Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Pişmanlık

@sevda.h

Keyifli okumalar

Şirkette Mirhan Ali ile aldıkları ihale üzerinde konuşan Afran sekreterinin "güvenlikten aradılar Mihra Cihanlı isminde bir bayan sizin ile konuşmak istiyormuş" demesine şaşıran Afran hemen güvenlik bölümüne gitmişti. Güvenlik odasına buyur eden kadın ile içerideki iki güvenlik dışarı çıkmıştı.

"Afran Barzan" diye söze başlayan Mihra hanım devam etti "Buraya neden geldiğimi merak ediyorsundur?" Diye devam etti.

Kaşları yukarı kalkan Afran içerideki koltuklardan birine otururken hiç konuşmadan eli ile devam et dercesine işaret etti. Şirketlerine adam sokarak evrak çaldıran bu kadının şimdi ne planı olduğunu çok merak ediyordu doğrusu.

Elindeki flaş belleği kendisine doğru uzatan kadına "ne bu" diye sorarken "Karın olacak şıllığın sana oynadığı oyunun ispatı" diye cevap aldı.

Aniden ayağı fırlayarak "karım hakkında düzgün konuş" diye tehditkar şekilde parmak salladı. Karşısındaki kadının hiçte korkmuş gibi bir hali yoktu tam tersi kahkaha atarak konuştu. "Ben buraya senin iyiliğin için geldim diye yalan konuşmayacam Barzan! Ben buraya kazandığımı söylemek için geldim. Unutma koynuna aldığın karın bir Cihanlı! O hep bana boyun eğecek!" Sonrasında kapıdan çıkıp giderken masanın üzerine koyduğu flaş belleği gözleri ile işaret edib konuştu. "Dinle ve gör. Söylediklerimin gerçek olduğunu"..

Arafta kalan Afran ne yapacağını bilemiyordu. Mantığı deli gibi o flaş bellekte ne olduğunu öğrenmek istiyor kalbi ise bu günü hiç olmamış sayıp karısının yanına gitmek istiyordu. Daha fazla düşünmeden güvenlik odasındaki bilgisayara flaş belleği taktıktan sonra ekrana gelen tek bir dosyaya tıkladı. O anda odanın kapısı aniden açılmış ve nefes nefese Fırat girmişti içeriye. Elini kalbine götüren adam "Allah belamı versin kadına bir şey yaptın sandım" diye konuşurken ağabeyinin yanına ilerledi.

Bilgisayara gözünü kırpmadan bakan Afran'a "ne dedi o yılan kadın" diye sorarken bilgisayar tuşuna basan Afran bellekteki dosyayı açmış ve Ceylan'ın ahenkli sesi duyulmuştu..

Yapmazlar yenge belkide Barış olur.

Ne dersin sen yenge. Afran Barzanın koynuna gir dersin. İşime gelir. Kabul ediyorum.

Ben Afran Barzan'ın karısı Barzan aşiretinin hanımağası olacağım. Bundan sonra değil sana tüm Mardine Eyvallahım yok.

Afran'a her şeyi söylemeye cesaretin yok senin. Oğlunu ve kocanı ölüme atamazsın.

Senden korkmuyorum.

Ve Afran o gün sırtından yediği hançerle yıkılmıştı.

Belleği bilgisayardan söktüğü gibi fırladı yerinden. Fırat'ın arkasından "ağabey dur!" Diye bağırdığını bile umursamadı. Arabasına bindiği gibi gaza yüklendi. Ceylan'ın söyledikleri kafasında tekrarlıyordu şu an. Direksiyonu sıkmaktan parmak boğumları kızarmıştı. Konağa vardığında anı fren ile arabayı durdurmuş ve yine Fırat'ın bağıranlarına kulak asmadan merdivenleri ikişer üçer çıkarark odasına yetmişti. Kapıyı açtığı an karşısında gördüğü kadın ile nevrin vuulmuşa dönerken söyleyeceğini söyleyerek çıkmıştı konaktan.

Tam bir hafta geçmişti o lanet günün ardından. Bu süreçte Ceylan kendisine ulaşmak istemiş hatta şırkete kadar gelmişti. Güvenliğe tembihlediğı gibi adımını atamamıştı içeriye. Bir kaç kez telefon ile aramış ama bir daha aramamı için engele basmıştı. Ondan sonra oda pes etmiş olacak ki bir daha sesi soluğu çıkmamıştı.

Bir haftadır şirkete yakın otelde kalıyor işe gidiyor iş çıkışı meyhaneye gidib kafasını bulana kadar içiyordu. Bir kaç gün Fırat ve Mirhan Ali gelmiş akıl vermeye kalkışmışlardı lakin ikisinide dinlememiş kovmuştu. Tek başına içmek en iyisiydi.

Hala aklı almıyordu. O kuyumcuda bilerek çarpmıştı kendisine. Bir kaç kez gördüğü çarşıda yine bilerek çıkmıştı önüne. Usta bir plan ile gönlüne sızmış Mihra Cihanlı'nın emir verdiği gibi koynuna girmişti. Bu akşam bir değişiklik yapmış meyhaneye değilde otel odasında içmeye karar vermişti.

