Yeni Üyelik
30.
Bölüm

Fırat&Defne

@sevda.h


Keyifli okumalar

Geçirdiği yorucu günün ardından uyumak için odasına çıkar Fırat aile olarak ne denli zor günler geçirdiklerini hatırladı. Ağabeyi ve yengesinin başı a gelenler kendisinin canını bu kadar yakarken onlar nasıl baş ediyorlardı bu acı ile düşünemiyordu. Daha bir kaç hafta önce haberini aldıkları bebeklerini kayb etmişlerdi. O kadın yaşadığı hayatı boyunca işlediği günahlara bir günah daha eklemiş ve en ağır yük olarak Allah'ın var ettiği canın ölmesine sebeb olmuştu. Nitekim öteki dünyada bunun hesabını en ağır şekilde ödeyeceğine inanıyordu.

Yaklaşık yarım saatdir yatağında dönüp duruyordu Fırat. Uyumak istiyor lakin uyku denen illet bir türlü ona taraf uğramıyordu. Böyle olmayacağını anlayarak yataktan kalktı. Üzerini giyindikten sonra arabasının anahtarını ve cüzdanını da alarak çıktı dışarıya. Merkezdeki karelerden birine gidib biraz kafa dağıta bilirdi. Arabaya binerken ağabeyini de çağırmayı düşündü lakin daha yeni toparlanmaya başlayan karı kocayı rahatsız etmemek için tek başına gitmeye karar verdi.

Yolda giderken arabası stop eden Fırat kaşlarını çatmıştı. Gözleri direksiyonun hemen arkasındaki yuvarlak ekrana kayarkan yakıtı gösteren çubuk şu an kırmızıda durduğunu gordü. Hemen bir küfür savururken aklına gelen ile bugün korumalardan birine bakıma götürmesi için verdiği arabaya benzin atmayı unutmuş diye düşündü.

Sinirli anlarında nasibini alan araba kapısını yine çarparak arabadan inerken aklına gelen küfürleri sıralıyordu şu an. Cebinden telefonun çıkartıp taksi çağırmak istereken yolladığı ceplerinde telefonun olmadığını anladı. "Bok vardı bu saatte dışarıda sana" diye kendi kendine söylenirken bir sigara yakarak arabasına yaslandı. El mecbur yoldaan geçen arabayı durduracak rica! ederek bir taksi çağırmasını söyleyecekti.

Tam o sırada kendisine yaaklaşan bir polis arabasını gören Fırat Ankara'da başına gelenleri hatırlayarak yüzünü buruşturdu. Allahtan şimdi canı memleketi Mardin'deydide o kafadan kırık polis kızı görmeyecekti. Zaten onun yüzünden uçağı kaçırdığı yetmezmiş gibi birde yemek yemeye gittiği yerdede karşısına çıkmış nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde kendini kız ile birlikte yemek yerken bulmuştu.

Elini kaldırıp arabaya dur işareti yaparken sigarasını bırakmış açılan camdan içeriye doğru kafasını uzatırken gördüğü surat ile "Yok artık" diye bir tepki vermişti. Direksiyondaki tanıdık sima kendisine gülümserken "başına bela olacam demiştim Mardinli" diye gülümserken "Ne işin var senin burada?" Diye sertçe konuşmuştu Fırat.

Arabadan inen kız dolaşıp kendisine doğru gelirken "tayinimi istedim" diye cevaplamıştı. Kaşları havalanan Fırat "sebeb?" Diye sosarken "Sebebi sensin" diye dürüstçe konuşan kıza " ha yok ben almıyayım" diye dalga geçmişti.

Omuzlarını kaldıran kız dudak büzerek "Ben anlamam kafama taktım seni" diye konuşurken ellerini cebine koyan Fırat "Ben Angaralı'ları sevmem bacım bi geri bas" diye cevaplamıştı.

Fırat'a doğru yaklaşan kız iyice dibine sokulurken uzun boyu ile Fırat'ın yüz hizasına kadar gelmiş ve gözlerinin içine bakarak konuşmuştu "Sıkıntı yok. Bende Ankaralı değilim zaten".

***********

Bir aydır sancılı günler geçiren Afran ve Ceylan nihayet toparlanmış yaralarını sarmışlardı. O kötü günün atlatmaları zor olmuştu ama her zaman olduğu gibi sevgi onları iyileştirmişti. Ceylan eski neşesine kavuşmuş konakta Gülnaz hanım ve Helin ile vakit geçiriyor Afran işten gelincede her akşam gezmeye bir yerlere gidiyorlardı. Hatta ve hatta Fırat Helin ile kendisini sinemaya ve alışverişe bile götürüyordu.

