Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm Büyü

@setasileyolculuk

Hızlı hızlı nefesler alırken koşmayı bırakmıyordum elimdeki pembe sütü çilekli seni sürekli yazılı not defterimle ona uyumsuzluk içinde siyah saçlarım, crobum ve pantolonum ile böyle bir kombin yapmıştım. Normalde süslenmeyi seven biriydim ama bugün bir tık daha fazla abartınca saati fark etmedim ve ders saatinin geldiğini fark edince son süratle kendimi evden dışarı attım İstanbul sokaklarında insanlara çarpmamaya çalışarak koşuyordum metro durağına varmama tahminen son beş dakika olması gerekiyor çünkü neredeyse yirmi dakikadır soluksuz koşuyordum. Ciğerim şimdi ne haldeydi kim bilir diye düşünmeden de edemiyordum dersi düşünme sebebim ise herşeyimin mükemmel olması gerektiğiydi daha çok bu yüzden de geç kalmıştım ilk okulu hatırlamasam da ortaokul ve liseyi hep birincilik ile bitirmiştim tabi bir ara ikinci olmuştum o günü ağlaya ağlaya okuldan koşarak gitmiştim o anı hatırlayınca tüylerim ürperdiğinde düşünmeyi bırakmam gerektiğini fark ettim. Tam o ara kafamı sola doğru çevirmemle birine çarpmam aynı anda oldu elimdeki not defterim yere düşmüştü sırtımda ki siyah çantayı tek omuz taktığım için dirseğime gelmişti kafamı aniden kaldırdım. Yok artık! Hay maşallah. Bu adamın boyu boysa benim ki ne? Adam bildiğin deveydi! Çok uzundu benim boyum zaten 1.68 di bu adamı görmem için daha uzun olmalıydım gözlerine bakmak için kapüşonlusunu kaldırması gerekiyordu sanki birinden gizlenirmiş gibisinden sadece ağzı gözüküyordu diğer kısımları kapüşonlusuyla kapatmıştı özür dileyeceğim esnada "Bir dahaki sefere attığın adımlara dikkat et bitter" demesiyle açtığım ağzımı kapatmam bir oldu. Nefesimi düzeltmek için yavaş yavaş soluklar almaya çalışıyordum.

Benim gibi siyahlar içinde ki bu adam boyuyla beraber geniş omuzluydu ve içerisindeki kasları düşünmek istemiyordum çünkü kapüşonlusunun altında göğüs kısmını zorlayan kasları görebiliyordum. Gereğinden fazla bakıp yorum yaptığımı fark edince kendimi toparlayıp çantamı düzelttim ve yerde ki not defterimi alıp firsat varken çantaya attım. "Ben dikkat ederim de sen kendine bak ilk önce" diyerek onu iğneledim herkes saçımın siyahlığından dolayı bana lakap takardı ve şimdi bitter öyle mi bu çok saçmaydı bu adamla böyle durdukça Poyraza yani sevgilime ihanet ediyormuş gibi hissediyordum kendimi toparlayıp sağa doğru bir adım atınca o da aynısını yapıp yine önüme geçti. Bu da neydi şimdi benden bir özür falan mı bekliyordu cidden "Ve laflarınada" anlaşıldı buradan özür dileyip toz olsam en iyisiydi "Kusura bakma şimdi önümden çekilebilirmisiniz?" Önümden çekilince rahat bir nefes verdim bu adam beni ürkütmüştü üstelik hızlı adımlarla ondan uzaklaşırken "Çok yakında tekrar görüşeceğiz bitter" dediğinde yine koşmaya başladım zaten beni akıllısı bulmazdı hep deli karşıma çıkardı.

Metroya geldiğimde az önce yaşanılan olay için kafamdaki soru işaretlerini dağıtıp derse yetişmeye odaklandım. Metro boyunca yerde ki kırmızı kan lekesine benzeyen şeye bakarak geçirmiştim nihayet benim ineceğim yere gelince hemen inip kampüse doğru yol aldım, kampüsden içeri girdiğimde benim gireceğim sınıfımın çoktan girdiğini görmem oflamama sebep oldu kapıyı tıklatıp içeri girdim ve en arkada ki boş bir yere oturup dersi dinlemeye başladım not defterime bir kaç notdan daha fazla bir şey yazamamıştım takıldığım tek şey ben giderken o adamın tekrar görüşeceğiz demesiydi. Kafamın içinde sadece o ses yankılıyordu oysa ki bugünün güzel geçeceğini umuyordum.

