@sevda.h
|
Öğlede bindikleri uçak ile akşam 8 gibi anca konağa gelen çiçeği burnunda çiftimiz sevinç ile karşılanmışlardı konakta. Gülnaz hanım oğlu ve gelinini mutlu görürken kendiside mutlu oluyordu. Yemek faslından sonra Afran ile Fırat yarın ki toplantı için çalışma odasına çıkarken Gülnaz hanım kızı ve gelini ile salonda kahve keyfi yapıyordu. Ah ne çok hayal etmişti bu anı. Afran'ı evlenecek mutlu bir yuvası olacak kendiside torun sevecekti. Darısı Firat'ıma inşallah diye dua ederken aklına gelen Azra ile yüzü düştü. Fırat kızı gelinin diye tanıtmıştı lakin kız hiçte kendilerine layık birisine benzemiyordu. Asla zengin fakir ayrımı yapan birisi olmamıştı şimdi de öyle düşünmüyordu lakin kendisi hep ağır başlı kendilerine ayak uyduracak bir gelin istemişti. Allah ona Ceylan gibi bir gelin nasip etmişti ama Azra'dan pek ümidi yoktu doğrusu. Kaynanasının düşünceli halini gören Ceylan "İyi misin anne?" Diye sorarken Gülnaz hanım "Bizim deli oğlan Fırat'ı düşünürüm kızım" diye cevapladı. "Senin arkadaşın Azra ile görüşürmuş beni yalnış anlama kızım ama Fırat'ın kanı deli akar o kızda buralı değil ikisi anlaşamaz bir birlerini uzerler diye korkarım" diye devam etti Gülnaz hanım. Kaynanasının endişesini anlayan Ceylan kafa sallarken bu sefer Helin girdi araya "Haklısın anne ilişkileri pek uzun sürecek gibi değil zaten" diye burun kıvırarak söylenen görümce sine hak verdi Ceylan. Azra arkadaşıydı ama doğru söylemek gerekirse bir erkeğe bağlı kalmak istemediğini kendisi defalarca söylemişti. "Neyse kızım sen düşünme bunları nasiplerinde ne varsa onu yaşarlar. Sen nasılsın? Nasıl geçti tatiliniz?" Diye soran Gülnaz hanım ile Ceylan'ın yanakları kızarmaya başlamıştı. Belli etmemeye çalışarak "Çok güzel di anne. Teşekkur ederim bunu düşündüğünüz için" diye kaynanasına minnetle baktı Ceylan. Buralarda böyle düşünceli kadın çok azdı. Kaynanası yufka yürekli gerçekten merhametli bir kadındı. "Ne teşekkürü kızım sizin mutluluğunuz benim için her şeyden önce gelir" diye şefkat ile konuşan kaynanasına samimiyetle sarıldı Ceylan. Allah her kese böyle bir kapanan nasip etsindi. Gözleri dolan Gülnaz hanım "Ben yatsıyı kılmadım. Namaz beklemez" diye ayaklandı. Salonda tek kaldı gelin görümce. Helin yengesinin yanına sokulurken "De hele Ceylan hatun nasıl geçti balayın" diye konuşmasına gözleri iyice açılan Ceylan omuzuna çimdik attı. "Ahh" diye kolunu ovalayan Helin'e ters ters bakarken çocuk gibi omuz silken Helin "Ne var ya? Merak etmiş olamaz mıyım? Hem bende ilerde evlenince tecrübem olsun" diye konuştu. Bir daha çimdik atan Ceylan "Ne biçim konuşuyorsun kız sen yengenle. Ayıp" diye söyleniyordu. ******** Cihanlı konağında ise durumlar aynıydı. Mihra hanım dışında her kes halinden memnun her günlerine şükür ediyorlardı. Hozan ağa artık emekli olmuş tüm işleri Mirza'ya bırakmıştı. Avluda oturmuş dün öğrendiği gerçekler ile beyninden vurulmuşa dönmüş şimdide ne yapması gerektiğini tartıyordu. Elinde evrak çantası ile işten gelen oğlunu yanına çağırmıştı. "Selamünaleyküm" diyerek sedire oturan Mirza'nın