilirsin." sinsice gülüp ne dediğini dinlemeden arkamı dönüp Azra'ya karşı koştum. Sessiz adımlarım bu sefer Azra'ya saldıran adamın etrafında yankı yaparken ben boynuna gerekli müdahaleyi yaptım. Ellerimi bir birine vurarak Azra'yı tebrik ettim." Bravo çaylak iyi iş çıkardın." dedim ve bir kahkaha kopardım. " Evet evet ne demezsin." gülerken sessiz olmaya çalışıp kendimi susturdum. Daha dayanamıyacağımı söyleyip ilerledim. Öte yandan bir ben bir de Hürkan iyi durumdaydık ne den mi? Azra yere yatmış zaferini kutluyor. Bora elini kestiğim için neredeyse tüm dünyayı patlatacakmış inlemeler yapıyordu. Ben daha fazla daha dyanamıyıp arkama son kez baktığımda Hürkan bana anlamlı gözlerini öne sürdü ben ise sadece önüme dönüp sessizce Gizem'in olduğu odanın kapsını açtım. Ancak görünen o ki etrafa baktığımda Gizem burada değildi. Sadece bir not vardı:" Taylan GÜMÜŞTAŞ" yazıyordu. " AHHH HADİ AMA!"

 

Loading...
0%