Eşyalarımı toplayıp kahve almak için aşağı kantine indim sıcak bir kahve aldıktan sonra diğer derse girmek için gideceğim esnada bu kafayla girmememin daha iyi olabileceğini düşündüm ve Poyraza gitmek için kampüsden çıktım. Yolda kahve mi içerek yavaş yavaş yürürken önümde ki aileyi gördüm kız çocuğunun elinde elsalı bir balon vardı kız ortada babasi sağda annesi ise solunda yer alıyordu kız mutluluktan zıplayarak yürüyordu adeta gözlerinden ışık saçıyordu bu duruma annesi ve babası da çok mutluydu. Bir kere daha kahvemden yudum aldım ve sessizce yanlarından geçip gittim, annem ben daha beş yaşındayken babamla anlaşamadığından dolayı bırakıp gitmişti babamda bundan sonra eve hep fahişe getirmeye başlamıştı, ben odamda oturup biseyler yazıp karalıyordum.

Kaçmak için yazardım ben

İçeriden onların inleme sesi geldikçe kendimi dolaba kapatırdım. Her sabah orada belimin tutulmuş olduğuna uyanır buna rağmen babam bıkmadan her gün farklı kadınlarla gelirdi bazen çok sarhoş olurdu bana vururdu ama bunun için onu hiçbir zaman suçlamamıştım çünkü sarhoştu ne yaptığının farkında değildi zaten ayık kafasıyla özür dilerdi.

Kendimi avutma şeklim buydu ne olursa olsun babam beni arardı görüşürdük annem ise öyle değildi onu en son beş yaşındayken bizi terk ettiği gün görmüştüm sonrasında bildiğim kadarıyla babama boşanma davası açıp boşandıktan hemen sonra Bursa'ya gidip orada kendine başka bir yuva kurmuştu. Kahvemin son damlasını içtikten sonra önüme ilk çıkan çöp kovasına atıp taksi çağırdım bu sefer metroya binemezdim fazla param olmasada sırf bunun için metroya binmek zorunda kalsam bile şuanda kafam hâliyle karışıktı çok fazla soru işaretleri vardı. Taksi geldiğinde Poyrazın adresini verdikten sonra geçen yolları izlemeye başladım bugün babama uğrasam iyi olacaktı o kafamda ki soru işaretlerini giderebilirdi. Telefonumu çıkarıp sosyal medyada biraz dolaştım yeni haberler varmı diye bakınırken arabanın durmasıyla geldiğimizi fark ettim taksiciye parayı ödedikten sonra cüzdanımda sadece on liranın kalmasıyla ofladım. Bugün gerçekten çok kötü bir gündü herşeyi atlatabilirdim ama parasızlığı asla bir kere parasız hayat olmazdı ve benim cüzdanım da sadece on lira vardı.

Apartmanın şifresini girip ikinci kata yani Poyrazın katına çıktım sola dönüp birinci kapıya gelince yerde ki kadın topuklularını görünce şaşırdım. Poyrazın ailesi burada değildi benim bildiğim kadarıylada şuanda gelecek değillerdi zaten gelselerdi bir tane ayakkabı değil bir kaç tane olurdu. İçime kurt düştüğünde aceleyle zili çaldım beklemeye başladığım esnada içeriden sesler gelmişti ve kapı bir anda sarışın bir kadının açmasıyla şoka girmem saniyeleri almıştı arkasından da Poyrazın altında sadece şortun olmasıyla ikinci bir şok yaşadım. Üstelik kız gecelikleydi Poyraza şoka girmiş bir ifadeyle bakarken o da aynı şekilde bana bakıyordu. Beni aldatmıştı. "Allah ikinizinde belasını versin" diyerek merdivenleri geri indim Poyraz arkamdan geldiğinde ona dönüp "Bir daha sakın karşıma çıkmaya cüret etme" dedim. Tamam belki güzel söylemiştim ama benim gibi bir kızı nasıl aldatabilirdi güzel bir yüzüm ve fiziğim vardı açık kahvenin renginde gözlerim, düzgün burunum, hafif dolgun dudaklarımla çok tatlı üstelik güzelde olduğumun farkındaydım.