sesini duyan Mihra hanımda gelmiş oturmuştu. "Ne ettin oğul yarın ki toplantı için hazırsın herhal" diye soran babasına kafa sallayan Mirza "Hazırız baba. Her şey yolunda. Allah'ın izni ile alırız inşallah" diye cevap verdi. Bu sırada Mihra hanım elindeki katlanmış kağıdı oğluna uzatırken ne olduğunu anlamayan Mirza kağıdı alarak açtı. İçinde yazılanları okuyunca kaşları çatılırken "Bunu nerden buldun ana" diye sormayıda ihmal etmedi. "Nerden bulduğumu bilipte ne edecen. Barzan'lardan o ihaleyi alman için işe yarayacak işte" diye tersleyen Mihra hanıma kaşlarını çattı Mirza. "Ana" diye söze başlayan Mirza sakinleşmek için kendisini zorluyordu. "Sen ne dediğinin farkındamısın? Bu zamana kadar haram lokma geçmeyen boğazımızdan zorla haram yedirtecen. Ben üçkağıt ile alacağım ihale ile yürütmem o şirketi" diye laflarını seçerek konuşuyordu. Zira annesinin kalbini çok fena kıracaktı. "Sizede iyilik yaramıyor. Afran kazanacak derim sana" diye zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyordu Mihra hanım. Kağıdı annesinin elinden alan Mirza ayaklandı. "Bu burada bitmedi ana. Bu evrak eline nasıl geçti konuşacaz. İnşallah Ceylan'ın hayatını mahv edecek bir yalnış yapmamışsındır" diye söylenerek çıkmıştı evden. Karısı ile yalnız kalan Hozan ağa sert bakışlar ile baktı kadına. Kopacak kıyameti anlayan Mihra hanım odasına giderken peşi sıra gitti Hozan ağa. Odaya girer girmez yüzüne inen tokat ile gözleri doldu Mihra hanımın. Elini yüzüne götürürken kafasını kaldırıp bakmıyordu. "Yetmedi mi? " diye kükredi Hozan ağa. "Yetmedi mi oynadığın oyunlar" diye soran kocasına "Ne dersin ağam" diye kekeleyerek konuştu. "Ceylan'a yaptığın kötülüğü derim Mihra. Haberim var. Sen kim olursunda kızı tehdit edersin ha" diye ikinci tokatı attı. Hozan ağanın ayaklarına kapanan Mihra hanım "affet beni ağam. Ben ne ettiysem senin için oğlum için ettim" diye yalvarmaya başladı. Saçlarından sertçe tutub kaldırdığı kadını "Bu günkü evrağı nerden buldun söyle. Söyle ki ben öğrenirsem daha kötü olur." Diye kükredi yine. Tir tir titreyen Muhra hanım "Az ra" diye kekelerken olanları kaldıramayan Hozan ağa kalbini tutarak yere yığılmıştı. Telaşlanan Mihra hanım kapıya koşup yardım isterken Nazlı ve Berfin odalarından fırlamış ve adamı yerde gözleri kapalı görünce çığlık atmışlardı. Korumalar gelmiş Hozan ağayı arabaya bindirib hastaneye yetiştirmişlerdi. Evden hışımla çıkan Mirza Afran'ı aramış buluşmak istediğini söylemişti. Fırat ile çalışma odasında olan Afran kardeşi ile birlikte evdekilere bir şey söylemeden çıkarken kapıda kendilerini bekliyordu Mirza. Yanına doğru giden Afran ve Fırat ne olduğunu anlamak istiyorlardı. Elindeki kağıt parçasını Afran'a uzatan Mirza "Bur şekilde annemin eline geçmiş. Nereden nasıl aldı şu anlık bir fikrim yok." Diye dürüstçe konuşan Mirza'nın elindeki kağıdı alan Afran şirketlerine ait evrak olduğunu gördü. Kaşları çatılırken "Neden kullanmadın?" diye sordu. "Ben kalleş değilim Afran Ağa. Bu güne kadar neye sahip olduysam hepsi kendi çabam ile oldu. Sen değil başkası bile olsa yine