@sevda.h
|
Arabasını konağın önüne park eden Afran kapıdaki korumalara baş selamı vererek içeriye girdi. Rahatlamak için boynundaki kravatını esnetirken aynı zamanda gözleri ev halkını aramaktaydı. Mutfak tarafa baktığında belinde mutfak önlüğü ile evin kaç senelik emektar çalışanı Hacer anasını gördü. Kadın kendisi tarafa gülümseyerek geliyordu. Hoş gelmişsin Afran beyoğlum. Hoş buldum Hacer ana. Dayem nerede? Akşam namazını kılmak için odasına çıktı oğlum. Ben salona masayı kurdum kardeşlerin oradalar. Sağolasın Hacer sultan bende üzerimi değiştirib geleyim hemen. Kendi odasına çıkmadan önce annesinin odasına uğrayan Afran annesinin namazını bitrmesini bekledi. Nihayet ettiği dualar ile Amin diyen Gülnaz hanım baş örtüsü düzeltip Afran'a taraf döndü. "Oğlum" diye iç titreten ses tonu ile konuşan Gülnaz hanım oğluna sarılırken devam etti. Günün nasıl geçti yavrum. Konuştunmu kız ile? Çok şükür iyi geçti daye'm. Konuştum ana yarın inşallah istemeye gideceğiz hep birlikte. Yarın mı dersi Afran? Daha hazırlık yapmadan ne istemesi oğlum? Bir kaç gün bekleseydin bizde hazırlık görseydik. Sadece isteme olacak ana ne hazırlığı? Sözde nişanda yaparsın istediğin gibi hazırlık. Adını koyalım artık daye laf söz olur bilirsin. Gülnaz hanım ne diyeceğini bilmiyordu. Evlatları için zehir olsa içer canını verirdi. Şimdi yaptığı gibi kan kusup kızılcık şerbeti içtim manasında, oğlunun mutluluğu için düşman evine kız istemeye gidecekti. Evlatları onun için bu dünyada en değerli varlıklarıydı. Sen nasıl istersen öyle olsun Afran'ım. Ama içim hiç rahat değil oğlum sen o kız ile mutlu olabilecekmisin? Seviyorum ana. Kimin kızı hangi aşiret hiç umurumda değil. Ben başkası ile olamam bu saatten sonra. Ah oğul sen kızı seversin de o seni seve bilecek mi? Ya başkasında gönlü varsa? Zorla güzellik olurmu hiç Afran? Başkası yok ana. Oda sevecek beni. Zamanla o da sevecek!:( (Ah Afran'ım inşallah) ********** Odasındaki boydan aynasının karşısında dizlerini karnına doğru çekerek oturmuş aynadan kendisini izliyordu genç kız. Bir bilinmezlik içindeydi ve bunu çözemiyordu. Bu gün Afran ile güzel vakit geçirmişti. Farklı bir karaktere sahipti Afran. Henüz tam olarak tanımıyordu lakin içinden bir ses ona güvenmesini söylüyordu. Kendisi Afran'a güvenirdi ama Afran ona güvenirmiydi bunu bilmiyordu? Güvenmesindi! Afran kendisine hiç güvensin istemezdi zira olacakları biliyordu. Düşündü yine, yengesi böyle bir işe kalkıştıysa adı kadar emindiki sadece Afran ile evlendirmeyecek bin bir türlü oyun oynayacaktı. Vicdanı hiç rahat değildi. Bu beladan nasıl kurtulacağını bilmiyordu. Düşüncelerini kapı sesi böldü. Kapı arkasından gelen Mirza'nın sesi ile ayaklandı hemen. Gidip kapıyı açarken Mirza'yı içeri buyur etmişti. Biraz konuşalım mı bacım? Diye soran Mirza'yı "tabii ağabey" diyerek yanıtlarken birlikte odasındaki iki kişilik koltuğa oturdular. Ceylan'ım, güzel bacım benim. Mecbur bırakıldığın bu durum için vicdanın rahat değil... Evliliğe rızan varmıdır diye sormaya yüzüm yok Böyle düşünme ağabey biz konuştuk bunları. Afran ile konuştum bugün. Gerekeni söyledim. O iyi birisi. Sözünün eri diyorlar. Sana gözü gibi bakacaktır bundan eminim lakin olurda bana bize ihtiyaç duyarsan şunu bilki her zaman arkanda ağabeyin var. Bilirim ağabey. Sağolasın. Ceylan Mirza'nın söylediklerinde "Afran ile konuştum o iyi birisi" demesinde takılı kalmıştı. Daha düne kadar Afran'ı bir kaşık suda boğacak kadar nefret eden adam ne ara ona bu kadar güvenir oldu. Aralarında nasıl bir konuşmangeçtiğine en ufak bir fikri yoktu lakin Afran