Oradan çekip gittiğimde nereye gideceğimi ne yapacağımı bir anlığına bilemedim kafam o kadar dağılmıştı ki yapacağım şeyin beni durdurabileceğine emin olamadım. Sahile gidip boş bulduğum ilk banka oturdum ve denizin hırçın dalgalarını seyrettim boş bulunup kendi kendime şarkı sözlerine kapıldım

"Ne gemiler yaktım.

Ne gemiler yaktım,

O kadar yandı ki canım, sonunda karşıdan baktım,

Ne göreyim, kendime yıldızlardan daha uzaktım."

Derin bir nefes alıp verdikten sonra mırıldanmaya devam ettim.

​​"Bu kızı yeniden büyütmeliyim,

Kor ateşlerde yürütmeliyim,

Değirmenlerde öğütmeliyim,

​​​​​Farkındayım, farkındayım..."

Tekrar tekrar mırıldandığım bu şarkı sözü zihnimde yer edinmişti sadece bu şarkıyı söylüyor ve denizi izliyordum kendi kafamda bugünün özetini çoktan yapmıştım bile sırt çantamda ki günlüğü çıkarıp yazmak istiyordum ama yapamıyordum herkesin içinde duygularımı güzel bir şekilde yazamazdım yanlız olmalıydım. Nefes alış verişlerim ve dalgaların sesleri bana huzur veriyordu gözlerimi kapatıp hayaller kurmaya başladım. Bir anda önüme yüz tipi bana benzeyen lakin saçları buğdayı andıran kız çocuğu belirince istemsizce kaşlarımı çattım zihnim bana bir oyun oynuyordu. Düşünsem ayrı bir dert oluyordu düşünmesem ayrı, ne yapsam hepsi hata ile sonuçlanacakmış gibiydi uzun zaman sonra ilk defa bazı şeyleri ayrıntılarıyla düşünmüş hatta dile getirmek için can atıyordum. Kalbim bir anlığına sıkıştığında zaten çatılı olan kaşlarım sanki daha çok çatılabilirmiş gibi zorlanıyolardı içimde ki o tuhaf his kendini ele veriyordu bugünün bir anlamı mı vardı diye elimi telefona atmamla çalması bir oldu.

Arayan kişi Babamdı. Ekranda ki Babam yazısıyla kısa bir süreliğine bakıştıkdan sonra açıp kulağıma koydum "Efendim Baba" diyerek konuşmasını bekledim. Büyük bir nefes alıp verdikten sonra konuşmaya başladı "Kızım buraya gelebilirmisin seninle görüşmem lazım" Babamın bu tuhaf halleri her zaman vardı beni ürkütmekte üstüne yoktu. Gözlerimi devirdikten sonra başımı sallayıp "Geliyorum" dememle telefonu kapattım denize son kez bakıp yavaşça ayağa kalktım ve tekrardan yürümeye koyuldum. Hava yavaşça kararmaya başlamıştı o kadar şey olmuştu ki oradan oraya koşarken akşam olduğunun farkında bile değildim kendimi toparlamam gerektiğini üzgün ifademi yine eskisi gibi neşeli, cıvıl cıvıl bir kız yapmalıydım lakin bunu engelleyen şeylerin olduğunuda biliyordum. Rüzgar ılık da olsa estiği için açıktı kalan göbeğim üşümüştü adımlarımı bir tık daha hızlandırıp çocukluğumu geçirdiğim eve doğru yürüyordum. Her zaman olduğu gibi o sokağa girdiğimde anılarım yine canlandı yaşanmışlıklar beni her seferinde beni bozguna uğratsada istifimi bozmadan ilerlemeye çalışıyordum. Kapının önüne geldiğimde usulca uzanıp zile bastım, beklemeye başladığımda gözlerim kapının bir noktasında takılı kalmıştı. Kapının kulpunda toz gibi birşey vardı ama bu bildiğimiz tozlara benzemiyordu garip olan yani ise görünüşüydü çok tuhaftı tarif edemeyeceğim kadar tuhaftı. Kapı aniden açılınca babamı gördüm ve kendimi gülümsemeye zorlayarak sarılmak için öne atılınca geri çekildi.