kullanmazdım." Diye cevapladı. "Eyvallah" diye kafa sallayan Afran Fırat'a baktığında elleri cebinde rahat bir şekilde her halinden "şaşırmadım" der gibi duruyordu. "Fırat" diye soran Afran'a "Haberim vardı" diye cevaplayan Fırat devam etti. "Ama evrak sahte. Yani ihaleye gireceğimiz rakamın çok altında bir rakam ve anlaşma maddelerinin uzaktan yakından alakası yok" diye konuştu. Geçmiş Azra'ya söylemeden okuldan almaya gelen okul kapısında arabada bekleyen Fırat okuldan çıkan Azra'yı görmüş tam arabadan inecekken başka bir arabaya binen kızı takip etmeye başlamıştı. Gittiği yerde Mihra hanım ile hararetli bir şekilde konuşan Azra'yı telefon ile aramış nerede olduğu sormuştu. "Annem ile market alışverişi yapıyoruz" diye yalan söyleyen kızı takibe alan Fırat kızdan bir sey bulamayınca Cihanlı konağında çalışan bir korumayı kendi tarafına çekmişti. Mihra hanımın Azra ile konuşmasını dinleyen koruma "bir ihale ve evraktan" bahs ettiklerini söylerken ava gideni avlarlar misali sahte evraklar hazırladı. Azra'nın şirkete geldiği gün bir bahane bularak odadan çıkmış ve kızın o kağıda kolay ulaşmasını sağlamıştı Olanı biteni anlatan Fırat ile ne yapacağını bilemiyordu Afran. Karısına bunu nasıl açıklayacağını düşünürken "Ben çözeceğim bu işi ağabey sen gönlünü ferah tut. Yengemi üzmeden kapanacak bu konu" diye cevapladı. O sırada Mirza'ya evden gelen telefon Hozan ağanın kalp krizi geçirdiği haberini verirken Mirza arabasına binerek hastaneye fırlamış, Fırat kendi arabasına geçerken Afran Ceylan'a söylemek için eve girmişti. Salona girdiğinde karısını Helin ile konuştuğunu gördü. Kendisini fark eden karısı "Afran bir şeymi oldu yüzün kireç gibi olmuş" diye sormuştu. Amcasının kalp krizi haberini duyan Ceylan ağlayarak kocasına sarılmıştı. Hastaneye gidene kadar gözyaşları durmayan Ceylan yoğun bakım koridorunda ailesini gördü. Hemen koşup Mirza'ya sarılan Ceylan sarsılarak ağlamasına devam etmişti. Nihayet yoğun bakım kapısı açılmış içeriden çıkan Hozan ağanın durumun iyi olduğunu ama kalp krizi sonucu kalıcı hasar olarak sol kol ve bacağında felç bıraktığını açıklamıştı. Amcasının iyi olduğunu duyan Ceylan rahat nefes almış ama felç kaldığına çok üzülmüştü. Fizik tedavi sürecinde iyileşecek olması bir nebze olsada umut vermişti hepsine. Amcasının uyanmasını beklerken Nazlı yengesi ile Berfin'in yanına oturdu. Erkekler kalabalık olmasın diye dışarıda bekliyorlardı. "Sen nasılsın kuzum" diye soran Nazlı'ya "İyiyim yenge. Beni merak etmeyin. Çok mutluyum" diye cavpaldı. "Babam taburcu olsunda gelirsin canım seni çok özledik" diyen yengesine "inşallah" diye gülümsedi. Bir kaç saat sonra uyanan Hozan ağanın haberini alınca dahada mutlu oldu her kes. Doktor "burada beklemenin bir faydası olmadığını Hozan ağanın iyi olduğunu" söyleyerek göndermişti hepsini. Refakatçi olarak sadece Mirza kalmıştı. Ailesi ile vedalaşan Ceylan eve dönerken arkasından nefret ile bakan Mihra hanım yaşananlardan hep kızı suçluyordu. Kızın mutluluğu göze batarken son kozunu oynamaya karar verdi. Ceylan mutlu olmayacaktı.
|
0% |