@sevda.h
|
keyifli okumalar:) Sabah namazını kıldıktan sonra uyku tutmayan Gülnaz hanım elinde tesbihi ile hem duasını okuyor hemde terasta oturmuş güzel manzara izliyordu. Bugün çeyiz alışverişi yapılacak nişan günü belirlenecekti. Erkeklerın "nişana biz karışmayalam kadınlar kendi aralarında anlaşsınlar" demesi işine gelmişti doğrusu. Düşünceler içinde ne ara bu kadar vakit geçti bilmiyordu. Afran elinde laptop çantası ile yanına doğru geliyordu. Rojbaş daye'm. Bir şeyin yoktur inşallah Sabah sabah burda oturursun? Rojbaş kurêmin. İyiyim oğlum. Namazdan sonra uyku tutmadı bende hava alayım dedim biraz. Annesinin saçlarına öpücük konduran Afran "Ben gideyim o zaman daye toplantım var o Fırat zibidisinide uyandır bir saate şirkette olsun" diye gidecekken annesinin "dur hele deli oğlan" diye yanındaki minderi işaret ederek oturttu onu. Bugün nişanıda anlaşalım derim karşı taraf ile. Hayırlı işi uzatmaya gelmez oğul. Düğünude bu ay sonu yapıversek olmaz mı? Haklısın ana. Zaten ağalarda sorub duruyorlar düğünü ne zaman yapacaksınız diye? Rahat bırakmıyorlar. Bırakmazlar oğul. Sizinki düşmanlık bitsin diye yapılan bir evlilik. Düğün olmadan sen kızı nikahına almadan bu kan davası bitti sayılmaz. Haklıydı Gülnaz hanım. Berdel yada kan davası uğruna yapılan evlilikler fazla uzatılmaz hatta bazıları düğün bile yapmadan sade bir imam nikahı kıyarlardı. Ben bugün Hozan ağa ile konuşurum ana sende Mihra hanım ile konuş. Kabul ederlerse bu ayın sonunda yaparız düğünü. Tamam oğul. İşine geç kalma sen Allah işini rast getirsin evladım. "Sağol ana Allah'a emanet ol" diyerek anasının elini öpen Afen şirkete doğru yol aldı. Tam şirkete girerken cebindeki telefonu çalmaya başlayınca ekrana bakmadan cevapladı hemen "Efendim" diye. Karşı taraftan uykulu ses tonu ile kendisine seslenen kız ile gülümseyen Afran "Günaydın uykucu güzel" diye cavap verdi. Ben uykucu değilim bir kere sen çok erkencisin. Hem daha sabahın 7 si nasıl bir toplantı bu sabahın köründe? Kızın sitemkar sesine kahkaha atarken. "Toplantı saat 9 da güzelim. Ben erken geldim bir kaç dosya incelemem lazım. Malum haftasonunu tüm gün seninle geçirdiğim için fırsatım olmadı. Bakıyorumda pek şikayetçiyiz Afran bey. Bundan sonra değerli vaktinizi almayız. Benim en değerli vaktim seninle geçirdiklerim dilemin. Afran'ın iltifatına eriyip biten Ceylan yine cilve ile teşekkür etmişti. Bu adam kendisini çok değiştirmişti. Hep neşeli birisiydi zaten ama Mihra hanımın kendisine kazdığı kuyuya düşen Ceylan ondan sonra zor toparlanirım sanmışti. Lakin Afran Barzan kısa sürede Ceylan'ı yine hayata döndürmeyi başarmıştı. Bir iki dakika sohbet ettikten sonra kapattılar telefonu. Biraz daha yatağında telefonla uğraştıktan sonra kalktı. Odasının yanındaki banyoya girib rutin işlerini bitirib çıktı hemen. Üzerini giyinib avluya çıkarken Nazlı yengesi kucağında Naze bebek ile Mirza Ağabeyini yolcu ediyordu kapı önünde. Kendisini fark eden Mirza' ya gülümseyerek "hayırlı işler ağabey" diye el salladı. Mirza gittikten sonra yanına gelen yengesi yorgun gözüküyordu. Bizim cadı uyutmadı herhalde yengecim. İstersen ver ben biraz bakayım sen uyu. Ceylan'in teklifini geri çevirmeyen Nazlı odasına çıkmıştı. Naze ile mutfağa giren Ceylan Mihra hanım ile karşılaştı. Kafasına sıkı sıkı bağladığı yazma "başım ağrıyor bana bulaşma" demekti. Sade bir "Rojbaş" ile mutfağa girince evin