Dün akşam Afran ile birlikte lunaparka gitmişler çocuklar gibi eğlenmişlerdi. Sonrasında yemek yiyerek eve dönmüşler odaya girer girmez Afran'ın arsız bakışlar ile "Şimdi de yatakta eğlenelim biraz" diyerek kendisini yatağa atan adam ile sabaha kadar eğlenceli! anlar geçirmişlerdi.

Sabah gözlerini kocasının çıplak göğsünde açan Ceylan saate baktığında 9 olduğunu gördü. Kocası bu aralar işe hep geç gidiyordu. Yataktan kalkarak sabahlığını geçirdi üzerine. Her sabah yaptığı gibi perdeyi açmak için balkon kapısına doğru gittiğinde dışarıda yağan karı görmüş ve kocaman gülümsemişti.

Yatağa geri dönerek kocasının yüzünün her tarafına öpücükler atarak uyandırdı. Kendisine uykulu gözler ile bakan adama "Günaydın ağam" diyerek gülerken birden bire kendisini kocasının altında bulu vermişti. Burnuna öpücük konduran adam "yasaklı kelimeyi kullandığın için cezalısın hatun" diye boynunu ısırırken adamı kendisinden uzaklaştırmak isteyen Ceylan'ın çabaları boşunaydı.

En son "Ya Afran kaç kere diyorum sana boynuma şunu yapma diye utanıyorum" diye söylenirken kocası çoktan boynunu bırakmış sabahlığının önünü açmış göğüslerini talan ediyordu. Sabahlığın kuşağını çözen kocasının eline vururken "Sabaha kadar şey yaptık be adam doymadın mı?" Diye söyleniyordu.

"Ben senden doyarmıyım güzelim" diye söylenen adam bacaklarını aralamış içine girmişti bile. Zevkten gözlerini kapatırken "ımm" diye bir inleme döküldü dudaklarından. Dudaklarına kapanan adam "Sende istemem yan cebime koy diyorsun yani" diye konuşmuştu. Kocasının ense saçlarını çeken Ceylan "Ölürüm sana" diye fısıldamıştı. Karısının sözlerine gülümseyen Afran "Ölürüm sana" diyerek karşılık vermişti. Yatakta ateşli geçen dakikalar sonra birde banyoyu birlikte alan karı koca nihayet aşağı inebilmiş ve birlikte kahvaltı etmişlerdi.

Sonrasında salona geçen ikili salonda oturan annesi ve Helin ile sohbet ederlerken yanlarına gelen uykudan yeni uyandığı her halinden belli olan Fırat'ı görünce "Lan sen şirkete gitmedin mi?" Diye soran Afran'a "sanada günaydın ağam" diye Fırat ile kahaka atmıştı Ceylan. "O kelime yasaklı Fırat aĝabey" diye konuşan Ceylan'a imalı bir şekilde göz kırpmıştı Afran. "Bana bir şey olmaz" diye esnedi Fırat. Oğlunun uykulu halini gören Gülnaz hanım "sabaha kadar beşikmi salladın oğlum?" Diye söylenirken "He ana beşik salladım hemde Ankara beşiği" diye cevaplamıştı. Helin hariç salondaki her kes Fırat'a "ne diyor bu" bakışı atmıştı. Tam o anda Helin'in telefonu çalmış ekranda yazan ismi görünce kahkaha atmıştı. Telefonu Fırat'a gösterirken "sıkacam kafama en son" diye kardeşinin elinden telefonu almış ve "ne var" diye açmıştı telefonu. Anlamayan gözler ile kendisine bakan ailesine "Eli maşalı bir gelinimiz olacak inşallah" diye açıklama yapmıştı.