Bey! her ne dediyse ağabeyi memnun kalmışa benziyordu. Yarın isteme olacak bacım öyle anlaştık. İstersen erteleye biliriz. Evlilik rızan olmadan oluyor ama bunlar senin istediğin gibi olacak. Ertelemeye gerek yok ağabey. Bugün olmazsa yarın olacak elbet. Siz nasıl uygun gördüyseniz öyle olsun. O sırada ortamda yankılanan telefon zil sesi ile ikiside makyaj masası üstünde duran telefona baktılar. Ceylan panikle ne yapacağını bilemezken Mirza ayaklanmış telefona bakmak için gitmişti. "Kimin telefonu bu Ceylan?" diye sorarken ekranda kayıtlı olmayan numara arıyordu. Şey... ağabey Afran yani Afran Ağa aldı bugün bana. Mirza'nın dudakları iki yana kıvrılırken telefonu Ceylan'a uzattı. Arayanda o sanırım. Neyse güzelim yarın yengen ile çarşıya çıkın akşama giymek için bir şeyler alın. Hadi iyi geceler. Sagol ağabey. Sanada iyi geceler. Elindeki telefon tekrar çalmaya başladığında bu sefer bekletmeden cevapladı hemen. Heyecanlı bir "efendim" dedi. Karşı taraftan "Ceylan" diye ismini hitap eden adam bugün kaçıncı kez içini titretiyordu bilmiyordu. Daha yeni tanıdığı adama bu kadar çabuk alışması normalmiydi? "Buyur ağam" diyerek cevaplarken gülümsedi. Kendisine ağa denmesinden hoşalanmıyordu lakin Ceylan bunu ona hatırlatmaktan son derece memnuniyet duyuyordu. Afran ise liseli ergenler gibi akşama kadar kaç kez aramak için hamle yapmış ama kızı sıkboğaz etmemek için vazgeçmişti. En son dayanamamış bari uyumadan önce sesini duymak için isteme işini haber vermek bahanesi ile aramıştı. Kızın buyur ağam diyerek cevaplaması sonrası ne yapmak istediğini anlayan Afran gülmeden edemedi. " Müsaitmisin? " Diye sorarken Ceylan'ın hıhı diyerek onaylamasının ardından devam etti konuşmasına. Bugün Mirza ile konuştuk. Yarın seni istemeye geliyoruz. Onu haber verecektim. Haberim var ağabeyim söyledi. Anladım. Biz yarin Hem kız isteme hem söz olsun diye düşündük. Senin için uygunmu nasıl istersin? Olur ağam benim içinde uygundur. Tamam o zaman yarın sabah alayım seni beraber yüzük bakalım. Bir an duraksadı Ceylan. Şimdi kabul etse Mihra hanım ne tepki verirdi bilemiyordu. Yarın zaten yengesi ile çarşıya çıkacaklardı. Kuyumcunun orda buluşurlar yüzük alırlardı. Yarın biz çarşıya çıkacaz zaten. Orda bir yerde buluşabiliriz. Olur güzelim yarın hine haberleşiriz. Afran'ın kendisine "güzelim" demesinde takılı kalan Ceylan ilk defa bu duyguları tadıyordu. Daha öncesi ağabeyleri ona güzelim diye seslenirlerdi ama hiç biri şimdiki kadar tuhaf hissetirmemişti. Ne diyeceğini bilemeden "Tamam. iyi akşamlar" diyip kapadı telefonu. Yastığa başını koyup gözlerini kapattığı uykuya dalmayı diledi. Cihanlı konağında bir telaş vardı bugün. Yıllardır beklenen gün gelmiş hem düşmanlık bitmişti. Mihra hanım içi içine sığmıyor sahadan beri her şey eksiksiz olsun diyerek hazırlık yapılırken kendisi bizzat kontrol ediyordu. Yıllardır besleyib büyüttüğü besleme sonunda bir işe yaramış oğullarının hayatını kurtardı diye düşünüyordu. Nazlı Ceylan ile erkenden Ceylan'a elbise almak için çıkmışlardı. Bir mağaza önünden geçerken vitrinde bebe mavisi boydan bir elbise gören Ceylan mağazaya girerek hemen elbiseyi denemişti. Sanki onun için tasarlanıp dikilmiş gibi duran elbisede yakasında ve kollarında inci detayları vardı. Hafif balık model olan ebiseye resmen aşık olmuştu Ceylan. Yengesi kasada ödeme işlemi yaparken kendisi Afran'ı aramak için uzaklaştı. Çantasından telefonu çıkartıp "ağa" diye kayd ettiği ismin üstüne tıklarken biraz sonra karşıdan "efendim" diye bariton sesi duyuldu. "Bizim işimiz bitti ağam müsaitsen yüzük" diye