çalışanı Fatma Hanım'a Naze'nin sütünü ısıtmasını söylemişti. Kendisine tiksinti ile bakan yengesini umursamadan mutfaktaki sedire yerleşti. Naze'yide mutfakta duran pusetine koyduktan sonra ısınan sütü içirmeye başladı. "Bir saat sonra hazır ol. Çeyiz alışverişi için çıkacağız" "Erken değil mi?" diye sorarken "Tüm gün seninlemi uğraşamam ben olsun bitsin işte. Barzan'lara haber saldım onlarda tamam dediler". Bakışları kadar ses tonu bile korkunçtu bu kadının. Küçük bebek Naze bile ondan rahatsız oluyordu. Bir hışımla mutfaktan çıkan Mihra hanımın arkasından baka kalan Ceylan amcasına sabr diledi. Kaç sene bu kadınla aynı yastığa baş koymuştu adam. Kim bilir neler çekmiştir bu güne kadar. Allah bu kadının gazabından korusundu! Sonunda hazırlanıp evden çıkan Gülnaz hanım ve Helin çarşıya vardıklarında çarşı girişinde bekleyen Ceylan'ı ve Mihra' yı fark ettiler. Yanlarına doğru ilerlerken Helin öncede tanıştığı yengesine kocaman gülümsemiş Gülnaz hanım ise merhametli bakışları ile kızı sürüyordu. Bu kıza hiç anlamadığı bir şekilde kanı ısınmış anne gibi şefkat besliyordu. Elbetteki olanlardan o kızı suçlamıyordu. Kızın hiç bir suçu yoktu çünkü. İnsan ailesini seçemezdi. Cihanlılardan başkalarının yaptığı günahı bu kıza yüklemek kızın hakkına girerdi. Kul hakkına girmek istemezdi Gülnaz hanım. Allah c.c ne buyurmuştu "Hangi günah ile gelir af dilersen kabul edilir lakin kul hakkı afedlimezdi" Bu zamana kadar her kese merhamet ederken bundan sonrada öyle olacaktı! Ceylan Helin ile samimi bir şekilde selamlaşırken kendisine gülümseyerek bakan kadına gülümsemiş elini öpmek için uzanmıştı. Elini öpüp alnına koyduktan sonra "Sağolasın kızım. Nasılsın" diye soran kadına "iyiyim efendim siz nasılsınız" diye cevap vermişti. "Çok şükür kızım" diyen Gülnaz hanımın yüzü Mihra döndüğünde anında ciddiyet alırken "Sen nasılsın Mihra" diye sorarken "Gördüğün gibi" cevabını alırken Allah hidayet versin diye dua etmişti içinden. Bir çok mağaza gezib alışveriş yapan bayanlar yorulmuş olacaklarki bir kafede oturmuş dinleniyorlardı. Mihra hanım lavaboya giderken bunu fırsat bilen Gülnaz hanım Ceylan ile konuşmak istemişti. Şu anki durum seni endişelendiriyor biliyorum kızım. Seninle konuşmak isterim. Buyurun efendim sizi dinliyorum Bak güzel kızım. Yaptığın zorunlu evlilik olabilir ama sana duyduğumuz saygı zorunlu değil ilk önce bunu anlamanı isterim. Cihanlı aşiretininim kızısın ama bu demek değilki onların suçunu sana ödetecez. Asla böyle bir şey olmayacak. Sen bizim eve Afran'ın karısı Barzan aşoretinin hanımağası olarak gireceksin. Çok güzel çok saygılı bir kızsın. Eminim ki oğlumada çok iyi geleceksin. Her şeyi bir anda kabullen diyemem ama bizim aileye gelince bizleri yabancı görme. Olurmu öyle şey. Ben hiç bir zaman saygıda kusur etmem. Her şeyden önce Afran eşimin ailesi olacaksınız. Edebinden hiç kuşkum yok zaten yavrum ben senin için derim. Anasız babasız büyümüşsün. Şunu bilki bizim ailede sana ana olacakta var ağabey kardeş olacakta. Korkma kızım ben sağ oldukça sana hep analık edeceğim. Gülnaz hanımın dedikleri ile içi rahatlayan Ceylan gözleri dolu dolu "teşekkür ederim efendim"' derken Gülnaz hanımın "efendim nedir evladım anan değilmiyim ben senin, güzel yavrum sen bana anne dersen ben nasıl mutlu olurum" demesine gülümseyerek "teşekkür ederim anne" demişti. Yıllar sonra ilk defa ağzından anne kelimesi çıkıyordu