Gecenin saat 2 si rezervasyondan gelen telefon ile kardeşinin geldiğini öğrenmişti. Onayı verdikten sonra odasının kapısına gelen kardeşini içeri almıştı. Kendisine kaşları çatık bir şekilde bakan kardeşine "akıl vermeye geldiysen siktir gir Fırat" diye söylendi. Ağabeyini umursamadan tekli koltuğa gidib oturan Fırat "akıl vermeye geldiğim doğru" diye cevaplarken masa üstündeki üzümü alıp ağzına attı. "Yengemin gönlünü almak için akıl verene ihtiyacın olacak" diye devam etti konuşmasına.

Kahkaha atan Afran " bu akşam harbi çok içmişsin lan Afran baksana hayal görüyorsun" diye gülerken diğer taraftaki koltuğa geçip oturdu.

"Yengemin gönlünü almak için bir taraflarını yırtığında bende böyle gülecem Afran ağa" diye konuşan Fırat'a "ne saçmalıyorsun amına koyayım, yaptığı ayıptan sonra birde gönlünümü alalım hanımağamızın" diye söylendi.

Cebinden telefonu çıkaran Fırat birisini aramış ve hoparlörü açmıştı. Karşı taraftaki "Alo" duyduktan sonra "konuş" diye emir veren Fırat'ın ardından "Mihra hanımın planı. Ceylan isteyerek değil zorla dahil oldu. En baştan onun üzerine oynanan bir oyundu" diye konuşan kadına "Montajı anlat" diye tekrar emir veren Fırat ile devam etti kadın. "Bana yaptırdı. En başından beri Ceylan ile olan her konuşmasını kayıt alıyordu. Hepsinin üzerinde oynandı. Montaj yapıldı" diye itiraf etti kadın. Elindeki bardağı duvara fırlatan Afran "Ahhh" diye bağırırken Fırat'ın elinden telefonu alıp "Neden lan neden? " diye bağırırken karşı taraftan telefon kapandı. Masayı ayağı ile vurup deviren Afran sinir krizi geçirirken Fırat yumruk atarak kendine getirmişti. "Yengem iyi değil. Sana anlatması gerekenler var. Yanına mı gitsen artık" diye konuştu. Kafasını sallayan Afran kardeşinin arabası ile konağa döndü.

********

O gün Afranın yakıp yıkıp gittiğinden sonra yanına gelen kaynanası ve Helin ile dertleşen Ceylan olanı biteni anlatmıştı. Helin ve Gülnaz hanım kızın yaşadıklarına üzülürken Helin yengesine "keşke en başta ağabeyime anlasaydın yenge sonradan öğrenmesi daha kötü oldu" diye söylemişti. Gülnaz hanım ise gelinini her zaman aklı başında çok terbiyeli kız diye bilirdi ki bu olanlardan sonrada öyle düşünüyordu. Kızın daha gencecik oluşuna verdi bu yanlışını. Daha doğrusu sevdiklerine bir şey olmasın diye korkmuş en baştan kabul etmişti. O gece Afran'ı bir kaç kez aramışlar lakin bir cevap anlamamışlardı. Sonraki günlerde sadece Fırat'ın ulaşabildiği Afran'a kimse yaklaşamıyordu.

Ceylan hem hamileliğin verdiği rahatsızlık hemde yaşanan olaylardan dolayı iştahı kesilmiş ağzına bir şey almak istemiyordu. Bir haftada iyice zayıflayan ve yorgun düşen bedeni artık bir ölü gibi bem beyaz olan teni ile her kesi korkutuyordu.

Pencerenin önündeki koltukta dizlerini kendine çekerek oturan Ceylan kapısı çalınmış sonrasında Fırat "gelebilirmiyim yenge?" Diyerek izin istemişti. Konuşmaya mecali olmayan Ceylan kafa sallayarak onay verdikten sonra içeri gelen Fırat kızın yanına oturmuş "anlatmak istersen dinlerim" diye konuşmuştu. Kendise en başından beri ağabey gibi davranan adamın söyledikleri ile hiç dinmeyen gözyaşları yeniden akmaya başladı. "Afran dinlemedikten sonra bütün dünya dinlese ne fayda ağabey" diye konuşurken devam etti "Yengem bana kurbansın dedi. Oğlumu ve kocamı ölüme atamazsın dedi. Bende kabul ettim. Evlenecem dedim ama yemin ederim başka bir şey yapmadım. Sadece onlar ölmesin kimseye bir şey olmasın diye evliliği kabul ettim" diye ağlamaya başlayan kıza agabey edası ile sarılarak "Tamam yenge sen sakın ol. Ben hal edecem her şeyi" diye güven verici ses ile konuştu Fırat. Ağzının içinde "Ulan Afran Ağa" diye başlayan sözlerine "tövbe tövbe" diyerek "ben bu akşam sana getirecem kocanı ona her şeyi anlatırsın" diye çıkmıştı odadan. Fırat'ın söyledikleri ile biraz içi rahatlamış ve koltukta uyuya kalmıştı.