Noldu dercesine babama baktığımda içeri geçmem için bir işaret yaptı ayakkabılarımı çıkarmadan eve girdim arkama dönüp babama baktığımda sokağa doğru tuhaf bakışlar attı ve kapıyı kapatıp salona geçti. Ayakkabılarımı çıkarmayacaktım çünkü ev o kadar pisti ki çıkarsam çoraplarım pislenecekti bunun farkında olup çıkarmaya yeltenmedim. Babamın yanına yani salona gittiğimde etrafta mumlarla bir daire çizmişti ve kapıda ki o toz gibi şeyide ortasına dökmüştü. Burada tam olarak neler oluyordu? "Baba?" Anlamaz bakışlarla hem yerdeki şeye hemde babama bakıp duruyordum. Babam aklınımı yitirmişti. Ayin mi yapacaktık bunun için mi çağırmıştı ama ben böyle saçma işlere inanan biri değildim. Müslümandım ben bir kere asla böyle birşeye ortaklık yapmazdım Babamdan cevap gelmeyince arkamı döndüğüm esnada kolumu tutmasıyla tenimde bir ürperti geçti. Bedenimde hafif bir acı hissetmiştim. Hemen babama döndüğümde gözleri doldu kafasını eğdi ve gözleri bir noktaya baka kaldı. Bende yavaşça gözlerimi baktığı yere eğdiğimde ellerimin ve ayaklarımın şeffaf bir hal aldığını gördüm. Gözlerim irice açıldı ve çığlık atacağım zamanda babam elliyle ağzımı kapattı hızlı hızlı nefesler alıyor nolduğunu sorguluyordum.

"Özür dilerim kızım. Bunu yapmak zorundaydım" Elini ağzımdan çekip cebinden bir anahtar çıkardı ve avucumu açıp içine koydu "Bu anahtarı al ve on bir nolu evi bul, o ev benim, kendine iyi bak kızım hoşçakal" dediğinde yüzüme doğru üfledi. Üflemesiyle beraber bedenimi rahatlama hissi yayıldı en son hatırladığım şey ise gözlerimin kapandığıydı.

*

Burnuma gelen harika ötesi yemek kokusuyla gözlerimi açtığımda üzerime birinin eğildiğini ve bana garip bakışlar attığını görmemle uzandığım yerden kalkmam bir oldu. Hemen etrafıma baktığımda bir ormanda olduğumu gördüm. Buda neyin nesiydi. Önümde ki kız bana cin görmüş gibi bakarken ne yapacağımı bilemedim. Hatırladığım şeylerle yavaşça yutkundum Babam bana büyü mü yapmıştı? Kızın yüzünde ki garipseme gitti yüzüne gülümsemeye bıraktı ve elini uzattı "Ben Zuzu. Zuzu Coco. Az önce Nimra da büyük bir sarsıntı gerçekleşti bende buralardaydım galiba sarsıntıdan etkilendin buarada ismin neydi?" Kıza anlamaz bakışlar attım o bana az önce Zuzu Coco mu demişti. İlk defa öyle bir isim duyuyordum. Zuzu'nun uzun hafif kıvırcık kızıl saçları benden en fazla yedi sekiz santim uzun olması ona bir güzellik katıyordu güzel burnu, sarımsı gözleri minik dudakları ve belirgin yüz hatlarıyla savaşçı bir kadını andırıyordu. "Ee şey Bende Armin. Armin Erset" kızın elini sıkacağım esnada ağzı bir karış açıldı ve gözleri yavaşça büyüdü. Neye bu kadar şaşırmıştı anlamış değildim. Üstelik burasıda neresiydi. Laf arasında Nimra demişti o da ne demekti. "Demek bu yüzden oldu. Buradasın. İnanamıyorum" Düzgünce açıklamak varken bu kız şimdi niye şifreli konuşuyordu ki bana burada neler olduğunu anlatabilirmiydi. "Ne demek istediğini anlamıyorum" İkinci bir şok yaşamış gibi bana baktı. "Ne demek anlamıyorum. Sen bu şehire lanetlisin" Asıl şoku ben yemiştim. Ne demek lanetliyim. "Bana açıklar mısın burası neresi" Kız beni tutup bir ağacın altına çekti ve etrafta biri varmı diye kontrol edip konuşmaya başladı.