ve bunu hiç tanımadığı kadına karşı söylüyordu. Oysa yengesi ona bu kadın gibi davransa biraz merhamet etseydi onuda annesi yerine koyar anne derdi ama o kadın değil annelik hiç bir güzel sözü hak etmiyordu. Aralarındaki konuşmaya şahit olan Mihra hanım ise bu durumdan çok rahatsız olmuş neredeyse haykırarak isortalığı yıkmak istiyordu. Kabul bu planı düşmanlık bitsin oğlunun kocasının hayatı kurtulsun diye yapmıştı ama aynı zamanda hiç sevmediği bu kızı Barzan'ların önüne atacak orada acı çekmesini izleyecekti ama tam tersi olmuş her kes bu kıza merhamet eder olmuştu. Masaya doğru gidib "bizim eve gitmemiz gerekiyor" diye Ceylan'a kaş göz işareti yaparken el mecbur ona ayak uydurmuştu Ceylan. Gülnaz hanım ise "daha nişan işini konuşmadık Mihra" diye söylerken "Siz ne zaman isterseniz o zaman olsun" diye sinirle söylendi. Ayak üstü kararlaştırılan nişan bu haftasonu olacaktı. Kaynanası ve görümce ile sarılarak vedalaşan Ceylan sinirlerini dahada hoplatırken kendini arabaya zor atmıştı. Birde bu kız "Daha Afran gelecekti yenge niye erken döndük" demezmiydi. Ah Mihra hanım tüm planı alt üst olmuş ayağına dolanmıştı. Eve dönerken arabada kimseden ses çıkmıyordu. Şoför bile ortamdaki gergin havayı anlamış gıkını çıkarmıyordu. Ortamda yankılanan telefon sesi ile zaten sinirli olan Mihra hanım Ceylan'a ters bakış atarken hemen sessize almamıştı telefonu. Arayan Afran'dı. Aramayı red ederek hemen mesaj bölümüne girdi ve yazmaya başladı. Gönderen - Pek müsait değilim. Sonra konuşalım mı? Gelen- Niye güzelim bir sorun mu var? Gönderen - Bir sorun yok iyiyim. Eve gidiyoruz yengem var yanımda açamadım telefonu Gelen- Helin söyledi acele ile kalkmışsınız. İşim bitmişti benimde gelecektim yanınıza. Gönderen- Yengem kalkalım dedi Afran. Rahatsız herhalde. Zaten alacakları almıştık. Eve gidince konuşuruz olurmu. Gelen- Olur gülüm. Allah'a emanet. Sonrasında cevap yazmadı Ceylan. Her seferinde Afran'a yalan söylemek istemiyordu artık. Bu durumdan hiç hoşnut değildi lakin her şeyi anlatmayı şu an göze alamazdı. Tam huzura kavuştum derken Afran'ın ona kötü davranmasını istemiyordu. Eve vardıklarında üzerini değişib banyo yaptı. Yatağına yatıb tam uyuyacaktı ki kapısı acele ile açılınca içeriye nefes nefese kalan Berfin girdi. Korku dolu gözler ile Berfin'e bakarken "Ne oldu Berfin? Ne bu halin? Atlı mı kovalıyor arkandan?" Diye sormayida ihmal etmedi. Dibine kadar gelen Berfin elindeki telefonu gözüne sokarcasına konuştu. Valla Ceylan abla beni atlı kovalamıyor ama Afran eniştemi sarı saçlı yelloz kovalıyor sanki. Berfin'in ne dediğini zerre anlamayan Ceylan "Ne saçmalıyorsun Allah aşkına Berfin. Ne Afran'ı ne yellozu?" diye sordu. Telefon ile bir şeyler yapan Berfin ekranı Ceylan'a taraf döndürürken gördükleri ile sinirle kaşları çatılırken sinirden tırnakları avuç içine geçiriyordu. Ekranda Afran ve sarışın bir bayan! (Berfin'in deyimi ile sarışın bir yelloz) yemek masasında fotoğraf çekiliyordu. "Bunu ne şimdi diye" sorarken. "Ne olduğunu bana değil Afrancığına sorsan daha net cevap alırsın her halde abla" diye gülen Berfin'e kötü bakış atarken tıslayarak konuştu "Ölümlerden ölüm beğen Afran Barzan"?
Afran'ı nasıl bilirdiniz?:) Bölüm nasıldı? Düşünceleriniz benim için çok önemli. Yorum yazarak belirtirseniz yazarınızı çok mutlu edersiniz. Yeni bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalın.♡ |
0% |