konuşurken daha cümlesini bitirmeden cırtlak bir tonda "Afran beyciğim toplantıda telefon istemiyordunuz hatırladığım kadarı ile" diye söyleniyordu yellozun biri. Ceylan'ın kaşları çatılırken sinirden dudaklarını ediyordu. Allah'tandır Afraan beyimiz hemen cevabını vermişti "önemli" diye. "Yarım saatlik işim var güzelim onu hal Edib hemen yanına geleceğim" diyen Afran ile fazla uzatmadan kuru bir "Bekliyorum" diyerek kapattı telefonu. Bu arada Nazlı ödemeyi yapmış elindeki poşetler ile yanına ulaşmıştı bile. Ceylan'ın kızarmış yüzünü fark ederken sormayıda ihmal etmedi tabi "bu halin ne Ceylan'ım yüzün kıpkırmızı olmuş". Yengesinin sorusu ile affallayan Ceylan kendisini sorgulamadan edemedi. Niye bu kadar önemsemiştiki sevmeyerek evlendiği adamanın yanındaki kadın sesini? Tabiikide kıskanmasını! ama sevmese bile yakında kocası olacak adamın yakındaki kadınıda merak etmişti canım. Bundan normal ne olabilirdi değil mi? "Akşamın stresi herhalde yenge bilemedim" diyerek yengesini ufak yalan ile geçiştiren Ceylam Afran bey! gelene kadar onu kuyumcunun oradaki pastahanede oturup beklemeye karar verdiler. 1 saatin sonunda nihayet Afran beyimiz kendisine mesaj atmış beş dakikaya orda olacağını haber vermişti. Kuyumcunun kapısında ağamızı beklerken beyfendi görülmüştü az ilerdeki anayoldan karşıya geçerken. Bu sefer üzerine buz mavisi gömlek giymiş lacivert ince kravat takmıştı. İşten çıkıp geldiği adamın her halinden belliydi. Ceylan Afran'ı süzerken etraftaki kızların Afran'a ağzının suyunu akıta akıta baktığını görmüştü ama Afran'ın etrafındakileri hiç fark etmediği açıkça ortadaydı. Yanlarına gelen Afran Nazlı ile bir beyfendi! üsülü selamlaşırken Nazlı hemen kuyumcuya girmiş ikili baş başa kalmıştı. Ceylan'a döndü Afran. İlk fark ettiği şey saçlarındaki hafif esen rüzgardan tahmin ettiği küçük bir yaprak oldu. Elini kızın saçlarına götürür yaprağı alırken aynı anda "nasılsın" demeyide ihmal etmemişti. Sonrasında önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı. Ceylan ise nefes almayı unutmuş Afran'a cevap bile vermeden acele ile oda koştu içeriye doğru. Yüzükler seçilmiş Ceylan yengesi ile eve dönerken Afran çiçek ve çikolata yaptırmak için biraz daha kalmıştı merkezde. Gülnaz hanım yakın gördüğü bir kaç akrabasınıda davet etmişti bu akşam. Kız kardeşi Gülşen hazır bir şekilde damat olacak oğlu Afran'ın hazırlanıb inmesini bekliyorlardı. Fırat ve Helin bile hazırlanıb inerken Afran bir türlü inememişti. Fırat herzamanki gibi gevezelik yaparken Damat oluyor ya bizim oğlan heyecandan eli ayağı bir birine dolaşmış giyinememiştir. Ben bir bakayım hele. Diye söylene söylene kalkmıştı oturduğu yerinden. Helin ise ağabeyine gülerken "gitmene gerek kalmadı geliyor" diye eliyle ağabeyini göstermişti. Hep birlikte ayaklanıp Cihanlı konağına doğru yola çıktılar. Yarım saatin sonunda büyük ama duvar renkleri akmış kaç senelik konağın önünde duran arabalardan tek tek indi Barzan aşireti üyeleri. Kapıdaki adamlar hepsine saygı ile selam verirken konağın kapısında Mirza ve Hozan ağa yanında bir kaç erkek ile onları karşıladılar. Her şey bir anda unutulmuş sanki normal bir şekilde Afran'a kız istenecek gibi bir hava vardı ortamda. Kadınlı erkekli büyük salonda otururlarken hoş geldin hoş bulduk faslı bitmiş çokta samimi olmasada güzel bir sohbet başlamıştı. O sırada kahveden önce çay ve tatlı ikram edilirken Fırat'ın dikkatini salona elinde çay tepsisi ile giren sarışın bir kız çekti. Buralarda pek fazla sarışın kız olmazdı. Kız ne ara yanına geldi ne ara ona çay uzattı bilmiyordu şu an tek