Elinde Helin'in telefonu ile dışarı çıkan Fırat hem havanın soğuk olması hemde kendi telefonundan engellediği kızın kardeşinin telefonun numarasını nereden bulduğunun sınırı ile kıza parlıyordu. "Bekle sen bekle geliyorum" diyerek kızın yüzüne telefonu kapatan Fırat salona girerek kardeşinin kucağına gelişi güzel fırlattı telefonu sonrasında parmağını sallayarak "Seninlede hesapalaşaz" diyerek tehdit edip çıkmıştı. Odasında üzerini değiştirip arabasına binerek gaza yüklendi. Kızın evinin önüne geldiğinde engelini kaldırıp kızı arayınca açılmayan telefon ile bıkkın bir nefes verdi. Adı Defne olan bu kız Ankara'ya gittiğinden beri başına bela olmuştu. "Senden hoşlanıyorum" diyen kıza inanmak istemiyordu. Heleki Ankara'da tanıştığı için Azra'nın bir oyunu olduğunu düşünüyor ondan uzak duruyordu. Ee nede olsa sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek içerdi. Bir kez daha aradığı kız yine telefonu açmayınca "ne demeye rahatsız ediyorsun o zaman" diye sinirli bir şekilde apartmana doğru yöneldi. Kaçıncı katta hangi dairede oturduğunu bilmediği için sinirden ne yaptığını bilmeyerek tüm daire tuşlarına bastı. Kimse cevap vermeyince tekrar basmayı seçerken teyzenin biri camı açarak "ne basıyorsun zile" diyerek azarlamıştı kendisini. Sakın olmaya çalışarak "Kusura bakma teyzem bir arkadaşa baktımda daire numarasını bilmediğim için bastım böyle" diye açıklama yaparken "dairesini bilmediğin nasıl arkadaşın oluyormuş? Hemde teyze senin anandır" diyerek tersleyen teyzeye saygısız konuşmamak için dilini ısırdı Fırat. Düştüğü hallere gülsemi ağlasamı bilemezken, Ah o Defne cadısını bir ele geçirirse ne yapacağını biliyordu. "Kusura bakma teyz... aman ablacım bacım" diye konuşunca biraz yumuşayan kadın "İsmim Gülçicek" diye cevaplamıştı. Kahkaha atan Fırat "Bende Fırat. O zaman ben sana Çiçek desem nasıl olur" diye göz kırparken utanmış gibi yapan kadın "ee öyle de madem" diye gülmüştü. Kadın ile baya samimi olan Fırat "Burda bir polis kız oturuyor Çiçeğim sen tanırsın belki" diye sorarken kafa sallayan Gülçicek Hanım "Benim üst kattaki dairede oturuyor Fıratcim" diyerek cevaplamıştı. Kafa sallayan Fırat "eee sen o zaman kapıyı açıversen hm" diye konuşunca kadın camdan uzaklaşmıştı. Biraz sonra kapı açılma sesini duyunca gülümseyerek apartmana girdi Fırat. Asansörü olmayan apartmanı 4. kata merdiven ile çıkarken Defne'nin dairesin oraya gelmiş ve zile basmıştı. Bir kaç saniye sonra battaniyeye sarılı elinde tonla peçete olan kız kapıyı açmış kendisine hiç bakmadan tekrar içeri gitmişti. Kaşlarını çatarak kendiside peşi sıra girerken kapıyı sertçe kapatmıştı. "Kırsaydın öküz" diye söylenen kıza "bacaklarını kıracam haberi yok" diye cevaplamıştı.

Battaniyeye sarılı bir şekilde kendini kanepeye atan kız " hastalıktan ölüyorum insan bir neyin var diye sorar ya" diye söylenirken "sana bir şey olmaz" diye cevaplamıştı Fırat. Sonra buraya neden geldiği aklına gelince yine sinirli bir şekilde "ne bok yemeye arıyorsun beni? Hem Helin'in numarasını nereden buldun sen?" Diye sorarken omuz silken kız "hastayım gelde bir çorba yap diye aradım" diye cavaplamıştı. "Tabi canım çok güzel çorba yaparım şimdi" diye konuşan Fırat "Ulan senden kurtuluşum yok mu benim" diye yaka silkmişti. Kafasını iki yana sallayan kız "anca beraber kanca beraber artık anla bunu" diye halsiz bir şekilde konuşmuştu. "Bana bak ne yapmak istediğini biliyorum. O Azra'ya söyle uğraşmasın benim ile bak fena olur" diye söylendi. Kaşlarını çatan kız "Azra kim ya?" Diye cırlayınca kahkaha atan Fırat "Sen şimdi tanımazsın tabi onu" diye dalga geçerek konuşmuştu. Kendisine "salakmısın" bakışları atan kızı iyice yoklayınca gerçekten tanımadığına emin olan Fırat "Bana bak kızım tamam hoşlanıyorum diyorsun eyvallah ama tanımıyorum etmiyorum anasını satayım" diye hayıflanmıştı. Gülümseyen kız "zamanla tanırsın" diye cevaplayınca "Ulan yakamı bırakmayacağın kesin" "Ben gelemem öyle sen geceleri sokaklarda nöbet falan tutmana" diye devam etti. Nihayet Fırat'ın kendisine inandığını gören kız ayağa kalkarak "Sen gelmezsen ben gelirim" diye cevaplamıştı. Yüzünü sıvazlayan Fırat sıkıntılı nefes verirken "Tamam lan kabul" diye konuşmuştu. Heyecandan "gerçekten mi?" Diye soran kıza "He anasını satayım gerçekten" diye cevap verirken "ya teşekkür ederim" diye boynuna sarılan kız ile ne yapacağını düşünüyordu. "Allah belamı versin ben başıma nasıl bir iş açtım" diye kendi kendine konuşurken elleri çoktan kızın belini sarmıştı bile.

Eee ne demişler büyük lokma ye büyük konuşma.

 

Aramıza hoş geldin Defne'm. Güzel kızım Fırat'ın burnundan getirmeye devam:) Bölüm nasıldı? Yorumlarda buluşalım. Hoşçakalın:)

 

Loading...
0%