Bur hafta sonra geldiği konağa baktığında gecenin karanlığına inat kocaman lambalar ile aydınlanıyordu avlu. Fırat'ın "Yengem uyumuştur şimdi, sende malum içkilisin istersen yarın konuşun" diye konuşmasına kafa sallayarak alt kattaki misafir odasına doğru gideceği sırada en üst kattaki odalarından gelen Helin'in çığlığı ile ikiside koşmustu yukarıya doğru. İkinci bir "Anne Yengem" diye çığlık atan Helin ile yüreği ağzında girmişti odaya. Odasındaki banyo kapısının hemen dibinde yerde yatan karısı ve baş ucunda oturmuş ağlayan Helin ile beyninden vurulmuşa döndü. Ne yapacağını bilemeyen öylece bakarken seslere uyanıp gelen annesinin "Ne oldu kızım?" Diye sorması ile kendine geldi. Dizlerinin üzerine karısının yanına oturun yüzünü avuçlarken "Ceylan dilemin" diye sesi titreyerek konuştu. Gülnaz hanımın yerde gördüğü kan ile "Afran al kucağına hastaneye yetiştirelim" diye bağırması üzerine ne olduğunu anlamadan yerdeki kana bakan Afran karısını kucakladığı gibi koşmuştu arabaya.

Karısı kacağındayken araba kullanıyor bir şeyler söylemek istiyor lakin dili tutulmuş gibi konuşamıyordu. Hastane önüne geldiğinde hemen arkadan gelen Fırat'ın arabasından inen ailesi koşup doktor ve sedye çağırırken almışlardı karısını kucağından.

Ceylan'ı aldıkları muayene odasının önünde beklerken üzeri kan olan Afran yere doğru eğdiği başını elleri arasına almış öylece oturuyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Aklını kayb edecek olan Afran ayağı kalkıp duvara yumruğunu geçirdi. Karşıdan gelen hemşire onu sakin olması için uyarırken Fırat ağabeyini kolundan tutmuş ve duvar dibine çekmişti. Biraz kendini toparladıktan sonra "Nasıl düştü? Nasıl oldu bu?" Diye sormayı akıl ede bilmişti.

Ağlayarak cevap veren Helin "uyuyordum beni aradı. Kabus görmüş korkmuş bende hemen gittim odasına. Sonra terlediğini banyo alacağını söyledi bende yardım edeyim dedim kabul etmedi. Banyoya girer girmez yere yığıldı" diye daha şiddetli ağlamaya başladı.

Kaç dakika geçti bilmiyordu lakin içeriden çıkan doktorun yüzü gülüyordu. "Eşinizin ve bebeğinizin durumu gayet iyi Afran bey" diye konuşan doktora "bebeğim mi?" Diye sorarken "Evet. Eşiniz 6 haftalık hamile. Durumları iyi lakin Ceylan hanım oldukça zor bir hamilelik geçiriyor. Bedeni çok güçsüz. Çok zayıflamış. Bol bol vitaminli yiyecekler ve kesinlikle çok dinlenmek. Ağır kaldırmayacak iş yapmayacak sadece dinlenecek. 2 hafta sonra tekrar gelirsiniz. İyi günler" diyerek yanlarından ayrılmak üzere olan doktora "yanına gire bilirmiyim?" Diye sorarken "Serum takılı şu an uyuyor. Ama isterseniz hemşire hanım yardımcı olsun" diye gülümseyerek cevap vermişti. "Teşekkür ederim" diye cevap veren Afran annesine ve Helin'e baktığında hiç şaşırmış gibi halleri olmadığını gördü. Fırat ise "şükür" diye sandalyeye otururken "sizin haberiniz varmıydı?" Diye soru sormuştu Afran. "Vardı" diye cevap veren Fırat'tan sonra "Doğum gününde ortalığı yıkıp gitmeseydin seninde haberin olacaktı" diye bir bacağını diğer bacağının üzerine atarak konuştu.

Kardeşinin haklı olduğu gerçeği ile pişmanlık duygusunu ilklerine kadar his ediyordu Afran. Baba olacağını karısını kayb etme korkusu ile öğrenmişti. Önceliği karısının gönlünü alacak sonra onlara bunu yaşatanların cezasını verecekti. Aklındaki düşünceleri kapı arkasında bırakarak girdi karısının yattığı odaya. Yanına gider gitmez saçlarını öperken birde karnını öpmüştü eğilip. "Babam" diye fısıldarken ağzına ne güzel yakışmıştı.

Afran Barzan'a evlatları çok çektirecekti lakin o yinede mükemmel bir baba olacaktı.

 

Eh be sonunda. Ne zaman bölüm yazacam diye uygulamaya girsem hep beyaz ekran sırıtıyordu bana. Neyse... ​​Bölüm nasıldı? Kıyamadım cancağızlarıma. Canım evladım güzel çocuğum Fırat'ı baş göz etmem lazım lakin ona yakışacak kız bulamıyorum anacım. Bir yardımcı oluverin:) Yorumlarda buluşalım. Öpüldünüz:)​​​

 

 

 

Loading...
0%