"Burası Nimra'nın Şehri yıllar önce buraya lanetlendin herkes seni öldürmek için buraya gelmeni bekliyo çünkü senin yüzünden bu şehirde lanetlendi benim bildiklerim bu kadarıyla sınırlı aklın varsa kimseye Armin olduğunu söylemezsin senin için gelecekler kendine dikkat etsen iyi olucak" Ne hissedeceğimi bilemiyordum veya ne düşüneceğimi beni öldürmek için bekliyolardı. Bu yerde bir sürü düşmanım vardı ve ben tek başıma onların üstesinden gelmeliydim ama nasıl gelecektim. Elimde ki anahtarın ve sırt çantamın varlığıyla beraber hemen babamın dediği eve gitmem gerektiğini anladım en azından orada daha rahat düşünebilir bir plan yapabilirdim. Babam yüzünden Nimra dedikleri bu yere düşmüştüm ama neden bunu yapmıştı ve nasıl yapabilmişti zaten aklımda bir çok soru işareti vardı artık bunlar iki katına çıkmıştı. Zuzu'nun yanından ayrılıp ormanın çıkışını bulmak için ilerlemeye başladım. Düşünmemeye çalışarak etrafa bakıyor ve ormandan çıkmak için bir yer arıyordum. Kafamı sola çevirmemle kaşlarım çatıldı ormanın solunda kalan büyük bir şato vardı. Bu beyaz şato sanki bir çok şey görmüş gibi bazı yerlerinde sarımsı renkler oluşmuştu bir anlığına oraya gitmek istedim sonrasında bunun tehlikeli olabileceğine karar verdim ve yoluma koyuldum. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum lakin en sonunda kasabayı andıran bu yerde bir sürü mağaza vardı. Yolda genç bir kızı durdurmak için yeltendim ancak yanımdan hızla geçmesiyle arkasından baktım göz devirip etrafıma bakmaya başladım.

Hemen ileride kahverengi kısa saçlı benim boylarımda yeşil gözlü pembe yanaklı hoş bir kadın vardı yanına gittiğimde ona bir şey soracağımı anladı ve bana doğru döndü. "11 nolu ev nerede acaba" Karşımda duran kadın -ki büyük ihtimalle benden bir iki yaş büyük- gözlerini kısıp bana baktı daha sonrasında birşey bulmuşçasına şok oldu ayni Zuzu'nun yaptığı gibi kolumu tutup beni bir köşeye çekti. Bugün niye herkes bunu yapıyordu ki "Sen o'sun değil mi? Armin Erset" Kafamı olumlu anlamda sallayıp gözlerinin içine baktım "Sakın buralarda gerçek ismini kullanma seni öldürürler ve o evden asla bahsetme buralarda gözükme başka bir ev bul ama sakın o eve girerken gözükme" Zuzuda aynısını demişti beni öldürmek istiyolardı lanetliymişim falan ama burada niye ben suçluydum hem bilmediğim bir şehirdeydim üstelik Dünyada olduğumuz bie şüpheliydi ve bu iki kız beni niye koruyordu ki "Beni niye koruyorsun?" Kız bana acıyarak baktı "Çünkü yardıma ihtiyacın var ve ben yardıma ihtiyacı olan kişilere yardım ederim" Bu kız bana acımışmıydı? "Şu üstündeki her neyse göbeğini açma buralarda çok sapık var özellikle geceleri sakın dışarı çıkma" Kıyafetime şuana kadar kimse karışmamışken bu kızın haddine mi düşmüş göz devirip yanından uzaklaştım.

Anlaşılan o şatoya gitmek zorundaydım başka çarem kalmamışken oraya gitmemek aptallık olurdu. Umarım orada beni güzel karşılayacak birileri vardır yoksa bu gidişle aklımı yitirecektim. Kendimi bir anda Babam yüzünden Nimra denilen bu şehirde bulmuşken ve buraya oldukça yabancıyken birde bilinmedik düşmanlarım çıkmıştı şahane bir gün geçiriyordum. İlk önce delinin biriyle kavga etmiş sonra aldatılmıştım şimdide babam tarafından ihanete uğrayıp buraya gönderilmiştim. Bunları sindirmem tahminen bir ayımı alacaktı çünkü bazı şeyleri kabul etmem baya zamanımı alıyordu ve bu yaşanılanlar umarım rüyamın bir parçasıdır yoksa burada ölecektim. Geldiğim yönden geri dönüp şatoya doğru yol aldım bakalım beni nasıl birşey bekliyordu.

Loading...
0%