bildiği şey bu kızın çok güzel olmasıydı. Yanındaki kardeşi Helin'in koluna dirsek atması ile kendine gelen Fırat kapıdan çıkarken kendisine bakış atan kıza çapkın bir gülümseme ilegöz kırptı. "Sebebi ziyaretimiz belli Hozan ağa" diyerek lafa giren Afran'ın amcası Berdan ağa "Rahmetli ağabeyimin görevini bugün ben sırtalanır Allah'ındır emri Peygamberin kavli ile kızınız Ceylan'ı oğlumuz Afran'a bir ömür eş yoldaş diye diye isteriz" istemişti kızı. Gülnaz hanım ise gözü yaşlı baktı oğluna. Evlilikleri boyunca 3şini çok seven bir kadin olan Gülnaz hanım eşi öldükten sonra her ismi anıldığında böyle dolardı gözleri. Oğlu Afran'a baktıkça eşinin süreti belirirdi gözünün önünde. Afran babasının gençliğini andırıyordu çünkü. Ondan olsa gerek Afran'ı başkaydı onun için. Üç evladınıda canını verecek kadar çok seviyordu ama.Afran onun ilk göz ağrı hemde sevdasının kopyasıydı. "Kızımızı önce Allah'a sonrada Afran'a emanet ettik. Hayırlı olsun" diyerek Ceylan'ı Afran'a verdiğini söyleyen Hozan ağa ile Ceylan kahveleri vermek için salona girmişti. Tum gözler ona dönerken Gülnaz hanım Gülşen Hanım'a baktı, kızın güzelliğinden memnun kaldığını gözleri ile belli ediyordu. Fırat ise aganeyine bakmış gözünü kırpmadan kızı izlediğini görerek gülümsemişti. Ağabeyi ona ilk açıldığı günden beri Ceylan'ı merak ediyordu ve şimdi gördüğü kadarı ile ağabeyini etkileyen güzelliği tartışılmazdı. Her kese kahveyi dağıttıktan sonra boş kalan tepsiyi arkadaşı Avrasya uzatmış onu elindeki damada özel altın sarısı işlemeri olan tepsiyi aldı. Tepsiyi Afran'ın hemen yanındaki sehpaya bırakan Ceylan ona tafar hiç bakmıyordu. Afiyet olsun diyerek salonun en köşedeki sandalyesine arkaşaı ile oturdu. Fırat gülerek ağabeyine kaş göz işareti yaparken Helin ağabeyinin kahve içerken videoya çekmek ile meşguldü. Bu gün anı olarak bir ömür kalmalıydı. En azından instagram sayfasında azıcık paylaşabilirdi. Her kes pür dikkat Afran'ı izlerken olayı anlayan Afran kahveyi dudaklarına götürürken ilk yudumunu aldı. Tuzlu kahve beklerken bol şekerli bir kahve tadı alan Afran tek seferde bitirdi kahvesini. Biz sözüde bugün keseriz diye düşünmüştük Hozan ağa sizin içinde uygunsa yüzükleri takalım sonrasına gençler birlikte karar versinler. Olur mu? Bizim içinde uygundur Yusuf ağa takalım yüzükleri. Yüzükler takılmış kurdele kesilmiş Afran kimseyi umursamadan Ceylan'ın alnına derin bir öpücük bırakmıştı. Bu anlar söze damadın kız kardeşi değilde sanki kameraman olarak katılan Helin'in sayesinde ölumsüzleştirilmişti. Gece sonunda Barzan'lar müsaade isteyip ayaklanırken her kes önden çıkmış salonda taze sözlü çiftimiz yalnız kalmıştı. "Yarın sabah 10 gibi hazır ol kapıdan alayım seni birlikte kahvaltı yaparız" diyerek emrivaki eden Afran ile kaşlarını kaldıran Ceylan "Emr edersiniz ağam" diyerek cevap vermişti. Kızı sinirlendirmek Afran'ın hoşuna giderken biraz daha Ceylan'a yaklaşmış işaret parmağı ile burnuna vurmuştu. "Yarın görüşürüz küçük hanım" diyerek çıkmıştı salondan. Şu an istediği alınmamış bir çocuk gibi ayaklarını yere vurarak bağırmak isteyen Ceylan Afran'ın arkasından söylenmek ile kalmıştı. Çok bilmiş. Ukala. Kendini beğenmiş ağa bozuntusu. Yarın sen görürsün.:)
Evvveeeettt...Yeni Bölüm isteyenlere gelsin. Acele ile yazdım. Pek içime sinmedi ama silip tekrar yazarak fazla bekletmek istemedim. Kafamda farklı düşünceler ama kaleme aldığım farklı. Napayım canım kıyamıyorum Ceylan'ıma. Yazım hatalarım varsa görmezden gelin.:) ne okumak istersiniz düşüncelerinizi yazarak yorum yaparsanız çok sevinirim. Sağlıcakla kalın.
|
0% |